• Sonuç bulunamadı

Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi 15 (1): KADIN ÜREME FONKSİYONLARI İÇİNDE PROSTOGLANDİNLER

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi 15 (1): KADIN ÜREME FONKSİYONLARI İÇİNDE PROSTOGLANDİNLER"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi 15 (1): 67-73. 1999

KADIN ÜREME FONKSİYONLARI İÇİNDE PROSTOGLANDİNLER

PROSTOGLANDINS IN THE REPRODUCTIVE FONCTIONS OF WOMEN

Neriman SOĞUKPINAR Kocaeli Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu. Ebelik Bölüm Başkanı Anahtar Sözcükler: Prostoglandinler, Kadın Üreme Fonksiyonu Key Words: Prostoglandinş. Women Reproductive Function

ÖZET

Kadın yaşamında nıenarşta birlikte tüm üreme dönemi boyuneaşer alan ve çoğu zaman lokal olarak rnetabolize edilen prostoglandinler, obstetri ve jinekoloji alanında büyük bir yer tutmaktadır. Bu makalede: genel olarak prostogiandinleıin bulunduğu doku ve sıvılar ile etkide bulunduklan sisternler, ayrıca menstrüel sikius, gebeliğin oluşumu, gebeliğin sonlandınlması ile preeklarrıpsi J eklampsi'deki yeri üzerinde durulmuştur.

SUMMARY

The prostaglandins whiclı are mostly rnetabolised locally are avadable thro(.igh the total reproductiue pen'od of women tfe. 'Mese proslaglandins have /Yeni important aspects in gynaecology and obsetrtcs. In this article. it has beerı pointed out the tissues, the tiquids and the meiabolits in which the prostaglanclins are generally found, the systems wlıtch can be ajfected bir prostaglandins, and [heir piace in menslrual eyele and also forrnatfon and encling of pregnancy.

GİRİŞ

Prostoglandinler (PG) çok oksijenli, doymamış yağ asidi türevieri olan, ayrıca vücutta çeşitli flzyoloilk görevleri, patolojik olaylarda önemli rolleri ve dışardan yapılan uygulamalarda da güçlü farmakolojik etkileri olan bileşiklerdir (Urgancıoğlu ve ark.1983).

PG'lerin biosentezine bakildığında organizmada hemen her hücre-nin prostoglandin sentezIeyebildiği görülmektedir. Fakat en yüksek PG yoğunluklarına kadın ve erkek üreme sisteminde rastlanır. PG'lerin doku-

(2)

lardan açığa çıkışları: sinirsel. hormonal. fiziksel ve kimyasal uyarıların altındadır. (Scott ve ark. 1990).

nsaıı clokularından ekle edilen başlıca PG'ler; PGE] ve PGF, grubundan olanlardır. (Pritheharcl ve ark. )989).

P rostoglandi nler in Or ga niz mada B ulund uğu Do ku ve Sı vı lar

P e l e r i n e n y ü k s e k y o ğ u n l u k t a b u l u n d u ğ u o r t a ı n l a r d a n b i r i s i erkeklerde seminai sıvıdır (300 mikro gr am/m1 ) (Sco tt ve ar k. 1990, Urgancıoğlu ve ark. 1983) Bu nedenle bazı kadınlarda görülen postkoi tal ağzı ve aşağı abdomen kramplar] PG ile oluşan uterus kontraksivon kwı ile ilgilidir. Seminal sıvıda yer alan PG•lerin sperm motilitesi ve taşınmasına ilişkin aktiviteleri dışında rolleri tam olarak bilinmemekte - dir (Prithebard ve ark. 1989).

K a d i n d a i s e e n d o m e t r i u m d a b u l u n a n P O ' l e r m e n s t r u a s y o n k a n ı ile dışarıya atihrlar. ayrıca gebelerde amnion sıvısında da bulunur. (Ur - gancıoğlu ve ark. 1983) Amnion sıvısmda yer alan prostoglandin biosen - l e zi ni n i se ko rio n (e ho ri o n l ea e ve) ve ute ri n de s id uad a (de ei d ua ye m) yapıldığı bilinmektedir. amnion mayide yapılan en önemli prostoglandin PGE2*dir (Prithchard ve ark. 1989).

Tüm vücut dokularında tespit edilen PG'ler en firzla PGE,, ve PGF., alta olmak üzere değişen voğuniukiıı ve türde bulunabilmektedir. (Dönmez ve ark. 1987. Urgancıoğlu ve ark. 1983) insanda ayrıca kanser hücre - Ierinden de çok miktarda PO salgılanmaktadır (Urgancıoğlu ve ark. 1983).

