• Sonuç bulunamadı

J i j f ! I U- "Tl i i i! • Î tr. y 1 P—1 I L _

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "J i j f ! I U- "Tl i i i! • Î tr. y 1 P—1 I L _"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

G E Ç M İ Ş T E N A L D I Ğ I M I Z D E R S

Yazan: H. Trezzini Çeviren: Ertuğrul Menteşe

t -n

I

L _

P — 1

i! • Î

t r .

y

1

U - "Tl

*

i

f ! I

*

i

i

j

vuvûani— i ! i 1 t~

J

montpaziek.

«Şehircilik, mateessüf, memleketimizde hiç anla-şılmamış bir mevzudur. Şehircilik namı altında bir çok faaliyetler göze çarpmakta isede gelecek yazımda da be-lirteceğim gibi, bunlar daha fazla esaslar ve prensipler kavranmadan teşebbüs edilen yamama ve sökük dikme gayretlerini andırmaktadır. Fransızcadan çevirerek aşağıya koyduğumuz yazı ne demek istediğimizi etraflı ve güzel bir şekilde anlatacaktır. Bu yazı bize artık şe-hirciliğin bir ihtisas meselesi olduğunu ve her ihtisas meselesi gibi bu işte de çahşacak olanların b a sahada yetiştirilmiş olmaları lüzumunu göstermektedir. Bizde tıpkı bir hastane mimarîsi, sanayi mimarîsi ve okul mi-marîsi gibi sadece bir mimarlık şubesi sayılan şehirci-liğin bu yazı ile nekadar farkh bir şey olduğunu anlı-yoruz : MİMARÎ, bütün ihtisas şubeleri ile birlikte bir Ferdin ifadesi, ŞEHİRCİLİK cemiyetin ifadesi...»

E. M. Medeniyet kelimesinde iki" mana gizlenir. Hâl ve Hareket:

Muhakkak ki hareket burada daha kuvvetlidir. Zaten medenileşmek bir nevi mükemmelleşme hareketi-dir denilebilir. Mükemmelleşme demek, imtizaçh, ba-ğımsız, intimazsız, ve gayri müsavi sosyal işlemlerin tedricen gelişmesi demektir. Gelişme, teknik ve ekono-mik sahalarda, cemiyet hayatının teşkilâtlandırılmasında, müşterek çahşmalarda, fikir çarpışmaları ile sanat işle-rinde meydana çıkar. Hâl kelimesi ise, geniş bir mana taşımakla beraber esas itibarile tarif edicidir. Ve bir

istatistik vaziyeti açıklar. Hâl ve hareket kelimelerinin çift manahlığı sosyal hayatın iki zıt esas veçhesini belirtir: Değişiklik ve daimiiik, değişikliye uymak kabiliyeti ve eldekilerin muhafazası. İnsanın kendi hayatı boyunca elde ettiği bilgiler, tecrübeler, gelecek nesillere miras kalmaz. Sosyal hayattan doğan medeniyet, bütün deği-şikliklere rağmen uzvî hayatta irsiyetin yapmakta oldu-ğu nakil ve muhafaza vazifelerini toplu hayatta da bu vazifeleri gören eğitim ve anane sayesinde yaşayabilmiş ve derleyebilmiştir.

Yapmak, yaratmak, icat etmek fertlerin işidir. İnce-lik, zevk, zekâ, icat kabiliyeti, gayri müsavi ve başka başka ehemmiyetlerle tevzi edilmiş irsî vergilerdir. Bu kabiliyetler, kullanılmakla, anane ve adetlerle tesbit edilmedikçe, medeniyet için gayip edilmiş mücerret iş-lerdendir. Bir cemiyet elzemdir, çiinkü, elde bulunan kıymetli bilgilerin muhafazası ve bu kazançların fertlere ve gelecek nesillere intikal ettirmek vazifesini, bir de-vamlılık unsuru olan bu cemiyet yapar. Diğer bakımdan,

ferdin yaratma kabiliyetini, buluş kudretini canlandı-ran, hız veren, bir değişiklik unsuru olan yine o cemi-yettir. Ferdin ve cemiyetin menfaatları mütesavidir.

