• Sonuç bulunamadı

On gün kadar önce Ba

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "On gün kadar önce Ba"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

On gün kadar önce Başbakan “Başarılı Türk Müteahhitlerine Ödül Töreni”nde konuşurken Hasankeyf’i su altında bırakacak olan Ilısu Barajı’na PKK’nın karşı çıktığını, şimdi de sanatçıların yanıltıldığını söyledi. Çağrısı, onun görkemli “Kürt-Demokratik-Milli Birlik Açılımı”nın değerini anlayıp sabah erkenden telefon eden sanatçıların Hasankeyf’e de sahip çıkmış olanlarına idi. Gelin bu işin aslını araştırın diyesi idi. Sezen Aksu ve Tarkan’ı kendi yanında sanırken, Hasankeyf’in yanında görmekten rahatsız olmuştu. “Ilısu Barajı ile ilgili adımlar atıldı. Tamam, barajın olduğu bölgede tarihi eserler var, katılıyoruz ama artık tarihi eserlerin nakli denilen bir olay da var. Karşımızda ilk etapta terör örgütünü bulduk. Terör örgütü, ‘kültürel eserlere, Hasankeyf’e el dokundurtmayız’ savıyla karşımıza çıktı. Aslında dert başka. Çünkü orada böyle bir barajın yapılmasının onların pazarını bozacağı ortada ama tabii Türkiye’ye kazandıracağı çok şey var” demekten kendini alamadı.

Sanatçı, aydın, entelektüel filan olmasak da, bu çağrıyı bizim de sahiplenmemiz gerekmez mi idi? Her “Türk” şair doğar, şair de (şarkı söyleyemeyenleri bile) bir tür sanatçıdır deyip, biz de Ilısu Barajı konusunda bir şeyler daha öğrenmeye çalıştık. İyi ki, öyle yapmışık.

Yıl 2003, 21 Temmuz, Akşam Gazetesi’nin haberine göre Başbakan Batman’da yaptığı konuşmada Hasankeyf'i sular altında bırakmayacaklarını söylemiş. Bir süre önce gittiği Avusturya'da projeye talipli olan bazı firmaların müteahhit temsilcileriyle görüştüklerini anlatan Erdoğan, “DSİ şu anda Hasankeyf'i kurtarma hazırlığında. Avusturya'da Ilısu Barajı'na talipli olan müteahhitlerle görüştüğümüzde projelerini Hasankeyf'i, Ilısu'ya gömmemeleri şeklinde

hazırlamalarını istedim. Barajla yöreye büyük bir zenginlik getirirken, Hasankeyf'i kurtaracağız” diye konuşmuştu. Hasankeyf'in medeniyetlerin buluştuğu yer olarak niteleyen Erdoğan, “Yaklaşık 40 medeniyetin geçtiği Antik Kenti, Ilısu Barajı'na feda edemeyiz. Dünya medeniyetlerine beşiklik eden Hasankeyf'i dünya turizmine açmaya kararlıyız” da demiş. 23 Temmuz tarihli Hürriyet’te de aynı haber var. Belediye Başkanı, Başbakan’ın 3 Kasım seçimlerinden önce de aynı sözü vermiş olduğunu ve şimdi sözünü tuttuğunu gösterdiğini anımsatmış. 22 Temmuz 2003 günlü Türkiye Gazetesi de benzer bir haber yayınlıyor. 23 Temmuz 2003 günlü Sabah Gazetesi’ndeki başlık da “Hasankeyf Sudan çıktı” diyordu.

O zamanlar Başbakan da ya bir sanatçı, ya da PKK sözcüsü(!) imiş demeyin. Arada başka gelişmeler var. Başbakan “taraf” değiştirmiş görünüyor.

Ne diyor Başbakan, 6 yıl 3 ay sonra? “bu projeyle hem Hasankeyf’i taşıyoruz hem de ilçeyi çok modern bir şekilde inşa ediyoruz. Şimdi böyle muhteşem bir proje, farklı bir yatırım ve bunun karşısına dikilenler, malum önce dediğim gibi maalesef terör örgütü fakat zaman zaman da artık işin aslını, ne yapılacağını araştırmadan, bilmeden

