• Sonuç bulunamadı

H. Nihal Atsız’ın sözlüğüve söz varlığı, 1. cilt

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "H. Nihal Atsız’ın sözlüğüve söz varlığı, 1. cilt"

Copied!
1622
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

H. NİHAL ATSIZ’IN SÖZLÜĞÜ VE SÖZ VARLIĞI

DOKTORA TEZİ Maksut YILDIRAN

Enstitü Anabilim Dalı : Türk Dili ve Edebiyatı Enstitü Bilim Dalı : Yeni Türk Dili

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Mehdi ERGÜZEL

OCAK – 2020

(2)
(3)
(4)

ÖNSÖZ

Dil, bir milletin en önemli hazinesidir. Milletin varlığını ve devamlılığını sağlayan, millete mensup bireyleri bir arada tutan ve milli iradeyi besleyen en önemli unsurdur.

Kültürün aktarıcı ve yaşatıcısı dildir. Şairler, yazarlar, ozanlar dile yeni kelimeler kazandırmakta ve kelimelere yeni anlamlar katmaktadır, dolayısıyla dilin gelişimine önemli katkı sağlamaktadır.

H. Nihal Atsız, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nın kendine has üslûbu ile öne çıkan şair, düşünür ve yazarlarından biridir. Bu çalışmada çok yönlü bir yazar olan H. Nihal Atsız’ın kendi kaleme aldığı tüm eserlerinin söz varlığı ortaya konmuştur. İlk önce Atsız’ın hayatı, edebî kişiliği ve eserleri üzerine bilgi verilmiş, ardından söz varlığı ve kelime gruplarına dair bilgilere yer verilmiştir. Sonuç bölümünde ise Atsız’ın kullanmış olduğu kelime gruplarının sayısal verilerinden hareketle, yazarın edebî şahsiyetine dair yorumlarda bulunulmuştur. Ayrıca Atsız’ın tüm eserlerinin sözlüğü yapılmıştır.

Tez çalışmalarım sırasında eserlerin yazımında bana yardımcı olan Deniz Yıldız, Hakan Atıcı, Tuğba Atıcı, Cem Akıncı ve Saltuk Buğra Yıldıran’a; Türksözdiz programıyla teknik destek veren Mehmet Bozuyla’ya teşekkür ederim. Desteklerinden dolayı Prof. Dr. Enis Şahin’e; derslerine girmekten keyif aldığım, beni doktora yapmaya teşvik eden Doç. Dr. Paki Küçüker ve Dr. Öğr. Üyesi Muharrem Öçalan hocalarıma teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım.

Yüksek lisansa ilk başladığımda tanıştığım, yüksek lisans tez döneminden başlayarak yardımını hiç esirgemeyen, dil sınavını geçmem için sürekli telkinlerde bulunan, doktora yapmam için teşvik eden, doktoraya başladıktan sonra her adımı takip edip bilgi alan, doktoranın ders, yeterlilik ve tez dönemlerimin her aşamasında yanımda olan, yeri geldiğinde arkadaş, dost, ağabey olabilen, büyüğüm, tez danışmanım ve saygıdeğer hocam Prof. Dr. M. Mehdi Ergüzel’e çok teşekkür ederim, hürmetlerimi sunarım.

Maksut YILDIRAN

02.01.2020

(5)

i

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR ... iv

TABLO LİSTESİ ... vi

ŞEKİL LİSTESİ ... vii

ÖZET ... viii

ABSTRACT ... ix

GİRİŞ ... 1

BÖLÜM 1: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ ... 6

1.1. H. Nihal Atsız’ın Hayatı ... 6

1.1.1 Ailesi ... 6

1.1.2 Çocukluk, Gençlik ve Eğitim Yılları ... 7

1.1.3 Asistanlık Yılları ... 9

1.1.4 Öğretmenlik Yılları, Polemikleri ... 10

1.1.5 3 Mayıs l944 Türkçülük Olayı ... 12

1.1.6 Mahkemeler ve Mücadeleler ... 16

1.1.7 Son Dönemi ve Ölümü ... 16

1.2 H. Nihal Atsız’ın Edebi Kişiliği ... 17

1.2.1 Romancılığı ... 21

1.2.2 Dilciliği ... 25

1.2.3 Şairliği ... 29

1.2.4 Tarihçiliği ... 31

1.3 H. Nihal Ats ız’ın Dili ve Üslubu ... 33

1.4 H. Nihal Atsız’ın Eserleri ... 36

1.5 H. Nihal Atsız Hakkında Görüşler ... 44

BÖLÜM 2: SÖZ VARLIĞI ... 50

2.1 Söz Varlığı ... 50

2.2 Yazar Eser Sözlükleri ... 53

BÖLÜM 3: KELİME GRUPLARI ... 58

3.1. Kelime Gruplarının Özellikleri ... 58

3.2. Kelime Gruplarının Sınıflandırılması ... 59

(6)

ii

3.3. Kelime Gruplarının Çeşitleri ... 61

3.3.1. İsim Tamlamaları ... 61

3.3.2. Sıfat Tamlamaları ... 62

3.3.3. İsim-Fiil Grubu ... 62

3.3.4. Sıfat-Fiil Grubu ... 62

3.3.5. Zarf-Fiil Grubu ... 63

3.3.6. Tekrar Grubu ... 63

3.3.7. Edat Grubu ... 63

3.3.8. Bağlama Grubu ... 64

3.3.9. Ünlem Grubu ... 64

3.3.10. Unvan Grubu ... 65

3.3.11. Birleşik İsim Grubu ... 65

3.3.12. Sayı Grubu ... 65

3.3.13. Birleşik Fiil Grubu ... 66

3.3.14 . Kısaltma Grubu ... 67

3.3.15. Aitlik Grubu ... 67

BÖLÜM 4: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ’IN ESERLERİNDE KELİME GRUPLARI ... 68

4.1.İsim Tamlamaları ... 68

4.1.1.Belirt ili İsim Tamlamaları ... 68

4.1.2.Belirtisiz İsim Tamlamaları ... 151

4.2.Sıfat Tamlamaları ... 210

4.3.İsim-Fiil Grupları ... 391

4.4.Sıfat-Fiil Grupları ... 406

4.5.Zarf- Fiil Grupları ... 414

4.6.Tekrar Grupları ... 425

4.7.Edat Grupları ... 429

4.8.Bağlama Grupları ... 483

4.9 Ünlem Gr upları ... 514

4.10.Unvan Grupları ... 528

4.11.Birleşik İsim Grupları ... 540

4.13 .Birleşik Fiil Grupları ... 547

(7)

iii

4.14.Kısaltma Grupları ... 596

4.15 Aitlik Grupları ... 598

BÖLÜM 5: TABLOLAR, ŞEKİLLER VE KELİME SIKLIK SAYILARI ... 599

5.1 Tablolar ... 599

5.2 Şekiller ... 604

5.3 Kelime Sıklık Sayıları ... 606

5.3.1 En Sık Kullanılan 1000 İsim ... 606

5.3.2 En Sık Kullanılan 1000 Fiil ... 617

BÖLÜM 6: DİZİN-SÖZLÜK ... 628

SONUÇ ... 1600

KAYNAKÇA ... 1604

ÖZGEÇMİŞ ... 1609

(8)

iv

KISALTMALAR

Alm. : Almanca Ar. : Arapça

BD : Bozkurtlar Diriliyor BÖ : Bozkurtların Ölümü Bul : Bulgarca

Çin. : Çince

ÇY : Çanakkale’ye Yürüyüş DG : Dalkavuklar Gecesi DK : Deli Kurt

DLT : Divanü Lügati’t Türk Erm. : Ermenice

EST : En Sinsi Tehlike Far. : Farsça

Fr. : Fransızca

HBV : Hesap Böyle Verilir H : Hikâyeler

İsp. : İspanyolca İŞ. : İçimizdeki Şeytan İt. : İtalyanca

Jap : Japonca

Latin. : Latince MI. : Makaleler MII. : Makaleler 2 MIII. : Makaleler 3 MIV. : Makaleler 4 Moğ. : Moğolca Prof.Dr. : Profesör Doktor p. . : Page

RA. : Ruh Adam

Romen : Romence

(9)

v Rum. : Rumca

Rus. : Rusça s. : sayfa

TAY : Türk Ansiklopedisindeki Yazılar TDK

: Türk Dil Kurumu

TET : Türk Edebiyat Tarihi TTM : Türk Tarihinde Meseleler

TKHS : Türkçülüğe Karşı Haçlı Seferleri vb. : ve benzerleri

YS : Yolların Sonu

Z : Z Vitamin

(10)

vi

TABLO LİSTESİ

Tablo 1: Kelime Türlerinin Madde Başı ve Tekrar Sayıları, Yüzdelik Dağılımı ... 599

Tablo 2: Sözlükte Geçen Türkçe, Yabancı Kelime Sayısı ve Yüzdelik Dağılımı ... 599

Tablo 3: Kelimelerin Dili, Sayıları ve Yüzdelik Dağılımı ... 600

Tablo 4: Tamlama Sayıları ve Yüzdelik Dağılımı ... 601

Tablo 5: Eserlerin Sayfa Sayıları ... 602

Tablo 6: Eserlerdeki Harf Sıklığı ... 603

(11)

vii

ŞEKİL LİSTESİ

Şekil 1: İsim Fiil Sayıları ve Yüzdelik Oranlar ... 604

Şekil 2: Yabancı Türkçe Kelime Sayıları ve Yüzdelik Oranları ... 604

Şekil 3: Kelimelerin Dili ve Yüzdelik Oranları ... 605

Şekil 4: Kelime Grupları Sayıları ve Yüzdelik Oranları ... 605

(12)

viii

Sakarya Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Özeti

Yüksek Lisans Doktora

Tezin Başlığı: H. Nihal Atsız’ın Sözlüğü ve Söz Varlığı Tezin Yazarı: Maksut YILDIRAN Danışman: Prof. Dr. M. Mehdi

ERGÜZEL Kabul Tarihi: 02/01/2020 Sayfa Sayısı: ix (ön kısım) + 1609 (tez)

Anabilim Dalı: Türk Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı: Yeni Türk Dili Kültürün aktarıcısı olan dilin unsuru olan kelimeler, farklı amlam ilişkileri ile bağ

kurarak söz öbekleri meydana getirirler. Oluşan bu kelime gruplarının cümle içerisinde önemli bir işlevi vardır. Anlamı derinleştirip zenginleştirirler, sözü etkili ve gü zel söylemeyi sağlarlar.