Prostoglandinlerin Etkileri

PUler çeşitli biyolojik aktiviteleri yolu ile gastro -intestinal. solu- num. kiırclivovasküler, merkezi sinir sistemi. konnektif doku ve böbrek - leri etkiler (Dönmez ve ark. 1987, Suott ve ark. 1990). Kadınlardaki en b ü y ü k e t k i l e r i n i n i s e ü r e me s i s t e m i ü z e r i n e o l d u ğ u g ö r ü l m e k t e d i r (Dönmez ve ark. 1987). Kısaca özetlemek gerekir ise PG'ler düz k as kon- traksiyontı I gevşemesi. taşikardi. hipotansiyon. bulantı. ktısına. diyare.

-onkodilatasyo n ya da bronkokonstrüksiyona neden olur. Bağ doku - s u n d a i s e P G l e r güçlü inflamatuar ma d d e l e r v e p i r o j e n l e r o l a r a k e t k i gösterirler (Seott ve ark. 1990).

Bronsial astım. egzema, otoimmun tiroid hastalıkları ve romatoid ar tr itin p ato genezind e P G'in r o lü o lması. P G'in b ilimin o laylar d a d a etkisi o ld uğun u göstermektedir. (Urgancıoğlu ve ark I983).

(3)

Prostoglandinlerin kalp -damar -böbrek üzerine etkileri genel olarak hem periferik vazodilatasyon ve hem de böhreklerden sodyum atılımmı arttırarak kan b a S I I 1 C 1 1 1 1 düşürmek yönündedir. Bu nedenle de bir pros - to gla nd i n se nt ez i n hib i tö r ü o la n asp ir in i n uz u n s ür e li k ull an ı mı ka n basıncını yükseltmeye neden olabilir. (Urgancıoi.,i'lu ve ark. 1983)

Prostglandinlerin Kadın Üreme Fonksiyonları Üzerindeki Etkileri Tı:Iııı prostoglandinler arasında PGF. PGE farmokolojik ve rızyolojik etkileri açısından jinekoloji ve obstetri ile yakından ilg,ilid ir. (Dönmez ve ark. 1987. Urgancıoğlu ve ark. 1983).

a) Menstrüel Siklusta Prostoglandinler

PG'lerin merkezi sinir sistemi ileticileri gibi etki göstererek vasküler permabiliteyi değiştirme ya da intrasellüler siklik adenosin monolbsfat ( c AMP r ı n yo ğ u n l u k i a n n ı d e ğ i ş t ir me me k a n i z ma l a r ı i l e h ip o t a la mi k

"Releasing" hormonlann hipofize etkilerini değiştirebildikleri sanılmak - tadır. Ovulasyon yaklaştıkça; PGF follikül içinde artmaktadır, (Dickason ve ark.1996, Dönmez ve ark.1987, Scott ve ark. 1990). Ol gun over Ibili- k ü l ü i ç i n d e k i P G F " n i n a r t ı ş ı s a l g ı l a n ı n a s ı n ı u y a r ı r v e L H p i k i d e bilindiği gibi ovulasyonu sağlar. (Taşkın 1997). idnometazin gibi PG sen - tez inhib itö rled b iı-ço k me meli tür ler ind e, ekso jen go nad o tr op inlerle oluşan ovulasyo ntı bloke eder v e PGF2 a l fa uyg ul a ma s ı i l e o vul a s yo n yeniden başlar. Bu o lay PGF,"nin ovarium d üzeyinde etkili old uğunu göstermektedir. (Dickason ve ark.1996, Dönmez ve ark. 1987, Scott ve ark.1990).

Prostoglandinlerin başlıca etkileri uterus kasmda gözlenmektedir, en büyük terapötik yar arları da bu alanda gerçekleşmektedir. PG`lerin sentezi uterus içinde endometriumda yapılmaktadır ve menstrüel siklusa bağımlıdır, miktar ı luteal fazın so nuna do ğr u artar. (Pritehard ve ar k.

1989, Scott ve ark. 1990). POP,, alfa maksimum yoğunluldarma menstrikl enclo metriumda ulaşır ve dismenoresi olan bireylerin daha fazla PGF ürettikleri saptanmıştır. Bu nedenle de dismenore tedavisinde PG sentez inhibitörleri (Naproxen sodium. Ibuprofen vs.) kullanılmaktadır, (Dönme z ve ark. 1987, P dtchard ve ark. 1989. Scott ve ark. 1990).

