• Sonuç bulunamadı

Kur an n Tedrici Nüzûl Süreci Ba lam nda Mekki ve Medeni Ayetler Üzerine

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Kur an n Tedrici Nüzûl Süreci Ba lam nda Mekki ve Medeni Ayetler Üzerine"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Eskiyeni 27/Güz 2013, 7-21

Kur’an’Ön Tedrici Nüzûl Süreci BaølamÖnda Mekki ve

Medeni Ayetler Üzerine

Mesut OKUMUú*

Öz Makalede Kur’an’Ön tedrici nüzul süreci baølamÖnda Mekki ve Medeni ayetler üze- rinde durulmaktadÖr. Kur’an’Ön metin yapÖsÖnÖn kendine özgülüøü iûlenmektedir. Tedrici nüzul sürecinin içerdiøi hikmetler ve buna dair Kur’an’Ön ve ùslam bilginlerinin tespitleri ele alÖnmaktadÖr. Mekke ve Medine döneminde inen ayetler, bunlarÖn özellikleri hakkÖn- da ùslam bilginleri ve araûtÖrmacÖlarÖn görüûleri ele alÖnarak deøerlendirilmektedir.

Anahtar kelimeler: Kur’an, Mekke, Medine, nüzul, tedricilik, kronoloji, hikmet.

On the Makki and Madani Verses in the Context of Gradual Revelation of the Quran.

Abstract This article focuses on the Meccan and Madanian surahs and verses in the context of gradual revealing of the Quran. The structure of self-specify of the Quran’s text is emphasized. The article contains the intricacies of the gradual revealing of the Quran and the thoughts and evaluations of Muslim scholars. In this article Meccan and Madanian surahs and verses, their properties are evaluated by considering the opinions of Islamic scholars and researchers.

Keywords: Quran, Meccan, Madanian, reveal, gradual, chronology, wisdom.

* Prof. Dr., Ankara Üniversitesi ùlahiyat Fakültesi

(2)

Kur’an’Ön metin tertibi ve yapÖsÖ, diøer ilâhî kitaplarÖn metin tertibinden fark- lÖlÖk arz eder. Yahudiliøin kutsal kitabÖ Tevrat, Tekvin bölümüyle baûlar; ön- ce Hz. Âdem kÖssasÖ, ardÖndan sÖrasÖyla diøer peygamberlerin yaûadÖklarÖ olaylar, belli bir kronolojiyi izleyerek bir tür tarih kitabÖ gibi devam eder. HÖ- ristiyanlarÖn kutsal kitabÖ ùnciller de, Hz. ùsa’nÖn hayatÖnÖ belli bir tarihi sÖra- lamaya uyarak anlatÖrlar. ùncil okuru, önce Hz. ùsa’nÖn doøumunu, daha son- ra baûÖndan geçen diøer olaylarÖ, gösterdiøi mucizeleri ve sonunda çarmÖha gerilmesi ve göøe yükseliûinden bahseden bölümleri belli bir tarihsel sÖrala- maya göre biyografi eseri gibi okur. Kur’an okurlarÖ için durum böyle deøil- dir. Allah’Ön insanlÖøa gönderdiøi son ilahi ve evrensel hitabÖ olan Kur’an, be- ûer ürünü olmadÖøÖnÖ ispatlarcasÖna diøer ilahi kitaplardan farklÖ olarak ken- dine has özel bir tertip ve anlatÖm düzenine sahiptir.

Kur’an’Ön kendine özgü tertibi, kronolojik sÖralamaya alÖûkÖn batÖlÖ araûtÖrma- cÖ ve okurlara biraz düzensiz ve karmaûÖk gibi görünür. Diøer ilahi kitaplar, bizzat peygamberleri tarafÖndan deøil sonradan belli ûahÖslar tarafÖndan üste- lik de iniûlerinden uzun süre sonra kaleme alÖndÖklarÖ için tertipleri de sonra- dan yapÖlmÖûtÖr. BazÖ müsteûriklerin düzensiz ve uyumsuz diye eleûtirdikleri Kur’an’Ön metin tertibi, kendine özgü özellikler ve güzellikler arz eder. Pasaj- lar halinde indiøi ve üslubu düz yazÖdan ziyade sözlü hitaba daha yakÖn oldu- øu için gerek okurken ve gerekse tefsir ederken onun bu özelliøini dikkate almayanlar için bu bir eksiklikmiû gibi algÖlanabilir.1 Oysa tam aksine onun bu özelliøi kÖsa, orta ve uzun hitaplar/hitabeler halinde nazil oluûu, beûer eli deømemiû olduøunu gösterir.

Kur’an, salt bir metin olarak deøil hitap olarak algÖlanÖr, hitapta da akÖl ve kalbe, iûitme yoluyla ulaûmanÖn hedeflendiøi dikkate alÖnÖrsa, ilahi kelamÖn hususiyetleri daha net bir biçimde kavranmÖû olur. Kur’an, insanÖ düz bir metin gibi okunurken deøil, daha ziyade güzel sesle ve tertil üzere okunur- ken veya dinlenirken etkiler Cenab-Ö Hakk’Ön birçok Mekki surede özellikle geceleyin ve de tertil ile okumak suretiyle Kur’an tilavetini emretmesi, bu hikmete mebni olsa gerekir. “Ey örtüsüne bürünen! Gece kalk, az bir kÖsmÖ hariç tamamÖnda, yarÖsÖnda veya yarÖsÖndan daha az veya biraz fazla olmak üzere aøÖr aøÖr tertil üzere Kur’an oku!” (73/ Müzzemmil, 1-4) Dikkat edilirse ayette az ya da çok, süreleri ibadet edenin durumuna göre deøiûse de geceleyin tertil üzere okunmasÖ emredilmiûtir. Buna benzer emirler diøer Mekki ve Medeni sure- lerde de yer almaktadÖr. “Güneûin batÖûÖndan sonra gece kararÖncaya kadar namaz kÖl; seherde de Kur’an oku; seherde okunan Kur’an ûahitlidir.” (17/ ùsra, 78)

(3)

Kur’an’Ön Nüzul Süreci

Kur’an-Ö Kerim, Allah Resulüne toptan ve bir defada deøil, yaklaûÖk yirmi üç yÖllÖk bir zaman diliminde, belli aralÖklarla ve olaylarÖn geliûimine göre parça- lar halinde nazil olmuûtur. Bu gerçek bizzat Kur’an tarafÖndan da ifade edil- miûtir. “Ve biz bu (vahyi) deøiûmeyen gerçeøe iûaret olarak indirdik ve o da hak olarak ulaûtÖ. Çünkü biz seni yalnÖzca bir müjdeci ve uyarÖcÖ olarak gönderdik. Ve ayrÖca onu, insanlara zamana yayarak okuyasÖn diye parçalar halinde ayet ayet indirdik.”

(17/ùsrâ, 105-106)

Hz. Peygamber’in gerek nübüvvet öncesi gerek nübüvvet sonrasÖ hayatÖnÖn büyük bölümü Mekke’de, kalan kÖsmÖ da hicretten sonra Medine’de geçmiû- tir. Bu nedenle Kur’an sure ve ayetlerinin bazÖlarÖ Mekke döneminde, bazÖlarÖ da Medine döneminde nazil olmuûlardÖr. Tarihi kaynaklarÖn verdiøi bilgilere göre nübüvvet hayatÖnÖn Mekke dönemi yaklaûÖk on üç yÖl, Medine dönemi de on yÖl sürmüûtür. ùûte bütün bu nübüvvet dönemini vahyin nüzul süreci olarak kabul eder ve aradaki fetret-i vahiy denilen kÖsa aralÖklÖ kesintileri dik- kate almazsak, Kur’an’Ön yaklaûÖk yirmi üç yÖllÖk bir zaman diliminde parçalar halinde nazil olduøunu söyleyebiliriz.