(2)

vcalH ^.»^j^crf KİLİS^r H/ALAy î f( M&ydaHI

J »

P E K İ M •1 i Pekin

Soo-T

oucy

bir vücut gibi nesillerin tekrar yarattığı, yenilediği, uzuvlara maliktir. Kısaca cemiyet yaşayan bir vücut-tur. Tabiatta yaşayan mahlûklar gibi cemiyet haytıda muayyen şeraite uymak mecburiyetindedir.

Her şeyden evvel bir cemiyetin yaşayabilmesi ken-disini teşkil eden muhtelif unsurların cemiyetin varlığım idrak edebilmeleri ile kaimdir. Sosyal duygu ile ifade edilen bu idrak kitlesinin bir kısmına hitap eder, o kit-le bu duygudan cemiyete karşı sorumludur. Hayat, za-man mefhumu içinde uzayabildiği müddetçe kıymetlidir. Cemiyet de devamlılığını aynı şekilde temin edebildiği takdirde kıymetlenir. İnsanlar için de bu böyledir. De-mekki cemiyette yaşayabilmek için, kendi yaşama şe-raiti kadar insanlarında yaşama şartlarım göz önünde bulundurmalıdır. Kendini müdafaa etme şevki tabiisi, nefes, gıda almak, barınmak gibi ihmali gayri kabil ih-tiyaçların başındadır. Tabiîdir ki bu ihtiyaçlar bütün yaşayan mahlûklara şamildir. Fakat insan oğlu olmala-rı itibarile insanlaolmala-rın kendilerine mahsus duygulaolmala-rı, faa-liyetleri vardır. İnsanlarda, tabiî olarak birbirlerine kar-şı yaklaşma hissi vardır. Bu yaklaşma hissi aralarında-ki münasebetlerin temelidir. Hayvanlarda bulunmayan endişe ve iztiraplarm müvellidi, içtimaî hayattan doğan düşünce, asıl arzuların müvellidi ve ideallerin yaratıcı-sıdır. Nihayet oyun faaliyeti insan hareketlerinin en verimli şekillerinden biridir. Medeniyetler en cazip ve en orijinal fizyonomilerini ona borçludurlar. Zira bütün sanatlar şekillerle oynama atrzıdır ve fikir çarpışmaları bir nevi mücerret ve sembolik oyundur. Bu nevi faali-yetler, hisler, organik ihtiyaçlardan ziyade tatmin edil-mesi şart olan ihtiyaçlar doğurur. Muayyen bir muhitte yerinin izini bırakmayan ve aynı zamanda geniş tesir-leri ve cemiyet hayatının organik vazifetesir-lerinin uzuv-ları olmayan, maddî destekleri bulunmayan cemiyet yoktur. Boşluğu nizamlayan cemiyetin rolü büyüktür. Müşterek hayatın bütün şekilleri, insanlar, cisimler, et-ten ve kemiket-ten, her teşekkül, yaşayan her mahlûk, binalar mevkiler, jeoğrafik vaziyetler, sosyal hayatın da-yanıklığım temin ederler. Medeniyet ayrı ayrı yaşayış tarzlarının bir mecmuudur. Diğer taraftan müşterek ha-yatın mümûllülüğü, insanlar arasındaki

münasebetleri-sıklaştırır, yani şehir, medeniyetin baş uzvudur, kalbi-dir demek isterim. Her günkü hayatımızın çerçevesi, şe-hirdir. Şehir, yalnız yeşil sahalarla irtibatlandırılmış hususî ve resmî binalar yığını değildir. Şehir, ihtiva et-tiği insan toplulukları, hisleri ve gayrî şuûri ceryanları ile beraber mütalâa edilmelidir. Bir uzvun mevcudiye-tine göreceği vazifeler sebep olur. Şehrin arz ettiği man-zara, maddî bünyesi, kendi yaşayış tarz ve şeraitin ne-ticesidir. Bunu ispat için geçmişin ve günün şehirleri gözümüzün önündedir.