Söz varlığı, kültürün ana unsuru olan dilin yayıcısı ve yaşatıcı olan yazar ve şairlerin düşünce dünyalarını tanımamızı sağlar. Onların dünyaya bakışını, hayallerni, fikirlerini ve hayatlarını anlamamızı kolaylaştırır. Bunun yanında toplumun değerlerinin, yaşayışının, kavramlar dünyasının oluşmasında ve aktarılmasında da söz varlığı önemli yer tutar.

Binlerce yıllık geçmişe sahip Türk milletinin çok önemli şahsiyetlerinden biri olan, Cumhuriyet döneminin kendine özgü üslubuyla tanınan şair ve yazarlarından Hüseyin Nihal Atsız’ın farklı türdeki birçok eserinin söz varlığını tespit edilmiş, düşünce dünyasına girilmiş ve Türk diline yaptığı katkılar incelenmiştir.

Bu çalışmamızda önce Atsız’ın hayatı, dili, üslubu ve edebi kişiliği ortaya konmuştur.

Ardından tüm eserlerindeki söz varlığı kelime grupları açısından tespit edilmiştir.

Atsız’ın sözlüğü oluşturulmuş, metindeki anlamları bulunmuştur.

ÖZET

Anahtar Kelimeler: H. Nihal Atsız, Söz Varlığı, Kelime Grupları, Sözlük, Dizin

X

(13)

ix

Sakarya University

Institute of Social Sciences Abstract of Thesis

Master Degree Ph.D.

Title of Thesis: Vocabulary and Word Stock of H.Nihal Atsız Author of Thesis: Maksut YILDIRAN Supervisor: Professor M. Mehdi ERGÜZEL

Accepted Date: 02/01/2020 Number of Pages: ix(pretext)+ 1609 (main

body) Department: Turkish Language Subfield: New Turkish Language

and Literature

Words, which are the components of language used for transferring culture, form phrases through various connections of meaning. These word groups have significant functions within sentences. They deepen and enrich meaning, enabling effective and beautiful speech.

Vocabulary helps us to recognize intellectual realms of authors and poets who spread and sustain language, which is the basic component of culture. It helps to understand their dreams, ideas, lives and worldviews. Vocabulary is also significant in forming and transferring values, lives and concepts of communities.

Vocabulary in the works of Hüseyin Nihal Atsız, one of the most significant personalities of Turkish nation and a prominent author and poet of Republic era with his unique style, was identified, his intellectual realm and contributions to Turkish language were studied.

This study initially reveals life, language, style and literary personality of Atsız, followed by a study of vocabulary in his works in terms of word groups.

ABSTRACT

Keywords: H. Nihal Atsız, Vocabulary, Phrases, Dictionary, İndex

X

(14)

1

GİRİŞ

Dil, milliyetin ta kendisidir. Kelimeler milli hafızamızdır. Onlara ilgisiz kalınamaz. Her kelim ede tarihin izleri vardır. Biz bu izleri takip ederek yolumuzu bulur, nereden gelip nereye gittiğimizi bu kelimelerin manevî kanatlarında yaptığımız edebî ve fikrî yolculuklarda idrak ederiz (Ergüzel, 2010: 370).

Bir dilin söz varlığı, dilin kendi tarihine ışık tutmaya, asırlarca ortaya çıkan ses, şekil, biçim ve anlam değişikliklerini yansıtmaya, hangi dilleri etkileyip hangi dillerden etkisinde kaldığını göstermeye ve hangi türden değişimler olduğunu göstermektedir.

Kültür, milletin tarih boyunca oluşturduğu ve nesilden nesile aktardığı maddi ve manevi özelliklerdir. Kültür, bir toplumun duyuş, düşünüş ve yaşayış biçiminin bir sonucudur.

Toplum bir bütün yapan tüm derleri kapsar. Bir milletin tarihi, değer ölçüleri, görenekleri, edebiyatı, müziği, bilimsel birikimi ve dünya görüşü onun kültürünün birer parçasıdır. Kültürün ana taşıyıcısı ise dildir.

Kültür, dil içerisinde olgunlaşır. Milletin geleneksel hafızası şeklinde tarif edilen kültür, birçok yerde ancak dil sayesinde ifadeye bürünmekte ve ma nalar kazanmaktadır. Bu noktada dili kültürden, kültürü de milletin dünya görüşünden ayrı düşünmek mümkün değildir.

" İnsanda güzel olan yüzdür, yüzde güzel olan gözdür ama aslında insanı insan yapan ağzından çıkan sözdür." Mevlânâ Celâleddin-î Rumî'nin bu sözü, dilin insan için ne denli önemli olduğunu gayet iyi yansıtmaktadır. Dilimizden çıkan kelimeler, kullandığımız tabirler bizi görünüşümüzün ötesinde anlamlandıran, düşüncelerimizi yansıtan en önemli araçtır. İnsan; diliyle yeri gelir yüceltilir, yeri gelir yerin dibine sokulur. İşte dil böylesine ince bir çizgi, böylesine önemli bir silahtır (Demirkır, 2018:

1).

Dile ait yazılı ürünleri incelemek, bunlar hakkında detaylı araştırmalar yapmak bir dilin

zenginliğini, güçlü taraflarını, ait olduğu toplum ile olan bağlarını, kelimelerin ifade

gücünü ve geçmişten bugüne yaşadıkları serüveni görmeye yardımcı olur. Bahsi geçen

(15)

2

zenginlik araştırılırken edebi kişilliklerin eserlerinde kelimeleri işleyişleri ve sahip oldukları söz varlığı hazineleri kritik ve çok önemli bir kaynaktır. Edebi kişiliklerin söz varlığı, kendi döneminin, kültürün ve yaşanmışlıkların bir aynası niteliğindedir denilebilir (Ergüzel ve Kirik, 2012: 51).

Türkçe cümle yapısında kelime gruplarının da önemli bir yeri vardır. Hele isim ve sıfat tamlamaları neredeyse cümlenin vazgeçilmez unsurları halindedir. Tek başına kelimeyle anlatılamayan duygu ve düşünceler “kelimelerin izdivacı” denilen ustaca bir araya gelişlerle ifade edilir.

Söz varlığı dilin servetidir. Asırlarca, dilin kendini işleye işleye kazandığı bu zenginlik, çeşitli özellikleri sözlüklere aktarılmadıkça yaşayan nesiller ve sonrakiler dillerin inceliklerini tanıyamaz. Sadece kendi dönemlerinin sınırlı anlatım imkânlarıyla yetinmek zorunda kalırlar.

Türk çülük fikrinin en önemli temsilcilerinden olan Atsız, tüm ruhu ve bedeniyle Türk millet için yaşamış, düşünmüş ve hareket etmiştir. Gençlik yıllarında etkilendiği Ziya Göklap ve Rıza Nur gibi Türkçülük fikrinin büyük isimlerinin izinden gitmiş ve kendine h as bir fikir dünyası geliştirmiştir. Eserlerinde ve hayatında bu fikriyatını görmek mümkündür.

Yaşadığı dönemin Türk Milliyetçiliği fikrindeki en önemli temsilcisi olan Atsız bu davanın kavgasını vermiş, inandığı gibi yaşamaya çalışmış nadide bir insan olarak oldukça kaliteli eserler meydana getirerek eserleri ile Türkçülük fikrini ilmi bir metoda kavuşturmuş ve yeni nesillere eserleri ile hitap etmiştir. Yaşadığı dönem tarihin en sancılı dönemlerinden biridir ve Türk insanı adeta batıya teslim olmuşken O, Türk insanın bu teslimiyetten kurtulmasını ve Türk kalarak yücelmesini istemiştir. (Dağ, 2010: XII)

Eski metinlere ve yazıtlara hakimdir. Çok sayıda Osmanlı tarihini günümüz Türkçesine

çevirmiş, yayına hazırlamıştır. Farklı gazete ve dergilerde 400’e yakın makale ve

fıkraları yayınlanmıştır. Bu yazılarda günümüz sorunlarına da çözümler sunmuştur.

(16)

3 Çalışmanın Konusu

N. Atsız, çok yönlü bir edebi şahsiyettir. Neredeyse tüm edebi türlerde eser vermiştir.

Daha çok Türkçülüğü ve romancılığı ile tanınmasına rağmen, Atsız Ata aynı zamanda iyi bir tarihçi, dilci, şair ve bilimadamıdır. Özelliklede tarihçiliği çok ön plana çıkar.

Bu çalışmada N. Atsız’ın eserlerinin sözlüğü ve söz varlığı tespit edilecektir.

Eserlerindeki kelime grupları ve metine dayalı sözlük oluşturulacaktır. Kaleme aldığı 22 eserin tamamı incelecek, Atsız’ın söz varlığı ortaya konacaktır.

Çalışmanın Amacı

H üseyin Nihal Atsız, gençlik yıllarından itibaren şiirle başlayan, yazarlık, düşünürlük ve fikir adamlığıyla devam eden hayatının yaklaşık elli yılını düşüncelerini kaleme dökmeye ayırmıştır. Bu mücadele dolu hayatında farklı türklerde çok sayıda eser kalem e almış, yaşadığı dönemin önemli edebi şahsiyetlerinden biri olmuştur. Hayatını ve neredeyse tüm eserlerini Türkçülük fikrine adayan bu idealist, mücadeleyi seven bir şahsiyettir.

Çalışmamızda H. Nihal Atsız'ın eserlerinde yer alan bazı kelime grupları, kullandığı kelimelerin ve eklerin dizini incelenmiş, sözlüğü yapılmış ve sayısal veriler olarak ortaya konmuştur. H. Nihal Atsız’la ilgili yapılan çalışmalar genellikle tematik ağırlıklı olup, bizim çalışmamıza benzer bir kaç yüksek lisans tezi mevcuttur. Ancak bu tezlerde sadece bir kaç romanının söz varlığını çalışmalarıdır, tüm eserlerini kapsayacak durumda değildir.