Nüzulünün uzun bir zaman dilimine yayÖlmasÖ ve olaylarÖn geliûimine göre inmesi sebebiyle ùslam âlimleri, Kur’an tefsirinde ayetlerin nüzul sebeplerini, nüzul sürecini ve indiøi dönemleri bilmenin son derece önemli olduøunu be- lirtmiûlerdir. Kur’an’Ön Mekkî ve Medenî sure ve ayetlerini bilmeyenlerin, nüzul zamanlarÖ ve tarzlarÖna, iniû vecihlerine vakÖf olmayanlarÖn, Allah’Ön ki- tabÖ hakkÖnda konuûmalarÖnÖn doøru ve helal bir teûebbüs olmayacaøÖnÖ söy- lemiûlerdir.2

Hz. Peygamber, nübüvvet hayatÖ boyunca kendisine nazil olan ayetleri önce ezberlemiû, ardÖndan da sahabenin okuma yazma bilenlerine yazdÖrarak kayÖt altÖna alÖnmasÖnÖ saølamÖûtÖr. Kur’an tilaveti, gerek ilk Müslüman olanlarÖn ibadet hayatlarÖnÖn gerekse gündelik yaûantÖlarÖnÖn ayrÖlmaz bir parçasÖ ol- muûtur. Kur’an’a yönelik bu yoøun ilgi ùslam tarihi boyunca da sürmüû ve Kur’an tilaveti eøitim-öøretim sürecinin ilk ve en önemli unsuru olmayÖ sür- dürmüûtür. Yeni Müslüman olanlar eøitime önce Kur’an tilavetiyle baûlamÖû- lar, fÖrsat buldukça Kur’an okumaya ve onun içerdiøi mesajlarÖ anlamaya ça- lÖûmÖûlardÖr. Hz. Peygamber’e nübüvvet öncesine dayanan dostluk ve yakÖn- lÖklarÖ, ona duyduklarÖ sonsuz güven sebebiyle Müslüman olanlar hariç, nü- büvvetin özellikle Mekke döneminde Müslüman olanlar büyük oranda Kur’an okuyarak veya okunan Kur’an’dan etkilenerek ùslam ile ûereflenmiû- lerdir. Hz. Hatice, Hz. Ali, Hz. Zeyd ve Hz. Ebubekir gibi Allah Resulünün kiûiliøinden etkilenen az sayÖdaki mümin dÖûÖnda Mekke dönemindeki mü- minlerin büyük çoøunluøu Kur’an’Ön edebi üslubundan ve onun büyüleyici

(4)

etkisine duyduklarÖ hayranlÖk neticesinde müslüman olmuûlardÖr.3 Hz.

Ömer’in Tâhâ suresini okuyarak mümin olmasÖ, bu tespiti destekler nitelik- tedir. Müûriklerin geceleri müminlerin okuduøu Kur’an’Ö dinlemeye gitmele- ri, Kur’an okunurken karmaûa çÖkarma çabalarÖndan bahseden ayetler bu tespiti desteklemektedir. Kur’an’Ön eûsiz icazÖndan etkilenerek ùslam ile ûeref- lenen sahabe-i kiram, gerek kÖldÖklarÖ namazlarda ve gerekse eøitim öøretim sürecinde sürekli Kur’an ayetlerini okuyarak ilahi mesajlarÖ ezberlemeye, an- lamaya ve hayatlarÖnda uygulamaya çalÖûmÖûlardÖr.

Nübüvvet hayatÖ boyunca her yÖl ramazan ayÖnda o yÖla kadar inen ayetleri Hz. Peygamber vahiy meleøi Cebrail ile karûÖlÖklÖ okuyarak kontrol etmiûler- dir. Tarihi kaynaklarda nübüvvetin son yÖlÖnda bu okumanÖn (arz) iki kez tekrarlandÖøÖ ifade edilir. Kur’an’Ö karûÖlÖklÖ olarak okuma ve bir diøerini kontrol etme geleneøi, daha sonra ùslam tarihi boyunca da ‘mukabele’ adÖ al- tÖnda Müslüman toplumlarda devam etmiû ve günümüze kadar sürmüûtür.

Allah Resulü nüzûl süreci boyunca kendisine vahyedilen ayetleri ‘vahiy kâtip- leri’ diye adlandÖrÖlan okuma yazma bilenlere yazdÖrarak kayÖt altÖna almÖûtÖr.

Kur’an bu ûekilde bir yandan ezberlenerek, diøer yandan da yazÖya geçirilerek diøer insanlara ulaûtÖrÖlmÖûtÖr. KÖsacasÖ Kur’an’Ön cemi, ‘ezberleme’ (tilavet) ve ‘yazma’ (kitabet) ûeklinde olmak üzere iki ayrÖ yolla saølanmÖûtÖr.

Allah Resulü kendisine nazil olan ayetlerin tertibini de yapmÖû, vahiy kâtiple- rine inen her ayetin hangi surenin neresine konulacaøÖnÖ bizzat söylemiûtir.

Tüm ayetlerin tertibinin bizzat Hz. Peygamber tarafÖndan yapÖldÖøÖ, yani ayetlerin tertibinin ‘tevkifi’ olduøu konusunda ùslam âlimleri arasÖnda görüû birliøi (icmâ-i ümmet) vardÖr. Ancak surelerin tertibinin tevkifi mi yoksa sa- habenin içtihadÖyla mÖ olduøu konusunda farklÖ görüûler ileri sürülmüûtür.

Surelerin tertibi konusunda üç ayrÖ görüû vardÖr. BazÖ âlimlere göre Kur’an surelerinin diziliûi de bizzat Hz. Peygamber tarafÖndan yapÖlmÖûtÖr. DolayÖsÖy- la sure tertipleri de tevkifidir. Ebu Cafer en-Nahhas (ö.338/949) ve Ebu Be- kir el-Enbari gibi âlimler bu görüûtedir. Bu görüûü savunanlar sahabe ve ùs- lam ümmeti arasÖnda Hz. Osman MushafÖ üzerinde tam bir ittifakÖn olmasÖnÖ ve ûahÖslara ait diøer MushaflarÖn yakÖlmasÖnÖ buna delil saymÖûlardÖr. ùkinci görüûü savunan âlimlerse surelerin tertibinin tevkifi deøil sahabenin içtiha- dÖyla olduøunu iddia etmiûlerdir. ùmam-Ö Malik’in (ö.179/795) bu görüûte ol- duøu nakledilmektedir. Üçüncü görüûü savunan âlimlerse ilk iki görüûü uz- laûtÖrarak, orta bir yolu benimsemiûlerdir. Surelerin büyük kÖsmÖnÖn bizzat Hz. Peygamber tarafÖndan düzenlendiøini, kalan kÖsmÖnÖn da sonradan saha- be tarafÖndan tertip edildiøini söylemiûlerdir. KadÖ Ebu Muhammed ùbn Atiyye bu görüûü benimseyenlerdendir. Bu görüûü savunanlar sahabeye ait olan bazÖ ûahsi Mushaflardaki sure tertiplerinin kÖsmen farklÖ olmasÖnÖ buna delil olarak sunmuûlardÖr.4

(5)

Tedrici Nüzulün Hikmetleri

ùslam bilginleri Kur’an’Ön toptan deøil de uzun bir zaman dilimine yayÖlarak belirli aralÖklarla yaklaûÖk yirmi üç yÖllÖk bir zaman diliminde nazil olmasÖnÖn birçok hikmet ve inceliøi barÖndÖrdÖøÖnÖ belirtmiûlerdir. Buna göre vahyin tedrici olarak nazil olmasÖ, gerek Hz. Peygamber’in nübüvvet hayatÖ ve ge- rekse MüslümanlarÖn Kur’an’la olan münasebetleri bakÖmÖndan son derece yararlÖ ve verimli sonuçlar doøurmuûtur.