Bu günkü maden ocakları tertibinde olan 30 asır ev-velki en basit mesken topluluğundan ibaret Tel - El

- Amarna ile en yüksek bir yaşama seviyesine erişmiş olan Priyen gibi iki şehir arasındaki bir çok idare sis-temlerinin geçirdiği ve değişik merhalelerin farkları ko-layca okunur. Daha bir çok misaller de vardır; NeW York'u ele alırsak muntazam adalara bölünmüş aynı tip meskenleri olan bir vücuttur, fakat esaslı farklar bu-rada ancak üçüncü buutla ölçülebilir, ikinci bir bakış-ta organik bölümler gayrî şuûrî ceryanların tesiri ile şansa bırakılmış olduğundan ilk intibanm tamamen yanlış olduğu anlaşılır. Montpazier şehrinde bu aksine-dir, intizam hakikaten vardır, kendi kuruluş şeklinin de açıklandığı gibi, burada yaşayanların maddî ve manevî ihtiyaçları tatmin edilmiş, sosyal ihtiyaçları düşünülme-miştir. Baş yoktur. Korsaabat ve Coucy müstebit şehir-leridir, yirmi asır ara ile kurulmuş olan bu şehirlerin kurulş tarzları aynı fikirlerden doğmuştur. Baş bura-da mevcuttur, hem de her şeye tahakküm eder. Şehir H'U

(3)

Toplantıların, merasimlerin, sebeplerinden ziyade şe-killeri ve ananevi karakterleri, insanların kolektif haya-ta karışmak arzuları olduğunu ispat eder. Priyen'de top-lantı âdeti ve toplanma yerlerinin çeşitliliği bize Priyen'in sosyal organizmanın en bariz nümunesi olduğunu gös-terir.

Şehir kollektif hayatın temelidir, vazifeleri pek çok ve karışıktır; bu vazifeler özel veya genel olabilir. Bazı şehirler için bu vazifeler özel mahiyettedir. Bu vazifele-rin başhcaları cemiyette toplu yaşamayı temin ederler, diğerleri ferdin yaşama şeraitini tesbit eder. Bu vazife-ler şunlardır:

1 — Sosyal duygunun doğmasını ve devam etmesini temin etmek.

2 — Sosyal, kültürel, ekonomik, ve siyasî müesse-seleri teşkilâtlandırmak.

3 — Oyun faaliyetlerini ve münasebet hayatını ko-laylaştırmak.

4 — Herkesi konforlu meskenlerde oturtmak, (kon-fordan maksat havanın, güneşin bolca teminidir.)

5 — Çalışma yerlerini ruhî ve bedenî şeraiti düşü-nerek teşkilâtlandırmak.

6 — Hayatın icabatına göre bütün servisleri tan-zim etmek.

Hakikatte özel vazifeler, bölgenin ( Region) veya bü-tün milletin, memleketin ölçüsündedir. Şehri yapan kendi görevleridir, meselâ, paytaht şehri, üniversite şeh-ri, müstahkem şehir, liman ve sanayi şehri gibi.

Ehemmiyetlerine rağmen bu vazifeler asıl meselenin bir cephesini teşkil eder. Topoğrafik vaziyet, havalinin coğrafî vaziyeti, meselenin diğer bir cihetidir. Şehri ya-şatan, kurulduğu saha değil havalisinin coğrafî vaziye-tidir. Zira sosyal teşekkülât, uzviyetle olduğu gibi, ister kendi bulunduğu topraktan çıkartsın ister mübadele usulü ile elde etsin, yaşama çarelerini bulamadıkça hayatım idame ettiremez. Şehir, siyasî ve ekonomik bir bütünün parçasıdır; maddî yaşayış tarzı, ziraî istihsal, ip-tidaî madde kaynakları, kuvvet kaynakları ve bu bütün-deki nakliye yolları ile sağlanır. Coğrafî vaziyet komşu topluluklarının değişik tesirleri ile hudutlanıı-, şehrin coğrafî vaziyetini hinterlândı çevreler. Hiç bir şehircilik meselesi bu esaslar tahlil edilmeden hal edilemez.

