• Sonuç bulunamadı

S y d n ey O p e ra b i n a sı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "S y d n ey O p e ra b i n a sı"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S y d n e y O p e r a b i n a s ı

Enis KORTAN Asosye Prof. Mimar (I.T.Ü.) g i r i ş

Mimarlık dünyası, bundan yaklaşık 20 yıl önce, ilerde çağımızın en önemli mimarlık yapılarından olacak bir binanın ön projelerine tanık olmaktaydı.

1956 yılında Sidney Opera Binası için Uluslararası bir mimarlık yarışması dü-zenlenmiş ve dünyadaki mimarlar arasın-da büyük ilgi uyandırmıştı. Söz konusu mimarî proje yarışmasına çeşitli ülkeler-den 222 proje katılmış ve Danimarkalı mi-mar Joern Utzon'un projesi birinci ödüle lâyık görülmüştü.

Rüzgârda şişen yelkenlerden esinlenerek başlayan ilk çalışma

daha gelişmiş bir skeç J o e r n U t z o n ' u n k i ş i l i ğ i

v e p r o j e s i

Meslekî kariyere yeni başlamış bir mimar olarak yapının proje ve maket fo-tolarını ilk gördüğüm zaman, imgelerim-de düşlediğim opera yapılarına hiç ben-zemiyen bu yapıtın karşısında hayretler içinde kalmıştım.

Gerçekten de alışılmış ve beklenen tüm imajlardan, tüm ifadelerden çok fark-lılıklar gösteren özgün (orijinal), farklı ve kişisel ifade ile yüklü, garip ve extrava-gant bir yaratıktı bu. Birçok kabuk parça-ları, farklı ölçülerde ve kendine özgü bir düzen içinde biraraya gelerek «Bütün» ü yani yapıları oluşturmuşlardı.

Proje üzerinde düşünmüş ve umut-suzluklara düşmüştüm, neden böylesine özgün bir imaj, imge gücümün bir köşe-sinden dahi geçmemişti diye...

Belki de benim gibi diğer bazı mi-marlar da benzer duygular içindeydi. Ar-tık kesinlikle bir mimarın «heykel» ça-lışmaları ve eğitimini yapması gerektiği-ne inanmıştım. Çünkü bu yapı bir hey-keldi ve Le Corbusier'in Ronchamp ile 1950'lerde başlattığı «mimarlığın heykele kayması» olayı bu çok önemli bir yarış-manın sonucunda da kendini iyice belli etmişti.

Utzon'un önceki yapıtları genellikle «Rasyonel» nitelikte olup bazı özel evle-ri kapsar, üzeevle-rinde fazla önemle durula-cak olanlara pek rastlanmaz. Geçmişteki yapıtlarına bakarak bu olağanüstü, bek-lenmiyen şaşırtıcı atılımı nasıl yapabilmiş-tir? Bu sorunun yanıtını verebilmek için Utzon'un kişiliğini oluşturan etmenler üzerinde bir süre duralım. Utzon, Dani-marka Krallık Sanat Akademisini bitirmiş ve bu arada tarihçi ve kent plâncısı Steen

Çiler ve Rasmussen'in öğrencisi olmuş tur. 1945'de, Alvar Aalto ve Gunnar Asp-lund ile birlikte çalışmıştır. 1948'de hey-keltraş Henri Laurens, ressam Fernand Leger ve Le Corbusier ile ilişkileri olmuş ve 1949 yılında ise Amerika Birleşik Dev-letlerine gitmiştir. Burada da Frank Lloyd VVright ve Mies van der Rohe ile tanış-mıştır. Meksika'ya da giden Utzon, Ma-yaların ve Aztek'lerin mimarlık yapıtla-rını da görmüştür.

Böylece, yetenekli bir mimarın çok değerli bir özgeçmişi, çalışma ve araştır-ma birikimi olduğunu görmekteyiz. Yaşı-nın da 38 olduğunu ve bir hayli tecrübe kazandığını da düşünürsek, artık

Utzon'-un kendisine güveninin tam olduğUtzon'-una ve kişisel atılımlarda bulunmanın eşiğinde bulunduğunu kabul edebiliriz. Kanımca Sidney Opera Binası yarışması Utzon'un gerçek yaratıcı kişiliğini gösterebilmesi için mükemmel bir fırsattı.

