• Sonuç bulunamadı

YÜRÜYEN AÐAÇ. Mehmet ERDOÐAN

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "YÜRÜYEN AÐAÇ. Mehmet ERDOÐAN"

Copied!
112
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YÜRÜYEN AÐAÇ

(2)
(3)

YÜRÜYEN AÐAÇ

Mehmet ERDOÐAN

(4)

YÜRÜYEN AÐAÇ Gül Kokulu Fabl Serisi-2

Copyright © Muþtu Yayýnlarý, 2006

Bu kitaptaki metin ve resimlerin, tamamýnýn ya da bir kýsmýnýn, kitabý yayýmlayan þirketin önceden yazýlý izni olmaksýzýn elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayýt

sistemi ile çoðaltýlmasý, yayýmlanmasý ve depolanmasý yasaktýr.

Editör Osman KAPLAN Görsel Yönetmen Engin ÇÝFTÇÝ Akademik Ýnceleme

Muhittin KÜÇÜK, Dr. F. Muharrem YILDIZ Resimleyen

Lojistik Art Sanat Destek Evi Kapak

Barbaros YALÇIN Mizanpaj Hasan AYDIN

975-6031-59-XISBN

Basým Yeri ve Yýlý

Çaðlayan Matbaasý / ÝZMÝR Tel:(0232) 252 20 96 Nisan 2006

Genel Daðýtým Gökkuþaðý Pazarlama ve Daðýtým Alayköþkü Cad. Nu.:12Caðaloðlu/ÝSTANBUL

Tel:(0212) 519 39 33Faks:(0212) 519 39 01 Muþtu Yayýnlarý

Emniyet Mahallesi Huzur Sokak Nu.:5 34676Üsküdar/ÝSTANBUL Tel:(0216) 318 42 88Faks:(0216) 318 52 20

(5)

ÝÇÝNDEKÝLER

Kutlu Binek

5

Özürlü Çocuk

12

Kuru Direk

1

Örümcek Aðý

8

(6)

Manivela

16

Dereden Gelen Ses

22

Ýyileþen Yara

14

Sabi Nehri

19

(7)

Kutsi El

26

Gures

30

Onun Hürmetine

24

Kýsýr Keçi

28

(8)

Yürüyen Aðaç

36

Mevlâ Unutturur

40

Mendil

33

Emir Gelince

43

(9)

Nabiga

46

Saç Teli

52

Süreka

49

Sofra

55

(10)

Bereket

58

Ýki Melek

64

Kadeh

60

Konuþan Ölü

67

(11)

Kâbe

69

Bir Avuç Toprak

74

Ýstanbul

72

Zikreden Taþ

76

(12)

Sava Gölü

79

Mucize Kýlýç

85

Sancak

82

Yýkýlan Þerafeler

87

(13)

Sönen Ateþ

90

Kýbrýs

95

Dertli Mektup

93

(14)
(15)

KURU DÝREK

Kuru direkti adý, Uzun süre aðladý.

Neden mi anlatayým, Sohbete renk katayým:

Bir zamanlar peygamber;

(16)

Bu direðe yaslanýp, Ederdi halka hitap.

Sonra nasihat için, Yapýldý bir yer uygun.

Peygamber ondan sonra, Halka konuþtu orda.

Bir gün inilti sesi, Kapladý tüm mescidi.

Baktýlar ses direkten, Geliyordu gerçekten.

Peygamberimiz gitti, Direðe sual etti:

"Neden aðlarsýn, dedi, Nedir hüzün sebebi?"

Direk dedi: "Ayrýlýk, Ondandýr kalbim kýrýk.

Ýniltimin sebebi, Budur ey yüce Nebi."

(17)

Peygamberimiz ona, Dedi: "Hiç mahzun olma.

Sen istersen bahçene, Dikeyim seni yine.

Orada meyve verip, Ýnsanlara yedirip, Yaþa bir ömür boyu, Arzular mýsýn bunu?"

"Hayýr!" dedi o direk,

"Ýstemem böyle dilek, Ama dua et bana, Komþu olayým sana.

Cennette aðaç olup, Meyvemi halka sunup, Ebedi yaþayayým,

Budur bir tek muradým."

Peygamber dua etti,

(18)

Ardýndan ferman etti,

"Direk koyulsun, dedi.

Kürsünün tam altýna."

Bu lütuf yetti ona.

(19)

KUTLU BÝNEK

Bir binekti pek yavaþ, Gel de sen yollarý aþ.

Hareketsiz bir binek, Yorulur konsa sinek.

Ýþte böyle bir deve,

(20)

Yine berrak bir gündü, Kervan yola düzüldü.

Yol aldýlar bir süre, Yürüdüler çöllere.

Ama deve geride, Kalýyordu ha bire.

Efendimiz buyurdu,

"Bu kimin?" diye sordu.

"Falanýn hayvanýdýr, Yollarda kalanýdýr."

Çaðýrdý sahibini, Göstererek bineði:

"Bana bunu sat." dedi,

"Kaça?" diye ekledi.

Sahabi fiyat biçti, Zaten deðeri hiçti.

Nihayet sattý onu, Kurtulmuþtu en sonu.

(21)

Efendimiz deveye, Dua edip binince.

Deve birden hýz aldý, Kervan geride kaldý.

O'na dað taþ aþýrdý, Herkes buna þaþýrdý.

(22)

ÖRÜMCEK AÐI

Benim adým örümcek, Çok þeyim var diyecek:

Ýki dost hicretteydi, Çekilen tam çileydi.

