• Sonuç bulunamadı

Saray ve Babıalinin içyüzü:"Şifahi maruzatına göre icabının icrası beyanile defterdar efendiye..."

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Saray ve Babıalinin içyüzü:"Şifahi maruzatına göre icabının icrası beyanile defterdar efendiye...""

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ

*— Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur

Tefrika No. 366

---------' --- '

“ Şifahî maruzatına göre icabının

icrası beyanile defterdar efendiye.. „

SARAY ve

Yazan: SULEYMAN KÂNI

Ahmet V efik pava mücessem hamiyet ve sadakat idi; milliyet­ perverdi. Nevi şahsına münhasır denilecek vasıfları haizdi; nefsin­ de iktidarı, cüreti, garabeti ce- meylemişti; sebatı inat derecesine varırdı. Hareketlerinde istibdada meyyal, hotpesent ve hotrey idi; hiç bir müşkül karşısında aciz göstermeği şanına lâyık görmezdi! Galatada cizvit mektebinde tah­ sil ettikten sonra Pariste tahsilini ikmal etmiş, İstanbula avdetinde hariciye nezaretine girerek büyük Reşit paşanın teveccühü sayesin- t de çabuk terakki eylemişti. Harici­ ye ve Babıâli memuriyetlerinde, eLçilliklerde, valilikte, nazırlıkta bulundu.

Fakat daima ikbal ve serveti istihkar etti. Her işte müfrit, mua­ melâtında tevazünsüz idi; sözle­ rinde mübalâğaya müptelâ idi.

Sevmediği adamları her hangi rütbede olurlarsa olsunlar galiza- ne tahkirden çekinmezdi. Bilhas­ sa bu gibilere karsı gösterdiği ki­ bir ve azamete payan olmazdı.

Bir defa hariciye müsteşarı Ar- tin paşaya eteğini bile öptürmek istememişti, buna lâyık değildir diye!..

Hoşlandığı kimselere ise toz

kondurmaz, bu gibilere ihtiyar ha­ linde bile kendi elile hareminden şerbet getirmek zahmetini seve, seve ihtiyar ederdi. Büyük püs­ küllü büyük fesi müdevver çehre­ sine mahabet verirdi. İş başında sert ve mütehevvir, fakat hanesi­ ne giden ahbabına karşı muamele­ si mülâyim idi. Tabiatini tecrübe edenler ahlâkile uzlaşırlardı.

Eski millî âdetlere riayet eder­ di. Haremine ferace ve çidik pa­ buç giydirirdi.

Hayatinin son sekiz senesini

her ay çıkmıyan maaşile Rumeli- hisarınm en yüksek bürcündeki aşı boyalı yedi, sekiz odalı ahşap hanesinde tekaüt ihtiyarile geçir­ mişti. Bu evin eşyası eski, hattâ minder örtüleri yamalı idi.

Paşanın fransızca, İngilizce,

arabî, farisî nefis eserlerle dolu büyük bir kütüphanesi vardı.

Dört yanı daima kitaplarla do­

lu bulunur, vaktini mütaleaya

hasrederdi. Ecnebiler kendisine prestiş ederlerdi. İstanbula gelen münevver bir ecnebi için Ahmet V efik paşayı yalısında ziyaret et­ memiş olmak pek büyük bir mah­ rumiyet idi.

O da bu ecnebileri alaturka, alâyişli ziyafetlerle izaz ederdi. Sofra takımları, tabakları gayet zarif ve musanna idi. Sofraya şa- _rap ta ilâve ettiği olurdtı.

Ahmet Vefik paşa İngiliz ve Fransız İlmî cemiyetlerile daimî münasebette bulunurdu; Fransız akademisinin muhabiri idi.

Ne ziynet evanisine yarar, ne kal­ dırıma konur!) ciiye tavsif eylerdi.

Paşanın garip hareket ve mua­ meleleri saymakla tükenmez:

Deavi nazırı iken bir gün esna­ fa ilâm ile borçlu bulunan rical­ den birini nezdine ceîbeder. Bu zat âdet üzere nezaret dairesine hayvanla gelir.

Ahmet Vefik efendi borçluyu odasında lâkırdı ile işgal eder; bu esnada hayvanını pazara gönde­ rip sattırır. Bedelinden borç mik­ tarını tutup artanını sahibinin eli­ ne verir!

Sadaret müsteşarı iken (1288- 1289) evraka bakmazdı.

— Ben mektupçu değilim. Va­ zifem sadnazam devletin mühim umuru hakkında benimle istişare eyleyince reyimi beyan etmektir!

Derdi.

Bir gün sadnazam tarafından üç, dört defa çağırılır; bıkar; son defasında gitmez; kapısını kilit­ ler; odasında oturur!

Bursa valisi iken tesis ettiği has­ taneye varidat tedariki için bir ti­ yatro yaptırmıştı.

Bu tiyatroda oynanılmak üzere Molyerin eserlerini kendisine mah­ sus eğlenceli ve musanna tarzda tercüme ve adapte etmişti. Tiyat­ ro kumpanyasının provalarında

bizzat hazır bulunur; kusurları

hazan baston ile de tashih eylerdi! Memurları, eşrafı tiyatroya ceb­ ren abone yazdırmıştı.

