• Sonuç bulunamadı

Dr. B. Ş e v k e t P e k sağlık y u r d u ve

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dr. B. Ş e v k e t P e k sağlık y u r d u ve "

Copied!
36
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yazı ve resimler: Dr. B. Şevket Pek sağlık yurdu ve kira evi. Ankara. Mimar Seyfi Arkan • Karantinada bir villa (İzmir). Mimar Necmettin Emre • Eczacı B. Nazım Malkoç evi. Topkapı. Mimar A. Mortaş • Kira evi (İzmir). Mimar Kemal Tetik tg Kayseri Halkevi binası projesi. Mimar Leman Tomsu ve Münevver Belen • Ev projesi. Mimar Leman Tomsu ve Münevver Belen • İstanbul nüfusunun yayılışı v e münakale. Dr. Ing. Martin VVagner B En eski Türk sanatı ve Çin, Hind, Mısır hafriyatı. Riza Çavdarlı • Başka memleketlerde yapı isleri B Bibliografi • Yeşil s a h a l a r ! Duyumlar!

Y ı l 1 9 3 7 İ s t a n b u l . F i a t ı 1 L i r

(2)

İ h 1/ î T r 1/ T A Y L , K Y A P I S A N A T I , Ş E H İ R C İ L İ K ve D E K O R A T İ F S A N A T L A R DERGİ Si A K i l I L M NEŞREDENLER: M İ M A R A B İ D İ N M O R T A Ş ve M İ M A R Z E K İ S A Y A R

İ D A R E Y E R İ : A N A D O L U H A N No. 24 İ S T A N B U L . T E L E F O N : 21307

DER A R C H I T E K T MONATSHEFT FÖR BAUKUNST, STJEDTEBAU D. DEKORATIOH Anschrifl : A r ki t s k t. A n a d o l u Han 24. İstanbul.

L ' A R C H I T E C T E

REVUE MENSUELLE D'ARCHITECTURE, D'URBANISME et de DECORATION Adresse : A r k i t e k t , A n a d o l u H a n 24. İ s t a n b u l .

SAYISI 1.00 Lira ALTI AYLIĞI : 5.50 „ YILLIĞI 10.00 „

EİNZELPREIS, HALBJAHRABONNEMENT, JAHRESABONNEMENT,

PRIX D'UN NUMERO 12 Fr. Fr.

„ pour 6 MOIS 70 „ „

„ „ UN AN 125 „ „ Arkitektin kolleksiyonları :

1934 \ 1935 ( 1936 >

BUtUn yazılar, resimler, reklâm ve abone bedelleri Posta ile ARKİTEKT'in idare yerine gönderilmelidir. Ankara mümessli Mimar {Neşet Akatay) dır. Memleketin diğer yerlerinde ve dışında, başka vekilimiz yokdur. Reklâm sayfaları tarifesi

isteyenlere gönderilir.

SchriftstUcke, Drucksachen, Anzeigen, Post-u. Bankanvveisungen sind an die Schriftleitung zu richten. Keine Vertretung In-u. Ausland. Auf Wunsch kostenlose Probehefte u. Anzeigenpreisliste.

Pour tout paiement et demande de renseignemet, ainsi que pour tout envoi de document tels que photos, articles, annonces, bibliographie â inserer s'adresser â la Direction, No, 24 Anadolu Han, İstanbul

(3)

/ 9 3 9 ~

A H I I [ n

A Y L I K Y A P I S A N A T İ , Ş E H İ R C İ L İ K V E D E K O R A T İ F S A N ' A T L A R D E R G İ S İ N E Ş R E D E N L E R :

MİMAR ABİDİN M O R T A Ş M İ M A R Z E K İ S A Y Â R

Y e d i n c i y ı l

1 9 3 7

i s t a n b u l

Y a z ı v e r e s i m l e r

(4)
(5)

geniş teraslı hususi hasta kısımlarını, ameliyat hizatını hâvi bulunarak modern bir hastane edilmiştir. 2 inci ve 3 üncü kat ikişer daireli dörder ve odalık kiralık ikametgâhlara tahsis edilmiştir.

Dairelerde şimal cihetine kâmilen servis kısımları ve ce- nup cihetine de yatak odaları yerleştirilerek ön odalar geniş teraslarla manzaradan ve güneşten faydalandırılmıştır.

Binamn asansör ihtiyacı ve hasta asansörü için icap eden büyüklükte münasip ve merkezî bir mahal bırakılmış ve bilâhare yapılması İçin tesisatı da düşünülmüştür. Binanın.

iskeleti betonarme, duvarlar tuğla, çatı ahşap, ön, arka- hesi Edelputz sıvadır.

Dr. B. Ş e v k e t P e k sağlık y u r d u ve

k i r a e V İ A n k a r a M i m a r S e y f i A r k a n

İstasyon asfalt caddesi üzerinde nümune hastanesi kar- şısında geniş bir arsa üzerine 4 katlı olarak düşünülen bu bi- nanın zemin ve birinci katı 10 yataklık hususî bir hastane ih- tiyacına göre tertip edilmiştir.

Zemin katı kapıcı odası, mermer döşemeli geniş bir hol, hasta kabul ve muayene odaları ve ayrıca hasta kabul kısım- ları tamamen ayrı, hastane ihtiyacını karşılayan hasta mut- fağı, ve çamaşırlığı, kalorifer dairesini, ayrıca da Otopsi ma- hallerini ve ön cephede de 2 küçük mağazayı ihtiva etmek- tedir.

Birinci kat iki daireli bir kira evi tertibinden ziyade hasta yatak odalarını, icabında güneş banyosunu temin için

(6)
(7)
(8)

K a r a n t i n a d a , b i r v i l l a (izmir)

M i m a r N e c m e t t i n E m r e

İzmirde, Karantinada, tramvay caddesi ile sahil arasın- da bir ailenin oturmasına mahsus olarak yapılan bu hususî ev bodrumdan başka iki katlıdır. Geniş bir bahçe ortasında yapılmıştır.

Antreden bir hole girilmektedir. Burada kabul odası, sa- lon ve yemek salonu birbirine iyi bir surette bağlanmış ve mutfak ile servis kısmı yemek odasının yanına bir koridorla eklenmiştir.

İkinci kat yatak odalarına tahsis edilmiştir. Geniş bir so- fa üzerinde dört oda ile bir banyo vardır. Odaların geniş bi- rer balkonu vardır.

Bina haricen saçaklıdır. Sıvaları (edelputz) dur. Pence- reler sürmedir. Bir çok İzmir evlerinde olduğu gibi bu evin de bütün pencerelerine demir kepenk konulmuştur.

îzmirde; yazın ufki bir halde yağan yağmurların pen- cerelerden içeri nüfuz etmemeleri için bu saç kepenklerin ya- pılmasını bir mecburiyet addediyorlarsa da bilhassa yazın, gündüzün sıcağını odalara naklederek ısıtması ve muhafa- za etmesi itibarile, biz bunu mahzurlu bulmaktayız. İzmirli mimar arkadaşlarımızın bu kepenklerin yerine daha tknik ve yararlı bir çare bulmaları lâzım geldiği kanaatindeyiz.

(9)
(10)
(11)

E c z a c ı B . N a z ı m M a l k o ç e v i . Topkapı

M i m a r A . M o r t a ş

Topkapıda tramvay caddesi üzerinde, alt katı eczahane, üst katı ikametgâh olarak istenilen bu bina, caddenin ileri- de alacağı genişliğe göre eski istikametten 10 metre kadar ge- ri çekilerek 120 metre murabbaı saha üzerinde yapılmıştır.

Küçük bir semt eczahanesi için lâzım olan bütün tefer- rüat burada dar bir bütçe çerçevesine sığdırılarak gözetilmiş- tir.. Zemin katında, üst katın antresinden başka 6 metre yüz üzerine bir eczahane, bunun arkasında bir ilâç hazırlama lâ- boratuvarı ile küçük bir nöbetçi eczacı odası ve tuvaleti ya- pılmıştır. Ayrıca, kapısı yan dar sokakta olan bir doktor da- iresi düşünülmüştür. Bu daire, caddeye bakan bir bekleme o- dasile bahçe tarafında bir muayene odasından ve giriş sofa- sı üzerinde bir tuvalet yerinden ibarettir. Binanın diğer kı- sımlarile alâkası olmadığından müstakil olarak bir doktora kiraya verilebilmektedir.

Üst katta aydınlık ve geniş bir sofa üzerinde 4 odalı bir

ikametgâh katı tertip edilmiştir. İki yatak odası, aralarında- ki bir banyo ile birlikte bir kapı ile sofadan ayrılmıştır. Yalnız sabah güneşi alan ve yazın serin bir gündelik oturma yeri o- larr geniş arka terasa yatak odasından ve sofadan çıkılmak- tadır.

Bodrum katında yalnız sığınak ve depolar vardır.

Bu bina en sade ve iktisatî inşaat kaidelerine göre, yalnız malzeme ve işçiliğin iyiliğine itina edilerek yapılmıştır.

Temeller kuru kil üzerine demirli beton taban, bodrum du- varları ta.ş, zemin kat 1 i, üst kat 1 tuğla, döşemeler betonar- me, çatı geniş gizli dereli ahşap ve yerli makine kiremidli, dış sıva mermerdir. Döşemeler eczahane katında çiçekli çimento çini, bodrumda çimento şap, üst katlarda lâmbalı tahta ve çiçekli çini, terasda mozayik çinidir. Lâboratuvar duvar ve masaları, ile banyo ve tuvaletler fayans kaplıdır. Binanın maliyet fiyatı 7200 liradır.

(12)
(13)

K i r a e v i . ( i z m i r ) M i m a r K e m a l T e t i k

Bu kira evi İzmirde güzel yalıda tramvay yolu ile sahil arasında bir yanı denize, esas yüzü de cenuba nazır olarak in- şa edilmiştir.

Bina bir bodrum ve 3 kattan ibarettir. Her katta iki müstakil daire vardır.

Ortadan, kat holünden sağlı sollu dairelere girilmekte-

dir. Her bir dairede bir antre ile geçilen genişçe bir hol etra- fında salon, yemek odası, 2 yatak odası, banyo, mutfak, helâ ve sandık odası yapılmıştır. Plân taksimatında her kısma en iktisadî ve asgarî eb'ad verilmiştir.

Balkonlar ve çıkmalarla binaya hem hususiyet verilme- ye, hem de manzaradan her odanın istifade edebilmesine im- kân temimine çalışılmıştır.

(14)
(15)

K a y s e r i H a l k e v i b i n a s ı p r o j e ;

M i m a r L e m a n T o m s u v e M ü n e v v e r B e l e n

V a z ' i y e t p l â n ı :

Arsanın dört tarafı yol ile çevrilmiştir. Şehrin ana yolu arsaya nazaran ön tarafta ve 17 m. genişlikte bulunan İstas- yon caddesidir. Yan ve arka sokakalr 9,5 m. genişliktedirler.

