• Sonuç bulunamadı

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odas› ‹stanbul fiubesinin Yay›n Organ›d›r.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Harita ve Kadastro Mühendisleri Odas› ‹stanbul fiubesinin Yay›n Organ›d›r."

Copied!
48
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YIL: 2007/1

‹K‹ AYDA B‹R YAYINLANIR.

(2)

……

….

Ve kad›nlar,

bizim kad›nlar›m›z:

korkunç ve mübarek elleri,

ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anam›z, avrad›m›z, yârimiz ve sanki hiç yaflamam›fl gibi ölen

ve sofram›zdaki yeri

öküzümüzden sonra gelen

ve da¤lara kaç›r›p u¤runda hapis yatt›¤›m›z ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve karasabana koflulan

ve a¤›llarda

›fl›lt›s›nda yere sapl› b›çaklar›n

oynak, a¤›r kalçalar› ve zilleriyle bizim olan kad›nlar,

bizim kad›nlar›m›z

Naz›m Hikmet

8 MART DÜNYA EMEKÇ‹ KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN

(3)

HKMO ‹stanbul fiubesi Ad›na Sahibi: Mehmet Ali Candafl Yaz› ‹flleri Sorumlusu: Rahmi Yücel Yaflayan

Yay›n Editörü: Cemil Candafl

Yay›n Kurulu: ‹.Timur Akçal›, M.Süleyman Bekiro¤lu, Cemil Candafl, Kadir Özdemir, M. Tevfik Özlüdemir, Mehmet Y›ld›r›m, Rahmi Yücel Yaflayan

‹stanbul fiube:

Büyükdere Caddesi Emek ‹flhan› No:68/3, Mecidiyeköy-fiiflli/‹STANBUL

Tel : 0212.347 12 46-47 Faks : 0212.347 12 43

e-posta: istanbul@hkmo.org.tr web: http://www.hkmoistsube.org Bas›m Tarihi: Nisan 2007

Yay›na Haz›rlayan ve Bas›m: Yap›m Tan›t›m Yay›nc›l›k Ltd. fiti.

Tel : 0212 216 51 49 - 50 Faks : 0212 213 91 63

e-posta: yapim.yapim@superonline.com

Bültene Yaz› Gönderenlerin Dikkatine!

Yay›n Kuruluna göndermek istedi¤iniz yaz›lar›n›z› flube adresine göndere-bilirsiniz. Gönderilen yaz›lar›n hukuki sorumlulu¤u yazar›na aittir. Gönderilen yaz›lar bask› tekni¤ine uygun olmal›, resimler net olmal›d›r. Yay›nlanan yaz›lar kaynak gösterilmek kofluluyla baflka yay›n organlar›nda yay›nlanabilir.

Yaz›lar yay›nlans›n ya da yay›nlanmas›n yazar›na iade edilmez.

(4)

Editörden

Merhabalar

Bir say›da daha bulufltu¤umuz için çok mutluyuz.

Hemen neden geç kald›¤›m›z› söylememiz gerekiyor san›r›m: asl›nda tek mazeretimiz gündemin çok yo¤un olmas›.

Bu say›m›zda sizlere yine çal›flmalar›m›z› anlatmak, sizleri HKMO ve TMMOB’den haberdar etmek, yap›lan çal›flmalar›n yaz›l› tarih olarak arflivlenmesine ve gelecek kuflaklara aktar›lmas›na biraz katk› vermek istedik. Ancak, ülkemiz ve dünya maalesef ola¤anüstü bir dönemden geçmektedir: Küresel ›s›nma h›zla dünyay› tehdit etmeye devam etmektedir. Bu konuyu bir kez daha gündemde tutabilmek için kapak tasar›m›m›za bu konuyu almay› uygun gördük.

Ülkemizin önemli bir ayd›n›, yine bir cinayete kurban edildi. Bir güvercinimiz, bir bar›fl elçimiz daha karanl›k güçlerin hedefi oldu ve yaflam›n› yitirdi. Hrant D‹NK’i sayg›yla anmak için bültenin arka kapa¤›na foto¤raf›n›, kapa¤›n içi k›sm›na sevgili Eflinin Hrant D‹NK’e son mektubunu koyduk. An›s› önünde sayg› ile e¤iliyoruz.

Bu say›m›zda yine Oda etkinliklerimizden ayr›nt›lar, gelece¤e yönelik tasar›lar›m›zdan haberler, duyurular bulacaks›n›z. 2 Haziran 2007 tarihinde yap›lacak olan Geleneksel Yeme¤imizde yine ac›lar›m›z› an›msamak, mutluluklar›m›z› paylaflmak üzere buluflaca¤›z.

IV. Genç Haritac›lar Günleri bu y›l Zonguldak Karaelmas Üniversitesi ile birlikte 13-16 May›s tarihlerinde Zonguldak’ta yap›lacak. Zonguldak’ta her yafltan genç haritac›larla birlikte olaca¤›z. Yine en genç üyelerimizden Prof. Dr. Ahmet AKSOY Hocam›z, genç haritac›lara mesle¤imiz hakk›nda ilk dersi anlatacak. Mesle¤e yeni bafllayan ya da bafllamak üzere olan gençlere anne sütü gibi yararl›

bir ders dinleyece¤iz Sevgili Ahmet Hocam›zdan.

Bu arada her etkinlikte aram›zdan ayr›lan de¤erli Hocalar›m›z›, meslektafllar›m›z› bir kez daha sayg›

ile anmaya devam edece¤iz. Asla unutmayaca¤›z, unutturmayaca¤›z.

Bültene katk›lar›n›z› her zaman bekledi¤imizi bir kez daha an›msatarak, bir sonraki bültende görüflmek üzere sa¤l›kl›, mutlu günler diliyoruz.

‹çindekiler

• Editörden ... 4

• Baflyaz› ... 5

• Kapak Konusu: Küresel Is›nma ... 6

• Temsilcilikler E¤itim ve Örgütlenme Kamp›... 11

• Siyasal Dönüflüm ve Mühendisler, Prof. Dr.Nurflen MAZICI ... 12

• Mesle¤imiz Geliflim Dinamikleri ve Genç Mühendisler ... 18

• Kocaeli Üniversitesi Jeodezi ve Fotogrametri Bölümü ... 19

• GPS Semineri ... 22

• fierbetçi Hocam›z› And›k... 22

• fiube Dan›flma Kurulu ... 23

• Haritac›lar Sosyal Çal›fltay›... 23

• TMMOB Dan›flma Kurulu... 27

• Ümraniye Bölge Toplant›s›... 28

• 8 Mart Dünya Emekçi Kad›nlar Günü... 28

• Panel: Trakya’n›n “Planl›” Gelece¤i... 30

• 20 Mart 20’de Savafla Dur Eylemlilikleri... 32

• KBS Konferans› ve Bölge Toplant›s›... 33

• Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlü¤ü ‹le ‹liflkiler ... 34

• ‹stanbul Kent Sempozyumuna Do¤ru Kent ve Hukuk ... 34

• Her Yönü ‹le Mortgage: Konut Finansman Modeli... 37

• fiube Güncesi... 43

• Bas›ndan Haberler... 45

(5)

Baflyaz›

Günümüzde de¤iflim ve dönüflümün daha s›k kullan›ld›¤› bir dönem yafl›yoruz. Bu nedenle 11. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultay› ‘De¤iflimi Yönlendirelim’ slogan›yla gerçeklefltirilecek.