Coğrafî vaziyetin meydana getirdiği şehrin maddî ve manevî tabiî cereyanları, plân tertibinde, plânın ana hatları tesbitinde, göz önünde tutulacak şartlardır. Plân-da her unsur yerli yerinde, her uzuv şehir bünyesine dahil, vazifelerini kolayca yapabilecek durumda olacak-tır. Şehirlerde nizam, hatların hendesî olması ile değil, muhtelif işlemlerin yerlerine konulması ile elde edilir. Bu işlemler yalnız feza içinde değil, zaman mefhumun-da mefhumun-da değişik devirlerle nizamlanır. Bunlar mesafe öl-çüsüne zaman mefhumunu katan vazifelerdendir.

Şehircilik tamamiyle işlemli bir şeydir. Resmî bi-naların, abidelerin, hususî karakterleri, ve plândaki mu-ayyen mevkileri itibariyle kompozisyonda birinci derece

ehemmiyetli olan amillerdir. Bunların arkasından «zo-ning» sistemi gelir. Binalar vazifelerine göre plânda mıntakalandırılır. İrtibatları ise, karakterleri, vazifeleri ve bünyeleri, üstlerinden geçecek vesaitin akış kesafeti ve ağırlıklarına göre tayin edilir.

Şehrin «estetik» hâl suretlerine gelince, estetik iki kaideye bağlıdır. Estetik tesirler, boşlukların arka ar-kaya birbirine katılan silsilelerinden meydana çıkar. Estetikte şekiller daima etraftaki başluğa nazaran bakı-lır. Geniş manzaraların güzel görünmesi (panoramalar) zeminin kabarıklıkları ile yapılan irtifalannı ahenkleş-tirebildiğimiz zaman hâl edilir. Şehrin oturtuluşu ara-ziye göre ayarlanır.

(4)

hizme-tine mahsus, objektif ve tabiat kanunları kadar hiik-medici olarak hazırlanır. Siyasetin rolü topluluğun sıkıcı mecburiyetlerini fertlere kabul ettirmek, ekonominin rolü ise insanları maddî mecburiyetlerden kurtarmak, maddî hayatın ihtiyaçlarını tatminle hür yaşayış (oyun faaliyetleri) arasındaki münasebetleri tam olarak a-henkleştirmektir. Bu gayeye varabilmek içindir ki eko-nomi, fertlerin ve cemiyetlerin yaşamalarına mahsus her şeyin ihtisalini, şevkini ve tezviî usullerini teşki-lâtlandırır.

Halk yığınlarının siyasî hayata iştiraki, idare maka-nizmaya kadar yükselişleri, asrımızın en hususiyetli en bariz vasfıdır. Bu gidiş durdurulamaz halde olduğundan yarının şehri halkın şehri olacaktır diyebiliriz. Şehir, birbirine grifit olan cemiyetin ve fertlerin yaşama şerai-tini karşılayabilmelidir, zira sosyal sistemin doğabilmesi için, münasebet hayatı, fikir çarpışmaları ile oyun hare-ketlerini her fert olduğu kadar cemiyet de aynı sahalarda kullanmak ister, ve bu faaliyetler aynı çerçeveye girer-ler. Meydan!,-jr, açık hava tiyatroları, stadyomlar, toplantı, tiyatro, konser ve sergi salonları gibi mukaddes hâtira yerleri, şehrin çarpan kalbidir. Şehri yapan gruplu ol-ması lâzım gelen yerlerdir. Merkezin miknatisliği insan-ların daha çabuk kaynaşmainsan-larına yarar; bu kaynaşma arzusu yerine şehirden uzaklaşmak arzusu gelince, şe-hir gayesinden ayrıldı demektir. Merkezin etrafında fik-rin müesseseleri, yüksek mektepler, müzeler, lâbora-tuarlar, kütüphaneler gibi sembolik ve mühim binalar sıralanır. Merkez çekirdeğin etrafında şehir yavaş 5'avaş nizamlanarak yerleşir, en evvel mesken mahalleleri ve bu mahallenin içindeki tek ev vardır. Bu evde insan haricî tesirlerden uzak bazı vazifeler görmektedir. Bu vazifeler en iyi şerait içinde yapılabilmelidir. Evin bu hususî rolü sosyal veçhesiyle genişler, bildiğimiz ev bir aile beşiği,

iki ayrı nesil arasındaki irtibattır. Ev insanın kendi şah-siyetini. kabiliyetini açabilecek evsafta olmalıdır; bura-da insan mevkiini ve kabiliyetine göre hayatını tanzim e-debilmeli. Dışarıda insan, topluluğun bir parçası evinde insan, başlı başına bir ferttir.. İnsan evinde hür olabil-melidir.

