• Sonuç bulunamadı

İslam Medeniyeti Tarihi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İslam Medeniyeti Tarihi"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İslam Medeniyeti Tarihi

(2)

•  

• GİRİŞ: MEDENİYET KAVRAMI

• Medeniyet Üzerine

• Medeniyet kelimesi, bir yerde yerleşme, ikamet etme anlamına gelen Arapça "me-de-ne"

kökünden türetilmiştir. Kentleşme ile sıkı sıkıya bağlı olan medeniyet, "medine" (şehir) kelimesi ile yakından alakalıdır. "Medenî"; şehirli, şehre ait, şehre özgü; medeniyet ise

şehirlilik, yerleşik hayat, iyi ve rahat yaşama anlamına gelir. İslam medeniyetinin filizlendiği zeminin, muhitin, merkezin adı da şehir anlamındaki Medine'dir. Batı dillerinde medeniyet kelimesinin karşılığı civilisationdur. Bu kavram kent demek olan "civitas" ve kentli

anlamındaki civilic kelimeleri ile bağlantılıdır. Türkçede, ilk yerleşik hayata geçen Türk boyu olan Uygurlara atfen türetilen uygarlık kavramı da aynı anlamda kullanılmaktadır.

• Medeniyet, en genel anlamda, insanların bir nesilden diğerine aktardığı yapıp-etmelerin toplamıdır. Bunlar, siyasal, sosyal, ekonomik faaliyetler ve kurumlar; yazının, matbaanın icadı gibi buluşlar olabileceği gibi; hoşgörü, güven gibi değerler ve kavramlar da olabilir.

Medeniyet kelimesi zamanla bu hayatın ortaya çıkardığı anlayış, düşünce, maddi ve

manevi kültürü sembolize eden bir kavram olarak kullanılmaya başlamıştır.

(3)

• Arapçada medeniyet kavramını ifade etmek üzere umran ve hadâret kelimeleri de

kullanılmaktadır. Umrân, ilerleme, refah ve mutluluk, bayındırlık, bayındırlaşma demektir.

İmar (bir yeri mamur kılmak, şenlendirmek, mamur bulmak, bayındır hale getirmek),

imâret (bayındırlık), ma'mûre (bayındır, şenlikli yer, şehir, kasaba) kelimeleri de aynı kökten türemişlerdir. Hadâret kelimesi de şehirde ikamet etmek, şehirli olmak, medenî olmak,

medeniyet gibi anlamlara gelir. Bedâvet kelimesinin karşıtıdır. Şehirde yaşayanı, şehirliyi belirtmek üzere bedevînin zıttı olarak hadarî kullanılır. Dolayısıyla Hadarî ve medenî kavramları eşanlamlı olarak kullanılmaktadır.

• Medeniyetle doğrudan alakalı bir kavram, kültürdür. Kültür, insanı diğer canlılardan ayıran yaşama tarzı, insana özgü bilgi, inanç ve davranışlar bütünü ile bu bütünün parçası olan maddi nesnelerdir. Toplumsal hayatın dil, düşünce, gelenek, semboller, işaret sistemleri, kurumlar, kanunlar, aletler, teknikler, sanat eserleri gibi her türlü maddi ve manevi

ürünlerdir. Kant, medeniyet ve kültürü birbirinden ayırmanın imkansız olduğunu söyler.

