• Sonuç bulunamadı

Bergama Belediye Ba

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bergama Belediye Ba"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç ve Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engen sorularımızı yanıtladı. Gönenç ve Ergen, Bergama köylülelerinin altın madenine karşı verdikleri mücadelenin herkes sahiplenilmesini

istediler.

Mehmet Gönenç (Bergama Belediye Başkanı):

Yörenizdeki altın işletmeciliğinin geldiği son nokta hakkında kısa bir bilgi verir misiniz? Kozak’ta yeni gelişmeler var sanırım?

Bergama’da yıllarca süren direnişe ve ardından gelen yargı kararlarına rağmen Bergama-Ovacık’taki altın madeni ne yazık ki halen çalışmalarına devam ediyor. Mahkeme kararları uygulanmadı, Bergama’da alman ajanlığı ile

suçlananlar aklandı, hatta dönemin yetkililerinden AİHM aracılığı ile tazminatlar da aldılar ama maden hiç durmadı. Şimdi Ovacık’ta cevher bitti deniliyor ama atık barajının kapasitesi arttırıldı. Yani işletme daha fazla cevher işleyip altın çıkarabilecek kapasiteye getirildi. Bu aynı zamanda daha fazla siyanür kullanımı demek. Bergama’ya en yakın, taşıması en kolay nerede altın içeren toprak varsa kazıp bu tesise taşıyacaklar şimdi. İlk hedef Kozak Yaylası, iki ay önce kesilen ağaç sayısı on binin üzerindeydi, şimdi nereye ulaştı kimse bilmiyor. Önce kızıl çamlardan başlandı sıra fıstık çamlarına da gelecek.

Bergama köylü direnişinin artık bittiği, köylülerin mücadelede yorgun düştükleri söyleniyor. Bu değerlendirmeye katılıyor musunuz? Bergama ve Kozak’taki direniş neden eski gücünde değil?

Yılgınlık değil belki ama eskisi kadar umutlu değil insanlar. Çünkü onca mücadeleye yargı kararlarına karşın çalışan bir şirket var. _unu da söylemek gerekir ki maden karşıtı kamuoyunu kırma hatta lehte kamuoyu yaratma konusunda uzmanlaşmış bir yapı var karşımızda. Elinde televizyonu, gazetesi ve bolca parası var. Bu günümüz ekonomik koşullarıyla birleştiğinde şirketin işi daha da kolaylaşıyor. Kozak için durum aslında biraz daha farklı. Kozak bölgesinin ekonomik durumu ve istihdam oranı önceki yıllarda direnişe katılan köylerden çok çok daha iyi. Kozak henüz tehlikenin farkında değil, daha muhafazakar bir yapısı var ve sanırım bir çok kişi bunun bir çevre mücadelesi değil de kısır bir ideolojik önyargı çatışması olduğunu düşünüyor.

Bergama’nın bir siyanürle işlem merkezi haline getirilmeye çalışıldığı görülüyor. Buna karşı nasıl bir mücadele hattı izlenmeli? Bergama Belediyesi bu noktada neler yapıyor?

Evet, ne yazık ki Ovacık bir “Siyanürle Altın çıkarma Üssü” ne dönüştürülmek isteniyor, o nedenle kapasite arttırıldı. Çevre Bakanlığı buna göz yumuyor hatta buna karşı duranları bizzat çevre Bakanı bir lobinin üyesi olmakla suçluyor. Bence yapılabilecek tek şey halkı bu işin içine katmak. Bu madenci şirketleri yalnızca halkın gücü durdurabilir. Yasaların gücünün yetmediğini, iktidarlarında halkın ve çevrenin değil şirketlerin yanında olduğunu gördük. Ama halkımız çekingen, ürkek ve tehlikenin farkında değil. Mücadele cephesi olabildiğince genişletilmeli. Öncelikle bunun siyasal ya da ideolojik bir duruştan öte bir çevre ve gelecek kuşakların yaşam hakkı mücadelesi olduğunu

anlatabilmemiz gerekli. Bizim her kesimden her insana ihtiyacımız var çoğalamadığımız sürece şansımız azalacak. Bergama Belediyesi olaya böyle bakıyor ve bu nedenle önce Kozak’lı köylülerimizi bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Ben bu işin merkezinde belediyenin, çevre örgütlerinin ya da profesyonel sivil itaatsizlik önderlerinin değil köylülerin olması gerektiğini düşünüyorum. Onlar örgütlenmeli, kendi derneğini kendi liderini bulmalı.

Bir konuşmanızda (EGEÇEP Kurultayı) altıncı şirketin “Kasabanın Şerifi” gibi davrandığını söylemiştiniz? Bu cümleyi biraz açabilir misiniz?

Daha önce de söyledim. Ellerinde basın ve para gücü var. Sanki Bergama ve çevresine refah getirdiler, ekonomik açıdan kalkındırdılar. Kendilerini böyle pazarlayıp her yerde her şeyde söz hakları varmış gibi sunuyorlar.

