• Sonuç bulunamadı

Tezimizde kullanmadığımız, Atsız tarafından yayına hazırlanan eserler şunlardır: On Altıncı Asır Şâirlerinden Edirneli Nazmî (1934), XV’inci Asır Tarihçisi

Şükrullah-Dokuzboy Türkleri ve Osmanlı Sultanları Tarihi (1939), Müneccimbaşı Şeyh Ahmed

Dede Efendi (1940), Osmanlı Tarihleri-1 Ahmedî, Dâstân-ı Tevârih-i Âl-i Osman,

Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî, Tevârih-i Âl-i Osman, Şükrullah, Behçetü’t-tevârih (1949),

Osmanlı Tarihine Ait Takvîmler-I (1961), Osman, Tevârih-i Cedîd-i Mir’at-ı Cihân

(1961), Âşıkpaşaoğlu Tarihi (1970), Evliya Çelebi Seyahat-nâmesi’nden Seçmeler 1-2

(1971, 1972), Oruç Beğ Tarihi (1973).

1.5 H. Nihal Atsız Hakkında Görüşler

N. Atsız’ın yakınları, öğrencileri, arkadaşları ve bazı bilim insanlarının fikirlerini bu

bölümde ele acağız.

Altan Deliorman onun için:”Son derece şuurlu, uyanık ve engin bir sevgiyle Türklüğe

bağlı idi. Her konuda fikri, hem de derin ve kendisine mahsus fikri olan bir

mütefekkirdi. Bütün ömrü boyunca Türklük için yaşamış ve ölümü de o uğurda

olmuştur” demektedir (Deliorman, 2000: 125).

Prof. Dr. Hikmet Tanyu :”Atsız denilince hemen, tok sözlü, kavgacı. sert, yılmaz ve

yolundan dönmez. Öfkeli ve mücadeleci genç bir insan akla gelir. Halbuki Atsız, 12

Ocak'ta 71 yaşına girmiştir. Atsız' ın mücadeleci, dinamik şahsiyeti yanında, onun

bilgin, şair, romancı gibi çok önemli olan bu yönleri nedense fazla dikkate alınmaz.

Aslında bu yanlışlık veya eksiklik, onu her yönüyle inceleyen bir eserin oıiada

olnıaınasındandır. Bu işler de pek kolay değildir. Zira Hüseyin Nihat Atsız'ın 1 - Ülküeli

(ideolog, doktrinci), 2. Bilgin (Tarih ve Türk Edebiyatı). 3 -Sanatçı (Romancı. şair), 4 -

Mücadeleci (Polemikçi) yönü vardır

.

Onun siyasi yönü, metodu (yöntemi) ve gündelik

politika üzerindeki görüşleri de diğer bir konudur. Ev hayatı, arkadaş ve ülküdaş çevresi

içinde Atsız bir bakıma, sakin ve uysal, incitici olmayan bir tutum içindedir. Hatta

Atsız, sanıldığından farklı övülmekten sıkılan, şakacı, nükteyi seven, kendi özel

45

üzüntülerinden, sıkıntılarından bahsetmeyen bir mizaca sahiptir. O, birçok noktalarda da

gereği gibi anlaşılamamıştır” demiştir (Tanyu, 2000: 5)

Zeki Sofuoğlu:”Büyük ve büyük olduğu kadar da eksiksiz ve lekesiz büyük insan,büyük

ülkücü, Türkçü Hüseyin Nihal Atsız'ı kaybedeli bir yıl oldu. Uluğ Türk Milleti;

yücelikler, görkemler, efsanelerle dopdolu muazzam Türklük, gurur ve iftihar

kaynağıınız şanlı Türk Tarihi O'nu elbette, ilelebed anacak ve yaşatacaktır (Sofuoğlu,

2000: 9).

Macar Ş. İmre vou Tahnt, Atsız’la tanışmış ve kendisinden çok güzel sözlerle

bahşetmiştir. Tahnt: “Vatansız bir Macar mültecisi olarak, devlet başkanının da

imzalamış olduğu hükümet kararnamesi gereğince Türkiye'ye geldiğimde; N. ATSIZ

kardeşime haber vermeden ve şahsen tanışmak maksadı ile kendisini ziyarete gittim.

