• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI"

Copied!
94
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN YAŞAM ANLAMI VE PSİKOLOJİK İYİ OLUŞLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

Yılmaz GİRGİN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ADANA / 2018

(2)

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN YAŞAM ANLAMI VE PSİKOLOJİK İYİ OLUŞLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

Yılmaz GİRGİN

Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Sabahattin ÇAM Jüri Üyesi: Prof. Dr. Meral ATICI

Jüri Üyesi: Doç. Dr. Zülal ERKAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ADANA / 2018

(3)

Bu çalışma, jürimiz tarafından Eğitim Bilimler Ana Bilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.

Başkan: Dr. Öğr. Üyesi Sabahattin ÇAM (Danışman)

Üye: Prof. Dr. Meral ATICI

Üye: Doç. Dr. Zülal ERKAN

ONAY

Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.

…/…/2018

Prof. Dr. H. Mahir FİSUNOĞLU Enstitü Müdürü

NOT: Bu tezde kullanılan ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.

(4)

Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Yazım Kurallarına uygun olarak hazırladığım bu tez çalışmasında;

 Tez içinde sunduğum verileri, bilgileri ve dokümanları akademik ve etik kurallar çerçevesinde elde ettiğimi,

 Tüm bilgi, belge, değerlendirme ve sonuçları bilimsel etik ve ahlak kurallarına uygun olarak sunduğumu,

 Tez çalışmasında yararlandığım eserlerin tümüne uygun atıfta bulunarak kaynak gösterdiğimi,

 Kullanılan verilerde ve ortaya çıkan sonuçlarda herhangi bir değişiklik yapmadığımı,

 Bu tezde sunduğum çalışmanın özgün olduğunu,

bildirir, aksi bir durumda aleyhime doğabilecek tüm hak kayıplarını kabullendiğimi beyan ederim. …. / …. / 2018

Yılmaz GİRGİN

(5)

ÖZET

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN YAŞAM ANLAMI VE PSİKOLOJİK İYİ OLUŞLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

Yılmaz GİRGİN

Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Sabahattin ÇAM

Temmuz 2018, 81 sayfa

Bu araştırmanın amacı üniversite öğrencilerinin yaşam anlamı ve boyutlarının psikolojik iyi olma ile arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Ayrıca çalışmada üniversite öğrencilerinin yaşam anlamı ve boyutları ile psikolojik iyi olma düzeylerinin yaş ve cinsiyet değişkenine göre farklılaşıp farklılaşmadığı belirlenmeye çalışılmıştır.

Araştırmanın örneklemini 2016-2017 eğitim-öğretim yılında Çukurova Üniversitesinde çeşitli bölümlerde okuyan 345 kadın ve 252 erkek olmak üzere toplam 597 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır.

Araştırmada veriler Steger, Frazier, Oishi ve Kaler (2006) tarafından geliştirilen, Akın ve Taş (2011 tarafından Türk kültürüne uyarlanan “Yaşam Anlamı Ölçeği” ve Ryff (1989a) tarafından geliştirilen ve Cenkseven (2004) tarafından Türkçe’ye uyarlanan

“Psikolojik İyi Olma Ölçeği” ile toplanmıştır.

Araştırmada verilerin analizi SPSS 22.0 paket programı kullanılarak yapılmıştır.

Araştırmada puanları karşılaştırılacak gruplar için elde edilen ölçümler normallik sayıltısını karşılamadığından analizler Non-Parametrik testlerden Kruskal Wallis-H testi, Mann Whitney U testi ve Spearman Sıra Farkları Korelasyon Kat sayısı teknikleri ile yapılmıştır.

Araştırma sonucunda üniversite öğrencilerinin yaşam anlamı, mevcut anlam ve aranan anlam ile psikolojik iyi olma arasında pozitif yönde anlamlı düzeyde ilişki olduğu bulunmuştur. Yaşam anlamı ve alt boyutları ile psikolojik iyi olma düzeylerinin yaşa göre anlamlı düzeyde farklılaştığı sonucuna da ulaşılmıştır. Bu sonuçların yanı sıra kadınların psikolojik iyi olma düzeylerinin erkek öğrencilere göre istatiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur..

Araştırma sonuçları alanyazında yer alan araştırmalar ışığında yorumlanmış ve

(6)

tartışılmış; araştırma bulgularına dayalı olarak uygulamacılara ve araştırmacılara önerilerde bulunulmuştur.

Anahtar kelimeler: Yaşam anlamı, psikolojik iyi olma, üniversite öğrenciler, yaş, cinsiyet.

(7)

ABSTRACT

EXAMINING OF THE RELATIONSHIP BETWEEN MEANING IN LIFE AND PSYCHOLOGICAL WELL-BEING OF UNIVERSITY STUDENTS

Yılmaz GİRGİN

Master Thesis, Department of Educational Science Advisor: Assist. Prof. Dr. Sabahattin Çam

July 2018, 81 pages

The aim of this research was to examine the relationship between meaning in life with its sub dimensions and psychological well-being of university students. Moreover, it was also attempted to determine whether the levels of university students’ meaning in life and its sub dimensions and psychological well-being differentiate by age and gender in the study.

The sample of the study consisted of 597 college students (345 male, 252 female) studying in various departments of the Cukurova University in 2016-2017 academic year.

Data in the study collected through “The Meaning In Life Scale” developed by Steger, Frazier, Oishi and Kaler (2006) and adapted into Turkish Culture by Akın and Taş (2011) and "Psychological Well-Being Scale” developed by Ryff and adapted to Turkish by Cenkseven.

Data were analyzed by SPSS 22.0 package program. Because data obtained in the research didn’t meet the normality premises precisely, analysis was conducted through non-parametric tests. Non-parametric tests, Kruskal Wallis-H test, Mann Whitney U and Spearman Correlation test were applied.

Result of research showed that there is a relationship between the meaning in life, presence of meaning and search for meaning and psychological well-being of university students. It was obtained that the meaning in life with its sub-dimensions and psychological well-being differentiate by age significantly. Beside these results, psychological well-being levels of female students were found higher significantly than male students.

The results of research were interpreted and discussed in the light of relevant researches in psychology literature; recommendations were made for experts and

(8)

researchers in the field.

Key words: The meaning ın life, psychological well-being, university students, age, gender.

(9)

ÖN SÖZ

İnsan varolduğu günden bu yana kendisini ve dünyayı anlamaya çalışmış ve yaşamı ile ilgili kendisine birçok soru yöneltmiştir. Kimi insanlar yaşamın anlamı ile ilgili sorulara kendilerini tatmin edecek cevaplar bulmuş, kimi insanlar ise yaşamı boyunca sorularına cevar arayıp durmuştur. Birçok filozof, bilim insanı, şair yazarı ve psikoterapist yaşamın anlamı ile ilgili fikirler ortaya atmıştır. Bu çalışmada yaşam anlamı ile psikolojik iyi olma arasındaki ilişki ortaya çıkarılarak yaşamın anlamı ile ilgili alanyazıya katkı sunulmaya çalışılmıştır.

Araştırma sürecinde yardımları ve destekleriyle bana yol gösteren danışmanım Dr. Öğr. Üyesi Sabahattin ÇAM’a ve jüri üyelerim Prof. Dr. Meral ATICI’ya ile Doç. Dr.

Zülal ERKAN’a, verilerin toplanmasında yardımlarını esirgemeyen değerli Çukurova Üniversite öğretim elemanlarına, araştırmaya ilgili formları doldurarak yardımcı olan Çukurova Üniversitesi öğrencilerine ve Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü çalışanlarına teşekkür ederim. Yüksek lisans tezim boyunca desteklerinden dolayı Dr.

Öğr. Üyesi İsmail SANBERK’e, Dr. Ersun ÇIPLAK’a, Psikolojik Danışman Hüseyin SARIKABAK’a ve beni her anlamda destekleyen aileme teşekkür ederim.

Yılmaz GİRGİN Adana / 2018

İÇİNDEKİLER

(10)

Sayfa

ÖZET ... iv

ABSTRACT ... vi

ÖN SÖZ ... viii

TABLOLAR LİSTESİ ... xii

EKLER LİSTESİ ... xiii

BÖLÜM I GİRİŞ 1.1. Problem ... 1

1.2. Araştırmanın Amacı ... 6

1.3. Araştırmanın Önemi ve Gerekçesi ... 7

1.4. Sayıltılar ... 9

1.5. Sınırlılıklar ... 9

1.6. Tanımlar ... 10

BÖLÜM II KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR 2.1. Yaşam Anlamı Kavramı İle İlgili Kuramsal Açıklamalar ... 11

2.1.1. Anlam ve Yaşam Anlamı ... 11

2.1.2. Logoterapide Yaşam Anlamı Kavramı ... 13

2.1.3. Diğer Kişilik Kuramlarında Yaşam Anlamı Konusundaki Açıklamalar ... 14

2.2. Psikolojik İyi Olma Kavramı İle İlgili Kuramsal Açıklamalar ... 18

2.2.1. Psikolojik İyi Olmanın Tanımı ... 18

2.2.2. Ryff’ın Çok Boyutlu Psikolojik İyi Olma Modeli ... 20

2.3. Yaşam Anlamı Ve Psikolojik İyi Olma İle İlgili Yapılan Araştırmalar ... 23

2.3.1.Yaşam Anlamı İle İlgili Yapılan Araştırmalar ... 24

2.3.2.Psikolojik İyi Olma İle İlgili Yapılan Araştırmalar ... 31

BÖLÜM III

(11)

YÖNTEM

3.1 Araştırma Modeli ... 40

3.2. Evren ve Örneklem ... 40

3.3. Veri Toplama Araçları ... 42

3.3.1. Yaşam Anlamı Ölçeği (YAÖ) ... 42

3.3.2. Psikolojik İyi Olma Ölçeği ... 43

3.4.Verilerin Toplanması ... 44

3.5. Verilerin Analizi ... 44

BÖLÜM IV BULGULAR 4.1. Üniversite Öğrencilerinin Yaşam Anlamı, Mevcut Anlam ve Aranan Anlam ile Psikolojik İyi Olma Arasındaki İlişkiler ... 45

