• Sonuç bulunamadı

DEVLET GÜZEL SANATLAR AKADEMİSİ 86. ÖĞRETİM YILINA BAŞLADI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "DEVLET GÜZEL SANATLAR AKADEMİSİ 86. ÖĞRETİM YILINA BAŞLADI"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DEVLET GÜZEL

SANATLAR

AKADEMİSİ

86. ÖĞRETİM

YILINA

BAŞLADI

1 Kasım günü istanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi 86. öğretim yılının açıl-ması münasebetiyle Müdür Hüseyin Gezer bir konuşma yapmıştır, özetini veriyoruz.

Değerli huzurunuzla bugün Devlet Gü-zel Sanatlar Akademisi 86. öğretim yılına giriyor.

Kurucusu, büyük sanat ve fikir adamı Osman Hamdi Bey'in hâtırası önünde say-gıyla, şükranla eğiliyoruz.

Bugün bile sosyal fonksiyonu ve değeri henüz tamamıyle anlaşılamamış konuların öğretimini yapan bir müesseseyi kurmak ge-reğine 1882 yılında Devlet yöneticilerini inandırabilmek için, bir insanın ne kadar inançlı ve ikna gücüne sahip olması gerek-tiği cidden üzerinde durulacak bir husustur.

Aynı zamanda Arkeoloji Müzesinin de kurucusu olan Osman Hamdi Bey'in memle-ket kültürüne hizmet yolunda, yaşadığı ça-ğın zihniyetine karşı yaptığı mücadeleler, Türk uygarlık tarihinde birer fikir kahra-manlığı örneği olarak kalacaktır. Ruhu şa-dolsun.

Değerli dinleyenlerim. Akademimiz ge-çen ders yılında toplumumuza 38 mimar, 26 ressam, 4 heykeltraş ve Yüksek Dekora-tif Sanatlar Bölümünün çeşitli ihtisas dalla-rında yetişmiş 31 sanatçı verdi.

Bu yıl da giriş imtihanları sonunda Yük-sek Resim Bölümüne 36, YükYük-sek Mimarlık Bölümüne 52, Yüksek Heykel Bölümüne 10 ve Yüksek Dekoratif Sanatlar Bölümüne 37 olmak üzere 135 öğrenci aldı. demiş ve:

Geçen yıl sığabilmek için mimarî ma-salarını ikiye bölmüştük. Böyle giderse ya bir müddet yeni adaylara kapımızı kapatmağa veya masa ve şövalelerimizi koridorlara ta-şırmağa mecbur kalacağız.

Sayın dinleyenlerim, sanatseverler ve istanbul'un aydın kitlesi yakınen şahit oldu-lar ki. Akademi geçen yıl da en faal kül-tür merkezlerinden birisi olma niteliğini de-vam ettirmiştir.

Her biri büyük ilgiye mazhar olan 16 konferans, 12 sergi, 20 konser, 3 temsil dü-zenleyip, 10 kültür filmi göstererek istan-bullulara karşı borçlu olduğu kültür göre-vini yerine getirmeğe çalışmıştır.

Geçen ders yılı içinde bu mesut olay-lara karşılık Akademi ailesi, iki değerli uz-vunu kaybetmek gibi son derece ağır bir fe-lâkete maruz kalmıştır: Ahmet Kutsi Tecer ve Burhan Toprak birbiri ardından bizleri bırakıp, ebediyete göç ettiler. Arkalarında

bıraktıkları boşlukların doldurulması hem kültür dünyamız hem de Akademi için kolay olmayacaktır. Kendilerinin ve daha önce kaybettiğimiz arkadaşlarımızın çok aziz hâtı-ralarını saygıyla anarım.

Hiç bir düşünce ve eylem alanı yoktur ki, güzel sanatlar kadar beşerî, insan varlı-ğıyla iç içe olsun. Gözünün görmeğe, kulağı-nın duymağa başladığı andan ölünceye ka-dar her çağda ve her fikir seviyesindeki insanı ilgilendirebilen, çekebilen bir başka beşerî eylem yoktur. Sanat, dillerin en ifade-lisi ve en evrenselidir. Bu sebepten, kişilerin olduğu kadar ulusların da duyguları, dünya görüşleri fikir yetenekleri sanat eserlerinde ifadesini bulur.