1-Kur’an’Ön tedricen vahyi Hz. Peygamber’in kalbine kolayca yerleûmesini, onun tarafÖndan daha kolay bir ûekilde hÖfzedilmesini, hüküm ve hikmetleri- nin zaman içinde daha iyi ve net olarak anlaûÖlmasÖnÖ saølamÖûtÖr. Bu gerçek bizzat Kur’an ayetleri tarafÖndan da ifade edilmiûtir.

2-Tedrici vahiy sürecinde özelde sahabe-i kiram genelde tüm ùslam ümmeti, bilgi ve amel yönünden aûamalÖ ve tedrici bir eøitim sürecinden geçmiûtir.

Hz. Peygamber döneminde okuma-yazma oranÖ pek yaygÖn olmadÖøÖ için, ümmî olarak nitelenen AraplarÖn ilahi hükümleri kolaylÖkla benimsemeleri, cahiliye devrinden kalma kötü alÖûkanlÖk ve adetlerini belli bir zaman dili- minde aûamalÖ olarak terk etmeleri saølanmÖûtÖr. Yine bu yöntem Hz. Pey- gamber’e olduøu gibi o dönemde yaûayan diøer Müslümanlara da Kur’an ayetlerini belli bir zaman dilimi içerisinde daha rahat ve kolay hÖfzetme im- kânÖ vermiûtir.

3-Kur’an ayetlerin yaûanan geliûmelere, aniden ortaya çÖkan beklenmedik so- runlara ve olaylara göre nazil olmasÖ, birçok soru ve sorunun anÖnda ve ye- rinde çözülmesini saølamÖûtÖr. Kur’an’Ön bazÖ ayetleri Hz. Peygamber’e soru- lan bir soruya cevap olarak, bazÖ ayetler de yapÖlan hatalÖ bir davranÖûÖn dü- zeltilmesi, söylenen yanlÖû bir sözün veya yapÖlan yanlÖû bir fiilin tashihi için nazil olmuûtur. Bu gerçek fikirlerle hadiseler, sorunlarla pratik çözümler ara- sÖndaki Kur’anî irtibatÖn daha dinamik bir yapÖda tezahür etmesini saølamÖû- tÖr. “Kâfirler “Kur’an ona bir defada toptan indirilseydi ya!” dediler. Onu senin kalbine sabitlemek için böyle yaptÖk ve tertil ile indirdik. Hangi misali getirirse getirsinler, sana daha doørusunu ve en güzel açÖklamasÖnÖ getiririz.” (25/Furkan, 32-33) Demek ki tedrici nüzulün hikmetlerinden biri de Hz. Peygamber’in siretinde yaûanan her türlü itiraz, alay, sÖkÖntÖ, düûmanlÖk gibi olasÖ geliûmelere karûÖ anÖnda ce- vaplar verilmesidir. KÖsacasÖ Kur’an’Ön nüzul süreci ve seyri, siretin seyriyle refakat ve eûgüdüm içerisinde olmuûtur.5

4-Vahyin tedrici olarak nazil olmasÖ Kur’an’Ön Hz. Peygamber’in deøil bizzat Allah kelamÖ olduøunun ve nüzulün de Allah’Ön iradesine baølÖ olduøunun kanÖtÖ sayÖlmÖûtÖr. Nitekim bazÖ ayetler, sorulan soru veya ortaya çÖkan prob- leme karûÖ Allah Resulü derhal bir çözüm istemesine raømen, hatta kimi za- man zor durumda kalsa da onun istediøi anda deøil daha sonra nazil olmuû-

(6)

tur.6 Medine’ye hicretten sonra kÖblenin Mescid-i Aksa’dan Mekke’ye doøru tahvil edilmesini emreden ayetler, Hz. Peygamber’in eûi ve müminlerin an- nesi Hz. Aiûe’nin suçsuzluøunu belirten ùfk hadisesi ile ilgili ayetler buna ör- nektir. Yine Yahudilerin sorduklarÖ bazÖ sorulara ertesi gün cevap vereceøini söyleyen Hz. Peygamber’in, vahiy gelmeyince zor durumda kalmasÖna raø- men vahyin gecikmesi ve ancak daha sonra cevap verebilmesi de bunu des- tekler. Bu maksatla inen Kehf Suresi’ndeki bir ayet, Allah Resulü’ne gelecek- te yapmak istediøi hiçbir iû için kesin söz vermemesini ancak ‘inûallah’ diye- rek karûÖlÖk vermesini emretmiûtir. Cenab-Ö Hak bu tür ayetlerle zaman za- man Hz. Peygamberi uyarmÖû ve ona dikkatli olmasÖ konusunda bazÖ öøütler vermiûtir. Bu konuda örnekleri daha da çoøaltmak mümkündür.

KÖsacasÖ, Kur’an’Ön toptan deøil de belli aralÖklarla nazil olmasÖ, okuma ve ezberlemede kolaylÖk, kaybolmayÖ engelleyecek ûekilde yazÖlÖ olarak kayda geçme, hükümlerin kolay benimsenmesi, kiûilerin ve toplumun belleøinde kökleûme, daha geniû kitlelere ulaûma ve hÖzla yayÖlma ve hayata tatbik edil- mesinde kolaylÖk gibi birçok hikmete mebnidir. ùlahi emir ve yasaklarÖn belli bir zaman dilimine yayÖlmasÖ, hayata tatbik edilmesini kolaylaûtÖrmÖû, böylece Kur’an’Ön hedeflediøi erdemli ve adalete dayalÖ toplumsal bir düzenin kurul- masÖ hedefi, Hz. Peygamber’in hayatÖnda gerçekleûmiûtir. Hz. Peygamber tebliøinin baûarÖya ulaûmasÖnÖ hayattayken görme bahtiyarlÖøÖna eriûmiûtir.

Son derece baûarÖlÖ ve parlak zaferleri haiz olan Hz. Peygamber dönemi, sonraki Müslümanlar arasÖnda mutluluk asrÖ anlamÖna ‘asr-Ö saadet’ olarak adlandÖrÖlmÖûtÖr. Kur’an’Ön nüzul sürecini izleyen inanç, ibadet ve ahlak eøi- timinde tedricilik ilkesi, sonraki asÖrlarda tüm inananlar ve insanlÖk için so- mut bir örnek ve ispatlÖ model olmuûtur. Bütün bunlar, ùslam’Ön hedeflediøi kâmil mümin ûahsiyetinin ve erdemli toplum modelinin oluûumunda Hz.

Peygamber’in baûarÖlÖ olmasÖnÖ saølamÖûtÖr.