4.2. Üniversite Öğrencilerinin Yaşam Anlamı, Mevcut Anlam ve Aranan Anlam Düzeylerinin Yaş Değişkeni Açısından Farklılıklarına İlişkin Bulgular ... 45

4.3. Üniversite Öğrencilerinin Yaşam Anlamı, Mevcut Anlam ve Aranan Anlam Düzeylerinin Cinsiyet Değişkeni Açısından Farklılıklarına İlişkin Bulgular ... 48

4.4. Üniversite Öğrencilerinin Psikolojik İyi Olma Düzeylerinin Yaş Değişkeni Açısından Farklılıklarına İlişkin Bulgular ... 49

4.5. Üniversite Öğrencilerinin Psikolojik İyi Olma Düzeylerinin Cinsiyet Değişkeni Açısından Farklılıklarına İlişkin Bulgular ... 51

BÖLÜM V TARTIŞMA VE YORUM 5.1. Yaşam Anlamı, Mevcut Anlam ve Aranan Anlam ile Psikolojik İyi Olma Arasındaki İlişki ... 53

5.2. Yaşam Anlamı, Mevcut Anlam ve Aranan Anlam Düzeylerinin Yaşa Göre Farklılıkları ... 55

5.3. Yaşam Anlamı, Mevcut Anlam ve Aranan Anlam Düzeylerinin Cinsiyete Göre Farklılıkları ... 57

(12)

5.4. Psikolojik İyi Olma Düzeylerinin Yaşa Göre Farklılıkları ... 58

5.5. Psikolojik İyi Olma Düzeylerinin Cinsiyete Göre Farklılıkları ... 60

BÖLÜM VI SONUÇ VE ÖNERİLER 6.1. Sonuçlar ... 62

6.2. Öneriler ... 63

6.2.1. Gelecekte Yapılacak Araştırmalara Yönelik Öneriler ... 63

KAYNAKÇA ... 65

EKLER ... 76

ÖZGEÇMİŞ ... 80

(13)

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa Tablo 2. Örnekleme Alınan Öğrencilerin Sınıf Düzeylerine Göre Dağılımları ... 42 Tablo 3. Üniversite Öğrencilerin Yaşam Anlamı, Mevcut Anlam ve Aranan Anlam

Düzeyleri ile Psikolojik İyi Olma Düzeyleri Arasındaki Spearman Sıra Farkları Korelasyon Katsayısı Değerleri... 47 Tablo 4. Üniversite Öğrencilerin Yaşam Anlamı, Mevcut Anlam ve Aranan Anlam

Puanlarının Yaş Gruplarına Göre Aritmetik Ortalama, Standart Sapma ve Ranj Değerleri ... 48 Tablo 5. Üniversite Öğrencilerin Yaşam Anlamı, Mevcut Anlam ve Aranan Anlam

Puanlarının Yaş Gruplarına Göre Kruskal Wallis-H Testi Sonuçları ... 48 Tablo 6. Üniversite Öğrencilerin Yaşam Anlamı, Mevcut Anlam ve Aranan Anlam

Puanlarının Cinsiyet Değişkenine Göre Göre Aritmetik Ortalama, Standart Sapma ve Ranj Değerleri ... 49 Tablo 7. Üniversite Öğrencilerin Yaşam Anlamı, Mevcut Anlam ve Aranan Anlam

Puanlarının Cinsiyet Değişkenine Göre Mann Whitney U Testi Sonuçları ... 50 Tablo 8. Üniversite Öğrencilerin Psikolojik İyi Olma Puanlarının Yaş Gruplarına Göre

Aritmetik Ortalama, Standart Sapma ve Ranj Değerleri ... 51 Tablo 9. Üniversite Öğrencilerin Psikolojik İyi Olma Puanlarının Yaş Gruplarına Göre

Kruskal Wallis-H Testi Sonuçları ... 51 Tablo 10. Üniversite Öğrencilerin Psikolojik İyi Olma Puanlarının Cinsiyet

Değişkenine Göre Aritmetik Ortalama, Standart Sapma ve Ranj Değerleri ... 52 Tablo 11. Üniversite Öğrencilerin Psikolojik İyi Olma Puanlarının Cinsiyet

Değişkenine Göre Mann Whitney U Testi Sonuçları ... 52

(14)

EKLER LİSTESİ

Sayfa Ek 1. Yaşam Anlamı Ölçeği ... 77 Ek 2. Psikolojik İyi Olma Ölçeği ... 78 Ek 3. İzin Belgesi ... 79

(15)

BÖLÜM I

GİRİŞ

1.1. Problem

Antik Yunandan günümüze kadar filozofların temel sorgulamalarının başında gelen

“Yaşamın anlamı nedir?” konusu 20. yy’dan itibaren psikoloji alanında kendine yer edinmiştir. 20. yy’ın ikinci yarısında özellikle Varoluşçu Psikoloji ve Pozitif Psikolojinin gelişmesiyle “Yaşamın Anlamı” önemli bir araştırma konusu olmuştur.

İnsanlık tarihi boyunca yaşamın anlamı hep sorgulandığını ifade eden Frankl (2014, p.133) yaşamın anlamının ne olduğunu sormanın insan olmanın karekteristik özelliği olduğunu, insanın anlam peşinde koştuğunu belirtmiştir. İnsanların yaşadıkları dünyayı anlamaya, davranışları için yönelim bulmaya ve kendi yaşamlarında değer bulmaya ihtiyaçları vardır (Steger ve Martela, 2016). Yaşamın anlamı, arzulanan bir gelecek doğrultusunda bireyin çabalarını yönlendirir ve bireye yaşamının önemli olduğu duygusunu sağlar. Yaşamın anlamlı olması, yaşamının değerli olma duygusu için gerekli koşullardandır. Yaşamın anlamlı olmadığı durumlarda insanın hayatında karmaşa hakim olabilir.

İnsanlar yaşamlarının farklı zamanlarında yaşamın anlamıyla ilgili sorularla karşı karşıya kalmaktadırlar. İnsanlar yaşamın anlamıyla ilgili “Neden buradayım? Yaşamım hakkında anlamlı olan ne bulacağım? Yaşamımda bana amaç duygusu veren şeyler nedir?

Neden varoluyorum?” gibi sorulara cevap arayışında olmaktadır (Sharf, 2014, s. 156).

Yaşamın anlamını bulma çabaları üzerine Sokrates, Platon, Aristotales, Kierkegaard, Nietzsche, Schopenhauer, Camus, Kafka ve Sartre başta olmak üzere filozoflar bireyin yaşamının değerli olması ile ilgilenmiştir.

Sokrates “Üzerine düşünülmemiş yaşam, yaşamaya değer değildir.” sözü ile yaşamın anlamı konusunda düşünen filozofların başında gelmektedir. Yaşamın anlamı hakkında bir yargıya varıp varmamanın filozofların temel sorunu olduğunu belirtir. Yaşamın anlamı hakkındaki bu sorunun nihayetinde insanların ya yaşamlarını yaşamaya değer bulduklarını ya da intihar ile ölümü seçtiklerini ifade eder. Platon, insanların anlam arayışında olduklarını, yaşamın bizzat kendisinden anlamı aldığını gözlemlemiştir. Tolstoy, özellikle intihar üzerinde düşünen insanların en önemli sorulardan biri olan “Neden yaşamalıyım?”

sorusu ile karşılaştıklarını belirtmiştir. Tolstoy ilerleyen yıllarında bu soruyu o denli

(16)

karmaşık ve uzlaşılması zor bulmuş ki kendisini asmanın en iyi durum olacağını düşünmüştür (Wierner, 2000; akt. Steger ve Martela, 2016).

Psikoloji alanyazında yaşam anlamı ile ilgili yapılan çalışmalarda farklı yaklaşımlardan dolayı yaşam anlamını kavramsal olarak tanımlamak oldukça zordur (Leontiev, 2005; Steger, 2008; Steger ve Martela, 2016). Yaşam anlamı ile ilgili tanımlar incelendiğinde yaşamı anlamak, dünyayı anlamak ve amaçlılık (King, Hicks, Krull ve Del Gaiso, 2006; Reker ve Wong, 1988; Ryff ve Singer, 1998); kendi çevresindeki dünyayı ve kendine has ve benliğiyle uyumlu amaçları anlaması ve bireyin yaşamındaki uyum (Battista ve Almond, 1973; Reker ve Wong, 1988) şeklinde tanımlara rastlanmaktadır.

Yaşam anlamının kuramsal özelliklerden biri, bireyin yaşamının önemli olduğu duygusudur. Yaşam anlamı; yaşam doyumu, kendine güven ve kendine saygı gibi kavramlarla yakından ilişkilidir. Bireyin yaşam olaylarına ilişkin duygunun geliştirmesinde başarısız olması ya da yaşam olaylarına ilişkin bakış açısını kaybetmesi, psikolojik sıkıntıların yaşanmasında önemli rol oynar. Böyle koşullarda birey yaşamında kısıtlanmış hisseder ve bireyin yaşamını olumsuz anlamda etkiler (Steger, 2012).

Yaşam anlamı; kişilerarası bağlantılarımızı, anlayışlarımızı, yaşantılarımızı anlamamızda yardımcı olan yaşam ile ilgili yorumlarımızı ve arzu ettiğimiz yaşama ulaşmak için planları oluşturma çabalarımızı kapsar. Yaşam anlamı, yaşamın önemli olduğu duygusunu bireye kazandırır. İnsanlar yaşam anlamı ile ilgili sorgulama yaptıklarında “Yaşamın hangi amaca hizmet ediyor?”, “Yaşamda neleri başarmak istiyorsun?” gibi sorulara cevap bulmaya çalışırlar (Steger, 2012).

Yaşam anlamı yokluğu sonucu oluşan anlamsızlık duygusu bireyi iki yoldan etkilemekte; dolaylı olarak bireyin depresyon yaşamasına ve hatta intihar etmesine neden olabilmekte ya da yaşamın ve yaşamın vermiş olduğu zorlukların anlamsız olduğu gerçeği ile doğrudan bireyi etkilemektedir (Edwards ve Holden, 2001; Fitzpatrick, 2009; Harlow, Newcomb ve Bentler, 1986; Heissel ve Flet, 2004; Krause ve Hayward, 2014; Robak ve Griffin, 2000).