(23)

Beraber Sevr daðýnda Girdiler maðaraya.

Nebi ve Ebubekir, Ýçerisi tam zifir.

Maðaraya girdiler, Dillerinde zikirler.

Ýþte tam bu sýrada, Ben belirdim orada.

Aðlar ördüm giriþe, Ýlmek attým peþ peþe.

Ve kendimi gizledim, Aðlarýmý gözledim.

Bir de yaný baþýmda, Güvercin yaptý yuva.

Ardýndan yumurtladý, Ve tablo tamamlandý.

Biraz sonra müþrikler,

(24)

Belli ki iki dostu, Aramýþlar gün boyu.

Dedi iz süren rehber:

"Ýkisi de beraber, Sevr daðýnda olmalý, Arayarak bulmalý.

Ýzler buraya kadar, Mutlaka yukardalar.

Yukarý yöneldiler, Maðaraya geldiler.

Manzarayý görünce,

"Aðlar var kalýn, ince, Bir de yanýnda yuva, Güvercin kuluçkada Çok sakince duruyor.

Burda olmalarý zor.

Eðer gelseler idi, Örümcek aðý neydi.

(25)

Ya yuvada güvercin, Bekliyor yavru için.

Baþka yere gidelim, Vakit kaybetmeyelim."

Diyerek ayrýldýlar, Hep ümitsiz kaldýlar.

Ýþte böyle kurtuldu, Nebi ve sadýk dostu.

Benim adým örümcek, Bunu duysun gelecek.

Mucize Allah'tandýr, Her biri bir destandýr.

(26)

ÖZÜRLÜ ÇOCUK

Hasta bir çocuk idi, Konuþmuyordu dili.

Akýl özürlü biri, Yaþýtlarýndan geri.

(27)

Annesi onu alýp, Efendimize varýp, Dedi: "Ya Resûlûllah, Çocuðumun hâli ah, Delilik hastalýðý, Kötüdür hem saðlýðý.

Bir dua et Ey Nebi, Görüyorsun hâlini."

Peygamberimiz ona, Edince o an dua,

Çocuk bir þeyler kustu, Biraz evvel sus pustu.

Þimdi konuþuyordu, Gülerek koþuyordu.

Yani akýllý oldu, Hastalýðý son buldu.

Annesi pek sevindi, Mutluluðu derindi.

Bu idi bir mucize,

(28)

ÝYÝLEÞEN YARA

O, Hübeyb Ýbn-i Yesaf, Yaman savaþýyordu.

Ordu dizilmiþ saf saf, Düþmaný vuruyordu.

(29)

Bir aralýk Hübeyb'in, Koluna kýlýç indi.

Bir yara ki pek derin, Acý içine sindi.

Hübeyb o hâlde geldi, Peygamberin yanýna.

Akan kaný bir seldi, Aktý çöl topraðýna.

Peygamberimiz onun, Yarasýný mesh etti.

Akýþý dindi kanýn, Bütün acýsý bitti.

Kolu iyi olmuþtu, Bir anda dua ile.

Ýlâcýný bulmuþtu,

Gelmekle Peygamber'e.

(30)

MANÝVELA

Hendek savaþý için, Hazýrlýk yapýlýrken.

Bir ýþýk için için, Kalplere huzur veren.

(31)

Medine etrafýnda Hendek kazan sahabi.

Uðrayýnca bir taþa, Gayret etti her biri.

Ama taþ oynamadý, Her bir balyoz vuruþta.

Sahabiler anladý, Bir esrar var bu iþte.

Haber verildi O'na, O gül yüzlü Nebi'ye.

"Vurduk ama boþuna, Bu taþ kýrýlmaz niye?"

Manivelayý aldý, Rasûlûllah ve vurdu.

Her taraf aydýnlandý, Kývýlcýmlar savruldu.

Peygamber Efendimiz Dedi: "Kisra'nýn yurdu.

Feth olacak biliniz, Saltanat bizim oldu."

(32)

Sonra bir daha vurdu, Manivelayý taþa.

Kývýlcýmlar savruldu, Iþýk saçtý etrafa.

Resûl Ekrem dedi:

"Roma saltanatý da Artýk bize verildi, Hamd ü sena Allah'a."

Yýllar geçti, her biri, Gerçek oldu bunlarýn.

O’nun nurlu sözleri, Iþýðýydý çaðlarýn.

(33)

SABE NEHRÝ

Akýyordu çaðlayarak, Kývrým kývrým aðlayarak.

Aðlamaya sebep nedir?

(34)

Sularýnda yýkananlar, Tertemiz oldum sananlar.

Onu çevirdiler puta, Batýl yolu tuta tuta.

O aslýnda masum nehir, Suyu hayat, deðil zehir.

Bazen suyu azalýrdý, Cýlýz bir dere olurdu.

Ýþte böyle kurak bir gün, Akýyordu yorgun, ölgün.

Birden suyu yükselmiþti, Sanki bereket gelmiþti.

Taþtý yataðýný aþtý,

Kendi buna cidden þaþtý.

Bilmiyordu ne olmuþtu, Suyu bereket bulmuþtu.

Neden mi? Elbet sebep var, Hakk'a kulsan rahmet hep var.

(35)

Ýþte böyle rahmet gelen,

Mekke'ye Muhammed(s.a.v) gelen.

O teþriftendi bu muþtu, Bu sebepten her þey coþtu.

Sabe de taþtý böylece, Çaðýldadý günlerce.

(36)

DEREDEN GELEN SES

Bir adam üzüntülü, Geldi Resûlûllaha.