S. Giedion, mimarlıkta işverenin kül-tür düzeyinin mimarınki kadar önemli ol-duğunu söylemektedir. (1) Gerçekten de bu özellik son derece önemlidir. Örneği-mizde işverenin temsilcisi durumunda

(1) S. Giedion, Architecture You and Me. Cambridge, Masssehusetts, Harvard University Press, 1958, s. 163.

(2)

f yarışma jürisini kabul edebiliriz ki bu jü-I ri dört mimardan oluşmuştu: J. Leslie

Martin, Cobden Parkes. Harry I. Ash-worth ve Eero Saarinen.

Eero Saarinen, jüri'nin çalışmalarına I bir süre geç katıldı ve o ana kadar jüri, f 222 projeyi tetkik etmiş ve bunlardan 212 ' adedini eleyerek yarışma dışı bırakmış ve geri kalan 10 proje üzerinde son ka-B rarını verecek çalışmalara geçmişti.

Olayın bundan sonraki gelişmeleri I çok ilginçtir: Saarinen, çalışmalara katıl-l dığı zaman, jürinin diğer üyekatıl-lerinin başa-! rılı bulduğu son 10 proje ile tatmin olmaz

ve elenmiş olan tüm projelerle ilgilenip i Utzon'un projesini bulup çıkarır, jüriye göstererek «Baylar, bu birinci ödüldür» E e r o S a a r i n e n ' i n k i ş i l i ğ i

Saarinen, kuvvetli kişiliği ile jürinin diğer üyelerini de ikna etmiş ve başlan-gıçta saf dışı bırakılmış olan Utzon'un jr projesine birinci ödülün verilmesine

se-bep olmuştur. Şurası kesinlikle bilinme-[ lidir ki jüride Saarinen olmasaydı Utzon'-ı un projesi ödüllendirilmiyecekti.

Sırası gelmişken şu gerçeğin önemi üzerinde duralım: Bir mimarlık yarışma-sına sadece yüksek kaliteli projelerin kat-kısı yeterli değildir; bunu anlayıp takdir

İ

ederek doğru değerlendirmeler yapabile-cek yetenekte jüri üyelerinin de olması gereklidir; ancak bu iki koşulun beraber-ce varolması sağlıklı sonuçlar

getirebi-I

lir.

Eero Saarinen, ünlü Finli mimar Eli-; el Saarinen'in oğlu olup, ailece, Eero da-ha küçük yaşlarda iken A.B.D. ye gelip yerleşmişler. Genç yaşlarda Paris'de Academie de la Grande Chaumi6re'de t (1929-30) heykeltraşlık öğrenimi de görü-I yor. Saarinen, Mies Van der Rohe'nin

et-kisinde kalarak yarattığı General Motors kompleksinden sonra giderek çabalarını manierist bir tutumla heykelsi biçimlere doğru yöneltiyordu.

Saarinen yarışma Jüri üyesi olduğu sıralarda M.I.T. (Massachusetts Institute of Technology) kampusundaki 3 noktaya oturan bir kabuk örtüye sahip olan odi-toryomu yeni bitirmişti. Kendisi, jüri ça-lışmaları sırasında Utzon'un projesindeki betonarme kabuklarının inşaatı ile ilgili so-ruları rahatlık ve güvenle cevaplandırı-yor ve «Bunlar problem değil, biz ben-zeri kabukları M.I.T. de daha yeni yaptık, nihayet birkaç santim daha kalın bir ka-buk olur» diyordu. Halka-buki daha çok ön-celeri, 1955 yılında, ilerde Sidney Opera Binasının strüktürünün sorumluluğunu üzerine alacak ünlü mühendis Ove Arup Saarinen'in M.I.T. oditoryumu hakkında şunları yazmaktaydı: «Saarinen'in spelcte-küler, üçgen şeklindeki beton kabuğu, çe-lik mafsallar olarak düşünülmüş 3 nokta-ya oturmaktadır. Bunu nokta-yapmak için strük-türel ve ekonomik bir sebep yoktur: Bu, birazcık sahte olmasına rağmen estetik bir yaklaşım olup, eğrilik hissini tatmin eden saf bir yapıdır.» (2)

Gerçekten de ilerde tekrar ele ala-cağımız üzere, Saarinenin hiç düşünmedi-ği şekilde Sidney Opera'sının kabuk ör-tüleri büyük problemler yaratmıştır.

