• Sonuç bulunamadı

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

© T.C. Adalet Bakanlığı, 2015. Bu gayri resmi çeviri, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve DıĢ ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü Ġnsan Hakları Daire BaĢkanlığı tarafından yapılmıĢ olup, Mahkeme’yi bağlamamaktadır. Bu çeviri, davanın adının tam olarak belirtilmiĢ olması ve yukarıdaki telif hakkı bilgisiyle beraber olması koĢulu ile Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve DıĢ ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü Ġnsan Hakları Daire BaĢkanlığına atıfta bulunmak suretiyle ticari olmayan amaçlarla alıntılanabilir.

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

ERDOĞAN GÖKÇE / TÜRKĠYE DAVASI (Başvuru No. 31736/04)

KARAR

STRAZBURG 14 Ekim 2014

İşbu karar Sözleşme’nin 44 § 2 maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecek olup, bazı şekli değişikliklere tabi tutulabilir.

(2)
(3)

Erdoğan Gökçe / Türkiye davasında,

BaĢkan,

Guido Raimondi, Yargıçlar,

IĢıl KarakaĢ, Nebojša Vučinić, Helen Keller, Paul Lemmens, Egidijus Kūris, Robert Spano,

ve Bölüm Yazı İşleri Müdürü Stanley Naismith’in katılımıyla Daire olarak toplanan Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi (Ġkinci Bölüm), 9 Eylül 2014 tarihinde gerçekleĢtirdiği kapalı oturumdaki müzakereler sonucunda anılan tarihte aĢağıdaki kararı vermiĢtir:

USUL

1. Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan (31736/04 No.lu) davanın temelinde, Türkiye Cumhuriyeti vatandaĢı Erdoğan Gökçe’nin (“baĢvuran”) 7 Temmuz 2004 tarihinde Ġnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ĠliĢkin SözleĢme’nin (“SözleĢme”) 34. maddesi uyarınca yapmıĢ olduğu baĢvuru bulunmaktadır.

2. BaĢvuran, Mahkeme önünde, Ankara’da avukatlık yapan M. Cengiz ile A. Sarıhan tarafından temsil edilmiĢtir.

3. BaĢvuran, bilhassa, belediye seçimlerinde aday olarak, yasal seçim propaganda döneminin baĢlangıç tarihinden evvel basına yazılı bildiri dağıttığı gerekçesiyle hapis cezasına çarptırılması nedeniyle SözleĢme’nin 10. maddesiyle güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğini iddia etmektedir.

(4)

4. BaĢvuru 18 Ocak 2008 tarihinde Hükümet’e tebliğ edilmiĢtir.

OLAYLAR

I. DAVANIN KOġULLARI

5. BaĢvuran 1957 doğumlu olup, Balıkesir’de ikamet etmektedir.

6. ĠĢçi Partisi (ulusal düzeyde kurulan, tüm illerde genel seçimler ile belediye seçimlerine katılmasına izin verilen siyasi parti) Balıkesir Ġl BaĢkanı olan baĢvuran, 28 Mart 2004 tarihinde yapılması gereken belediye seçimlerinde aday olmuĢ ve Balıkesir Belediye BaĢkanlığı için yarıĢmıĢtır.

7. Bir iĢçi sendikası tarafından 20 Mart 2003 tarihinde açık alanda düzenlenen gösteri sırasında, gazeteci kimliğiyle olay yerinde bulunan baĢvuran, basına, 2004 belediye seçimlerinde kendi programının ana hatlarıyla ilgili yazılı bir bildiri dağıtmıĢtır.

8. Balıkesir Emniyet Müdürlüğü 21 Mart 2003 tarihinde konuyla ilgili olarak Balıkesir Savcılığını bilgilendirmiĢ ve baĢvuran tarafından dağıtılan metnin bir nüshasını ibraz etmiĢtir.

Balıkesir Savcılığı 17 Ekim 2003 tarihinde baĢvuranın ifadesini almıĢtır.

BaĢvuran, 20 Mart 2003 tarihli gösteri sırasında, Politik isimli günlük gazetenin muhabirine ve bir nüsha almak için ısrar eden bir polis memuruna yazılı bildirisini verdiğini belirtmiĢtir. BaĢvuran, bildirisini Balıkesir’de günlük gazete bürolarına bıraktığını da kabul etmiĢtir.

9. Savcı 20 Ekim 2003 tarihli iddianame ile diğerlerinin yanı sıra, seçim propagandalarını düzenleyen kanunların hükümlerini ihlal etmekle suçladığı baĢvuran hakkında ceza davası açmıĢtır. Savcı, baĢvuranı bilhassa, 2003 yılı Mart ayında, basın mensuplarına “Balıkesir Belediye BaĢkanı seçilirsem [kamu] hizmetlerini sağlamak için çalıĢacağım.” baĢlıklı bir bildiri dağıtmakla ve bu Ģekilde hareket ederek, belediye seçimlerinde yasal propaganda dönemine riayet etmemekle suçlamıĢtır.