Bizler de¤iflimi yönlendirelim slogan›yla hareket ederken, dünyada, çevremizde ve ülkemizde s›cak geliflmeler yaflanmakta ve en ön s›ray› Ortado¤u’da yaflanan geliflmeler almaktad›r.

Irak halk›na demokrasi götürmek amac›yla ABD ve iflbirlikçilerinin bafllatm›fl oldu¤u iflgal dördüncü y›l›n› tamamlam›flt›r. ‹flgalin amac›n›n, Irak’a demokrasi götürmek oldu¤unu her f›rsatta söyleyen sömürgenler, nereye varaca¤› belli olmayan bir tutum ve davran›fl içinde, her gün artan say›da insan›n can›na k›ymaya devam etmektedirler. ABD ve iflbirlikçilerinin do¤al kaynaklar›n oldu¤u bölgelere, demokrasi götürmeye çal›flt›¤› gözden kaç›r›lmamas›

gereken bir olgudur. As›l amaç Irak ve çevresindeki petrol yataklar›n› kontrol ederek enerji sektöründen kazan›lan de¤erlerle sömürülerini artt›rmakt›r. Irak iflgalinin dördüncü y›l›nda, iflgalin kald›r›lmas› ve sömürgenlerin geri gitmesi için, 17 Mart’ta Kad›köy’de TMMOB ve Odam›z›n da kat›ld›¤› miting emperyalistlerin ve onlar›n iflbirlikçilerinin yüzüne vurulmufl bir tokat olarak tarihteki yerini alm›flt›r.

Ülkemizde özellefltirme furyas› h›zla devam etmekte, kamunun tasfiye süreci yaflanmakta, buna ba¤l› olarak sosyal haklar k›s›tlanmakta, h›zl› bir karfl› devrim süreci yaflanmaktad›r.

‹flsizlik oran› yükselmekte, kamu çal›flanlar›, özel sektörde maafll› çal›flanlar insanl›k onuruna yak›fl›r ücretlerden yoksun b›rak›lmaktad›r. Yabanc› mühendis, mimar ve flehir planc›lar›n›n çal›flt›r›lmas› hakk›nda kanun tasar›s› bu ülkenin yetifltirmifl oldu¤u teknik elemanlar›n yerini alacak ve daha az ücretle ve kalitesiz bir ifl gücünü oluflturacakt›r. Az da olsa baz› meslektafllar›m›z›n Oda siyaset yapmas›n söylemlerini biliyoruz. Ancak biz her olay›n siyasetle iliflkili oldu¤unu, yaflam›n siyasetten ayr› düflünülemeyece¤ini her zaman söyleyegelmifl bir mesleki demokratik kitle örgütüyüz. Bu nedenle: flu anda Meclisten ç›km›fl ve ç›kacak yasalar›n kamu yarar›na yönelik olup olmad›¤› konusunda düflüncelerimizi her zaman aç›klamaya devam edece¤iz.

Sömürünün ve savafllar›n olmad›¤› yeni bir dünya özlemiyle…

HKMO ‹stanbul fiubesi Yönetim Kurulu Baflkan›

Mehmet Ali Candafl

(6)

6

KAPAK KONUSU:

KÜRESEL ISINMA

Söylefli, 10 Mart 2007, ‹stanbul fiube ÖMER MADRA

Bilgi Üniversitesi Ö¤retim Üyesi Aç›k Radyo Yay›n Yönetmeni

Gerçek her zaman devrimcidir; ben, hâlâ o kanaatteyim. Gerçeklerden kaçma olana¤›m›z›n pek olmad›¤› düflüncesindeyim. Dünya, maalesef, bir felakete do¤ru gidiyor. ‹klim krizi anlam›nda, dünyam›z, bir tsunaminin gelmekte oluflu ya da bir göktafl›yla çarp›flmak kadar vahim bir yere do¤ru gidiyor ve bunun sebebinin de sadece insanlar ve kendimiz oldu¤unu bilince daha da tats›z bir durum ortaya ç›k›yor.

Asl›nda son derece kompleks bir denge meselesi bu. Tabiat›n ne kadar karmafl›k, kainat›n ne kadar komplike hesaplardan olufltu¤unu, özellikle sizin gibi pozitif bilimle u¤raflanlara hiç anlatmaya bile gerek yok. Ama genel olarak flundan bahsedebiliriz: Gidiflat itibar›yla, bütün veriler, derhal tedbir al›nmad›¤› takdirde, içinde yaflanabilir bir gezegenimizin bulunmamas› ihtimalinin yüksek oldu¤unu gösteriyor maalesef. Bütün bilimsel veriler buna iflaret ediyor. Tabii ki ortalama dünya insan› olarak ve hele Türkiye Cumhuriyetinde yaflayan insanlar olarak, biraz gerçeklerden kaçma ve yönümüzü baflka tarafa çevirme konusunda epey mahir oldu¤umuz söylenebilir. Bütün dünya insanlar› için de bu söylenebilir. Türkiye'de de geçerli olan ve çeflitli komplo teorileriyle kar›fl›k, “Yok, bize bir fley olmaz” duygusu hakim insanlarda. Hem bunun getirece¤i zorunluluklar, yapmam›z gereken fleylerin hayat tarz›m›z› de¤ifltirece¤i, birtak›m fedakârl›klar yapmam›z›

gerekli k›laca¤› gerçe¤i aç›s›ndan, hem de sürekli bir ciddi mücadele, neredeyse 24 saat mücadele vermek zorunda oldu¤umuz için, esas olarak bu gerçeklikten biraz kaçmay› tercih etti¤imiz söylenebilir.

Dünyada, terör ve nükleer savafltan bile daha büyük bir tehlike olarak, insanl›¤›n önündeki en büyük tehlikenin küresel iklim de¤iflikli¤i ya da küresel ›s›nma oldu¤unu söylüyor bilim insanlar›. Mesela, dünyan›n en büyük iklimbilimcilerinden biri olan ve ayn› zamanda da Büyük Britanya Hükümetinin bilim dan›flmanl›¤›n› yapan Sir David King, “Terörizmden de büyük tehlike küresel iklim de¤iflikli¤idir” diyor.