(4)

• Genelde, bazı bakımlardan daha gelişmiş olan kültürleri diğerlerinden

ayırmak için medeniyet kavramı kullanılmaktadır. Medeniyetleri, bu düzeye gelememiş diğer kültürlerden ayıran bazı temel özellikler şunlardır: 1.

yazının kullanılması, 2. kentleşme, 3. siyasal ve toplumsal teşkilatlanma, 4.

ekonomik alanda işbölümü, 5. uzmanlaşmanın artması. Bu hususlar aslında birbirine bağlı, birbirini içeren ve gerektiren özelliklerdir. Yazı, kazanılan

deneyimlerin, birikimlerin, değerlerin ve bilgilerin sonraki kuşaklara aktarılması ve toplumsal teşkilatlanmanın yaygın ve etkin bir biçimde

gerçekleşmesi için önemlidir. Şu halde, medeniyetleri bir yönüyle, yaygın

olarak yazının kullanıldığı, kentlerin ortaya çıktığı, siyasî teşkilatlanmanın

bulunduğu, ekonominin geliştiği kültürler olarak tanımlayabiliriz.

(5)

• Medeniyetlerin Doğuşunda Etkili Olan Faktörler

• 1. Coğrafya: Coğrafyanın sunduğu avantajlar medeniyetlerin doğuşuna olumlu katkılar sağlar. Coğrafya, başta insan olmak üzere canlıların hayatiyetlerini kolaylıkla

sürdürebilecekleri iklimde, işlenebilir ve hakimiyet altında tutulabilir/alınabilir olmalıdır.

Kolay veya çok zor coğrafyalar medeniyetin doğuşuna, uyanışına müsait değildir. Kadim medeniyetlerin Mezopotamya ve Mısır gibi uygun coğrafyalarda çıktığı bilinmektedir.

• 2. İnsan unsuru: Bilinçli, üretici, girişimci bir grup elit var olmalıdır.

• 3. Toplum: İnsan unsurunun, yani elitlerin ürettiklerini kabul eden ve gönüllü olarak destekleyen bir toplum bulunmalıdır.

• 2. Ekonomik şartlar: Temel biyolojik ihtiyaçlar olan su ve yiyecek kaynaklarının temin edilip kontrol altına alınması düzenli kurumların oluşturulması intaç eder. Bunlar sağlanmadan barbarlıktan medeniyete geçilemez. Bunun yanısıra, üretim, tüketim ve ticaret de

medeniyetlerin gelişmesinde önemli faktördür.

(6)

• 3. Yer değiştirme/göç/hicret: Tanıdığımız hemen tüm medeniyetler, göçlerden sonra kurulmuştur.

Tarih boyunca hicret, yeni medeniyeti, ilerlemeyi meydana getiren en büyük faktörlerden biri olmuştur. İslam medeniyeti açısından da bu böyledir. Yeni sistem, hicretten sonra uygulama, yayılma ve gelişme alanı bulmuştur. Mekke'nin fethi, putların temizlenmesi açısından, bi'set, İslam'ın doğuşu açısından önemli olduğu halde, hicret, takvim başlangıcı kabul edilmiştir.

Anadolu'daki Türk-İslam medeniyeti ve Amerika medeniyeti de göç faktörünün başka örnekleridir.

• 4. Şehirleşme: Medeniyet şehir hayatında ortaya çıkmaktadır. Ancak medeni olma, şehirli olma, yalnızca şehirde yaşama şeklinde olmasa da, medeni olmak, şehir yerleşimi aşamasına ulaşmış olmayı gerektirmektedir. Kan bağını aşan bir birlik ve dayanışma ancak şehir toplumunda oluşur.

Şehir hayatında kamu bilinci kuvvetlidir. Bireylerin kendi medeniyetlerini oluşturan rasyonel

inancın ve o inanç çerçevesinde kendi hayat biçimlerini oluşturan kültürün evrensel üstünlüğünden

emin olma, tarihte bütün şehir medeniyetlerinde görülen ortak bir niteliktir. Bu güven olmaksızın

bireylerin bütün ruh enerjilerini seferber ederek yüksek kültür eserleri yaratması düşünülemez.

(7)

• 5. Bu gerekli şartlara ek olarak diğer faktörler:

• Yüceltilen, yaşamın parçası haline getirilen değerler sistemi; siyasal sistem, dil, hukuk sistemi, eğitim, ihtiyaçlar, medeniyeyin ürünlerinin, mirasının bir sonraki nesle aktarılması, savunma ve saldırı,

medeniyetlerin karşılıklı etkileşimleri vs. son derece önemli ve etkili

faktörlerdir.