Bu demektir ki, bir ulustan öbürüne atı-lan sanat bağı o iki ulusun kalbi, zekâsı ve kültürü arasında kurulmuş bir köprüdür.

Sanat eylemi insanın zihnî melekeleri arasında en güçlüsüne, en hürüne, en üstün olanına dayalıdır: Yaratıcı muhayyeleye. Muhayyele, sadece insana has olan bir ye-tenektir. Bunun içindir ki, yaratma gücü sa-dece insanda vardır. Ve bu niteliği, onu Tanrıların paraleline getirir

Dinlerin onu Tanrı'ya en yakın. Tanrı-nın kendi özelliklerinden benliğine katkıda bulunduğu tek yaratığı olarak göstermeleri-nin, filozofların onu evrenin bütün özellik-lerinin muhassalası yani bir «küçük evren» clarak tanımlamalarının hikmeti buradadır.

Bu yetenek, insanlığın ilerlemesinde en üstün rolü oynar. Sadece o, reel mekânın ötesine geçebilme gücüne sahiptir. İnsanı elinden tutup bir üstteki uygarlık düzeyine çeken odur. Düşünce ve tasarlama daima eylemden önce gelir. En açık belgesi şudur ki, insanlık tasavvur edebildiğini yapacak bilgi ve güce bazen birkaç asır sonra erişe-biliyor. Teknik ve ilim, Jules Vernes'in de-nizler altında 20 bin fersahlık gezinti, 80 günde devri alem, ve aya seyahat projelerini gerçekleştirmek için atom çağını beklemek zorunda kalmıştır.

«Toplum için sanat vazgeçilmez bir ey-lemdir; onu ihmal etmek, toplum hesabına vahim bir hata teşkil eder.» diyoruz. Gene aynı düşünceyle meslek seçmek durumun-daki gençlerin güzel sanatlara gösterdiği il-giyi hayra alâmet sayıyor, buna karşılık bu konuda tek öğretim kurumu Akademinin yıl-lardan beri Devlet yönünden gördüğü ilgi-sizliği ağır bir haksızlık ve toplum hesabına işlenmiş bir kötülük olarak niteliyoruz. Biz bu ihmali başlıca üç noktada topluyor ve bugün içine düştüğümüz müşkül şartların se-beplerini şöyle sıralıyoruz:

Birincisi: Teşkilât kanununun çıkarılma-mış olması,

İkincisi: Yer darlığı.

Üçüncüsü ise: Tahsisat yetersizliği. Teşkilât kanununun çıkarılmayışı kuru-mun hem gereği gibi işlemesini

güçleştir-mekte, hem de istidadı ve gayreti oranında gelişmesini önlemektedir. Zira, kanundan boş kalan yer yönetmeliklerle doldurulmağa çalışılmakta, böylece de gereği gibi görev yapmak büyük ölçüde güçleşmektedir. Geliş-mesini engellemekte, çünkü en önemli husus olan öğretim kadrosunun yetiştirilmesi, kari-yer Akademik kurulmadığı için mümkün ola-mamaktadır. Akademi bu boşlukların tahri-batını hafifletmek için kendi bünyesinde bir-takım tedbirler almış, fakat gene de bugün-gü müşkül durumu önleyememiştir. Öğretici eleman sayısı yetersizdir. Birçok kürsü ve atelyede hoca emekli olmak üzeredir ve asis-tan ise henüz bir iki yıllıktır. Yer darlığı da buna eklenince kayıt - kabul sırasında kapıda kuyruk olan 2000 den fazla gençten 120-130 unu alıp, gerisini istemediği, istidatla-rının dışındaki mesleklere itiyoruz. Bu cihet bizzat gençler, ve onların ana babalan ka-dar bizleri de üzüyor. Hem onlar, hem de toplum hesabına.