Kur’an’Ön Metin Tertibi

Kur’an’Ön ayetlerinin tertibi bizzat Hz. Peygamber’in vahiy kâtiplerine yaz- dÖrdÖøÖ ûekildedir. Onun vefatÖndan sonra ilk halife Hz. Ebu Bekir ayet ve sureleri cem ettirip iki kapak arasÖna aldÖrarak Mushaf haline getirmiû, üçün- cü halife Hz. Osman da bu Mushaf’Ö ilmi bir heyete istinsah ettirerek bazÖ büyük ûehir merkezlerine göndermiû, birini de Medine’de kendisine sakla- mÖûtÖr. Medine nüshasÖna “ùmam Mushaf” denilmektedir. Halil b. Ahmed (ö.175/791) diøer büyük ûehir merkezlerine gönderilen MushaflarÖn da

“imam” olarak nitelendirildiøini belirtmektedir.7 Hz. Osman’Ön çoøaltarak resmileûtirdiøi mevcut Kur’an’Ön metin tertibi, Fatiha Suresi ile baûlayÖp Nas Suresi ile biter. Bu tertipte Medine döneminde inen sureler genellikle baûta,

(7)

Mekke döneminde nazil olan surelerse daha çok son kÖsÖmlarda yer alÖr. Me- dine döneminde inen sureler daha uzun, Mekke döneminde nazil olanlar da- ha kÖsadÖr. Mevcut tertipte ilk bakÖûta sanki uzun surelerden kÖsalara doøru bir sÖralama varmÖû gibi gözükse de, bunun bazÖ istisnalarÖ da bulunabilmek- tedir. AynÖ özelliøin ve istisnalarÖn ayetler için de geçerli olduøu söylenebilir.

Kur’an sure ve ayetlerinin yaz-kÖû, seferde-hazarda, Mekke-Medine ve diøer bölgeler gibi farklÖ mekânlarda, yirmi üç yÖllÖk bir zaman dilimine yayÖlarak nazil olmasÖ, nübüvvet hayatÖnÖn bir kÖsmÖnÖn Mekke, bir kÖsmÖnÖn da Medi- ne’de geçmesi, ùslam bilginlerinin Mekkî ve Medenî ayetleri belirleme konu- sunda farklÖ ölçütler kullanmalarÖna neden olmuûtur. Ulema arasÖnda Kur’an sure ve ayetlerinin Mekkî ve Medenîliøini belirleme konusunda birbirinden farklÖ görüûler ileri sürülmüûtür.

Sure ve Ayetlerin Mekkî ve Medenîliøini Belirleme

Kur’an sure ayetlerinin Mekkî ve Medenî’liøini belirleme konusunda ùslam bilginleri arasÖnda üç farklÖ görüû bulunmaktadÖr.

1-MekânÖ dikkate alan taksim: Bu görüûü kabul edenler Mekke ve ona yakÖn olan Mina, Arafat ve Hudeybiye gibi bölgelerde nazil olan sure ve ayetleri Mekkî; Medine ve ona yakÖn olan Bedir, Uhut vs. gibi bölgelerde nazil olan sure ve ayetleri ise Medenî olarak kabul etmiûtir.

2-MuhataplarÖ dikkate alan taksim: Bu görüûü kabul edenler Mekke ahalisine hitap eden sure ve ayetleri Mekkî, Medine halkÖna hitap eden sure ve ayetleri ise Medenî olarak saymÖûlardÖr. Bu yaklaûÖmÖ kabul eden âlimlere göre “Ya eyyuhennâs!” (Ey insanlar!) diye baûlayan sureler Mekkî, “Yâ eyyuhellezîne âmenû!” (Ey iman edenler!) diye baûlayan sure ve ayetlerse Medenîdir. An- cak bunun bazÖ istisnalarÖ olduøu ve aksini ispat eden bazÖ örnekler bulundu- øu için bu görüû pek itibar görmemiûtir. Örneøin her ikisi de Medenî olan Nisa Suresi ilk ayetinde ve Bakara Suresi 21. ayetlerinde “Ya eyyuhennâs!”

ifadesi bulunmakta, yine Mekkî sayÖlan Hacc Suresi 77. ayetinde de “Yâ eyyuhellezîne âmenû!” ifadesi yer almaktadÖr.

3-ZamanÖ dikkate alan taksim: Burada zamanla kastedilen Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicretidir. Bu taksime göre hicretten önce nazil olan sure ve ayetler Mekkî, hicretten sonra nazil olan sure ve ayetlerse Medenî sa- yÖlmÖûtÖr. Bu görüûü kabul edenlere göre Mekke Fethi esnasÖnda veya fetih- ten sonra Taif Seferi, diøer seferler ve Veda HaccÖ da dâhil olmak üzere hic- ret sonrasÖnda inen bütün sure ve ayetler, nazil olduøu yere bakÖlmaksÖzÖn Medenî olarak kabul edilir.

(8)

YukarÖda zikredilen üç farklÖ görüû arasÖnda ulema arasÖnda çoøunluøun ka- bule ûayan bulduøu görüû, zamanÖ yani Hicret’i dikkate alan taksimdir. Nüzul zamanÖnÖ dikkate aldÖøÖ ve ilk iki görüûe göre daha kuûatÖcÖ olduøu ve istisna- lar içermediøi için, hicreti esas alan görüû daha saølam ve itimada ûayan ola- rak kabul edilmiûtir. Buna göre hicret esnasÖ ve öncesinde nazil olan bütün sure ve ayetler Mekkî, hicret sonrasÖnda nazil olan bütün sure ve ayetler ise Mekke’de inse dahi Medenî kabul edilir.8

Mekkî ve Medenî Sure ve Ayetleri Tespit

Klasik tefsir usûlü âlimleri bir surenin Mekkî veya Medenî oluûunun ancak Sahabe ve Tabiûn yoluyla gelen haberler kanalÖyla bilinebileceøini belirtirler.

Çünkü onlara göre Hz. Peygamber’den herhangi bir sure ve ayetin Mekkî ve Medenî oluûu konusunda hiçbir açÖk beyan gelmemiûtir. Vahyin iniû süreci- ne, indiøi zaman ve mekâna canlÖ ve doørudan tanÖklÖk ettikleri için, sahabe-i kiram böyle bir açÖk beyana da pek ihtiyaç duymamÖûtÖr. Bu nedenle sure ve ayetlerin Mekkî ve Medenî oluûlarÖnÖ tespit konusunda onlarÖn nerede, ne zaman, hangi olay üzerine ve kimler hakkÖnda nazil olduøunu bilen, vahyin nüzul sürecinin canlÖ tanÖklarÖ olan sahabenin vereceøi bilgiler ve onlardan nakledilen haberler kalmaktadÖr.9 Sahabe-i Kiram birçok ayetin nüzûlüne ta- nÖk olmuû, olmayanlarsa olanlardan dinleme fÖrsatÖ elde etmiûlerdir. Bu ne- denle sure ve ayetlerin Mekkî ve Medenîliøi konusunda onlarÖn verdikleri haberler son derece önemidir. Tamamen geçmiûten gelen rivayetlere ve on- larÖ iûitmeye dayalÖ olduøu için bu yaklaûÖm “simâî yöntem”’ olarak da adlan- dÖrÖlmaktadÖr.

