MİLLİYETÇİLİĞİN KÖKENLERİ
Etienne Balibar:
Tartışılacak Önermeler
Balibar, Etienne. "Ulus Biçimi: Tarih ve İdeoloji." Irk, Ulus, Sınıf (1993): 109-133.
Kapitalist üretim ilişkilerinden ulus biçimini "çıkarsamak"
mümkün değildir. Parasal dolaşım ve ücretli emeğin sömürüsü mantıksal olarak, belirli bir devlet biçimini içermez. Ayrıca, birikimin
içerdiği realizasyon alanı —kapitalist dünya pazarı— "iktisat dışı" koşulların dayattığı ya da toplumsal sermayenin belirlenmiş
kesimlerince kurumlaştırılmış olan ulusal sınırlamaları aşmak yolunda özsel bir eğilim taşır. Bu koşullarda, ulusun oluşumunda bir "burjuva projesi" görmeye devam edebilir miyiz? Marksizm'in
liberal tarih felsefelerinden devraldığı bu formülasyonun kendi hesabına tarihsel bir mit oluşturması mümkündür. Fakat bana öyle geliyor ki, Braudel ve Wallerstein'ın ulusların inşasını kapitalist
pazar soyutlamasına değil, onun somut tarihsel biçimine bağlayan görüşlerini yeniden ele alarak bu güçlüğü giderebiliriz.
Bu somut tarihsel biçim, farklı birikim ve emek gücü sömürüsü yöntemlerine tekabül eden ve aralarında eşitsiz mübadele ve hâkimiyet ilişkilerinin kurulduğu bir "merkez" ve "çevre" etrafında
örgütlenmiş ve hiyerarşikleştirilmiş bir "dünya ekonomisi"
biçimidir
Balibar: Tartışılacak Önermeler
Ulusal birimler, küresel bir dünya ekonomisi yapısından yola
çıkarak, orada belli bir dönemde oynadıkları role göre, merkezden başlayarak oluşur. Daha doğrusu, merkezin çevre üzerindeki
hâkimiyetininrakip araçları olarak birbirlerine karşı oluşur. Bu ilk kesinleştirme temeldir, çünkü Marx'ın ve özellikle de Marksist
iktisatçıların "ideal" kapitalizmlerinin yerine, emperyalizmin erken görüngülerinin ve savaşların sömürgeleştirmeyle eklemlenmesinin belirleyici bir rol oynadığı bir "tarihsel kapitalizm" koyar. Bir anlamda her modern ulus sömürgeleştirmenin bir ürünüdür: aşağı
yukarı daima ya sömürgeci ya sömürge, bazen de ikisi birden
olmuştur
Balibar: Tartışılacak Önermeler
Ulus biçiminin evrim ve inşa sürecinin göreli belirsizliğinden kurtulmak için kasten kışkırtıcı bir sorunun dolambaçlı yoluna
başvuralım: Bugün kimin için artık çok geçtir? Yani, dünya ekonomisinin küresel baskısına ve onun ortaya çıkardığı devletler sistemine
rağmen, tamamen ulusa —sadece hukuksal biçimde ve kesin bir çıkışı olmayan sayısız çatışma pahasına— dönüşümlerini artık gerçekleştiremeyecek toplumsal oluşumlar hangileridir? A priori bir cevap ve hatta genel bir cevap kuşkusuz olanak dışıdır;
fakat bu sorunun sadece sömürgelikten kurtuluştan, sermayelerin ve iletişimin uluslararasılaşmasından, dünya çapındaki savaş makinelerinin
kurulmasından vb. sonra kurulmuş olan "yeni uluslar"
açısından değil, bugün aynı olaylardan etkilenen "eski uluslar"
açısından da sorulması gereken bir soru olduğu açıktır.
Balibar: Tartışılacak Önermeler
Ulusal oluşumlar söz konusu olduğunda, gerçek olanda kayıtlı olan tahayyül, "halk" tahayyülüdür. Bu, kendisini daha baştan devlet kurumunun içinde bulan, diğer devletler karşısında bu
devleti "kendisinin" diye kabul eden ve özellikle de siyasal mücadeleleri onun ufkunda gören, örneğin toplumsal devrim ve reform
özlemlerini, kendi ulusal "devletinin" dönüşüm projeleri şeklinde formüle eden bir cemaatin tahayyülüdür. Bu olmadan ne "örgütlü
şiddet tekeli"ne (Max Weber) ne de "ulusal-kitlesel irade"ye (Gramsci) sahip olabilir. Fakat böylesi bir halk doğal olarak varolmaz,
bir eğilim biçiminde inşa edildiğinde bile varlığı kesin değildir.