Bu çalışmamızda Nihal Atsız'ın söz varlığı incelenerek önce kelime ve kelime

gruplarının zenginliğini ortaya çıkarmak ve ardından eserlerinin sözlüğünü oluşturmak

ana amaçtır. Elde edilen verilere dayanarak eserlerdeki üslubuna ve edebi kişiliğine dair

çıkarımda bulunabilmek, nesirlerindeki gücünü görebilmek ve nesirlerinin ne kadar

kıymetli eserler olduğunu görmek, nesir kadar yoğun ve güçlü olmasada şiir yeteneğinin

de üst düzeyde olduğunu anlamak, edebiyatçı olduğu kadar iyi bir tarihçi olduğunu

göstermek ve dile her alanda hükmedebildiğini göz önüne koymak amaçlanmıştır.

(17)

4 Çalışmanın Önemi

H. Nihal Atsız’ın, yazı hayatı Türkiye Cumhuriyetinin ilk elli yılı ile aynı döneme denk gelir. 1926’da başlamış ve vefat ettiği 1975’e kadar devam etmiştir. Devletin yeni kurulduğu ve henüz yeşermeye başladığı dönemde fikirleriyle ve olaylara verdiği tepkileriyle gençlere umut olmuştur, büyük bir millet duygusunu onlara aşılamıştır.

Milletinin çektiği sıkıntılarla dertlenmiş, bunlara çözüm yolları aramış, bunları sürekli dile getirmiştir. Türkçülük fikri için hiçbir fedakarlıktan kaçmamış, uğruna savaşmış, sıkıntılar çekmiştir. Ancak hiç yılmamış, büyük bir heyecanla Turan ülküsü için uğraşmıştır. Hem kendi yaşamı hem de hayalini kurduğu büyük Turan ülküsü eserlerinde görülür.

Çalışmamızda H. Nihal Atsız'ın güncel konular ve sorunlar üzerindeki düşüncelerini akıcı, sade, doğrularını söylemekten asla çekinmeyen üslubuyla yazdığı romanları, şiirleri, ilmi yazıları üzerinde durulmuştur. Bu eserler dönemin önemli olaylarına ışık tutmaktadır. Eserlerde geçen kelimeler ve kelime gruplarıyla, Atsız’ın yaşadığı dönemin edebi, tarihi ve siyasi yapısını görebiliriz. Atsız’ın tüm eserlerini kişiliği, edebi şahsiyeti, yaşam şartlarını ve yaşadığı dönemi ile paralel şekilde incelemek, onu tanımak ve anlamak açısından daha yararlı olacağını düşünmekteyiz. Sözlüğü ve söz varlığından yola çıkarak bir şairin üslubu ve görüşleri ortaya koyulmaya çalışılmıştır.

Çalışmanın Yöntemi

Türkoloji çalışmalarında farklı yöntemler mevcuttur. Biz bu çalışmamızda öncelikle Hüseyin Nihal Atsız'ın günümüz yayıncılık tekniği ile iki yayınevi tarafından yayımlanan tüm eserlerini toplanmıştır. Çalışmamıza konu olmayan yazarın yayına hazırladığı tarihi metinler ve bibliyografik eserler tespit edilmiştir. Bunun yanında H.

Nihal Atsız ile ilgili yapılmış tezler ve hakkında yazılan tüm kitapları temin edilmiştir.

Söz varlığı ve yazar eser sözlükleri için kaynak tespiti yapılmış, bulunan eserler

kaydedilmiştir. Kelime grupları tahlil ve sınıflandırılmasına ilişkin birçok farklı görüş

incelenmiştir. Leyla Karahan'ın "Türkçe'de Söz Dizimi" adlı eserinde geçen kelime

gruplarını tasnif yöntemi esas alınarak kelime gruplarının tespiti yapılmıştır.

(18)

5

Çalışmanın ilk kısmında söz varlığı ve kelime gruplarıyla ilgili teorik bilgiler verilmiştir. Ardından kelime grubu bahsine girilmiş, kelime gruplarının geçtiği eserin adının baş harfleri kodlanmış ve kelime grubunun geçtiği sayfa ve satır numarası eklenmiştir. Çalışmanın sonunda bu kelime gruplarının sayısal verileri ortaya konulmuştur. Bu yolla yazarın söz varlığının zenginliğine dair bir fikir edinebilme imkanı sağlanmıştır. H. Nihal Atsız'ın tüm eserlerinde yer alan kelimeler yapım eki- çekim eki olarak ayrılmış ve Türksözdiz adlı dizin programı kullanılarak yazarın nesirlerinin ek dizini ortaya koyulmuştur. Sonunda ise eserlerinin sözlüğü yapılmıştır.

Hüseyin Nihal Atsız’ın eserlerinde akıcı, sade ve etkilyeci bir uslüp vardır. Özellikle tarihi romanlarda etkili diliyle Türk edebiyatında önemli bir şahtiyetidir. Çalışmamız boyunca Atsız’ın eserlerinde samimiyet, söz dolandırmadan doğrudan söyleyiş, akıcılık ve şiirledeki özlü söyleyiş göze çarpmıştır. Romanları çok iyi bilinen Atsız’ın, fikir yazıları ve şiirleri de en az onlar kadar etkili ve edebi yönü güçlüdür. Bu eserler günümüz gençlerine ilham verecek, onlara ufuklar açacaktır. Atsız’ın fikirleri ışığında aydınlanan bir gençliğin var olması en büyük temennimizdir.

Çalışmanın Sınırlılıkları

Bu çalışmanın sınırlılıkları şöyledir: N. Atsız’ın yayına hazırladığı Osmanlı tarihleri, bibliyografya türünde eserler kendi tarafından yazılmadığı için incelemeye alınmamıştır. Bu çalışmada Atsız’ın kendisinin kaleme aldığı eserler incelenecektir.

Ayrıca cümle bahsine girilmeyecektir.

(19)

6

BÖLÜM 1: HÜS EYİN NİHAL ATSIZ

Türkçülük hareketinin son büyük temsilcisi olan Atsız Ata’yı anmak, anlamak ve anlatmak çabasıyla söz başlamak isteriz. Atsız’ı anlamak demek, Türk milletinin anlamak demektir. Atsız, Türk demektir. Bu iki kelime ayrı düşünülemez. Neredeyse ömrünün tamamını adadığı kutsal yolculuğu, inacı ve hayali olan Türk milleti; Atsız’ın asil, soylu ve dimdik duruşuyla temsil edilmiştir. Necip milletine olan borcunu tüm hayatıyla ödemiş, bu görevi layıkıyla yerine getirmenin verdiği huzurla ebediyete uğurlanmıştır. Yaşı bilinmeyen ulu bir çınar gibi Türk tarihinin sayfalarında yerini almıştır.

N. Atsız’ı anlatmak için birçok kelime kullanmak mümkündür. Şair, yazar, edebiyatçı, dilci, tarihçi, tıpçı, asker, bilim adamı, akademisyen, öğretmen, yayıncı, gazeteci, bibliyo tek, ansiklopedist, teorisyen, milliyetçi, vatansever, Turancı, Türkçü, düşünür, fikir önderi, activist, sosyolog vb. Bu kelimelerin sayısını artırabiliriz, ancak Atsız’ı anlatan en iyi kelime Türk’tür.

Cumhuriyet dönemi yazar, şair ve edebiyarçılarında olana Hüseyin Nihal Atsız, farklı türdeki eserleriyle, fikirleriyle, duruşuyla edebiyat tarihinde önemli bir şahsiyettir.

Yaşadığı dönemdeki edebi türlerin neredeyse hepsine örnekler vermiş, ardında çok sayıda eser bırakmıştır. N. Atsız’ın tüm eserlerini ve hayatını kaplayan fikir Türklük’tür. Türkçülük fikrinin tanınmış isimleri olan Ziya Gökalp, Namık Kemal ve Dr. Rıza Nur’un fikirlerini benimsemiş, bu fikir hareketinin önemli bir temsilcisi olmuştur.

1.1. H. Nihal Atsız’ın Hayatı 1.1.1 Ailesi

Hüseyin Nihal Atsız, 12 Ocak 1905 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Osmanlı Deniz Kuvvetleri subayı Yüzbaşı Mehmed Nail Bey, annesi Fatma Zehra Hanımdır.

Atsız’ın babası tarafı 18. yüzyılın sonlarına doğru Gümüşhane’nin Edre (şimdiki adı ile

(20)

7

Dörtkonak) köyünden Torul ilçesinin Midi köyüne göçen çiftçilikle uğraşan, Çiftçioğulları lâkabıyla tanınmış bir ailedir. Annesi tarafından ise Trabzon’un Kadıoğulları ailesindendir.

Hem baba hem de anne tarafından denizci bir aileye mensuptur (Ercilasun, 2018: 25).

Atsız’ın baba tarafından ailesinin belirlenebilen ilk atası olan ve 19. yüzyılın başlarında yaşadığı tahmin edilen Ahmed Ağanın, İsmail, Süleyman, Hüseyin ve Şakir adlarında dört oğlu olmuştur . Bunlardan İsmail Ağa’nın çocukları, Midi köyünden Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesi Tekyegüneyi köyüne; Süleyman Ağa’nın çocukları, aynı ilçenin Dayılı köyüne göçmüşlerdir. Şakir Ağa’nın neslinin akıbeti ise bilinmemektedir. Ahmed Ağa’nın üçüncü oğlu Hüseyin Ağa l850-l852 yılları arasında denizci olarak İstanbul’a gelmiş;

askerliğinin sonunda da tezkere bırakıp Osmanlı Donanmasında muvazzaf asker olarak kalmış ve çarkçı kolağalığına kadar terfî etmiştir. Emine Hayriye Hanımla evlenen Atsız’ın dedesi Hüseyin Ağanın Nevber Hanım ve Mehmed Nail Bey adlarında iki çocuğu olmuştur (Sertkaya, 1976: I).