(5)

10. Balıkesir Asliye Ceza Mahkemesi 15 Aralık 2003 tarihli kararla, 298 sayılı Kanunun 49. maddesi ile 2820 sayılı Kanunun 43. maddesi uyarınca baĢvuranı üç ay hapis cezası ile 86.694.000 eski Türk lirası para cezasına çarptırmıĢtır. Hapis cezası 519.840.000 eski Türk lirası tutarında para cezasına çevrilmiĢtir. BaĢvuran tarafından ödenecek para cezası toplam 606.534.000 eski Türk lirası (olayların meydana geldiği dönemdeki döviz kuruyla yaklaĢık 340 avro) olmuĢtur. Mahkeme, kararında baĢvuranın, 20 Mart 2003 tarihinde, basın mensuplarına “Balıkesir Belediye BaĢkanı seçilirsem [kamu] hizmetlerini sağlamak için çalıĢacağım.” baĢlıklı bir bildiri dağıttığını belirtmiĢtir.

11. BaĢvuran 6 Ocak 2004 tarihinde Balıkesir Asliye Ceza Mahkemesi önünde söz konusu mahkûmiyet kararına itiraz etmiĢtir. Belediye seçimleri için on günlük yasal seçim propaganda döneminin düzenlenmesiyle seçimlerden önceki on gün boyunca seçim propaganda araçlarının kullanılmasına iliĢkin tüm prosedürün adaylara dağıtılmasının öngörüldüğünü ve söz konusu dönem haricinde, kanunla kabul edilen formalite ve kısıtlamalara riayet edilmesi kaydıyla propaganda araçlarının kullanılabileceğini de ileri sürmüĢtür. Bu hususta, kanunda, seçim kampanyaları dıĢında basın için ayrılan bildirilerin dağıtımıyla ilgili herhangi bir kısıtlama öngörülmediğini belirtmiĢtir. BaĢvuran, siyasi propaganda yapma özgürlüğünün kısıtlanması amacıyla, –baĢvurana göre, seçim propagandalarını kolaylaĢtırmak amacıyla yasa koyucu tarafından kabul edilen- yasal bir hükmün kullanılmasını eleĢtirmiĢtir. BaĢvuran ayrıca, ĠĢçi Partisi’nin, aday adaylığı hususunu düzenlemediği, fakat merkez organlarının kararı aracılığıyla seçim adaylarını doğrudan tayin etmesi sebebiyle, 2820 sayılı Kanunun 43. maddesinin kendi durumuna uygulanabilir olmadığını iddia etmiĢtir.

12. Balıkesir Asliye Ceza Mahkemesi 15 Ocak 2004 tarihli kararla, itiraz edilen kararın usule ve kanuna uygun olarak verildiği kanaatiyle baĢvuranın itirazını reddetmiĢtir.

(6)

13. Balıkesir Savcılığı 19 Ocak 2004 tarihinde baĢvuranın çarptırıldığı para cezası için ödeme emri çıkarmıĢtır. Ancak, baĢvuran, yeterli kaynaklara sahip olmadığından, iĢbu para cezasını ödeyememiĢtir.

14. Balıkesir Savcılığı 20 Mayıs 2004 tarihinde söz konusu para cezasını, çekilecek on üç gün fiili tutukluluk ve on dört gün Ģartlı tahliye olmak üzere yirmi yedi gün hapis cezası olarak değiĢtirmiĢtir. BaĢvuran 20 Mayıs ila 2 Haziran 2004 tarihlerinde fiili olarak hapiste kalmıĢtır.

15. Dosyadan, 2004 yılı Mart ayı belediye seçimlerinde çeĢitli siyasi partilerin aday adaylığına aday olan çok sayıda kiĢinin 2003 yılının Haziran ayı sonundan itibaren boy gösterdiği ve 2003 yılının Ağustos ayından itibaren, programlarını ana hatlarıyla kamuya tanıttıkları anlaĢılmaktadır.

II. ĠLGĠLĠ ĠÇ HUKUK KURALLARI VE UYGULAMASI

16. 26 Nisan 1961 tarihli 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 49. maddesinin birinci fıkrasında, seçimlerde propagandanın, söz konusu kanun hükümleri kapsamında serbest olduğu bildirilmektedir. Ġlgili maddenin ikinci fıkrasında ise, propaganda yapılmasına izin verilen dönem belirtilmektedir. Kanunun ilk halinde, söz konusu dönem üç ay ile sınırlandırılmıĢtı. Kanunun hazırlanması sırasında yapılan parlamento çalıĢmaları incelemelerinden, yasa koyucunun, seçimlerden önce propaganda süresinin belirlenmesiyle, adayların, olağan formaliteleri azaltarak açık alanda gösteri yapma gibi geniĢ çaplı araçlar sayesinde geniĢ kitlelere düĢüncelerini yaymalarını kolaylaĢtırmayı amaçladığı anlaĢılmaktadır. 10 Eylül 1987 tarihli 3403 sayılı Kanunla 49.

maddenin ikinci fıkrasında yapılan değiĢiklikle, izin verilen seçim propaganda süresi oy kullanma gününden önceki on güne indirilmiĢtir. Bu değiĢiklik, 29 Kasım 1987 tarihinde yapılan erken genel seçimlerin mümkün olan en kısa zamanda düzenlenmesine imkân vermeliydi.

(7)

17. Seçimler öncesinde seçim propagandasına ayrılan dönemle ilgili olarak, yukarıda anılan 298 sayılı Kanunun 50 ve 51. maddelerinde açık ya da kapalı yerlerde gösteriler düzenlenmesi; 52-55A maddelerinde ise propagandanın radyo ve televizyon kanallarında yayımlanması düzenlenmektedir.