Hiçbir modern ulus —bir kurtuluş savaşı yürütürken bile—
verili bir "etnik" temele sahip değildir. Ve öte yandan, ne denli eşitlikçi olursa olsun, hiçbir modern ulus sınıf çatışmalarının
ortadan kaldırılmasına tekabül etmez. Şu halde esas sorun halkı üretmektir. Daha iyisi: Halkın kendi kendisini ulusal cemaat olarak
devamlı bir biçimde üretmesidir. Ya da, halkın herkesin gözünde
"bir halk olarak", yani siyasal iktidarın temeli ve kökeni olarak görünmesini sağlayan birlik etkisini ortaya çıkarmaktır.
Balibar: Tartışılacak Önermeler
Ulusal devletin kurduğu cemaate kurgusal etniklik adını veriyorum.
Bu, kurgu teriminin, yukarıda belirttiklerime uygun olarak
tarihsel sonuçları olmayan basit ve katıksız bir yanılsama anlamında değil, aksine kurumsal bir sonuç, bir "türetme" anlamında,
hukuksal geleneğin persona ficta'sı olarak düşünülmesini gerektiren, bilinçli olarak karmaşık bir ifadedir. Hiçbir ulusun doğal
olarak etnik temeli yoktur, fakat toplumsal oluşumlar ulusallaştıkça, içerdikleri, paylaştıkları ya da hükmettikleri topluluklar
da "etnikleşir"; yani sanki kendiliğinden bir ilk kimliğe, kültüre, çıkarlara sahip olan, bireyleri ve toplumsal koşulları aşan doğal bir cemaat oluştururmuşçasına geçmişte ya da gelecekte temsil edilir hale gelir.
Balibar: Tartışılacak Önermeler
Hangi etniklik temsilinin egemen olduğu, ne doğrudan siyasal açıdan ne de ulus biçiminin evrimi ve toplumsal ilişkilerin kurulmasında oynayacağı rol açısından önemsiz sayılabilir.
Çünkü bütünleşme ve asimilasyon sorunu
karşısında radikal bir şekilde farklı iki tutumu, hukuk düzeni kurmanın ve kurumlan
ulusallaştırmanın iki biçimini ortaya
çıkarmaktadır.
Balibar: Tartışılacak Önermeler
Etniklik nasıl üretilir? Ve nasıl, bir kurgu olarak değil de, kökenlerin en doğalı olarak üretilir? Tarih bize iki büyük rakip yol olduğunu göstermektedir: dil ve ırk. Bu ikisi çoğunlukla birlikte düşünülür,
çünkü sadece bu ikisinin birbirini tamamlaması "halk"ı mutlak bir biçimde özerk bir birlik olarak sunmaya olanak verir.
İkisi birlikte ulusal karakterin (buna ulusun ruhu ya da özü de diyebiliriz) halka içkin olduğunu ifade eder. Ancak her ikisi de şu
anki bireylere, siyasal ilişkilere oranla bir aşkınlık gösterirler. Dil ve ırk, tarihsel toplulukların kökenlerini bir doğa olgusunda (dillerin
ve aynı şekilde ırkların çeşitliliğinin bir kader gibi görünmesinde) bulmanın, fakat aynı zamanda bu toplulukların süremlerine
bir anlam vermenin, bu süremin olumsallığını aşmanın iki yoludur. Bununla beraber duruma göre bazen biri, bazen diğeri başat hale gelir; çünkü ikisi aynı kurumların gelişimine dayanmaz ve aynı sembollere, aynı ulusal kimlik idealleştirmelerine başvurmaz.
Başat yönü dilsel olan ya da ırksal olan bir etnikliğin farklı eklemlenmesinin belli siyasal sonuçlan vardır. Bu nedenle
ve çözümlemenin netliği açısından ayrı ayrı incelenmelidirler.