Mehmed Nail Bey, Osmanlı donanmasına girmiş ve deniz güverte binbaşılığından emekli olmuştur. 1903 yılında, Trabzonlu Kadıoğulları ailesinden Deniz Yarbayı Osman Fevzi Bey ve Tevfika Hanımın kızı Fatma Zehra Hanım ile evlenen Mehmed Nail Beyin, bu ilk evliliğinden üç çocuğu olmuştur: Hüseyin Nihal Atsız, Ahmed Nejdet Sançar ve Fatma Nezihe Çiftçioğlu. İlk eşi vefat eden Mehmed Nail Bey, yine Fatma Zehra adlı ikinci eşiyle evlenmiş ve bu evlilikten kızı Neclâ Çiftçioğlu’nun doğmuştur. Kısa bir süre sonra, geçimsizlik sebebiyle bu evliliğini sona erdirmiştir (Sertkaya, 1976: II).

1.1.2 Çocukluk, Gençlik ve Eğitim Yılları

Atsız, 1911 yılında ilköğrenimine altı yaşında, Kadıköy’deki Fransız mektebinde başladı.

Ancak yabancı hissettiği ve hiç alışamadığı bu okuldaki öğrenimi oldukça kısa sürdü.

Aynı yıl, yine Kadıköy’deki Alman Mektebine kaydedildi. Bu okuldaki öğrenimi de, o

sıralarda Kızıldeniz’de görevli bulunan babası Mehmed Nail Bey’in yanına gitmesi

nedeniyle yarım kaldı. Atsız, öğrenimine birkaç ay buradaki bir Fransız ilkokulunda

devam etti. Bir süre sonra İstanbul’a gelen Atsız, Cezayirli Gazi Hasan Paşa Mektebine

yazdırılmış, ailesinin Kadıköy’e taşınması üzerine, Haydarpaşa’daki Hususî Osmanlı

İttihad Mektebinde öğrenimini sürdürmüştür. Babası Mehmed Nail Bey’in kolağası (ön

(21)

8

yüzbaşı) rütbesiyle Birinci Dünya Savaşı’na gitmesini müteakip, ailesi tarafından okuduğu özel okuldan alınan Atsız, Kadıköy Sultanîsinin rüşdiye kısmına kaydedilmiştir. Bu okuldan da İstanbul Sultanîsine nakledilen Atsız, lise öğrenimini l922 yılında bu okulda tamamlamıştır (Öner, 1988: 9-10)

Nihal Atsız’ın lise eğitimi ile ilgili bir kça farklı fikir vardır. Adile Ayda’ya göre Atsız, İstanbul Sultanîsinin onuncu sınıfındayken, l922 yılında, imtihanla Askerî Tıbbiyeye kabul edil miştir (Ayda, 1988: 11) Osman F. Sertkaya ve Ömer Faruk Akün, Atsız’ın l922 yılında “lise öğrenimini tamamladıktan sonra” imtihanla Askerî Tıbbiyeye girdiğini bildirmektedirler (Akün, 1991: 87) Sakin Öner ise Atsız’ın l922 yılında liseden mezun olduğu hususunu kabul etmekle birlikte, Askerî Tıbbiyeye girişi konusunda farklı bir görüşe sahiptir. Ona göre, Atsız, önce imtihanla üniversiteye, oradan Tıbbiyeye, sonra da Askerî Tıbbiyeye girmiştir (Öner, 1988: 9-10). Verilen bu bilgiler arasında, Atsız’ın l922 yılında lise son sınıfta okuduğu ve aynı yıl Askerî Tıbbiyeye imtihanla girdiği hususlarında bir müştereklik olduğu açıktır. A. B. Ercilasun, 1917-1922 yıllarında Kadıköy ve İstanbul Sultanisinde okuduğu fikrine sahiptir (Ercilasun, 2018: 26).

Atsız 1922 yılında Askerî Tıbbiyede eğitim görmeye başlar. Bu dönemde siyasî nitelikte bazı olaylar meydana gelmektedir ve N. Atsız da zaman zaman bu olaylara karışmıştır.

Birçok disiplin ve hapis cezası almasına sebep olan bu olaylara katılması, Atsız’ın o yıllardaki milliyetçi tavrını ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir ( Özdemir, 2007:

13). Ziya Gökalp’ın cenaze töreninin yapıldığı günün akşamı, Türk öğrencilerle azınlıklara mensup farklı siyasî görüşteki öğrenciler arasında çıkan bir kavgada yer aldığı ileri sürülerek Atsız’a oldukça ağır bir ceza verilmiştir. Bundan sonra disiplinsizlik olarak nitelenebilecek ilk hareketi, Atsız’ın Tıbbiyeden atılması için yeterli sayılacaktı.

Tıbbiyenin üçüncü sınıfta okumakta olan Atsız, aynı öğretim yılı içerisinde sergilediği başka bir davranışı sebebiyle suçlu bulunarak, 4 Mart l925 tarihinde Askerî Tıbbiyeden atılır. Çok sevdiği askerlik mesleğinden atılmasına gerekçe teşkil eden olay, Atsız’ın Bağdatlı Mes’ud Süreyya Efendi adlı teğmene kasıtlı bir şekilde lüzumsuz bir yerde istediği selâmı vermemesidir (Atsız MIV, 2015: 81).

Okuldan çıkarılmasından sonra Atsız, üç ay Kabataş Lisesinde vekil öğretmen olarak

çalıştı. Okul müdürü ile anlaşamadığı için istifa etti Daha sonra buradan ayrılarak,

(22)

9

Deniz Yollarının Mahmut Şevket Paşa adlı vapurunda kâtip muavini olarak kısa bir müddet görev yaptı. Atsız, görevi dolayısıyla, bu vapurun İstanbul-Mersin arasındaki seferlerinden bazılarında bulunmuştur (Ercilasun, 2018: 31). Yaptığı bu geçici işler, Atsız’ı tatmin etmiyordu. O, aslında, “Türk tarihi ve edebiyatı ile ilgili araştırmalara merak sarıp, yolunu seçmiş durumdaydı” (Özdemir, 2007: 13).

1926 yılında İstanbul Dârülfünun Edebiyat Fakültesinin Edebiyat Bölümüne ve ayrıca yatılı Yüksek Muallim Mektebine kaydoldu. Ancak, bir hafta sonra askere çağırıldı.

Tecil başvurusu kabul edilmeyen Atsız, 28 Ekim l926 tarihinde askerlik görevine başladı. Dokuz ay süren askerlikten sonra Atsız, l927’de Edebiyat Fakültesi ve Yüksek Muallim Mektebindeki öğrenimine bıraktığı yerden devam etmiştir.

Atsız, üniversite öğrencisi iken, arkadaşı Ahmet Naci Kum ile birlikte “Anadolu’da Türklere Aid Yer İsimleri” başlıklı bir inceleme hazırlar. Bu incelemenin Türkiyat Mecmuası’nda yayımlanmasıyla Atsız, hocası M. Fuad Köprülü’nün dikkatini çeker.

Mezuniyet tezini, Edirneli Nazmî’nin Divan’ı üzerine yapan Atsız, 1930 yılında yüksek öğrenimini tamamlayarak Edebiyat Fakültesi ve Yüksek Muallim Mektebinden mezun olmuştur. Sınıf arkadaşları arasında Tahsin Banguoğlu, Ziya Karamuk, Orhan Şaik Gökyay, Pertev Nailî Bo ratav ve Nihat Sami Banarlı gibi ünlü bilim adamları bulunmaktaydı (Sertkaya, 1987: 4)

1 .1.3 Asistanlık Yılları

l93l yılında M. Fuad Köprülü, üniversite yıllarında yaptığı çalışmalarla dikkatini çekmeyi başarmış olan öğrencisi Atsız’ı, kendi asistanlığına almaya karar verir. Bunun için, Maarif Vekâletindeki nüfûzunu kullanarak, N. Atsız’ı Türkiyat Enstitüsüne asistan olarak almıştır (Özdemir, 2007: 14).

Atsız, asistanlığa girişinden hemen sonra Atsız Mecmua’yı çıkarmaya başladı. Yazı

kadrosunda M. Fuad Köprülü, Zeki Velidî Togan, Ab dülkadir İnan gibi ilim adamlarının

da bulunduğu bu dergi, on yedi sayı sürmüştür. Atsız Mecmua’da, Türkçülük ve

milliyetçilik konularında (H. Nihal) imzasıyla yazdığı fikir yazıları ve (Y.D.) imzalı

hikâyeleri, Atsız’ın Türk kamuoyunda tanınmasını sağlayan ilk yazılarıdır. Atsız aynı

yıl, Dârülfünunun Felsefe Bölümünden mezun olan Mehpare Hanım ile evlenmiştir,

ancak bu evlilik uzun sürmemiş, l935 yılında boşanmışlardır.

(23)

10

Atsız’ın ilmi mücadeleleri de devam etmiştir. 1932’de Ankara’da Birinci Türk Tarih Kongresi’nde ileri sürülen “Hititlerin, Türklerin ataları ve Anadolu’nun da eski bir Türk yurdu olduğu” şeklindeki ilme aykırı bir tarih tezini kabul etmeyip eleştiren Prof. Dr. Zeki Velidî Togan, Türk Tarih Cemiyeti Genel Sekreteri Dr. Reşid Galib tarafından ilmi ve hocalığı hafife alınarak tahkir edilir. Reşid Galib, Kongre’de yaptığı konuşmada “Zeki Velidî Beyin Dârülfünundaki kürsüsü önünde talebe olarak bulunmadığıma çok şükrediyorum.” demiştir. Bu durumu öğrenen Atsız, yedi arkadaşıyla birlikte, “Biz ise Zeki Velidî’nin talebesi olmakla iftihar ederiz.” şeklinde bir telgraf göndererek, Dr.

Reşid Galib’in kaba ve haksız davranışını protesto eder. Bu jesti ile hocasına vefasını gösteren Atsız, diğer taraftan da Reşid Galib tarafından kara listeye alınmıştır (Atsız, 2015: 72).

Atsız’ın milliyetçilik davası uğrunda, bir üniversite asistanı olarak vermeye çalıştığı bu mücadele, kısa sürmüştür. Bunun sebebi, daha önce Türk Tarih Kurumu Genel Sekreteri olan ve Atsız’ın protestosuna uğrayan Dr. Reşit Galip’in l932’de Maarif Vekili olmasıyla başlayan süreçtir: Önce Prof. Dr. M. Fuad Köprülü dekanlık görevinden ayrılır, yerine Ali Muzaffer Bey, Edebiyat Fakültesi Dekanı olur. Atsız, olayların kendi aleyhine gelişmeye başladığını sezmesine rağmen, pasif bir tavır almaz, aksine daha ileri gider.