Ayrıca PGF9 alfa. uterus ve lokal damarlar için kuvvetli bir vozo - konstrüktör olduğundan menstrüel kanamalarm azaltılmasında da etki - lkiirler. (Dönmez ve ark. 1987, Pritcharci ve ark. 1989, Scott ve ark.

1990).

(4)

Prostoglandinlerin gebe olmayan kadınlara verilmesi ile mentruasyonun başlaması ise endometrial arteriollerin vozokontrüksiyonu ile gerçekleşen diğer bir etki olarak bilinmektedir, (Pritchard ve ark. 1989, Scott ve ark.1990).

Kadınların yaklaşık olarak %10'unda tıbbi tedaviyi gerektirecek kadar şiddetli olabilecek olan premenstrüel sendrom (PMS)'un etyolojisi ile ilgili çok farklı teoriler bulunmaktadır, (Scott ve ark.1990). PGE2'nin hipotalamus üzerinden vazopresin salınımını arttırması, PGE ı ve PGE2 -alfasnın ise Prolaktin inhibe Edici Faktör (PİF)'ün hipotalamustan salınımını bloke etmesi ile prolaktin sekresyonunu arttırdığı bilinmektedir. Prolaktinin de sodyum, potasyum ve suyun renal absorbsiyonuna neden olduğunu düşı:]Inclüğümüzde PG'lerin prernenstrüel sendromdaki etkileri daha kolay anlaşılabilecektir. Önceki yıllarda premenstrüel sendrom'un tedavisinde bromokriptinin kullanımı, daha sonradan da PG sentetaz inhibitörlerinin başarıyla kullanımları da bu etkinin en iyi göstergesidir, (Dönmez ve ark. 1987).

b ) G ebeliğ in O l uş mas ında P rostog lan d in l er

Özellikle seminal sıvıda yüksek yoğunluklarda bulunan PG'lerden PGF, tubalarda proksimal kısmın kontraksiyonuna ve distal kısmın relaksasyonuna neden olur. Bu etkiler ovumun transportunda, ovumun tubalarda tutulmasında etkili olabileceği gibi, spermatozoanın tubalarda ilerlemelerinde de etkili olabilir, (Dickason ve ark. 1990, Scott ve ark. 1990, Taşkın 1997).

c ) P rostoglandinlerin Erken Doğumu Önlemedeki Rolleri

Erken doğumun önlenmesinde anti-PG uygulaması ise PG'Ierin diğer bir kullanım adamdır. Ayrıca doğumun yaklaştığı dönemde progesteronun ortamdan çekilmesi ya da progesteron/östrogen oranının değişmesi amniotik sıvıda PGE2"nin artmasına neden olarak da düşünülmektedir, (Scott ve ark.1990).

d ) Gebeliğin Sonlandırılmasında Prostoglandinter

Fetal matürasyonun tamamlandığı anda uterus kontraksiyon larının başlaması birçok araştırma ve tartışma konusudur. Özellikle uterus duvarının aşırı gerildiği durumlarda (polihidroamnios yada çoğul gebelik) erken doğum olasılığının artması, gebeliğin sonlanmasında gerginlik teorisini desteklemektedir. Gerginlik teorisine göre; doğumun başlama nedeni; östrogen hornıonunun artması, progesteron hormonu-

70

(5)

nun azalması, ve en önemlisi de prostoglandin düzeyinin artmasıdır, (Dickason ve ark. 1990).

Fuchs (1982) adlı araştırmacı= yaptığı çalışmalar da gebeliğin sonlanmasmda oksitosin absorbsiyonunu da kapsayan, clesidual PG sentezini ise favori kılan miyometrial uyarılrna ya da diğer bir anlatım ile gerginlik teorisini desteklemektedir, (Dickason ve ark. 1990).

Amniotik sıvıya kateter yolu ile yada İ.V infüzyon ile uygulanan PG'ler (PGE2, PGF2a) gestasyonun lıer döneminde kadınlarda miyometrial kontraksiyonları başlatır. Ayrıca travay döneminde, koyunlarda ve insan amniotik sıvısında PGE2 seviyelerinin yüksek bulunduğu saptanmıştır, (Pritchard ve ark, 1998). Örneğin, doğurnu uyarmak amacı ile yapılan hipertonik tuzlu solüsyonun intraamniotik uygulanrnasında da PG'ler uterus kontraksiyonlarını uyarıcı etkisi ile tanımlanmaktadır. Buradaki mekanizma:

tuzlu solüsyonun PG içeren decidua lizozomlarmı parçalamasıdır. (Scott ve ark.