Hun- Türk-Macar kardeşliği hakkında muhtelif gazete ve mecmualarda çıkan

makalelerimi okumuş olması dolayısıyla beni öz kardeşi gibi açık kollarla kabul etti”

diyerek Atsız’ın hem insani yönünü hem de dünya Türklüğüne olan ilgisini dile

getirmiştir (Tahnt, 2000: 35).

Mehmet Ateşoğlu:”Atsız gibi müthiş bir Türk'ü anlatabilmek için, Faik Ali'nin, biraderi

olan Süleyman Nazif için dediği gibi, "Şimşekler mürekkep, yıldırımlar kalem"

olmalıdır. Hakikaten, Atsız denilen bu müthiş Türk'ü anlatmak kolay değildir. Çünkü

Cumhuriyet devrinin büyük Türkçü, milliyetçi önderi. Milliyetçi nesillerin hocası olan

Atsız, yüce yaratılışlı, çok sağlam seciyeli, imanlı, çok cesur, yiğit olduğu kadar büyük

bir kudret ve kaabiliyete sahip, çok yönlü çok cepheli bir büyük Türk'tü” diyerek ruhuna

saygı duruşunda bulunur (Ateşoğlu, 2000: 85).

“Çağımızın kalemli Kürşad'ı Atsız” sözünde bir hikmet vardı. Kürşad, Göktürkler

çağının büyük milli kahramanı olan bir Türk büyüğü idi. Atsız, Kürşad'ı tarihin

karanlıklarından ortaya çıkardı; Kürşad'ı en büyük Türk olarak tanıttı ve anlattı. Türk

gençliğine örnek olarak gösterdi. Çünkü Kürşad: büyüklüğün, fedakarlığın,

gözlikaralığın, cesaretin yiğitliğin, bir ülkü uğruna kendini feda etmenin en büyük

timsali ve sembolü idi (Ateşoğlu, 2000: 86).

46

Sami Yavrucak ise: “Atsız Hoca, Türkülük Ülküsünü'nü tutuşturan ve mücadelesinin

bayrağını açan insandır. O, Türkçü nesiller'in hocası, sağlam seciyeli, cesur, Türk Dilini,

Tarihini ve edebiyatını en iyi bilen bilim adamı, ender gördüğümüz bir idealist idi.

Hayatı boyunca ve zor günlerinde bu vasıflarından hiç taviz vermedi. (Yavrucak, 2000:

105).

Öğrencisi Avukat Enver Yakuboğu :”Onun için en yüce ideal, Kızılelma'ya doğru

ilerlemek olan Türkçülçülük Savaşı idi. Bu sebepledir ki, Türk aşkının ötesinde hiçbir

eıneli yoktu. Dostlarına ve yakınlarına nisbetle düşınanları daha çoktu. Ancak o, bu

kimselerle mücadele etmekten ne yıldı ne de usandı. Hayatı boyunca yatağına sığmayan

bir nehir gibi çoştu. Yaşının ilerlemiş olduğu devirler de bile, 20 yaşındaki bir delikanlı

gibi milli duygutarla ruhen genç ve dinçti. Türkli.ik aşkı yüzünden çektiği bunca eza ve

cefa, içindeki alevi bir türlü söndüreınemişti.Aramızdan ayrıldığı günden beri bizler,

kolu kanadı kırılmış bir durumda sahipsiz, öndersiz kimseler gibiyiz” diyerek atsız’ın

gönlündeki büyüklüğünü ve kaybının ne kadar acı verdiğini ifade etmiştir (Yakuboğlu,

2000: 47).

"Atsız" adı, Cumhuriyet tarihimizde Atatürk ile birlikte hatırlanınası gerekliliği (bugün

bu gereklilik idrak edilememiş olsa bile) gelecek nesillerin herhalde idrilk edeceği bir

hakikattir. Ziya Gökalp merhumdan sonra bizi atalarımızın. Türklüğümüzün yüceliği

ile, ihtişamı ile tanıştıran. yüreklerimize Türklük ateşini koyan O'dur. Atsız, romanları

ile, şiirleri ile Türk çocuklarını, gençlerini besledi. yetiştir­ di. O, tarih ve edebiyat

alanlarındaki ilmi neşriyatı ile, 20. asır Türk aleminiıı nasıl olması, hangi konuları ele

alıp incelemesi gerektiğini bildirdi ve Türklüğe, bugün ve yarın için yol gösterdi. Türk

Tarihi'nin nasıl anlaşılması, nasıl anlatılması lazımdı? O'ndan öğrendik (Sofuoğlu,

2000: 9).