Günlük hayatta insanların yaşadıkları sıkıntılar, psikolojik iyi olma düzeylerini düşürmekte ve birey yaşamış olduğu sıkıntılar sonucu yaşamını sorgulamaktadır. Bu sorgulama ile beraber birey anlam arayışına girmektedir (Steger, 2009).

Yaşam anlamı eksikliği olan bireyler uyumsuz davranışlar göstermektedir. Yaşam anlamı düzeyi düşük olan bireyler yaşamlarında saldırganlık, anksiyete, depresyon gibi çeşitli psikolojik rahatsızlıklar yaşamaktadırlar (Steger, Oishi ve Kesebir, 2011). Hem anlam varlığı hem anlam arayışı bakımından yeterli düzeyde olmayan kişiler gerçek

(17)

potansiyellerini geliştirmekte sıkıntılar yaşamaktadırlar. Ayrıca çeşitli psikolojik sorunlar yaşamakta ve yetişkinliğe geçiş aşamasında ciddi zorluklar yaşamasına neden olmaktadır (Dezutter vd.,2013).

Anlam yaratmak bireysel gelişim ile yakından ilişkilidir ve kimlik gelişimi, ilişkiler ve hedefler gibi diğer süreçlerin arasında önemli bir etmen olarak ortaya çıkmaktadır (Steger, 2009). Yaşam anlamı ile ilgili yapılan çalışmalarda, farklı yaş gruplarında yer alan bireylerin yaşam anlam düzeylerinin değiştiği sonucu ortaya çıkmıştır (Ryff ve Essex, 1992).

Pozitif psikolojinin kavramlarından biri olan psikolojik iyi olma ile ilgili araştırmaların önemli bir kısmı daha çok mutsuzluk, depresyon ve bireysel sorunlara odaklanmıştır. Yapılan bu çalışmaların çoğunluğunun psikopatoloji ile ilgili olduğu görülmektedir. Yapılan araştırmalarda daha çok olumsuz duygu, düşünce ve davranışlarla ilgilenilmiş ve bunlar üzerine yoğunlaşılmıştır. Olumlu psikolojik işleyiş ile ilgili araştırmaların sayısı, psikopatolojik temelli araştırmalara göre nispeten daha azdır. Ayrıca yapılan bu araştırmalarda psikolojik problemleri ya da rahatsızlıkları olan bireylerde yüksek düzeyde depresyon ve düşük düzeyde yaşam anlamına sahip olduğu görülmüştür (Ryff ve Singer, 1996).

Psikolojik iyi olmanın ne olduğu ile ilgili alanyazında çok sayıda kavram vardır.

Mutluluk (Bradburn, 1969), yaşam doyumu (Wood, Wylie & Sheator, 1969), duygu durumu (Lawton, 1972), yaşam kalitesi, psikolojik veya duygusal sağlık, öznel iyi olma ve duygulanım (Kozma, Stones ve McNeil, 1991) gibi kavramlar psikolojik iyi olmayla eş anlamlı olarak kullanılmıştır (akt. Taş, 2015).

Son yıllarda yapılan çalışmalar incelendiğinde psikolojik iyi olma ile ilgili çalışmaların giderek arttığı gözlenmektedir. Alanyazında psikolojik iyi olmaya ilişkin psikolojik sağlığın olumsuz yönden değerlendirilmesi ile ilgili birçok çalışmaya rastlanmaktadır. Bunların yanında Myers ve Diener (1995), Ryff ve Singer (1996), Kinnier (1997), Harrington ve Loffredo (2001) ve Salami (2011) yaptıkları çalışmalarda psikolojik iyi olmanın olumlu göstergelerine dikkat çekmişlerdir.

Yaşam anlamı algısı ergenlik döneminden itibaren oluşturulup, yaşam boyunca devam eden bir süreçtir (Fry, 1998). Yapılan çalışmalar yaşam anlamı ile psikolojik iyi olma arasındaki ilişkinin ergenlik, yetişkinliğe geçiş, orta yaş ve geç yetişkinlik dönemleriyle ilişkili olduğunu göstermiştir (Brassai, Piko ve Steger, 2011; Steger, 2008;

Zika ve Chamberlain, 1992).

(18)

Yaşam boyu yaklaşımlar anlamla ilişkili konuların yaşamın her evresinde önemli olduğunu belirtir. Yaşam anlamı özellikle ergenlik ve ilk yetişkinlik dönemleri boyunca dikkat çekici olabilmektedir (Erikson,1950; akt. Dezutter vd., 2013; Steger, Oishi ve Kashdan, 2009). Bu dönemler boyunca “Ben kimim?” sorusu önem kazanmakta ve birey hem yaşamın anlamı ile ilgili felsefik bir takım soruları araştırmakta hem de kendi kimliğiyle ilgili yetersiz bilgileri geliştirmektedir. Beliren yetişkinlik olarak bilinen yirmili yaşlar ergenliğin son dönemleri olarak bilinmektedir. Yetişkinliğin ortaya çıktığı beliren yetişkinlik dönemi bireyin yüksek öğrenim gördüğü, evlilik ve ebeveynlik rolleri ile sosyo- kültürel değişimler yaşadığı ve işgücü olarak iş hayatında yer edindiği bir dönem olarak ifade edilmektedir. Yapılan çalışmalarda yetişkinliğin ilk dönemi, bireyin kimlik değişimi yaşadığı ve yaşamın yeni yönlerini keşfettiği önemli evre olarak vurgulanmaktadır (Arnett, 2004).

Ergenlik sonrası döneme denk gelen üniversite öğrenimi dönemindeki öğrenciler üniversite yaşantısı ile beraber kendi potansiyeli doğrultusunda yeni deneyimlere ve yaşantılara daha açık durumdadırlar. Diğer insanlarla samimi ve yakın olumlu ilişkiler kurma, güçlü empati kapasitesine sahip olma ve çevresindeki koşulları yönetme kapasitesine sahiptirler (Sagone ve Caroli, 2014).

Ergenliğin son döneminden yetişkinliğe geçiş süreci bir ergen için stresli bir süreçtir. 18-25 yaş arası, bireyi çepeçevre saran ergenlik döneminin, çocukluktan yetişkinliğe son geçiş aşamasıdır. Bu yaş aralığında yer alan bireylerin dünya ve kendileri hakkındaki fikirleri ve düşünceleri şekillenmekte ve tekrar değişikliğe uğramaktadır (Kendricks, Anderson ve Moore, 2007).

Üniversite öğrenimine denk gelen yaşlar bireyin kimlik kazanımı ve gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Kişiler yaşam anlamı eksikliğinde anlam arayışına girmekte ve bu arayış kimlik gelişimini etkilemektedir. Anlam arayışı düzeyi yüksek olan bireylerde moratoryum kimlik statüsüne ve ipotekli kimlik statüsüne sahip olma daha fazla gözlenmektedir. Dağınık kimlik statüsüne sahip olan bireylerde hem anlam arayışı hem anlam varlığı olmak üzere yaşam anlamı düzeyi düşük olmaktadır. Buna paralel olarak yasal olmayan madde kullanımı ve madde bağımlılığı, riskli cinsel davranışlar ve alkol kullanımı gibi davranışlar gözlenmektedir. Hem anlam varlığı hem anlam arayışı yüksek olan bireylerde başarılı kimlik statüsüne sahip olduğu görülmektedir (Dezutter vd., 2013b).

Ergenlik ve ilk yetişkinlik dönemi boyunca anlam sistemi başta aile tarafından şekillenmektedir. Daha sonraları kişi kendi ihtiyaçları doğrultusunda anlam sistemini tekrar biçimlendirerek değiştirmektedir. Genç yetişkinler kim oldukları, değerlerini ve

(19)

kendi karar verdikleri inançları ile ilgili tanımlar yapabilmekte ve bunları içselleştirmektedirler (Dezutter vd., 2013).

Türkiye’de üniversitede öğrenim gören öğrencilerin tamamına yakınının yaşları 18- 30 yaş arasında değişmektedir. Bu yaş aralığı Erikson’un psikososyal gelişim dönemlerinden yakınlığa karşı yalıtılmışlık dönemini içermektedir (İnanç ve Yerlikaya, 2009). Ayrıca genç yetişkinlik olarak adlandırılan bu dönem Super’in Benlik Kuramına göre araştırma evresinin geçiş basamağı ile sınama ve izleme basamağında yer almaktadır.

Birey bu dönemde iş ve çalışma dünyasına girer ve kendisine uygun bir çalışma alanı bulmaya çalışır. Birey ayrıca bu dönemde ergenlik dönemine oranla daha geniş ilişkiler kurmaya başlamaktadır. Yükseköğrenim çağındaki olan birey, üniversitede diğer insanlarla daha derin ilişkiler kurmakta, karşı cinsten kişilerle duygusal olarak daha fazla paylaşım yapmakta, kariyer gelişimi ile ilgili önemli kararlar almaktadır. Bu dönemde derin ilişkiler kuramayan, karşı cinsten kişilerle duygusal olarak paylaşım yapamayan ve kariyer konularında sorunlar yaşayan bireyler diğer insanlarla daha yüzeysel ilişkiler kurup psikolojik sorunlar yaşayabilmektedir. Bu dönemde yaşanılan bu sorunları olumsuz yönde çözen bireyler yaşamlarında büyük belirsizlikler yaşamaya başlamakta ve yaşam ile ilgili bir sorgulama sürecine girmektedirler.

Yapılan birçok araştırmada yaşam anlamı ile psikolojik iyi olma arasında anlamlı ilişki olduğu ve yaşam anlamının, psikolojik iyi olma ve psikolojik sağlık için önemli bir etmen olduğu ortaya çıkmıştır (Baumeister, 1991; Battista ve Almond, 1973; Dezutter vd., 2013; Rathi ve Rastogi, 2007; Ryff, 1989a; Steger, 2009; Steger ve Frazier 2005; Steger ve Martela, 2016; Steger, Oishi ve Kashdan, 2007; Zika ve Chamberlain, 1987).