sanatçılarımızın da oraya gittiğini görünce üzülüyoruz. Halbuki araştırsalar, sorsalar, ne var, ne oluyor, bunun süreci, takvimi nedir, hakikaten burada bunlar suların altında kalacak mı, böyle bir şey var mı sorsalar inanıyorum ki böyle bir yanlışın içinde onlar da olmayacak. Ben yine inanıyorum ki bu proje bittiği zaman sanatçılarımız gelecekler, o zaman Hasankeyf halkıyla birlikte bunun mutluluğunu ilan edecekler, burada yaşayacaklar. Buna da inanıyorum.” Yıl 2007. Ağustos ayının 8’i. Ankara’da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda bir tören var. DSİ Genel Müdürlüğü ile Ilısu Baraj Konsorsiyumu arasındaki Sözleşme imza törenine Bakan Hilmi Güler, DSİ Genel Müdürü, İsviçre Büyükelçisi, Almanya Büyükelçisi, Avusturya Büyükelçilik Ticaret Müsteşarı, Ilısu Konsorsiyumu Temsilcileri, vs katılmış.

Ilısu Konsorsiyumu’nun bileşimi elbette ilgiye değer. İnşaat İşleri Ortak Girişimi Nurol İnşaat A.Ş. ve Cengiz İnşaat A.Ş.’den oluşuyor; yapım ortağı olarak Ed. Züblin AG (Almanya) onların yanında yer alıyor. İnşaat İşleri Proje ve Koordinasyon Hizmetleri Grubu’nda Stucky Ltd. (İsviçre) ve Temelsu A.Ş.’den oluşuyor. Elektromekanik İşler Yapım Grubu’nda VA Tech Hydro GmbH (Avusturya) ve Alstom Ltd. (İsviçre) var. İdare’nin Mühendislik ve Müşavirlik Hizmetleri Konsorsiyumu ise, Colenco Power Engineering Ltd. (İsviçre), Maggia Engineering Ltd. (İsviçre), Dolsar Mühendislik Ltd. Şti. ve Rast Mühendislik Ltd. Şti.’den oluşmakta.

Törende Bakan Güler, 10.995 sayfayı ayrı ayrı imzalamış olmaktan, 245.000 paraf atılmış olmasından yakınıyordu. Aslında bu imzalanan ikinci Sözleşme. Daha önce de, başka bir Konsorsiyum ile başka bir Sözleşme imzalanmış; ama, sonradan barajın kusurlarından ötürü uluslar arası finans desteği geri çekilmiş ve Konsorsiyum da açıkta

(2)

kalmıştı. Pazarlıklarda Konsorsiyum bir çıkış yolu bulamamıştı. O eski Konsorsiyum’un bileşimi farklı idi.

NTVMSNBC’ye göre “müteahhit firma grubu şu isimlerden oluşuyordu: Sulzer Hydro Ltd. (İsviçre), Balfour Beatty Ltd. (İngiltere), Kiska İnşaat Taah. İşleri (Türkiye), Tekfen İnş. ve Tesisat A.Ş. (Türkiye), ABB Alstom Power Ltd. (İsviçe), Impregilo SPA (İtalya), Nurol İnş.ve Tic. A.Ş. (Türkiye). İsveç firması Skanska Int. Civil Eng. A.B.” Başlangıçta müteahhit firma grubu içerisinde yer alırken, daha sora gruptan ayrıldığını açıklamıştı. Konsorsiyum, İsveçli firmanın ayrılmasından sonra yeni bir yapılanmaya gitmemişti.

O Konsorsiyum’da Cengiz İnşaat yoktu.

2007 Ağustos’undaki törende, Ilısu Barajı’ nın finansmanının %100 dış kredili olarak, Avusturya VATECH–Finance GmbH önderliğinde bir grup yerli ve yabancı banka tarafından, Hazine Garantili, Export Kredileri ve Ticari Krediler birleşiminden oluştuğu muştulanmıştı. Sonradan, PKK’nın değil çok sayıda yurtseverin çabalarıyla barajın kusurları teşhir edilince bu finansmanın gereksindiği ilgili Hükümetlerin destekleri birer birer çekildi. Şimdi, projenin

finansmanı yok. Ama, bu kez Başbakan o “taraf”ta ve bu proje için heyecan duyuyor. Çünkü, proje gerçekten de “win win” projesi, “kazan/kazan” işi.

Ve artık Konsorsiyum’da Cengiz İnşaat ve Rast Mühendislik te var. Şimdi ise, projenin finansmanını Çin’e önermeyi bile deniyorlar.

Oysa bu proje kusurlu bir proje. İster sanatçılar incelesin, ister Başbakan. Görecekler ki, bu proje gerçekleşirse bir yıkım olacak. Hem toplumsal ve ekonomik ve hem de çevre ve insan sağlığı için, bir yıkım.