Binanın konuluşunda bilhassa şehir tarafı nazarı itibare alın- mış ve iki kollu bina kitlesile bir meydan vUcude getirilmiştir.

Bu meydanı ihata eden esas bina kolu İstasyon caddesine na- zaran geri çekilmiş ve diğer bina kolu ise binayı ana yolla irtibat ettirecek şekilde konulmuştur. Meydanın bir kısmı, etrafı bir alçak duvarla çevrilmiş çimenli bahçe vaz'iyetinde bulunduğu gibi bir kısmı da gidiş geliş ve otomobillerin dur- malarına tahsis edilmiştir.

Binada üç methal mevcuttur. Birisi Halkevi methali ki hemen yola bağlıyan kısımdadır. Bu tarz Halkevi ile temsil kısmı mathallerini ayırdığı gibi Halkevini cadde için en kısa bir vaziyette bulundurmuş oluyor. Temsil kısmı methali yola muvazi olan bina kitlesinin nihayetindedir. Sağ yan sokakta bir de Artist mathali mevcuttur. Bina umumiyetle üç kitle- den ibarettir. Bu kitlelerin bir kısmı iki katlı, bir kısmı da bir katlıdır.

B i r k i t l e :

Umumî caddeye muvazi kısım 1000 kişilik temsil salonu- nu teşkil eder. Bu salonun giriş kısmı direklidir. Bundan son- ra kasa holü ve hol gelir. Holün hemen karşıya gelen kısmın- da holün yegâne süsü olan bir havuz ve bunu çerçeveleyen bir merdiven ile solda geniş bir gardı-op ve Halkevi, bir de umumî helalar için yapılmış bir gidiş geliş yoluna açılan ka-

pılar mevcuttur. Salon kısmının balolara elverişli bir vazi- yette olması için zemini meyilsiz yapılmış ve temsil veya mü- samere aralarında halkın istirahati için bahçe kısmına camlı bir fuaye yapılmıştır. Halk oyun aralarında salonun fuaye- ye açılan kapılarından buraya çıkar ve istirahat eder.

Bu fuayenin nihayet kısmında halkın açık hava ihtiyacı- nı tatmin için de ayrıca bir bahçe çıkış methali düşünülmüş- tür. Bu fuayede yangın zamanlarında balkonda bulunan halkı sühuletle bahçeye indirmek için bir merdiven düşünülmüştür.

Salonda arka bahçeye açılan kapılar yalnız yangın zamanları için kullanılır.

Sahne kısmı büyük temsiller için de müsait bir şekilde- dir. Müzik için sahnenin altında geniş bir yer ayrılmıştır. Sa- londan 1 metre yüksekte bulunan yan sokağa muvazi bir kitlede de kâfi derecede artist odaları yapılmıştır. Bu odalar artistlerin soyunma ve giyinme odaları, banyo ve helâların- dan ibarettir. Bir de üst kat için merdiven yapılmıştır.

Sahnede dekor tertibatını kolaylaştıran bir galeri mev- cuttur.

Salonun balkon katı ön tarafında localar vardır. Zemin kattaki camlı fuayenin üzeri hem galeri ve hem de halkın oturması için sıraları ihtiva eder. Üst katta balkona çıkan umumî merdivenin karşısında balkondaki halka mahsus iki kat irtifaında yükselmiş bir fuaye mevcuttur. Balkona açı- lan kapı üst kat holünün ortasındadır. Ve yanlarında irtifa- dan istifade edilerek yapılmış gardrop mevcuttur. Bir de ma- kine dairesine açılan merdiven düşünülmüştür. Makine dai- resi üst kat holünün üzerini tamamen işgal eder. Yan sokağa

(16)

jjjjj

Vaziyet plânı.

bakan pencereleri yangın zamanlarında film atmak için el- verişlidir.

İ k i n c i k i t l e :

Ana caddeye amut bir vaziyettedir. Bu kitlenin yola ve şehre nazaran hâkimiyeti düşünülerek yol kenarındaki kısmı iki kat yapılmıştır. Methalde bir kapıcı ve bir bekleme holü ve bu hole açılan dershane, gardrop, kitap deposu ve kütüp- hane vardır. Hole açılan diğer bir kapı Halkevi idare odala- rına götüren bir koridorla üst kata çıkan bir merdiveni ih- tiva eder. Halkevi ile temsil salonunun gidiş geliş irtibat holü

vasıtasile müşterek helâlar kullanılır. Üst katta bir içtima odası bir de yüksek misafirlere mahsus konforlu bir daire

B o d r u m k a t ı :

Binanın salon kısmı dolu bırakılarak diğer kısımlarında plânda görüldüğü gibi sığınak çıkış ve giriş yerleri, odun ve kömür depoları yapılmıştır. Sahnenin altının bir kısmı depoya bir kısmı da sahneden inen bir merdiven vasıtasile sahne atel- yesine ayrılmıştır. Müzik yerine bir koridor vasıtasile geçilir.

Artistlere ait bina kitlesinin altına da yine artistler için oda- lar yapılmıştır.

Enine ve boyuna kesimler, üst kat plânı.

(17)
(18)

E v p r o j e s i

M i m a r L e m a n T o m s u ve M ü n e v v e r B e l e n

Bu ev Ankarada Etlik'de inşa edilmektedir. Arazi An- karaya ve manzaraya doğru meyillidir.

Bina zemin kat ve kısmen de bodrum katından müteşek- kildir. Methali sokak tarafındadır. Methalin bir yamnda helâ ve ofis diğer tarafında sofanın kapısı vardır. Sofadan çalış- ma odasma, oturma ve yemek odasına, aynı zamanda yatak odaları kısmına geçilir. Bu odalar manzara tarafındadır. Ön- lerinde pergolalı, zemini tabiî taşlarla döşenmiş bir teras var-

dır. Bu terasın bir kısmı şimal tarafında bir dıvarla ayrılmış ve bunun da üzeri pergola ile örtülerek bir köşe teşkil edlimiş- tir. Yatak odaları oturma kısımlarından tamamen ayrıdır.

Servis kısımları şimal tarafındadır. Ofisten mutfağa girilir.

Servis için ayrıca diğer bahçeden daha aşağıda bırakılmış bir servis bahçesi vardır. Servis kapısı ofise açılır. Bu kapıdan aynı zamanda bodruma da inilir.

Bodrum katında çamaşırlık, helâ, kiler, odun ve kömür- lük, bir de ahçı odası vardır.

(19)
(20)

's:

İ s t a n b u l

n ü f u s u n u n y a y ı l ı ş ı v e

Dr. Ing. Martin W a g n e r

m ü n a k a l e

Müellif tarafından İstanbulun münakale tahlili ve nüfu- sun yayılışı için yapılan plân krokisinden, İstanbulun umumî plânı için, aşağıda yakından tetkik edeceğimiz, bir kaç mühim neticeyi çıkarabiliriz.

İstanbulun sirkülâsyon etüdü üzerinde (17 temmuz 1936) da müellif 1932 de senevi nüfus vasıtaları istimal miktarını nüfus başına takriben 158 olarak hesap etmişti, İstanbulda vasatı nakil ücretini takriben 7,5 kuruş olarak alırsak, şehir insan münakalâtı 9,000,000 lira tutar ki bu da nüfus başına senevi 12 lira demektir. İstanbulun mecmu halk geliri takri- ben 150,000,000 lira olarak tahmin olunduğundan, şehir in- san münakalâtı senevî bu miktarın % 6 sına baliğ olur. Fa- kat nüfus başına senevî geliri 100 lirayı pek az geçen İstanbul halkının kısmı azamı için senevî 158 seyahat miktarı gelirle- rinin % 12 sine çıkar ki bu miktarı fakir olan halk bütçelerin- den ayıramazlar.

Bu mülâhaza neticesi olarak, İstanbul halkının büyük bir kısmı, umumî münakale vasıtalarından çok az istifade ede- bildiklerinden dolayı, bu münakale vasıtalarına muhtaç ol- mıyacak şekilde ikametgâhlarını iş yerlerinin en yakınında aramak mecburiyetinde kalmışlardır. Şehirciliğin en mühim esaslarından biri olan ikamet ve çalışma mıntakaları arasın- daki bu gayet tabiî inkişaf, bilhassa topoğrafik vaziyetinden dolayı, geniş sahillerile büyük bir sahaya yayılan İstanbulun

yeniden inşasında, daha büyük bir ehemmiyet kesbeder. Böy- le büyük mikyasta yayılmış şehirler ancak modern nakil va- sıtalarile bağlanabilirler. Fakat münakale şehirlerin iktisadî bilânçolarının zarar faslına aittir. Bir şehir, buradaki mü- nakale masarifi gibi, şehir iktisadiyatı zararına olan masarifi- ni yükseltmekle zenginleşemez. Bu itibarla modern şehirci iskân mmtakalarım çalışma mmtakalarının en yakınında ih- tiva edebilecek bir zidlung sistemi ihzar etmek mecburiyetin- dedir.

Böyle bir zidlung sistemini bugün bile Halicin iki sahi- linde buluyoruz. Sahilden 500 metre derinlikte bu1 mıntakayı ihtiva eden bu saha dahilinde 1935 de takriben 110,000 nüfus ikamet ediyordu. Bu halkın umumî münakalâtını senevî 3,600,000 yolcu taşıyan Haliç vapurlarile, Hal ve Eyüp ara- sında işliyen ve 1,260,000 yolcu taşıyan otobüs hattı temin eder. O halde bu mıntaka halkından, İstanbul halkı senevî 158 defa münakale vasıtalarını kullanmalarına mukabil, an- cak 44 seyahat adedi düşer ki, bunun sebebini hiç bir vakit yalnız burada oturan halkın diğerlerine nazaran fakir olma- larından aramalıyız. Aşikâr olarak görürüz ki, burada işçi- lerin hemen civarlarında oturan bir çok ufak ve orta sanayi

^ mıntakaları mevcuttur.

Başka bir misal olarak Şark demiryolları münakale mın- takasındaki zidlung kısmını alalım. Bu mıntakada 1935 de

(21)

takriben 8,000,000 seyahat yapan, yaıri umum münakale vası- talarım senevi 85 defa kullanan 95,000 nüfus oturuyor. Bu- rada da keza seyahat miktarı İstanbulun vasati seyahat mik- tarından çok aşağıdadır. Bunu da burada daha fakir bir küt- lenin ikamet etmesi ve bunların çalışma yerlerinin ikametgâh- larının yakınında bulunmasile izah edebiliriz.

r Münakalesi az olan bu şehir mıntakalarına mukabil zen- gin münakaleye malik Kadıköy mıntakasını tipik bir misal olarak gösterebiliriz. Şehrin takriben 37,000 nüfuslu olan bu mıntakası Kadıköy - Köprü vapur hattını ve kısmen de Ka- dıköy tramvay münakalâtını kullanırlar. Şehirin bu kısmında nüfus başma senevi seyahat miktarı takriben 250 olarak tah- min olunabilir. Bu miktara îstanbulun vasati seyahat mikta- rından daha fazladır, giinkü ikametgâhları bu mıntakada o- lan iş adamları Beyoğlu veya İstanbuldaki vazifelerine gitmek mecburiyetinde olduklarından bu adedin vasattan yukarı çık- ması lâzımdır. Bundan başka Kadıköy halkı yukarıda zikre- dilen mıntakalara nazaran daha zengindir.