Dekan Ali Muzaffer Beyin için Atsız, “On yedi yıllık hocadır. Kitap, makale veya makalecik şeklindeki eserlerinin adedi: 000.” ifadesini kullanmıştır. Olaylar, Atsız’ın tahmininin yerinde olduğunu gösterecektir. Maarif Vekili Dr. Reşid Galib’in arzusu doğrultusunda, Edebiyat Fakültesi Dekanı Ali Muzaffer Bey, l3 Mart l933 tarihinde Atsız’ın Türkiyat Enstitüsündeki asistanlığına son vermiştir. Bu olaydan birkaç gün sonra Atsız, Dekan Ali Muzaffer Beyi Tokatlıyan Hanı’ndaki bir çay partisinde yakalayarak yüzlerce kişinin önünde tokatlamıştır. Bu yüzden hiçbir tepki almaması, özellikle dik kat çekicidir (Ercilasun, 2018: 39-40).

1 .1.4 Öğretmenlik Yılları, Polemikleri

Üniversitedeki görevinden uzaklaştırıldıktan sonra Atsız, Malatya Orta Mektebine

Türkçe öğretmeni olarak sürülür. Bu görevi ancak dört ay yirmi üç gün sürer (Özdemir,

2007: 16). Malatya’dan, Edirne Erkek Lisesi edebiyat öğretmenliğine naklen tayin edilen

Atsız, bu okulda da üç ay on sekiz gün gibi kısa bir müddet görev yapar. Bu görevinden

(24)

11

alınmasına ve sekiz ay Vekâlet emrinde tutulmasına, Atsız’ın Edirne’deki faaliyetlerinin Maarif Vekâletince hoş karşılanmaması sebep olmuştur. Bu faaliyetlerin başında, Atsız’ın, Atsız Mecmua’nın takip ettiği çizginin devamı niteliğinde bir dergi olan Orhun’u çıkarması yer almaktadır. (Sertkaya, 1987: 6)

Edirne’deki Erkek Lises i, Erkek Öğretmen Okulu ve Kız Öğretmen Okulunda görev yapan Suut Kemal, Reşat Tardu, Ali Oğuz ve diğer bazı öğretmenlerin katkısıyla çıkarılan, ağırlıklı olarak Türkçülük fikrinin tebliğ edildiği Orhun’un son sayısında (Sayı:9), Atsız’ın, Türk Tarih Kurumu tarafından liseler için ders kitabı olarak hazırlatılan dört ciltlik tarih ki tabının yanlışlarını tespit ve tenkit eden bir yazısının yayımlanması, hem derginin Bakanlak Kurulu kararıyla kapatılmasına, hem de Atsız’ın Vekâlet emrine alınmasına yeterli gerekçe teşkil etmiştir. Maarif Vekâleti Zat İşleri Müdürlüğü 20 Aralık l933 tarihinde Edirne Lisesine gönderdiği resmî yazıda, bu gerekçeyi açıklamaya çalışmıştır. Buna göre Atsız’ın davranışı, “öğretmenlerin terfi ve tecziyeleri hakkında elde mevcut kanunun cezaya ait hükümlerinin hiçbirisine uymamakla beraber, inkılâb’ın millî kültür prensiplerine aykırı olduğu için, öğretmenlik yapamayacağı” bildiriliyordu ( Atsız, 2015: 114).

Hüseyin Nihal Bey, 1934’te çıkan Soyadı Kanunu ile Atsız soyadını alır. Atsız bu sırada askerdedir ve ailesiyle farklı soyadları almıştır. Kardeşi Sançar, babası Özçiftçi soyadlarını almışlardır (Atsız, 2015: 129)

N. Atsız, 1934 yılında sekiz ay Vekâlet emrinde bekletildikten sonra, Deniz Gedikli Erbaş Ortaokuluna Türkçe öğretmeni olarak tayin edilmiştir. Nâzım Hikmet’in çeşitli dergilerdeki yazılarının yayımlanması üzerine Atsız, “Komünist Don Kişot’u Proleter Burjuva Nâzım Hikmetof Yoldaşa” adlı bir broşür yazarak cevap verir. Broşürün yayımlanmasından aylar sonra, İstanbul 3. Ceza Mahkemesi, “hükümeti tahkir ve gençliği suç işlemeye tahrik ettiği” iddiasıyla Atsız hakkında dava başlatır ve beraat eder.

Atsız’ın 27 Şubat l936 tarihinde Bedriye Atsız ile ikinci evliliğini yapar (Özdemir, 2007:

17)

Atsız’ın Deniz Gedikli Erbaş Ortaokulundaki hizmeti, yaklaşık dört yıl sürmüştür. Okul

idaresinin idare anlayışını ve isteklerini, kendi milliyetçilik anlayışına zıt bulan ve bu

(25)

12

yüzden muhalif duruma düşen Atsız, 30 Haziran l938’de bu okuldaki görevinden ihraç edilmiştir (Deliorman, 2013: 35-36).

Bu ihraçtan sonra kendisine devlet memuru olma yolu kapanan Atsız, özel okullarda öğretmenlik yapmak mecburiyetinde kalmıştır. İlk olarak İstanbul Özel Yüce Ülkü Lisesinde, l938-l939 arasında Türkçe ve Yurt bilgisi öğretmeni olarak çalıştı . Özel Yüce Ülkü Lisesinin kapanması üzerine, l939 ile l940 tarihleri arasında bir yıl açıkta kalmıştır.

l939 tarihinde Atsız’ın ilk oğlu Yağmur Atsız dünyaya gelmiştir (Özdemir, 2007: 18).

l940 yılında, yine bir özel okul olan İstanbul Özel Boğaziçi Lisesinde Türkçe-Yurt bilgisi öğretmenliği görevine başlamıştır. Atsız, l943 yılında, “Türk Sazı” adında bir dergi çıkarmaya karar verir. Atsız’ın l933-l934 yıllarında Edirne’de iken çıkardığı Orhun dergisi, Bakanlar Kurulu Kararı ile kapatıldığı için, kendi adına yeni bir dergi çıkarması imkânsızdı. Nejdet Sançar’ın Balıkesir’de Kimya öğretmeni olan eşi Reşide Sançar adına Türk Sazı dergisinin imtiyazını almıştır (Atsız, 2015: 303). Türk Sazı dergisi, Ankara’dan telgrafla gelen bir emir üzerine, satışa çıkmaktan menolunmuştur. Atsız, o sırada Konservatuvar Müdürü olan arkadaşı Orhan Şaik Gökyay’ın yardımıyla Matbuat Umum Müdürü Selim Sarper ve İç Matbuat Müdürü Server İskit ile görüşür. Selim Sarper, Atsız’a “Türk Sazı” üzerinde ısrar etmemesini, onun yerine, l933’te kapatılan Orhun dergisini yeniden çıkarmasını tavsiye edip bu hususta yardımcı olacağını vadeder.

Bilâhare vaadini de tutar ve Orhun’un ikinci defa çıkışı için gereken iznin verilmesini sağlar. Böylece Orhun, l943’ten itibaren yeniden çıkmaya başlar. Orhun’un ilk sayısı, satışı yasaklanan Türk Sazı’ndan aktarılan yazılarla oluşturulur (Özdemir, 2007: 19).

1944 yılında Atsız’ın Orhun dergisinde hükümeti eleştiren yazıları üzerine dergi kapatılır, Özel Boğaziçi Lisesindeki görevine son verilir ve kendisine dava açılmıştır (Ercilasun, 2018: 70).

1.1.5 3 Mayıs l944 Türkçülük Olayı

İkinci Dünya Savaşı’nın bütün şiddetiyle devam ettiği yıllarda, Türkiye Cumhuriyeti

Devleti’nin yöneticileri savaşan cepheler karşısında tarafsızlığı koruyarak, Türkiye’nin

savaşa girmemesi için oldukça temkinli ve dengeli bir politika takip etmeye

çalışıyorlardı. Uluslararası ilişkilerin çok kritik ve gerilimli olduğu bu dönemde,

(26)

13

Türkiye’de iç siyaset de bütün canlılığıyla devam etmektedir. Başbakan Şükrü Saraçoğlu, Hükümet Programı’nı okurken:“Biz Türk’üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız.

Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve lâakal (en az) bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz, azalan ve azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz ve her vakit bu istikâmette çalışacağız.”şeklinde düşüncelerini ifade etmesi, Türkçülerin çok sevinmesine sebep olur (Özdemir , 2007: 20).

Türkçülerdeki gelişmelere, muhalif gruplar tepki vermekte gecikmezler. Fazla tanınmayan Faris Erkman adlı birisi “En Büyük Tehlike” adıyla, Türkçülüğü ve Türkçüleri eleştirdiği bir broşür yayımlar. Bu yazıda Türkçüler, “Türkiye’nin dış politikasını eleştirir ve başta Atsız olmak üzere, dönemin önde gelen Türkçüleri, Irkçı- Turancı gayeler gütmek, Mustafa Kemal Atatürk’ün temellerini attığı geleneksel Türk dış siyaseti prensiplerine zarar vermekle suçlanırlar. Faris Erkman’ın iddiaları üzerine hem mecliste hem de kamuoyunda Türkçülere karşı tepkilere yol açar ve Türkçülerle solcular aras ındaki mücadele iyice alevlenir, dönemin gazete ve dergilerinde oldukça şiddetli polemik yazıları yayınlanır (Özdemir, 2007: 20)

Atsız’ın da l943’ten itibaren yeniden çıkarmaya başladığı Orhun’da, Türklük ve Türkçülük lehinde, komünizm aleyhindeki yazıları devam etmektedir. İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun verdiği bir konferans esnasında bir grup öğrenci tarafından protesto edilmesi üzerine Atsız, Orhun’un l5. sayısında Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na hitaben yazdığı birinci açık mektubunu yayımlar (Özdemir, 2007: 21).