Geçmiûte olduøu gibi günümüzde de bazÖ âlimler ve nüzul süreci konusunda çalÖûan Kur’an araûtÖrmacÖlarÖ ve müfessirler, sure ve ayetlerin Mekkî ve Me- denîliøi tespit konusunda sahabe ve taiûndan nakledilen rivayetler kadar, Kur’an’Ön kendisinin de tanÖklÖøÖna baûvurulabileceøini, bu konuda sureleri- nin genel özellikleri ve içeriklerinin de yararlÖ olacaøÖnÖ belirtmiûlerdir. Bu görüûü savunanlar surelerin üslup özellikleri ve içerdikleri konularÖn Mekki ve Medeniliøi tespitte verimli sonuçlara ulaûmayÖ mümkün kÖlacak bazÖ ipuç- larÖ verebileceøini ifade etmiû ve bunu tefsirlerine uygulamaya çalÖûmÖûlardÖr.

Bu anlayÖû sure ve ayetlerin Mekkî ve Medenîliøini tespitte rivayetlere da- yanma yerine, karûÖlaûtÖrma ve akli mukayeseler yapmayÖ esas aldÖøÖ için

“kÖyâsî yöntem” olarak adlandÖrÖlmaktadÖr.

Tefsir Usûlü âlimleri bir sure ve ayetin Mekke döneminde mi yoksa Medine döneminde mi nazil olduøunu kÖyas yoluyla tespit edebilmek için bazÖ ala- metlere, sure ve ayetlerin bazÖ üslup özelliklerine ve ele aldÖøÖ konuya baka-

(9)

rak da yapÖlabileceøini belirtmiûlerdir. Buna göre bir surenin Mekkî olduøunu belli eden somut ve açÖk alametler ûunlardÖr:

1- Kur’an’Ön 15 suresinde 33 defa geçen ‘Kellâ’ lafzÖnÖn bulunduøu bütün su- reler Mekkî’dir. el-Ummânî bunun hikmetini ûu sözlerle dile getirmiûtir:

Kur’an’Ön son yarÖsÖnÖn ekserisi Mekke’de nazil olmuûtur. Mekkelilerin ekse- risi büyüklük taslayan mütekebbir kimselerdi. ùûte bu lafÖzlarÖn tekerrürü ile onlarÖn bu mütekebbir tavÖrlarÖ reddedilmiû ve onlar bu yolla tehdit edilmiû- lerdir.

2- ùçinde secde ayeti bulunan tüm sureler Mekkî sayÖlmÖûtÖr. Hanefilere göre 14 surede secde ayeti bulunmaktadÖr ve bunlarÖn tamamÖ Mekkidir.

3- Bakara ve Al-i ùmrân Sureleri hariç baûlarÖnda hecâ harfi (hurûf-u mukattaa) bulunan tüm sureler Mekkî’dir.

4- Bakara Suresi hariç içinde geçmiû peygamberlerin kÖssalarÖna yer veren su- reler Mekkîdir.

5- Bakara Suresi hariç içinde Hz. Adem ve ùblis kÖssasÖna yer veren her sure Mekkî’dir.

6- ùçinde “Yâ ayyuhennâs” ibaresi bulunan sureler genellikle Mekkî’dir. An- cak bunun bazÖ istisnalarÖ bulunmaktadÖr; yukarÖda buna deøinilmiûti.10 Bir surenin Medenî olduøunu gösteren açÖk ve somut alametler de ûunlardÖr:

1- ùçinde hadlerden (hudûd) ve miras paylarÖndan (ferâiz) bahseden tüm su- reler Medenî sayÖlmÖûtÖr..

2- Cihada izin veren veya cihada dair hükümler içeren bütün sureler de Me- denî’dir.

3- el-Ankebut suresi hariç içinde münafÖklardan bahseden sureler Mede- nî’dir. Ankebut Suresi ise sure olarak Mekkî, ancak içinde münafÖklardan bahseden ilk 11 ayeti Medenî’dir. 11

YukarÖda sayÖlan somut alametlerden baûka Mekkî ve Medenî Sureler arasÖn- da üslup, mana, belaøat ve konusal özellikleri itibariyle de bazÖ ayÖrt edici farklar ve özellikler bulunmaktadÖr. Mekkî ve Medenî sureler arasÖnda varolduøu kabul edilen ve Mekkî sureleri Medenî surelerden ayÖrmaya yara- yan bazÖ konusal farklÖlÖklarÖ ûunlardÖr.

1- Mekkî surelerde daha çok inanç konularÖ üzerinde durulur. Mekke döne- minde inen surelerde daha çok Allah, Hz. Muhammed’in Allah’Ön resulü olu- ûu ve ahirete iman gibi itikat konularÖna aøÖrlÖk verilir. úirk ve putperestliøe karûÖ hücum edilir. Müûriklere çeûitli misaller verilerek ve bazÖ akli deliller sunularak putlara tapmanÖn saçmalÖøÖ ve yanlÖûlÖøÖ vurgulanÖr. Müûrikleri,

(10)

putperestleri ve inkârcÖlarÖ, ûirk ve küfürden sakÖndÖrma amacÖna yönelik ko- nular Mekkî surelerde daha aøÖrlÖklÖ bir yer iûgal eder.

2- Mekke döneminde nazil olan surelerde göklerin, yeryüzünün, insanlarÖn ve diøer canlÖlarÖn yaratÖlÖûÖ üzerinde düûünmeye, varlÖklar hakkÖnda incele- meler ve gözlemler yapmaya ve sonuçta ibret almayÖ saølayacak tarzda nazar ve tefekküre çaørÖlar yapÖlÖr. Mekkî sure ve ayetler çeûitli akli deliller sunma ve deøiûik örnekler vermek suretiyle muhataplarÖ, kendilerinde ve evrende var olan diøer varlÖklarÖn içerdiøi sayÖsÖz ayetleri ve yaratÖlÖû sÖrlarÖnÖ düûün- meye ve tefekküre çaøÖrÖr.

3- Mekkî sure ve ayetlerde Mekke ahalisinin adam öldürme, haksÖz yere kan dökme, masum ve günahsÖz kÖz çocuklarÖnÖ diri diri topraøa gömme, yetim malÖ yeme, zayÖf ve güçsüzlere yönelik zulüm ve haksÖzlÖk etme gibi daha birçok kötü huy ve davranÖûlara eleûtiriler yer alÖr. Müûriklerin son derece in- sanlÖk dÖûÖ çirkin cahili adetlerinden bahsedilerek, bunlardan uzaklaûmaya, kötü huylardan arÖnÖp iyi huylar ve ahlaki güzelliklerle donanmaya yönelik konulara aøÖrlÖk verilir.

4- Hz. Adem, Hz. ùbrahim, Hz. Musa ve Hz. ùsa gibi geçmiû peygamberlerin hayatlarÖndan son derece çarpÖcÖ, etkileyici ve ibret verici hikayeler anlatÖlÖr.

Bu ûekilde müûrikler ve kâfirlere muhtelif örnekler verilerek yaptÖklarÖ kötü davranÖûlarÖn sonucu konusunda düûünmeye çaørÖ yapÖlÖr; geçmiû milletlerin yaûadÖklarÖ felaketlerden ders almalarÖ istenir. Yine bu kÖssalarda Müminlere sÖkÖntÖlara karûÖ sabÖrlÖ olma, inançlarÖnda kararlÖlÖk gösterme ve hak yolda azimli olmaya dair telkinler yer alÖr. Söz konusu kÖssalar müminlere inançla- rÖnda sebat etme ve sabÖr göstermeleri için cesaretlendirici öøütler içerir.