M.I.T. Kampusundaki söz konusu odi-toryumdan sonra da Saarinen ferdiyetçi, kendine özgü, duygusal ve özgün davra-nışlarda bulunmaktaydı: New York, Ken-nedy hava alanındaki TWA Terminal bina-sı ve Yale'deki hokey arenabina-sı bu tür dav-ranışların bir sonucu olarak «heykelsi ya-pılar» şeklinde ortaya çıkıyordu.

Buradan hereketle, Utzon, Opera Bi-nasının tasarımını imgelerken, ön plânda olarak Saarinen'in o devirdeki mimarlık anlayışına uygun düşecek tipte bir dü-şün - yaratı sürecinin esasları doğrultu-sunda olduğunu ifade edebiliriz. Diğer bir deyişle, Utzon'un projesi, Saarinen'e etki yapabilecek ve onun ilgisini çekebilecek özellikleri içermekteydi: özgün, kişisel ifade ile yüklü, eşsiz ve benzeri olmayan, (2) Ove Arup, Modern Architecture : The Structural Fallacy,» The Listener,, (July 7-1955), s. 11-15.

(3)

kaprisli ve heykelsi, coşkusal bir yakla-Utzon'un düşünceleri gerçekleşmiş olup projesi Saarinen'i her yönü ile et-kilemiş ve birincilik ödülünün kendisine verilmesin; sağlamıştı.

Burada «işveren» in temsilcisi duru-munda kabul edebileceğimiz Eero Saari-nen, ve jürinin diğer üyeleri bu eşsiz pro-jeyi anlayıp değerlendirebilmiş ve bu yol-la gerçekleşebilmişti. Aksi halde, Saari-nen olmasaydı, söz konusu proje, elene-rek yarışma dışı bırakılan 200 projeden biri olacak ve çağımızın en önemli yapıt-larından olan bugünkü opera binası yeri-ne, büyük bir olasılıkla, alışılagelmiş sı-radan bir yapı yer alacaktı. Nitekim, 2. ödül verilen projeyi tetkik edersek bunu açıkça görebiliriz ki başlıca özellikleri şunlardır: rasyonel, coşkulardan uzak, anonim ve çevre verilerini yeterli dere-cede dikkate almamış bir yapıt.

Jüri çalışmalarını bitirip sonuçlar açıklanınca, Utzon'un projesi ile ilgili çe-şitli görüşler ortaya atıldı: «Mimarlığın ölümsüz bir parçası», gibi yapıtı yücelten ifadelerden tutunuz da, «Şemsiyeler kol-leksiyonu» gibi yerenler de vardı...

Fakat, Avustralyanın ünlü mimarla-rından Harry Seidler, Utzon'a hemen şu telgrafı göndermişti: «Tebrikler, yapıtınız güzelliğin ta kendisi».

Bu yapıtı «güzel» bulanlara veya onu beğenmiyenlere saygı duymak gerekir. Sanatın amacı mutlaka ve sadece «gü-zel» birşey yaratmak değildir; ünlü sa-nat tarihçisi Herbert Read bu konuda şunları yazmaktadır: «Güzellik kavramını müphem, çok defa aldatıcı belirtiler gös-teren ve tarih boyunca durmadan deği-şen bir olay olarak kabul etmek bence en doğrusudur... Sanatın güzellik olması şart değildir. Bu meseleye ister tarihî (sa-natın geçen yüzyıllardaki durumunu dü-şünürsek), ister toplumsal (sanatın bü-tün belirtileri ile bugünkü dünyadaki du-rumunu düşünerek) bir açıdan bakalım, sanatın çok defa güzellikle ilgisi olma-dığını görürüz... Sanatın amacı duyduğu-muzu başkalarına ulaştırmaktır, güzellik ise bazı biçimlerin bize verdiği duyuş-tur.» (3)

(3) Herbert Read, Sanatın Anlamı, Çev. Güner İnal, Nurşin Asgarî, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 87, İstanbul 1974, s. 18-19.

Büyük salon ve kafeteryanın görünüşü. * w t H r t M ( m

(4)

Strüktürü gösteren plân 1950'lerin ortalarında, Sidney

kentin-de sanat ve kültür eylemlerini içeren bi-nalar kompleksi yapılması plânlandı ve yer olarak da Benelong Point denilen kü-çük bir yarımada bu amaçla seçildi.