1990).

PG'ler gebeliğin 8. haftasından sonra serviksin mekanik dilatasyonuna gerek kalmadan vakum aspirasyonu veya küretaja olanak sağla maktadırlar, (Urgancıoğlu ve ark. 1983).

Gebeliğin sonlandırilmasında Dilatasyon - Suction Evacuation (Vakum- kürtaj D&E) ve Dilatasyon + Kürtaj (D&C) yöntemleri dışında, doğumu başlatmada transabdominal prostoglandin (PGF2) uygulaması da kullanılmaktadır. Bu yöntemde, abdominal duvardan bir amniosentez iğnesi ile amniotik sıvı içine 20-40 mg PGF2 enjekte edilir. Uygulamanın ardından 1-2 saat içinde kontrakslyonlar başlar. Yan etkisi bu lantı ve kusmadır, (Pritchard ve ark. 1989).

Prostoglandinlerin gebeliği sonlandırmada diğer bir kullanım alanı ise:

özellikle gebeliğin I, ve bazen de Il. trimestr'in erken dönemlerinde gebeliği kürtaj ile sonlandırmadan önce serviksi olgunlaştırmak diğer bir anlatım ile bir miktar yumuşatabilmck ve servikal dilatasyonu kolaylaştırmak amacı ile servikse uygulanan PG suppozituvar uygulamasıdır, (Pritchard ve ark. 1989).

Ayrıca intraservikal PGE2 jelin servikal açıklığa olan etkisinin araştırıldığı bir çalışmada. PG"nin tıbbi iobstetrik endikasyonlar nede ni ile planlanan sezaryen oranını ve travayın ilerlemesi için kullanılan oksitosin miktarını azalttığı saptanmıştır, (Daracco ve ark. 1996).

Gelişen ve ark. (1993)4nın yaptıkları çalışnıada da PGE2''nin intraservikal olarak servikal olgunlaşmanın sağlanması ve doğum eyleminin gerçekleşmesinde güvenle kullanabileceği bildirilmektedir.

(6)

Diğer bir çalışmada ise servikal olgunlaşmayı sağlamak amacıyla intra servika l 13GE9 j el ile ekstraa mnioti k ible y ka teter uygula ma sı nı n birlikte kullanılmasının sadece intraservikal PGE2 uygulamasından daha etkili olduğu ispatlanmıstır, (Göçmen ve ark. 1996).

e ) Kontraseptif Kullanımında P rostoglandin ler:

Blasto sist'in implantasyonuncla ö nemli ro lü b ulunan pro staglan - d i n P G E 'd i r . B l a s t o s i s t i n ke nd i s i P G ür e l me d i ğ i i ç i n p o s t ko i t a l o l a r a k veya nazal yoldan verilen PG sentetaz inhibitörleri ile ınenstruasyonun başlatılması yani kontrasepsiyonun sağlanması konusu halen tartışma - lıdır. ( Dickason ve ark. 1990, Dönmez ve ark. 1987),

f) Prostoglandinlerin Preeklamsi (P I}Wdeki Yeri

Preeklampsi ve eklampsi"nin etyolojisi ile ilgili çeşitli hipotezler arasında PG yapımında eksiklik veya kusurluluk, ya da PG*Iere yetersiz c e v a p d a s o r u m l u t u t u l m a k t a d ı r . E n f a z l a ü z e r i n d e d u r u l a n a j a n i s e PGI, (Prostacylin)dir. Ayrıca preeklampsi ve eklampsili annelerden doğan ç o c u k l a r ı n k o r d o n k a n ın d a P r o st ac yl i n 'n i n d ü ş ü k d ü z e yd e b u l u n ma s ı da bu teoriyi desteklemektedir (Dönmez ve ark. 1987)

Prostagland inler, uterop lasental vasküler siste mde akını direnci - n i n d ü ş ü ş ü n ü s ü r d ü r m e k t e n s o r u m l u d u r . G e b e l i k t e P G A d ü z e y i n i n düşük olmasının gebelikte hipertansiyon oluşumunda etkili olabileceği ko nu s u ö ne m taş ı ma kt ad ır . So n za ma n lar d a esa ns i yel hip er ta ns i yo n olgularında ve renal arter stenozlu olgularda PG düzeylerinin belirgin d üşüş gö ster d ikler inin sap tanması, b u hip o tezi d esteklemekted ir . B u durum gerçek ise PG'in preeklanıside terapötik yararı olmalıdır. Ancak bir prostoglandin sentez inhibitörü olan aspirinin gebelikte kullanımının bazı ya n etkiler i old uğu için end ikasyo nların çok iyi tespit edilmesi gereklidir, (Scott ve ark.).