İstanbulun müstakbel inkişafında, şimdiki halde yerleş- miş olan halkın bugünkü yerlerinde kalıp kalamayacakları, ve bugünkü inşa edilmemiş şehir kısımları tamamile inşa edil- dikten sonra İstanbulun münakale münasebatının nasıl ta- azzuv edeceği meselesi meydana çıkar. Bugünkü nüfusun ya- yılış plânına gayet kısa bir nazar atarak; birbirine zıd iki se- bepten, bazı mıntakaların daha bugünden çok kesif ve bazı- larının da çok seyrek bir kütleyi ihtiva etmelerinden dolayı, bu yayılışın istikbalde bu şekilde kalamıyacağmı, anlıyabili- riz.

Nüfus başma 16 m2 saha düşen Beyoğlu ve 18 m2 saha düşen Küçükpazar mıntakalarında bariz bir nüfus kesafeti görüyoruz. Keza nüfus başına 28 m2 saha düşen Galata ve 27,5 m2 saha düşen Kumkapı mmtakalan da modern şehirci- lik noktai nazarından kesif birer mıntaka olarak kabul edil- mek lâzım gelir. Meselâ Taksim gibi diğer şehir mıntakası İçin maalesef mevcut istatistikler bugünkü nüfus kesafetini bariz rakamlarla tayin etmeğe imkân vermiyorlar.

İstanbulun bazı mmtakalan gibi bu nüfus kesafeti, şe- hirciliğin en büyük ıstırabını teşkil eden bugünkü büyük dün- ya şehirlerinin bir çok mıntakalarmm kesafetlerine yaklaşır.

Bu kesafeti dağıtmak aşağıdaki sebeplerden dolayı mecburi- dir:

1 — Halk uzun zaman sıhhî ve sosyal olmıyan ikamet- gâhlarda yaşayamaz.

2 — Her haddinden fazla kesafet, gayri kabili hal veya çok büyük masraflara ihtiyaç hâsıl eden münakalâ müşkülâ- tını doğurur.

3 — Her haddinden fazla kesafet, arsa fiatlarını âmme ve şehrin iktisadiyatı için gayri kabili tahammül bir dere- ceye çıkarır.

Bazı şehir kısımlarının haddinden az kesafetleri de şe- hirin sağlam bir inkişafı için daha az muzır ve tehlikeli de- ğillerdir. Çünkü bu hadden az kesafet:

1 — Bu şehir kısımlarının kâfi derecede münakale va- sıtalarile iktisadi bir tarzda bağlanmalarmı imkânsız kılar.

2 — Nüfus başına isabet eden yol, su, gaz ve elektrik kab- loları inşaatını mutaddan fazla pahalılaştırır.

3 — Bu şehir kısımlarının; mektep, sinema, oyun sahala- rı, resmî binalar, satış yerleri ilh.. gibi medenî vesaitle teçhiz- lerini fevkalâde zorlaştırır ve pahalılaştırır.

İstanbul nüfusunun bütün şehir sahasma en doğru ve münasip yayılış tarzını, mikyasını bulmak muhakkak ki şe- hirciliğin kolay hallolunabilecek bir meselesi değildir. Fakat İstanbul için evvelâ muhtelif İnşaat sanatları ve mmtakalari-

le müstakbel inşaat nizamnamelerini tayin etmeden evvel bu işe başlamağa imkân yoktur, çünkü istikbalde mümkün olan ve istenen nüfusun yayılma^ekli tamamile bu yeni tanzim o- lunacak inşaat nizamnamelerine tâbidir.

İstanbulun hârikulâde tabiî manzarası ve topoğrafik va- ziyetinden dolayı 2, 3 ve 4 katı tecavüz etmiyen ve her eve büyük bir bahçeyi temin eden bir inşaat tasnifi arzu edilir.

Fakat diğer taraftan nisbeten böyle dağınık bir inşaat sis- temi, yol inşaatı, kanalizasyon, münakalât ve saire masa- rifini tahdid etmek için çok cezrî ve ekonomik tedbirler alın- masına ihtiyaç hâsıl eder ki, biz bu makalede bunları yakın- dan tetkik edemiyeceğiz.

Bünyeleri daha Ortaçağda teşekkül eden bütün şehirler- de modern münakale vasıtaları mevcut inşaatı takip etmek ve kendilerini az çok bu inşaata uydurmak mecburiyetinde kal- maktan başka bir şey yapamazlar. O halde burada münaka- le inşaata tâbi olur. Fakat bugün modern şehircilik de umu- mî bir prensip olarak inşaatın münakalâta tâbi olması kabul edilmiştir. Bu esas prensip, şehrin bu modern şehircilik poli- tikasına lâzım olan bütün hukukî ve organizasyon esasların- dan mahrum olmasından dolayı, İstanbulda şimdiye kadar tahakkuk edememiştir. Fakat bu prensibin şehrimiz için ne kadar mühim olduğunu anlıyabilmek için bunu aşağıdaki misallerle yalandan tetkik edelim.

Gayet tabiidir ki, yeni nakil vasıtalarının tesisinde mü- nakalât evvelâ inşaata olur. Meselâ bu şekilde İstanbul tram- vay şebekesi ana caddelerde veya daha doğrusu yegâne ana cadde olan ve şehri Taksim - Galata - Eminönü - Beyazıd İs- tikametinde boydan boya kateden yol üzerinde, teessüs etmiş- ti. Fakat tramvay şebekesinin bir yol üzerindeki bu inkişafı bu mmtakalarda inşaatın daimî tekâsüfünü mucip oldu. Bu- nun neticesi olarak münakalâtı muayyen yerlerde tonlanmış olan şehirin muayyen kısımlarında husule gelen haddinden fazla nüfus kesafeti, ileride buna ilâve edilecek otomobil mü- nakalâtının çoğalmasile gayri kabili hal münakale münaseba- tım doğuracaktır.

Diğer taraftan İstanbulda öyle nakil vasıtaları tesis edil- miştir ki, bunlara inşaat hemen hiç tâbi olmamıştır. Bundan dolayı bu vesait ile teknik inkişaflarında çok geri kalmıştır.

Biz burada mevkileri icabı İstanbulun en seri ve en fazla iş yapma kabiliyetli hatları olarak inkişafa miistaid Sirkeci - Filorya ve Haydarpaşa - Pendik banliyö hatlarına işaret et- mek istedik. Buradaki münakalâtı çoğaltmak İçin her cihet- ten çalışmak lâzım gelirken, şimdiye kadar takip edilen ve yalnız hususî şimendifer kumpanyalarının şahsî alâkalarını takip eden plânsız bir münakale politikası yüzünden, bu mın- tıkaların zaten çok az olan münakalâtı, hattâ bunlara rakip hatlar inşa edilerek büsbütün azaltılmıştır. Bu şekilde Şark şimendiferleri 1929 dan 1935 senesine kadar yolcularının % 20 sini ve ayni zaman zarfında Anadolu banliyösü de takri- ben % 25 şini kaybetmişlerdir.

Bugün Şark şimendiferleri senevi yalnız 3,000,000, Ana- dolu banliyösü ise 2,500,000 yolcu taşıyor. Bu hatlar modern tesisat ile seri banliyö hatları şekline sokulursa bu iş görme kabiliyetleri her iki hatta da saatte 120,000 yolcu ve günde 10 saatlik bir çalışma müddetile senevî 300 işletme gününde bu yolcu adedi 360,000,000 na çıkabilir. Fakat böyle trenlerde va- sati yolcu miktarını istiap miktarının % 30 ünü geçemiyece- ğinden, yukarıki nazarî iş görme miktarı bugün dünyanın hiç bir nakil vasıtasında elde edilemez. Fakat bu nisbeti de naza- rı itibare alarak her iki hat için senevî 110,000,000 yolcu he- sap edersek, bir senede nüfus başına 160 seyahat kabul etti-

(22)

Simiz takdirde, bu hatların 700,000 nüfuslu bir mmtakamn münakalâtını temin edebileceklerini görürüz.

Her iki trenin civar arazisi .İstanbulun en iyi ve en ucuz inşa edilecek parçalarına sahiptir. O halde müttehid bir şe- kilde idare edilen bir münakale ve plânlı bir tarzda sevkedi- len bir şehircilik politikası ile bu zidlung mıntakalarmı mun- tazam yollar, kanalizasyon, su tesisatile bağlamaya, her iki trenin münakale kuvvetini tezyid etmeğe ve bunların işletme- sini modern bir şekle koymağa çalışmalıdır. Her iki hattın ne şekilde modern bir hale sokulması ve her şeyden evvel Ana- dolu hattının deniz münakalâtına ne suretle irtibatı mesele- leri münakaşa edilebilir. Bu meselede müellif modern şehir- ciliğin esas kaidelerinden biri olan inşaatın münakaleye ve bilhassa iş görme kabiliyeti fazla olan münakale vasıtaları- na tâbi olduğu prensibi tebarüz ettirmek ister.

Modern şehircilik plânlan, İş görme kabiliyetleri yük- sek olan en modern münakale vasıtaları esas ittihaz edilerek yapılmalı ve daima göz önünde tutulmalıdır kl, bütün şehirci- lik politikasının iş görme kabiliyeti yüksek olan münakale vasıtalarile münasebetlerini bu münakale vasıtalarının inşa masraflarının çok pahalı fakat işletme masraflarının en az olduğu neticesinde aramak lâzımdır. Bu az işletme masraf- ları, eğer bu trenlerin teknik kabiliyetlerinden tamamile is- tifade edildiği takdirde, ucuz ücretlerle seyahat etmek im- kânını verebilirler. Bu itibarla modern şehircilikte sür'atli trenler birinci rolü ve tramvay şebekeleri tâli rolleri oynarlar.

Münakale vasıtalarının bu şeküde taksimi, iki katli modern bir otobüsün iş görme kabiliyetinin saatte bir istikamette

11,000 yolcu, çift vagonlu bir tramvayın 18,000 ve seri bir ban- liyö treninin takriben 60,000 yolcuya baliğ olduğunu hatır- latırsak, kolaylıkla anlaşılabilir. O halde tramvay şebekeleri seri banliyö hatlarının ve otobüs hatları da tramvay şebe- kelerinin vazifelerini itmam ederler.

İstanbul şehrinin müstakbel plânında nüfusun bir yer- den diğer bir yere naklinde ve yeni zidlungların teşkilinde mevcut hatların modern bir şekle ifrağı ve bunlardan daha fazla istifade edilmesi meseleleri nazarı itibare alınmalıdır.