Dünyam›zda çok önemli kay›plar olaca¤› konusunda hiç kimsenin flüphesi yok. Bugün, kutup ay›lar› bo¤ularak ölüyorlar ki bu, yeryüzünde, insanlar›n rüyas›nda bile görse olmayacak bir fleydi. Tutunacak buzlar› yok ve orada, Kuzey Buz Denizi’nde yaflayan hayvanlar, beyaz bal›kç› teknelerini görünce onlara t›rmanmaya kalk›yorlar; çünkü buz zannediyorlar ya da buz olmad›¤›n› bile bile, belki buza benzer bir fleydir diye onlara tutunmaya çal›fl›yorlar. Bu çok büyük bir facia, tabiatta görülen büyük bir denge de¤iflikli¤i ve çok uzak yerler gibi gözükse de, hiç öyle de¤il asl›nda. Kendi hayat›m›z›n da içinde. Yani kutup ay›lar›, san›ld›¤› kadar bize uzak de¤il; Eskimolar, san›ld›¤› kadar bize uzak bir medeniyet de¤iller.

Küresel iklim de¤iflikli¤i sonucunda, denizlerin yükselmesiyle karfl›laflaca¤›z ve bütün medeniyetler, büyük flehirler de deniz ya da su kenar›nda oldu¤u için, medeniyet merkezleri bundan çok ciddi fleklide etkilenecek.

Y›lda 3 milimetre gibi bir yükselme insana çok küçük gibi geldi¤ini biliyorum; ama özellikle harita gibi disiplinlerle u¤raflan insanlar olarak gayet iyi biliyorsunuz ki, milimetrik fleylerin, mikro ölçekli fleylerin hayat üzerinde son derece büyük yans›malar›, etkileri olabilir. Mikro ölçekli fleylerin farkl› yans›malar›n›

fizik bilimlerinden pekala biliyoruz. Dolay›s›yla, mesela, deniz seviyelerinde 1 metrelik bir yükselmenin, bir fizik kural› gere¤i -flimdi ad›n› tam hat›rlam›yorum bu fizik kural›n›n- dünyan›n çeflitli yerlerinde 5 milyon kilometrelik bir alan› kapsamakta oldu¤u hesaplanabilir. Yani düfley bir yükselmenin yatay yükselmesinin olaca¤› ve mesela, yeralt› sular›nda da yüz metreler mertebesinde bir yükselmeye yol açaca¤› ve büyük tuzlanmaya neden olarak, çok büyük ovalar›n, tar›msal arazilerin mahvolmas›na sebep olaca¤› ve bunun da ciddi bir yiyecek s›k›nt›s›na yol açmas› söz konusu.

Öte yandan, küresel ›s›nman›n çok büyük kurakl›klara yol açaca¤› ve ayn› anda büyük çölleflmeler, kurakl›klar ve tabii ki bunun sonucunda canl›lar›n büyük kitleler halinde açl›¤a mahkûm olmas›n›n yan› s›ra, çok büyük de kavgalara, savafl ve y›k›ma yol açaca¤› öngörülüyor. Tasavvur bile edemeyece¤imiz fliddette savafllara yol açmas› hiç de o kadar uzak bir gelecekte görünmüyor. Ayn› anda hem ülkelerin baz› yerleri çok büyük kurakl›klarla kas›l›p kavrulurken, ayn› ülkenin hemen birkaç yüz kilometre ötedeki bir yerinde de ortal›¤›

(7)

sellerin götürdü¤ünü görmemiz de mümkün olacak ve oluyor da zaten. Mesela, geçen hafta, Afrika’da, Mozambik Cumhuriyetinde, tamamen sellerin basmas›ndan dolay›, on binlerce, hatta yüz binlerce insan evlerinden, belki de uzun süre dönemeyecek, belki de hiç dönemeyecek kadar uzakta.

Bu seller, afl›r› iklim olaylar› denilen olaylar. Yine ani seller, ki bunlar› ‹stanbul'da, Kocaeli’nde, daha önce Mersin’de, hatta son olarak da Cizre’de, Güneydo¤u Anadolu’da gördük. Güneydo¤u Anadolu'da, birkaç ay önce, yan›lm›yorsam, 40 kiflinin ölümüne yol açt›. Çünkü bir gün içinde 1 y›ll›k ya¤›fl ya¤abiliyor. Ayn› fleyi Katrina kas›rgas›nda da yaflad›k. Tarihin en büyük ve güzel kentlerinden birini, en parlak kültürlerinden birini yaratan New Orleans kentini vurdu Katrina kas›rgas› ve hâlâ 500 bin insan evlerine dönemedi, belki de hiçbir zaman dönemeyecek, iklim mültecisi haline geldiler. Yüz milyonlarca iklim mültecisinin olmas› bekleniyor.

Özellikle Bangladefl gibi, Hollanda gibi, topraklar› büyük ölçüde deniz seviyesinin alt›nda bulunan ülkelerde çok büyük bir tehdit bu. Onlar sular alt›nda kalacaklar› için, çok büyük bir iklim mültecisi sorunu olacak.

Ondan da kötüsü, mesela, Hindistan ve Pakistan gibi iki ülke aras›nda iklim mültecileri sorunu oldu¤u zaman, her iki ülke de nükleer silahlara sahip oldu¤u için ve geleneksel düflmanl›klar› da oldu¤u için, bu sorunu nükleer bombayla çözme ihtimali de hiç de az›msanamaz.

Sorun, neler olabilece¤i de¤il, bizim ne yapabilece¤imiz meselesinde odaklan›yor. Bu çok önemli bir fley;

çünkü biz asl›nda sorunun bir parças›y›z. Bütün yaflama tarz›m›zla, kulland›¤›m›z arabalarla, ›s›nma sistemlerimizle, klima sistemlerimizle, yapt›¤›m›z bütün ifllerle asl›nda küresel ›s›nman›n, iklim felaketi sorununun bir parças›y›z. Hâlbuki çözümün bir parças› olmam›z gerekiyor. Çünkü biliyorsunuz, atmosferde her fley çok ince bir dengeye dayal›. Siz, mühendisler olarak, bunu benden daha iyi biliyor olsan›z gerek. Her fley bir çeflit kozmik dengeye dayan›yor ve o denge bozulmufl durumda. Yani dünyam›z›n bundan 200 sene öncesine göre 1 derece daha ›s›nmas›n› önleyemedik gibi görünüyor. 0.74 derece gibi bir art›fl var ve bunun da çok yüksek olmad›¤›n› söyleyebilirsiniz; ama 1 derecede tutmak galiba mümkün olamayacak gibi görünüyor.

Bütün mesele, bunu 2 derecede tutmak. Yani afla¤› yukar› 200 y›l öncesine göre, endüstri devrimi öncesine göre ›s›nmay› 2 derecede tutabilmek laz›m. Çünkü ondan sonras› eflik afl›l›yor ve uçurumun öbür taraf›na do¤ru gidiyoruz. Ondan sonras›n›n art›k önlenebilir olmaktan ç›kmas› ihtimali çok yüksek. Bilim akademileri ve bilim insanlar› öyle söylüyorlar.