Yer darlığının davaya inanıldığı takdir-de Devlet gücünün çözemeyeceği kadar zor bir mesele olduğunu asla kabul edemiyoruz. İstendiği, inanıldığı zaman neler yapılmıyor! İçinde bulunduğumuz ve görevimizi da-ha iyi yapmamızı engelleyen güçlükleri Sa-yın Bavbakan Demirel'e bütün ayrmtılarıyle anlattık. Teşkilât kanununun en kısa zaman-da çıkarılacağını ve yer zaman-darlığına çare bulu-nacağını vadettiler. Onu takibeden davra-nışlar da ümidimizi takviye edici yöndedir. Nitekim, Millî Eğitim Bakanı Sayın Ertem, görevi devir aldığı andan itibaren tutum ve icraatıyle bizde, hükümetimizin Akademinin davalarına inanmış ve ona gereken çözümü getirmeğe karar vermiş bulunduğu inancını pekiştirmiştir.

Devlet Güzel Sanatlar Akademileri Teş-kilât Kanunu tasarısı hazırlanmış, Bakan-lıkların mütalâaları alınmış ve Meclise geti-rilmiştir. Bu devre içinde Büyük Meclisin tasvibine erişerek kanunlaşacağı ümidini taşı-maktayız.

Ferahlık verici başka bir husus da Türk sanatının gelişmesi lüzumuna inanmış bu yolda bir yurttaş olarak kendisine dü-şen görevi ve fedakârlığı yapmağa karar vermiş, aydınlık, sanatsever kişilerin ve ku-rumların her yıl biraz daha çoğalmakta olu-şudur.

Akademi öğrencileri arasında her yıl kendi adlarına birer konkur düzenleyip, gençlerin çalışmalarını teşvik etmek gibi son derece faydalı bir hizmette bulunan Sayın Jale Yasan ve Sayın Ahmet Andiçen'e; bu yıl 4 akademi öğrencisine öğrenim bursu veren Eczacıbaşı, ve geçen yıldan beri 1 öğ-rencimize öğrenim bursu veren Koç Hol-ding müesseselerinin aydın, yurtsever ileri görüşlü sahiplerine huzurunuzda şükranları-mı sunarım.

(2)

iba-Reyhan Kunt'un kısa sanat biyografisi şöyle: istanbul Üniversitesi Arkeoloji Fakül-tesinden mezun olmuş. 1963 de sanatçı Fü-reyya Koral atölyesinde emay çalışmalarına başlamış, 1964 de bir atölye kurmuş, ilk ser-gisini 1965 de istanbul'da, ikinci serser-gisini

1966 da Bruxelles, Galeri Baron Steens'de açmış, ayrıca Bruxelles'deki L'art en Europe, sergisine katılmıştır. Bazı eserleri Belçika'da özel müzelerde ve kolleksiyonlarda bulun-maktadır. Her sanatçıya nasip olmayan sü-ratli bir inkişaf.

Reyhan Kunt'la sergisi vesilesiyle görüş-tük. Akademik bir resim öğretimi gördiği, emay çalışmalarına amatör bir me-rakla başladığı, ara sıra da, yağlı boya yap-tığı, emay'm fırın başında çalışmağı gerek-tiren zor ve güç bir iş olduğunu, yağlı boya çalışmalarını ihtiyarlığa sakladığını söyle-mektedir.

Takdirle seyrettiğimiz başarılı çalışma-larından dolayı Reyhan Kunt'u tebrik ederiz.