Nüfusun bir yerden kaldırılıp başka mıntakalara götürülme- sinde haddinden fazla kesafeti olan mıntakaların ferahlandı- rılmasında, kesafetlerinin azaltılmasmdaki lüzumu yukarı- da izah etmiştik. Bu iki hattın tesir mıntakalarına bu yeni nüfusun yayılması mecburiyetini kolaylıkla görebiliriz. Çün- kü:

1 — Şimdiki halde modern ikametgâhlar zengin halkın yalnız ufak bir kısmı tarafından kabul edilmiştir. Fakat is- tikbalde muhakkak ki bunlar orta halliler ve hattâ amele ta- rafından da hüsnü kabul bulacaklardır.

2 — Bugünkü ikametgâhların büyük bir kısmı sıhhî ve medenî yaşayışın en basit ihtiyaçlarına tekabül edemiyecek bir derecededir.

3 — Eski ve köhne şehir mmtakalarınm temizlenmesi halkın yeni mıntakalara gitmesine muhakkak lüzum göste- recektir.

4 — Ve bu yeni mıntakalar muhakkaktır ki sahilleri en güzel, en sıhhî ve parlak istikballi ikamet mıntakalarına sa- hip Marmara istikametine tevcih edeceklerdir.

(23)

E n e s k i T ü r k s a n a t ı v e Ç i n , H i n d , M ı s ı r h a f r i y a t ı

R i z a Ç a v d a r l ı

Türk mimarisi ve sanatı noktai nazarından Hind, Çin, Mısır hafriyatlarını tetkik etmenin ne kadar faideli olaca- ğını söylemeğe bile lüzum yoktur. Bunları tetkik ihtiyacı ar- zusunu uyandırmak için bu hafriyatlardan muhtasar suret- te, Türk sanat tarihini nasıl alâkadar ettiklerine dair küçük bir malûmat vermeği muvafık bulduk:

1 — O r d u , H o n a n , Ş a n s i , K a n s u h a f r i - y a t l a r ı .

Şimdiye kadar bir muamma halinde kalan Uzak şarkta- ki en eski medeniyet, bir çok hafriyat neticesinde, mtisbet ve doğru bir şekle vazedilmiştir.

Sarı nehir üzerindeki Ordos mıntakasında Cizvit papas- lanndan Licenx ve Teilhard de Oardin'in buldukları pol6oli- tique âletler, ilk iptidaî insanların ilk âletleri olmak üzere gösterilebilir.

Bundan sonra Profesör J. G. Andersson tarafından 1920 ve daha sonraki senelerde elde edilen n6olitique ve &160Iİ- tique devirlerin bütün devamında, yukarıkinden tamamile ayrı, medeniyeti gösteren eserlerde, bu profesör tarafından Kan-su, Honan, Şansi, ve şimalî Mançuride yapılan hafri- yatlarda meydana çıkmıştır. Bu hafriyatlarda en ziyade en- teresan olan Kan-su'daki Ts'i - Kia - P'ing ile Honandaki Yang - Chao - Ts'ouen hafriyatıdır.

Buralarda bulunan vazolar, ve bunlar üzerindeki işle- meler, kat'iyyen Avrupadaki n6olitique devrindeki vazolar- dan ve işlemelerinden farksızdırlar. Bunlara baktığımız za- man Çinde olduğumuzu unutacak olsak, kendimizi Avrupada zannedeceğiz (1).

Burada çıkan diğer eşyalarla, Ege c6ramique sanayii arasında da tam bir birlik, tam bir yakınlık mevcuttur. Âlim- lerin de pek haklı olarak dikkat ettikleri gibi, bütün bunlar, dn6olithique medeniyetin bütün Asyada tek bir menbadan çıktığına en canlı bir şahid vazifesini görmektedir.

Honan çömlekçilik sanayii ile, Türkistanın Aşkabad ci- varındaki Anan, ve Ukraynadaki, Türk halklarının en ziyade cevelân ettikleri mıntakalardan birisi olan (Kiyef)e mülhak Tripolje'deki çömlek sanayii de, bu birliği, bu vahdeti gös- termiştir (1).

Sonra Dipylon tesmiye ettiğimiz ve yanlış olarak Yunan İsmini taktığımız sanat eserlerile de bunlar tam bir karabeti muhafaza etmektedirler.

Atlar, kuşlar, insan suretleri, Dipylon sanayii ile bu ya- kınlığı göstermekle beraber; Suse H. sanayii ve tam hakikî karabeti, kardeşliği göstermektedirler.

Çinin şimalinde kablettarih devir sanayiini gösteren bu eserler bizi iki hâdise karşısında bırakırlar.

1 — £nĞolithique zamanda, garbi Asya ve Avrupa ile o- lan bu alâka ve rabıta ne suretle ve ne zaman olmuştur?

2 — Tarihi Çin sanatı İle bu sanat arasındaki alâka se- bepleri nedir?

(1) R6n6 Orousset; les clvilisatlons de l'Orient; t. m , p. 2.

(1) Andersson; An early chinese culture B. g. A. c. pl.

Her iki hususa da müsbet bir cevap vermek mümkün- dür. Uzak Çin 6n6olithique devri asarı ile. Sus, Anan Tripolje sanayii arasındaki vahdet de bir tesadüf işi değildir. Ve bu müşabehet tamamile V. inci ve i n . inci senelere ait eşyalar arasında bulunmaktadır.

1927 ve 1928 senelerinde İranda Damaghan'da hafriyat- ta bulunan Alman Arkeologu Herzfeld gibi, bu medeniyetler arasındaki sıkı rabıta ve alâkaya atfetmek meselesi de doğ- ru bir düşünce olamaz. Orosset'in de pek güzel kaydettiği gibi bu umumî kültürün müşterek ve bir tek dimağdan çıktığım ve ondan sonra yayıldığını kabul etmek zarureti vardır (1).

Türk tarihi noktai nazarından pek ziyade ehemmiyeti haiz olan bu keşfiyat bir defa daha dünya medeniyetinin Türk elile bütün dünyaya yayıldığına en büyük bir alâmettir. Bu- gün Çin namım verdiğimiz Çinin şimallndeki bu yerler, ezel- denberi bugüne kadar Türk haklarına cevelângâh olmuş, ve Türklerin vatanları olmuş yerlerdir.

2 — H i n d i s t a n ş i m a l l n d e k i h a f r i y a t . Hindistanm şimalindeki Pencab'daki Harrappa ve Sind' de Mohenjo - daro hafriyatı da, bu yerlerin tarihnii IV binin- ci senenin nihayeti ve n i bininci senenin başlangıcı olmak ü- zere gösterir. Burada hafriyatta bulunan Arkeolog Sir John Marshall'a göre Mohenjo - daro'daki üç şehirden birincisi 3300 üncü senede, ikincisi 3000 inci senede, üçüncüsü de 2700 üncü senede yaşamışlardır. Yani Çindeki Honan, Kan- su, Şansi ile muasırdırlar.

Bu hafriyatlarda yapılan keşiflerden anlaşıldığına göre, buralarda yaşıyan halk, hayvan yetiştirmesini, pamuktan, yünden kumaş dokumasını, çömlekçiliği, hattâ mavi ve beyaz fayans imal etmesini de biliyorlardı. Bakırdan mamul silâh ve âletleri de vardı.

Bizi asıl enterese eden cihet, bunlara ait çıkan yazılar- dır. Bunlar Hieroglife yakın, pictographique yazılar ve hay- van şekilleridir. Bu hayvan şekilleri, tamamile Geldanî si- lindirlerinin aynıdır.

Bu son senelerde İndos ile Mezopotami'deki keşifler ar- tık bizi serbestçe ve kat'î bir surette kararımızı verebilecek bir mevkie koymuşlardır.

Sir Aurel Stein ile Hargreaves'in Blucistanda ve Su- sistanda buldukları resimli vazolar ile Mohenjo - daro va- zoları arasında hiç bir fark olmadığı gibi. Anan ve Suse se- ramiklerile de tam bir karabete sahiptirler.

Bundan başka kablelmilâd 3000 inci senesine ait Herz- feld tarafından 1928 de Kurangun'da - İranda - bulunan bir sculpture üzerinde kral ve maiyetinin bir çift ilâh önünde- ki duaları görülmektedir, ki tamamile Sümerlere ait bir şey olduğu gibi, yine kablelmilâd 3000 inci seneye ait Mohenjo - daro hafriyatmda aynı sculpture bulunmuştur. Ve bu eserler yüzlere baliğ olmaktadır.

Tarihe dikkat edilecek olunursa, bütün bu sanat eser- leri, Atî dediğimiz halkların Hindistana hücumlarından çok evveldir. Sanskrit lisanında Arya dediğimiz Ar İlerin Hindis-

(1) Les clvilisatlons; t. m , p. 13.

(24)

tana duhulleri, kablelmilâd 1000 inci sene başlangıcıdır Cl).

O halde kablelmilâd 3000 veya 4000 senesi arasındaki tesadüf ettiğimiz bu medeniyet kime ve hangi halka aitti?

İşte bu zaman karşımızda Dravidiens dediğimiz halklar belirir.

1920 den 1928 ya kadar yapılan bu Hindistan hafriya- tında, Arilerin Hindistana tasallutlarından evvel, burada maddî medeniyetin en yüksek derecesine yükselmiş bir hal- kın bulunduğuna şehadet etmektedir. Bu halk nâolithique de- virden çıkmış ve bakır devrine geçmiş bulunuyordu. Bize yon- tulmuş taşlardan yapılmış bir çok âletler bıraktıkları gibi al- tın, gümüş, bakır eşyası ve tıpkı Ğg6 seramiklerinin aynı ma- vi ve beyaz vernikli fayanslar da bırakmışlardır (2).

Bunların bıraktıkları mühürlerle iptidaî Geldanî mühür- leri arasında da tam bir vahdet mevcuttur. Bundan başka, Mohenjo - daro'da bulunan sakallı bir insan heykeli, brachy- cöphale bir tip göstermekte, sanat tarihi Profesörü Golav- bew'in ve Asiriyoloğ Delaporte'un fikirlerine göre de tam bir Sümer statüsü tipidir.

Sir John Marshall'in fikrine göre Hindistanın Arilerden evvelki zamanında, Mezopotamya da dahil olmak şartile bu- raları istilâ eden tek ve müşterek bir medeniyet mevcuttu.

Bu medeniyet daha ilerlere gidiyor, Ege denizi ve adalarına kadar şamil bulunuyordu (3).

Hindistandaki bu halk da Dravidiens dediğimiz halktı.

Bunların medeniyetleri Arilerin buralara viirudlarile imha edildi. «Aynı devirde, Ege dediğimiz parlak medeniyet Yu- nanlıların hücumile tahrip edildiği gibi».

Bu Darvidiens'ler halkı Türk halkları idi. Bunlar da Sümerler, Akalar gibi aym mıntakadan hareket etmişler, aynı medeniyetin sahibi olarak, cenup istikametini takip et- mişler ve Hindistana gelmişlerdi.