18. 8 Nisan 2010 tarihli –dolayısıyla mevcut davaya konu olan olaylardan sonra- bir kanunla 298 sayılı kanunda yapılan değiĢikliklerle, yazılı basında ya da internette seçim propagandasının izin verilen dönem sonuna kadar özgür bir Ģekilde yapılacağını (buna bir baĢlangıç noktası belirtmeden) ve siyasi partilerin sembollerini taĢıyan küçük kitapçık, broĢür ya da diğer tanıtıcı malzemelerin dağıtılmasının seçim dönemi boyunca serbest olduğunu (genel olarak seçimlerden üç ay önce) belirtmektedir.

HUKUKĠ DEĞERLENDĠRME

I. SÖZLEġME’NĠN 10. MADDESĠNĠN ĠHLAL EDĠLDĠĞĠ ĠDDĠASI HAKKINDA

19. BaĢvuran, mahkûm edilmesinin SözleĢme’nin 10. maddesiyle öngörülen ifade özgürlüğü hakkına haksız bir müdahale teĢkil ettiğini iddia etmektedir. Söz konusu madde aĢağıdaki Ģekildedir:

“Herkes görüĢlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğünü, kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema iĢletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.

Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, asayiĢsizliğin veya suç iĢlenmesinin önlenmesi, sağlığın ve ahlakın, baĢkalarının ün ve haklarının korunması, gizli kalması gereken haberlerin yayılmasına engel olunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için kanunla öngörülen bazı formalitelere Ģartlara, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.”

(8)

A. Kabul edilebilirlik hakkında

20. Mahkeme tarafından SözleĢme’nin 10. maddesine iliĢkin kabul edilebilirlik ve esas hakkındaki görüĢlerini açıklamaya davet edilen Hükümet, öncelikle, söz konusu bu hükmün mevcut baĢvuruya uygulanmadığını ileri sürmektedir. Hükümet, bu hususta, baĢvuranın seçim hazırlıklarına iliĢkin usul kurallarına riayet etmeme nedeniyle cezalandırıldığı ve bu cezanın söz konusu yazılı bildirinin içeriği ile hiçbir Ģekilde ilgili olmadığını belirtmektedir.

21. Hükümet ayrıca, ilgilinin, ulusal mahkemeler tarafından kanunun teknik hususları hakkında yapılan yorumları kabul etmeyerek, ulusal mahkemeler önünde SözleĢme’nin 10. maddesiyle güvence altına alınan özgürlüklerle ilgili bir Ģikâyette bulunmaması nedeniyle baĢvuran tarafından iç hukuk yollarının tüketilmediğini ileri sürmektedir.

22. BaĢvuran bu itirazlara karĢı çıkmakta ve Mahkeme’den bunları reddetmesini talep etmektedir. BaĢvuran, belediye baĢkanı seçilmesi halinde hangi kamu hizmetlerini yapacağını bildirmek için yazılı bildirisini dağıtarak, ifade özgürlüğünü yalnızca klasik bir araç olarak kullandığını ileri sürmektedir.

23. Mahkeme, itirazların doğrudan baĢvuranın ifade özgürlüğü hakkına yönelik müdahalenin incelenmesine ve bundan dolayı, SözleĢme’nin 10.

maddesi alanında ifade edilen Ģikâyetin esasına bağlı sorunlardan kaynaklandığı kanısındadır. Dolayısıyla, Mahkeme bunları esasla birleĢtirmeye karar vermektedir.

24. ĠĢbu Ģikâyetin, SözleĢme’nin 35. maddesinin 3. fıkrası anlamında açıkça dayanaktan yoksun olmadığını ve baĢka herhangi bir kabul edilemezlik gerekçesi bulunmadığını tespit eden Mahkeme, söz konusu Ģikâyeti kabul edilebilir olarak açıklamaktadır.

(9)

B. Esas hakkında

1. Müdahalenin varlığı hakkında

25. Hükümet, somut olayda, SözleĢme’nin 10. maddesiyle güvence altına alınan haklara müdahale bulunmadığını ileri sürmektedir. Hükümet esasen, baĢvuranın mahkûmiyetinin, ifade özgürlüğü hakkıyla ilintili olmadığı kanısındadır. Hükümete göre, ilgili, belli bir görüĢü ifade etme nedeniyle değil, seçim propagandasını düzenleyen prosedürle herkes için belirlenen yasal süreye uymama nedeniyle mahkûm edilmiĢtir.

26. BaĢvuran, belediye seçimleri için propaganda yapma özgürlüğünün ifade özgürlüğüne bağlı olduğunu ifade etmektedir.

27. Mahkeme, baĢvuranın, yaklaĢık bir yıl sonra yapılması gereken belediye seçimlerinde baĢarılı olması durumunda gerçekleĢtirmeyi tasarladığı projeler ile ilgili bilgilerin yer aldığı yazılı bir bildiriyi gazetecilere dağıttığı için mahkûm edildiğini gözlemlemektedir. Mahkeme, ulusal mahkemeler önünde olduğu gibi Mahkeme önünde de, dağıttığı belgenin bir seçim propagandası aracı olduğunu kabul ettiğini saptamaktadır. Mahkeme bu nedenle, baĢvuranın tutumunun haber ya da görüĢ verme amacı taĢıdığını, dolayısıyla ilgilinin mahkûmiyetinin, bu nedenden ötürü, SözleĢme’nin 10. maddesiyle öngörülen ifade özgürlüğü hakkına müdahale teĢkil ettiği kanısındadır.

Mahkeme aynı zamanda, bu değerlendirmeler ıĢığında, Hükümet tarafından ifade edilen itirazların, SözleĢme’nin 10. maddesinin uygulanamazlığı ve iç hukuk yollarının tüketilmemesi nedeniyle reddedilmesi gerektiği kanısındadır.