Yarışma programı başlıca şu istek-lerden şekillenmişti:

İki adet esas salon istenmekteydi; birincisi 3000 ilâ 3500, diğeri ise yaklaşık olarak 1200 seyirciyi alabilecek büyüklük-te olmalıydı. Bu salonlar, aşağıdaki ge-reksinmeleri karşılayacak şekilde tasar-lanmalıydı:

Büyük Salon a) Senfonik konserler i>) Büyük ölçekteki operalar c) Bale ve dans d) Koro çalışmaları e) Büyük toplantılar Küçük Salon a) Drama b) Küçük Operalar c) Oda Müziği d) Konser ve resitaller e) Söylevler

Bunlara ek olarak seyirci kapasitesi daha düşük seviyede olan müzik ve dram olanakları da istenmekteydi. Dolayısıyla, programın içeriğinden de anlaşılacağı üzere bu yapı kompleksine Sidney Ope-ra Binası yerine Sanat ve Kültür merke-zi demek daha yerinde olacaktır. U t z o n ' u n y a k l a ş ı m ı

Utzon'un, bu beklenmiyen, -.şaşırtıcı, sonuca varmasının nedenlerini ana çizgi-leri ile inceliyelim:

Utzon, esas seçimini baştan yapmış ve tutumunu açıklıkla saptamıştır: O. Rasyonel-Geometrik yön yerine İrrasyo-nel-Duygusal yönü seçmiştir. Gerçekten de konu, içeriği nedeniyle duygusal dav-ranışlara geniş ölçüde elverişliydi. Bu yapı sadece birtakım pratik fonksiyonla-ra yanıt veren bir yapı değil, aynı zaman-da o kentin simgesi olmalıydı. (Mimar-lığın simgesel -anıtsal fonksiyonu). İstan-bul'un minareleri. Paris'in Eiffel kulesi. New York'un Hürriyet Heykeli gibi. Artık burada «Biçim» içteki aktiviteleri örten bir «Container» (kılıftan) daha ötede bir-şey olmalıydı.

Yapı için düşünülen yer, deniz üze-rine çıkıntı yapan küçük bir yarımadacık (peninsula) olarak kararlaştırılmıştı. Çev-resinin denizle çevrili oluşu, burada ya-pılacak yapıyı yalnız bırakıyor ve kendi kişiliğini serbestçe gösterebilmek olana-ğını sağlıyordu.

Gerçekten de arsa ve çevre verile-rinin Utzon'un tasarımı üzerinde en önem-li etkenlerden biri olduğu ifade edilebi-Mimarın yaratı ve hayal gücü, ona rüzgârda yelkenleri şişmiş bir gemi

gö-rünümü veren skeçleri çizdirmiştir; yapı-nın görünen imajı'yapı-nın esas hareket nok-tası budur; bu duygusal, romantik ve sezgisel yaklaşımdır ki yapıyı özgün, eş-siz ve benzereş-siz yapmış; sanatçının üs-tün yaratma gücü heyecan uyandırmıştır.

(5)

Sydneyin genel görünüşü

kitlesindeki ifadesi 2 kabuk, dolayısıyla 2 iç mekân ifade etmesine karşın içte tek bir mekân vardır, yani, kendi anlatımr bu-rada geçerli değildir ve salonun ölçüle-rini, dışardan doğru olarak algılamak ola-sılığı yoktur. Diğer bir deyimle, dışardan algılanan kitle ile içerden algılanan me-kân arasındaki bir biçim bütünlüğü mev-cut değildir.

Söz konusu edilen iç mekân ilo kit-le bütünkit-leşmenin başarılı bir örneği Na-um Gabo'nun 1931'de tasarladığı Sovyet-ler Sarayı yapıtında görülebilir.

Jüri, Utzon'un projesi ile ilgili izle-nimlerini şöyle dile getirmektedir: «... Opera Binası tasarımının en güç sorun-larından birisi de sahne kulesinin çevre-si ile olan ilişkileridir. Çözüm, iki salo-nun da bir serî halinde birbirine geçen kabuk örtüsü içinde ele alınmış olup, sah-ne kulesi de bu kabuklardan biri ile ör-tülmüş ve böylece «bütün» içindeki har-monik süreklilik sağlanmıştır.

(4) Jurgen Joedicke, «Sydney von ferne» Bauen-VVohnen, B1529E, 3 (1974), s. 121.

bir strüktür en kesit detayı Bu ana kadar görevli olarak fazla ünü duyulmayan Utzon, atılımını tam zama-nında yapmıştır:

Yapının niteliksel, simgesel değerle-ri; yeri ve çevresi; nihayet bunları iyi değerlendirebilecek seçiciler...