Dünyanın muhtelif kıt'alarının Türk halkları tarafın- dan aynı zamanda istilâ edildiğine ve bunun kablelmilâd 3000 ile 4000 arasında olduğuna en canlı şahid, Çin, Hind, Me- zopotamya, ve Ege sanayi eserleri arasındaki vahdettir. Fa- kat yine asıl hayrete düşüren cihet, Hindistanın Arilerin muvasalatından evvelki çömlekçilik sanatı ile, Menphite Mı- sır çömlekçilik sanatının da bir olmasıdır (4).

3 — M ı s ı r d a T e l i - e l - A m a r n a h a f r i y a t ı . Mısır Tellel - Amarna hafriyatını tetkik de bizi hakika- ten hayrete düşürecek bir meseledir.

Bu hafriyat bize her hususta tek bir sanat ve bir mima- ri göstermiştir ki bu da Ural Altayda, Türk halkları nezdinde doğmuştur.

Unutulmamalıdır ki bugünkü tarih, millî bir hududa sahip bulunmıyor. Babil, Sus harabeleri, en eski Sibirya me- deniyetinin bir nakili olduğu gibi, Mısır hafriyatı da, yine en eski Türk eserlerinin en doğru bir nakilidir. Kablelmilâd 1500 ve 2000 seneleri arasında, mimarî eserler arasında tam bir birlik görmek, hakikaten herkesi hayrete düşürecek bir meseledir. Ekbatanın meşhur yedi katlı, yedi yıldızı temsil eden sarayı; Orta Asyaıım (Talaş) ında da, aynı şekilde, aynı surette, yedi katta yedi yıldızı temsil eden sarayının tam bir örneğidir.

(1) Les clvilisations..., t. II, p. 8.

(2) R6n6 Grousset; Histoire de l'extr6me Orient. t. I, p.

3 - 4 .

(3) Archaeol. Survey, raport 1923 - 1924 (1926) p. 49.

(4) E. H. Hunt; joun. Roy. anthropological inştitute t.

L. IV. janvier - juin 1924; p. 155 - 156.

Honanda, Şanside, Kan-suda, elde edilen bina harabele- ri plânlarile, Mısırın Teli - el - Amarna hafriyatında çıkarı- lan bina şekilleri arasında küçük bir fark bile yoktur.

Bu nereden ileri geliyor?

Küçük bir mülâhaza ile bunun sebeplerini bulmak o ka- dar güç bir mesele değildir. O da mimari sanatının Türk halk- larının muhaceretlere başlamadıkları bir devirde, ana vatan- da tekemmül etmiş bir hale vâsıl olması, hicrete başlıyan Türk kitleleri ile garba, şarka, cenuba yayılmasıdır. İşte bu mimarî sanatı Ege adalarına inen Türkler vasıtasile ve bil- hassa Giridlilerin elile Mısıra geçmiş, Mısır mimarî tarzını yaratmıştır.

İlk Mısır medeniyetinin başlangıcı zamanlarında, biz Mısırın iki grup insan kitlesine ayrıldığını, ve bunların bir- birlerinden ayrı, hususî lisanlara sahip olduklarım görürüz (5).

Bunlar yerlilerle, buraya gelmiş olan Türklerdir.

Bir kaç Mısır synchronisme'sinden öğrendiğimize göre, Ege denizi sahillerinde tam ilerlemiş bir medeniyet mevcut- tu. Bu denizde yaşıyan halklar, garbi Küçük Asya halkların- dan idiler (6). Akh - en aton'un saltanata geçmesinden evvel tarihin büyük bir katastrofu olmuştu. Bu katastrof Girid şe- hirlerinin batıp harap olması idi. Bunun tarihini tesbite im- kân yoktur. Yalmz Amönophis III. in saltanatı zamanmda olması muhtemeldir. Giridde son bulunan Mısır eşyası bu kralın ismini ve onun yanında da kraliçe Tii'nln ismini taşı- maktadır (7). - Kablelmilâd 1411 -

Mısır Asyanın yani Türk halklarının büyük bir tesiri al- tında kalmıştı. Asılları Türk oldukları bugün tamamile te- beyyün eden bu Firavunlar, ayrı bir krallığın ilâhı olarak kalmıyorlar, dünyanın diğer hükümdarları arasında da bir mevki tutmak mecburiyetinde bulunuyorlardı. Biraderi Babili, ve şahane amcazadesi Türk Mitaniyi de tanımak mecburi- yetinde kalmışlardı (8).

Mısır Firavunlarının kanlarında, ecnebi bir kan cereyan ediyordu. Birinci Touthmosis'in zamanındaki kısa, yassı bu- runlar, zarafetsiz çeneler, Döndüncü Touthmosis zamanmda tamamile kaybolmuş, ince, nazik Orta Asya veya Sibirya şek- line girivermiştir (9). Bunlar yine Girid Türkleri idi. Büyük katastrofdan sonra, Giridin bir çok artistleri, pek tabiî ola- rak denizim ortasında bir melce aramışlardı. Mısır olmasaydı, nazarlarını hangi memlekete çevirebilirlerdi? Bunlar Mısır- lılarla bin senedenberi bir dostluk yapıyorlardı (10). İşte bu zamandan itibaren Mısır sanatında, Mısır mimarisinde bir ta- havvül, bir tebeddül görüldü (11). Ve Akh - en aton'un inşa ettiği yeni payitaht, Teli - el - Amarna Türk tarzı mimarisin- de vücude getirildi.

Bu tarzı mimarinin, Orta Asya tarzı mimarisi ile olan sıkı rabıta ve alâkasını, ve yapılış tarzlarını göstermeden evvel, bir itiraza mahal kalmamak için (Girid) kelimesi üze- rinde biraz tevakkuf etmek, ve bunun Türklüğünü isbat et- mek lâzımdır. Biz bu hususta kendi fikrimizi ileriye sürmek- ten ziyade, meşhur Fransız âlimi Carra de Vaux'un bu kelime üzerindeki tetkikatmı elde bir vesika, bir senet olarak tut- mağı daha muvafık buluyoruz. Bu âlim diyor ki:

(5) Eugâne Cavaignac; le probleme Hitite p. 8..

(6) op. çite. p. 8.

(7) J. D. S. Pendlebuı-y: les fouilles de Teli - el Amarna.

p. 150.

(8) op. cit, p. 33.

(9) op. Cit, p. 34.

(10) op. cit, p. 151.

(11) op. cit, p. 145.

(25)

Quirites kelimesi Populus Ramanus'lara mal olarak kal- mıştı. Bu ismin menşei çok karanlık bir devreye kadar yük- selir. (Taylor) un tetkikatına göre bu harbî bir ıstılah olup.

Tatar lejandlarına aittir. Bilâhare bu isim tarihi Romayı in- şa eden halklara verilmişti! Bu halk quirlnus da tesmiye edi- liyordu. Bu halkın vatandaşlarına aynı zamanda quiris de deniyordu. Fakat bütün bunlar halkın ismi idi. Yine Türk menşeinden gelen ve ormanlık bir yeri gösteren Rome ise va- tanın ismi idi.

Quirite, lâtince quiris Türkçe Kour aslındandır. Türkçe- de bu asıl muhafaza, müdafaa ve etrafı çevrilmiş şeyleri ifa- de eder. Quirite kelimesi ya silâh elde muhafız bir insan, ve- yahut da etrafı çevrilmiş, muhafaza edilmiş bakılan bir ta- sarruf demektir. Sabin'cede de quiris, quir, curis mızrağ, kar- gıdır.

Şark Türkçesinde Kur mızraktır. Bu lisanda lâtincedeki t yi Türkçede e ye tahvil ile Kurci silâhı taşıyan insan, mu- hafız demektir. Türkçedeki Kurcis kelimesi ile lâtincedeki Curtius kelimelerinin bir olduğunu anlamamak nasıl müm- kündür?

Mitolojide bu ismin başka bir şekli daha vardır. Cu- râtes yani Giridliler, silâhlı insanlar olup, Giridde çocuk Jüpiter'i, Saturne'e karşı muhafaza ederlerdi.

Şark Türkçesindeki kur - mat yani duvar ve çitin etra- fını çevirmek, mızrak, Romada tasarrufun sembolü idi. Bu sembol Sub-hasta'mn himayesi altmda bulunuyordu. Hasta- nın bir synonyme'i de quirdi (1).

Şu da gösteriyor ki, Türkler bu adaya geldikleri vakit, etrafı su ile çevrilmiş olan bu mıntakaya kendi lisanlarında bunu pek güzel tasvir edecek olan Girid ismini vermişlerdi.

Bu halk tam manasile Türktti. Ve ilk ana vatandan, bütün Türkler gibi büyük bir medeniyetin hâmili olarak ayrılmıştı.

Biz bu halkın eserlerini de Mısırda, bugünkü Teli - el Amar- na hafriyatında görüyoruz. Şahane mimarî tarzları, Orta As- ya mimarî tarzının ayni olarak meydana çıkıyor.

Orta Asyada mimarî tarzı ne şekilde idi ve ne gibi bir usul takip ediliyordu?

Orta Asyadaki binaların ekseriyet itibarile kerpiçten yapıldığını görürüz. Taş istisna kabilinden pek az kullanılır.

Bu kerpiçler, 33 - 37 santimetre uzunluğunda ve 15 - 16 san- timetre genişliğinde, 9 - 1 0 santimetre yüksekliğinde bulu- nur. Honan ve Kan-su hafriyatında çıkan bu kerpiçleri Kazagistanın piramid şeklindeki kurganlarında da bulmak mümkündür.

Bu kerpiçlerin istimali şekilleri de, muntazam bir su- rette tesbit edilmiş olarak görülebilir. Kan-suda elde edilen duvarlarda, en eski Türklerin kerpiç duvarlardaki kerpiçten gelen tehlikeleri bertaraf edecek usulleri buldukları da gö- rülmüştür. Bu da (mur Ğvidâ) mücef duvar tesmiye ettiğimiz usulün ihdası ile olmuştur.

Duvar araşma ağaç koymak, bu suretle kerpiçler ara- sında bir rabıta tesis ederek, bunun yıkılması tehlikesini ber- taraf etmek usullerine de Türkler kablelmilâd 2000 veya daha evvelki zamanlarda vâkıf bulunuyordu. Belki bu şeklin ka- bulü veya ihdası, bu havalilerde bitmek tükenmek bilmiyen hareketi arzların tesirinden ileri gelmişti

Binaların inşasmdan evvel, icap eden plânları tanzim etmek, ve plân dairesinde binayı yapmak usullerini de bili- yorlar, yeknasak tarzda yapılan bu binalar, hemen hemen yekdiğerinin aynı olarak meydana çıkıyordu. İllâki bu, bina şekillerine, Kazagistanda tesadüf ettiğimiz gibi, Türkistanda

(1) Carra de Vaux; Etrusca. m .

da ekseriyetle görürüz. (Turkent) in cenubu şarkisinde asır- lardanberi şeklini muhafaza eden böyle bir bina mevcuttur ki, harap olan şekli ile, Teli el Amama hafriyatında görülen halkm oturmalarına mahsus olan evler arasında tam bir mu- tabakate, ve tam bir müşabehete sahiptir.