Dedi: "Gönlümün gülü, Kýzým gitti Allah'a.

(37)

Bir derede boðuldu, Onu býraktým suya.

Bilmiyorum ne oldu, Tek çarem Hakk'a dua.

Ey Allah'ýn Resûlü, Kýzým içimde sýzým.

Ötmüyor kalp bülbülü, Söndü sanki yýldýzým."

Efendimiz "Gel!" dedi, Beraberce gittiler.

Buldular o dereyi, Adam hâlâ pür keder.

Efendimiz çaðýrdý,

"Ey kýz! Üzgündür baban.

Kalbini acý sardý, Gel istersen oradan."

Bir ses geldi dereden, Dedi: "Gelmek istemem, Böyle güzel bir yerden.

Hiç ayrýlmak istemem.

Ben onlardan þefkatli, Sonsuz kudreti olan.

Hem sonsuz merhametli,

(38)

O'NUN HÜRMETÝNE

Ýhtiyar bir kadýnýn, Biricik oðlu vardý.

Parçasýydý canýnýn, Oðulsuz ne yapardý.

(39)

Bir gün aniden bu genç, Öldü; yýkýldý kadýn.

Kalbinde bitti direnç, Dilde bini duanýn:

"Ya Rabbi senin için, Hicret ettim yurdumdan.

Kalbimde senin sevgin, Ruhumda sade Kur’ân.

Ama aciz biriyim, Bana yardýmcý yoktur.

Soldu biricik gülüm, Bu hâl kalbimde oktur.

Resûlün hürmetine, Baðýþla onu bana.

Görsün iþimi yine, Yalvarýyorum sana!"

O an dirildi ölü, Kalktý yattýðý yerden.

Kadýnýn dertli gönlü, Kurtuldu bin kederden.

(40)

KUTSÝ EL

Bir gün Resûlü Ekrem, Zeyd oðlu Kays isimli, Sahabiden muhterem, Zat'ý eliyle sevdi.

(41)

Adam o günden sonra, Oldukça yakýþýklý, Bir zat olmuþtu ama, Yüzü aydan ýþýklý.

Resûldür el sahibi, Mucize ise Hakk'ýn.

Ýmanla doldur kalbi, Onsuz olmaktan sakýn.

(42)

KISIR KEÇÝ

Bir gündü pek aydýnlýk, Ýki dost beraberce.

Hz. Muhammed ve Ebubekir es Sýddýk Vardý Ümmü Mabed'e.

(43)

Dedi Allah Resûlü:

"Bize ne sunacaksýn?"

Kadýn pek üzüntülü:

"Bir þeyim yok inanýn.

Bir kýsýr keçim vardýr, Yýllar var sütü kesik.

Varlýðým bu kadardýr, Ondandýr boynum eðik."

Peygamberimiz dedi:

"Getir keçiyi bize."

Kadýn onu getirdi, Keçi zayýf ve ince.

Peygamberimiz onun, Vücudunu mesh etti.

Oldu memesi dolgun, Mis gibi süt birikti.

Peygamberimiz saðdý, Sütü büyük bir kaba.

Ýki dost içti, kalktý, Süt doluydu kap hâlâ.

Oradan ayrýlýrken, Nur insan þöyle dedi:

"Deðil senin keçinden,

(44)

GURES

Efendimiz savaþta Deðildi hiç telâþta.

Astý kýlýcý dala, Güvenerek Allah'a.

(45)

Dinlenmek için yattý, Aðaç gölgelik yaptý.

Bir ara Gures adlý, Kâfir kýlýcý aldý.

Baðýrdý Peygamber'e:

"Ýþte düþtün elime.

Seni þimdi elimden, Kim kurtarýr düþün sen."

Peygamber doðrularak, Dedi sadece: "Allah!"

O an kâfir sýrtýna, Bir yumruk indi ama, Bu gaipten yumruktu, Vuran ortada yoktu.

Kýlýç kâfir elinden, Düþmüþtü yere birden.

Nebi kýlýcý aldý, Gures'se donup kaldý.

Dedi Nebi gür sesle:

(46)

Seni benim elimden, Kim kurtarýr düþün sen?"

Gures söyledi O'na:

"Yalvarýyorum sana.

Merhameti býrakma, Benim canýmý yakma."

Dedi Peygamberimiz

"Hadi affedildiniz."

O kavminin yanýna, Gidince sorup ona, Müþrikler dedi: "Niçin, Fýrsattý öldürmedin?"

O dedi: "Duysun herkes, Deðil bu his ve heves, Dünyanýn en iyisi, Merhamette zirvesi.

Bir zattýr O diyorum, Ben O'nu seviyorum."

(47)

MENDÝL

Benim adým beyaz mendil, Deðilim ne gül ne bülbül.

Ama bir þeyi bilirim,

(48)

"Ebu Hüreyre bir gün, Yanýna geldi Resûlün.

Dedi: "Unutkanlýðým var, Uçup gidiyor bilgiler.

Hafýzam pek zayýfladý, Var mý bu derdin ilâcý?"

Nebi: "Gel, otur." dedi, Ashaptan mendil istedi.

O mendili yere serdi, Dua edip nefes verdi.

Aldý gaybten; görünmez hiç, Bir þeyleri avuç avuç.

Mendil üstüne topladý, Sonra da onu katladý.

Ebu Hüreyre'ye verdi, O anda bitmiþti derdi.

Artýk unutkanlýk bitti, O hastalýk ondan gitti.

(49)

Ýþte o mendil bendim dost, Ne kilimim, ne de bir post.