Baumeister (1991) yaşam anlamını deneyimlemenin optimal psikolojik işleyişin önemli bir bileşeni olduğunu belirtmiştir. Yapılan araştırmalarda yaşam anlamı düzeyi daha yüksek olan bireylerin iyi olma düzeylerinin daha yüksek olduğu ve daha düşük psikopatolojik belirtiler gösterdiği görülmüştür (King, Hicks, Krull ve Del Gaiso, 2006; Lucas, 1991;

Reker, Peacock ve Wong, 1987; Ryff ve Singer, 1998; Shek, 1992; Steger, Kashdan ve Oishi, 2009; Steger, 2012; To, 2016; Zika ve Chamberlain, 1992).

Yaşam anlamı ile ilgili alanyazındaki çalışmalar geliştikçe yaşam anlamı ile ilgili bazı boyutlar daha önemli bir konum yer edinmiş ve diğer boyutların yaşam anlamı boyutlarının sonucu ve göstergesi olarak daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır (Steger ve Martela, 2016).

Son zamanlarda özellikle eudaimonia iyi olma üzerine pikolojik iyi olma yaklaşımları ile ilgili çalışmalar yürütülmektedir (King, Hicks, Krull ve Del Gaiso, 2006;

(20)

Steger, Kashdan ve Oishi, 2008; Steger, 2012). Yüksek işlevsellik gösteren bireylerin psikolojik iyi olmanın göstergesi olarak yaşam anlamı düzeyi de yüksek olmaktadır. Bazı yaklaşımlarda yaşam anlamı, iyi olmanın tanımsal bir özelliği olarak ele alınmaktadır.

Birey yaşamını anlamlı ve amaçlı olarak hissetmiyorsa, iyi olma düzeyi de düşük olmaktadır (Steger, 2012).

Yaşam anlamı ile ilgili yapılan çalışmalar sonucunda yaşam anlamı duygusunu geliştiren çok farklı etmenler olduğu ve her birinin yaşam anlamı duygusunu farklı yönlerden etkilediği saptanmıştır (Hick, Schlegel ve King, 2010; Steger ve Martela, 2016).

Uluslararası alanyazında pozitif psikoloji alanında yaşam anlamı ve psikolojik iyi olmaya ilişkin araştırmaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Türkiye’de son zamanlarda pozitif psikoloji alanında araştırmalar artarak devam etmektedir. Ulusal alanyazında yaşam anlamı ve psikolojik iyi olma ile ilgili birçok değişken açısından araştırmalar yapılmıştır.

Ulusal alanyazında yaşam anlamı ile psikolojik iyi olma arasındaki ilişkiyi doğrudan inceleyen araştırmaya rastlanmamıştır. Dolayısıyla bu araştırmada üniversite öğrencilerinin yaşam anlamı ile psikolojik iyi oluşları arasındaki ilişki incelenmiştir.

Ayrıca iki değişkenin yaş ve cinsiyete göre farklılık gösterip göstermediğine de bakılmıştır.

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu çalışmada üniversite öğrencilerin yaşam anlamı ve psikolojik iyi olma düzeyleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Bu çerçevede bu iki değişkenin yaş ve cinsiyete göre farklılaşıp farklılaşmadığına da bakılmıştır. Bu amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır:

1. Üniversite öğrencilerinin yaşam anlamı, mevcut anlam ve aranan anlam düzeyleri ile psikolojik iyi olma düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?

2. Üniversite öğrencilerinin yaşlarına göre yaşam anlamı, mevcut anlam ve aranan anlam düzeyleri farklılaşmakta mıdır?

3. Üniversite öğrencilerinin cinsiyetlerine göre yaşam anlamı, mevcut anlam ve aranan anlam düzeyleri farklılaşmakta mıdır?

4. Üniversite öğrencilerinin yaşlarına göre psikolojik iyi olma düzeyleri farklılaşmakta mıdır?

5. Üniversite öğrencilerinin cinsiyetlerine göre psikolojik iyi olma düzeyleri farklılaşmakta mıdır?

(21)

1.3. Araştırmanın Önemi ve Gerekçesi

Modern dünyada baş döndüren gelişmeler insanların yaşamlarını olumlu ve olumsuz anlamda etkilemiştir. Teknolojinin gelişmesi, sosyal ilişkilerdeki rollerin sürekli değişmesi, iş hayatındaki baş döndürücü stres kaynakları insanların yaşam anlamı bulmaları konusunda onları zorlayabilmektedir. Anlam arayışındaki insanlar bununla baş etmede ve içinde bulundukları psikolojik durumu anlamlandırmada zorluklar yaşamaktadırlar. Birey yaşadığı hayatın anlamsız olduğunu fark etmeye başladığında bununla mücadele etmeye ve yaşamının yaşanmaya değer olup olmadığını sorgulamaya çalışmaktadır (Taş, 2011). Yaşamının yaşanmaya değer olup olmadığını sorgulayan birey bununla başetmede zorluklar yaşayabilmektedir. Yaşadığı bu zorluklar bireyde varoluşsal boşluk hissetmesine neden olmaktadır.

Anlam arayışında olan birey hayatında hep bir eksiklik duygusu yaşamakta, eksikliği kapatmaya yönelik mücadele vermektedir. Yaşadığı varoluşsal boşluğu anlamlandırmada zorluk yaşayan birey psikolojik yardım almaya yönelmektedir.

Varoluşsal boşluk yaşayan birey yaşam anlamı arayışında başarısız denemeler sonucunda anksiyete, tükenmişlik, depresyon, intihar, alkol alma ve madde kullanma gibi psikolojik sorunlar yaşamaktadır (Brassai, Piko ve Steger, 2011; Debats, 1996; Taş, 2011). İş yaşamını anlamlandırmada, kendi hayatlarını anlamlandırmada, genel olarak hayatı anlamlandırmada anlam yoksunluğu yaşamaktadır (Schmid, 2012).

Yaşam anlamı bireylerin psikolojik sağlık, yaşam doyumunu arttırma ve psikolojik iyi olmada koruyucu bir etmen olarak işlev görmektedir (Psarra ve Kleftaras, 2013; Steger, Oishi ve Kesebir, 2011). Psikolojik danışmanlık alanında yaşam anlamı temalı konuların çalışılması (Adams, 2012; Alandete, 2015), bireyin kişisel olumlu işleyiş ve güçlü yönlerine odaklanması önemlidir. Ayrıca yaşam anlamı bireyin dünya görüşüne bir bütünlük veren önemli bir unsur ve bireyin psikolojik ve spiritüel iyi olmasında önemli bir etmendir. Frankl tüm koşullarda yaşamın anlamı olduğunu belirterek bireyin anlam arayışı engellendiğinde psikolojik olarak zarar göreceğini ifade eder (Frankl, 1967; akt. Kleftaras ve Psarra, 2012). Anlamsızlık “varoluşsal boşluk” olarak adlandırılan bir duruma neden olur. Bu durum bireyde can sıkıntısı, depresyon ve saldırgan davranış olarak kendini gösterir. Maddi (1967) bu durumun depresyon tanısından farklı olduğunu ve apati ile yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir. Bu durumu “varoluşsal nevroz” kavramı ile açıklar.

Wong (2000) yaşam anlamının, depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklarda koruyucu işlev

(22)

gösterdiğini belirtmiştir. Bireyin psikolojik sağlığına zarar veren etmenleri uzaklaştırmada yaşamına anlam veren çabalar yardımcı olabilmektedir.

Yaşam anlamı, bireylerin psikolojik sıkıntılarla daha kolay baş edebilmesine yardımcı olur. Yani yaşam anlamı düzeyi yüksek olan bireylerin daha az psikolojik sıkıntı yaşaması ve psikopatolojik belirtiler göstermesi beklenir (Steger, 2012). Yaşam anlamı düzeyi yüksek olan şizofren hastaların tedaviden sonra delüzyonal gibi psikopatolojik belirtileri daha az göstermeye başladığı görülmüştür (Roberts, 1991; akt. Steger, 2012).

Bununla birlikte yaşam anlamı fiziksel sağlık ile pozitif; psikopatoloji ile negatif olarak ilişkilidir ve psikolojik sağlık üzerinde aracı değişken olarak işlev görür (Chan, 2009;

Halama ve Dedova, 2007; Kleftaras ve Psarra, 2012; Ryff, 1989a; To, 2016; Whitesell ve Herrara, 2009). Bunların yanı sıra yaşam anlamını arayan veya yaşam anlamı düzeyi yüksek olan bireyler, anlam düzeyi düşük olan bireylerle kıyaslandığında kanser gibi olumsuz yaşantılarla daha iyi baş edebilmektedirler (Jaarsma, Pool, Ranchor ve Sanderman, 2007; Kleftaras ve Psarra, 2012; Visser, Garssen ve Vingerhoets, 2010).

Yaşam anlamı psikolojik sağlığın kazanılmasında ve devam ettirilmesinde büyük rol oynamakta ve yaşam anlamı eksikliğinde genç yetişkinlerde depresyon belirtileri, anksiyete gibi içselleştirilmiş rahatsızlıklar ile saldırganlık (sosyal ve fiziksel saldırganlık), kuralları ihlal etme gibi dışşallaştırıcı davranışlar görülmektedir (Brassai, Piko ve Steger, 2011; Debats, 1996). Yaşam anlamı düzeyi yüksek olan insanlar, kendileri için önemli olan yaşam amaçlarında farkındalık düzeyleri yüksek olur ve bu durumda davranışlarını uyumlu yollarla düzenlemesini ve anlamasını sağlar (Steger, 2012). King ve arkadaşları (2006) insanların olayların ya da durumların ötesinde anlamı hissettiklerinde, amaca sahip olduklarında ve kaosları aşan bağlama sahip olduklarında yaşamlarını anlamlı olarak deneyimlediğini belirtmiştir.