İnceleyenler, şu gerçekleri de öğrenecekler.

Bu baraj gölü Hasankeyf ile birlikte yüze yakın küçük yerleşimi, sayısız tarihsel anıtı ve 60 kadar höyüğü sular altında bırakacak, 15.304 kişiyi doğrudan ve 39.438 kişiyi dolaylı etkileyerek yerlerinden edecek.

Ilısu Barajı çalışmalarına daha 1954 yılında Dicle’nin 550 kotunun altındaki bölümü incelenerek başlanmış. 1971 yılında EİEİ (Elektrik İşleri Etüd İdaresi) tarafından bir “Dicle Irmağı Ön Fizibilite Raporu” hazırlanmış ve 10 baraj yeri seçeneği araştırılmış. 1975 yılında aynı kuruluş, bu seçeneklerin teknik ve ekonomik yapılabilirliğini tartışan bir “Mühendislik Jeolojisi Raporu” hazırlamıştır. Gelişen inceleme ve araştırma teknolojisi, daha önce tamamlanan projelerde edinilen engin deneyim ve baştan aşağı değişen ekonomik koşullara karşın, ne mühendislik jeolojisi ve ne de yapılabilirlik, fizibilite değerlendirmesi yenilenmemiş, yinelenmemiş. 50-35 yıl önceki değerlendirmelere

dayanılarak bunca yıkıma neden olacak, ekonomik olarak kabulü zor olan projenin yaşama geçirilmesi için uğraşılıyor.

Daha 1954 inceleme çalışmasında Ilısu Barajı gövdesinin yeri için 10 seçeneğin tartışıldığı ve “10 baraj aks yerinden 9’unun vadinin topoğrafik olarak dar yerlerinde ve 1’inin çok daha geniş bir yerinde” olduğu dikkati çekmekte. Bu, şöyle de anlaşılabilir: barajın mal oluşunu belirleyecek olan gövde hacmi 10 seçenekten dokuzunda, birine (Ilısu’ya) göre çok daha az.

Bölgenin jeoloji yapısında üç farklı birime ilişkin kaya istifleri var. Bunlardan biri, Midyat Formasyonu kireçtaşı. Bu kireçtaşı, çatlakları boyunca dolaşan yeraltısuyundan etkilenerek içinde yaygın erime boşlukları oluşmuş, karstlaşmış. Yüzey suyu bu kayanın içine kolaylıkla süzülebiliyor ve çok hızlı biçimde dolaşabiliyor. Bu yüzden de Dicle

Vadisi’nin bu kesimine çok büyük boşalımlı karstik yeraltısuyu kaynakları boşalmakta. İşte, 1954 yılındaki

araştırmacılar ve 1971 yılındaki değerlendirmeciler ucuza mal edebilmeye elverişli, vadinin dar yerlerindeki dokuz yer seçeneğini baraj gövdesi burada yapılırsa yeraltından su kaçar, bunu önlemek için de önemli geçirimsizleştirme

harcamaları yapmak gerekir gerekçesi ile dışlamış ve Ilısu’yu seçmiş. Ilısu, geçirimsiz kiltaşlarının yüze çıktığı bir alanda yer alıyor. Bu nedenle baraj yerinde büyük geçirimsizleştirme uygulamaları yapılması gerekmeyecek.

Ancak, yaklaşık 300 km2’lik baraj gölünün önemli bir bölümünde Midyat Kireçtaşları yüzeyliyor. Dahası, bu kireçtaşları doğu-batı uzanımlı eksenler çevresinde kıvrımlar boyunca havzanın dışına da uzanıyor. Üstelik, bu kıvrımlar D-B ve BKB-DGD doğrultusunda uzanan önemli faylarla kesiliyor. Kireçtaşlarından Dicle Vadisi’ne

(3)

boşalan çok sayıda kaynak var ve bunların debileri 800 lt/sn’ye kadar çıkabiliyor. ÇED’e göre çoğu yerde yeraltısuyu şimdi bile Dicle’den besleniyor. Ayrıca Kireçtaşı’nın altında eriyebilir jips ve anhidritler de var. Yalnızca jeoloji haritası boyutunda bakıldığında bile baraj gölü su tutmaya başladığında Kireçtaşının içinden doğuya, Şırnak yönünde havza dışına su kaçacağı görülüyor. Üstelik, sözü edilen faylar karst gelişimini ve yeraltısuyu hareketini kolaylaştırıcı birer yol olarak bunu şiddetlendirebilecek. Bu olursa, baraj gölünde su tutulabilmek için kireçtaşının

geçirimsizleştirilmesi doğrultusunda çok geniş alanlarda önlemler alınması, bir anlamda büyük yeraltı barajları kurulması gerekecek. O zaman, çok büyük gövdeli bir baraj inşa etmek göze alınarak kaçınıldığı sanılan sorun, daha büyük ölçüde yine projenin önüne dikilecek. Kuşkusuz bundan en çok yararlanacaklar, bu iş kalemlerini yapacak olan yükleniciler olacak.

