IRK VE ETNİSİTE ÇALIŞMALARI (TEMEL KAVRAMLAR)
• Ulusalcılık, kişinin kendi ulusunun üstün olduğuna inanmasıdır.
Ulusalcılar diğer uluslara karşı savunmacı bir tavrı benimser ve sınır dışından gelecek göçmenler nedeniyle oluşabilecek kültürel karışıma karşı çıkar. Ulus içinde baskın olan etnik grup, kendi karakterini ulusun genel normları olarak yansıtma eğilimi taşır (Ryan, 2012, s.150-151).
• Sömürgecilik, bir devletin başka bir devlet ya da topluluğu siyasi ve ekonomik açıdan egemenliği altına almasıdır. 15. y.y.’da Portekizliler tarafından başlatılan sömürgecilik faaliyetleri, 19.y.y.’da sanayileşme ile birlikte (Yeni hammadde sağlayacak topraklar elde etme düşüncesi) hız kazanmıştır. Batı’nın üstün ve medeni olduğu mitini içinde barındırmaktadır (Hall).
• Oryantalizm ise Doğu’nun sömürgeleştirilmesini destekleyen
düşünce biçimidir. Bu düşünce, Doğu/Batı karşıtlığı temelinde ve
Doğu’nun stereotipleştirilmesi aracılığıyla işlemektedir (Ryan,
2012, s.145).
• Avrupa’nın Doğu’nun geri kalmışlığı üzerine bilgi üretmesi ve hegemonya oluşturması olarak da ifade edilebilir.
• Avrupa’da Batı düşüncesi, Aydınlanma ile birlikte ortaya çıkmıştır. Avrupalı toplumlar gelişmiş, uygar olarak görülmüş ve coğrafi keşiflerle birlikte Avrupa dünyanın hakimi durumuna gelmiştir (Hall)
BATI’NIN SİYAHLARLA KARŞILAŞMASI:
• 16.y.y.’da Avrupalı tüccarlar ve Batı Afrika krallıkları arasındaki karşılaşma (kölelik)
• Afrika’nın Avrupa tarafından kolonileştirilmesi
• 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Üçüncü Dünya Ülkelerinden Avrupa ve Kuzey Amerika’ya yapılan göçler (Hall, 2017, s.309)
• Kölelik döneminde, Afrika doğadaki canavardır. Sömürgeleştirilirken Afrika’nın yamyam, derviş ve büyücülerin mekanı olduğuna dair imgeler yaygınlaştırılır. Kölelik, Afrikalıların yamyam, şeytana tapınan, vahşi ve şehvet düşkünü kişiler olduğu gerekçesiyle meşrulaştırılır. Siyahların zihinsel olarak geri olduğunu ifade eden biyolojik argümanlar ortaya atılır (Hall, 2017, s.313-314).
• Irkçı söylem ikili karşıtlıklar aracılığıyla yapılandırılır. Uygarlık (Beyazlık) ve vahşilik (Siyahlık) güçlü karşıtlıklardan biridir. Beyaz ırk, kibarlık, öğrenme, bilgi, akıl, gelişmiş kurumlar, duygusal ve cinsel yaşamda medeniyetin varlığıyla; siyah ırk ise içgüdüyle, akıldan çok duygunun ön planda tutulmasıyla, medeniyet eksikliğiyle, gelenek ve ritüellerin benimsenmesi ve sivil vatandaşlık kurumlarının eksikliğiyle ilişkilendirilir (Hall, 2017, s.314).
• Irksal saflık/temizlik ve ırklar arasında evlilik/melezlikten gelen kirlilik arasında bir ayrım yapılır (Hall, 2017, s.314).
• Farklılığın beden üzerinden temsili ırkçı söylemin yaygınlaştırılmasında etkili olur. Siyah insanlar doğaya indirgenir ve farklılık doğallaştırılır. Böylelikle değişime kapalı hale getirilir. Çünkü farklılık kültürel olduğu zaman değişim olanağı bulunur. Dolayısıyla doğallaştırma, farklılığı sabitlemek için kullanılan bir stratejidir.
• Örneğin 18. ve 19.y.y.’da kölelik-sahiplik ilişkisinin doğallaştırılmasına yönelik çeşitli temsiller yaygınlaştırılmıştır (Hall, 2017, s.316-317).
Beyazların oturması ve siyahların ayakta durması ya da beyaz
kadının ata binmesi ve siyah kölenin onu güneşten korumak için
arkasından şemsiyeyle koşması.
Asil vahşi imgeleri. Örneğin Tom Amcanın Kulübesi’ndeki Tom amca ya da sadık, evcil köle Mammy gibi iyi Hıristiyan kölelerin temsilleri.