Mimar, yapının ana özelliklerini şöy-le açıklıyordu:

«Sidney Opera Binası, çatının büyük önemi olan yapılardan bir tanesidir. Sid-ney Opera Binası yukarıdan da görülecek bir yapıdır... çünkü, limanın içine girmiş olan bir noktaya oturmaktadır...»

«... Kare bir biçim yapmak yerine bir heykel yaptım gerekli fonsiyonları kapsayan bir heykel: diğer bir deyişle odalar kendilerini ifade ederler, odal'arın ölçüleri bu çatılarda ifade edilmişler-dir...» (4)

Utzon'un bu ifadesi üzerinde dikkat-le durursak bazı gerçekdikkat-leri tam olarak yansıtmayan olaylar görebiliriz: Büyük Sa-lon'dan geçen boy kesitinde giriş ve sah-ne kulesi birer kabukla örtülmüş olup Utzon'un deyimini doğrularlar ancak asıl büyük salon tek bir mekân olmasına rağ-men iki adet kabukla örtülmüştür; yapı

(6)

Yapının dıştan algılanışı ile, iç me-kândaki algılanmış farklılığı üzerinde yapı-lan tartışmalar şu noktalarda yoğunlaş-maktadır:

Salonun, basit bir kare prizma ola-rak tasarlanması halinde dahi, yine de akustik nedenlerden ötürü, ikinci bir «ta-van» düşünülmesi gerekmektedir; dolayı-sıyla her durumda, iç mekânla dış kütle-nin biçimlenmesinde farklılıklar olacak-tır; iç mekânın biçimlenmesinde etkin olan faktörlerle kütlenin biçimlenmesinde etkin olan faktörler birbirinden farklıdır; dolayısıyla sonuçlar da rafklı olacaklardır. Kuşkusuz bu öneriler tartışılabilir ve haklı olduğu yönler bulunabilir. y e l k e n l e r e b e n z e t m e k

Utzon'un çıkış noktası «yelkenler» olmuştu; .ancak, yapı bittikten sonra onu yelkenlere benzetenler olduğu gibi baş-ka şeylere de benzetenler çıkmıştır.

Sirk çadırları, Benelong point kam-buru, v.b. Daha başka benzetmeler de ya-pılabilir.

Utzon'un bu yapıtındaki yaklaşımı, mimarın, yaratkanlığı ne denli güçlü bir sanatçı olabileceğinin en önemli kanıtla-rından biri olarak görülebilir.

Öncelikle sanat ve sanatçı konusun-da ünlü mühendis Pier Luigi Nervi'nin gö-rüşünü sunmak istiyorum. Nervi şöyle di-«İnanıyorum ki sanat, sadece estetik tatminden daha fazla şeyler verir. Ka-nımca sanat, sanatçının yaratış sırasında duyduğu heyecan ve coşkuları kendi zih-nimizde uyandırabilen, yapıtındaki o açık-lanması olanaksız niteliklerdir.

Eğer bu coşkusal iletişim sanatın öl-çütü ise onun karakteristiklerini tanım-lamak kesinlikle olanak dışıdır ve sana-tı öğretmeğe kalkışmak olumsuz ve mey-vesiz olacaktır.» (5)

Mimarlıkta coşkuları üç şekilde açık-layabiliriz:

Güdülen coşku (emotion intended), öz coşku (emotion inherent), uyandırılan coşku (emotion evoked). Ortak öge coş-kudur. Coşku ılımlı ise, mimarlık da öy-ledir. Coşku büyük ise, mimarlık büyük-tür. Coşku yoksa, mimarlık yoktur; yal-nızca yapı vardır. (6)

Olaya yaratkanlık açısından baktığı-mızda güdülen coşkunun -ki yelkenler düşünüdür- son derece özgün olduğu gö-rülür ki sanat tanımının ön koşuludur. Bu şekilde sanatçı, bütünüyle kişisel, öznel ve büyük bir coşku ile yorumunu yapmış

ve bu nitelikler yapıtında da belirginle-şerek onun «özgün» ve kişisel ifadeyle yüklü bir sanat yapıtı olmasını sağlamış-tır.