Ne yazık ki bunlara çanak tutanlar da var. İki top fotokopi kağıdı, iki bilgisayar ekranı verdi diye bunları törenlere çıkarıp plaket veriyorlar. Şehrin hamisi rollerindeler. Şirket çalışanlarına bizleri şikayet edip “sizin ekmeğinizi elinizden almak istiyorlar” diyorlar. Oda seçimlerinden yerel seçimlere değin bir manipülasyonun peşindeler.

(2)

Bergama ile başlayıp son yıllarda ülkenin birçok yerine yayılan çevreci halk hareketlerinin başarıya ulaşması için neler yapılmalı? Size göre çözüm nerede aranmalı?

Halkın desteği şart, tek renkli bir çevre örgütlenmesi ile bunu başarabilmek zor diye düşünüyorum. Ortak paydada buluşabileceğimiz yeni aktörlere ihtiyacımız var. Bunu özgüven eksikliği diye yorumlamamak lazım. Kahvede oturup okey oynayanları 30 metre yürütemedik Kozak’ta. Ama 70 yaşında kadınlar en öndeydi. Demek ki bizi doğru referans olarak almayanlar var, ama bizim onlara da ihtiyacımız var, onlar için var, hepimiz için var…

Karıncanın kardeşi var…

Erol Engel (Bergama Çevre Platformu Sözcüsü):

Bergama’da ki altın işletmesinin son durumu hakkında bilgi verir misiniz ?

Ovacık altın madenini işletmekte olan Koza Madencilik, tüm yargı kararlarına rağmen AKP iktidarından almış olduğu güçle, üstelik kapasitesini de üç katına çıkararak ( 300 bin tondan 1 milyon tona çıkmıştır.) faaliyetine devam

etmektedir. Kendi ifadelerine göre açık ocakta cevher bitmiş olup, kapalı ocaklarda da sonuna gelinmiştir. Yöre halkı, kapatılıp doğaya ve yöre köylülerine vermiş olduğu zararın giderilmesi için çalışmalar beklerken, “siyanürle işlem merkezi” haline getirilmiş olması yöreye ve Bergama halkına yapılan büyük bir ihanettir. Ovacık’ta yapılan ikinci atık barajı ile bir “doğa mezarlığı” oluşturulmuştur. Buraya başta Kozak yaylası olmak üzere doğayı “diri diri”

gömeceklerdir. Dikili çukuralan da geçtiğimiz mart ayında 7 bin 743 ağaç kestiler, 17 Haziran’da da kimselere duyurmadan ÇED toplantısı yapmışlar. Kozak’ta da yöre muhtarları ve belediye başkanlarıyla açtığımız davalarla hukuk mücadelemizde devam ediyor.

Başta Narlıca köyü olmak üzere kanser vakalarında artış gözlenmektedir, kanser korkusuyla yatıp kalkmaktadırlar. Derhal yörede sağlık taraması yapılması için devleti göreve çağırıyoruz. Yöre de hızla gelişen seralarda 1000 kişiyi aşkın işçi istihdam edilmektedir, yarın ihraç edilen ürünler geri gelmeye başlarsa kaygısı duyulmaktadır. Bergama’nın turizmden beklentileri de karartılmıştır, tüm bunları Bergama hak etmiyor…

Bergama köylü direnişinin artık bittiği, köylülerin mücadelede yorgun düştükleri söyleniyor bu görüşe katılıyor musunuz ?

Uzun yıllar süren mücadele de yöre köylülerinin yorgun düştüğü doğrudur, bu yorgunlukta en büyük pay siyasi iktidarlarındır. Bugüne kadar 72 yargı kararının bir şekilde arkasına dolanarak sergilenen hukuk dışılık karşısında devlete güven kalmamış ve insanlar yılgınlığa düşmüşlerdir. Buna rağmen her köyde satın alınamayan, dik duran köylü önderlerimiz vardır, gelişmeleri yakından izlemektedirler. Bergama köylü mücadelesi, yeraltı kaynaklarımıza göz dikmiş emperyalist şirketlerin karşısında 10 yıllık bir barikat oluşturmuştur. Oluşturulan köy meclisleriyle söz, yetki ve karar aşamalarına doğrudan katılan köylünün, buralarda oluşturulan iradeyi, nasıl ete kemiğe bürünüp binlerin katıldığı eylemlere dönüştüğünün öğretisi olmuştur Bergama.

Bu nedenle Bergama’dan ders çıkaran siyanürcüler, tekrar Bergama direnişi yaşanmasın diye AKP iktidarından güvenceler alarak ülkemize gelmektedirler. Bergama da mücadele bayrağını Bergama’nın bir başka yöresi olan Kozak yaylası köylüleri devralmışlardır.

Bir siyanürle işlem merkezi haline getirmeye çalıştığı görülüyor. Buna karşı nasıl bir mücadele hattı izlenmeli ? Öncelikle cevher getirilen yerlerde ki yöre halkını bilinçlendirmeliyiz, madenciler yöre halkına size zararımız olmayacak,”Sadece toprak alacağız, siyanürü burada kullanmayacağız” diyorlar. Oysa kestikleri ağaçlarla, aldıkları milyonlarca ton toprak ile yöreye telafisi olanaksız tahribat veriliyor, ekosistemi bozuyorlar. Geçtiğimiz günlerde Havran’daki ocak kapandı, yarattıkları tahribatı kamufle etmek için oraya Bergama’dan örtü toprağı götürdüler. Eurogold döneminde ki ÇED raporlarına bakılacak olursa alınan izinler maden işletmesi olarak alınmış 7-8 ömrü sonrasında yapılacak rehabilitasyonla kapatılıp gidilecekti.