Atsız’ın bu iki açık mektupta ülkedeki infial yaratır, birçok olaya sebep olur. Bunun

üzerine, Maarif Vekâletince l944 tarihinde Atsız’ın Özel Boğaziçi Lisesindeki görevine

son verilir ve Bakanlar Kurulu kararı ile Orhun dergisi kapatılır. Bunun yanında

Sabahattin Ali, Atsız’ın kendisine “vatan hainliği” iftirası attığını iddia ederek hakaret

davası açar. Mahkemeye çıkmak için trenle Ankara’ya giden Atsız, istasyonda Türkçü

gençlerin tezahüratıyla karşılanır. Çoğunluğu Siyasal Bilgiler ve Tıp Fakülteleri

öğrencileri olan gençler, 26 Nisan l944’te ilk duruşmanın yapılacağı gün Adliye Sarayı

önünde toplanarak Sabahattin Ali aleyhinde gösteri yaparlar. Ankara Üçüncü Asliye Ceza

Mahkemesinde başlayan duruşmada savunmalar dinlendikten sonra, 3 Mayıs l944

(27)

14

tarihine ertelenir. İkinci duruşma, ilkinden daha heyecanlı bir atmosferde başlar. Duruşma, 9 Mayıs l944 tarihine ertelenir (Darendelioğlu, 1977: 123).

Atsız’ın mektuplarıyla başlayan, mahkeme boyunca hem mahkeme salonlarında, hem de dışarıda ve gazete sütunlarında gittikçe alevlenen olaylar, Atsız’la Sabahattin Ali arasındaki hukukî davanın sosyal bir olay haline dönüşmesine sebep olmuştur. 9 Mayıs l944 tarihinde yapılan karar duruşmasında Nihal Atsız, cezası 4 aya indirilir ve tecil edilir (Deliorman, 2000: 134-152.)

Mahkemeden sonra At sız başta olmak üzere, yurt çapında tutuklamalar başlar. (Özdemir, 2007: 25). Tutuklanan Atsız ve 22 arkadaşı üç ay civarında, işkence ve eziyet dolu bir tutukluluk döneminden sonra, duruşmalar 7 Eylül l944 başlar. Dönemin basınında

“Irkçılık-Turancılık Davası” olarak adlandırılan bu yargılama süreci, haftada üç gün olmak üzere 65 oturum devam etmiş ve 29 Mart l945 tarihinde sona ermiştir. Yargılama sonucunda Atsız dâhil l0 kişi çeşitli cezalara mahkûm edilmiş, l3 sanık ise beraat etmiştir. Karara itiraz Atsız ve arkadaşları, uzun süren yargılamalar sonucunda 3l Mart l947 tarihinde Atsız ve dokuz arkadaşının beraat etmiştir (Bucak, 1997: 217.)

3 Mayıs 1944 Türkçülük davasında yargılananların listesi şöyledir: Hüseyin Nihal ATSIZ, Zeki Velidi Togan, Reha Oğuz TÜRKKAN, Hüseyin Namık ORKUN, Orhan Şaik GÖKYAY, Nejdet ŞANÇAR, Fethi TEVETOĞLU, Alparslan TÜRKEŞ, İsmet Rasin TÜMTÜRK, Nurullah BARIMAN, Hamza Sadi ÖZBEK, Zeki SOFUOĞLU, Muzaffer ERİŞ, Fehiman ALTAN, Cebbar ŞENEL, Sait BİLGİÇ, Cemal Öcal OĞUZ, Hitmet TANYU, Fazıl HİSARCIKLILAR, Cihat ŞAVAŞFER, Saim BAYRAK, Yusuf KADIGİL (Ercilasun, 2018: 79-80)

Meslekten uzaklaştırıldığı için ekonomik açıdan oldukça sıkıntılı geçiren Atsız, ailesinin

geçimini sağlayabilmek için kitaplarından bazılarını satmak zorunda kalmış ve bir müddet

arkadaşı Tahsin Demiray’ın kurduğu Türkiye Yayınevi’nde uzman olarak çalışmıştır. Bu

dönemde “Türkiye Asla Boyun Eğmeyecektir” adlı kitabını, İ. Sururi Ermete takma

adıyla yayımlamaya mecbur kalmıştır. Ayrıca kendi adıyla Bozkurtların Ölümü romanı

ile Ahmedî, Şükrullah ve Aşıkpaşaoğlu tarihlerini yayınlamıştır. Aynı zamanda Yeni

Sabah gazetesinde de yazmaktadır (Ercilasun, 2018: 106-107)

(28)

15

Millî Eğitim Bakanı Edebiyat Fakültesinden sınıf arkadaşı olan Tahsin Banguoğlu olur.

l949 yılında, Atsız’ı kadrosu Süleymaniye Kütüphanesi olmak üzere İstanbul Davutpaşa Ortaokuluna tayin eder. Demokrat Partinin iktidara gelişi üzerine Atsız, l950 tarihinde Haydarpaşa Lisesi edebiyat öğretmenliğine atanır. Bu arada, l950-l952 yılları arasında Orkun dergisinde yazılarını yayımlamaya devam eder. Türk Milliyetçiler Derneğinin daveti üzerine Atsız, l952 tarihinde Ankara Atatürk Lisesinde bir konferans verir. Türk tarihini, alışılmış görüşlerin dışında kendine özgü yorumuyla değerlendirerek, tarih boyunca tek bir Türk devleti kurulduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bu devletin bir devamı niteliği taşıdığını ifade eder. Atsız’ın bu görüşü, dönemin bazı gazetelerinde karşıt görüşlü yazarlar tarafından şiddetle eleştirilir. Bunun üzerine Millî Eğitim Bakanlığı, konuyla ilgili tahkikat başlatır. Yapılan araştırma sonucunda, konferanstaki görüşlerin ilmî nitelik taşıdığının belirlenmesine rağmen Atsız, kadrosu Haydarpaşa Lisesinde kalmak kaydıyla tekrar Süleymaniye Kütüphanesinde uzman olarak görevlendirilir. Buradaki görevi, emekliye ayrılana kadar devam eder (Deliorman, 2013:

85-86.)

Atsız, fikirleri sadece sözde kalmaz, hareketle de yapan biridir ve aksiyonu sever. 1952 yılında Fatih’in türbesini temizlemek için Atsız ile birlikte Bedriye ATSIZ, Nejdet SANÇAR, Reşide SANÇAR, İsmail Hami DANİŞMENT, Fahrettin KIRZIOĞLU, Altan DELİORMAN buluşurlar. Bekçinin mukavemetine rağmen birlikte Fatih’in türbesinde temizlik ve bakım yaparlar (Ercilasun, 2018: 133-134).

Atsız’ı çok etkileyen olaylardan biri de 1960 yılında kardeşi Nejdet Sançar’ın oğlu 17

yaşındaki Afşın’ın vefatıdır. Afşın’ı çok sevmektedir ve onun için “Veda” adlı ağıtı

yazmıştır (Ercilasun, 2018: 162). Atsız, 1962 yılında Türkçü gençlerin yoğun ilgisi

üzerine Türkçüler Derneğini kurmuştur. Fikirlerinin yayılması için çok faydalı olacağını

düşündüğü bu derneğin kurucu üyeleri: Atsız, İsmet Rasin TÜMTÜRK, Mehmet

İzzettin YOLALAN, Muzaffer ERİŞ, Fahri ERSAVAŞ, Necati Nazım BOZKURT, Faik

TAN, İsmail Hakkı GÖKHUN ve Erk YURTSEVER. Dernek Anadolu’nun farklı

köşelerinde ocak ve oda açmayı planlamıştır. Türkçüler Derneği 1964 yılında merkezi

Ankara’ya taşınır ve adını Türkiye Milliyetçiler Birliği Derneği olarak değişir. Dernek

merkezi 1968 de tekrar İstanbul’a nakledilir (Deliorman, 2000: 226).

(29)

16

Atsız, 1964 yılında aylık Türkçü dergi “Ötüken” yayın hayatına başlatır. Bu dergide o dönemin tanınmış birçok şahsiyetin, Türkçü ve milliyetçi yazarının yazıları yayımlanır (Ercilasun, 2018: 190). Atsız, yazılarına Büyük Doğu, Orkun, Millî Yol, Ötüken, Gözlem, Hayat Tarih Mec muası, Adsız ve Selçuklu Araştırmaları gibi dergilerde devam eder (Özdemir, 2007: 27-28)

1.1.6 Mahkemeler ve Mücadeleler

Atsız, 1967 yılında Ötüken dergisinin 40. sayısından itibaren yayımladığı yazılarında ülkede gittikçe güçlenen ve yaygınlaşma eğilimi gösteren bölücü, yıkıcı hareketin içyüzünü göstermeye ve dönemin yöneticilerini uyarmaya çalışır. Ardı ardına yayımlanan bu makaleler, karşıt görüşlülerin tepkisine sebep olur ve Cumhuriyet Savcılığı Atsız hakkında tahkikat başlatır. Hazırlık tahkikatı sonucunda, makalelerde suç oluşturacak bir nitelik bulunmadığı kanaatine varılır. Dava devam ederken, l2 Mart Muhtırası gerçekleşir ve Atsız, devletin sivil mahkemesinde yargılanmaya devam eder.

Altı yıl süren bir yargılama süreci sonunda Atsız ve arkadaşı Mustafa Kayabek, mahkeme heyeti başkanının katılmadığı, ekseriyetle verilen bir kararla on beşer ay hapse mahkûm edilirler. Kararın temyizi için Yargıtaya başvurulur ancak haklarındaki mahkûmiyet kararı, kesinleşmiş olur (Özdemir, 2007: 28)

Rahatsızlığı nedeniyle Haydarpaşa Numune Hastanesinde yüksek tansiyon ve ağır romatizma teşhisiyle Atsız’a “Ceza evine konulamayacağı” kaydı ile dört ay istirahat raporu verilir. Ancak bu rapor, Adlî Tıp Kurumu tarafından kabul edilmez ve Toptaşı Cezaevine sevk edilir. 68 yaşındaki Atsız, bir süre sonra reviri bulunan Sağmalcılar Cezaevine nakledilmiştir. Atsız’ı seven milliyetçi aydınlar, bilim adamları, sivil toplum kuruluşları ve öğrencilerin yoğun başvuruları sonucunda, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk,

“cumhurbaşkanlığı yetkisini kullanarak”, “sağlık durumunun bozukluğu” gerekçesiyle, kendisine verilen cezayı affeder ve Atsız, iki buçuk ay kadar kaldığı ceza evinden tahliye edilir (Özdemir, 2007: 29).

