• Sonuç bulunamadı

O gün Se lim, oda sýn da ara ba sý ný arý yor du. Ama bir tür lü bu la mý yor du. Bel ki ara ba mý ab lam gör müþ tür. di ye dü þün dü.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "O gün Se lim, oda sýn da ara ba sý ný arý yor du. Ama bir tür lü bu la mý yor du. Bel ki ara ba mý ab lam gör müþ tür. di ye dü þün dü."

Copied!
48
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

(2)

O gün Se lim, oda sýn da ara ba sý ný arý yor du. Ama bir tür lü bu la mý yor du. “Bel ki ara ba mý ab lam gör müþ tür.” di ye dü þün dü.

2

(3)

He men ab la sý Elif’in odasýna gitti. Elif orada yoktu.

Se lim:

– Ab la cý ðým! Ne re de sin, diyerek ona seslendi.

Ama Elif’ten hiç cevap gel mi yor du.

3

(4)

4

(5)

Se lim, ce vap ala ma yýn ca ablasýný ara ma ya başladı. Ko þa rak otur ma oda sý na git ti.

An ne si ve ab la sý ora da na maz ký lý yor lar dý. Se lim:

– Þim di an la dým neden bana cevap vermediğini! Na maz ký lar ken ko nu þul maz. Bu nu çok iyi bi li yo rum, de di.

5

(6)

Se lim, o sý ra da kýr mý zý ara ba sý ný gör dü. Ara ba sý, an ne si nin ya nýn da du ru yor du. Ko þa rak an ne si nin ve ab la sý nýn önün den geç ti. He men ara ba sý ný eli ne al dý. “Ya þa sýn, Bu ra day mýþ!”

di ye rek sevinçle zıpladı.

6

(7)

Se lim, hemen ara ba sýy la oy na ma ya baþ la dý. An ne si ve ab la- sý na maz kýl ma yý bi tir miþ ler di. Annesi, Selim’i yanýna çaðýrdý.

Gülümseyerek Selim’in başını okşadı: 7

(8)

– Güzel yavrum! Namaz kılanların önünden geçmemeli- sin. Bu doğru bir hareket olmaz, dedi.

Selim, başını sallayıp annesini yanağından öptü. Sonra da arabasıyla ablasının peşinden koştu.

8

(9)

9

(10)

Ramazan ayı gelmişti. Artık Selim’in ailesi oruç tutuyordu.

Selim bir gün annesine:

– Ben de sizin gibi oruç tutmak istiyorum, dedi.

Annesi:

– Canım oğlum! Sen daha çok küçüksün, miniksin, bon- cuksun. Sabahtan akşam ezanına kadar dayanamazsın, dedi.

10

(11)

Selim:

– Olsun anneciğim ben de dayanabildiğim kadar tutarım, dedi.

Annesi gülümseyerek:

– Peki! Bizimle birlikte sahura kalkabilirsin. Ertesi gün mide davulun ne zaman çalmaya başlarsa bir şeyler yiyebilir- sin, dedi.

Selim, gülümseyerek başını salladı. 11

(12)

Selim, akşam olunca erkenden yattı. Sahur vakti gelmişti.

Babası onu uyandırmak için birkaç kere seslendi. Ama Selim hâlâ uyuyordu. Hem de uyurken gülümsüyordu. Anlaşılan çok güzel rüyalar görüyordu.

12

(13)

Kısa bir süre sonra Selim uyandı. Anne si nin yardımıyla elini yü zünü yıkadı. Hep birlikte sahur sofrasını neşelendirdiler. 13

(14)

Daha sonra sabah ezanı okunmaya başladı. Selim, babasıy- la birlikte namaz kıldı. Namazı bitince de dua etti:

– Allah’ım! Ben de oruç tutmak istiyorum, bana yardım et, dedi.

14

(15)

Namazdan sonra babası Selim’e sevgiyle sarıldı. Sonra da:

– Şimdi tutabildiğin kadar tut. Büyüyünce sen de bizim gibi oruç tutacaksın, dedi. Selim çok mutlu oldu. 15

(16)

Selim, Ramazan’ın sonuna kadar sahura kalktı. Her gece pencereden Ramazan davulcusunu izledi.

Çünkü “Güm, güm de güm güm…” sesleri ve davulcunun okuduğu maniler onu çok mutlu ediyordu.

16

(17)

17

(18)

Selim, evde bilyeleriyle oynuyordu. Ezan sesini duyunca kendi kendine:

“Ablam gibi ben de namaz kılmalıyım.” dedi.

Hemen banyoya girdi. Musluğu açtı. Elindeki bilyeleri de lavabonun içine bıraktı.