Türk halklarının hususî binaları hangi plânlara göre tanzim ettiklerini ve bu binaların ne gibi aksama taksim edil- diklerini tesbit de bizi eırterese edecek bir iştir. Bilhassa (Kan-su) hafriyatı bizi bu hususta tenvir eder.

Hindistanın şimallndeki (Mou-hanca - daro) hafriya- tında da aynı şekil tarzı mimariye tesadüf etmekteyiz. Bun- ların kablelmilâd 1500 - 2000 senesine ait olmaları, Arîlerin buralara hücumundan çok evvel, Türk ve Traviyenler tara- fından yapıldıklarına delildir.

Bu şekil tarzı mimariyi, her halde Hindistanın bu za- manda, Çin ile olan münasebetinde arayacak değiliz. Bu za- manlarda Çinin şimal kısmının, Hindistanın şimalile müna- sebette bulunduğuna dair elimizde bizi ikna edecek hiç bir vesika mevcut değildir (2).

Bu olsa olsa aynı merkezde doğan mimarî tarzmın hic- retle diğer ülkelere gitmesinde, ve orada da bir müddet men- şeindeki hali muhafaza etmesinde aranılmalıdır. Nitekim bu şekil Girid Türkleri vasıtasile de, Teli elAmama'nın inşasın- da, Mısırda kullanılmıştır.

Mabed tarzları da aym birliği göstermektedir. Çinli Hacı Hinen Tsang'ın şehadetinden de anladığımıza göre daha Mi- lâdî Birinci ve İkinci asırlarda harap olan Kinişka manastırı, seyyah Hacının da söylediği gibi kablelmilâd zamanlarda, ev- liya derecesine yükselmiş âlim, fazıl insanları, en meşhur doktorları yetiştirmiş bu büyük manastırın başına inşa edil- miş olan mabedin plânı da bizi, Mısır mabed sistemile gös- terdiği müşabehet dolayısile hayrette bırakacak bir hâdise- dir.

Her ikisinde de hemen aynı tarzı mimarî mevcuttur. Ra- hiplere mahsus evler bile aym şekli muhafaza ederek vücude getirilmiştir.

Teli el Amarna hafriyatında elde edilen bir saraya alt mabed de, aynı elden çıkmış gibi görünmektedir.

Biz Mısır sanat eserleri üzerinde en ziyade Türk tesirini, piramidler üzerinde görürüz. Bu piramidler, Babil, Medi Türk saraylarına merbut Zukurat veya Sakarat dediğimiz, yedi yıl- dızı temsil eden, yedi katlı mezarların aynıdır.

Bu şekil mezarlara, yalnız topraktan olmak suretile, Kazagistanın Elma dağ civarlarında, Taldı, Kurganda, İsıkda, Türkent'de pek çok tesadüf edilir. Kapıları şimale müteveccih olmak üzere İnşa edilmiş bu kurganların cesamet itibarile piramidlerle aym olanları da mevcuttur.

Bundan başka Evliya adada, yine Çinli Hacı Hinen Tsang'ın Yedinci asırda tamamen bitmiş olan harabesini gör- düğü, Dübbüekber yıldızlarına teşbih ettiği Sakarat'ı bu pira- midlerin aynı bir kardeşi idi. Bunun inşası tarihini tayin ve tesbit edebilmek imkân dahilinde değildir.

Ekbatan şehrinin inşasmdan çok evvel yapıldığına şüp- he olmıyan bu Sakarat ( Medi İmparatorluğu banisi Astiya- ga'ya kendi sarayını inşa ettirdiği zaman bir nUmune vazife- sini görmüştü. Medinin bu ilk İmparatoru Çinlilerin (Talaş) tesmiye ettikleri, Evliya ada civarmdandı.

Kablelmilâd İkinci asırda - Sse - Ma - Tihan ve onun oğlu Sse - Ma - Tisian Çinde kaybolan tarihi yeniden vücu-

(2) Lenormant; Manuel d'Histoire anicienne de l'Orient, Cild. 3.

(26)

Bac - Ninh civarında bulunan pişmiş kerpiçten kale modeli.

de getirdikleri zaman, (Talaş) ın tarihinden bu Sakarat'ın harabesini zikrederek bahsetmişlerdi. Şu takdirde bunun in- şası tarihi, kablelmilâd, 2500 veya 3000 senesine kadar yükse- lir. Babil Sakarat'ı ile aynı yaşa malik demektir ki, bu zaman- da zaten Mısırda piramidler inşa edilmiş değildi.

Biz Mısır üzerinde, dört büyük Türk halkının, dört bü- yük tesirini görürüz.

1 — Mitanyen'ler. Yani Hurrit dediğimiz Türkler.

2 —EtUiler.

3 — Geldani Türkleri.

4 — Girid Türkleri.

Teli el Amarna hafriyatı bunu bize pek güzel göster- miştir. Buranın sokaklarında, Moinoeus'lar yani Giridliler, Kıbrıslılar, Babilliler, Etlliler kesretle görülüyordu (1). Bun- ların tesirleri harfler üzerine kadar tesir etmiş Curnöiforme dediğimiz yazı sistemini, bir müddet buranın resmi yazısı ma- hiyetine sokmuştu.

Meşhur (Teli el Amarna harfleri), CunĞiforme sistemin- de bir yazı olup, bu zamanda resmi muhabereyi temin edi- yordu (2). Türklerin ilâhları, Mısırın da ilâhlıklarını ifa ede- rek millî ve yerli kisveye bürünüyorlardı (3). Mısırdaki Fan- tasistes ve Grotesque sanat eserleri, ancak Akh - en - atan saltanatının başlangıçlarında, Girid Türklerinin buraya gel- dikleri zamanlarda başlar (4). Bu Dördüncü AmĞnophis olup bilâhare ismini Akh - en - atan'a tebdü etmiştir. Bunun ta-

(1) Les fouilles de Teli - el - Amarna p. 15.

(2) op. cit, p. 20.

(3) op. cit, p. 36.

(4) op. cit, p. 192.

rihi kablelmilâd 1381 dir. Bundan evvelki tarihlerde Mısırda bugünkü hayretle gördüğümüz sanat eserlerini aramağa im- kân yoktu. Bundan evvelki faraziyeleri, son hafriyatlar büs- bütün silip götürmüştür.

Tarih her hususta bir dönüm devresinde bulunuyor. Bir taraftan Mısır hafriyatının tamamile nihayete ermesini sa- bırsızlıkla beklediğimiz bir zamanda, Hindistanın şimalinde- kl hafriyatm da neticelerini aynı sabırsızlıkla beklemekte- yiz.

Bu hafriyatlar netice itibarile, dünyaya bir tek elden bir sanatın yayıldığını, ve bu elin de Türk eli olduğunu açık bir surette gösterecektir. Daha bunlar meydanda olmadığı bir za- manda, Arkeoloji bugünkü terakkiyatım göstermediği bir de- virde, takriben altmış ve yetmiş sene evvel, büyük Fransız ta- rihçisi ve müdekkiki Lenormant Mısır medeniyetinin bir Türk medeniyeti olduğunu, burada Turanî ellerin çalışarak Mısır medeniyetini yarattıklarım söylemiş ve zamanla bunun isbat edileceğini iddia etmişti.

Bugün ise bu büyük âlimin ruhu, yanılmadığını görmekle memnundur. Zaman Lenormant'ın bir faraziye olarak orta- ya attığı sözleri tamamile doğrulttu. Ve isbat etti ki; şahane bir eser diye telâkki ettiğimiz piramidler, aynen Türklerin buraya getirilmiş olan Sakarat'larıdır.

Sfenx, Tiirkistanın harabe haline girmiş Sfenx'lerinden nü- mune getirilerek Mısırda konmuş bir mabuddur. Türkler ara- sında ifa ettiği dinî hizmeti, aynen Mısırda da yapmıştır.

Bina, mimarî tarzı; Girldin ve dolayısile, kitabı mukad- desin de şehadet ettiği gibi, dünyanın ilk medenî şehri olan Khotan veya Hasi'nin mimarî tarzından bir nümunedir.

Meşhur Fransız âlimi Paubhier, otuz, kırk sene evvel, Çin menbalarına istinad ile, Mısırda ilk defa (Nili) tesmiye edilen Türk kabilelerinin geldiğini, ve (Nil) nehrine de kendi isimlerinden kinaye (Nil) adını verdiklerini yazmıştı (5).

Zaman bu fikri, Stanislas Jubien gibi büyük bir âlim de kabul etmişti. Ve bu âlim daha ileriye giderek, (Nili) Türklerinin Hindistandan geçerken bir çok yerlere de (Nil) ismini verdik- lerini ilâve eylemişti. Bu buluşlar o zaman garbın eğlenmeği ilimle birleştirmeğe alışmış olan bazı âlimlerinin handelerini mucip olmuştu. Hattâ Pauthier ile ilme yakışmıyacak bir su- rette eğlenmişlerdir.

Arkeolojinin bugünkü terakki ve keşifleri karşısında, bu eğlenen âlimler, acaba küçük bir vicdan azabı da hissetmez- ler mi?..

(5) Pauthier'in şu eserlerine bakımz: La description de la Çhine. Quelques Inventions arch6ologlques.

(27)

B a ş k a m e m l e k e t l e r d e y a p ı İ ş l e r i

Y a p ı e n d ü s t r i s i n i n m o t ö r l e ş t i r i l m e s l ; Beynelmilel otomobil sergisi münasebetile «Die Bauin- dustrie» dergisinde çıkan bir makalede, yapı endüstrisinin mo- törleştirilmesi hakkında şu mütalealar yürütülmektedir:

1) Ağır ve büyük miktardaki malzemenin depolara nakli, 2) Bilûmum yapı malzemesinin, iş saatlerine ve istihlâk miktarına göre, motörlü vesait sayesinde muntazaman yapı mahalline getirilmesi,

3) Zamandan istifade,

4) Yapı mahallini malzeme yığınlarından, toz ve dağınık- lıktan kurtarma.

Bu cihetleri göz önünde tutarak, ekonomik motörlü na- kil vasıtalarından yapı endüstrisi ihtiyaçlarına en muvafık surette cevap verebilecek bir tip yaratılmak icap etmektedir.

Yapılan tetkiklere göre, az eşya taşıyan küçük kamyonlar ge- rek maliyetleri gerekse işletme masrafları bakımından paha- lıya malolmaktadırlar. Bununla beraber sür'atll oldukların- dan zamandan istifade esasına en iyi bir şekilde cevap ver- mektedirler. Büyük kamyonlar ve römorklu traktörler her hususta ekonomik olduklarından, yapı endüstrisinde küçük kamyonlara tercih edilirler. Sür'atli olmadıklarından mah- zurludurlar. Fakat bu mahzur şu şekilde telâfi edilebilmek- tedir: her traktöre üç römork tahsis edilir. Birinci römork yapı mahalline dolu olarak traktörle getirilir. Bu esnada ikin- ci römork malzeme deposunda yükletilerek hazırlanır. Yapı mahalline dolu römorku bırakan traktör hiç tevakkuf et- meden üçüncü boş römorku alarak depoya avdet eder. Bu su- retle doldurma ve boşaltma zamanından yapılacak istifade ile traktörriin veya ağır kamyonun sür'atsizliği telâfi edilmiş olur.