Ama bir þeyi bilirim, O mucizeye þahidim.

Bunca yýldýr daim sustum, Bu gün burada konuþtum.

(50)

YÜRÜYEN AÐAÇ

Ben yürüyen aðacým, Bu isimdir baþ tacým.

Bu ismi nerden aldým, Durun bir anlatayým:

(51)

"Bir gün köylünün biri, Yoldan geçiyor idi.

Peygamberimiz ona, Sordu selâmdan sonra:

Dedi: "Yolun Nereye?"

Köylü dedi: "Evime."

Peygamberimiz dedi:

"Daha hayýrlý þeyi, Haber vereyim sana"

Köylü dedi: "De bana."

"Allah vardýr ve birdir, Eksiklikten beridir.

Ben O'nun Resûlûyüm, Hem de aciz kuluyum."

Köylü dedi: "Delil ne?

Bütün söylediðine?"

Peygamberimiz o an,

(52)

Bendeniz aciz kula, Dilimde zikir, dua.

"Gel dedi sen buraya, Þahitlik eyle bana."

Ben topraðý yararak, Kökümü çýkararak, Yürüdüm O'na doðru, Tamamen aþkla dolu.

Resûlü Ekrem sordu:

"Ben kimim söyle bunu?"

Ben dedim: "Peygambersin, Ýnsanlýða rehbersin."

Sonra dedi Peygamber:

"Yürü yerine git var."

Ben giderek yerime, Yer buldum köklerime.

Eski hâlimi aldým, Öylece orda kaldým.

(53)

Adam bunlarý gördü, Ama yüreði kördü.

Görmedi mucizeyi, Anlamadý gerçeði.

Yýllar sonra o adam, Ýman etti hem de tam.

Derin Müslüman oldu, Gerçek huzuru buldu.

(54)

MEVLÂ UNUTTURUR

Yine hicret günleri, Ýki dost düþtü yola.

Hüzünlüydü her biri, Dillerde vardý dua.

(55)

Epey yol almýþlardý, Çöl kumu sýcak derin.

Gölgeler solmuþlardý, Kalpte gölgeler serin.

Bir ara bir ses duydu, Ýki dost gerilerden.

Baktýlar bir müþrik bu, Yaklaþmýþtý sahiden.

Bir çobandý bu adam, Sevinmiþti o anda.

Dedi: "Bu fýrsattýr tam, Ödül var baþlarýna"

Haber vermeliyim ben, Mekke'de müþriklere.

Yakalasýnlar hemen, Ulaþsýnlar bu yere.

Doðru gitti Mekke'ye, Koyunlarýný alýp.

"Ödül çok!" diye diye, Nice hülyaya dalýp.

"Zengin olacaðým ben."

Diyordu yolda bütün.

Vardý Mekke'ye derken,

(56)

O dedi: "Ben ne için, Geldim Mekke'ye yahu."

Kahroldu için için, Hafýzasý hep durdu.

Unutmuþtu sebebi, Unuttururdu Allah.

Korudu habibini, La ilâhe illâllah.

(57)

EMÝR GELÝNCE

Allah’tan gelse emir, Kurt sayfayý kemirir;

Ýþte böyle bir olay, Hakk’a göre pek kolay, Vuku buldu Mekke’de,

(58)

Kâbe’nin duvarýna, Asýldý bir antlaþma.

Antlaþma müminlere Boykot yapýlmak üzre, Düzenlenmiþ yazýydý, Þeytan’ýn söz, sazýydý.

Antlaþmanýn baþýnda, Der: “Allah’ýn adýyla”

Muhammed çaðrýsýndan, Nebilik davasýndan Vazgeçinceye kadar, Onlarla iliþkiler Kesilsin birer birer, Müminler olsun heder.”

Her kabile altýna, Hýnçla atmýþtý imza.

Ýþte Peygamber bir gün, Dedi: “Kâbe’ye gidin.

Bakýn anlaþmanýza, Þaþarým, þaþmanýza.

(59)

Allah adýndan baþka Yazý yem oldu kurda.”

Gittiler ve baktýlar, O an þaþýp kaldýlar.

Anlaþmanýn metnini, Bir kurtçuk kemirmiþti.

Sadece Allah laf’zý, Kemrilmemiþ saðlamdý.

Ýþte böyledir bu hâl, Bunu duysun istikbal:

“Allah’tan gelse emir, Kurda dese ki kemir Kurt sayfayý kemirir Ýsterse olsun demir!

(60)

NABÝGA

Bir zaman Þair Nabiga, Gitmiþti Rasulullah’a.

(61)

Oturarak edep ile, Þiir okudu Rasul’e.

Dedi: “Þerefimiz göðe, Çýktý ama daha öte, Bir zirveyi kolluyoruz, Oraya ersek mutluyuz.”

Nebi sordu: “Gökten öte, Ýsteðin ermek nereye?”

Þair dedi: “Gökten öte, Ermek isteðim cennete”

Gülümsedi Nebi o an, Diledi Yüce Allah’tan, Dedi: “Aðzýn bozulmasýn, Ne güzel bir söz söyledin”

Ýþte bu dua sebebi,

(62)

Þairin aðzý saðlamdý, Yaþlansa da diþler tamdý.

Bir diþi çürüse þayet, Çýkardý biri nihayet.

(63)

SÜREKA

Hicret ah hicret yýlý, Herkes az çok acýlý.

Sýladan ayrýlmak zor,

(64)

Gün geldi Efendimiz, Der ki: “Biz de gideriz.