1.1.7 Son Dönemi ve Ölümü

Atsız, 1969 yılında emekliye ayrılır ve bu yıl içinde oğlu Yağmur Atsız’ın eğitim gördüğü Almanya’ya dinlenmek ve tedavi olmak için dediği ziyaretini gerçekleştirir.

“68. Vilayete Ziyaret” adını verdiği bu gezi yaklaşık iki ay sürmüştür (Ercilasun, 2018:

(30)

17

217). 1970’li yıllar Atsız için zorluk, hastalık ve yalnızlık içinde geçmiştir. Sık sık hastalanmış ve tedavi görmüştür. Bu dönemde en büyük desteği manevi kızı Kaniye’den görür. Özellikle de Kaniye’nin oğlu Hakan’ı çok sever ve onda torun sevgisi hisseder. “Minimini Maviş Cin Kereta” adını verdiği Hakan ile vakit geçirmeyi çok sever. (Ercilasun, 2018: 221)

Atsız’ı heyecanlandıran olaylardan biri de 1970 yılı sonlarında Kazakistan’da bulunan

“Altın Elbiseli Adam”dır. Daha önce bulunmuş olsa da Atsız geç öğrenir ve bu durum onu epey heyecanlandırmıştır. Evliya Çelebi Seyahatnamesi de epey vaktini almaktadır.

Bu kadar yoğunluk üzerine kalp 1971’de kalp spazmı geçirir. Hastalıklar ve çalışmalar üzerine yine aynı yıl Türkçüler Derneği başkanlığını bırakır (Ercilasun, 2018: 221-223).

1974 yılında daha önceki kısa süre kaldığı cezaevinden çıktıktan sonra Atsız, epeydir üzerinde çalıştığı “Türk Tarihi” adlı eserinin hazırlıklarına devam eder, ancak bu eser yarım kalacaktır. Kıbrıs Harekatı Atsız’ı epey meşgul eder ve üzerine yazılar kaleme alır (Ercilasun, 2018: 266).

1975 başında, küçük kardeşi Necdet Sançar’ın anîden ölümü, Atsız’ı derinden sarsar. Mart ayında ise eşi Bedriye Hanımla boşanır. Aynı yılın Kasım ayı ortalarında kendisi de rahatsızlık hissiyle hastaneye yatar. Fakat muayene ve testler sonucunda, kendisinde endişe verecek yeni bir bulguya rastlanmaz. 10 Aralık Perşembe günü evinde rahatsızlanan Atsız’ı muayene eden doktor, bir kalp krizi geçirdiğini anlayamaz. Ertesi akşam geçirdiği yeni bir krizle Atsız, hayata gözlerini yumar (Ercilasun, 2018: 279).

Atsız’ın cenazesi, 13 Aralık l975 günü Kadıköy Osmanağa Camii’inde kılınan ikindi namazını müteakip, yurdun çeşitli yerlerinden gelmiş büyük bir kalabalık tarafından Karacaahmet Mezarlığına götürülür ve kardeşi Necdet Sançar’ın mezarının yanına defnedilir. (Özdemir, 2007: 29)

1 .2 H. Nihal Atsız’ın Edebi Kişiliği

Hüseyin Nihal Atsız, milli şuurla yoğrulmuş, çoşkulu bir ruh ve zengin bir hayal gücüne

sahip, çok yönlü bir edebi şahsiyettir. Milli hasletleri onun edebi şahsiyetine de sirayet

etmiş, neredeyse tüm yönleriyle Türk Milliyetçiliği ülküsüne eserler vermiştir. Atsız

demek Türk demektir ve ne yaptıysa Türk içindir. Bunu eserlerinin her sayfasında

hissetmek mümkündür. Derin hislerle bağlı olduğu milletinin tüm değerlerine önem

(31)

18

vermiş, düşünmüş, hissetmiş, kafa yormuş ve bunu yazıya dökmüştür. Onun edebi şahsiyenin oluşmasında Türk milletin tarihinin, kültürünün ve dilinin izlerini görmek mümkündür. Türkçülük fikrinin sadece siyasi anlanda değil, aynı zamanda edebi alanda da temsilcisidir.

Atsız’ın edebi yönü için birçok sıfatı kullanmak mümkündür: şair, yazar, dilci, edebiyatçı, tarihçi, bibliyograf, bilim adamı, düşünür, fikir adamı,ansiklopedist ... Nihal Atsız, sahip olduğu entellektüel bilgi birikimi, aldığı farklı eğitim ve zekasına bağlı olarak çok yönlü bir şahsiyet olmuş; buna bağlı olarakta farklı türde eserler meydana getirmiştir. Şiir, roman, hikaye, anı, mektup, makale, köşe yazısı, bilimsel çalışmalar, tarih kitapları gibi birçok edebi türde eserleri mevcuttur.

Ç. Dağ, Atsız için:”Çok yönlü bir kişiydi, ülkü adamıydı. Duyguları kuvvetli bir şairdi.

Kuvvetli dil bilginiydi. Çok kuvvetli tarihçiydi. Ama bunların hepsinin üstünde ülkü adamıydı.” demektedir (Dağ, 2010, s. 41).

Ziya Gökalp ile sistemleşen Atatürk ile de siyasi hayata uygulanan Türkçülük akımını Hüseyin Nihal Atsız, edebi eserler ve kültür araştırmaları ile sürdürmüştür. sanatçı yaradılışı ile bu birikimi şiir ve romana taşıyan kıymeti bilinmesi gereken değerli bir düşünce ve sanat adamıdır. Pek çok sanat ve fikir adamı gibi, kendi bilgi, tercih ve algılamalarının dışındaki yaklaşımlara karşı sert ve kapalıdır. Ayrıca Cumhuriyetin ilk aydınlarında hâkim olan düşüncelerini açık, kesin ve yüksek sesle dile getirmek hem şahsi üslubu, hem de tercihidir (Deliorman, 2000, s.11).

Ş. Bucak, Atsız’ın hayatı ve eserleri ile ilgili yüksek lisans tezinde: “Atsız, ilim adamıdır.

Bu yönüyle hadiselere ilmi titizlikle y aklaşabilecek ilmi birikimi mevcuttur. Bilimsel ar aştırmalarında son derece objektif ve tarafsızdır, tüm ilmi birikimini Türkçülük sah asında kullanır. Kılı kırk yaran bir hassasiyeti ile araştırma yapmış ve böylece tarih araştırmalarında bir hayli mesafe almıştır” demiştir (Bucak, 1997: 106).

H. Nihal Atsız romanlarında, şiirlerinde, makalelerinde hep romantizmin etkisi

altındadır. Onu ölümsüzleştiren en önemli özellik de, onun Türk Milletine, Türk

Tarihine bakış açısındaki bu romantizmdir. N. Atsız hiç şüphesiz ki Türk

(32)

19

milliyetçiliğinin Ziya Gökalp’ten sonraki en büyük ismi olmuştur. Bir devre mührünü vurmuş mütefekkir, edebiyatçı ve siyasî bir aktivist Atsız Bey fikirleri ve dik duruşu ile Türk tarihinde kendisine ölmez ve eskimez bir yer edinmiştir (Nihal, 2010, s. 5).

N. Atsız Makaleler 1 adlı eserinde:”Medeni milletlerin dili ile iptidai milletlerin dilini ayıran en önemli özellik medeni dillerin çok geç ve güç değişmesine rağmen diğerlerinin kısa zamanda değişmesidir. Bunun sebebi medeni dillerde yazının ve ortaklaşa bir edebi dilin var olmasıdır. Ortaklaşa edebi dil, söyleyişin değişmemesini sağlayan bir araçtır. Yahut, söyleyiş değişse bile yazının aynı kalması dolayısıyla arasındaki bağlantıyı kuran nihai bir faktördür” demiştir (Atsız, 2015: 303).

Bir milletin bütün bireyleri aynı tarzda konuşamaz. Buna fizyoloji, iklim, görenek ve çevre mutlaka engel olur. Bölgelerden tutun da şehirlerin ve hatta köylerin konuşmaları arasında bile mutlaka farklar vardır. Dilciler, bir ailede bile herkesin aynı şekilde konuşmadığını söyler. Bu farkların çoğalarak iki komşu şehir halkının bile birbirleriyle anlaşılmaz ayrı diller konuşmasını engelleyen başlıca sebep edebi yazı dilidir. Bu da milli birliğin temel şartlarından biridir (Atsız, 2015: 303).

Atsız’ın hemen hemen bütün şiir ve romanlarında yazar kendi hırçın, fedakâr ve itaatkar

karakterini yansıtır. Hüseyin Nihâl Atsız, Türkçülüğün hem fikir hem mücadele

sahalarında büyük rol oynamış bir idealisttir. Türk milliyetçiliğinin mütefekkir ve

mücadelecisi olarak O, birkaç nesil üzerinde derin tesirler meydana getirmiştir. Ona

göre büyük Türk ülküsü yolunda ilerleyen bireyler millî ruh ve heyecanla ülküye

varmak için hiçbir fe dakârlıktan kaçınmamalı, bu yolda emin adımlarla ilerlerken

geçmişteki tarihimize mal olmuş ölümsüz kahramanları daima yad ederek onları örnek

almalıdır. O bir fikir adamı olarak neredeyse bütün eserlerinde bin yıldan daha uzun bir

sürede oluşturulan Türk tarihinin çalışarak, fedakârlık yaparak azimle hiç bıkmadan

hareket edilerek korunması ve geleceğe taşınmasını gerektiğini vurgular. Çünkü bu

uğurda ne Kürşad ne Alparslan ne de Atatürk hiçbir fedakârlıktan kaçınmamışlardır

(Torun, 2019: 13).

(33)

20

Abdulhamit Toprak’ın Atsız için farklı bir ifadesi vardır. A. Toprak:“Yazılarıyla

‘Türkçü ve köycü’ fikir akımını oluşturmuş ve bu akımın öncüsü olmuştur” tespitini yapmıştır (Toprak, 2018: 20).