James Hanson diyor ki, “Tüm dünyadaki kömürle çal›flan bütün termik santrallerin durdurulmas› gerekir.

Bu çok ciddi bir fley; çünkü küresel ›s›nmaya en çok katk›da bulunan, sera gaz›, karbondioksit emisyonunda bulunan fley termik santraller.” 5-10 y›l içinde karbonu hapsetme tekniklerinin gelifltirilebilece¤ini söylüyor.

Bütün dünyada termik santrallere elveda dememiz gerekti¤ini söylüyor Hanson. Hükümetlerin karbon vergisi koymay› ve bunu bir hedefe yönelik olarak yapmas› gerekti¤ini söylüyor. Mesela, “2030’a kadar flu kadar k›smak gerekir” falan diye bir hedefe yönelik koymas› gerekir. Bütün dünyada üzerinde konsensüse var›lm›fl konu flu ki, bilim son verileri ›fl›¤›nda, 2030’a kadar dünyan›n bu fosil yak›tlar›n› ve karbon sal›n›m›n› ortalama yüzde 60 indirmesi laz›m. Korkunç bir fley bu. Amerika Birleflik Devletleri, ‹ngiltere, Avrupa Birli¤i ülkeleri, Avustralya, Kanada için bu yüzde 90’lara varan bir fley. Yani neredeyse bir tersine endüstri devrimi veya o büyüklükte bir fley yap›lmas› gerekiyor. Yoksa, onun alternatifi kitle ölümleri. ‹sterseniz, bir karar verebilirsiniz.

Termik santrallere veda edilmesini söyledik, karbon vergisi dedik; üçüncüsü, enerji verimlili¤i ve enerjinin tasarruflu olarak kullan›lmas›. Dördüncüsü, buzullar›n, buz kütlelerinin incelenmesi için büyük bir bilim heyetinin toplanmas› ve beflincisi de politikac›lar›n halk taraf›ndan adamak›ll› bask› ve zorlama alt›na al›narak, hem bilgi edinmenin sonuna kadar götürülmesi, hem de “Kyoto lüzumsuzdur” gibi saçmal›klara bir flekilde son verilmesi için bizzat kitlelerin u¤raflmas›.

Dünyan›n en sayg›n kurulufllar›, bildi¤iniz gibi, bilim akademileri ad›n› tafl›r. Bilim akademileri, 2006’da, G–8 ülkelerine, dünyan›n en zengin ülkelerine, 7 zengin ülke art› Rusya’dan oluflan G–8 ülkeler grubuna bir aç›k mektup gönderdi ki buna G–8 ülkeleri d›fl›nda, üç-dört önemli ülkenin de, Hindistan ve Çin’in bilim akademileri de kat›ld›. Yani bilebildi¤imiz en sayg›n, en büyük bilim kuruluflun aç›k mektubu diyor ki, Hemen tedbir almazsak, bu dünya bu kadar stresi çekmez.

Dr. ÜM‹T fiAH‹N (Türkiye Yeflilleri ‹klim De¤iflikli¤i Sözcüsü)

‹klim de¤iflikli¤i konusunda en gerçekçi olanlar en kötümser olanlard›r. Ömer a¤abeyin bahsetti¤i James Hanson herhalde bu konunun Einstein’› denilebilecek bir insan ve benim de her duydu¤umda, daha kötümser laflar etti¤ini gördü¤üm bir insan. Dolay›s›yla, ben de ona inanmaktan yanay›m. Çünkü ne kadar optimum tahminler yaparsan›z o kadar yan›l›yorsunuz. Bütün bilimsel konsensüsü yans›tmak için kurulmufl olan IPCC, yani Küresel ‹klim De¤iflikli¤i Paneli her 6-7 y›lda bir de¤erlendirme raporu yay›nlar. Bu y›l da dördüncüsünü yay›nlad› ve her yeni de¤erlendirme raporunda tahminleri biraz daha kötümser hale geliyor ki onlar hâlâ tahmin yapmaya devam ediyorlar. Ama muhtemelen, iflin bilimsel yönü aç›s›ndan gerçekten de en kötümser olanlara inanmaya devam etmek daha do¤ru olur. Ben, Yefliller’in ‹klim De¤iflikli¤i Grubunun Koordinatörüyüm.

Asl›nda çok fazla bir sunum haz›rlamad›m; ama birkaç slayd› göstermek iyi olabilir diye düflündüm.

(8)

“Türkiye, Kyoto’yu ‹mzala” kampanyas›n› herhalde ço¤unuz duymufltur; ben, önce onu bir tekrar duyuray›m.

Ben, iflin bilimsel yönü hakk›nda konuflmaktan çok, Türkiye neden Kyoto’yu imzalamal› ya da Kyoto denilen fley zaten ifle yaramayacak bir fleyse niye biz bu kadar üstünde duruyoruz; biraz bunun üzerinde bir fleyler söylemek istiyorum. Bu kampanya flu anda, www.kyotoyuimzala.com. web sayfas›yla, Internet üzerinden sürüyor. fiu anda 150 bin imzaya ulaflm›fl durumda kampanya. Ayn› zamanda elden de imza verebilirsiniz.

E¤er hâlâ bunu imzalamayan varsa, bunu buraya b›rakaca¤›m, buradan imzalayabilirsiniz. Internet’ten imzalayanlar tekrar imzalamas›n, mükerrer imza olmas›n; ama ‹nternet’ten imzalamayanlar isterlerse buradan imzalayabilirler.

Ço¤unuz herhalde Al Gore’un bu iklim de¤iflikli¤iyle ilgili filmini seyretmiflsinizdir. Al Gore’un filminde ortaya konulan birkaç rakam var. Genel olarak, Kyoto’dan da bahsedecek olsak, baz› fleylerin bafltan, kafa kar›fl›kl›¤›na engel olacak flekilde, netlefltirmek gerekti¤ini düflünüyorum.

‹klimbilimi, iklim de¤iflikli¤inin varl›¤›n› ve ciddiyetini ortaya koyarken nelere dayanm›fl olabilir. Yani konufltu¤umuz zaman, san›l›yor ki, bu son bir-iki y›ld›r bilinen bir fley. insanlar öyle alg›l›yorlar. Ama özellikle mühendisler ve bilimle ilgilenen kifliler olarak, bu meselenin bilimsel olarak ciddiyetinin biraz daha fark›nday›z ya da en az›ndan öyle olmam›z gerekir. Ama genellikle, sanki bu yeni ortaya ç›km›fl bir fleymifl gibi alg›lan›yor.