Z. S. EMAY TABLOLAR

SERGİSİ

Taksim Belediye sanat galerisinde Rey-han KUNT'un, bakır üzerine emay çalış-malarından meydana getirdiği sergi, büyük ilgi görüyor. Bilhassa, yabancı ziyaretçilerin takdirle izledikleri sergide, gerçekten çekici bir taraf var. Bayan Reyhan'ın, non figüratif ve bazen de figüratif sayabileceğimiz kompo-zisyonlarında, sanatçıyle emay tekniğin icap-larından ileri gelen bir terkip, cazip bir karı-şım meydana getirmektedir. Sanatçının bil-hassa renklerdeki başarısı övülmeğe değer. Seramik pano kompozisyonlarına ben-zemekle beraber, ondan teknik bakımından çok daha zor. Bakır üzerine emay çalışma-larında, sonuç ekseriya sanatçının ön düşün-celerine uygun olmamaktadır. Bunu biraz da ebru sanatına benzetmek yanlış olmaz.

Bakır üzerine önceden yapılan baröli-yeflerin ve figüratif çizgilerin üzerine toz halinde konan emay boyalar fırındaki yük-sek ısı tesiriyle karışarak veya sınırlı kala-rak binbir ton üzerinde verdiği renkler, ba-zen çok güzel ve şaşırtıcı sonuçlar vermek-tedir.

ret değil, ve bunlarla çözülmüyor. Toplum-da beliren ve gün geçtikçe artan güzel sa-natlar öğrenimi isteğini karşılayacak ted-birlerin alınması ve güzel sanatların geliş-mesi,-yayılarak halka ulaşması yolunda da-ha pek çok çaba sarfetmemiz gerekecektir. Meselâ, maliyeti belli bir miktarın üzerinde olan yapıların sanat eserleriyle süslenmesini zorunlu kılan bir kanunun artık çıkartıl-ması şart haline gelmiştir. Batı, ülkeleri bu yolda en iyi örnekleriyle gözlerimizin önün-dedir. Nasıl, insanlar süslenmek ihtiyacı du-yuyor, evlerinin içini güçleri ölçüsünde süs-lemeye uğraşıyorlarsa, yaşadığımız şehirle-rin görüntüsüyle de ilgilenmek aynı eğili-min bir gereğidir. Elbette ki, böyle bir ka-nun sanat faaliyetlerini yoğunlaştıracağın-dan, yetişen sanatçılara da geniş iş sahaları açacak ve güzel sanatların gelişmesine or-tam hazırlayacaktır.

Hüseyin Gezer konuşmasının son kıs-mında öğrencilere hitap ederek:

Evvelâ yuvamıza yeni gelenlerinize «hoş geldiniz» der, başarılarınızdan dolayı hepinizi kutlarım. Çok çetin bir geçitten geç-tiniz. Sizleri aramıza almaktan ne kadar memnunsak, dışarıda kalan arkadaşlarınız için de o kadar üzgünüz.

Bununla beraber, hiç kaygılanmayınız, bütün sıkışıklık, bütün yokluklara rağmen, Akademi, en iyi şekilde yetişmenizi

sağla-yacaktır. İmkânlar ve araçların noksanlığı, hocalarınızın fedakâr gayretleriyle gideril-mektedir.

Akademinin 85 yıllık geçmişi ve bir arada bulunan 4 sanat kolunun örülerek meydana getirdiği hava yurt ortamındaki kı-sırlığı etkisiz kılacak kadar olumlu, güçlü ve geliştiricidir. Bundan, yetişmenizde en büyük yardımı göreceksiniz.

Sizlerden beklediğimiz: Çalışmanız, şuurla, ne istediğinizi bilerek, iyi bir insan iyi bir yurttaş iyi bir sanatçı olabilmek için çalışmanızdır. Bunların hepsinin de şartı birdir: Doğuştan sahip olduğunuz fizik ve ruh yeteneklerinizi, onların en yüksek ve-rimi alacak şekilde geliştirmek...