Mutlu yerliler. Beyazları eğlendirmek için gün boyu şarkı söyleyen, dans eden ve şakalar yapan siyahlar.
• Kölelik döneminde beyaz köle sahibi, erkek siyah köleye çocuk gibi davranmıştır. Farklılığın çocuksulaştırma biçiminde ortaya çıkması, sembolik olarak erkeği hadım etmiştir. Beyazlar aynı zamanda siyahların cinsel arzularını ve başarılarını fantezi haline getirmiştir. Hem korkan hem de kıskanan beyazlar, siyahları kadınlara ve uygarlığa karşı bir tehdit olarak konumlandırmıştır (Hall, 2017, s.338).
• Dolayısıyla, yukarıda örneklendiği üzere ırkçı temsille ilgili önemli noktalardan biri de stereotip oluşturmaktır. Stereotip, kolaylıkla anımsanan ve kabul gören özellik olarak tanımlanabilir. Farklılık abartılır, basitleştirilir ve doğallaştırılır; böylelikle değişime kapatılır. Stereotip oluşturmak, kültürel düzenin korunmasının yegane yollarından birisidir.
Güç orantısızlıklarının olduğu yerlerde stereotipler ortaya çıkar.
• Siyahlar, genel olarak tembellikle, akılsızlıkla, hilekarlıkla, çocuksulukla, cinsel arzunun aşırılığıyla ya da iyi siyah imgesinde olduğu gibi ev sahibine sadakatle temsil edilir.
• Biyoloji onların kaderidir. Örneğin karikatürlerde siyahlar fiziksel farklılıklarına indirgenir; kalın dudak, kıvırcık saç, geniş yüz ve burunla tanımlanırlar.
AMERİKAN SİNEMASINDA IRKSAL FARKIN TEMSİLİ
• Hollywood beyazların egemenliğinde bir sinemadır. Filmlerin yan karakterleri ya da kötü kahramanları çoğunlukla siyahlardan oluşur.
• Resmi sinema teorisi uzun süre filmlerdeki ırkçılık konusunda sessiz kalmıştır. Örneğin Bir Ulusun Doğuşu filmindeki ırkçılığı ele almak yerine onu başyapıt statüsüne taşımıştır (Stam, 2014, s.280).
• 1950’lerin ilk yarısında Hollywood sinemasında ortaya çıkan beş
temel stereotip dikkati çekmiştir (Bogle’den akt. Hall, 2017, s.322).
Tom’lar (Her zaman aldatılan, işkence gören, kırbaçlanan, köle yapılan, aşağılanan ama beyaz sahiplerine karşı gelmeyen, acıya dayanıklı ve uysal “iyi zenciler”).
Eğlendiriciler (Hokkabaz, güvenilmez, çılgın, tembel, karpuz yemekten ya da çöplere ateş etmekten hoşlanan tavuk hırsızları).
Melezler (Kadınlar söz konusu olduğunda güzellikle ve egzotiklikle özdeşleştirilirler. İkiye bölünmüş ırksal mirasa sahiptirler. Beyaz kanları onları kabul edilebilir kılarken siyah kanları onları trajik bir sona mahkum eder).
Hizmetçiler (İri yarı, şişman, buyurgan, huysuz, ev halkına kendisini adamış, hırçın ve otoriter kadınlar)
Vahşi, cinselleştirilmiş figürler (Fiziksel olarak iri yarı, güçlü, şiddet
yanlısı, hain ve cinsel arzunun aşırılığıyla tanımlanan siyahlar). Siyah
gençlere dair günümüz filmlerinde de bu temsil biçiminin izlerine
rastlanmaktadır.
• 1950’lerden itibaren Amerikan sinemasında Sidney Poitier siyah imgesinin farklılaşmasını sağlamıştır. Orta sınıfa mensup, iyi eğitim almış, terbiyeli, ırkçılıkla savaşan erkekleri canlandıran Poitier, ırkların bütünleşmesini desteklemiştir. Aynı zamanda Hollywood’da yıldız ücreti almasına izin verilen nadir oyunculardan biri olmuştur.
Ancak bazı eleştirmenler Poitier’in beyazların standartlarına uyan bir siyah olduğunu ifade etmiş ve neredeyse cinsiyetsiz bir figür olarak sunulduğunun altını çizmiştir (Hall, 2017, s.324). Örneğin Poitier, Kader Bağlayınca (Stanley Kramer, 1958) filminde kelepçelendiği öfkeli beyaz bir bağnazla birlikte cezaevinden kaçan bir mahkumu canlandırmıştır. Beklenmeyen Misafir (Guess Who’s Coming to Dinner, Stanley Kramer, 1967) filminde ise siyahlara karşı önyargılı liberal bir çiftin kızlarının doktor sevgilisi rolünde yer almıştır.