Geçmiû peygamberlerin kÖssalarÖ ve iman davasÖnda yaûadÖklarÖ sÖkÖntÖlar, çektikleri çileler, karûÖlaûtÖklarÖ zorluklar anlatÖlarak, Allah Resulüne yÖlmama- sÖ ve sabÖrlÖ olmasÖ tavsiye edilir; onlarÖn yaûadÖklarÖnÖ hatÖrÖnda tutmasÖ iste- nir. Geçmiû nebilerin mücadelelerini örnek almasÖ istenir.

Medenî sureleri Mekkî surelerden ayÖran bazÖ konusal farklÖlÖklarÖ ise ûu ûe- kilde sÖralayabiliriz:

1- Medenî surelerde iman konusu büyük ölçüde çözüme kavuûtuøundan ar- tÖk ibadet, muamelat, ahlak ve sosyal iliûkilere dair konular üzerinde durulur.

Bu dönemde nazil olan sure ve ayetlerde muamelata dair mevzular daha aøÖrlÖklÖ yer iûgal eder.

2- Cihada izin verilir ve yeri geldiøinde Allah yolunda savaûÖn gerekli ve önemli olduøu vurgulanÖr; bu çerçevede Hz. Peygamber’in müûriklere karûÖ yaptÖøÖ Bedir, Uhut ve Hendek SavaûÖ, Mekke’nin Fethi ve Tebük Seferi gibi diøer savaûlarda ashabÖn takÖndÖklarÖ tutumlardan bahsedilir. AdÖ geçen sa-

(11)

vaûlara ve savaû sonrasÖnda yaûanan geliûmelere yalnÖzca Medenî surelerde deøinilir.

3- Medenî surelerde yerine göre MünafÖklardan ve onlarÖn takÖndÖklarÖ tavÖr- lardan bahsedilir. Kalplerinde hastalÖk olan MünafÖklarÖn Hz. Peygambere ve müminlere karûÖ kurmaya çalÖûtÖklarÖ tuzaklardan, çevirdikleri entrikalardan;

Allah’a, Hz. Peygamber’e ve inananlara karûÖ sergiledikleri ikiyüzlü tutumlar- dan bahsedilir. MünafÖklarÖn içyüzleri deûifre edilerek kurduklarÖ tezgâhlar Hz. Peygamber’e haber verilir; müminlere ve Hz. Peygamber’e yönelik gizli niyetleri açÖøa vurulur; ikiyüzlü ve ikircikli tavÖrlarÖ nedeniyle aøÖr eleûtiriler ve tehditler yöneltilir.

4- Medenî surelerde genellikle Yahudi ve HÖristiyanlar gibi daha önce kendi- lerine kitap verilmiû olan Ehl-i Kitab’a ve onlarla Müslümanlar arasÖndaki iliûkilere deøinilir. Yahudi ve HÖristiyanlar, Hz. ùbrahim’in de benimsediøi or- tak bir kelimeye yani ûirkten arÖnmaya ve tevhit inancÖnda birleûmeye davet edilir. Üç dinin de ortak atasÖ olan Hz. ùbrahim’in hanif diye nitelenen Al- lah’Ön birliøi inancÖ yüceltilir. Böylece ehl-i kitabÖn Hz. Peygamber’in nübüv- vetini kabulü istenir ve ùbrahim’in çocuklarÖnÖn, Allah’a teslim olmasÖ yani

‘islam’a girmesi istenir.

5- Medine döneminde nazil olan surelerde devletlerarasÖ iliûkilerden ve ùslam ümmeti ile diøer toplumlar arasÖndaki münasebetlerden de bahsedilir.

Mekkî ve Medenî sureleri birbirinden ayÖrt edici bazÖ üslup farklÖlÖklarÖ da bu- lunmaktadÖr. MuhataplarÖ ûiir ve edebiyat alanÖnda fesahat ve belagat ehli ol- duklarÖ için olsa gerek üslup açÖsÖndan Mekke döneminde nazil olan sure ve ayetler genellikle daha kÖsa ve ibareleri daha vecizdir.12 Mekkî surelerde ka- sem, darb-Ö mesel, teûbih, ayrÖca bazÖ cümle ve ifadelerin tekrarÖna yer verme gibi muhtelif söz sanatlarÖ daha fazla kullanÖlmÖûtÖr. Kur’an elbetteki bir ûiir kitabÖ ve Hz. Peygamber de bir ûair deøildir. Bu gerçek bizzat Kur’an tara- fÖndan da dile getirilmiûtir. Ancak Mekkî sure ve ayetlerin nesirden ziyade nazma yakÖn bir üsluba sahip olduklarÖ söylenebilir. Medenî sure ve ayetler Mekkî sure ve ayetlere oranla daha uzundur. Bu surelerde müminlere dini emirleri açÖklama amaçlandÖøÖ, ûerh ve izah yolu tercih edildiøi için, itnâb ve tatvil yolu daha fazla tercih edilmiûtir.13 Hitap açÖsÖndan Medine döneminde nazil olan sure ve ayetlerin ibarelerinin daha sakin ve durgun olduøu söyle- nebilir. Bu cümleden olmak üzere Medenî surelerin kullandÖøÖ üslup Mekkî sure ve ayetlere göre daha yumuûaktÖr. AyrÖca ayetler arasÖndaki fasÖlalar da daha uzundur. Bu nedenle Medenî surelerde nazÖmdan çok nesre yakÖn bir üslubun var olduøu söylenebilir.

(12)

Mekkî Surelerde Medenî, Medenî Surelerde Mekkî Ayetler

Kur’an’Ön tertibinde surelerin Mekki ve Medeniliøi ayetlerin çoøunluøunun hangi dönemde indiøi dikkate alÖnarak belirlenmiûtir. Çoøu ayeti hicretten önce inenler Mekki, hicretten sonra inenler de Medeni olarak kabul edilmiû- tir. Mekkî surelerin içinde Medenî, Medenî surelerin içinde de bazÖ Mekkî ayetlerin bulunduøu bilinmektedir. Mekkî ve Medenî oluûu bakÖmÖndan ba- kÖldÖøÖnda Kur’an surelerinin farklÖ bir özelliøi daha ortaya çÖkmaktadÖr:

1- Surenin tamamÖ Mekkî olabilir.

2- Surenin tamamÖ Medenî olabilir

3- Sure Mekkî olup içinde bazÖ ayetler Medenî olabilir 4- Sure Medenî olur, fakat içinde bazÖ ayetler Mekkî olabilir.

Kur’an surelerinin kaç tanesinin Mekkî, kaç tanesinin Medenî olduøu konu- sunda ùslam âlimleri arasÖnda tam bir ittifakÖn bulunmadÖøÖ anlaûÖlmaktadÖr.

Bu konuda gerek sayÖ gerekse sure isimleri bakÖmÖndan birbirinden farklÖ gö- rüûlerin ortaya atÖldÖøÖ görülmektedir. Celaleddin es-Suyûtî’ye (ö.911/1505) göre Kur’an surelerinin 82 tanesi Mekkî, 20 tanesi Medenî, 12 tanesi de ihti- laflÖdÖr. ez-Zerkeûî’ye (ö.794/1392) göre ise 85 sure Mekkî, ihtilaflÖ olan Fa- tiha Suresi’ni de dahil edersek kalan diøer 29 sure ise Medenîdir.14 Saha- be’den Übey b. Ka’b’a göre toplam 87 sure Mekkî, 27 sure de Medenî’dir.