Mesela, havalar çok s›cak olacakm›fl bu y›l; diyorlar ki, “3 y›l önce de çok s›cak geçmiflti.” Ben de diyorum ki, “Evet, 3 y›l önce de küresel ›s›nma vard› zaten. Yani küresel ›s›nma bu sene bafllamad›.” Bafllang›c› zaten çok eski; ama bu iflin kavranmas› son 20 y›l›n ifli. Son 20 y›lda bilgiler o kadar artt›, o kadar artt› ki, en son 2 fiubat 2007 tarihinde yay›nlanan IPCC’nin dördüncü de¤erlendirme raporu, art›k hiçbir kuflkuya yer b›rakmayacak flekilde, iklim de¤iflikli¤inin yüzde 90 kesinlikte insan etkisine ba¤l› oldu¤unu aç›klam›fl oldu. Bu ne demektir?

Yüzde 90 oran› da yanl›fl anlafl›l›yor. Sanki iklim de¤iflikli¤inin yüzde 90’› insandan kaynaklan›yormufl gibi alg›lan›yor. Oysa biliyorsunuz, bilimsel dilde, bu bir olas›l›k hesab›yla yap›l›r, hiçbir bilgi yüzde 100 kesin olamayaca¤› için, yüzde kaç kesinlikle oldu¤una bak›l›r. Yüzde 90 kesinlikle demek, kesine yak›n demek.

Yüzde 95 olsa, kesine çok yak›n anlam›na gelecekti.

Burada, IPCC raporundan ald›¤›m birtak›m bilgileri, birkaç rakam› size vermek istiyorum. Bir kere, iklim de¤iflikli¤inin tek nedeninin atmosferdeki sera gazlar›ndaki art›fl oldu¤unu, sera gazlar› aras›nda da birinci s›ray› karbondioksitin ald›¤›n› biliyoruz. Karbondioksit, 1850’de 280 ppm’den bugün 380 ppm’e yükselmifl.

Dedi¤im gibi, bunun nedeni tamamen insan etkinlikleri. Yani art›k bütün o eski teoriler çürütülmüfl durumda;

“Güneflin üstünde lekeler var” ya da “Dünyan›n yörüngesinde oynama oluyor” falan gibi fleyler çürütülmüfl durumda.

Dünyan›n s›cakl›¤› ne kadar artt›? Bu da çok önemli. Dünyan›n s›cakl›¤› flu rapora göre, yaklafl›k 0.8 derece artm›fl durumda. Kimisi de 0.74 diyor. Fakat bu ölçümlerle ilgili birtak›m kal›plar var; yani tek bir aral›k içerisinde söyleniyor. Bu 0.8 son yüzy›lda gerçekleflmifl bir art›fl. 1906-2005 aras›nda s›cakl›k art›fl› 0.74 derece. Bundan önceki raporda, 1900-2000 aras›nda 0.6’yd›. Bu miktar sürekli art›yor ve son on y›lda 0.13 derecelik bir s›cakl›k art›fl› olmufl. Ama rapor diyor ki, “Bundan sonra, önümüzdeki iki on y›lda bu art›fl›n 0.2 derece olmas›n› bekliyoruz.” Bu çok önemli bir fley. Bu, flu demek: Art›fl lineer gitmiyor. Bu 0.13’lük art›fl bundan önceki yüzy›l›n iki kat›ym›fl, ama önümüzdeki iki on y›lda 0.2 derece art›fl bekleniyor. Yani ne demek bu; 20 y›l sonra, 2027’de art›fl yaklafl›k olarak 1.2 dereceye ulaflm›fl olacak.

(9)

fiu da çok önemli: 2005 y›l› tüm zamanlar›n en s›cak y›l› ve tüm zamanlar›n en s›cak 5 y›l› flunlar: 2005, 1998, 2000, 2003, 2006. Dolay›s›yla 2007, 2005’in de önüne geçiyor. Yani en s›cak 12 y›l›n 11’i son 12 y›lda gerçekleflmifl.

Bu, inan›lmaz bir fley. Art›k her geçen sene bir önceki seneden daha s›cak olacak. Ufak tefek inifl ç›k›fllarla beraber, afla¤› yukar› böyle.

fiurada ilginç bir fley var. Bak›n, karbondioksit art›fl› 1850’den itibaren düzenli bir flekilde art›yor. Her y›l karbondioksit miktar› art›yor. Karbondioksit, sera gaz› oldu¤u için, atmosferde ›s›n›n hapsedilmesini sa¤lay›p s›cakl›¤› art›r›yor. Sera etkisi bu. Karbondioksit böyle düzenli olarak art›yorsa s›cakl›¤›n da böyle artmas›

gerekirdi. Ama bak›n, 1960’den 1970’e kadar s›cakl›k flöyle bir dura¤anlaflm›fl. Bu çok komik bir nedenden kaynakl›, bu grafi¤i örnek olarak çok veriyorum. Bu dura¤anlaflman›n nedeni hava kirlili¤i. Hava kirlili¤i sayesinde s›cakl›k art›fl› dura¤anlafl›yor. Çünkü kükürt dioksit atmosferin üst tabakalar›nda toplan›p, günefl

›fl›nlar›n›n yeryüzüne geçmesini biraz olsun süzdü¤ü için, engelledi¤i için hafif bir so¤uma etkisi yarat›yor.

Dolay›s›yla, karbondioksitin yaratt›¤› ›s›nma etkisini dengeliyor. Biliyorsunuz, dünyan›n en kirli oldu¤u, hava kirlili¤inin en yo¤un oldu¤u y›llar 1950’ler, 60’lar. Sonra, çevreci hareketin zaferi sonucunda hava kirlili¤i sorunu büyük ölçüde çözülüyor ve çevreci hareket sayesinde küresel ›s›nma tekrar h›zlan›yor. Bu, çok enteresan bir durum.

Felaket senaryolar›n›n, felaket senaryolar›n›n en ünlülerinden bir tanesi -bu seneki IPCC raporunda çok uygulad›lar- okyanus yüzey s›cakl›¤›n›n artmas› nedeniyle su buhar› uçuflunun artmas› ve su buhar›n›n sera etkisi yaratmas› nedeniyle ›s›nmay› katlayarak art›rmas› gibi bir senaryo. Bunun çok önemli oldu¤u söyleniyor.

Biliyorsunuz, karbondioksiti sadece denizler emer, bir de a¤açlar. Denizlerde çözülen karbondioksit miktar›

artt›kça, denizdeki suyun asitlik düzeyi art›yor. Asitlik düzeyi artarsa daha az karbondioksit çözülebilir, dolay›s›yla daha az karbondioksit emme potansiyeline sahip oluyor.

fiimdi, izninizle, biraz flu konuya geçmek istiyorum: “Türkiye, Kyoto’yu ‹mzala” kampanyas›na bafllad›ktan sonra, Kyoto’ya karfl› epey bir karfl›t görüfller dolaflmaya bafllad›. Elbette, birkaç tane saçmal›k d›fl›nda, bu görüfllerin hepsi sayg›de¤er görüfller. Kyoto’nun bir ifle yaramayaca¤›n›, durumun ümitsiz oldu¤unu falan filan dile getiren görüfller. Ama bir tanesi çok önemli, ki o da Hükümetin görüflüyle paralel bir görüfl. Hükümet de, baz› kurulufllar da –mesela, Enerji Ekonomisi Derne¤i- diyorlar ki, “Türkiye'nin küresel ›s›nmadaki pay›

düflüktür. O nedenle, Türkiye, önlem almas› gereken ülkelerden biri de¤ildir. Dolay›s›yla, Kyoto, Türkiye'ye 20 milyar dolara patlayacak ve biz bu 20 milyar dolar› veremeyiz.” O hesab› da nas›l yapt›klar› çok kar›fl›k.