• 1960’lı yıllarda siyah yurttaş hakları hareketiyle birlikte siyah kültürel kimliğinin temsili hususunda bir mücadele başlamıştır.
Siyahlar etik liberalizm çerçevesinde bütünleşmeci ideallerin
simgeleri olarak sunulmuştur. Topluma ve kendi vicdanlarına karşı
mücadele eden bireyler olarak değerlendirilmişlerdir (Pines, 2003,
569).
• 1970’li yıllarda siyah izleyicileri hedefleyen intikam filmleri çekilmiştir. Siyah kahramanların beyazlara karşı kazandığı zaferleri anlatan ve siyah seyirciler tarafından beğeniyle karşılaşılan bu filmlerde siyahlar ne iyi ne de kötü rollerde sunulmuştur. Bazı eleştirmenler, popüler stereotiplerin tersine çevrildiği bu filmleri siyah sömürüsü filmleri (blaxploitation) olarak adlandırmıştır.
• 1980’ler ve 1990’larda ise karışım filmleri çekilmiştir. Daha geniş izleyici kitlesine hitap eden (ağırlık olarak beyazlar) filmlerde siyah kimliğine dair çeşitli ifade biçimleri yer almıştır. Örneğin Eddie Murphy ve Whoopi Goldberg gibi Hollywood yıldızları piyasa için yumuşatılmış, evcilleştirilmiş rolleri canlandırmışlardır (Pines, 2013, s.574).
• Ayrıca siyahlar ana damar Amerikan sinemasında bağımsız film
yapımcıları olarak ortaya çıkmış, temsil sistemi genişlemiştir (Hall,
2017, s.331). Bu bağlamda Spike Lee’nin dönemin öne çıkan
bağımsız film yönetmeni olduğu söylenebilir.
• Spike Lee, çoğunlukla erkeklerle ilgili, siyah getto kültürünü anlatan, rap/hip-hop estetiği barındıran filmlerin yönetmenliğini üstlenmiştir.
• Do the Right Thing (Spike Lee, 1989): Siyah ve beyazların yaşadığı bir New York mahallesinde ırklar arasındaki ilişkiler anlatılır.
• Malcom X (Spike Lee, 1993): Afrika kökenli Amerikalı siyah lider Malcom X’in biyografisi konu alınır.
• Siyah aktörler filmlerde ve televizyonlarda daha çeşitli rollerde yer almaya başlamışlardır. Irksal temsil pratikleri bir mücadele alanına dönüşmüştür (Hall, 2017, s.331).
• 1980’ler ve 1990’larda öne çıkan bir diğer konu da “beyazlık çalışmaları”dır. Toni Morrison, bell hooks ve Richard Dyer gibi yazarlar tarafından yapılan bu çalışmalarda beyazlığın imlenmemiş, norm olarak sunulan statüsünün altı oyulmuştur. Beyazlıkla gelen ayrıcalıklara dikkat çekilmiştir. Örneğin Richard Dyer, beyaz olmayanlar için kullanılan renkli teriminin beyazların normatif ve renksiz olduğu söylemine hizmet ettiğini belirtmiştir. Sinemada ışıklandırmanın bile ırksal yansımaları olduğunu vurgulamıştır (Stam, 2014, s.287).
KAYNAKÇA
Ryan, Michael ve Lenos, Melissa (2014). Etnik Eleştiri. Film Çözümlemesine Giriş (E. S. Onat, Çev.).
Ankara: De Ki. 245- 252.
Hall, Stuart (2017). Başkasını Irksallaştırmak.
Temsil, Kültürel Temsiller ve Anlamlandırma Uygulamaları (İ. Dündar, Çev.). İstanbul: Pinhan.
292-331.
Ryan, Michael (2013). Etnik, Sömürgecilik Sonrası ve Ulusaşırı Eleştiri. Eleştiriye Giriş Edebiyat Sinema Kültür (E. S. Onat, Çev.). Ankara:
De Ki. 143-159.
Pines, Jim (2003). Amerikan Sinemasında Siyah Varlığı. (G. N. Smith, Ed.). Dünya Sinema Tarihi (A.
Fethi, Çev.). İstanbul: Kabalcı. 563-576.
Stam, Robert (2014). Çokkültürlülük, Irk ve Temsiliyet. Sinema Teorisine Giriş (S. Salman & Ç.
Asatekin, Çev.). İstanbul: Ayrıntı. 276-288.
Corrigan, T. (2008). Film Eleştirisi El Kitabı (A.
Gürata, Çev.). Ankara: Dipnot.