(8)

• Medeniyetlerin Yıkılışında Etkili Olan Faktörler

• Medeniyetler canlı ve dinamiktirler; yükselirler, düşerler; bölünürler, birleşirler ve yıkılabilirler. Bir medeniyetin gerilemesinde ve

yıkılmasında etkili olan bazı faktörler şunlardır:

• 1. Jeolojik/doğal afetler (sel, deprem, yangın gibi),

• 2. Ekolojik dengenin bozulması; ciddi iklim değişiklikleri,

• 3. Bulaşıcı ve salgın hastalıklar,

• 4. Enerji ve hammadde kaynaklarının tükenmesi,

(9)

• 5. Ticaret yollarının değişmesi sonucu bir ülkenin veya bölgenin ekonomik değerini/gücünü yitirmesi,

• 6. Fikrî ve ahlâkî hayatın bozulması,

• 7. Toplum bünyesinin zayıflaması (güven duygusunun sarsılması, karamsarlık, yılgınlık, korkaklık, bezginlik, eziklik vs),

• 8. Gelir dağılımının bozulması; zenginliğin adil olmayan bir şekilde belli ellerde toplanması,

• 9. Yabancı istilası,

• 10. Yeni neslin kendi uygarlığına sahip çıkmaması, zenginleştirmemesi,

ilerletememesi, hatta koruyamaması.

(10)

• İnsan; bireysel ve toplumsal düzeyde, biyolojik içgüdülerine yenik düşmezse, ahlak değerlerinden

sapmazsa, kaynakları ölçülü kullanırsa, tedbiri elden bırakmazsa, beklenmedik bir olay toplumu yıkmazsa, gelen nesil devraldığı mirasa sahip çıkarsa medeniyet hayatiyetini devam ettirir. Bir medeniyete ömür biçip zorunlu olarak çökeceğini iddia etmek döngüsel ve determinist bir anlayışın ürünüdür.

• Batıda medeniyetlerin doğuşu ve yıkılışı üzerine bazı görüşler ortaya konmuştur. Bunlardan biri Arnold Toynbee’nin (1889-1975) görüşüdür. Medeniyetlerin gelişmesi ve düşüşüyle ilgili çözümlemesine dayalı tarih felsefesi anlayışıyla tanınan Toynbee (12 ciltlik eseri: A Study of History: Tarih Üzerine bir inceleme 1934-1961) insanlık tarihindeki 26 uygarlığın yükseliş ve düşüşünü inceler. Ona göre medeniyetler seçkin önderlerden oluşanların yönetiminde çeşitli engelleri başarıyla aşarak yükselirler. Toynbee, tarihin manevi etkenler tarafından biçimlendirildiğini ileri sürer. Gerek doğal ve gerekse beşerî çevreden gelen meydan okumaya yaratıcı seçkin azınlık uygun karşılığı verir. Toplum, meydan okumanın niteliğine göre kendi içinden bir seçkinler kümesini bir "toplumsal talim" ile harekete geçirir ve onun verdiği karşılığı taklit yoluyla benimser. Medeniyetlerin doğuş ve yükselişinde seçkin azınlıkların yaratıcılığına Toynbee büyük önem verir. Ancak medeniyet yalnız bu yaratıcı seçkinlerin eseri değildir. Seçkinler, çevrelerini saran insanlar tarafından gönüllü olarak benimsenmeli ve taklit edilmelidir.