Yani Kyoto’da hedefi belli olmayan bir ülkenin, Kyoto’yu imzalamam›fl bir ülkenin ne kadar para harcamas›

gerekti¤ini nas›l hesaplars›n›z?! Bu imkans›z bir fley; ama diyelim ki hesaplarm›fllar. Herhalde bir senaryo yapt›lar. “Bu 20 milyar dolar› veremeyiz” diyorlar. Sanki 20 milyar dolar, bir yere ödememiz gereken bir paraym›fl gibi de¤erlendiriyorlar. Yani yat›r›m için ay›racaklar› para de¤il de, sanki ceza olarak 20 milyar dolar ödüyorlar! Kamuoyunu o flekilde yanl›fl flartland›rarak, “Bizim Kyoto’yu imzalamam›z gerekir” diyorlar.

Önce flunu söyleyeyim: Dünyada kaç ülke Kyoto’yu imzalam›flt›r, kaç ülke imzalamam›flt›r? Deniliyor ki,

“Dünyada üç-befl ülke Kyoto’yu imzalam›fl, niye biz de imzalayal›m?!” Ciddi ciddi söyleniyor bu.

Dünyada 166 ülke flu anda Kyoto Protokolünü imzalam›fl ve onaylam›fl ve yürürlü¤e sokmufl durumda. 2 ülke imzalam›fl; ama reddetti¤ini beyan etmifl. Bunlar, Amerika Birleflik Devletleri ve Avustralya. Bu, çok korkunç bir fley; çünkü bu ülkelerin küresel ›s›nmadaki pay› yüzde 25’in üstünde. Dolay›s›yla bu iki ülkenin reddetmesi, Kyoto’yu bafltan yaral›yor. Çok önemli bir fley. Bir de imzalamayan ülkeler var. ‹mzalamayan ülkelerin - Türkiye'nin de aralar›nda bulundu¤u 25 ülke bunlar- toplam nüfusu 250 milyon. Bu 250 milyonun 70 milyonu zaten biziz. 60 milyonu Irak ve Afganistan, yani Amerikan iflgali alt›ndaki ülkeler. Geri kalan ülkeler, S›rbistan, Bosna Hersek, Avrupa'da bir de Vatikan, Andora ve San Marino var; Kore Cumhuriyeti ve Sierre Leone gibi, Zimbabwe gibi birkaç Afrika ülkesi ve birkaç tane de okyanus ötesi küçük ada devleti. Bunlar›n toplam› 25 ülke yap›yor ve bu 25 ülkenin toplam nüfusu 250 milyon. Yani Türkiye'yi ve Amerikan iflgali alt›ndaki Irak ve Afganistan’› ç›karsan›z, toplam 100 milyon nüfusu olan ufak ülkeler. Bunlar imzalamam›fl. Demek ki, Kyoto, öyle üç-befl ülkenin imzalad›¤› bir fley de¤il.

Kifli bafl› sera gaz› sal›m›. Bu da önemlidir. Neden önemlidir; çünkü kifli bafl› sera gaz› sal›m› en yüksek olan ülkelerin, küresel adalet gere¤i, en fazla yükümlülük olmas› gerekir. Çünkü kifli bafl›na fazla not al›yorsunuz.

Bu s›ralamada da Türkiye'nin 113. s›rada oldu¤unu iddia ediyorlar. Türkiye, bu s›ralamada, bütün ülkeler s›ralamas›nda 63. s›rada flu anda. 40 ülke aras›nda da 39. s›rada. Tabii, bunlar›n hepsi çok düflük tahminler.

Ben, Türkiye'nin 293 milyon ton oldu¤una inanm›yorum. ‹sterseniz, bununla ilgili verileri sonra anlat›r›m;

Türkiye, en az 350-370 milyon ton civar›nda olmas› gerekir ya, neyse. Hükümetin verdi¤i rakam› kabul edelim.

Buna göre, kifli bafl›na 4.2 ton düflüyor. Mesela, ‹srail 12.8 tonmufl. Almanya -ki Almanya, dünyan›n en endüstrileflmifl ilk üç ülkesi, Avrupa'n›n da en endüstrileflmifl ülkesi- 13 ton. Türkiye 4 ton. Türkiye, bu haliyle, yani 5 bin dolar milli gelirle e¤er 10 ton olsayd› zaten bu ülkede herhalde nefes alamazd›k. Ama Türkiye, bu

(10)

haliyle, bu kadar düflük kifli bafl›na milli gelire ra¤men, bu kadar yüksek bir sal›n›m yap›yorsa, 4.2 ton sal›yorsa, bu korkunç bir fley. Yani biz, inan›lmaz bir fosil yak›t ba¤›ml›s›y›z demektir.

E¤er küresel ›s›nmay› durdurmaktan veya yavafllatmaktan bahsediyorsan›z, en fazla fosil yak›t ba¤›ml›s› olan ülkelerin ve hem ülkenin büyüklü¤ü nedeniyle, hem de ekonomisinin büyüklü¤ü nedeniyle, küresel ›s›nmaya en fazla neden olan ülkeleri ayr›ca belirtmek gerekir. Ki Türkiye, bu listede 22. s›radad›r. Bat› ülkeleri aras›nda da 13. s›radad›r.

Türkiye'nin Kyoto’yu kabul edip, onaylamas›, uygulamas›, hem kendisi için, hem bu ülkenin çevre standartlar›na, ekolojik yaflam standartlar›na daha uygun bir yer olmas›n›; termik santrallerinden kurtulmufl, enerjiyi verimli kullanan, otoyollarla, otomobillerle de¤il de, trenle, metroyla ulafl›m›

gerçeklefltiren, yani her aç›dan yaflam›n daha kaliteli oldu¤u, daha temiz oldu¤u, do¤an›n daha fazla korundu¤u bir ülke olmas›n› sa¤layacakt›r, hem de küresel ›s›nmaya katk›s›n› azaltacakt›r.

fiu anda Türkiye'nin enerjisinin yüzde 25’i kömürden elde ediliyor ve toplam yüzde 50 do¤algaz tüketimi vard›r, kömür yüzde 25 civar›ndad›r. Türkiye, enerjisinin yüzde 75’ini fosil yak›tlardan elde ediyor. Bu yüzde 50’lik büyük pay, özellikle Mesut Y›lmaz Hükümeti döneminde, Türkiye'yi bata¤a sokan o anlaflmalar yüzünden oldu ve Türkiye'yi tam bir fosil yak›t ba¤›ml›s› haline getirdi. Türkiye'de, ulafl›m yüzde 91 oran›nda karayoluna ba¤l›d›r ve flu anda hidroelektrik enerjinin pay› yüzde 23’e düflmüfl durumda. Buna ra¤men, bu Hükümet, Enerji Bakanl›¤›, hâlâ, benim bilebildi¤im, en az 8 tane yeni, çok büyük termik santral projesiyle u¤rafl›yor.