Utzon'un projesi niteliksel değerleri ve coşkusal yaklaşımıyla birinci ödüle lâ-yık görülmüş ve jüri bu olayı şöy:'e açık-lamıştı: «... Kabuk örtülerin beyaz, yel-ken gibi olan biçimlerinin limanla olan ilişkileri, onun yatlarının yelkenlerininki gibi doğaldır. Bu yarımada için daha iyi bir silüet düşünebilmek güçtür. Tonozva-rî şekillerinin dinamik biçimleri, onun arka fonunu oluşturan yapılarla kontrast yapar ve limanın tüm manzarası içerisinde pro-jeye öze: bir önem kazandırır... Tekrar ve tekrar çizimleri incelediğimizde ikna olduk ki bu proje, dünyanın en önemli bi-nalarından biri olabilecek bir opera bina-sının kavramını ortaya koymaktadır. Bu projenin en özgün ve yaratıcı teklif oldu-ğu görüşündeyiz. Onun meziyetlerinden bütünüyle tatmin olmuş durumdayız.» E l e ş t i r i l e r

Bu coşkusal yönden güçlü ve özgün bir sanat yapıtı olan önerinin gerçekle-şebilmesi, Eero Saarinen'in zannettiği ka-dar kolay olmadı, kendisi yarışmanın so-nuçlanmasından birkaç yıl sonra öldüğü için olayların gelişme ve sonucunu

gö-Elde edebildiğim en sert eleştiri, ün-lü mühendis, Felix Candela tarafından gelmiştir.

Candela şunlar: söylüyordu: «... O anda ne Avustralya Hüküme-ti, ne jüri, ne de bizzat mimar Utzon tat-bikatta karşılanabilecek güçlüklerden ha-berdar değillerdi. Onlar için günün tek-nik imkânları ile altedilmiyecek güçlük yoktu... Maalesef kısa zamanda zorluk-lar belirdi... Büyüdü, nihayet felâket ha-lini aldı. Mimar Utzon hiçbir hesaba da-yanmıyan şekiller tasarlamıştı. Maruf sta-tikçi İngiliz Ove Arup, opera projesinin gerçekleştirilebilmesi için Utzon'a yar-dımcı tayin edildi... Oysa azametli, bir terişli yelkenli şekillendirilmenin bir he-saba dayandırılması imkânı yoktu. Ger-çekten Utzon'un tasarladığı zarif görünüş-lü fakat kaprisli dizayn'ı geometrisi be-lirsiz mantıksız bir mevhumdan ibaretti...

Umarım ki bu üzüntü verici olaydan sonra kâğıt ve madenî tellerle yapılan maketler üzerinden bina kurmak hevesi ortadan kafkar.

... Tatbikat bilgisi olmayan matema-tik esaslara ve gerçeklere dayanmadan kibir ve gururlarına kapılarak gösterişli yenilikler yaratmak hevesi ile bazı mi-marların yapabilecekleri hatalardan bir örnek teşkil eder.»

(5) Pier Luigi Nervi, «A Philosophy for Building 'Correctly'.» Architectural Record, No. 4, 1956, s. 261.

(6) Önder Şenyapılı, «Mimarlık Üze-rine söyleşiler 2-kişilik», Yapı, No. 12-1975 s. 33 Eugene Raskin, «Architecturally Speaking», 1954.

(7)

(Baştarafı 79. Sayfada)

Felix Candela, giderek görüşlerini bi-tiriyordu:

«Allah meslekdaşlarımı bu trajik du-rumlardan korusun.» (7)

Gerçekten de sonuç Saarinen ve Ut-zon'un tahmin ettikleri şekilde ince ka-buklarla olamadı; ancak yarışma projesi sadece bir «ön fikir» di, zaten, özellikle bu derece özgün ve iddialı bir yapıtın üzerinde uzun boylu çalışmalar gereke-cekti.

Mimar, imgelemesinde yarattığı «öl-çülebilemiyen» değerleri kâğıt üzerinde anlatmaya çalışmıştı ve olayın 2. aşama-sında (yani inşaat aşamaaşama-sında) artık her-şey ölçülebilen olacaktı: Malzeme çeşit-leri mekânların ölçüçeşit-leri v.b.

işte bu aşamada Utzon ve mimar ar-kadaşları büyük bir çaba göstererek ka-bukların geometrisini belirlediler ve fikir-lerini inşa edilebilir bir hale getirmeyi başardılar. (8)

Bugün, 20 yıl önce yarışma için su-nulan ön projelerle, uygulanmış olan pro-jeleri kıyasladığımızda arada bazı farklı-lıklar görülebilir fakat kanımca bunlar olağan şeylerdir ve ana tasarım ilkeleri-ni zedeleyici ilkeleri-nitelikte değildir.

