• Sonuç bulunamadı

Dinle bak, sana da olsun kıssa, ne diyor şehriyar:

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Dinle bak, sana da olsun kıssa, ne diyor şehriyar:"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NASİHATİM ÖNCE KENDİMEDİR

Güya, kendileri batılı ve de çok akıllı(!) Olan ve kalem tutan bir takım zavallı, Güneydoğulu diye, yazmışlar ya gazetelerde Karalayarak ve göstermişler hani, koyarak hedefe,

Yazıklar olsun, ey kalem tutan eller size,

Nasıl da yeltenirsiniz ayırmaya bu memleketi, bir şekilde

Hele bir de, yürekleri tertemiz olan o insanları, güneydoğulu diye küçümsemeye Nasıl yeltenirsiniz batılı – doğulu diye, bu memleketi bölmeye

Asıl meziyet, batılılıkta ya da doğululukta değil, Ancak ve de ancak, iyi niyette ve doğruluktadır.

Bilesiniz ki, yalakalar ve eğri yaylar, ellerde tutulsalar da, Ancak ve de ancak, doğru oklar, menzil almaktadır!

Doğusuyla – batısıyla, kuzeyiyle ve güneyiyle, Mensuptur herkesler bu ülkeye, bu değerli millete.

Ve insanlarsa eğer, asla da nankör değillerse, Dilleri lal, kulakları sağır, gözleri de kör değilse,

Kim var ki, devletine – milletine bağlıysa eğer, sadakatle, İhanet etmez o ülkesine, önüne dünyaları serseler de!

Utanmadan, vicdan azabı da duymadan, nasıl kalkışırsın hem de küçük düşürmeye Kendini Kaf dağlarında görürken, başkalarını da yerlerde!

Nasıl kalkışırsın bu milleti, hor görüp de, bölmeye

Unutma, matematikte bile, sağ-sol, doğu-batı diye bir şey yok asla bölme işleminde Ama, sağlamasını yapıp, doğruluğunu da kontrol etmek var, her işlemin neticesinde!

Ey kuldan utanmaz, Allah’dan da korkmaz adamlar(!) Ey tuttuğu kalemi satarak, yalan-yanlış yazanlar, Ey zihinleri fitne-fesat dolu, doğrulara kuyu kazanlar,

Biliyor musunuz, Cehennem’de kimi bekliyor, o yanan kazanlar!?

Ateş de yok oralarda, herkesler dünyadan götürüyor ateşini, Hadi, beni boş verin de, düşünmez misiniz hiç kendinizi Bizler bu dünyadan göçerken, götüremezken hiçbir şeyi, Hatta ve hatta, bırakırken bile, bedenimizi – cismimizi Bırakırken arkamızdan da, iyi ya da kötü, ismimizi Merasimler yaparak, gömseler de mezarlara zoraki, Toprak bile inan, kabul etmiyor, öylelerini…

Dönüyor ve oluyor Cennet bahçelerinden bir bahçe, Sarıyorken, koynuna yatırılan, güzel insanları şefkatle,

Üzerine şahşahalı taşlar dizip, mezarında da yeltensen gösterişe, Cehennem kuyularından bir kuyu oluyor o, sen ne kadar süslesen de!

Allah’ını seversen söyle, sen nasıl bir mahluksun ki, Kar sayar da kendine, yüklenirsin onca günahı, o ateşi.

İnan eşekler bile kaldırmaz onca yükü, kaldıramaz ki…

Deve misin, at mısın, katır yoksa eşek mi?

İnanın, eşekler bile ölürken, götürmezler yüklerini…

Eyy, ne oldukları belirsiz, iki ayaklı mahluklar

Silin artık makyajı, söküp atın yüzünüzde hangi maske var?

Hayat bir okuldur, ama okumayana da, ne anlamı var, kime ne yazar…

Binlerce yıldır bu dünyada, kitaplar yazmadılar mı, nice nice yazar?

(2)

Dinle bak, sana da olsun kıssa, ne diyor şehriyar:

Bu dünya, yalan dünyadır

Nuh’tan - Süleyman’dan kalan dünyadır Evlat verip – derde salan dünyadır Her kimseye, her ne vermişse, almıştır Eflatun’dan, bir kuru ad kalmıştır…

Unutma ki, insan bu dünyada, ya okunmaya değer eserler yazmalı Ya da, becerebiliyorsa eğer, yazılmaya değer işler başarmalı Ve insanların ölümlü, insanlığınsa kalıcı olduğu bu dünyada İnsanlar da, ancak ve ancak, insanlığıyla anılmalı…

Kıssa olsun bu sözler, hem bana, hem de sana Eğer, hayatı tek kelimeyle özetleyin deseler bana Hayat, okumaktır ve anlamaktır, okuyup da…

Yaradan bile, ilk olarak OKU diye emretmiyor mu, kitabında Benim ne haddime, kendim bilmezken, hatırlatmak, hem de sana