Bunlardan bir tanesi, 2004 y›l›nda Afflin-Elbistan Santraline, A ve B ünitelerine, 2400 megavatl›k C ve D’yi eklemek. Afflin-Elbistan Türkiye'nin en kirletici santralidir. Buraya 2400 megavatl›k bir ünite ekliyorlar. Art›, Bursa Kestel, Tekirda¤ Saray, Çank›r› Ortak, Bolu, Amasra gibi pek çok yere yeni termik santraller yap›yorlar.

Amasra, Türkiye'nin en çok rüzgar alan ilidir. Türkiye'nin en çok rüzgar alan yerine termik santral yap›yorsunuz!

Türkiye'de flu anda rüzgar santrallerin pay› yüzde 0.03’tür. Türkiye, potansiyel olarak, Avrupa'n›n en fazla rüzgar alan ülkesidir. En muhafazakar tahmin 183 bin megavatt›r, ki bu Türkiye'nin mevcut kurulu gücünün iki kat›d›r. 183 bin megavatl›k rüzgar gücü olan ülkede flu anda 50 megavatl›k sembolik türbinler var.

Almanya'da flu anda 21 bin megavata ulaflm›flt›r rüzgar enerjisi.

Yani o kadar kötü ulafl›m politikalar›na, o kadar kötü enerji politikalar›na sahip ki Türkiye; o kadar kötü tar›m politikalar›na, sanayi politikalar›na sahip ki. Son bir fley daha söyleyip bitireyim. Çimento sanayi, Kyoto nedeniyle ve çevre standartlar› nedeniyle art›k Avrupa’da yap›lamad›¤› için, Türkiye bütün kap›lar›n› sonuna kadar çimentoya açt› ve flu anda Türkiye'nin her taraf›nda çimento fabrikas› yap›l›yor. Bunlardan bir tanesi, benim özellikle u¤raflt›¤›m, oraya gidip gördü¤üm için çok üstünde durdu¤um Marafl Pazarc›k Narl› Ovas›’nda kurulan çimento fabrikalar›d›r. Ki Narl› Ovas› müthifl bir ovad›r, çok güzel bir tar›m arazisidir. Oraya iki tane büyük, Avrupa'n›n en büyük iki çimento fabrikas›n› kuruyorlar. Bir tanesinin inflaat› bafllad›, bir tanesinin de ÇED raporu al›nd›. Bu flekilde orada ne tar›m arazisi, ne köy kalacak. Türkiye'nin pek çok yerine, Yata¤an gibi, zaten termik santralden mahvolmufl bir yere bile çimento fabrikas› yap›l›yor flu an.

E¤er siz, bütün enerjinizi kömürden elde ederseniz, otomobilden baflka ulafl›m arac› koymazsan›z elbette ki rekor k›rars›n›z. Biliyorsunuz, Türkiye, sera gaz› sal›m› art›fl›nda dünya rekoru k›rd›. Yüzde 72 deniliyor;

ama bence yüzde 110. Türkiye, bu konuda flu anda Çin’le yar›fl›yor. Belki bir anlamda da Amerika’yla yar›fl›yor olabilir; çünkü onlar da çok fazla kömür üretimi yapmaya bafllad›lar. Sorun budur. Yaflanan duruma iliflkin birkaç rakam vermek istedim. Gerçekten, Kyoto sürecinin, en az›ndan Türkiye'nin sorumlulu¤unu tan›mas›

aç›s›ndan, sembolik anlamda bile olsa çok önemli oldu¤unu düflünüyorum ve bunun için, küresel ›s›nma mücadelesinde sadece bir ad›m olarak görüyorum. Kyoto’nun her fleyi çözece¤ini kimse söyleyemez, biz de söylemiyoruz. Ama bir ad›m olarak önemli.

Hani bireysel önlem çok yayg›nd›r ya, her fert mutlaka bunu sorar: “Ben, ne yapabilirim?” Herkes vicdan sahibi; herkes, bu ifli durdurmak için kendisinin bir fley yapmas› gerekti¤ini düflünüyor ve etrafta da çok fazla bilgi dolafl›yor. Mesela, “Ampullerinizi daha tasarruflu ampullerle de¤ifltirin, otomobillerinizi rölantide b›rakmay›n, buzdolaplar›n›z› s›cak yere koymay›n” gibi birtak›m enteresan önlemler dile getiriliyor.

Bunlar›n büyük bir k›sm› çok do¤ru. Mesela, biliyorsunuz, Avustralya, klasik fazla enerji tüketen ampulleri yasaklad›. Bu bireysel önlemlerin hepsini almak zorunday›z. Elektrik harcamam›z› azaltmak zorunday›z, otomobil yerine toplu ulafl›m› tercih etmek zorunday›z falan filan. Bunlar›n hepsi çok önemli. Ama bunlar›n hiçbiri bu kadar s›n›ra gelmifl, 10 y›l kalm›fl manzaray› durdurmaya yetmez. Bunu durduracak tek fley hükümetlerin alaca¤› önlemlerdir; yani tek çözüm noktas› politikac›d›r. Dolay›s›yla, “Bireysel olarak ben ne yapabilirim?” diye soruldu¤u zaman verdi¤im tek cevap flu oluyor: Evet, ampullerinizi falan de¤ifltirin;

ama onlar› yapmadan önce ya da onlarla birlikte mutlaka soka¤a ç›kmam›z gerek.

(11)

TEMS‹LC‹L‹KLER E⁄‹T‹M VE ÖRGÜTLENME KAMPI

fiubemiz taraf›ndan düzenlenen Temsilcilikler E¤itim ve Örgütlenme Kamp› 12-13 ocak 2007 tarihlerinde fiile’de Resort otelde yap›ld›.

fiubemiz taraf›ndan ilk kez düzenlenen bu etkinlik, Temsilcileri daha aktif duruma getirmek, Oda’yla aralar›ndaki ba¤lar› güçlendirmek ve temsilcilerin birbirlerini daha iyi tan›malar› amac›yla gerçeklefltirildi.