18

(19)

Selim, abdest almak için, kollarını kıvırdı. Ardından pan- tolonunun paçalarını katladı. Abdest aldıktan sonra da hemen annesinin yanına gitti.

19

(20)

Kollarını annesine uzatarak:

– Bak, anne! Ben de abdest aldım. Şimdi de namaz kılaca- ğım, dedi.

Annesi ona bir seccade ve takke verdi.

20

(21)

Selim, ablasıyla birlikte namaz kılmaya başladı. Annesi de gülümseyerek:

– Aferin benim çocuklarıma, dedi.

Fakat bütün bunlar olurken Selim banyodaki musluğu

açık unutmuştu. 21

(22)

22

(23)

Bir süre sonra anneleri odadan çıktı. Banyo kapısının al - tından sızan suyu gördü. Hemen musluğu kapatıp yerdeki suyu kurulamaya başladı.

Bu arada Selim ile Elif namazlarını bitirmişlerdi. Elif:

– Anneciğim buralara ne olmuş böyle, dedi.

– Selim, abdest aldıktan sonra musluğu kapatmayı unutmuş.

Bilyeleri de lavaboda bıraktığından sular yerlere taşmış, dedi. 23

(24)

Selim, annesinin sözlerini duyunca çok üzüldü. Çünkü suyu açık bıraktığının hiç farkında değildi.

Annesine:

– Özür dilerim anneciğim, dedi. Sonra da yerleri kurula- maya başladı.

O günden sonra Selim, abdest aldıktan sonra musluğu hiç açık bırakmadı.

24

(25)

25

(26)

Bir akşam Selimlere misafir geldi. Bu gelenler, Rüstem amcayla Ferah teyze idi. Selim'e hediye getirmişlerdi. Ama Rüstem amcanın elinde bir hediye daha vardı.

26

(27)

Selim, hediye gelen trenini çok beğendi. Rüstem amcası- nın yanağından öptü. Önce hep birlikte trenin raylarını bir- leştirdiler. Sonra da pillerini taktılar. Artık trenin çalışması

için her şey hazırdı. 27

(28)

Fakat Selim, diğer hediyeyi de çok merak ediyordu. İçinde ne vardı, acaba?

Az sonra o hediye paketi de açıldı. İçinden pırıl pırıl par- layan bir resim çıktı. Ama bu hediyeye resim değil de kapı diyorlardı.

28

(29)

Selim şaşkınlıkla:

– Rüstem amca, bu hediye bir resim değil mi? Neden ona hepiniz kapı diyorsunuz, diye sordu.

29

(30)

Rüstem amca, Selim’i kucağına alarak anlatmaya başladı:

– Bu resimde bir kapı var. Hem de Kâbe’nin kapısı. Kâbe, dünyada Allah için yapılan ilk binadır. Bu yüzden çok müba- rek bir yerdir. Orada kılınan namaz çok daha sevaplıdır.

30

(31)

Bu sırada Selim’in babası söze devam etti:

– Her yıl insanlar Kâbe’yi ziyaret ederler.

– Ne güzel biz de gidelim baba, dedi Selim.

– Selimciğim! Allah izin verirse inşallah gideriz, dedi, babası. 31

(32)

Daha sonra Selim, treniyle oynamaya başladı. Babası da Kâbe kapısının, resmini duvara astı. Bu sırada Selim heye- canlanarak:

– İstasyonda yolcu kalmasın! Bütün yolcular, Kâbe trenine binsin. Tren hareket etmek üzere, diyerek herkesi güldürdü..

32

(33)

33

(34)

Yorgun bir günün ardından Selim babasının yanına geldi.

Ona iyice yakla şarak:

– Benim uykum geldi. İyi geceler babacığım, dedi.

Böyle durumlarda babası kucak işareti yapardı. Selim de koşarak babasının kollarına atlardı.

34

(35)

Ancak babası o sırada kitap okuyordu. Ona hiç cevap vermedi. Üstelik kollarını açıp kucak işareti de yapmadı.

Selim, “Acaba babam bana küstü mü?” diye düşündü.

35

(36)

Babasına bir kez daha seslendi. Babası sanki onu duymu- yordu. Kitabı okurken ne kadar da mutlu gözüküyordu.

Selim, çok üzgündü. Hemen annesinin yanına gitti:

36

(37)

– Anne! Babam benimle konuşmuyor, dedi. Annesi de:

– Öyle mi? Gel, beraber onun yanına gidelim. Neden sana cevap vermediğini anlarız, dedi.

37

(38)

Odaya girdiklerinde Annesi:

– Selimciğim, baban Kur’ân-ı Kerîm okuyor. Onun için sana cevap verememiş. Hem Kur’ân-ı Kerîm okuyan kişi ra - hatsız edilmez, dedi.