2. Müdahalenin haklılığı: Kanunla öngörülmesi ve meşru bir amaç izlemesi

28. Mahkeme, SözleĢme’nin 10. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen gerekliliklere riayet etmemesi halinde bir müdahalenin SözleĢme’ye aykırı olduğunu hatırlatmaktadır. Dolayısıyla, müdahalenin “kanunla öngörülüp

(10)

öngörülmediğini”, bu fıkrada bildirilen meĢru amaçların birini ya da birçoğunu amaçlayıp amaçlamadığını ve bu amaç ya da amaçlara ulaĢmak için “demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını” tespit etmek gerekmektedir (Pedersenet Baadsgaard/Danimarka, No. 49017/99, § 67, AĠHM 2004-XI).

29. Mahkeme, mevcut davada, müdahalenin kanunla yani 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 49.

maddesinde öngörüldüğüne itiraz edilmediğini kaydetmektedir. Mahkeme, baĢvuran hakkında alınan tedbirlerle izlenen amaçların meĢruluğu konusunda Ģüpheleri bulunduğundan, müdahalenin, düzenin korunması (belediye seçimlerine iliĢkin prosedüre riayet edilmesinin sağlanması) ile baĢkalarının haklarını koruma (seçimlerde adaylara fırsat eĢitliği sağlanması) meĢru amaçları amaçladığını varsayımından hareket edecektir.

30. Geriye, müdahalenin “demokratik bir toplumda gerekli” olup olmadığının araĢtırılması kalmaktadır.

3. Demokratik bir toplumda müdahalenin gerekliliği hakkında a) Tarafların Ġddiaları

31. BaĢvuran, mahkûmiyetinin, ifade özgürlüğü hakkının icrasında haksız bir müdahale teĢkil ettiğini ileri sürmektedir. Yazılı bildirisinin içeriğinin, herhangi bir suç teĢkil etmediğini ve ne ulusal makamlar ne de Ģahıslar tarafından bu anlamda herhangi bir iddiada bulunulmadığını ileri sürmektedir. BaĢvuran öte yandan, finans kaynakları bulunmaması nedeniyle, para cezasını ödeyemediğini ve söz konusu para cezasının hapis cezasına çevrildiğini ve bu cezayı çektiğini belirtmiĢtir. Kısacası, baĢvuran, yetkili makamların kendisini, belediye baĢkanı seçilmesi halinde yapacağı kamu hizmetleriyle ilgili olarak Balıkesir sakinlerini bilgilendirmekten ibaret bir belge nedeniyle mahkûm ettikleri ve bu Ģekilde davranarak, kamu

(11)

yararına iliĢkin bir sorun hakkında haber ya da görüĢ verme özgürlüğü hakkını ihlal ettikleri kanısındadır.

BaĢvuran, yerel seçimler konusunda kanunla belirlenen propaganda dönemleri ve prosedürüne riayet edilmesi sorunuyla ilgili olarak, büyük siyasi partilerden diğer birçok adayın, belediye seçimlerinden aylar önce propagandalarına baĢladıklarını ve haklarında herhangi bir ceza soruĢturması baĢlatılmadığını belirtmektedir. Prosedürel sıkıntılara iliĢkin değerlendirmeler ne olursa olsun, çarptırıldığı cezai yaptırımın açıkça orantısız olduğu sonucuna varmaktadır.

32. Hükümet, seçim kampanyalarının düzenlemesinin kamu düzeninin korunması için mutlak gerekli olduğunu ve demokratik bir düzende önemli olan seçim haklarının etkin kullanımı için büyük önem taĢıdığını belirtmektedir. Bu nedenle, bu düzenlemeye aykırı olduğunu iddia ettiği bir eylemi cezalandıran söz konusu mahkûmiyetin, zorlayıcı sosyal gereksinimi her anlamda karĢıladığı ve izlenen amaçla orantılı olduğu sonucuna varmaktadır.

b) Genel Ġlkeler

i. Genel olarak ifade özgürlüğü

33. Ġfade özgürlüğünün icrasında belli bir müdahalenin gerekliliğini değerlendirmeye imkân veren genel ilkeler, Animal Defenders International/Birleşik Krallık, ([BD], No. 48876/08, § 100, AĠHM 2013) kararının da aralarında bulunduğu birçok kararda özetlenmiĢtir. Mahkeme, söz konusu kararda, Ģu hususlara değinmektedir:

“(i) Ġfade özgürlüğü; demokratik bir toplumun temel dayanaklarından ve bu toplumun geliĢimi ve her bireyin kendini gerçekleĢtirmesine yönelik temel koĢullardan birini teĢkil etmektedir. SözleĢme’nin 10. maddesinin 2. fıkrasına konu olan ifade özgürlüğü; olumlu karĢılanan veya hakaret içerikli olmadığı ya da ilgilenilmesine gerek olmadığı düĢünülen “bilgi” veya “fikirler” için geçerli olmakla kalmayıp; aynı zamanda hakaret eden, sarsan veya rahatsız eden “bilgi” veya

“fikirler” için de geçerlidir. Bunlar “demokratik bir toplumu var eden çoğulculuk, hoĢgörü ve açık fikirliliğin gerekleridir. 10. maddede belirtilen bu özgürlük, istisnalara tabidir; bununla birlikte bu istisnaların (…) katı bir biçimde yorumlanması