Naip Asım bey mesleki hasebi- le tiyatroya gidemiyeceğini baha­ ne ederek abone bedelini tediye etmemişti.

Bir sabah bakar ki arabalığının kapısı valinin emrile geceleyin du­ varla ördürülmüş, hayvanlar içe­ ride hapsolunmuş!

Atlarını mahkûm olacakları aç­ lıktan ve ölümden kurtarmak için Asım bey tiyatro abonman bede­ lini derhal tesviye eder.

Ahmet V efik paşa Bursada kira arabasile sokak, sokak dolaşır, arabacıyı ankastin çıkmaz sokak­ lara sokardı; araba durunca:

— Vali paşanın arabası durmak hiç olur mu?

Denilerek belediyeden hemen amele celbedilir, karşı gelen du­ var derhal yıkılırdı.

Bu suretle bir hayli çıkmaz so­ kaklar açılmıştı!

Bursada efelerin kıyafetlerine husumet ilân etmişti. O kıyafetle her kim şehre girse dizliklerini po­ lisler makasla keserlerdi!

Bir gün devirde gezerken bir köye uğrar, ücra bir yerde bulu­ nan bektaşi dergâhına gider, sual ve cevaba meydan kalmadan tek­ keyi yıktırır; buna sebep paşanın hu tekkenin eşkiyaya melce oldu­ ğunu Öğrenmesi idi.

Mütekaiden Bursada oturan

hasta ve zaruret içinde bir muta­ sarrıfın kırk beş aylığı tedahülde kalmıştı. Ahmet V efik paşa bu zavallının istihkakını bir türlü ver­ miyor, süründürüyordu. Sebebi de üfürükçü hocalara mutekit olan hareminin eline geçen paraları kocasını iyileştireceklerini zan­ nettikleri bu hocalara kaptırması idi. Adamcağız nihayet ölünce vali paşa hemen mütedahil maaşların vereseye taksim edilmek üzere seriye mahkemesine tevdiini vez­ nedara emretmişti.

Bir gün Bursa hükümet kona­ ğında zavallı bir adam huzuruna girerek pul parası olmadığı için arzuhal veremediğini, istediği ne ise ağızdan söyliyeceğini beyan eder. Paşa dinler; sonra herifce- ğize:

— Arkanı dön!

Diye emreder; adam döner; Ahmet V efik paşa ayağa kalkar; çekmecesinden bir parça tebeşir çıkarır; bununla adamın arkası­ na (maruzatı şifahiyesine göre icabının icrası beyanile defterdar efendiye) havalesini yazar!

•— Defterdar efendiye git! Emrini Verir. Adam defterdara giderek hal ve keyfiyeti anlatır.

Defterdar ceketin arkasında te­ beşirle yazılı havaleyi okur; işi

görür. (Arkası

var-Vefik paşa hakkında (baş aşa­ ğı kütüphane, dikenli yuvarlak} gibi vasıflar kullanılırdı.

Abdürrahman Şeref bey hoca­ mız (Ahmet Vefik paşa eyyame oymağı bilmez bir ferman dinle­ mez id i!) derdi.

Fuat pas.a da Ahmet Vefik pa- K,Si5el Arşivlerde İstanbul Belleği

r Taha Toros Arşivi

şayi (Ahmet Vefik efendi binek taşı cesametinde bir pırlantadır!

Referanslar

Benzer Belgeler

Eski Adliye Nazırlarından Darülfünun Hukuk Müderrisi merhum Mehmet Celalettin Bey ile merhume Emine Zekiye Hanımın kızları; Avukat merhum Yusuf Kenan Antel,

For intercity calls within Turkey first dial O’, then the area code, and then the local number.. Fener Mevkii 34149 Yeşilköy

«— Herkes, dedi, benim An­ kara radyosundan ayrıldığımı sanıyor. Halbuki ben radyodan

MBYÇ’sı sı- rasında baryum, bardak (burun kısmı açılı olarak kesişmiş olan ‘nosey bardak’ olması boynun eks- tra fleksiyonunu önler), tek yönlü pipet

Pek çok medresede olduğu gibi Sivas Gök Medrese’nin kitabelerinde de etkisini gösterdiğini şu şekilde ifade etmiştir: “Sivas’ta Buruciye, Çifte Minareli ve Gök Medrese

OSHA ve NIOSH, hastane sağlık ve güvenlik komitesi ekibinin temel çalışanı olarak işçi sağlığı ve iş güvenliği hekimi, hemşiresi, iş hijyenisti, enfeksiyon

Fakat eser ver­ mek için umumiyetle fazla zaman sarfetmediklerine göre pekâlâ vakit bulup bu meseleyi görüşlerince or­ taya koyabilirler. Söylemek, konuş­ mak,

ğunu anladığımız bu eserden sonra haşatı sâniih baban, ken­ disini ordu hizmetine vermiştir; zira süleyrrianiyenin baban ailesinden olan basan sâmih, bağdat