Son 50 yıldır uzaktan algılama (remote sensing) teknolojisinde önemli gelişmeler oldu ve böylesi karstik sistemlerin daha iyi araştırılabilmesi için önemli araçlar sağladı. İzotop tekniği büyük gelişmeler gösterdi ve havza içi ve dışı su kaynaklarının ilişkilerinin araştırılabilmesi için olanaklar sağladı. Bunların da ötesinde jeofizik teknik ve yöntemlerde sağlanan gelişmeler bu karst sistemlerinin yüzeyden araştırılabilmesi için büyük olanaklar sağladı. Bütün bunlara karşı proje 50 yıl önceki araştırma verileri ile yetinilerek sürdürülüyor.

Bunun ağırlıklı bedeli, başka örnekleri ile kıyaslanamayacak boyutta bir baraj gövdesi yapılmak zorunda kalınması. 1810 m uzun, 135 m yüksek ve tabanda 610 m doruğunda da 15 m genişlikli olacak ve bu yüzden 43,8 milyon m3 hacimli bir gövde yapılması gerekecek.

Ilısu Baraj Gölü’nün su altında bırakacağı değerler arasında özellikle Hasankeyf tarihsel yerleşimi büyük bir duyarlılık yaratınca yenilenen ÇED’de bunu giderecek seçenekler de tartışılıp değerlendirme dışı bırakılmış. Önce yalnız Hasankeyf’i kurtaracak bir seçenek olarak baraj kret kotu 515 m yerine 495 m alınarak barajın küçültülmesi irdelenmiş ve bu durumda kurulu kapasitenin 1200 MW yerine 600 MW’a düşmesi gerekeceği belirlenmiş. Ancak, bu durumda toplam enerji üretimi yarıya düşmemiş, 3,6 TWh’tan 2,3 TWh’a inmiş. Yani daha düşük kapasite ile daha fazla enerji üretimi sağlanması, verimliliğin %37’den % 48’e çıkması olası. Üstelik, ÇED’de hiç değinilmemiş ama baraj gövde hacmi dörtte birden daha da aşağıya ineceği için hem yapım mal oluşu ve hem de birim enerji üretimi mal oluşu hızla düşecek. Ama, bu seçenek üstünkörü gerekçelerle geçiştirilmiş.

Çok dillendirildiği için birden çok daha küçük baraj yapımı seçeneği de bu yenilenen şöyle bir ele alınmış. Alçak bir Ilısu Barajı, Hasankeyf Barajı, Botan Barajı ve Garzan Barajı yapılsa, bunların toplam göl alanı, tek başına büyük Ilısu Barajı’nınkinin % 64’ü kadar yer kaplayacak, baraj gövde hacmi ve tabii maliyeti % 20 azalacak ve enerji üretimi gizili yalnızca %13 azalacak. Hele Garzan Barajı seçeneğinden vazgeçerseniz göl alanı, yarı yarıya azalacak, baraj gövdelerinin hacmi Ilısu’nunkinin % 64’üne inecek ve yine de Ilısu’dan beklenen enerjinin % 82’si

üretilebilecek. Bunu iyi bulmamışlar. çünkü mevsimsel olarak fazla gelen suyun bir bölümünden yararlanamazmışız. Seçilen yer ve havza kesiminden ötürü baraj gölünün uzunluğu 136 km, alanı normal su düzeyinde 300 km2 ve maksimum su düzeyinde 313 km2 olacak. 136 km uzunluklu gölün genişliği 500-2000 m arasında değişecek. Yani, yılan gibi son derece dar ve uzun bir göl, başka barajlarla kıyaslanmayacak kadar yaygın bir coğrafyayı etkileyecek. Barajın 1,8 milyar Euro maliyetinin olacağı ve bunun 1,1 milyar €’sunun baraj ve hidroelektrik santral, kalanının yeniden yerleştirme, kamulaştırma ve alt yap ı yatırımlarına gideceği öngörülmüş. Daha önce 1,8 milyar €’ya ihale edilmiş olan proje yapımının, şimdi 1,2 milyar €’ya verilmiş olması ilginç. Belli ki, kamu eli ile yapılacak işler sanki maliyetin dışında imiş gibi gösteriliyor.