(12)

ve herhangi bir kısıtlamaya ihtiyaç duyulduğunun ikna edici Ģekilde ortaya konulması gerekir. (…)

(ii) SözleĢme’nin 10. maddesinin 2. fıkrası anlamında “gerekli” sıfatı, “zorlayıcı bir toplumsal gereksinimin” varlığını ifade etmektedir. SözleĢmeci Devletler, bu tür bir gereksinim olup olmadığını değerlendirmede belli bir takdir payına sahiptir; ancak bu, gerek yasaları gerekse bağımsız bir mahkeme tarafından alınmıĢ olanlar da dâhil bunları uygulamaya yönelik kararları kapsayan Avrupa denetimi ile bir arada yürümektedir. Bu nedenle Mahkeme, “bir kısıtlamanın”, 10. madde tarafından korunan ifade özgürlüğüyle bağdaĢtırılabilir olup olmadığı konusunda nihai kararı verme yetkisine sahiptir.

(iii) Denetleyici yargı yetkisini kullanırken Mahkemenin görevi yetkili ulusal makamların yerini almak değil; daha ziyade bu makamların takdir yetkileri uyarınca vermiĢ olduğu kararları 10. madde kapsamında yeniden gözden geçirmektir. Bu, söz konusu denetimin davalı devletin takdir payını makul, dikkatli bir Ģekilde ve iyi niyet içerisinde kullanıp kullanmadığını belirlemekle sınırlı olduğu anlamına gelmez;

Mahkemenin yapması gereken, hakkında Ģikâyette bulunulan müdahaleye davanın bütünü ıĢığında bakmak ve “güdülen meĢru amaçla orantılı” olup olmadığını ve ulusal makamların söz konusu müdahaleyi haklı çıkarmak için ileri sürdüğü gerekçelerin

“ilgili ve yeterli” olup olmadığını belirlemektir (…) Mahkeme bunu yaparken, ulusal makamların 10. madde içerisinde yer alan ilkelerle bağdaĢan standartlar uygulamıĢ olduğuna ve dahası ilgili olaylar hakkında kabul edilebilir bir değerlendirmeye dayanmıĢ olduğuna kanaat getirmelidir. (…)”

34. SözleĢme’nin 10. maddesi, dile getirilen görüĢler ile haberlerin, içerikleri dıĢında yayılma Ģeklini de korumaktadır (Jersild/Danimarka, 23 Eylül 1994, § 31, A serisi, No. 298 ve yukarıda anılan, Animal Defenders International, § 111).

35. Diğer yandan, Mahkeme, verilecek takdir yetkisinin geniĢliğinin, birçok etkene, özellikle de belirtilen sorunlarla ilgilenen alana bağlı olduğunu hatırlatmaktadır; bu bağlamda, SözleĢme’nin 10. maddesinin 2.

fıkrası, kamu yararına iliĢkin sorunlarla ilgili tartıĢma konusunda ifade özgürlüğüne sınırlamalar getirilmesine imkan vermemektedir (Wingrove/Birleşik Krallık, 25 Kasım 1996, § 58, Karar ve hükümlerin derlemesi, 1996-V, ve yukarıda anılan, Animal Defenders International, § 102).

36. Belediyeler tarafından sağlanan kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi ve Belediye BaĢkanlığı için her adayın mevcut hizmetleri geliĢtirmek amacıyla sunabileceği teklifler, hiç Ģüphesiz, bu sorunlar

(13)

arasında yer almaktadır. Dolayısıyla, bu bağlamda, devlete tanınması gereken takdir yetkisi kural gereği dar tutulmaktadır.

37. Yukarıda belirtilen etkenler ıĢığında, Mahkeme, somut olayda, söz konusu yasaklamayı desteklemek amacıyla ileri sürülen gerekçelerin

“yerinde” ve “yeterli” olup olmadığını ve dolayısıyla, ihtilaf konusu müdahalenin “zorlayıcı sosyal gereksinime” karĢılık gelip gelmediğini ve izlenen meĢru amaçlarla orantılı olup olmadığını araĢtıracaktır. Bu bağlamda, Mahkeme, ulusal mercileri ikame etmekle görevli olmadığını, ancak söz konusu mercilerin kendi takdir yetkileri çerçevesinde verdikleri kararları davanın tamamı ıĢığında incelemekle yükümlü olduğunu hatırlatmaktadır (Fressoz ve Roire/Fransa [BD], No. 29183/95, § 45, AĠHM 1999-I et yukarıda anılan, Animal Defenders International, § 105).

38. Son olarak, Mahkeme, incelenmekte olan müdahalenin orantılılığının değerlendirilmesi söz konusu olduğunda, hükmedilen cezaların niteliği ile ağırlığının da göz önünde bulundurulması gereken unsurlar olduğunu yeniden ifade etmektedir (bk., gerekli değiĢiklikler yapılmak suretiyle, mutatis mutandis, Ceylan/Türkiye [BD], No. 23556/94,

§ 37, AĠHM 1999-IV ve Stoll/İsviçre [BD], No. 69698/01, § 153, AĠHM 2007-V).

ii. Seçim bağlamında ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamalar

39. Bazı koĢullarda, ifade özgürlüğü, özgür seçimlerin yapılmasının sağlanması amacı ile ters düĢebilmektedir (Bowman/Birleşik Krallık kararını inceleyiniz, 19 ġubat 1998, § 43, Derleme 1998-I). Mahkeme, çoğulculuk, kamuya açık tartıĢmaların iyi yürütülmesi, seçimler ve demokratik süreç hususlarında oluĢabilecek risklere karĢı korunmak amacıyla seçim sürecine iliĢkin tedbirler alma gerekliliğini kabul edebilmektedir. Ancak Mahkeme’nin, demokratik sürecin devam ettiğini ve seçim dönemi dıĢında dahi, kamuya açık, özgür ve çoğulcu bir tartıĢma ortamı ile sürekli olarak

(14)

desteklenmesi gerektiğini göz ardı etmesi mümkün değildir (yukarıda anılan, Animal Defenders International, §111).