Örtücü kabuklarla (ki bunları süper strüktür olarak da isimlendirebiliriz) or-taya konan kitle biçimlenmesini «dürüst olmamaklaû ve bunların iç mekânları tam ve doğru olarak yansıtmadıklarını, dola-yısıyla bir «kamuflaj» niteliğinde olduk-larını ileri sürenler olmuştur.

Bu eleştirilerin kısmen doğru ve haklı olduklarını ifade etmiştik.

Önemli bir eleştiri de yapının ön tah-min bedelleri ile sonuçtaki maliyet be-deli arasındaki çok büyük farklardır. Ger-çekten de çok uzun (yaklaşık 17 yıl) bir zamanda tamamlanabilen bu yapıt, za-man süresi içinde enflâsyon, yeni ve öz-gün. strüktür sistemleri, hemen hemen her detayının farklı olması v.b. nedenler-le ön tahminnedenler-lerden çok daha pahafıya mal olmuştur. (Ön tahminler $ 7.000.000 ve sonuçta ise $ 120.000.000) (9) S o n u ç

Bu araştırmamızda, Sidney Opera Bi-nası olgusunun bazı noktalarını vurgula mağa, oniarı açıklığa çıkarmağa çalıştık.

Mimarî yapıt, birçok güçlükler kar-şılığında elde edilmiştir, bu konuda ola-yı hikâye eden bir kitap bile yazılmıştır. Bu arada, yapıt tamamlanmadan Utzon'un görevinden istifade etmek durumunda kalmış olduğunu da belirtelim.

Fakat herşeye rağmen söz konusu yapıt, çağımız uygarlığının bir simgesi ve 20. yüzyıl mimarlığının özgün ve eş-siz bir sanat ve bilim ürünü olup

insan-oğlunun yaratıcı ve yapıcı gücünün bir kanıtı olarak durmaktadır. F a y d a n ı l a n k a y n a k l a r K i t a p l a r :

— BAUME, Michael, The Sydney Opera House Affair, London, Sydney Thomas Nelson and Sons Ltd., 1967. — BROADBENT, Geoffrey, Design in

Architecture, London, John VVilley and Sons, 1975.

— FABER, Tobias, Encyclopedia of Mo-dern Architecture, London, Thames and Hudson, 1971.

— GIEDION, Siegfried, Architecture You and Me, Cambridge, Mass., Harvard University Press, 1958. — GIEDION, Siegfried, 1960'larda

Mima-rî - Ümitler ve Kuşku, Çev. Selçuk Ba-tur, İstanbul, İ.T.Ü., Mimarlık Fakülte-si, 1965.

— HODGKINSON, Allan, A J Handbook of Building Structure, London, Archi-tectural Press, 1974.

— READ, Herbert, Sanatın Anlamı, Çev. Güner İnal, Nurşin Asgarî, İstanbul, Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları: 87, 1974.

— YÜCEL, Atilla, Tasarlama ve Çevre Sorunları, İstanbul, İ.T.Ü., Mimarlık Fakültesi, 1971.

(7) Felix Candela, «Sydney Opera Binası Skandali» Arkitekt XXXVIII, No. 330 (2-1968), s. 73.

(8) Söz konusu mimarlar takımında Yült. Mimar (İ.T.Ü.) Oktay Nayman da görev almıştır.

(Baştarafı 53. Sayfada)

gerekse güzel san'atlar sokağında en iyi ifadesini bulmaktadır. İki yapı arasında yer alan ve denize açılan güzel san'atlar sokağı kuvvetli gölge alanı karakteristik bir kordon boyu sokağını andırır. Bu me-kânda san'atkâların büstlerinin yer ala-cağı düşünülmüştür.

İnşaat: 1967 yılında izmir ili Bayın-dırlık Müdürlüğü tarafından avan proje ile ihalesi yapılan Müze inşaatı betonar-me, ısıtma ve aydınlatma pprojeleri müte-ahhit tarafından yapılıp her türlü mimarî kontrollüğün dışında 1972 yılı başına ka-dar devam etmiş, sonunda gerek işçilik gerekse uygulamalar yönünden iyi bir so-nuç alınamamıştır.