İkamet mahallesi, meskenlerden başka, iaşe, sıhhat ve sosyal merkezleri ile, okul, mâbet, çocuk bahçeleri, spor sahaları ve yeşil sahaları ihtiva eden bir bütündür. Özel ve genel yeşil sahalar olabilir, zira insanların be-denî ve ruhî muvazenesini ancak her günkü tabiatla teması sağlar. Tamamen insan elinden çıkma şehrin merkezinde tabiat yoktur, lâkin evler tamamen bu ta-biatın ortasında, yeşillikler içinde oturtulmalıdır.

Fabrika, idare binaları gibi çalışma yerleri en iyi radman alınabilecek şekilde tasarlanmakla beraber içinde çalışanların ruhî ve bedenî ihtiyaçları temin edi-lecektir. Bilhassa çalışma esnasında insanm insanlığı ko-runmuş olacaktır. İnsan cemiyet içinde yuğrulur. Demek ki evvelâ şehircilik, cemiyetin yaşayabilmesine mahsus şartları hâlletmiş olmalı. Şehircilik, insanm dünyada yalnız olmadığını kuvvetle his ettirebilmeli. Zevkli bir yaşayışla kendi vakarhğmı bilmek, şahsiyetini muhafa-za etmek imkânları münasip bir çerçevi içinde verilebil-meli. Ancak şehircilik, bizlere saadet temin edemez. Çünkü saadet daima yakalayamadan peşinden koştu-ğumuz bir hayalettir. Sırf yüksek bir olgunluk zirvesi, feragat hikmeti, insana bu saadeti verebilirsede, insan bu hülyadan vazgeçemez. Bu iptilâdan vaz geçmemesi daha iyi çünkü hayat buradadır.

1947 - No. 7-8 — Architecture d'Aujurdhui den tercüme edilmiştir.

Ertuğrul MENTEŞE

MESKEN BUHRANININ İLHAM ETTİĞİ KARİKATÜRLER :

Ameleler — Bırak şu çimentolarıda İstanbullulara ev yapalım.

Karaborsa — Önce ben, bir kaç apartıman. villâ ya-payım da, ondan sonra...

Referanslar

Benzer Belgeler

Öğ rencilerimizin, kariyer günleri sayesinde derslerde kazand ı rmaya çal ıştığımı z teorik bilgileri ve yetenekleri hangi sektörde, hangi kurumlarda, hangi meslekte

It is a work requires the inclusion and integration in perception, plan- ning, implementation and needs to be educational policy adult, stems from a comprehensive

MADDE 5 - (1) yurtdrgrndan ogrenci kabul edecek fakiitte ve meslekyiiksekokullann on lisans ve lisans iL"ytati6 prog.u-J*oa aynlacak kontenjanlal Universite

A rslanin zalimligini, onun saraym daki dal- kavuk vah§i hayvanlarin alcakliklarini uluorta yazm akla kal- mami§, m esela «Vebaya tutulan hayvanlar» m asalinda oldugu

* İTAAT: Öğretmenin öğrencisine belli bir davranışta bulunması ya da bulunmamasını gerekirse zorla sağlama anlayışına dayalı, bireyin nesne olarak

Bütün  dünyada  kabul  görmüş,  toplam  vergi  tahsilatının  önemli  bir  bölümünü  oluşturan,  ekonomide  belli  bir  ağırlığı  ve  iş  hacmi 

5- Birden fazla işverenden tevkifata tabi tutulmuş ücret geliri elde edilmesi durumunda, birden sonraki işverenlerden alınan ücretlerin toplamı, GVK’nun 103’üncü maddesinde

11 BAŞAK EYLÜL ALTER İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Yetersiz ÖSYM Puanı. 12 SELİN GÜNEŞ İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Yetersiz