40. Mahkeme, mevcut davayı incelerken, toplumun haber ve görüĢ alma hakkına sahip olmasına rağmen baĢvuranın kamu yararıyla ilgili haber ve görüĢ verme hakkına getirilen sınırlamanın, seçim kampanyası boyunca demokratik süreç ve tartıĢmanın adaylar arasındaki adil rekabete zarar verebilecek eylemlerle çarpıtılmasına engel olma hususunda mercilerin kaygıları dikkate alındığında, haklı gösterilip gösterilemeyeceğini teyit etmekle görevlidir (mukayese ediniz, yukarıda anılan, Animal Defenders International, § 112). Dolayısıyla, mevcut davada incelenecek olan sorun, belirtilen amaç ve ulusal mercilere tanınması gereken takdir yetkisi göz önüne alındığında, ihtilaf konusu yasaklamanın abartılı olup olmadığıyla ilgilidir (bk., gerekli değiĢiklikler yapılmak suretiyle, mutatis mutandis, yukarıda anılan, Animal Defenders International, § 112).

c) Yukarıda belirtilen ilkelerin somut olaya uygulanması i. Başvurana atfedilen eylem

41. Mahkeme, somut olayda, kamu yararının, yani Balıkesir Belediyesi’nin kendi yurttaĢları için sağlaması gereken hizmetlerin konu edildiği, söz konusu yazılı bildirinin içeriğiyle ilgili herhangi bir ihtilafın söz konusu olmadığını saptamaktadır. Mahkeme, söz konusu metnin, belediye seçimleri için muhtemel diğer adaylar veya üçüncü kiĢiler bakımından hiçbir Ģekilde aĢağılayıcı olmadığını da kaydetmektedir.

42. BaĢvuran hakkında sunulan iddianameden ve baĢvuranın davası çerçevesinde verilen yargı kararlarından, ilgili hakkında soruĢturma yürütüldüğü ve özellikle 298 sayılı Kanun’un 49. maddesiyle belirlenen on günlük propaganda süresine uymadığı gerekçesiyle mahkûm edildiği anlaĢılmaktadır.

(15)

43. Mahkeme, baĢvuran hakkında yürütülen soruĢturmanın ve hakkında verilen mahkûmiyet kararının da aday adayları için bazı propaganda araçlarını yasaklayan, 2820 sayılı Kanun’un 43. maddesine dayandırıldığını kaydetmektedir. Ancak, baĢvuranın mensubu olduğu siyasi partinin, parti adaylığı için aday olanları ayırt etmek amacıyla aday adaylığı hususunu düzenlememesi nedeniyle, bu hükmün somut olaya uygulanamayacağı anlaĢılmaktadır.

44. Mevcut davada, Mahkeme’nin, izin verilen on günlük propaganda süresine baĢvuran tarafından riayet edilmemesinin söz konusu müdahaleyi haklı gösterip gösteremeyeceğine iliĢkin sorunu incelemekle yetineceği sonucuna varılmaktadır.

ii. Müdahaleyi gerekli kılan zorlayıcı sosyal gereksinimin varlığı

45. Mahkeme, devletin organlarının, SözleĢme’nin 10. maddesinin 2.

fıkrası ile izlenen amaçlarla orantısız biçimde ifade özgürlüğü hakkını sınırlandırmaksızın belediye seçimlerinin düzenlenmesi konusunda kendilerine tanınan takdir yetkisini kullanıp kullanmadıklarını araĢtırmalıdır (bk., yukarıda geçen 40. paragraf). Böylelikle, Mahkeme, bir yandan, yasa koyucunun, adayların kendi programlarını sunma süresini sınırlayan genel kuralları oluĢturma yönündeki tercihini ve diğer yandan, bu kuralların mahkemeler tarafından baĢvuranın durumuna uygulanmasını inceleyecektir.

46. Mahkeme, Hükümet’in, seçim propagandasının, seçimlerden önceki on günlük süreyle sınırlandırılmasının nasıl yararlı olabileceğini izah etmediğini ve seçimlerin düzenlenmesinin büyük önem taĢıdığını ileri sürmekle yetindiğini kaydetmektedir. Dolayısıyla, Mahkeme, dava hakkında bizzat inceleme yapacaktır.

47. Tedbirin dayanağını oluĢturan genel seçimlerle ilgili olarak, Mahkeme, öncelikle, seçimlere iliĢkin 298 sayılı Kanun’un 49. maddesinin ilk cümlesinde seçim propagandası yapma hakkını güvence altına aldığını

(16)

tespit etmektedir. Kanun hazırlanmasına yönelik yürütülen parlamento çalıĢmalarına iliĢkin incelemeler; yasa koyucunun, seçimlerden önce propaganda süresinin belirlenmesiyle, adayların, olağan formaliteleri azaltarak, açık alanda gösteri yapma gibi geniĢ çaplı araçlarla geniĢ kitlelere kendi görüĢlerini yaymalarını kolaylaĢtırmayı hedeflediğini göstermektedir.