Yaşam anlamı arayışı sonucunda başarısızlık ya da olumsuzluk durumunda insanlarda anlamsızlık duygusu kendilerini çepeçevre sarmaktadır. Bu anlam arayışı sonucunda yaşanılan varoluşsal boşluk dünya genelinde gençlerde, yetişkinlerde ve yaşlılarda yayılıp büyüyerek önemli bir sorun alanı haline gelmektedir. Bu anlamsızlık duygusu artmakla beraber yayılmaya devam etmektedir. İnsanlar yaptığı işlerde doyum alamamakta ve iş hayatında ciddi sorunlar yaşamaktadırlar. Romantik-duygusal ilişkilerde, evlilik ilişkilerinde yaşadığı sorunlar bireylerin yaşam anlamı düzeylerini düşürmekte ve yaşam anlamı arayışı çabasına itmektedir. Yaşam anlamı arayışına giren birey, profesyonel olarak psikolojik danışma yardımı almaya yönelmektedir. Ülkemizdeki üniversitelerde yaşam anlamı ile ilgili öğrencilerin yaşadığı sorunlarda öğrencilere anlam odaklı bir

(23)

psikolojik yardımın yeterince sunulduğunu söylemek oldukça güçtür. Sadece semptomları ortadan kaldırmaya yönelik psikolojik danışma seansları bu anlamsızlık duygusunu ortadan kaldırmak için yeterli olduğu söylenemez.

Yaşam anlamı arayışı sorunu yaşayan bireylerle yapılacak psikolojik danışma uygulamalarında anlam odaklı bir süreçte yapılacak müdahalelerde anlamsızlık duygusu, anlam arama ve bulma süreçleriyle desteklendiğinde kişiler bu sorunu aşacaktır (Frankl, 2009). Anlam odaklı bir psikolojik yardım sonunda bireylerin psikolojik iyi olma ve anlam düzeyleri artacak, anlam arayışları psikopatolojik olmayan bir dereceye dönüşecektir.

Anlam odaklı psikolojik danışmanlık sürecinde temel insan motivasyonu olan yaşam anlamı daha derin bir şekilde ele alınmaktadır. Anlam odaklı psikolojik danışmada yaşam anlamı aramaya sevk eden motivasyon süreci yer almaktadır. Anlam odaklı psikolojik danışmanlık yaklaşımında, bireyin psikolojik iyi olması üzerinde yaşam anlamının rolünü bilmek önemlidir (Alandete; 2015; Dezutter vd., 2013a). Psikolojik danışmanlar, danışanların kişisel yaşamın anlamını bulmada, olaylarda sorumluluk almada, karar alma becerisini geliştirmede, işlevsel olmada ve işlevselliği arttırmada, önemli hedeflerinin gerçekleştirilmesinde ve psikolojik iyi olma durumlarını arttırmada yardımcı olabilirler. Yapılan bu çalışmada elde edilen sonuçların üniversitede öğrenime devam eden öğrencilerle yapılacak psikolojik danışma uygulamalarına yol göstereceği düşünülmektedir.

1.4. Sayıltılar

1. Araştırmaya katılan üniversite öğrencilerinin kullanılan veri toplama araçlarını doğru ve samimi bir şekilde cevapladıkları varsayılmıştır.

1.5. Sınırlılıklar

1. Bu araştırma, 2016-2017 eğitim öğretim yılında öğrenimlerine devam eden Çukurova Ünivdersitesi Eğitim Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Fen- Edebiyat Fakültesi, Hukuk Fakültesi, Ziraat Fakültesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, İlahiyat Fakültesi ve İletişim Fakültesi lisans öğrencileri ile sınırlıdır.

2. Bu araştırma verileri “Yaşam Anlamı Ölçeği” ve “Psikolojik İyi Olma Ölçeği”nin ölçtüğü niteliklerle sınırlıdır.

(24)

3. Araştırma sonuçları örneklem grubundan elde edilen verilerin analizinden ortaya çıkan bulgularla sınırlıdır.

1.6. Tanımlar

Yaşam Anlamı: Frankl’a (2009) göre yaşam anlamı, insanın doğuştan getirdiği temel motivasyon kaynağı ve insan yaşamının doğal ve sağlıklı temel güdüsüdür. Ryff ‘a (1989a) göre yaşam anlamı, psikolojik iyi olmanın bir göstergesi ve olumlu kişiliğin temel özelliklerinden biridir. Türkiye’de yapılan araştırmalarda “Meaning in life” kavramı

“Yaşam anlamı”, “Yaşamın anlamı” ve “Yaşamda anlam” olarak çevrilmektedir. Ayrıca alt boyutları olan “Presence of meaning” kavramı “Mevcut anlam” ve “Anlam varlığı”

olarak; “Searching for meaning” kavramı ise “Aranan anlam” ve “Anlam arayışı” olarak çevrilmektedir. Bu çalışmada bu kavramlar veri toplamada kullanılan “Yaşam Anlamı Ölçeği”nde ele alındığı şekliyle yaşam anlamı, mevcut anlam ve aranan anlam şeklinde kullanılmıştır.

Psikolojik İyi Olma: Alanyazında psikolojik iyi olma bireyin çok yönlü gelişimi, kişisel gelişim ve potansiyelini gerçekleştirmesi, kişisel güçlü yanlarını fark etme ve kendini gerçekleştirme olarak tanımlanmaktadır (Ryff ve Singer, 1998). Bu çalışmada psikolojik iyi olma Ryff’ın (1989a,1989b) “Çok Boyutlu Psikolojik İyi Olma Modeli”

çerçevesinde ele alınmıştır. Ryff’a göre psikolojik iyi olma kendini kabul, diğerleriyle olumlu ilişkiler, özerklik, çevresel hakimiyet, yaşam amacı ve kişisel gelişim olmak üzere altı boyuttan oluşmaktadır.

(25)

BÖLÜM II

KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Bu bölümde; yaşam anlamı ve psikolojik iyi olma ile ilgili kuramsal açıklamlar ve ilgili araştırmalar yer almaktadır.

2.1. Yaşam Anlamı Kavramı İle İlgili Kuramsal Açıklamalar

Bu başlık altında önce yaşam anlamı ile ilgili kavramlara; sonra da yaşam anlamı ile ilgili kuramsal bilgilere yer verilmiştir

2.1.1. Anlam ve Yaşam Anlamı

Anlam kavramı kelime kökeni olarak eski almanca meinen kelimesine dayanır.

Anlam, dünya hakkında zihinsel imge oluşturmak ve bu imgeler arasındaki bağları geliştirmek için insan aklının kapasitesine dayalıdır (Steger ve Martela, 2016). Bir şeyin anlamını sorduğumuzda, bir şeyi zihinsel imgeler arasındaki bağlantılar içine yerleştirmeye çalışırız. Anlam zihinsel olarak bağlantılı şeyler hakkındadır.

Yaşam anlamını tanımlamak için öncelikle psikoloji alanyazınındaki yaşam anlamını felsefi bir soru olan yaşamın anlamından ayırmak gerekir. Yaşam ve evren ile ilgili olan “Yaşamın nihai amacı nedir?”, “Yaşam neden var?” ve “Yaşam neye hizmet etmekte?” gibi sorular daha çok metafizik sorular olup, modern bilim yönteminin dışındadır ve psikoloji biliminde bu soruların cevapları yoktur (Debats, Drost ve Hansen 1995).

Psikoloji alanyazınında anlamın tanımı yapılırken iki boyut temel oluşturmaktadır.

Bunlardan biri bireyin yaşamının anlamlı olduğunu algılaması ve hissetmesi, diğeri de bireyin yaşamı için temel hedefler ve amaçlarının olması (Steger, 2006).

Yaşam hakkında anlam, yansıtıcı düşünmenin varlığı ile yorumlanır. Yaşam anlamı hakkındaki temel sorulara zihinsel imgeler aracılığıyla cevap bulunabilir. Zihinsel imgeler seçilebilir, oluşturulabilir ve etkileşimleri tespit edilebilir. Anlam sadece dünyayı yaşamak değil, onun yorumlanmasını da gerektirir. Yaşam anlamına ilişkin davranışlar ve eylemler sadece yapmakla ilgili değil, bunların organize edilmiş davranış doğrultusunda yorumlanmış ve değerlendirilmiş motivasyonlardır (Baumeister, 1991; Steger ve Martela, 2016).

(26)

Yaşam anlamı kavramı psikoloji alanına ilk olarak 20. Yüzyılın başında Freud, Adler, Spranger ve Dilthey’in çalışmalarıyla girmiştir. İkinci dünya savaşı sonrasında ise varoluşçu psikoloji ve pozitif psikolojinin gelişimi ile önemli bir kavram olarak ele alınmaya başlanmıştır. Özellikle ikinci dünya savaşı sonrasında Frankl ve Leontiev’in kapsamlı bir şekilde yaptıkları çalışmalarda yaşam anlamı önemli bir kavram olarak alanyazında yer edinmeye başlamıştır.

Frankl’ın varoluşçu yaklaşımına göre, insan davranışının temel motivasyonu anlam isteği ya da sınırlı ve sıklıkla karmaşık olan varoluş için bir anlam bulma amacıyla mücadele etmektir. Frankl’a göre yaşamın anlamı kişiden kişiye anbean değişir. İnsanlar, içinde bulundukları durumların gereksinimleriyle karşılaştıklarında, kendi yaşamlarında kendilerine özgü sorumlulukları keşfettiklerinde ve sorumluluklarını aldıklarında, nihai anlama inandıklarında ve belirgin amaçları olduğunda yaşamın anlamını deneyimlemektedirler (Frankl, 1973; akt. Kleftaras and Psarra, 2012).

Yaşam anlamı ve yaşam amacı birçok araştırmada özdeş yapılar olarak ele alınmıştır (Reker ve Peacock, 1981; Seligman ve Chikszentmihalyi, 2000; Steger ve Martela, 2016; Yalom, 2001). Yaşam anlamı ile yaşamın amacı kavramları ile yapılan çalışmalar sonucunda aralarında metedolojik olarak ayrım yapılmasına rağmen yaşam anlamı olarak değerlendirilen yaşam amacı daha belirgin bir şekilde yaşamda gelecek yönelimli hedeflere sahip olma olarak ele alınmaktadır (Steger ve Martela, 2016).