Ne diyordum, hayatı tek kelimeyle özetlemek gerekirse Hayat, okumak ve de öğrenmektir, bence

İnsanoğlu beşikten - mezara, doğumundan - ölüme, Okumaya – öğrenmeye çalışır, hem de her yerde

Okur – anlar, yanlış ile doğruyu, kötü ile iyiyi Ayırt eder biri birinden, güzel ile çirkini

Sana vermedi de diyemem, haşa Allah ayırmaz ki, kimseyi Söyler misin bu nasıl akıldır, taşıdığın – sendeki…

İnan bir tek ben değilim, söyleyen de bu sözleri

Hem kendime bile yetmezken, nasıl ederim ben, nasihati Ben de, okumaya – anlamaya çalıştım hayatı, bu yaşıma kadar Anlamaya çalıştım, ne demek istiyorlar,

Konfüçyüsler, Sokratesler, Sadiler, Fuzuliler, Mevlanalar, Yunuslar

Ey kendini okumuş sayan, büyük sanan aydınlar

O diplomaları, tasma diyerek, boyunlarda taşımaya ne gerek var Bak, gün gibi duruyorken, hem de ortada hakikatlar

Zihinleri bulandırmaya, söyle, kim ve ne için gerek duyar!?

İlim, ilim bilmektir İlim, kendin bilmektir Sen kendini bilmez isen Söyle, bu nice okumaktır

Benim değil, ben söylemedim bu sözleri Onlar, o değerli zata, Yunus’a ait

Eğer, açabilselerdi insanlar, kendi gönül gözlerini Kör değillerdi ya elbet, göreceklerdi hem de o vakit.

Hem, dinlemiyor mu herkes de benim gibi o şarkıları, Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç

Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç

(3)

Ya da, böyle mi esecekti, son gününde bu rüzgar Bütün kuşlar vefasız, mevsim artık sonbahar

Hadi, dinlemiyorlar da şarkıları, bilmiyorlar mı, o ozanları Dost dost diye, nice nicesine sarıldım

Benim sadık yarim kara topraktır Veya gelmeden daha o yolun sonuna,

Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece Bilmiyorum ne haldayım, gidiyorum gündüz gece

Diye, duymuyorlar mı, sözüne sazını da ortak koşan, o değerli ozanları - aşıkları

Biliyorum, ne desem yalan, ne desem boş, Onsuz anlamayana, davul – zurna da hoş

Dönen dünya değil de, dönmekten de herkesler, olmuşlar sanki sarhoş Şaşırtma asla beni Ey Allah’ım, temiz vicdanım, daima yardımıma koş!

Ne demişti yıllar önce, o gerçek aşık – Fuzuli,

Söylesem faydası yok ama sussam, gönül razı değil ki, Ancak, bunu sen de iyi belle, hem de iyi bil ki,

Kimseler kalmayan bu dünya, sana ve bana da kalmaz ki…

Susuyorsam eğer, ben de Yunuslar misali

Biliniz ki, kabul ettiğim için değildir edepsizliği…

Zira, Edebim elvermez edepsizlik edene,

Susmak en güzel cevap, edebi elden gidene..!

Mevlana’nın dediği gibi yine,

Kör cehalettir, çirkefleştiren insanları…

Susuyorsam eğer, suskunluğum asaletimdendir..!

Yoksa, her lafa verilecek bir cevabım vardır elbette.

Lakin, bir lafa bakarım laf mı diye,

Bir de, söyleyene bakarım adam mı diye?...

Fakat,

Hatırlatmadın mı kusurunu cahile, Bu kez hüner sayarmış o, kusurunu kendine…

Ama bilmez ki o yine,

Şemsi Tebrizi, ne diyor diye…

Anladım ki:

İnsanlar;

Susanı korkak,

Görmezden geleni aptal,

Affetmeyi bileni çantada keklik sanıyorlar.

Oysa ki;

Biz istediğimiz kadar hayatımızdalar.

Göz yumduğumuz kadar dürüstler ve Sustuğumuz kadar insanlar..!

(4)

Ve bu gün dünyalara sığmayanlar, Yarın, kefenlere sığacaklar

Benim de bu dünyada bildiğim tek şey var Bir mezar taşıymış, insandan geriye kalan Onu da başkaları yaptırırmış, gayrısı da yalan

Varsın sen, baştan sona yalan ve dolan

Yığ dünyayı altına, hem de keyifle dolan da dolan Gün gelip de, ecel seni de bulduğu an

Ne olacak acaba, halin o zaman

Zannetme ki ecel, gelip seni de bulmayacak Zannetme ki, senin sonun da, toprak olmayacak

Uyanıkken ölümü yanı başımızda, yatıyorken de yatağımızın altında Bilsek de, bilmiyoruz ki, ecel çıkacak acaba, ne zaman karşımıza Bak, ne de anlamlı söylemiş yine şair;

Ne yaparsın, ölüm hem de herkesin başında, Kim bilir nerede ve kaç yaşında

Bir namazlık saltanatın, Bu musalla taşında

Çok diyarı gurbet gezdim, ne zengini tok gördüm, ne fakiri aç Allah’ım, değil namerde, merde dahi etme bizleri muhtaç

Ama, haddim değil, etmem de beddua, haşa ben kimim ki öğreteyim Sana Ama, onlar bilmiyorlar, unutmuşlar, n’olur islah et, gönül gözlerini aç!