Ebubekir’le birlik, Hicrette vardýr dirlik.”

Ve çýkarlar hicrete, Bu iki dost birlikte.

Varýrlar Sevr Daðý’na, Bir küçük maðaraya.

Tam da iþte bu anda, Ýz sürücü Süreka.

Onlarý görür orda, Pek sevinir o anda.

Hemen geriye dönüp, Herkese haber verip Ýki dostu beraber, Yakalatmayý ister.

Atý sanki vakumda, Batar depreþir kumda.

(65)

Uðraþýr kurtulmaya, Fakat kurtuluþ hülya.

At daha da batýyor, Kalkýyor yan yatýyor.

O anda aman diler, Süreka yardým ister.

Söz alýr Nur peygamber:

Gelenleri çevir!” der.

Süreka kabul eder, Zorluklar ondan gider.

Atý o an kurtulur, Kendi de huzur bulur.

Mekke’ye geri döner,

“O’nu görmedim ben!” der.

“Sevr tarafýnda yoktur, Arayýn, yerler çoktur.”

(66)

SAÇ TELÝ

Ben bir saç teliyim ama, Sahibim o Gül-i Rânâ.

O ay çehreli güzeldir, Dost sen þunu halka bildir:

(67)

“Bir zamanlar ben Halit’in, Sarýðýnda bir kýl idim.

Muhammed’in saçlarýndan, Almýþtý beni Kumandan.

Sonra sarýðýna taktý, Çok kez beni sevdi, baktý.

Hiç yanýndan ayýrmadý, Benden hiç ayrý kalmadý.

Hatta bir savaþta Halit, Sarýðýný etti zaid.

Onu aradý ve buldu, Ruhu o an huzur doldu.

Dediler: ‘Neyi aradýn, Düþmanýn içine daldýn.’

Dedi: ‘Aradýðým sarýk,

(68)

Niçin, dediler ‘Bu böyle, Ey Velid’in Oðlu söyle?’

Dedi: ‘Sarýðýmda bir kýl, Vardý siyah, pýrýl pýrýl.

Resûlûllahýn saç teli, Benim için cennet gülü.

Onun için koþtum hemen, Ondan asla ayrýlmam ben.

O kýl ile her savaþta, Zirveyi tuttum en baþta.

Zaferin týlsýmý ondan,

Uðrunda vazgeçtim candan.’

Ýþte görün ey dostlarým, Ben Halit’siz ne yaparým.

Benim kýymetimi bildi, Uðrumda her þeyi sildi.

Ben Resûlün saç teliyim, Aþýða huzur gülüyüm…

(69)

SOFRA

Benim adýmdýr sofra, Mucizeye þahidim.

Mucize Hakk’tan ama,

(70)

“Bir gün Resûlûllaha, Bir kötü kadýn geldi.

Aile efradýyla,

Peygamber yemekteydi.

Kadýn dedi Nebiye:

“Bana da bir lokma ver.”

Peygamber buyur, diye, Yiyecekten verdiler.

Kadýn dedi “Yok olmaz, Aðzýndaki lokmayý.

Ver ki doyayým biraz, Olsun misafir payý.”

Resûlûllah aðzýndan, Çýkararak lokmayý, Verdi yadýrgamadan, Kýrmadý o kadýný.

Kadýn onu yiyince, Birden deðiþiverdi.

Kötü kadýndý önce, Namuslu oluverdi.

(71)

O bölgede en iyi, Bir kadýndý o artýk.

Ýffetli ve þerefli, Oldu seçilmiþ varlýk.”

Benim adýmdýr sofra, Ben bunlara þahidim.

Sakýn þaþma sen buna, Pek Kudretli Sahibim.

(72)

BEREKET

Bir gün Resûlü Ekrem, Dua etti Enes’e.

Bereketli kýl Mevlâm, Mal, mülk evlât yönüyle.

(73)

Yýllar geçti bereket, Çoðaldý ailede.

Enes diyor: Kaç evlât, Gömdüm þu ellerimle.

Ýþte þunlar servetim, Benden zengini yoktur.

Bunlarý bana Rabbim, Lütfetti rýzkým çoktur.

Mucize gerçek oldu, Evlâtta, mal ve mülkte Kucaðým evim doldu, O duayla birlikte.

(74)

KADEH

Ben kadehim insanlar, Ama bir süt kadehi.

Dinleyin bir zamanlar, Olmuþ þu mucizeyi.

(75)

Bir gün süt ile dolu, Olarak bir sahabi.

Beni Nebi’ye sundu, O ýþýktan hanede.

Bir ara içeriye, Ebu Hüreyre girdi.

Selâm verdi Nebi’ye, Bir kenara oturdu.

Hem susuz hem de açtý.

Özlemle baktý bana.

Belli içinden geçti, Süt içmek kana kana.

Peygamber ona dedi:

“Suffe ehlini çaðýr.”

O topladý getirdi, Hepsini etti buyur.

Yüzden fazla idiler, Girdiler içeriye.

Hepsi sütten içtiler,

(76)

Ebu Hüreyre þaþkýn, Seyrediyordu hâli.

Açlýktan susuzluktan, Kalmamýþtý mecali.

En son Resûlü Ekrem, Ona dedi: “Sen de iç.

Alarak beni o dem, Yüreði doldu sevinç.

Ýçti doyuncaya dek, Nebi dedi: “Daha iç.”

Dedi: Süte kandým pek, Ýnan yer kalmadý hiç.”

Sonra aldý peygamber, Beni nurlu eline.