Ryff (1989a) yaşam anlamı kavramını psikolojik iyi olma ölçeğinde yaşam amacı olarak değerlendirmiştir. Yaşam amacını, yaşamda hedefler ve yönlenmişlik duygusuna sahip olmayı daha kısa süreli olarak ele almıştır. Ayrıca yaşam anlamını psikolojik iyi olmanın göstergesi olarak değerlendirmiş ve pozitif bir kişilik özelliği olarak kabul etmiştir. Kashdan ve McKnight (2013) yaşam amacını yaşam anlamı olarak ele almış ve insanların tek yönlü yaşamını kapsayan yaşam anlamına sahip olması yerine çok yönlü yaşam anlamına sahip olabileceğini belirtmiştir.

Yaşam anlamının bilişsel bileşenleri (kim olduğumla ilgili anlayışlar), güdüleyici hedef yönelimli bileşenleri (özdeşim ve amaç arayışı) ve duygusal bileşenleri (yaşamın anlamı olduğu duygusu) kapsayan geniş bir kavram olarak ele alınmaktadır (Dezutter vd., 2013a; Reker ve Wong, 1988). Yaşam anlamı, bireyin kendi yaşamında önemli, amaçlı ve değerli olarak algılamasının yanı sıra kendi yaşamında bir amaç ve hedefinin olduğunun farkına varmasını da kapsar. Bu durum, bireyin kendi ve kendini çevreleyen dünyayı anlaması ve kavramasını, toplum içinde uyumlu olması ile ilgili anlayışını, amaçlarını ve

(27)

arzularını tanımlanmasını kapsar. Var olan anlam yüksek derecede psikolojik nitelik (yaşamım anlamlıdır) olarak görülür (King, 2006; Steger, 2006).

Yaşam anlamı ile ilgili ilk öncü deneysel çalışmalarda yaşam anlamı umutsuzluk, yaşam enerjisi ve intihar gibi birçok değişkenlerle birlikte ele alınmıştır (Crumbaug ve Maholick, 1964; akt. Steger ve Martela). Bazı çalışmalarda ise yaşam anlamı çok boyutlu olarak ele alınmıştır. İnsan yaşamının amaçlarla çevrili olması, ölümün kabulü, amaç bulma çabaları, varoluşsal boşluk, yaşamı kontrol etme duyguları ve yaşamını daha anlamlı kılma arzusu gibi değişkenlerle bağıntılı olarak incelenmiştir (Reker ve Peacock, 1981).

Aşağıda yaşam anlamı ile ilgili farklı kuramsal yaklaşımların bakış açılarına göre yapılan açıklamalar verilmiştir.

2.1.2. Logoterapide Yaşam Anlamı Kavramı

Yaşam anlamı, Frankl’ın logoterapi çalışmaları ile varoluşcu psikoloji içinde yer almıştır. Yunanca bir kelime olan “Logos” anlam kavramına karşılık gelmektedir. Frankl (2009) insanın anlam arayışını içgüdüsel itkilerin “ikincil bir ussallaştırması” olarak değil, yaşamındaki temel bir güdü olarak görmektedir. Bu anlamın kişinin kendisi tarafından keşfedilebileceği, eşsiz ve özel bir yapıda olduğunu söylemektedir.

Logoterapide insanın anlama yönelik arayışı üzerinde odaklanmakta (Frankl, 2009) ve yaşamın anlamının üç farklı yoldan keşfedebileceği öne sürülmektedir. Bunlar;

1. Bir eser yaratarak ya da bir iş yaparak;

2. Bir şey yaşayarak ya da bir insanla etkileşerek;

3. Kaçınılmaz acıya yönelik bir tavır geliştirerek.

Bunlardan ilki insanların bir şey üreterek ya da yaptığı işle ilgili doyumu ve başarıyla ilgilidir. İkincisi ise iyilik, doğruluk, güzellik yaşamak ve en önemlisi olan bir insanı sevmektir. Ayrıca ikinci yol, karşı cinse yönelik duygusal bir ilişkiden alınan doyumun yanı sıra, insanlarla etkileşime geçerek onlarla doyurucu bir sosyal yaşamı da kapsamaktadır. Üçüncüsü de acıya karşı tavır geliştirmek ise, bireyin değiştiremeyeceği bir kaderle yüz yüze geldiğinde yaşamda bir anlam bulabilmesidir. Savaş zamanı tutsak kamplarında çektikleri fiziksel ve psikolojik acılara rağmen yaşamlarında anlamın olması insanları ayakta tutmuştur. Fiziksel olarak güçlü olmalarına rağmen yaşamlarında anlam eksikliği olanlar ise hayatta kalamamıştır (Frankl, 2009).

(28)

Frankl yaşam anlamının bulunmamasını anlamsızlık olarak nitelendirmiştir (Yalom, 2001). İnsanın anlam istemi çeşitli sebeplerden dolayı engellenebilir. Bu durum

“varoluşsal engellenme” olarak tanımlanır (Frankl, 2015). Varoluşsal engellenme sonucu oluşan anlamsızlık durumu varoluşsal boşluk ve varoluşsal nevroz olarak iki boyutta ele alınmıştır. Varoluşsal boşluk veya diğer bir ifade şekliyle “varoluşsal hayal kırıklığı”

yaygın bir olgudur ve can sıkıntısı, duygusuzluk ve boşluk gibi öznel durumlarla nitelendirilir. Frankl’a göre böyle bir birey yön duygusundan yoksundur ve hayattaki etkinliklerinin birçoğunu sorgular. Boş zaman, insanın hiçbir şey yapmak istemediği gerçeğinin farkına varmasını sağlar. Eğer birey açık anlamsızlık duygularının yanı sıra açık klinik nevrotik belirtiler de gösteriyorsa Frankl, bu durumdan varoluşsal nevroz ya da noojenik nevroz olarak söz eder. Varoluşsal boşluk olduğunda klinik belirtiler boşluğu doldurur. Noojenik ya da varoluşsal nevroz herhangi bir klinik belirtiye bürünebilir. Bunlar alkolizm, depresyon, obsesyon (saplantı), suçluluk, cinselliğin aşırı artışı, aşırı cesaretlilik olarak kendini gösterir (Yalom, 2001).

2.1.3. Diğer Kişilik Kuramlarında Yaşam Anlamı Konusundaki Açıklamalar

Alanyazında yaşam anlamı; özgürlüğün ve kendi kendine karar vermenin deneyimlenmesi, bireyin yaşamına ve geleceğine ilişkin olumlu bakış açısı, varoluşsal hedeflerin ve amaçların gerçekleştirilmesi, yaşam güçlüklerinin kabul edilmesi, yaşam doyumu ve kendini gerçekleştirme gibi farklı kavramlarla açıklanmaktadır. Birey yaşam anlamı duygusuna erişmediğinde ya da bu duyguyu hissetmediğinde olumsuz bilişsel motivasyon durumu, yaşamı üzerinde yetersiz kontrol algısı ve önemli hedeflerin eksikliği duygusunu hisseder. Birey yaşam anlamı duygusunu deneyimlediğinde ise güçlü özerklik duygusu hissetmekte, karar almada güçlenmekte, önemli kişisel amaç ve hedefler edinmektedir (Steger ve Martela, 2016).

Adler bireyin istek ve beklentilerinin davranışlarını şekillendirdiğini ifade ederek insan davranışlarının amaçlı olduğunu öne sürmüştür. Adler’e göre bireyin kurgusal hedefleri vardır. Bireyin belirlediği hedefler doğrultusunda yaşamını sürdürdüğü ve bu hedeflerle uyumlu bir yaşam stili (tarzı) geliştirdiğini belirtmiştir. Bireyin yaşamındaki hedeflerine bakarak yaşamı içindeki sürekliliğin amaçlı olup olmadığı anlaşılabilir. Bireyin yaşantısında anlamlı gelen herşey yaşam stilini oluşturur. Birey yaşam stili ile kendisine anlamlı gelen hedefler için çabalar ve bu hedefler ile yaşam stilini geliştirir (Corey, 2008).

(29)

Varoluşçu psikoloji bireyin doğduğunda, geliştiğinde ve var olduğunda karşılaştığı dinamik veya sürekli değişen dönüşümlerle ilgilenir. Bireylerin kendilerine sordukları “Kim olacağım? Ben kimim? Nereden geliyorum?” sorularıyla ilgilenerek bireylerin dünyada var oluşlarının farkına varmasını sağlar. Bu bağlamda “ölüm, özgürlük, soyutlanma ve anlamsızlık” temalarıyla ilgili yaşamayı ve ölmeyi; özgürlük, sorumluluk ve seçimi; soyutlanmayı ve sevmeyi ve anlam/anlamsızlıkla ilgili önemli açıklamalarda bulunur. Varoluşçu psikolojiye göre ölüm, özgürlük, soyutlanma ve anlamsızlık konularıyla ilgilenmenin bireyin varoluşunu ve psikolojik iyi olmasını etkilemektedir (Sharf, 2014, s. 148-149).

Yalom (2001)’a göre “Yaşamın anlamı nedir?” sorusu kozmik anlamda, genel hayatın veya en azından insan yaşamının tümüyle tutarlı bir örüntüye sahip olmadığıyla ilgili bir sorudur. “Yaşamımın anlamı nedir?” sorusu ise birçok filozofun görüşüne göre

“dünyevi anlam” olarak adlandırılmaktadır. Dünyevi anlam, amaç ve anlam kavramlarını kapsamaktadır. Dünyevi anlam hissine sahip olan birey, yaşamı bir amaca, hedef ya da hedeflere sahip olarak işlev göstermektedir. Kozmik anlam ise, kişinin dışında ve ondan üstün olarak var olan bir düzeni ifade etmekte ve evrenin sihirli ve ruhani düzeninin olduğu anlamına gelmektedir (Yalom, 2001, s. 663).

Battista ve Almond (1973) kişisel anlamın üç boyutu olduğunu belirtmişlerdir.

Bunlar; bireyin içinde bulunduğu yaşamının anlamlı olduğuna ilişkin bilişsel boyut, önemli amaç arayışı ve amaca ulaşılmasını içeren motivasyon boyutu ve amaç kazanımına eşlik eden doyum, başarı ve mutluluk duygularını içeren duygulanım boyutudur.