Makale muhtelif sahalara ve malzeme cinslerine göre en ucuz bir şekilde nakliyatın yapılması için hesaplanmış tab- lolarla bu ihtiyaçlara tekabül edecek tip kamyon, traktör ve römorkların resimlerini de ihtiva etmektedir.

M e s l e k h a s t a l ı k l a r ı n a a i t s i g o r t a l a r ; Almanyada 1937 senesi başında mer'iyete giren yeni bir nizamname ile meslekî hastalıklar tesbit edilmiştir. Bunlar- dan bir kısmı da yapı endüstrisini alâkadar etmektedir. Her sene nevileri artan kimyevî malzemeler, kullanılırlarken iş-

Amerika Birleşik

Cansas Cityde Auditoryum binası. (Arch. Forum 3. 1937)

Kansas Clty'de Amerikanın en büyük kapalı salonların- dan biri olarak yapılan binanm sahası 332X426 ayaktır. Sa- lon ve arenayı 45 bin kişinin icabında 8 dakikada boşala-

bilmesi için tertibat alınmıştır.

Bina haricen masif ve penceresiz bir mimaride yapılmış- tır. İçeride orneman ve lüzumsuz tezyinat yerine zengin bir

çilerde bazı hastalıklar tevlid eylemektedir. Yeni nizamna- mede şimdilik 26 hastalık tesbit edilmiştir; bunlardan en mü- himleri şunlardır:

1 — Kurşun ve kurşunlu halitalardan vücude getirilen malzemelerin tevlid eyledikleri hastalıklar,

2 — Tazyik edilmiş hava ile işliyen âletlerin kemik, ada- le ve meafsallarda husule getirdikleri hastalıklar,

3 — Muhtelif şerait altında çalışan işçilerde, sırf mesle- ki vazifelerini yaptıkları mahallerin tevlid eyledikleri Silicose, Tuberculose ve Asbestose gibi hastalıklar.

Berllnde Hava Nazırlığı binası. Mimar E. Saflebiel

(Kurşun, fosfor ve mürekkebatı, merkür ve mürekkebatı ilh..) gibi maddelerin tesirile işçide husule gelen cild hasta- lıkları meslekî hastalıklardan addedilmemişlerdir. Fakat bu gibi maddelerin tesiri altında çalışan işçilerde mesleğini de- ğiştirecek veya terkedecek derecede cild hastalıklarına müp- telâ olanların illetleri «Meslekî hastalıklar» listesine ithal edilmiştir. Listeye dahil hastalıklardan ölenlere sigorta şir- ketleri aynen kaza neticesinde ölenler gibi tazminat vermek mecburiyetindedirler.

Hükümetleri

(28)
(29)

renk kompozisyonu tercih edilmiştir. 14 bin koltuğu ihtiva eden ve ortada yüksekliği 25 metreyi bulan kapalı salon bü- yük konserler, atletik müsabakalar ve buna mümasil toplan- tılar için müsait olduğu gibi arena kısmının altında bodrum

katında ağır makineler ve otomobiller teşhiri için bir sergi sa- lonu vardır. Zemin katında esas antrenin sağında bir müzik hol, solunda da küçük bir tiyatro yapılmıştır.

Binanın inşaatı çelik iskelet üzerine taş kaplamadır.

Avusturalya Y a p ı e n d ü s t r i s i n d e d e v l e t h i m a y e s i ; Avustralyada Sydney'in inşası için devletin yardımile bü- yük yapı sosyeteleri teşkil edilmiş ve devlet tarafından tan- zim edilen bir yapı programı dahilinde inşaata başlanmıştır, şimdiye kadar sosyeteler tarafından yapılan blok halinde bü- yük ve modern apartımanların bir kısmının inşaatı hitame etmiştir.

evi. Mimar E. Pllschke

Hükümet tarafından sosyetelere verilen az faizli serma- ye sayesinde Sydney şehri modern binalara, büyük ticari ika- metgâhlara malik olmuştur. Endüstri müesseseleri ve fabri- kalar için şehir haricinde, Banliö'de intihap edilen mmtaka- lar az zaman zarfında, fabrikaların inşasını müteakip küçük bahçeli evlerle meskûn ve mütemeddin bir hale getirilmiş ve sanayi erbabının ikametine tahsis edilmiştir. Mimar A. Vgo- rell tarafından plânları tanzim edilen blok ikametgâhlar şu hususiyetleri haizdir: etrafları ağaçlıklarla çevrilmiş, bol gü- neş ve havaya malik olacak şekilde oryantasiyonlu, her biri yalnız üçer kattan ibaret binalar; her katta on sekiz apartı- man mevcut; her blok binanın diğerlerile aralarında kâfi de- recede serbest saha bırakılmış; güneşten her iki cephede is- tifade edilebilecek bir vaziyette ve her iki cephede sıra bal- konlar çevrilmiştir.

Sydney'deki büyük yapı faaliyeti dolayısile hiç işsiz kim- se kalmamış olduğundan hükümet yapı sosyetelerine yaptığı yardımın bir kısmını da işsizlere verdiği sigorta tazminatile telâfi etmiştir.

Y a p ı ı r e r g l l e r l ;

Belçika Millî Federasyonunun resmi mecmuasında çı- kan, yapı endüstrisine ait harçlar ve vergiler hakkındaki bir etüdde tip olarak alınan iki memur, bir işbaşı, otuz beş mü- tehassıs işçi, yirmi beş yardımcı işçiden mürekkep bir yapı bürosunun her gün 294,17 Belçika frangı (1373.77 kuruş) iş harcı verdiği tesbit edilmiştir. Bu hesaba nazaran hükümete verilen bu harç umum işçi yevmiyeleri yekûnunun % 12.46 si- ni teşkil etmektedir.

Memur ve işçi maaşları ve ücretleri, işletilen sermaye- nin faizi, büro masrafları, inşa malzemesi, alât ve edevatın

amortismanı, müteahhidlerin bizzat kendi mesaisinin mü- kâfatı, hırsızlık, tesiratı havaiyeden mütevellid zararlar gibi muhtelif riskler ve meşkûk matlubat da hesaba katılacak olursa bütün masarifat umum işçi yevmiyeleri yekûnunun

% 30 na baliğ olduğu görülmektedir.

Bu etüdde daha İnce hesaplara da tesadüf edilmekte- dir:

3 tonluk bir kamyonun çalıştığı her saat için hükümete verdiği vergi miktarı 8,75 Belçika frangı (36,86 kuruş) günde 294,88 kuruşa baliğ olmaktadır. Bu yekûnun içerisinde kam- yonun sarfiyatına, el işçiliğine, muhafaza ve bakımına ait hiç bir masraf dahil değildir.

(30)

çilerine ne seklide tatbik edileceğini bildirmektedir; ücretli tatiller, bir veya muhtelif müesseselerde, en aşağı bir sene (1600 saat) çalışmış olan bütün yapı işçilerine tatbik edile- bilecektir. Bayındırlık işlerinde çalışan amele için tediyat yapmak üzere bir «Millî kasa» tesis edilmiştir. Yapı ameleleri de bulundukları mıntakalarda tesis edilen kasalardan ücret- lerini alacaklardır. Bu kasalardan her sene 15.000 işçiye ta- til ücreti verilecektir. Bütün yapı müteahhidleri ve yanların- da işçi çalıştıran ustabaşılar «Millî kasa» ya aza kaydedilmek ve taahhüdatım ifa eylemek mecburiyetindedirler.

Her İşçinin senede on beş gün ücretli tatile hakkı vardır.

Ancak, bir sene yerine altı ay (800 saat) hizmet etmiş olan- lar yalnız bir haftalık ücretli tatile mazhar olurlar.

Bugün Fransada yirmi beş mıntakavî kasaya ihtiyaç gö- rülmektedir ki bunlarda idare merkezi Pariste bulunan «Milli kasa» mn şubeleri şeklinde idare edilecektir.

1 937 B e y n e l m i e l P a r i s S e r g i s i ; Paris sergisinin bir milyar Fransız frangına mal olduğu- nu evvelce yazmıştık. Yalnız şu cihet dikkate şayandır ki bu bir milyar frank yalnız devlet bütçesile Paris belediyesi ta- rafından sarfedilen miktardır. Sergiye iştirak eden diğer elli millet ile, mallarını teşhir için hususi paviyonlar kuran Fran- sız tüccar ve san'atkârlarının ihtiyar ettikleri masraflar bu yekûndan hariçtir.

Yalnız «TrocadĞros. saraymın inşası için 95 milyon, zi- yadar çeşmeler ve fıskiyeler tertibatı için 16 milyon, «İn6a»

köprüsünün genişletilmesi için 6 milyon, san'at müzelerinin inşası için 79 milyon fransız frangı sarfedilmiştir.

Paristeki sergi paviyonlarının adedi 200 ü mütecaviz- dir. Bu paviyonların inşaatı konkurla intihap edilmiş mimar- lardan mürekkep 80 grup tarafından idare edilmektedir. Bu 80 grup arasında 230 proje birinci gelerek inşa edilmiştir.

Pariste Montparnasse'de bir kira evi. Mimar B. Elkonken İ ş ç i l e r e ü c r e t l i t a t i l ;

Fransa İş Nazırlığı tesbit ettiği yeni bir kararname ile 20 haziran 936 kanunile kabul edilen ücretli tatillerin yapı iş-

ti*

I I I - ı

Finlandiya

İngiltere

Bexhlll'de De la Warr pavlyonu. Mimar Mendelssohıı ve Chermayeff

(31)
(32)

Bibliografi:

L e Z o n e V e r d i M i m a r D o m i n i c o F i l i p p o n e Y e ş i l s a h a l a r Neşreden : Sperling v e Kupfer. Milano

90 sahifa fi 28 liret

Yeni İtalyan şehirciliğinde, yeşil mıntakaların rolü ve ehemmiyetinden bahseden bu kitap münderecatı itibarile bir çok yeni düşünceleri tasnif etmekte ve başlıca şu bahisler- den teşekkül etmektedir. Şehircilik ve yeşil sahalar — İtalyan bahçelerinin inkılâp tarihine bir nazar — Sıhhat ve yeşil sa- ha — Şehirciliğin estetik âmili olan yeşil mmtakalar — Yeşil mıntakaların adlî ve iktisadi tesirleri — Yeşil sahalar ve hava hücumlarına karşı müdafaa kabiliyetleri — Muhtelif memle- ketlerde (Toprağa avdet) siyaseti — Şehir dışındaki yeşil mın-

takaların şehre faideleri — Modern şehirlerde yeşil sahaların sistemlenmesi.