(11)

• Medeniyet, maddi ve manevi olmak üzere iki yönlüdür. Schiller de insanın gelişmesinin iki yönlü olduğunu, ruhi, içsel ve kültürel gelişme ile; fiziki, dışsal ve teknik gelişmenin birbirini tamamlaması gerektiğini düşünür. İnsan maddi (makine imali gibi) ve manevi (şiir söylemek gibi) olmak üzere iki türlü eylemde bulunmaktadır. Bir yönden maddi, bir yönden de manevi eserler veren (mimarlık gibi) yönü de vardır. Sözgelişi Süleymaniye camii ve Eyfel kulesi hem manevi bir dinamiğin, hem de maddi imkanın ürünüdür. Bununla birlikte, ikisinin de, yani hem maddi ve hem de manevî kalkınmanın bir arada bulunması, yeğlenen bir durumdur. Bu noktada, teknolojiyi geliştirmek ve maddi kalkınmayı sağlamak için bir toplumun teknolojiyi yaratan, geliştiren ruha sahip olması son derece önemlidir. Bu ruha sahip olunmadığı zaman, yapılan iş, yani teknolojik ürün, bir ithalden, transferden, bir taklitten (belki de kötü bir

taklitten) ileri geçemez. Teknolojiyi geliştiren ruhun da, bir millet tarafından inancın, öz

değerlerin, öz dünya görüşünün, bilincin, idealin, amacın canlandırılmasıyla, dinamik hale

getirileceği unutulmamalıdır. Toplumu daha yukarıya böyle bir ruh taşıyabilir. Ancak böyle

bir ruh ithal edilemez; kendi bünyesinden canlanmak durumundadır.

(12)

• Medeni kişi, sadece uygarlığın ürettiği malzemelere sahip insan

değildir. Maddi ve teknolojik yaşam düzeyi alt seviyede de olsa, bir medeniyetin, teknolojik imkana sahip olan bir medeniyetten aşağıda bulunduğu söylenemez. Çünkü medeniyetin maddi ve teknolojik

ürünleri (makine, silah, buzdolabı vs.) vahşi birisinin emrine de

verilebilir. Böyle düşünüldüğünde, elbise, para, servet, yapı gibi

genelde bireylerin veya toplumun görünen, dışa yansıyan, yani dış

belirtilerine bakarak ve bunları ölçüt alarak medeniyet seviyesini

değerlendirmek her zaman doğru sonuca götürmez.

Referanslar

Benzer Belgeler

Health Risks Posed by Use of Di-2-Ethylhexyl Phthalate (DEHP) in PVC Medical Devices: A Critical Review.. Green R, Hauser R, Calafat AM, Weuve J, Schettler T, Ringer S, Huttner K,

Tespit edilen bazı başlıklar şöyledir: Giriş (medeniyet kavramı ve İslam medeniyetinin temel özellikleri, kaynakları), Sosyal hayat, Ekonomik hayat, Dini İlimler,

*Mehmet Bayraktar, İslam'da Bilim ve Teknoloji Tarihi, Ankara 1985 *Mehmet Özdemir, Endülüs Müslümanları, (İlim ve Kültür Tarihi), Ankara 1997; Endülüs

kurdukları zamanı içine alır. Bu dönemde İslam medeniyetine Arapların yanı sıra Farsların ve Türklerin de önemli katkıları olmuştur. Yüzyılın ortalarında

* Değerler sistemi medeniyetler arası ilişkilerde önemli rol üstlenir. Toplum öteki medeniyetlerden alacağı unsurlara değerler sisteminin bakış açısıyla karar

• Müslümanların mülkiyetindeki topraklar, öşür vergisine tabi oldukları için arâzî-yi öşriyye (öşür arazileri) olarak adlandırılmaktaydı. • Gayr-i

• İslâm medeniyetinin ekonomik alandaki ilkeleri esas olarak Kur’ân ve Sünnet etrafında şekillenmiştir..

Bu öğrencilerin aynı zamanda yaratıcılıklarını sosyal hayata da aktarmaları da beklenmektedir.Yaratıcılık sadece olmayan şeyleri ortaya çıkarmak değil var olanın