Atsız; tarihçi, Türkolog ve Türkçü kimliğiyle öne çıkan bir fikir adamıdır. Atsız’ı Ziya Gökalp en çok Türkçü, Zeki Velidi Togan tarihçi kimliğiyle etkilemiştir. Türkçülüğü sistemli bir şekle sokmaya çalışan ve sistemini ortaya koyan Gökalp, Atsız’ı etkileyen önemli şahısların başında gelir. Gökalp gibi Atsız da, Türkoloji alanında çalışmıştır.

Türk tarihi ve Türk dili ilgili çalışmalar, ikisi için de önemli bir yere sahiptir. Gökalp;

ilmî birçok makalenin yanında, yazdığı şiirlerle de genç beyinleri etkilemeyi başarmıştır. Özellikle Turan şiiri, gençleri ve H. Nihal Atsız’ı çok etkilemiştir. Gökalp yazdığı eserleriyle Atsız’ın gönlünde önemli bir yer edinmiş, ölümüyle Atsız’ı yasa boğmuştur. Ziya Gökalp’ten etkilenmekle beraber, Gökalp’in ortaya koyduğu Türkçülük fikrine, yön vermeye çalışan Atsız, Gökalp’ten sonra 20. yüzyılın önemli Türkçü şahsiyetlerinden biri olmuştur. Gökalp, Türkçülüğü her ne kadar sistemli bir hale getirmeyi başarmışsa da, sonradan, Atsız’ın Türkçülük fikirleri üzerinde oldukça etkili olduğu görülmektedir. Ziya Gökalp’in Türkçülüğü, kısmen, Atsız’ın Türkçülüğünden ayrılmaktadır. Gökalp Osmanlı devleti zamanında yaşayan bir Türkçü olduğu için, onun Türkçülüğü birleştirici bir özellik taşımaktaydı. Zira Osmanlıda her kabileden, ırktan, dinden millet yaşamaktaydı. Gökalp, ılımlı Türkçülük fikrini ortaya koymaya çalıştığı söylenebilir (Toprak, 2018: 21-22).

Atsız’ı etkileyen bir diğer şahsın da Mehmet Akif Ersoy olduğunu söyleyebiliriz.

Şairliği, vatanperverliği ve karakteriyle Atsız’ı etkileyen Akif, önemli bir düşünce adamıdır. N. Atsız: “Karakter adamı olmak bakımından Akif eşsizdir. O, daima bulunduğu kabın şeklini alan bir mayi veya cıvık bir halita değil; şeklini sıcakta, soğukta, borada, kasırgada muhafaza eden katı bir cisimdir.” demiştir (Toprak, 2018:

25)

Türkçeyi iyi kullanan Atsız’ın, yazılarındaki sert üslubu, kendisini tanıyanları

korkutmakla birlikte, kendisine büyük bir hayran kitlesi de kazandırmıştır. Kalemi ve

üslubu nedeniyle buhranlı bir ömür geçiren Atsız, Türkçülük ve Turancılık fikrinin

yılmaz savunucularındandır (Toprak, 2018: 27).

(34)

21

Atsız, Ülkü sahibi bir milletin kendisini ve ülküsü ilerletmesi, koruması için daima taarruzda olması gerektiğini söyler. Aksi halde saldırmayan millete, saldırılır diyerek kendisinin haklı olduğunu göstermeye çalışmıştır. Dini inancı içine alan millî ülkünün insanı hayvandan ayıran ve millî ülkünün insanı güçlendiren, sürükleyen ve asil hale getiren bir faktör olduğunu söyler. (Toprak, 2018: 57)

1 .2.1 Romancılığı

H. Nihal Atsız, roman tekniğine yeni bir sistem getirmiş, tarihi ve psikolojik romanın mihenk taşlarından sayılabilecek eserler yazmış, önemli bir araştırmacıdır. Ayrıca kendisi bir düşünür, bir Türkçü ve sanat adamıdır. Türk tarihine ve Türkçeye hakimiyeti ile araştırılmaya değer başarılı bir yazar ve düşünürdür. Atsız‟ı dünyadaki bütün düşünürlerden ayıran yönü hayatı, siyasi yaşamı, düşünce sistemi ve eserleri ile olan paralelliğidir. Onun bütün bu sistemleri üst üste gelmiştir. Başarılı siyasetçiler bu düşünürlerden ilham alarak bir siyaset ve toplum hayatı ortaya koyabilirler (Deliorman, 2000: 9-10).

Atsız, tarihi romanlarında genellikle genellikle Türk kahramanlarının adlarını kişi kadrosu olarak kullanır. Ahmet Evis:”Bozkurtlar romanındaki kalabalık kişi kadrosunun neredeyse tamamı efsanevî Türk komutan ve kahramanlarından oluşur. Gerçekleşen doğaüstü olaylar, eserdeki mekânlar ve tarihsel yapı, Ruh Adam romanındaki kadar geniş ve işlevsel olmasa da çeşitli yönlerden benzerlikler taşır” tespitini dile getirmiştir (Evis, 2014: 18).

Romanlarının içeriği düşünüldüğünde Hüseyin Nihal Atsız’ın eserlerindeki fantastik

unsurların hiç de küçümsenmeyecek oranda olduğu görülür. Bunlardan çoğu fantastik

roman türüne tamamen uygunluk gösterirken bir kısmı da fantastik yapının ve

atmosferin oluşumunda etkilidir. Roman unsurları değerlendirildiğinde olay örgüsünün

genellikle Türkçülük fikri etrafında şekillendiği anlaşılır. Atsız’ın Türk kültürünü her

yönüyle aktarmaya çalıştığı eserlerde yer yer destanlardan yer yer tarihi olaylardan izler

bulmak mümkündür. İslamiyet öncesi Türk kültürüne ait mitolojik ögelerle süslenen

eserler, destan ve tarihî romanın yapısına kısmen uygun olarak işlenir (Evis, 2014: 34).

(35)

22

A. Evis, Atsız’ın romanlarında “Olay örgüsü, kurgusal yapı, atmosfer ve üslup birbirine paralellik gösterdiğini; kendi içerisinde bütünlük taşıyan bu yapı, modern fantastik romanın yapısıyla tamamen örtüşmez; ancak Atsız’ın eserlerindeki yapıyla fantastik türün yapısı fonksiyonellik bakımından neredeyse aynıdır” tespitinde bulunmuştur (Evis, 2014: 21).

H. Nihal Ats ız, başarılı bir araştırıcı, roman tekniğine yenilik katmış, tarihi ve psikolojik roman dallarında kilometre taşı niteliğinde eserler yaratmış, Türkçü bir düşünür ve sanat adamıdır. Türkçe‘ye hakimiyeti ve kendine has üslubu başlı başına bir araştırma konu sudur. Dünyada hiç bir düşünürün, düşünce sistemi ve eserleri bütünüyle gerçek hayat ve devlet siyasetiyle üst üste gelmemiştir. Ancak başarılı siyasetçiler bu düşünürlerden ve eserlerinden ilham alarak yeni siyaset kültürleri üretmiş, devlet ve millet hayatını anlamlı kılmışlardır (Dağ, 2010: 41).

Nihâl Atsız edebiyat ve sanata asıl sözün, hepsi “tarihi” olan romanlarında söylemiştir.

Geniş ve derin incelemelerine Türk’ün geçmişine olan hayranlığına ve özellikle eski Türk hayatı, destanları, kahramanları üzerindeki şevkli çalışmalarına dayalı olan bu romanlar, Atsız’ın ülkü aşkı gibi geniş bilgisinden de almaktadırlar. Bu romancıların ilk ikisi ve çok önemlileri Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor’da Atsız, ünlü Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyulul kitabelerinin bütününün çekici bir roman hâline koymuştur. Türk tarihi romancılığında bir aşam ola nbu iki eser, çok sevilmiş ve o ölçüde etkil olmuştur. Bir neslin yetişme, sevme, ülkü ufuklarını aydınlatan bu romanlardaki isimler, yıllar boyunca Türk çocuklarına ad olarak konulmuştur. Şiirleri kadar sert olmayan bu romanlarda Atsız, Orta Asya Türlüğüne bağlılık, kahramanları kutsama, millet uğrunda ölme, savaşa gözünü kırpmadan koşma, soyumuza bağlılık ve sevgi gibi temaları, çocukların ve gençlerin nabzına girerek büyük bir ustalıkla telkin etmiştir. Bu romanlar, belki edebiyatımızdan daha fazla toplumumuzda bir çığır açmıştır (Nakiboğlu, 2008, s. 4).

Atsız’ın anlatım tarzının ve romanlarının bir başka özelliği de bilginlik, olgunluk

özellikleri i le yöneticilere ve millete yol gösteren deneyimli kadronun varlığıdır. Bunu

mitsel birtakım öğeler yardımıyla yapmaktadır. Mitler, iç dinamiklerin, dış gerçekliğe

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Biyopsi sonucunun prostatta nodüler hiperplazi ve akut prostatit fleklinde olmas› üzerine, hasta Brucella prostatiti olarak de¤erlendirildi ve tedavi protokolüne 1 gr/gün

DEHB tanılı çocuk ve ergen olgularda yaşam kalitesi ile ilgili yapılmış tüm çalışmalarda ya- şam kalitesinin psikososyal boyutunun sağ- lıklı yaşıtlarına göre

Folklorik ve kültürel değerler, daha çok sözel olarak uygulama alanı bulduğu için, gerek zamana göre gerekse aktarıcısına/uygulayıcısına bağlı olarak değişikliğe

Eğlence yeri kapalı olarak faaliyet göstermekte olup çok hassas kullanım alanı olan yapı ile ayrık yapı durumundaki eğlence yeri#3 ve eğlence yeri#4 ile ilgili yapılan

1958 de Amerika’ya giden Arif Mardin üçüncü kez '’Grammy" ödülünü kazandı, ünlü müzik prodüktörü "Başarılarımı kişisel olarak

Bu dönem Sabahattin Eyuboğlu’nun yaşadığı en mutlu dönemdir, kendi kişiliğinin ve kendi halkının özüne, bilincine varır, batılı yöntemleri uygu­ layarak

 REVAN KÖŞKÜ: İstanbul'daki Topkapı.. Sarayı'ndaki