Alman müsteûrik Theodor Nöldeke (ö.1930) yaptÖøÖ bir araûtÖrmada 90 sure- yi Mekkî, 24 sureyi de Medenî kabul etmiûtir.15 Ebul Ferec ùbnul Cevzi’nin (ö.597/1201) naklettiøine göre ise 29 sure Mekkî, 85 sure ise Medenî sayÖl- maktadÖr.16 MÖsÖr Meliki Fuat’Ön 1342/1923 yÖlÖnda ilmi bir heyete tetkik etti- rerek bastÖrdÖøÖ bugün MüslümanlarÖn elinde yaygÖn olarak kullanÖlan Mus- haf’a göre 86 sure Mekkî, 28 sure ise Medenî kabul edilmektedir. Bu mushafÖn her suresinin baûÖnda surenin Mekkî veya Medenî oluûu, Mekkî, surelerde Medenî; Medenî surelerde ise Mekkî ayetler hakkÖnda kÖsa bilgi ve- rilmekte, bir surenin baûÖnda o surenin hangi sureden sonra nazil olduøu ve ihtiva ettiøi ayet sayÖsÖ da bildirilmektedir.17

YukarÖda sayÖlan listelerde yer alan surelerin Mekkî ve Medenîliøini tespitte tam bir kesinlik olmasa da sonuç itibariyle Mekke döneminde nazil olan su- relerin sayÖsÖnÖn Medine döneminde nazil olan surelere oranla daha fazla ol- duøu söylenebilir. Hacim olarak bakÖldÖøÖnda iki dönemde inen sure ve ayet- ler arasÖnda büyük bir farklÖlÖøÖn olmadÖøÖ söylenebilir.

Çaødaû Kur’an müfessirlerden Muhammed ùzzet Derveze (ö.1984) Kur’an’Ö, Mushaf tertibine uyarak yorumlayan geleneksel tefsirlerden farklÖ olarak, tef- sir tarihinde ilk defa nüzul sÖrasÖna göre açÖklama yoluna gitmiûtir. Kur’an su-

(13)

relerinin nüzûl tertibini, rivayetlere ilaveten, üsluplarÖ ve genel özelliklerini dikkate alarak sÖralamaya çalÖûmÖû, böylece yeni bir yöntemi uygulamÖûtÖr.

Derveze, tefsirinde MÖsÖr Meliki Fuat'Ön ilmi bir heyete tetkik ettirerek bas- tÖrdÖøÖ mushafÖ esas aldÖøÖnÖ belitmiû, bu Mushaf’ta 86 surenin Mekkî, 28 su- renin Medenî kabul edildiøini belirtmiûtir.18 AdÖ geçen Mushaf’Ö hazÖrlayan heyetin yaptÖøÖ tasnifte Mekkî sûrelerdeki Medenî ayetlerin sayÖsÖnÖn 147, Medenî sûrelerdeki Mekkî ayetlerin sayÖsÖnÖn ise 7 olarak kabul edildiøini ifa- de etmiûtir.19 Tefsirinde temelde adÖ geçen Mushaf’Ön tertibini esas almÖûtÖr.

Ancak gerek sûrelerin tertibi ve gerekse Mekkî sûrelerdeki Medenî ve Mede- nî sûrelerdeki Mekkî ayetlere yaklaûÖmda Kur’an’Ön bütünlüøü, siyak-sibak, mana bütünlüøü, yer aldÖklarÖ konum ve diøer ayetlerle üslup uyumu gibi özellikleri dikkate alarak Mekkî sûrelerdeki medenî ayet sayÖsÖnÖ 147’den 9 ayete indirmiûtir. Medenî sûrelerde var olduøu kabul edilen Mekkî ayetlere dair rivayetleri ise, siyak-sibak, mana bütünlüøü, konu, konum ve üslup uyumu özelliklerini dikkate alarak tümüyle reddetmiûtir. Yine surelerin iniû tertiplerinde de bazÖ deøiûiklikler yapmÖûtÖr.20

Nüzul sÖrasÖnÖ esas alan müfessirler kadar oryantalistlerin çalÖûmalarÖnda da Mekki ve Medeni sure ve ayetlerin tertibi konusunda öteden beri bazÖ farklÖ- lÖklarÖn varlÖøÖ dikkati çeker. BatÖda uzun bir geçmiûi olan sure ve ayetlerin nüzul tertibi ile ilgili çalÖûmalarda tam bir birlik ve bütünlüøün saølanamadÖøÖ görülür.21 Benzer tespitin Müslüman müfessir ve araûtÖrmacÖlarÖn çalÖûmalarÖ için de söz konusu olduøu söylenebilir. Ancak bunlarÖn tümüyle baûarÖsÖz, yararsÖz, verimsiz ve sonuçsuz çabalar olduøu söylenemez. Nüzul sÖrasÖna göre yazÖlan en son tefsirlerden birinin müellifi olan Muhammed Abid el- Cabiri, 90 sureyi Mekki, 24 sureyi de Medeni olarak kabul etmiûtir. Bu konu- daki farklÖlÖklarÖn gerek raviler ve gerekse müfessirlerin tasnifinde söz konu- su olabildiøini, bunun gerek ravilerin nakilleri ve gerekse rivayetlere ilaveten üslup ve içerik gibi diøer özellikleri dikkate alanlarÖn yaklaûÖmlarÖndan kay- naklandÖøÖnÖ belirtmiûtir.22 ùhtilaf ve farklÖlÖklara raømen tefsirde nüzul sÖra- sÖnÖ esas almanÖn siyerle tefsirin, siretle suverin eûgüdümü ve irtibatÖnÖ ortaya koyacaøÖnÖ, tefsirde son derece yararlÖ yorumlara imkân tanÖyacaøÖnÖ ifade etmiûtir.

Nüzul tertibi konusunda sergilenen çabalarÖn yoøunlaûmasÖ daha ileri ve saø- lÖklÖ sonuçlara ulaûmayÖ mümkün kÖlacaktÖr. Ancak son tahlilde bütün bunla- rÖn ilahi mesajÖn içeriøi ve genel hedefi bakÖmÖndan Kur’an’Ön evrensel ilkele- rini deøiûtirmeyeceøi, akademik araûtÖrma ve inceleme düzeyinde kalacaøÖ da göz önünde bulundurulmalÖdÖr. Son tahlilde Kur’an, bilgi kadar ameli ve pra- tik hayatÖ da önceleyen, öte dünyada insanlarÖn sahip olduklarÖ bilgiden ziya- de o bilgilerin saøladÖøÖ pratiklerden, bireylerin yaptÖklarÖ veya yapmadÖklarÖ amellerden dolayÖ hesaba çekileceklerini vurgulayan bir kitaptÖr.

(14)

Sonuç

Kur’an Allah resulüne yaklaûÖk yirmi üç yÖllÖk bir zaman diliminde, olaylarÖn geliûimine göre belli aralÖklarla nazil olmuûtur. ùlahi vahiy, hem ûifa- hi/ezberleme hem de kitabi/yazÖlÖ ûekilde cemedilerek koruma altÖna alÖn- mÖûtÖr. Surelerin büyük bir kÖsmÖ yirmi üç yÖllÖk nübüvvet hayatÖnÖn Mekke döneminde, kalan kÖsmÖ da Medine döneminde nazil olmuûtur. Mekke ve Medine döneminde nazil olan sure ve ayetlerin bazÖ bakÖmlardan farklÖ üslup özellikleri, alâmetler ve konusal hususiyetler taûÖdÖøÖ görülmektedir. Allah Resulünün hayatÖ ve Kur’an ayetlerinin nüzul sürecinin dinamik yapÖsÖ, tebliø sürecinde yaûanan geliûmelerle bütünlük içerisinde oluûu Kur’an’Ön metin tertibinin diøer ilahi kitaplara göre nevi ûahsÖna münhasÖr özellikler arz etme- sini saølamÖûtÖr.