Afiyetle içtiler, Kalan sütü þükr ile.

Ýþte böyle ey dostlar, Ben süt dolu kadehim.

Ama bir bereket var, Nice insana yettim.

(77)

Bu Hakk’ýn rahmetinden, Bir ikramdýr þüphesiz.

Anlar bu sýrrý bilen, Þükreder sessiz sessiz.

--- Sallallahu aleyhi vesellem.

(Allah’ýn salât ve selâmý O’nun üzerine olsun.)

(78)

ÝKÝ MELEK

Benim adým Uhud Daðý, Yüreðimde var dert aðý.

Bu Uhud Savaþý’ndadýr, Bütün üzüntüm ondandýr.

(79)

Fakat bu gün ben sizlere, Anlatayým bir mucize.

Uhud Savaþýnda Peygamber,

“Zor durumda kaldý.” derler.

Fakat bunda vardý hikmet, Gelecek zafere iþaret.

Benim hikâyem bu deðil, Dinle kulak ver eðil.

“Uhud savaþý olurken, Müminler gayret solurken.

Ben gördüm ki iki melek, Dönüyordu felek felek.

Koruyordu Peygamberi, Her biri heybetli, iri.

Savaþtýlar hiç durmadan,

(80)

Ýþte hikâyem bu benim, Peygambere sonsuz sevgim.

Benim adým Uhud Daðý, Geliyor bir huzur çaðý.

Bunlarý anlatýn herkese, Vermesin þeytan vesvese.

Allah’týr inanmýþlara, Tek dost düþseler dara.

(81)

KONUÞAN ÖLÜ

Ýsmim Kays Ýbn-i Þemmas Yemame þehidiyim.

Benim için tutma yas,

(82)

Þehit olduðum gündü, Sahabeler toplandý.

Her biri pek üzgündü, Yürekleri pek yandý.

Mezarýmý kazdýlar, Gömeceklerdi beni.

Sanki tez avazdýlar, Taþýrken solgun teni.

Ýþte tam bu sýrada, Ben birden dile geldim.

O kutlu topluluða Þu söyledim gerçiði;

“Muhammed Resûlûllah, Ebubekir es Sýddik.

Ömer þehittir billah, Osman pür-nur, iyilik.”

Dedim ve sustum o an, Bu bir ders her insana.

Ýçmeliydi tüm cihan, Hak nuru kana kana.

Mucizeler böyledir, Haktan bir ulak gibi.

Rahmetten bir busedir, Ölümsüz þafak gibi…

(83)

KÂBE

Benim ismim Kâbe’dir, Allah’ýn evi Kâbe.

Nice sýrlar bendedir,

(84)

“Bir gün Efendimizle, Hamza yanýmda idi.

Konuþulan mesele, Cebraille ilgili.

Hazreti Hamza dedi:

‘Ya Resûlûllah göster.

Bir defa Cebraili, Gözlerime gelsin fer.’

Efendimiz buyurdu:

‘Dayanamazsýn Hamza.

O, ýsrar ediyordu, Ulaþtýðýndan naza.’

‘Bir kez olsun göreyim.’

Dedi: ‘Korkmam inan ki.

Ýklimine gireyim, Dua buyur Ey Nebi.’

Peki, dedi peygamber, Perde çekildi gözden.

Hamza da kalmadý fer, Bitti tükendi özden.

(85)

Cebrail’in heybeti, Onu tüketti o an.

Hamza çaresiz dedi, Yeter kalmadý derman.

O an görüntü bitti, Hamza baygýn, periþan.

Nebi tebessüm etti, Sonsuz Nur’du ýþýyan.

Benim ismimdir Kâbe, Ben olaya tanýðým.

Mucize nurdur kalbe, Birlik benim çeraðým.”

(86)

ÝSTANBUL

Benim adým Ýstanbul, Pek güzel bir þehirim.

Görmek istiyor her kul, Seyre hazýr her yerim..

(87)

Benim en güzel yönüm, Müjdesi peygamberin.

Zikriyle geçer günüm, O güzide haberin.

Bir gün buyurdu Nebi:

“Ýstanbul fetholacak.

Ne güzeldir Fatih’i, Askerleri de gökçek.”

Gün geldi fethedildim, Fatihim Sultan Mehmet.

Onda irfan ve ilim, Onda aþk ve merhamet.

Ordusu da tertemiz, Sanki ýþýktan bütün.

Býraktýlar nurlu iz, Ruhuma bayram düðün.

Beni mutlu eden bu, Anýlmak kutsi dilde.

Þu an bile doðrusu,

(88)

BÝR AVUÇ TOPRAK

Ben bir avuç topraðým, Tek atýmlýk bir toprak.

Kâfire körlük, yýkým, Peygambere, yol, þafak

(89)

Ýþte böyle bir gündü, Ali vardý yatakta.

Peygamber pek üzgündü, Yola çýktý þafakta.

Kapýyý açtý derken, Derinden dua etti.

Beni alarak yerden, Kâfirlere fýrlattý.

Onu gözlüyorlardý, Evinin çevresinde.

Bir çýksa diyorlardý, Öldürmek hevesinde.

Ýþte o an ben çýktým, Nebi’nin avucundan.

Bütün gözleri yaktým, Mucizeler burcundan.

Bir avuçtum, on oldum, Her göze girdim o an.

Hedefimi tam buldum, Bunu anlasýn cihan.

Ben bir avuç topraðým, Tek atýmlýk bir toprak.

Kâfire körlük, yýkým,

(90)

ZÝKREDEN TAÞ

Bir kaya sordu taþa, Niçin suskunsun böyle.