Baumeister (1991) anlam arayışını dört ihtiyaç boyutuna göre incelemiş ve bunların anlam arayışı için gerekli olduğunu ifade etmiştir. Bu boyutlar; hedef ve hedefin gerçeklemesi olarak amaçlar, eylemlerin gerekçesi olarak değerler, bireyin hedeflerine ulaşmasına bağlı olan olarak yeterlilik ve olumlu kendilik değeridir. Yapılan araştırmalada bu dört ihtiyacın genel yaşam anlamı duygusuna katkıda bulunduğu ortaya çıkmıştır (Reker ve Fry, 2003; Stillman vd., 2009).

Leontiev’e (2005) göre yaşam anlamı üç boyuttan oluşmaktadır. Bu boyutlar katılımın deneyimlenmesi, otantiklik duygusu olarak anlaşılma ve anlamın önemli bir özelliği olarak kişinin amaçlı davranışlara sahip olmasıdır. Kişinin sahip olduğu davranışlar ve yaşayış ile ilişkili özerk ve otantik duyguları kişinin anlam duygusu için önemlidir. Otantiklik ve özerklik yaşam anlamı ile yakından ilişkilidir.

(30)

Krause ve Hayward (2014) yaşam anlamını değerlere sahip olma, amaca sahip olma, hedefler doğrultusunda mücadele etme, geçmiş ile barışık olma ve yaşamı anlamlandırma olmak üzere 5 boyuta ayırmıştır.

Morgen ve Farsides (2009a) alanyazında yapılmış olan yaşam anlamı ölçekleriyle toplanan verilerden faydalanılarak faktör analizi uygulamış ve analiz sonucunda 23 maddelik “Anlamlı Yaşam Ölçeği” geliştirmiştir. Ölçeğin beş faktör yapısına sahip olduğu görülmüştür. Bunlar; ilginç yaşam, başarılı yaşam, ilkeli yaşam, amaçlı yaşam ve değerli yaşamdır.

Schnell (2014) yaşam anlamını bütünlük, amaç, önem ve aidiyet olmak üzere dört boyuttan oluştuğunu belirtmektedir. Aidiyet duygusunu bireyin büyük topluma ait olma olarak tanımlar. Steger ve Martela (2016) aidiyet boyutunu yaşam anlamının bir boyutu olarak değil yaşam anlamının önemli bir kaynağı olarak tanımlar. Aidiyet, bireyin yaşam anlamının boyutları olan bütünlük, amaç ve önem boyutlarının düzeyini artırır. Toplumdan dışlanan kişilerin yaşamı daha az anlamlı yaşadıkları görülmüştür ( Williams, 2012; Zadro, Williams ve Richardson, 2004). Steger ve Martela (2016) yaşam anlamının bütünlük, amaç ve önem olmak üzere üç boyutu olduğunu ve her birinin farklı psikolojik yapı göstereceğini ve insan yaşamında farklı işlevler gösterdiklerini belirtmiştir. Bütünlük, bireyin yaşamını anlamlı kılma duygusunu; amaç, temel hedefler ve yaşamda yönelimini; önem, yaşamın içsel değer duygusu ve yaşamaya değer duygusuna sahip olmasını kapsamaktadır. Ayrıca anlam varlığının ve yokluğunun farklı etmenlerden kaynaklandığını öne sürmüşlerdir.

Alanyazında yaşam anlamı kavramını önem ve değer kavramlarıyla birlikte ele alan çalışmalara rastlanmaktadır. Bu çalışmalarda yaşam anlamı, yaşamın önemli ve yaşamaya değer olduğuna yönelik bir duygu olarak tanımlanmış ve yaşamın içsel değeri olarak tartışılmıştır (Morgan ve Farsides, 2009b). Yaşam anlamının bu yönünden yola çıkılarak Ernest Becker terör yönetim kuramı ve temel değer kavramlarını geliştirmiştir. Terör yönetim kuramı, geniş evren bağlamında kişisel değer algısı olarak benlik saygısı ile insanların günlük yaşamdaki kendilerini dehşete düşüren olayları çözmeye çalışmasına göndermede bulunur (akt. Steger ve Martela, 2016). Ayrıca yaşam anlamının önemli bir özelliği olan “varoluşsal önemsenme” kavramı kişinin varoluşunu önemli ve değerli hissetmesinin ölçütü olarak kabul edilmektedir (George ve Park, 2013).

Japon kültüründe ikigai (hayat amacı edinme) kavramı bireyin yaşamını yaşanmaya değer bulma duygusu olarak tanımlanmaktadır. Japonya’da ülke genelinde yapılan çalışmalarda ikigai duygusuna sahip bireylerde, kalp ve damar hastalıklarına bağlı olarak

(31)

ölüm oranının düşük olduğu gözlenmektedir (Koizumi, Ito, Kaneko ve Motohaski, 2008;

Sonne vd., 2008; Tanno ve Sakata, 2007; akt. Steger ve Martela; 2016).

Naratif terapi, danışanın psikolojik problemlerini kendi hikayesini tekrar yapılandırarak aşmasına fırsat sunmaktadır. Sıklıkla kendisini aciz ve çaresiz olarak gören danışana benlik saygısı geliştirerek kurban durumundan kurtarır. Yaşantılarını anlamlı kılma yeteneği ile birey naratif terapide kurban olma durumunu yeniden yapılandırarak aşar (Madigan, 2016).

Kuramcılar yaşam anlamı boyutlarının olumlu ve olumsuz özellikleri konusunda ortak bir görüşe sahip değildir (Dezutter vd., 2013). Frankl (1963) anlam arayışını yaşamın doğal ve sağlıklı bir parçası olarak tanımlarken (akt. Steger ve Martela), Baumeister (1991) anlam arayışını işlevsiz bir süreç olarak değerlendirmekte ve anlam arayışının bireylerin ihtiyaç duyduğu anlam engellendiği zaman ortaya çıktığını ileri sürmektedir. Reker (2000) anlam arayışının sağlıklı oluşumlarının olduğu gibi sağlıksız oluşumlarının da bir göstergesi olduğunu öne sürer. Aynı şekilde bazı çalışmalarda da anlam arayışının düşük iyi olma düzeyi ile ilişkili olduğu vurgulanmaktadır (Schwartz vd., 2011). Steger ve arkadaşları (2000) anlam arayışının ruminasyon ve depresyon ile doğrusal bir ilişkisi olduğunu açığa çıkarmışlardır.

Steger (2009) anlam yaratımının kimlik gelişimi ile ortaya çıktığını belirtmektedir.

Ayrıca kendisinin formüle ettiği yaşam anlamı boyutları ile Marcia’nın kimlik boyutları yaklaşımları arasında benzerlik olduğunu ifade etmektedir (Steger, 2006). Marcia kimlik oluşumu, iki boyutta kavramsallaştırılmıştır: Keşif (etkin sorgulama ve alternatifleri dikkate alma) ve bağlılık (seçme gücü). Steger ve arkadaşları (2009) anlam arayışının kimlik keşfi sürecinde, anlam varlığının da kimlik bağlanması sürecinde işlev gösterebileceğini ileri sürmektedir. Kimlik boyutları ile yaşam anlamı arasında önemli benzerlikler olmasına rağmen farklılıklar da bulunmaktadır. Kimlik oluşumu çoğunlukla günlük yaşamda etkili olurken, yaşam anlamı daha çok geniş varoluşsal sorunlarla kendini gösterir (Dezutter vd. 2013).

Yaşam anlamının varlığı ve yokluğu ile ilgili farklı yaş gruplarında yapılan çalışmalarda bu iki kavramın aynı olmadığı, farklı boyutlardan oluştukları ortaya konulmuştur (Steger, Frazier, Oishi ve Kaler, 2006). Yapılan çalışmalar yüksek yaşam anlamı düzeyinin olumlu duygu ve yaşam enerjisi (Brassai, Piko ve Steger, 2010), yüksek özsaygı (Kiang ve Fuligni, 2010) ve düşük depresyon belirtisi (Steger, Mann, Michels ve Cooper, 2009) ile ilişkili olduğunu göstermektedir.

(32)

2.2. Psikolojik İyi Olma Kavramı İle İlgili Kuramsal Açıklamalar

Bu başlık altında psikolojik iyi olma kavramı ve ilgili kuramsal bilgiler yer almaktadır.

2.2.1. Psikolojik İyi Olmanın Tanımı

Psikoloji alanyazınında kişisel iyi olma tanımlanırken iki yaklaşım temel alınır:

Hedonik (hazsal) yaklaşım ve eudamonik (anlamsal) yaklaşım (Ryan ve Deci, 2001;

Peterson, Park ve Seligman, 2005; Alandate; 2015). Hedonik yaklaşım, memnuniyetin en büyük iyilik hali olduğunu ve bu iyilik halinin bireye en büyük mutluluğu getirdiğini ifade eder. Hedonik yaklaşım öznel değerlendirmeleri içerir ve psikolojide “öznel iyi olma”

olarak ele alınır. Öznel iyi olma olumsuz duyguların olmayışını ifade eder ve olumlu duyguların deneyimlenmesi ve yaşam doyumu olarak tanımlanır (Ryff, 1989a; Diener, Suh, Lucas ve Smith, 1999; Kim-Prieto, Diener, Tamir, Scollon ve Diener, 2015).

Eudamonik (anlamsal) yaklaşımı, mutluluk, kişisel güçlü yanları farketme ve kendini gerçekleştirme, hedef belirleme ve yaşam anlamından oluştuğunu ifade eder. Bireyin çok yönlü gelişmesi düzeyi olarak tanımlanır. Bu yaklaşım psikolojide “psikolojik iyi olma”

ile ilişkilidir. Ayrıca olumlu psikolojik işleyişinin bir göstergesi olarak bireyin kişisel gelişimini ve potansiyelini gerçekleştirmesini vurgular (Alandate; 2015; Ryff, 1989a; Ryff, Keyes ve Shmotkin, 2002; Samman, 2007).

Eudamonia kavramı Aristotales’in felsefesinden alınmıştır. Eudamonik yaklaşımı insanın gelişimine ve erdemli davranışına vurgu yapar. Eudamonik yaklaşım her zaman mutluluk ve yaşamdan doyum almayı öne sürmez. Aynı zamanda bireyin daha kapsamlı ve çok yönlü bir dizi gereksinimini de vurgular. Hedonik yaklaşım ise üst düzeyde hazzı yaşamaya ve acıdan kaçınmaya dayanır (Samman, 2007).