So nuç o lar ak ür eme fo nksiyo nlar ı içind e ö nemli etkileri mevcut olan PG'lerin ilgili alanda sağlık hizmeti ya da sağlık eğitimi veren pro - fesyoneller tarafından göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

KAYNAKLAR

1. Danıceo lU. Eintliııo L Jr. Miller J ve ark. (1996): Prostoglatıciiıı E2 gel for servical ripening in patients wItlı an indication for delıvery. Obstet. Gyneeol. 87: 2, 228 -30.

2. D i e k a s o n J E . S c h u b O M . S i l v e n n a n M i ( 1 9 9 0 ) : M a t e r n a l - i n f a n t n u r s i n g c a n ' , Plıiladelplıia. Toronto: Tbe C.V. Mosby Company. 478 -480.

(7)

3. Dönmez EM, A.sova M (1987): Prostaglandinierin kadın reprodöktlf sisteme etkileri.

Türkiye klintkleri, 7: 1. 9 -15.

4. G e l i ş e n 0 , S e ç k i n L. Ku r t a r a n V v e a r k . ( 1 9 9 3 ) : D o ğ u m e y l e m i i n d ü k s l y o n u n d a intraservikal E2 jel etkinliği. Jinekol ❑jide Yeni Görüş ve Geiişmeler, 4: 2,131 -34.

5 , Gö ç m e n A, D emi r o ğ l u S. Gö r m ü ş ve ark. (1996); intraser,Fikal prostoglandirı E2 jet ve extrwıntniotik foley kateter uygulaması ile servikal ol g u nl a ş nı a . T, Klin. Jinekol, Obstet. 6: 121- 1 2 4 .

6 , Prıielıard JA. MacDonald PC, Gant NF(1989): Williams obstctrles. Yılmaz 1, Aydemir V (çev}, Ankara: Güneş Ktıabevı. 218 -221.

7. Seott JR, DiSaLsa P. Ilaınnıond ve ark. (1990): Danfortlfs obstetries and gynccolowı.6, Edition. Phi ledelphia : Lipineott Compan y. 39. 45. 353. 541.

8. Urgancıoğlu 1. Hatemi H, Kapıcıoğlu T ve ark. (1983): Endokrinoloji. 2.8asını. Istanbul:

Emek Matbacılık, 259 -270.

9. Taşkın L (1997): Doğum ve kadın sağlığı heraşireliği. 2. Basun. Ankara; Sistem Ofset Matbaacılık. 44.

Referanslar

Benzer Belgeler

Verilerin değerlendirilmesi sonucunda, yapılan postural drenajm etkili olduğu ve mekonyum aspirasyon sendrom'lu bebeklere bakan doktor ve hemşirelerin uygulamalarına

genellikle erkek çocukların götürüldüğü hastanelere göre daha kötü ko ullarda olanlarına götürüldüğü belirlenmiştir (7). Ürdün, Tunus, Umman da yapılan

Tablo 2'de görüldüğü gibi aile içinde kadınların karar v rm oranlannın kıyafet seçimi dışındaki diğer d ğişkenl rde rkeklerd n oldukça düşük, resmi işler

Ergene Sağlık Ocağı Bölgesinde çocukların aşılama yüz' deleri ol- dukça yüksek düzeyde olmasına karşın, rapel aşılarda aşılama yüz' deleri düşük

Ruh Sağlığı ve Psikiyatri Hemşireliği Dersi İntörn Uygulaması, öğrencilerin öğretim programı süresince edindikleri bilgi ve becerileri doğrultusunda, ruh sağlığı

Bu bireyi, uygun ve bir iş beceremeyen bir kimse olarak görüp ondan uzaklaşmak yerine, o bireyin niçin öyle düşündüğünü farkedebilmesi ve daha da

Hemşirelik Yüksek Okulu öğrencileri arasında sigara alışkan- lıgma ilişkin elde edilen verilerin değerlendirilmesi sonucu 17 -25 yaş grubu kız ögrencilerde