Mekke ve Medine döneminde nazil olan sure ve ayetler kendilerine özgü ba- zÖ farklÖ özellikler arz etse de her iki dönemde nazil olan sure ve ayetlerle ön- ce tevhid, nübüvvet ve ahiret inancÖnÖ iûleyerek nebevi geleneøin ortak hede- fi olan iman esaslarÖnÖn kökleûtirilmesini hedeflemiûtir. Medine döneminde nazil olan sure ve ayetler Mekke döneminin temelleri üzerinde yükselmiû, her iki dönemde Kur’an ayetleri bireysel ve toplumsal bakÖmdan insanlarÖ Allah’Ö tanÖmaya, ameli hükümleri yerine getirmeye, kiûi ve toplumlarÖ kötü huy ve alÖûkanlÖklardan arÖndÖrÖp iyi huy ve alÖûkanlÖklarla donanmaya yö- neltmiûtir. Tedrici bir yöntemi esas alan Kur’an insanlarÖ iman, amel ve ahla- ki yönden terbiye etme ve kemale erdirme gayesi gütmüûtür. Her iki dönem- de nazil olan ayetler genel manada yeryüzünde bireyi ihmal etmeden adalet ve ahlaki temellere dayanan sosyal bir düzenin tesisini gaye edinmiûtir. ùçer- diøi mesajlar ve insanlÖøÖ yönlendirmek istediøi hedefler noktasÖnda evrensel bir takÖm itikadi, ibadi, ameli ve ahlaki ilkeler sistemiyle bir hidayet ve nur kaynaøÖ olma vasfÖnÖ korumuûtur.

Notlar

1 Geniû bilgi için bkz: Süleyman Gezer, Sözlü Kültürden YazÖlÖ Kültüre Kur’an, Ankara Okulu Ya- yÖnlarÖ, Ankara 2008.

2 ez-Zerkeûî, el-Burhân fî ulûmi’l-Kur’an, Daru’l-Fikr, Beyrut, 1988, I, 248; es-Suyûtî, el-ùtkân fî ulûmi’l-Kur’an, thk: Mustafa Dib el-Buøa, Daru ùbn Kesir, Beyrut, 1993, I, 25.

3 Seyyid Kutup, et-Tasviru’l-fenniyu fil-Kur’an, Daru’û-ûuruk, XVI. BaskÖ, Kahire 2002, s. 11.

4 ùsmail Cerrahoølu, Tefsir Usulü, TDVY, Ankara, 1983, s. 58.

5 Muhammed Abid el-Cabiri, Fehmu’l-Kur’ani’l-Hakim, Merkezu Dirasati’l-Vahdeti’l-Arabiyye, I.

BaskÖ, Beyrut 2008, I, 17.

6 ez-Zurkânî, Menâhilu’l-irfân, Darul Fikr, Beyrut, 1988, I, 53-60

7 Halil b. Ahmed, Kitâbu’l-a’yn, thk. Abdulhamid Hendavi, Daru’l-kütübü’l-ilmiyye, Beyrut, I.

BaskÖ, 1424/2003, I, 88.

(15)

8 ez-Zerkeûî, el-Burhân, I, 239; es-Suyutî, el-ùtkân, I, 26-27; ez-Zerkânî, Menâhilu’l-irfân, I, 194;

Mehmet Sofuoølu, Tefsire Giriû, ÇaørÖ YayÖnlarÖ, ùstanbul, 1981, s.79; ùsmail Cerrahoølu, Tefsir Usulü, s.59-60.

9 es-Suyutî, el-ùtkân, I, 27; ez-Zerkânî, Menâhilu’l-irfân, I, 196.

10 ez-Zerkeûî, el-Burhân, I, 240; es-Suyutî, el-ùtkân, I, 53-54.

11 ez-Zerkeûî, el-Burhân, I, 240-241; ez-Zerkânî, Menâhilu’l-irfân, I, 197-198; Cerrahoølu, Tefsir Usulü, s. 61.

12 Cerrahoølu, Tefsir Usulü, s. 61.

13 ez-Zerkânî, Menâhilu’l-irfân, I, 203; Cerrahoølu, Tefsir Usulü, s. 61-62.

14 ez-Zerkeûî, el-Burhân, I, 251.

15 es-Suyutî, el-ùtkân, I, 27; Cerrahoølu, Tefsir Usulü, s.62.

16 ùbnul Cevzi, Funûnu’l-efnân fi ulûmi’l-Kur’an, Darul Beûair, Beyrut, 1987.

17 Cerrahoølu, Tefsir Usulü, s.62.

18 Cerrahoølu, Tefsir Usulu, s. 62.

19 Derveze, Kuran Cevap Veriyor, çev: A.Baykal, Yöneliû Yay. Ist 1988, s. 446.

20 Muhammed ùzzet Derveze, et-Tefsîru’l-hadîs, Matbaatu ùsa el-Bâbî el-Halebî, MÖsÖr 1961-1963, I, 16.

21 Bu konuda geniû bilgi için bkz: Mesut Okumuû, Kur’an’Ön Kronolojik Okunuûu, AraûtÖrma YayÖn- larÖ, Ankara 2009.

22 el-Cabiri, Fehmu’l-Kur’ani’l-Hakim, III, 35.

(16)

Referanslar

Benzer Belgeler

Kur’an-ı Kerim’in tercümesi hususunda gerek mütercimler ve gerekse başka aydınlar tarafından hem fikri ve içtimai bir inkılabın yolunu aça- cağı hem de Kur’an

ile yerli ritüellerine yaklaúan ça÷daú sanat, olay sanatı ile özel úart.. ve zamanlarda özel kostüm, ve araçlarla belirli törensel bir edimin

Türkçe ilk Kur’an çevirilerinde pänd turur (F.); ol Ķur’ān Ǿibret erür pārsālarġa yaǾnį pend erür (Ar.+F.); ögütlemek (T.); Ķurǿān naśįĥatdur (Ar.);

Hz Muhammed’in İslam’a ve Müslümanlara Yönelik Saldırılarla Mücadelesi.. Huneyn, Evtas Savaşları ve Taif Kuşatması (H8

Bu açıklamaların geçtiği Bakara 2/3, İslâmoğlu Meali’nde şu şekilde yer almaktadır: “O hidayete erenler ki, idraki aşan hakikatlere bütünüyle iman

“O’nun katında, kendisine izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez.” Bu ihtimale göre, putlardan şefaat uman müşriklere bir reddiye vardır ve onlara

Sahabenin Peygamberimiz (s.a.v.)’e karşı büyük bir bağlılık gösterdiğine şahit oldu.. Çalışmalarından bir

Peygamber’in (s.a.v) sabah namazını kıldırıp, mescidde oturduğu bir sırada, saldırıya uğrayan Huzaa kabilesinden kırk kadar süvari Medine’ye gelerek,