Bunun da tek yolu, sağlam bir temele dayanan geniş bir kültür edinmek; mesleği-nizle ilgili bilgilerinizi bu fikir ortamı içine oturtmaktır. Ancak o zaman, Evreni, Dün-yayı, toplumu, ve en önemlisi, kendinizi ta-nıyacaksınız. Ancak o zaman, henüz yadır-gadığınız toplumda yer bulacak, saygı göre-ceksiniz. Çeşitli, hattâ bazen dolambaçlı yollardan iktisaden ulaşamayacağınız ölçüde güçlenmiş kişilerin yanında siz, ancak fikir ve ruh gücüyle ayakta kalacak, eziklikten kurtulacaksınız. Çünkü her şeye rağmen, in-sanda en büyük saygıyı uyandıran değer, bilgiyle beslenmiş, güçlenmiş bir kafa, bil-giyle incelmiş, yükselmiş bir ruhtur. Bu

de-ğerler, içinde yaşadığınız topluma yapabile-ceğiniz en faydalı katkılar niteliğindedir.

Toplumumuz, hele tarihî gelişiminin en kritik geçitlerinden birisini aşmağa çalıştığı şu devrede, bu değerlere, bu değerlerle ay-dınlık ve güçlü yurttaşlara her zamankinden-fazla muhtaçtır.

Özgürlük ortamı içinde tehlikeli akım-lar toplumu büyük ölçüde uğraştıracağa benziyor. Ancak bundan asla ürkmemek, ürkerek özgürlük düzenini zedeleme yönüne gitmemek gerektir.

Çünkü bunlar, aslında bir toplumun ge-çirmek zorunda olduğu gelişme merhalelerin-den birisinin tabiî şartlarıdır.

İnanıyoruz ki, toplumumuz bu geçitten de rahatlıkla, selâmetle sıyrılacaktır.

Özgürlük, sanat için, teneffüs edilen ha-va niteliğindedir. Onu yok edecek hiç bir çö-züm vclu sanatçıdan iltifat görmez.

Ne ortaçağın karanlıklarına çağıran imandan yoksun, mukaddesatçı görüş, ne de kişiyi inkâr eden onu bir dev makinenin küçük bir dişlisi halinde gören sert, aşırı doktrinler toplumumuza mutluluk getirecek çözüm yolları değildir. Her ikisi de doğal özgürlükleri ortadan kaldırdığı için doğaya karşıdır, demiştir.

Akademinin dertlerini bir kere daha dile getiren Hüseyin Gezer'in konuşması ha-zır bulunanları etkilemiştir.

Arkitekt'in

Kolleksiyonları

Referanslar

Benzer Belgeler

Dini esaslara dayalı devlet kurmak amacıyla gazeteci yazarlar Çetin Emeç, Turan Dursun ve İranlı Ali A kbar Gorbanı’nm öldürülmesi eyleminin de aralarında bulunduğu çok

Demek ki bi­ rinci dünya harbi sonunun en kara ve karanlık günlerinde Mustafa Kemal, kartal ruhlu Fikretin sakin ve ıssız âşiyanını ziyaretle ruhunu avundur-

kondurmaz, bu gibilere ihtiyar ha­ linde bile kendi elile hareminden şerbet getirmek zahmetini seve, seve ihtiyar ederdi. Büyük püs­ küllü büyük fesi

Yargıtay üyeliği Adliye Bakanlığı Ceza î&leri U- mum Müdürü Baha Arıkan'ın Yargı­ tay üyeliğine tayini yüksek tasdika iktiran etmiş ve yeni

Nazım Birimi: ……….. Şiiri oluşturan en küçük yapıya nazım birimi denir. En küçük nazım birimi beyittir Dört dizenin ya da iki beytin birleşmesiyle oluşan nazım

Resim, Heykel, Mimarlık ve Dekoratif sanatların ihtiva ettiği çeşitli ihtisas kollarında devam eden bir yıllık çalış- maların meyvelerini sanat sever halkımıza sunuyoruz..

d) Tarihî kale bu mevkide bulunmak- tadır; hâkim durumu turistik yönden çeki- cidir. e) Sanayii Nefise Mektebi adı ile Gü- zel Sanalar Akademisi'nin kurucusu ressam Osman Hamdi

Bilfen O kulları'nda başarılı öğrencilere burs olarak verilmesi kaydıyla bugüne kadar yayınlanan ve bundan sonra yayınlanacak tüm kitaplarından elde