Tamamlandığında topu topu 420 kişiye iş sağlayacak olan baraj onbinlerce kişinin evini ve toprağını terk etmesine neden olacak. Barajdan ötürü 53 köy 14 mezra ve Hasankeyf kasabası, 112 km enerji hattı, 120 km köy yolu, 148 km devlet yolu ve 5.575 m demiryolu yenilenecek. Yeniden yerleşimin mal oluşu, baraj ve HES mal oluşundan fazla. Ilısu Barajı, GAP barajları içinde en pahalısı. Yük faktörü en düşük santral burada kurulacak ve bu yüzden, birim enerji başına yapılan yatırım değeri en yüksek olan baraj olacak. Bu nedenle, Ilısu Barajı’nın Hasankeyf’i yok etmeyecek boyutta yapılmasının ekonomik fizibiliteyi nasıl etkileyeceği mutlaka kamuoyu önünde tartışılmalıdır. Görünüşe göre, böyle bir değişiklik hem Hasankeyf’i kurtaracak ve hem de projenin fizibilitesi iyileşecek. Baraj 1200 MW elektrik üretebilecek; ancak, bu kurulu kapasiteyi yalnızca % 34 oranında kullanacak. çünkü ülkemizde dışa

(4)

bağımlı kaynaklardan elektrik üreten termik ve doğal gaz santralleri sürekli gereksinilen elektriği sağlayacak şekilde çalıştırılırken, hidroelektrik santraller sabahları ve akşam üstleri doğan ek gereksinimini karşılamak üzere kısıtlı ve kesikli çalıştırılıyor. Yine de kullanım oranı Atatürk Barajı’nda %48 ve Karakaya’da %52 iken, Ilısu seçilen yerden ötürü daha düşük verimli olacak. Bu nedenle üretilecek olan birim enerji başına yapılan yatırım miktarında başı çekecek, Ilısu Projesi. Üstelik, bu değerler öngörülen değerler. Beklenmedik giderlerden, örneğin su tutulmaya başlandığında karstik boşluklardan havza dışına su kaçarsa yapılmak zorunda kalınacak geçirimsizleştirme işlemlerinden ötürü projenin mal oluşu artarsa ekonomik yapılabilirlik daha da kararacak.

Alt kesiminde yapılacak olan Cizre Barajı ile birlikte tarımsal sulamaya da düzenli su sağlama savındaki Ilısu Baraj Gölü’nün altında kalacak olan “1. ve 2. Derece Tarım Alanları”nın oranı %20. Yani yaklaşık 6.000 ha tarım alanı bu proje ile yok olacak. Bunun getireceği üretim kaybı da bu projenin bir kusuru.

525 m kret yüksekliğindeki normal su düzeyinde 300 km2 olacak olan göl alanı 485 m’deki en düşük işletme düzeyinde 100 km2’ye inecek. Böylece su altında kalacak alanlar 100-313 km2 arasında değişebilecek. Bunun “önemli çevresel etkisi”nin olacağı çED’de bile dile getiriliyor. Böylesi durumlarda, durgun su birikintileri ve nemli alanlarda su ile bulaşan hastalıklara neden olacak canlıların türemesi ve yayılması çok kolaylaşıyor. Nitekim, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Yrd Doç Dr Ali Ceylan’ın aktardığı gelişmeler bunun GAP projelerinde zaten yaşandığını gösteriyor. Son yıllarda bütün Türkiye’de ortaya çıkan ve suyla bulaşan hastalıkların ortalama %80’i GAP alanında ortaya çıkıyor. Buna karşı bir önlem yok.

Baraj Gölü’ndeki su kalitesinin de birkaç yıl içinde ortaya çıkacak ötrifikasyon ile önemli ölçüde bozulacağı öngörülüyor. Yine ÇED’e göre bu baş edilmesi en güç sorun. Önerebildikleri ise bütünü ile proje dışında. Barajın yukarısında tarımda ilaç ve gübre kullanılmasın; yukarı kesimdeki yerleşimler atıklarını arıtsın; barajda fazla su tutulmasın!

Belli ki, gerek gölde gerekse aşağı yataktaki Cizre’nin su kalitesi de bozulacak.