Taþ dedi: “Geldi baþa, Bir olay farklý, þöyle:

(91)

Bir gün çölde dururken, Beni eline aldý.

Zikre baþladým birden, Ýnsanlar þaþtý kaldý.

O el Resûlûllahýn, Eliydi misk kokulu.

Hak Nebisi Allah’ýn, En güzel, salih kulu.

Ýþte o elde zikir,

Ettim coþkun bir hâlde.

Sonra da Ebubekir, Aldý beni eline.

Onun avucunda da, Zikrime devam ettim.

Ömer aldý sonunda, Ben devamlý zikrettim.

Ardýndan Osman aldý, Beni nurdan avcuna.

Bu nasýl garip hâldi, Ne oldu bilmem bana.

Zikrettim coþkun hâlde, Ali aldý ardýndan.

Hâlâ zikir var dilde,

(92)

En son Ebu Zer aldý, Beni nur avucuna.

Zikrim o kadar kaldý, Döndüm o an suskuna.

Ne bir söz, ne bir kelâm, Yine o eski taþtým.

Ne eksik ne fazla tam, Bu böyle oldu, þaþtým.”

Kaya dedi: “Bu olay, Belli ki bir mucize.

Bunu bilir su ve ay, Bu bir ikramdýr bize.

Dört halife elinde, Zikir etmiþsin belli.

Bir iþaret dilinde, Naðme olmuþ bin telli.

Ebu Zer’e gelince, Halifelik geçmemiþ.

Bunda nükte var ince, Mânâsý büyük, geniþ…”

(93)

SAVA GÖLÜ

Bir göldü ismi Sava, Suyu kaynak hayata Çöl kuþlarý aðaçlar,

(94)

Gölden faydalanýrdý, Gören sofra sanýrdý.

Bazýlarýna göre, Göl idi bir ilâhe Bu gölde yýkananlar, Temiz oldum sananlar Sanki tapardý göle, Bu yýllar sürmüþ böyle.

Bir gün göl çöle döndü, Suyu çekildi, söndü.

Kurudu çoraklaþtý, Ýnsanlar buna þaþtý.

Aslýnda bu kuruma, Bir günde dönmek kuma.

Bir rahmetin geliþi, Þâd olacak her kiþi.

(95)

Mekke’de doðan kaynak, Akacak, çaðlayacak.

O kaynak Sonsuz Nur’dur, Gönüllere huzurdur.

Hz. Muhammed’dir Ýmzasý þahadettir.

--- Sallallahu aleyhi vesellem.

(Allah’ýn salât ve selâmý O’nun üzerine olsun.)

(96)

SANCAK

Peygamberimiz dedi:

“Yarýn sancaðý öyle, Birine veririm ki, Lâyýk Hak sevgisine.

(97)

O Allah’ý seviyor, Sever Allah da Onu.”

Sahabi coþkun diyor:

“Keþke ben olsaydým bu.”

O ertesi gün sordu,

“Ali nerede?” dedi.

Ey Allah’ýn Resûlü, Evinde hasta Ali.

Peygamberimiz gitti, Evine bu yiðidin.

Fakat hastaydý Ali, Hâlsiz, solgun ve bitkin.

Dua etti Peygamber, Dedi: “Haydi kalk Ali.”

Geldi vücuduna fer, Hastalýðý tam geçti.

Dedi: “Ya Ali bu gün, Þu sancaðý al ve git.

Fethet Hayber’i bütün,

(98)

Ali aldý sancaðý, Geçti ordu baþýna.

Vardý aþýp sahrayý, Fitnenin kal’asýna.

Ama Hayber kal’asý, Oldukça donanýmlý.

Saðlam suru, kapýsý, Askerleri çalýmlý.

Hazreti Ali birden Kapýyý tutup aldý.

Yere savurduðu an, Ordu içeri daldý.

Hayber fethedilmiþti, Ordu sevinçli, mutlu.

O gün gerçekleþmiþti, Peygamberden bir muþtu.

Kýrk sahabi birleþti, Kapýyý kaldýrmaya.

Gerçekten zorlu iþti, Mümkün olmadý asla.

(99)

MUCÝZE KILIÇ

Savaþ pek amansýzdý, Silahsýzdý Ukkaþe.

Saldýrýlar ansýzdý,

(100)

Ukkaþe keder ile, Vardý Resûlûllaha.

Rengi dönmüþtü küle, Hâlini sundu O’na.

“Kýlýcým yok ey Nebi, Savaþtan uzak kaldým.

Gör hüzünlü hâlimi,

Ben durmaktan bunaldým.”

Nebi dedi: “Yok telâþ, Bir deðnek aldý yerden.

Al bunu git ve savaþ, Geç ana, yâr ve serden.”

Ukkaþe aldý onu, Yürüdü savaþmaya.

Bir kýlýç olduðunu, Görünce þaþtý ama.

Savaþtý akþama dek, O mucize kýlýçla.

Savaþsaydý haþre dek, Gücü yeterdi daha.

(101)

YIKILAN ÞEREFELER

Kisra’nýn sarayýnda, On dört þerefe vardý.

Sarayýn eyvanýnda,

(102)

Ýpiri gövdeleri, Dev gibiydi boylarý.

Kavuþamazdý biri, Sarsa onu kollarý.

Bir gün sarsýntý oldu, Yýkýldý þerefeler.

Sanki saltanat soldu, Bunu yazmýþtý kader.

Zelzele deðildi bu, Sarsýntý saraydaydý.