(3)

olan bu mücadeleler nasıl birleştirilebilir sizce ?

İzlemeye çalışıyorum, zaman zaman dayanışma gösteriyoruz. Ancak yerellerdeki mücadelenin olanaksızlıklar içinde ayakları üzerinde durması çok zor ve yoğun emek isteyen bir iş. Altının gücüyle sesinizi soluğunuzu kesmek için her yola başvuruyorlar. Her gün dağıtılan binlerce gazete, TV ve radyolarında yaptıkları bombardıman ile insanlarımızı kuşatmış haldeler. Bu durumda “onsu 1250 dolara fırlayan “kirli altına” karşı Donkişot’luk yapmak kalıyor bizlere de. Nasıl ki ülkemizde ki altın lobisi, yoğun faaliyetleriyle maden yasasını “halka rağmen” istedikleri şekilde

çıkartıyorlarsa bizlerde merkezi bir bütünlük içinde hareket etmeliyiz ki sonuç alabilelim.

Örneğin bir Türkiye Meclisi kurarak yerelleri buluşturabiliriz. Bu buluşma ile oluşturulan organik bağla halkının yanında saf tutmuş TMMOB, Türk Tabipler Birliği gibi örgütlerle ve emek eksenli partilerle daha sağlıklı ilişkiler geliştirebiliriz. Meclis’teki siyasi partiler üzerinde de baskı oluşturabiliriz. Bu mücadele çevre mücadelesi boyutlarını çoktan aşmıştır, yer altı kaynaklarımız işgal eden emperyalistlere ve işbirlikçilerine karşı yıllar önce Anadolu da Kuvay-ı Milliye’nin yaptığı gibi “Hattı mücadele yoktur, sathı mücadele vardır. Bu satıh tüm vatan toprağıdır” diyerek yollara dökülmeliyiz.

Bergama ile başlayıp son yıllarda ülkenin bir çok yerine yayılan çevreci halk hareketlerinin başarıya ulaşması için neler yapılmalı? Size göre çözüm nerede aranmalı?

Karşınızda altının gücüyle hareket eden profesyoneller var, adeta doğaya, Anadolu’ya “Ons ons altın gözüyle bakıp iştah kabartan, yağmacılara karşı”, örgütlü duruşumuzu Greenpeace örneğinde olduğu gibi geliştirmeliyiz.

Nerede talan var orada bitmeliyiz. Bu anlamda ulusal ve uluslararası çapta bir mücadele yürütmeliyiz. Yerelleri kendi kaderlerine terk etmemeliyiz, yoksa Çamköylü Sebahat ablamızın dediği gibi “Yılanın ağzında çırçır çığıran

kurbağalara döneriz”.

Vahşi kapitalizmin, yaşam alanlarımıza karşı açmış olduğu bu savaşta insanımızın da bu düzenle de hesaplaşmasını sağlamalıyız. Elbette kolay değil ama şunu hiç unutmayalım “Karıncanın kardeşi var, haydi kardeşler yollara dökülmeye…

Özer Akdemir

Referanslar

Benzer Belgeler

CHP Ankara İl Başkanı, Anakent Belediye Meclisi CHP Grup Başkanı Yaşar çatak , ağustos ayında birçok semtin 15 gün süreyle susuz kalmas ına ve birtakım kullanım

Recep Akdur, K ızılırmak suyunun vanalarının kapatılmasının halk sağlığı açısından tehlikeli olduğunu belirterek, "Ankara Belediyesi, enerji tasarrufu gerekçesiyle

Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven'in Kozak Yaylası'nda açılmaya çalışılan maden ocakları nedeniyle 25 Eylül 2009 tarihinde Bergama Belediyesi meclis salonunda

Bugünlerde, yasal boşluğu doldurmak için çalışmalar sürdürülüyor, madencilik sektörünün istekleri doğrultusunda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanl ığı-Maden İşleri

Bütün alt geçitlerin tamamlanması ile Ankara'n ın nefes alan bir trafik ile karşılaşacağını ileri süren Gökçek, ''Çankaya'dan çıktıktan sonra direkt olarak K

Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz, ODTÜ’deki 45 binanın yıkılması gerektiğini söyleyen Gökçek’e, “Ankara’y ı hukuk dışı yapıların merkezi haline

Ayn ı dosyada, “Belediye personeline yüzde 50 indirimli su verilmesi”, “İlk göreve geldiği dönemde su borçlarının faizlerini affetmesi”, “10 tona kadar su tüketimine

Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekci, doğada geri dönüşümü uzun yıllar alan ve çevre kirliliğine yol açan naylon po şeti bırakmanın zamanının geldiğini