Ilısu Baraj gölü 6.000 hektar 1. ve 2. Derece Tarım alanını su altında bırakacak. Cizre Baraj gölü de oluştuğunda, Cizre Barajı’ndan sulanabilen alandan daha geniş bir tarım alanı su altında kalıp elden çıkacak. Bunun yanında Dicle’nin aşağı ovalara taşıdığı, tarımsal toprağı besleyen malzeme barajlarda çökeleceği için orta ve uzun dönemde tarım toprakları yoksullaşacak. Bu iki barajdan gelecek su ile sulanacak tarım alanları, bu uygulamadan sonra

tuzlanma tehdidi altında olacak. Harran Ovası’nda 13 yıllık sulama süresinde tarım alanlarının %8’i aşırı, 1/3’i de orta ve şiddetli derecede tuzlanmıştır. Başlangıçta Harran ve Akçakale Ovalarında tarımsal verim 2,5 kat ve katma değer 2 kat artmışken son yıllarda bu artış önce yavaşlamış, sonra durmuştur. Bunun nedeni tarımsal toprakların eskisi kadar beslenememesi ve tuzlanmadır. Bu süreç Ilısu-Cizre Barajlarının aşağısındaki topraklar için de bir kaderdir.

Hasankeyf’in üzerinde kurulu olduğu jeoloji birimi gözenekli bir kayadan oluşmaktadır. Kolay kazılabilir ve kazı yüzeyi kısa sürede biraz sertleşir; atmosferik ortamda kolayca ayrışmaz. Hasankeyf’teki anıtsal yapılar da bu kayadan çıkarılan taşlarla yapılmış ve aynı özellikleri taşıyor. Ancak, bu kaya su altında kaldığında ve hele su düzeyi alçalıp

yükseldiğinde bu kayayı oluşturan karbonat kırıntıları ve çimentosu kolayca suda çözünür ve bu doğal yarlar da, bu taşlarla yapılmış olan tarihsel ve anıtsal yapılar da zaman içinde ufalanır. Bu nedenle, Hasankeyf bir kere su altında kaldıktan sonra bir daha kurtulması olanaksız. Baraj ömrünü doldurduktan sonra su ve çamurların altından toz yığını çıkar.

Özetle, mühendislik açısından bu proje kusurlu.

Yeniden incelemeler yapılması ve iş işten geçmeden pek çok konunun yeniden tartışılması gerekir. Proje bu şekli ile uygulanırsa öngörüldüğü kadar su tutamaması, daha pahalıya mal olması, çevre ve insan sağlığını olumsuz etkilemesi kaçınılmaz olacaktır.

Buna karşı çıkılması yurtseverliğin bir gereği.

(5)

Bu konuyu Başbakan da incelemelidir. Ama, o başka açılımlar peşinde. Derdinin Batman’ın, Diyarbakır’ın Kürt emekçileri olmadığı açık. Olay onun için ekonomik

Tahir ÖNGÜR sol.org.tr 29.10.2009

Referanslar

Benzer Belgeler

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha

low burden (under 64 clients for each cell), some sub-carriers are latent in light of the fact that all assigned sub-carriers are not important to accomplish

Oluşturdukları Farklara Đlişkin Sonuçlar -2 ……… 143 Tablo D.3 Başarı Faktörlerinin Kurum Đçindeki Görevlere Göre.. Oluşturdukları Farklara Đlişkin Sonuçlar -3

Beton ağırlık, beton kemer, silindirle sıkıştırılmış katı dolgu, silindirle sıkıştırılmış beton tipi barajlarda, akış yukarıya yakın gövde içindeki

düzenlenir.” şeklinde belirlenmiştir. Ayrıca 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu 2. maddeleri ile de nispi temsil esasına dayanan seçim sistemini ve % 10 ülke

Cem Fırat, Mustafa Kandil, Kaan Uğur, Duygu ‛alaban, Θ<ık Aycin, Sultan Doğan, Fatma 5zaslan, Fidan Seven, Levim G(ney, K(bra Ceylan, Enes Aydemir, İskender Uğur

kare büyüklüğünde teşekkül edecek gö- lün suları altında kalacak olan çok eski uygarlıklara ve Osmanlı İmparatorluğu dev- rine ait birçok eski eserin, imkânlar nisbe-

Menderes masifine ait mermer ve fillitler ile Kretase yaşlı filiş ve masif kireçtaşları otokton birimleri; başlıca serpantinit, gabro ve volkanit- lerden oluşan ve otokton