Kâhinlerse diyordu:

“Buna sebep bir aydý.

Doðmuþ olan bir nurdu, Mekke beldelerinde.

Geleceðe bir muþtu, Þahadet dillerinde.

Ýþte iþte sebep bu, Yýkýldý þerefeler.”

Kisra’nýn benzi soldu, Onu kapladý keder,

(103)

Ancak teselli þuydu Benim zamanýmda mý Gelecek bir belâ bu, Bir baþka Kisrada mý?

Dediler: “Senin deðil Daha sonrasý belki.”

Sevindi o an sefil, Belli ki dünya derdi.

(104)

SÖNEN ATEÞ

Mecusi ülkesinde, Bir ateþti hep yanan.

Þenliklerin hepsinde, Ona sunulur kurban.

(105)

Yýllar yýlý yanmýþtý, Sönmemiþti bu ateþ.

Nice insan kanmýþtý, Olup þeytana kardeþ.

Ona taptýlar bütün, Allah’ý unutarak.

Zannettiler pek üstün, Ateþte var büyük fark.

Hâlbuki o bir mahluk, Su dökülünce sönen.

Nasýl olacak Halýk, Yanarak küle dönen.

Neyse iþte bu ateþ, Bir gün söndü bir anda.

Mecusilerde telâþ, Ve endiþe dört yanda.

Bir nur doðdu Mekke’de, Güneþe taç giydiren.

Hakk’a kul olan sade,

(106)

Ýþte Onun nurundan, Bu ateþ de sönmüþtü.

Müminlere Allah’tan, Bu idi sönmez muþtu.

Bir gün geldi bu muþtu, Yürek yürek büyüdü.

Herkes Ýslâma koþtu, Nur dünyayý bürüdü.

(107)

DERTLÝ MEKTUP

Ben parçalanan mektup, Kisra’nýn ellerinde.

Hiddetle beni yýrtýp,

(108)

Ýþte o an kaderde, O ve ülkesi için.

Yazmýþtý melekler de,

“Adý, þaný silinsin!”

Halife oldu Ömer, Ýran’ý fethederek.

Saltanatý yerle bir, Etti “Allah” diyerek.

Evet Allah büyüktü, Allah’tý ulu olan.

Peygambere hakaret, Hakk’a kötülük inan.

Ben parçalanan mektup, Size sundum kendimi.

Nebi’ye aþýk olup,

Dert görmemek elde mi?

(109)

KIBRIS

Benim adým Kýbrýs’týr, Akdeniz’de bir ada.

Tuttuðum ise yastýr,

(110)

Neden mi anlatayým, Aðlayýþ inleyiþim.

Dinle de nur katayým, Kalbine ey kardeþim:

“Bir gün Resûlü Ekrem, Ümmü Haram isimli.

Muhterem Halasýnýn Bir zatýn evindeydi.

Uyuyordu uyandý, Yüzünde bir tebessüm.

Sanki ýþýklar yandý, Dedi: “Bir rüya gördüm.

Ümmetim hükümdarlar Gibi tahtlar üstünde.

Cihada gidiyorlar, Bu âlem denizinde.”

Ümm ü Haram dedi ki,

“Dua et ki bana da Ey Nur çehreli Nebî, Ben olayým onlarla.”

(111)

Dua etti peygamber,

“Beraber olacaksýn!”

Yüzünde açtý güller, Pek mutlu oldu kadýn.

Nebî’nin vefatýndan Yýllar sonra gün geldi.

Bir evlâd-ý fatihan, Ta Kýbrýs’a yöneldi.

Bir ordu hazýrlandý, Ýçinde Ümmü Haram.

Gerçi epey yaþlandý, Lakin ona deðil gam.

Ordu ile birlikte Kýbrýs’ta savaþ verdi.

Zirveye þehitlikte, Ümmü Haram da erdi.

Ýþte þimdi o bende, Yatýyor ey Türkoðlu.

Ýncelik olsun sende,

(112)

Gel onu ziyaret et,

Her mevsim, nisan, kasým.

Unutmaktýr ihanet, Ondandýr aðlayýþým.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunun üzerine leylek, yaban kazý, kýr- langýç ve ördek turna balýðýný serbest býrak- mýþlar.. Sonra

Yavru torik buna çok üzüldü. Hâlbuki on- lara yardým etmeyi ne

Otobüslerin, vagonların pencere doğramaları, süsleri, televizyon antenleri, yağmurlama tesisle- rinin boruları, ev ve büro eşyalarının çeşitli parçaları.... Ancak

ça ğdaşlığına, demokrasiye, halkların kardeşliğine, eşitliğe, özgürlüğe ve bir arada yaşama kültürüne yapılan bir saldırı olarak gören TMMOB, bu yıl da

Bergama Ovacık Çamköy’de ‘siyanür liçi’ yöntemiyle çalışan altın madeninin yargı kararlarına rağmen işletilmesini eleştirdiği için Koza Altın İşletmeleri

Belki en iþe yaramaz gibi görünen en güzel tada sahiptir, kim bilir, diye cevapladý onlarýn sorusunu.. Meyveler bu cevabý

Onlara ceplerinden çıkan bu paranın hesabını sormak gibi bir davranışta bulundukları için teşekkür etmek gerekir.. Bu paraların ne olduğunu aynı gazeteye

tahlillerini, insanların iç dünyalarını kemiren duyguları sergilemesine rağmen hak ettiği üne kavuşamamıştır. Hikâye ve tiyatro dallarında da sayıca hayli kabarık