Bak yine, ne diyor Şems-i Tebrizi, kıssa olsun bu, bana da, sana da

Ey İnsan!

Kaf dağı kadar yüksekte olsan da, Kefene sığacak kadar küçüksün, unutma ...

Herşeyin bir hesabı vardır, mutlaka Üzdüğün kadar üzülürsün, inan, en sonunda..!

Etme – bulma dünyasıdır, en sonunda bu dünya Ne ekerseniz, onu biçersiniz, inanın gönül tarlanızda Ve hepimizin de misafir olduğumuz, bu dünyada,

Büyük insan, kendi gönlünün misafiri, başka gönüllerinse ev sahibidir, unutma

Zamanında ayağının altına alıp da, üzerinde gezindiğin o kara,

O kara gün gelip de, istemese de toprak, zorla da kabul edip, mezara da alırsa Alacak seni de, hem de ebediyen altına

Hani, yaşarlarken doymayanlar var ya, mala mülke altına!

Bakmadan helala – harama

Yığıp da dolduran, hayasızca altına, Gün gelip de girdiğinde toprak altına, Öylesine bir ezilecek ki, o yükün altında Gelen de olmayacak, istese de yardıma

(5)

Bak, kulak ver dinle, Mevlana ne diyor yine;

Eden kendine eder Yapan bulur ve çeker

Unutma, kazanmak koca bir ömür ister Kaybetmeye ise, anlık bir gaflet yeter!

Dün Çimen Benim Ayaklarımın Altında İdi, Bugün Üstümde Bitiyor..

Görüyor Musun?

Toprak Günahlardan Başka Herşeyi Örtüyor..

Sonra bak, ne diyor yine Tebrizi Unutma ki,

Berrak bir gönülden kirli su akmaz…

Güzel bir ruhtan kötü söz çıkmaz...

Hayatta her şey ters gidiyorsa bil ki

Sen girmişsin, sefketmişsin ters yöne de, kendini ...

Ey Güzel Kardeşim, Bizler gelmedik kavga için Benim davam sevda için

Allah Sevdasından sonra sevdaların en yücesi ise

Vatan Sevgisi – Millet Sevgisi – Bayrak Sevgisidir, benim için!

Ve nedendir ki sen, ekmeğini yiğip, suyunu da içerken Havasından soluyup, üzerinde gezerken

Ve bu memleket, tüm diyarlardan da güzelken

Nasıl utanmadan sessiz kalabiliyorsun, o talan edilirken

Yoksa, devletin malı deniz de, bir keriz ben miyim?

Yoksa, ben de mi sizler gibi, görmezden gelmeliyim?

Neden, gördüğün, bildiğin halde, söyleyemiyor dilin?

Bu mu yoksa söyle senin, Allah ve de vatan sevgin!?

Ata AKYOL

Referanslar

Benzer Belgeler

Uzmanlar patolojik yalan söylemekten kurtulmanın zaman alacağını söylüyor ve bazı önerilerlerde bulunu- yorlar: “Kendinize, daha dürüst olmak istediğinizi ve ya-

Güzel bir bahar gününün keyfini çıkarırken, şu kuzu sarmasının artık neden yapılmadı­ ğını sorup sonra isteğimizi belirtip takipçisi olalım. Bir zamanlar,

Ahm et Hamdi Tanpı- nar’ın eserinin ölümünden sonra karşılaştığı yeni de­ ğerlendirilme döneminde o- nun sanatının eskiden beri en cok tanınan dalı

•  Dürüstlük ayaklardan yukarı çıkOkça azalmakta… •  Poker yüz •  Yüzümüzle yalan söyleyebiliriz: •  «Yüzünü bu hale sokma», «hadi ama

•  Açık avuç içine diğer elin parmaklarıyla temas etmek kişinin karşısındakinden bir şeyler beklediğinin işareEdir.. Bu maddi bir beklenE olabileceği gibi bir fikir

vız gelir bana insanların takdis ettiği tarih ve şu derin bir mana taşıyan hayat hiç sevmem köpeklerini ve efendilerini ama bu dünyada bir de sen var olmuşsun. işte

•  Dürüstlük ayaklardan yukarı çıkMkça azalmakta… •  Poker yüz •  Yüzümüzle yalan söyleyebiliriz: •  «Yüzünü bu hale sokma», «hadi ama

•  Açık avuç içine diğer elin parmaklarıyla temas etmek kişinin karşısındakinden bir şeyler beklediğinin işareNdir.. Bu maddi bir beklenN olabileceği gibi bir fikir