Selim, bu duruma çok sevindi.

38

(39)

O sırada Selim’in babası, Kurân-ı Kerîm’i kapattı.

Sonra Selim’e:

– Gel bakalım! Ben sana küser miyim hiç? Kur’ân okudu- ğum için sana cevap veremedim, dedi. Selim'in yanaklarından

öptü. 39

(40)

Ardından Selim’i annesi odasına götürdü. Selim, yatmadan önce bir dua okudu:

“Uyumak için mışıl mışıl, Rüyalar görmek için ışıl ışıl, Yatalım yatağımıza güzelce,

Şükredelim, Allah’ımıza uyumadan önce.” deyip uyudu.

40

(41)

41

(42)

Selimler, o yıl kurban bayramını dedesiyle birlikte geçire- ceklerdi. Bütün bayram hazırlıkları yapılmıştı. Sıra kurbanlı- ğın alınmasına gelmişti.

Selim’in babası ve dedesi hemen hazırlandılar.

42

(43)

Tam kapıdan çıkarlarken, Selim:

– Ben de sizinle gelmek istiyorum, dedi.

Babası:

– Oğlum, eve geldiğimiz zaman kurbanı görürsün.

Dedesi, babasına dönerek:

– Ben, Selim'le ilgilenirim. Sen merak etme, dedi. 43

(44)

Selimler, hemen yola çıktılar. Kurbanlıkların satıldığı pa zara geldiler. Selim etrafı inceliyordu. Birden “Burada ne kadar çok hayvan var.”diye düşündü.

O sırada Selim’in babası güzel bir dana gördü.

44

(45)

Dedesi de dananın, ağzını açıp dişlerine baktı. Selim heyecanla dedesine:

– Dedeciğim! Dananın dişlerine neden bakıyorsun? Yoksa o da bizim gibi dişini mi fırçalıyor, dedi.

Dedesi gülerek:

– Yok torunum yok. Dananın kaç yaşında olduğuna bakı-

yorum, dedi. 45

(46)

Selim:

– Peki dede, kaç yaşındaymış?

– İki, dedi dedesi.

Dedesi ile babası bu danayı çok beğenmişlerdi. O sırada Selim bir kuzu gördü. Ona, yeşil otlardan yedirdi.

46

(47)

Heyecanla:

– Dede, ben bu kuzuyu çok sevdim. Lütfen onu eve götü- relim.

– Peki, Selim! Çok sevdiysen alalım, dedi dedesi.

Sonra dana ile kuzunun ücretlerini ödediler. Onları bir

kamyonetle eve götürdüler. 47

(48)

Babası ve dedesi bahçe de dana ile ilgileniyorlardı. Selim de minik kuzusuna ot yediriyordu. Mutluluktan kuzunun etrafında, “Zıp zıp!” zıplıyordu. “Yaşasın! Artık benim bir kuzu arkadaşım var.” diyordu.

48

Referanslar

Benzer Belgeler

Danıştay Birinci Dairesi 17.11.2005 tarihli karar ında, sendikamız TÜM BEL SEN ile Niğde Ulukışla Belediyesi arasında yapılan toplu sözleşmenin suç teşkil

Bakanl ığın "iyileştirme" projesine yönelik sorularımızı yanıtlayan Solaklı Vadisi’nde yaşayan yurttaşlardan Murat Sarı, bir süre önce köylüler ve HES

Alçak bir Il ısu Barajı, Hasankeyf Barajı, Botan Barajı ve Garzan Barajı yapılsa, bunların toplam göl alanı, tek başına büyük Ilısu Barajı’nınkinin % 64’ü kadar

Çünkü GDO’lu üretim yapılan tarım alanlarındaki yabancı otlarda GDO nedeniyle ilaca direnç gösterdi ğinden daha çok ilaç kullanımı gerekmektedir.. Yani hem ilaç

Forumun açılış töreninden önce toplantının yapıldığı salonun üst katında bulunan küçük bir grup, protesto amacıyla üzerinde “No Risky Dams” yaz ılı bir

Topbaş, bu durumun arıtma ile ilgili maliyeti art ırabileceğini ve deniz suyunun da içme suyu derecesinde arıtılabileceğini, bunun için de ihale hazırlığında

Bütün bu nedenlerle İstanbul’da hiçbir arkeolojik alan, böyle bir alanın gerektirdiği koruma statüsüne sahip olamamış, arkeolojik araştırma ölçütlerine göre

Size ölümsüzlük sözü verilen, ancak sağlık hizmetleri için biracık fazla harcanamayan dünyada yanlış bir şeyler vardır.. Belki de önceliklerimizi tam burada ortaya