Bu durum müelliflerince Bayındırlık Bakanlığına iletilmiş ve kendilerile 1972 yılı başından itibaren proje ve kontrollük sözleşmesi yapılarak işe yeniden rölöve, tadilât, tesisat ve mekân düzenleme pro-jelerinin çizimi ile başlanarak elde edilen yen'r esaslara göre uygulamaya geçilmiş-tir.

B i b l i o g r a f y a : Jean Zeitoun

D ü z l e m t r a m l a r Bir Mimarî Tram Yöntemine Giriş

DUNOD 1977 Collection «Aspects de l'Urbanisme» 150 x 210 176 sayfa -Kâğıt Kapak: 39 FF.

Mimar çizime başladığından beri ge-ometriden alıntılar yapmayı hiçbir zaman bırakmamıştır. Günümüzde mekân, mima-rın ayrıcalıklı alanı sayılmakta, bu da kuş-kusuz, mimarî tasarım mekânlarına veri-len önemi ortaya koymaktadır.

Tramlar, mimarî tasarıma bağlı ku-ramsal ve pratik sorunları toplu bir şe-kilde yeniden ele almak için fırsattır. Ku-ruluş plânının önemli kavramını geliştir-meye olanak sağlamaktadırlar. Tram, ya-pının maddiyetini aşarak; grafik, topolojik ve figüratif sistemler arasında bağlantı sağlayan bir bütün olarak görülmektedir. Önemli olan tramın sadece endüstriyel ya da teknolojik anlamı değildir, zira tram kavramı daha geniş bir anlama uyarlandı-ğında, söz konusu olan sadece kullanımı-nı doğrulamak değil, mimarîde Işlemsel kavramlar bütününü ortaya koymaktır.

Kitap iki kısımdan oluşmaktadır. Mi-marî anlayış olarak tram sorununa giriş ve tasarımcıya mantıkî araçların eksik ol-madığını gösterecek, son derece basit matematiksel nitelikli bir bölüm.

Ecole Polytechnique'in eski bir öğ-rencisi olan yazar, uzun yıllardan beri, mimarî ve şehircilik yöntem sorunları üzerinde çalışmaktadır. Eğitimci ve araş-tırmacı deneyi ve çok yönlülüğü, yazara mimarî pratiğin büyük değişimler göster-diği sırada, sorunu bütünü içinde ele al-mak olanağını sağlamıştır.

ÖZET

I — Yöntemsel amaçlar - Serbest ve bağımlı plânlamalar - Plânın potansiyeli (gizipotansiyeli) Tramlar ve kavrama yöntemi Plânın düzenli bölünüşü olarak tramlar Tram kullanımlarının tiplendirilmesi' -Tramlar ve modüller - Tram ve mekânda yönlenmesi - Sanayileşmede tram.

II — Plânın düzenlenmesi - Bir tram tanımı - Tramlar üzerinde ilişkiler ve işlemler Tramın analitik incelenmesi -Tramların topolojik incelemesi.

Mimarlık öğrencileri, şehirciler, ince-leme büroları ve mimarlara tavsiye olu-nur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bir iş sahibinin arzusu üzerine mimar tarafından hazırlanan proje mevkii tatbike konulmaz ise, o binanın inşası için miktarı tesbit edilen malzemenin ve bütün binanın

Direkler evin dere- cesine göre işlenmeden bırakıldığı gibi ayrı ayrı renklere d

Büyükdere Prese

d î endişeler ise devlet yapılarının herşeyden evvel devamlılık ve sağlam prensiplerine uygun olarak yapılması icabeder.. Posta ve Tel- graf işlerine

Salon kısmının balolara elverişli bir vazi- yette olması için zemini meyilsiz yapılmış ve temsil veya mü- samere aralarında halkın istirahati için bahçe kısmına camlı

Katlarda kömür iş idare- sinin verdiği programa göre bürolar yapılmış, ökonomik çerçeveden dışarı çıkmamak şartile.. bu büroların münasebetleri temin ediimiş, m o

(iptidaî insan yoktur. İptidaî araçlar vardır. Fikir, başlangıçın- llk insan iptidaî bir matematik sahibidir, ölçü olarak dirseğini, ayağını, adımını., kullandı,

— Binanın 1:100 mikyasında her kata ait plânlarile dört umumî maktaı, dört cephesi, çatı teşkilâtı, esas cephelere nazaran ufak mikyasta menazırı ve temeller