48. Mahkeme, aynı zamanda, izin verilen propaganda süresinin, daha önce yapılan 29 Kasım 1987 tarihli genel seçimleri düzenleme olanağı sağlamak amacıyla, 10 Eylül 1987 tarihli değiĢiklikle on güne indirildiğini de saptamaktadır.

49. Yukarıda belirtilenleri dikkate alan Mahkeme, on günlük propaganda süresinin, bu süre dıĢında, belediye seçimlerine iliĢkin görüĢ veya fikirlerin her türlü Ģekilde ifade edilmesini sınırlandırmak amacıyla Türk yasa koyucu tarafından öngörüldüğünün tespit edilmediği kanaatine varmaktadır. Yazılı basında veya internet üzerinde seçim propagandasının, propaganda süresi sona erinceye kadar (bu sürenin baĢlangıç noktası belirtilmeksizin) özgürce yapılabileceğini ve siyasi partilerin sembollerini taĢıyan kitapçık, broĢür ya da diğer tanıtım araçlarının dağıtımının seçim dönemi boyunca (genellikle seçimlerden üç ay önce) serbest olduğunu açıkça belirten, 298 sayılı Kanun’a 2010 yılında getirilen değiĢiklikler, Mahkeme’nin söz konusu bu kanaatini güçlendirmektedir.

50. Mahkeme, buna karĢın, 2010 tarihli değiĢikliklerden önce ve baĢka açık herhangi bir kriter bulunmadığından, adli mercilerin, 298 sayılı Kanun’un 49. maddesinde belirtilen seçim propagandası döneminden önce, belediye seçimlerine iliĢkin her türlü ifade Ģeklini cezalandırma tehlikesiyle karĢı karĢıya kaldıklarını gözlemlemektedir.

51. Adli makamlar tarafından söz konusu bu hükmün baĢvuranın durumuna uygulanması hususunda, Mahkeme, bu makamların, seçimlerin iyi yürütülmesi için ihtilaf konusu yasaklamanın gerekliliğine dair somut bir inceleme yapmadıklarının anlaĢıldığını tespit etmektedir. En azından, makamlarca verilen kararların gerekçesi böyle bir inceleme yapıldığı

(17)

yönünde herhangi bir izlenim oluĢturmamaktadır. Mahkeme, yalnızca, izin verilen propaganda süresine iliĢkin hükmün adli makamlar tarafından katı Ģekilde yorumlanmasının, baĢvuranın bir yıl sonra yapılması gereken belediye seçimlerinde kendisini tanıtma amacı taĢımasına rağmen, belediyeler tarafından sağlanan kamu hizmetleriyle ilgili konularda bu süre dıĢında kendi fikirlerini ifade etmesini engellediğini kaydedebilmektedir.

52. Belediye seçimlerinden yaklaĢık altı ay önce adaylıkları ve programları hakkında kendi düĢüncelerini belirten, belediye seçimlerine katılacak diğer adayların sunduğu örnekler, baĢvuran tarafından dile getirilmekte ve Hükümet tarafından inkâr edilmemektedir. Bu örnekler, aynı zamanda, adli makamların, uygulamada, 298 sayılı Kanun’un 49.

maddesini, oy kullanma tarihinden on gün önce belediye seçimleriyle ilgili konular hakkında düĢünce ifade etme özgürlüğünün tamamen ortadan kaldırılması anlamında yorumlamadıklarını göstermektedir.

53. Bu koĢullar altında, Mahkeme, zorlayıcı sosyal gereksinimin, gelecek belediye seçimleriyle iliĢkili olsa bile, baĢvuranın belediye hizmetlerine iliĢkin bir konu hakkındaki fikirlerini özgürce ifade edebileceği sürenin seçimlerden önce on gün ile sınırlandırılmasını gerektirdiğinin tespit edildiği yönünde bir kanaate varamamaktadır.

iii. Orantılılık

54. Mahkeme, ayrıca baĢvuranın fiilen on üç gün tutuklu kaldığını ve mahkûm edilmesinin ardından, on dört gün boyunca Ģartlı tahliyeden yararlandığını saptamaktadır. Mahkeme, baĢvurana verilen özgürlükten yoksun bırakıcı cezanın, niteliği ve ağırlığı bakımından, yetkili ulusal makamlarca izlenen meĢru amaçlarla orantısız bir müdahale teĢkil ettiği kanısına varmaktadır. BaĢvuran hakkında baĢlangıçta verilen hapis cezasının baĢvuranın yeterli kaynaklara sahip olmaması nedeniyle

(18)

ödemesinin mümkün olmadığı bir miktarda para cezasına çevrilmesi, hakkında hükmedilen cezanın ağırlığını hiçbir Ģekilde değiĢtirmemektedir.

iv. Sonuç

55. Yukarıda belirtilen değerlendirmeleri göz önünde bulunduran Mahkeme, ihtilaf konusu tedbirlerin, yani, baĢvuranın özgürlükten yoksun bırakıcı cezaya mahkûm edilmesi ve on üç gün boyunca fiilen tutuklu kalmasının zorlayıcı sosyal gereksinime karĢılık gelmediğini, bu tedbirlerin, izlenen meĢru amaçlarla her halükarda orantılı olmadığını ve bu nedenle de demokratik toplumda gerekli olmadığını tespit etmektedir.