Hasan Oraltay:”Bize göre Atsız Beğ, sadece Türkiye çapında ve tek Türkiye

Cumhuriyeti'ne ait bir Türk değildi. O; Farabi, Kaşgari, Nevai, Attilla, Cengiz Han ve

Temir gibi, bütün BÜYÜK TÜRKELi çapındaki ulu Türkler'den biri idi. Çünkü Atsız

Beğ, tek Türkiye'nin meseleleriyle uğraşmakle yetinmezdi. O, büyüklüğüne yakışır bir

biçimde devamlı olarak bütün dünya Türklüğünü düşündü. Bütün hayatı boyunca da,

47

gelmiş-geçmiş ve gelecek olan Türkler'in davası için mücadele etti. Bu uğurdaki savaşta

onu hiç kimse zorbalıkla tedirgin edemedi. Menfaat hilesiyle caydıraınadı. Bu sebeple

de, gerçek bir Türk olarak bütün Türk ırkını ve uzaklarda esir bulunan kardeşlerini,

"Esir Türkler"i düşündü. Bunun için de Türklük düşmanları O"nu, "lrkçı-Turancı" diye

suçladılar. Tabii Atsız ve Nejdet Beğler ile onların ülküdaşları için Türk’ü sevmek,

onun menfaatlerini konuşmaya çalışmaktan başka bir şey değildi. Bu ise, her Türk için

"suç" değil, bir vazife ve şereflerin en büyüğüdür” demiştir (Oraltay, 2000: 31).

Sakin Öner:”Hiçbir mahrumiyetin yıldıramadığı Nihal Atsız, yaptığı mücadeleyi,

giderek artan bir imanla sürdürmeyi başardı. Türklük düşmanlarının yurt bünyesinde

yapmak istedikleri büyük tahribata sesini çıkarmadığı taktirde, en yüksek mevkilere

namzet olan Atsız, gayesiz yaşamaktansa ölümü tercih ettiğinden, her türlü sindirme

hareketine karşı "YÜCE DİLEK"e doğru yaptığı yürüyüşünü devanı ettirmiştir”

demektedir (Öner, 2000: 111)

Hep Dış Türkler'in savunucusu olan Atsız Beğ'le merhum Z. Velidi Togan, Abdülkadir

İnan ve M. Sadık Aran gibi Dış Türkler'in bazı ileri gelenleri hariç, lider ve siyasi

geçinen çıkarcı, Türkiye'deki siyasi iktidarlardan menfaat umanlar pek ilgi kurmazlardı.

Dış Türkler arasında Atsız Beğ'i son zamanlarda en çok ziyaret eden, onu kendilerine en

yakın kimse olarak gören. Türkiye'deki Kazak Türkleri idi. Atsız Beğ'de onlardan

memnundu. Onlarla devamlı olarak ilgilenirdi. Mesela, Zeytinburnu'ndaki Oraz

Kumandan'ın kaç çocuğu olduğunu ve çocuklarının adını, diğer yerlerdeki bir çok

kimselerin okul durumlarını bilir ve takip ederdi (Oraltay, 2000: 33).

N. Atsız’ın insani yönüde yakın çevresi tarafından sevilirdi. Yakınlarıyla ilgilenir,

onlarla görüşür, misafir eder, sohbet eder, arkadaşlarının aileleriyle yakından ilgilenirdi.

Arkadaşı İzzet Yolalan:”Atsız, ülküdaşlarının yeni doğan çocuklarıyla yakından

ilgilenirdi. Onların adlarını deftere kaydederdi. Böylece her ailenin çocuklarının adları

ve doğdukları tarih Atsız'ın defterinde toplanırdı. İleride bu çocuklar da büyüyüp

evlendiklcri zaman, onların da çocukları deftere yazılırdı. Yeni doğan çocuklara ad

takına işi de Arsız'ın ilgisini çekerdi. Çocuklarına hangi adı vereceklerini soranlara

48

daima öz Türkçe ad koymalarını tavsiye ederdi. Atsız, isteyen her ülküdaşa ad listeleri

vermiştir. Bu konuda zahmetten hiç kaçınmazdı (Yolalan, 2000: 20).

İnandığı dava yolundaki mücadeleleri, bu gaye peşinde kırk sekiz yıl boyunca çalışan