Bu sayıda kitaptan, sonuncu bahsi aynen İktibas ettik.

Şehircilikte yeşil sahaların ehemmiyetini şüphesiz şehirle uğraşan her mimar bilir. Kitabı vücude getiren (Dominico Fi- lippone) şimdiye kadar bu hususta yapılmış bütün mesaiyi bir araya toplıyarak, bunları bir sistem halinde yazmıştır. Şe- hirle, yeşil sahaların nisbeti, mesafeleri, cinsleri ve saire gibi hususiyetleri rakamlandırarak güzel bir şekilde İfade etmiş- tir, tavsiye ederiz.

Ş e h i r l e r d e y e ş i l s a h a l a r ( Le Zone Vordi) den

Şehirlerdeki yeşil sahaların büyük hatlar dahilinde tas- nifi keyfiyeti onların muhtelif tiplerde bulunduklarını ve bu tiplerin gittikçe artmakta olduğunu gösteriyor. Filvaki yeşil mıntakalar tedricen şehir hayatının mütemmim bir kısmım teşkil eder, ve eğer şehir içindeki yeşil mıntakalarla şehir dışarısmdakiler de birleştirilirse bunların mecmu heyeti şehir ortasından başlıyarak kırlara kadar yayılmak suretile vasi bir saha dahilinde tek bir sistem teşkil eder.

Bu sistemin şehir içindeki kısmı muttarid bir tarzda tev- zi edilmiş olmalıdır. Bu ittirad keyfiyeti ise mekândan ziya- de zamana şamil bulunmalıdır. Sihhat mütehassıslarının fik- rince, eğer yeşil mıntaka bahçe ise şehrin herhangi bir nok- tasından oraya nihayet on dakikada ve eğer park ise otuz da- kikada varılmalıdır.

Bundan maada yeşil mıntakalar şehir içinde birbirinin devamını teşkil etmeli, bu suretle tek bir sistem uzviyetini göstermelidir. Bunun meziyeti şehir içinde meskûn yerler ara- sında fasılalar hâsıl etmesidir. Yeşil mıntakalarda gezinen- ler kendilerini geniş tek bir park içinde zannederler, ve artık şehir dışındaki parklara kadar gitmek ihtiyacım duymazlar.

Bu suretle şehir içindeki yeşil mıntakalar çok defa şehir dı- şındaki parkların yerini tutarlar. Zaten şehir içerisindeki yeşil mıntakalar şehir dışındaki parklara keza yeşil yollarla bağlı bulunduklarından bu yollardan parklara gidenler bun- ların yapacağı sıhhî tesiri evvelden yollarda kısmen duyar- lar.

Yeşil mıntakaların çokluğu da ayrıca nazarı dikkate alı- nacak mühim bir âmil teşkil eder. Bu husus ballıca iki un-

suru mutazammındır: şehrin genişliği ve nüfusun adedi. Yeşil mıntakalar için esas ittihaz edilecek olan şehrin mesahası kendi plânının üzerinde tesbit edilir. Halbuki şehir plânları ekseriya keyfemayeşa tesbit olunur, bazan etrafındaki parklar plân haricinde bırakılır ve diğer taraflarda ise hesaba ithal edilirdi.

Asrî şehirlerin gittikçe yayılmakta oldukları dikkate alı- narak muhtelif şehirlerin telkin ettikleri aşağıdaki rakamlar oldukça kâfi addedilse gerektir:

Parkların, bahçelerin ve spor meydanlarının işgal edece- ği saha şehrin mesahasının % 15 İni ve nüfus adedine nisbe- ten de 6-7 metre murabba teşkil eylemelidir. Diğer taraftan şehirdeki binalarm işgal ettiği mecmu sahada, tayyare taar- ruzlarına karşı ittihazı lâzım gelen müdafaa vasıtaları naza- rı dikkate alınarak şehir mesahasının % 15 - 20 nisbetini tecavüz etmemelidir.

Bu rakamlar şehircilerin asrî şehir inşaatı hususundaki arzularım temsil ederler. Ancak şehircilerin bu arzuları yeni şehirler vücude getirildiği takdirde kolayca tatbik edilebilir ise de onların mevcut şehirler hakkında tatbiki oldukça güç olur. Maamafih şimdi bazı şehirler vardır ki tertibatça az çok bu rakamlara yaklaşırlar. Böylece Londra şehrindeki park- larla bahçelerin sahası şehrin mecmu sahasının % 14 ünü ve mecmu nüfusa nisbetle adam başına 5.5 metre murabba yer teşkil eder.

Wolfun fikrine göre, şehir içinde halka mahsus yeşillik sahalar beher kişi için aşağıdaki ölçüde olmalıdır:

(33)

Oyun meydanı 3 metre murabba Parklar ve bahçeler 2,75 » » Yollar 0,75 » >

Mecmuu 6,50 » » (Şehir dışındaki halka mahsus ormanlar bu rakamlara dahil değildir.)

Maamafih bedihidir ki, bu rakamlar çok yüksekdirler.

Ve bu halde onları tanzim edilecek şehirlerin iktisadi ve tabiî kabiliyetlerile de uzlaştırmak icabeder.

1933 senesinde toplanan Beynelmilel modern mimarî kongresinde Berlin şehri hakkında istihsal edilen malûmata göre bu şehrin teşkil ettiği saha aşağıda gösterildiği veçhile taksim olunmuştur:

İnşaata mahsus arazi % 20 si inşa edilmiş . % 40 Parklar ve korular % 13 Sokaklar % 11 Mezarlıklar ve meydanlar % 09 Ziraata mahsus arazi % 17 Muhtelif maksatlara mahsus meydanlar . . % 10 Görüldüğü veçhile Berlin şehri nazariyatça şehirciliğe mütedair tekâmül unsurlarının hemen cümlesini muhtevi bu- lunmaktadır. Yukarıda gösterildiği veçhile, yeşilliklerin baş- lıca vazifesi bina kümeleri arasında fasılalar husule getirmek- ten ibaret olmalı, bu suretle asrî mahalleler yeşillikler içinde adalar teşkil etmelidirler. Bu tertip, mahalleleri birbirinden ayırır, onların her birine hususî bir mahiyet verir, sıhhî me- ziyetler bahşeder. Ve ekseriya muhtelif şehirlerde bulunan mahallelerin yekdiğerile sıkı temasından hâsıl olan nahoş te- zadların önünü alır. Asrî mahalleler zaten geniş oldukları gi- bi inşaat dahi haddizatında yeşil olmakla onları birbirinden ayıran yeşilliklerin pek çok geniş bulunması lâzım gelmez.

Mahalleler arasındaki halk bahçelerinin asgarî bir kaç yüa metre olması kifayet eder.

Şehirlerdeki yeşillikler sistemine verilmesi lâzım gelen şekil elyevm şehirciler tarafından itina ile tetkik edilmekte- dir. Çünkü bu yeşillikler ile meskûn yerler arasında sıkı bir irtibat vardır. Bu suretle meskûn olmıyan yeşillik mıntakala- rını tetkik etmek meskûn mmtakaların şeklini tetkik etmek demektir.

Asrî şehircilik nazariyelerinin bir kısmı henüz on dokuzun- cu asrın ortasına kadar takip olunan şehircilik nazariyesinin tesiri altında bulunuyor. Eski şehircilik nazariyesince şehir- lerin duvarla ihata edilmiş merkezî bir plân üzerine tertip edilmesi icabederdi. On dokuzuncu asırdan itibaren şehirlerin taksimatı mustatil bir şebeke halini almağa başladı. Bu sis- tem bilhassa Fransız İhtilâlinin remzini teşkil eden mutava- at fikrinden ilham alıyordu. Rus İhtilâli ise şehir teşkilâtın- daki kendi içtimaî nazariyesini tamamile tatbik etmek sure- tile hirarşi sistemini büsbütün kaldırdı.

Ancak, bu her iki sistem de ayrı ayrı tatbik edildikleri takdirde bir takım kusurlar gösterirler. Filvaki eğer şehirler merkezî bir plân üzerine tertip edilirse şehrin bütün faaliyeti yalnız merkezde toplanmış olur, hlerarşi nazariyesinin tatbiki oldukça müşkül bir mesele teşkil eder.

Halbuki Romalılar muttasıf bulundukları teşkilâtçılık sa- yesinde şehircilikte dünyaya en doğru yolu göstermişlerdir.

Onlar şehir teşkilâtı noktasından mustatil şebeke sistemini kabul etmiş olmakla beraber bu sistemi, simetri cihetinden, iki başlıca mihvere ve bu suretle bir merkeze tâbi tutmuşlar, böylece yukarıda izah edilen iki sistemi yekdiğerine mezcet- tirmişlerdir. Romalılar inşaat tekniği kanunlarını çok iyi bi- lir ve doksan derece zaviyenin ehemmiyetini de takdir ettik- leri gibi (hierarşiyl de çok severlerdi. Ve şehir teşkilâtında o- nun tatbikinde kusur etmezlerdi.

Maamafih yukarıda zikredilen iki sistemin de tatbikat- taki meziyeti inkâr olunamaz. Şehir müvazin kuvvetlerden mürekkep bir sistem halinde tasavvur edilebilir. Ve bu sistem

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonuçlar şam piyonada ilk 4 sırayı paylaşan takım lar arasında m üsabaka bitiş süresi teknik puan ve pasitive kriterleri açısından fa rklılığ ın olm adığını

Destek m ktarının %25’ , varsa uygun mal yet olmayan harcamaların kes nt ler yapıldıktan sonra, f nal raporun onaylanmasını tak p eden 15 ş günü çer s nde

Kilise de yanındaki ayazma gibi çeşitli dönemlerde yağma, saldırı, deprem ve ihmalkârlık nedeniyle tahrip edilmiş ve çeşitli onarımlar görerek gü- nümüze kadar

Bu raporlar alıcısına göre günlük mail ya da belge şeklinde, haftalık ve aylıklarda ise dergi halinde hazırlanıp, belediyeye, yapı denetim firmasına ve proje müdürlüğü

30 Aralık 1994 tarihinde, polise ifade veren başvuran, polis memuru Ender’in kontrol sırasında aracına ait evrakları kendisine iade etmediğini ve Belediye’ye

Yine oyun, çocukların sosyal uyum, zeka ve becerisini geliştiren, belirli bir yer ve zaman içerisinde, kendine özgü kurallarla yapılan, sadece1. eğlenme yolu ile

Dede Korkut’un Günbed Yazmasında Geçen 50 Moğolca Kelime (s. 55-82) başlıklı yazıda, yazmada geçen kırk sekiz kelime ele alınmaktadır. Bu kelimeler arasında.. kurban,

TİHV Tedavi Merkezlerine 2019 içinde yapılan 908 yeni başvuru içinde ülke içinde işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarına maruz kalan başvuru sayısının 838,