Dolayısıyla, SözleĢme’nin 10. maddesi ihlal edilmiĢtir.

II. ĠDDĠA EDĠLEN DĠĞER ĠHLALLER HAKKINDA

56. BaĢvuran, aynı olaylara dayanarak, SözleĢme’nin 14. maddesinin ve SözleĢme’ye Ek 1 No.lu Protokol’ün 3. maddesinin ihlal edilmesinden de Ģikâyet etmektedir.

57. SözleĢme’ye Ek 1 No.lu Protokol’ün 3. maddesinin ihlal edilmesine iliĢkin Ģikâyet hakkında, Mahkeme, bu maddenin yalnızca “genel” seçimlere uygulandığını hatırlatmaktadır (bk., örneğin, Mathieu-Mohin ve Clerfayt/Belçika, 2 Mart 1987, § 53, A serisi No. 113). Dolayısıyla, bu Ģikâyetin, SözleĢme hükümleriyle konu bakımından (ratione materiae) bağdaĢmadığı gerekçesiyle kabul edilemez olduğu belirtilmelidir.

58. SözleĢme’nin 14. maddesinin ihlal edilmesine iliĢkin Ģikâyet hakkında, Mahkeme, bu Ģikâyetin SözleĢme’nin 10. maddesi alanında incelenen Ģikâyetle yakından iliĢkili olduğunu tespit etmektedir. Bu sebeple, söz konusu Ģikâyetin de kabul edilebilir olduğu belirtilmelidir. Ancak, 10.

(19)

maddenin ihlal edildiği sonucuna varan Mahkeme, bu Ģikâyetin esası hakkında ayrıca karar verilmesine gerek olmadığı kanısındadır.

III. SÖZLEġME’NĠN 41. MADDESĠNĠN UYGULANMASI HAKKINDA

59. SözleĢme’nin 41. maddesi uyarınca,

“Eğer Mahkeme bu SözleĢme ve Protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek SözleĢmeci Taraf’ın iç hukuku bu ihlalin sonuçlarını ancak kısmen ortadan kaldırabiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, zarar gören taraf lehine adil bir tazmin verilmesine hükmeder.”

60. BaĢvuran, Mahkeme Ġçtüzüğü’nün gereklerine uygun olarak, belirlenen kesin süreler içerisinde herhangi bir adil tazmin talebinde bulunmamıĢtır. Dolayısıyla, Mahkeme, baĢvurana bu bağlamda herhangi bir meblağ ödenmesine hükmetmesinin gerekmediği kanaatindedir.

BU GEREKÇELERLE, MAHKEME, OYBĠRLĠĞĠYLE,

1. Hükümet’in, SözleĢme’nin 10. maddesinin somut olaya uygulanmamasına ve bu hüküm bağlamındaki Ģikâyet bakımından iç hukuk yollarının tüketilmemesine iliĢkin itirazlarının esasla birleĢtirilmesine ve reddedilmesine;

2. BaĢvurunun, SözleĢme’nin 10. ve 14. maddeleri bağlamındaki Ģikâyetlerle ilgili kısmının kabul edilebilir olduğuna ve geri kalan kısmının kabul edilemez olduğuna;

3. SözleĢme’nin 10. maddesinin ihlal edildiğine;

(20)

4. SözleĢme’nin 14. maddesi bağlamındaki Ģikâyetin incelenmesine gerek olmadığına;

5. Adil tazmin talebinin reddine karar vermiştir.

ĠĢbu karar, Fransızca olarak tanzim edilmiĢ ve Ġçtüzüğün 77. maddesinin 2. ve 3. fıkraları uyarınca, 14 Ekim 2014 tarihinde yazılı olarak tebliğ edilmiĢtir.

Stanley Naismith Guido Raimondi Yazı ĠĢleri Müdürü BaĢkan

Referanslar

Benzer Belgeler

Esasen, benzer davada, insan davranıĢının öngörülemezliğini göz ardı etmemek ve Devletin pozitif yükümlülüğünü, Devlete aĢırı veya dayanılmaz bir yük

BaĢvuranlar özellikle, Hükümetin görüĢlerinin ekinde bulunan, A.S.’nin tutuklanmasının baĢlangıcında doldurulan “intihar riski bulunan tutuklu kiĢilerin

Tutanağa göre, tanık, 21 Mayıs 2009 tarihinde Tunceli’ye vardığını ve DTP (Demokratik Toplum Partisi) binasına geldiğini belirtmiĢtir. Harun isimli bir kiĢi

46. Mahkeme, SözleĢme’nin 35. maddesinde yer alan iç hukuk yollarının tüketilmesi kuralının, Mahkeme önünde Devlete karĢı dava açmayı amaçlayan kiĢilerin ilk

Mahkeme, DanıĢtay kararında, somut olayda sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesinde ağır hizmet kusuru bulunduğunun özellikle vurgulandığını ve bu sonuca

Dolayısıyla Mahkeme, Hükümet’in iç hukuk yollarının tüketilmemesine iliĢkin itirazını reddetmiĢ ve baĢvuranın Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’ndeki yetersiz

Fridrik Kjølbro ve Bölüm Yazı ĠĢleri Müdür Yardımcısı Abel Campos’un katılımıyla 19 Mayıs 2015 tarihinde Komite halinde toplanan Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi

Nitekim tatmin edici ve ikna edici bir açıklama sunmak suretiyle ispat yükümlülüğü makamlara ait olarak değerlendirilir (bkz., Salman / Türkiye [BD], no. Bu