Eudamonia ve hedonia ile ilgili yapılan çalışmalardan sonra Bradburn ve arkadaşlarının (1969) mutluluk üzerine yaptığı çalışmalar iyi olma kavramına yönelik öncü çalışmalar olarak kabul edilir. Bu çalışmalarında referans olarak Aristoteles’in insanın eylemleriyle ulaşabileceği en yüksek şeyin mutluluk olduğunu anlatan Nicomachean Ethics adlı kitabını almıştır. Bu yazarlar olumlu ve olumsuz duygulanımın farklı unsurlardan etkilenen iki farklı yapısı olduğunu öne sürmüş, buna bağlı olarak da mutluluğu her iki yapı arasındaki uyum olarak tanımlamış ve ampirik olarak ortaya koymaya çalışmışlardır. Bu çalışmalarda eudaimonia sözcüğü mutluluk olarak çevrilmiştir.

Waterman (1984) ise böyle bir çevirinin hatalı olacağını ifade etmiştir. Böyle bir çeviri

(33)

eudaimonia ve hedonia arasında eşdeğerlik ilişkisi kurma anlamına geleceğini, oysa özünde bu iki kavramı birbirinden önemli derecede farklı özelliklere sahip olduğunu belirtmiştir (akt. Ryff, 1989a).

1980’lı yıllar ve sonrasında birçok araştırmacı iyi olmanın yaşam doyumu ve mutluluktan daha fazla bir anlamı olduğunu düşünmeye başlamışlardır. Psikolojik iyi olma ile ilgili çalışmalardan önce bu alanla ilgili çalışmalar olumlu işleyişin nedenleri ve sonuçlarından daha çok bireyin mutsuzluğu ve acı çekmesi kavramlarına odaklanmaktaydı (Diener, 1984; Jahoda, 1958; akt. Ryff, 1989a). Ryff (1989a, 1995) psikolojik iyi olma ile ilgili olan ancak ihmal edilen bu alanda psikolojik iyi olma kavramının niteliklerini ana çerçevede toplamış ve sistematik özellik kazandırmaya çalışmıştır. Ryff (1989a) ayrıca psikolojik iyi olma için mutsuzluk ve acı çekme ile ilgili açıklamalardan ziyade çok boyutlu bir yaklaşıma dayanması gerektiğini vurgulamıştır. Bununla birlikte psikolojik iyi olmanın olumlu psikolojik sağlıkla ilişkili olduğunu belirtmiştir.

Ryff (1989a) eudamonia kavramına bazı kuramsal bir nitelik kazandırmaya çalışmıştır. Ryff ve Singer (1998) eudamonia kavramını, bireyin kendi potansiyelini mükemmel bir şekilde gerçekleştirmesi olarak ele almıştır. Samman (2007) ise potansiyelini geliştirme çabasını yaşam anlamı olarak ele almış ve bireyin bu potansiyelinin gelişimini iyi olmanın göstergesi olarak tanımlamıştır. Ryff psikolojik iyi olma ile ilgili ortak yapılardan faydalanarak altı farklı boyuttan oluşan “Çok Boyutlu Psikolojik İyi Olma” modelini geliştirmiştir (Ryff, 1989a,1989b; Ryff ve Keyes, 1995).

Ryff (1989a) mutluluk ve yaşam doyumu kavramlarının psikolojik iyi olma ile pek ilişkili olmadığını öne sürmüştür. Bradburn ve arkadaşlarının (1969) mutluluk kavramı ile ilgili yaptıkları tanımın zamanla değişikliğe uğradığını belirtmiştir (akt. Ryff, 1989a).

Bununla birlikte olumlu ve olumsuz duygulanım sıklık ve yoğunluğunun birbiriyle ilişkili olduğu yapılan çalışmalarla ortaya çıktığını belirtmiştir (Diener, Larsen, Lavine ve Emmons, 1985; akt. Ryff ve Keyes, 1995). Yaşam doyumu kavramının ise yapılan çalışmalarda bilişsel bir öğe olarak değerlendirildiğini ve mutluluğun tamamlayıcısı olarak görüldüğünü belirtmiştir (Andrews ve McKennell,1980; Andrews ve Withey, 1976; Bryant ve Veroff, 1982; Sauer ve Warland,1982; Campbell, Converse ve Rodgers, 1976; akt. Ryff ve Keyes, 1995). Ayrıca hem mutluluk hem yaşam doyumu üzerine yapılan çalışmaların psikolojik iyi olma ile çok da ilişkili olmadığını, bu çalışmalarda psikolojik iyi olma tanımının kavramsal ve metedolojik olarak yeterince yapılandırılmadığı öne sürülmüştür (Ryff, 1989b; Ryff ve Keyes, 1995).

(34)

2.2.2. Ryff’ın Çok Boyutlu Psikolojik İyi Olma Modeli

Alanyazını incelendiğinde olumlu psikolojik işleyişin farklı şekilde tanımlandığı görülmektedir. Bu bakış açıları arasında Maslow’un (1968) kendini gerçekleştirme kavramı, Rogers’ın (1961) tam işlev yapan insan kavramı, Jung’un (1933) bireyselleşme oluşumu kavramı, Allport’un (1961) olgunlaşma kavramı yer almaktadır. Buna ek olarak yaşam boyu gelişimsel evrelerden bahseden Erikson’un (1959) psikososyal yaşam evreleri yaklaşımı, Buhler’in (1968) temel yaşam eğilimleri ve Neugarten’in (1968,1973) yetişkinlikte ve yaşlılıkta kişilik değişimleri tanımlamaları da yer almaktadır. Ayrıca Jahoda’nın (1958) hastalık olmayışı olarak tanımlamış olduğu olumlu psikolojik sağlığın ölçütleri yaklaşımı psikolojik sağlık tanımlaması açısından önemli bilgiler vermektedir (akt. Ryff,1989a; Ryff, 1995; Ryff ve Keyes, 1995).

Ryff (1989a) bu yaklaşımların ampirik olarak yetersiz olduğunu öne sürmüş ve psikolojik iyi olma ile ilgili farklı bakış açıları ve yaklaşımlarını harmanlayarak olumlu psikolojik işleyişin özelliklerini bir yaklaşım içinde tanımlamaya çalışmıştır. Böylece “Çok Boyutlu Psikolojik İyi Olma” modelini geliştirmiştir. Ryff’ın geliştirmiş olduğu çok boyutlu psikolojik iyi olma modeli altı boyuttan oluşmaktadır. Bu boyutlar kendini kabul, diğerleriyle olumlu ilişkiler kurma, otonomi (özerklik), çevresel hâkimiyet, yaşam amacı ve bireysel gelişimdir (Ryff, 1989a, 1989b; Ryff ve Keyes, 1995; Keyes, Shmotkin ve Ryff, 2002). Aşağıda bu boyutlarla ilgili açıklamalar yer almaktadır.

Kendini Kabul: Olumlu psikolojik iyi işleyiş ile ilgili yaklaşımlarda en çok vurgulanan özellik bireyin kendini kabul algısıdır. Bu özellik; kendini gerçekleştirme, optimal işleyiş ve olgunluğun temel göstergesi olmanın yanı sıra psikolojik sağlığın temel özelliği olarak da tanımlanmaktadır. Yaşam boyu gelişim yaklaşımları da bireyin kendisini ve geçmiş yaşamını ve bunlara eşlik eden başarılarını ve hayalkırıklıklarını kabul etmesine vurgu yapar. Birçok yaklaşım bireyin kendisine yönelik olumlu tutumlarını psikolojik sağlığın temel ölçütü olarak görmektedir. Böylece bireyin kendine yönelik olumlu tutumlara sahip olması olumlu psikolojik işleyişin temel özelliği olarak ortaya çıkmaktadır (Ryff, 1989a, 1989b).

Kendini kabul düzeyi yüksek olan bireylerin benlik saygıları yüksektir. Ayrıca benliklerinin çok yönlü özelliklerini tanıma ve kabul etme, geçmiş yaşamına ilişkin olumlu hissetme gibi özelliklere sahiptir. Kendini kabul düzeyi düşük olan bireyler kendisi ile ilgili hoşnutsuz hissetme, geçmiş yaşamında yaşanılan şeylerden hayalkırıklığı hissetme, belli kişisel özelliklerden sıkıntı yaşama ve kendisinin şu an olduğu kişiden farklı bir kişi olmayı

Referanslar

Benzer Belgeler

Therefore in this study in order to compare the effects of Dark Triad traits on work-related attitudes, the effects of the Dark Triad traits (i.e., narcissism, Machiavellianism,

Araştırmanın elde edilen diğer bir bulguya göre üniversite öğrencilerinin annelerinden algıladıkları helikopter ebeveyn tutumlarının psikolojik iyi oluş düzeyleri

Yapılan araştırmada üniversite öğrencilerinin algılanan anne baba tutu- mu otoriter ve koruyucu olanların ruminatif düşünme biçimi puanlarının algılanan anne

Psikolojik İyi oluş Halini yordayan değişkenleri belirlemek amacıyla, yorda- yıcı değişkenler olarak regresyon denklemine ilk etapta demografik değişken- lerden (cinsiyet ve

Araştırma sonucunda her ne kadar alçakgönüllülükle psikolojik iyi olma ve öznel iyi olma arasında pozitif anlamlı ilişkiler tespit edilse de

Pozitif psikoloji çerçevesinde gerçekleştirilen araştırmalarda tevazu, daha ziyade bir karakter özelliği (disposition/trait) olarak ele alınmaktadır. Ancak bununla

Yapılan araştırmada sadece yaşam amaçları ile ebeveyn tutumları (demokratik, otoriter, koruyucu, ilgisiz) arasında anlamlı bir farklılık bulunmazken, özerklik

Üniversite öğrencilerinin yaşam becerileri (karar verme ve problem çözme, yaratıcı ve eleştirel düşünme, iletişim ve kişilerarası iletişim, öz farkındalık ve