Ayr›ca, temsilcilerin aileleri ile birlikte etkinli¤e kat›lmalar› istendi ve bu türlü kat›l›m, temsilcilerin efl ve çocuklar›n›n da Harita ve Kadastro Mühendisleri Odas› ile ilgili bilgi edinmelerini ve de kendi aralar›nda yeni dostluklar oluflmas›n› da sa¤lad›.

Odam›z›n Genel Merkez yöneticilerinin de kat›larak destek verdikleri etkinlik, Prof. Dr. Nurflen MAZICI’NIN kat›ld›¤› söylefli ile bafllad›. Meslektafl›m›z ve ayn› zamanda bir siyaset bilimci olan Say›n MAZICI,

“mühendisler ve siyaset” konulu bir söylefli sundu. Emperyalizmin sömürüsü alt›ndaki ülkelerde ayd›nlar›n neden sol görüfllü olmalar› gerekti¤ini anlatt›. Ayn› gün ö¤leden sonra yap›lan oturumda, temsilcilerin fiubemizle iliflkilerindeki sorunlar tart›fl›ld›. Bu oturumun bafl›nda Genel Merkez yönetimince, Oda’m›z›

ve TMMOB’yi tan›tan bir sunum yap›ld›. Ayn› günün akflam› gerçekleflen yemek ve e¤lence, Odam›z bileflenlerini ve onlar›n ailelerini biraraya getirmesi aç›s›ndan çok önemliydi. Gece çok güzel yafland›, birlikte flark›lar söylendi, fliirler okundu.

fiubemizin düzenledi¤i fiile temsilciler kamp›na 19 temsilci, 4 temsilci yard›mc›s›, 5 iflyeri temsilcisi, Odam›z Denetleme Kurulu üyesi, TMMOB Yönetim Kurulu üyesi, fiube Yönetim Kurulu ve Genel Merkez Yönetim Kurulu ve aileleri olmak üzere toplam 70 kifli kat›ld›. Etkinlik s›ras›nda temsilcilerle yap›lan görüflmelerde, onlar›n etkinlikle ilgili görüflleri soruldu, bu konuda çok olumlay›c› yorumlara tan›k olundu.

Kamp, 14 Ocak Pazar sabah› kahvalt›n›n ard›ndan yap›lan toplu resim çekimiyle sona erdi.

Kat›l›mlar› için temsilci ve temsilci yard›mc›lar›

dostlar›m›za ve ailelerine, Genel Baflkan›m›z Ali Fahri Özten’e ve kat›lan di¤er Genel Merkez Yönetim Kurulu üyelerine, Denetleme Kurulu üyesi Oktay Gazio¤lu’na, Ankara fiube Baflkan› ‹lyas Osmana¤ao¤lu’na, TMMOB Yürütme Kurulu üyemiz Nail Güler’e teflekkür ediyoruz.

‹kincisinde buluflmak üzere Sevgiyle kal›n,

M.Süleyman BEK‹RO⁄LU fiube 2. Baflkan›

(12)

Siyasal Dönüflüm ve Mühendisler

Prof. Dr. NURfiEN MAZICI HKMO Temsilciler E¤itim ve Örgütlenme Kamp›, 12–13 Ocak fiile

Türk mühendislerinin ilk ortaya ç›k›fl›, ça¤dafllaflma sürecinin ilk evrelerindedir. Ancak, bu ç›k›fl, toplumu ça¤dafllaflt›rmaktan öte, Orduyu ça¤dafllaflt›rma gere¤i olarak, 18. Yüzy›lda Askeri Mühendislik Okulunun kurulmas›yla somutlaflm›fl, 1830’larda bu alanda daha belirgin at›l›mlar gerçekleflmifltir. Yani mühendislik denildi¤inde, Bat›’da akla sanayileflme süreci gelmekle birlikte, Türk mühendislerinin varl›klar› benzeri bir sürece ba¤l› olmam›flt›r. Henüz sanayileflmenin olmad›¤› Osmanl› ‹mparatorlu¤unda mühendislerin var olufl nedenleri, korunmas› gereken devletin temel organ› Ordunun ça¤dafllaflmas›na kat›l›md›r.

Ne var ki, Cumhuriyetin ilan edilmesiyle birlikte, toplumsal bir hedef olarak benimsenen milli ekonomi kurma iste¤i, 1930’larda devletçi bir ekonomi politikas› saptanmas›, mühendislerin ilk kez yönetici konumuna gelmesini sa¤lam›flt›r. Böylece, 1934’te, Birinci Befl Y›ll›k Kalk›nma Plan› çerçevesinde, ithal ikameci ekonomi politikas›yla, hammaddelerden tüketim maddelerinin üretilme sürecinde aç›lan fabrikalarda istihdam edilmek üzere al›nan mühendisler ülke ekonomisini yönlendirme ve yönetme misyonunu üstlenirler.

‹kinci Dünya Savafl› sonras›, devletçilik politikas›n› aflamal› olarak terk eden ve Bat›l› ülkelerle siyasal ittifak›n›

yo¤unlaflt›ran Türkiye'de, teknik becerileri artan mühendislerin, 1950’lere gelindi¤inde, dünya ekonomisine aç›lma, uluslararas› sermaye ve bireysel giriflimlerin özendirilmesiyle; yani kapitalistlefltikçe, siyasi alandaki parlakl›klar›

söner. Dolay›s›yla, izlenen politikaya koflut olarak özel iflletmelerini kuran Türk mühendisleri yeni dönemde de baflar›l› olurlar. Sermaye birikimi olmayan di¤er mühendisler de özel flirketlerde, devletten edindikleri deneyimi kullanarak, onlar›n hesab›na çal›fl›rlar.

Bu ba¤lamda, 1977’de yap›lan bir araflt›rmaya göre, TMMOB’nin üyelerinin yüzde 16,2’si özel sektörde, yüzde 63,1’i kamu sektöründe çal›fl›r, yüzde 20,7’si de özel iflletme patronu olurlar. 1960-70’lerde yüksek teknik e¤itime yap›lan özel ve devlet yat›r›m› 337 milyon TL iken, di¤er tüm alanlar için 234,5 milyon TL düzeyinde kalmas›, dönemin politikalar›n›n mühendislik alan›na verdi¤i önemi göstermesi aç›s›ndan anlaml›d›r. Böylece, 1960’ta 15 bin 500 olan Türk mühendisi say›s› 1970’te 49 bin 900’e ulafl›r.

K›sacas›, mühendislerin bir mesleki tabaka olarak ortaya ç›k›fl› devlet eliyle oldu¤u için, devletin ekonomik varl›¤›na ba¤›ml› olarak geliflen, böylece memurlaflan; ancak, 1950’lerde izlenen ekonomi politikalar› sonucu k›smi olarak devletten özerkleflen bir sürece girer. 1961 Anayasas›n›n getirdi¤i özgürlükler çerçevesinde mesleki örgütlenmeye giden mühendisler, 1970’lerde kendini tarihsel geliflmede toplumu kalk›nd›rman›n motoru olarak alg›layarak, ortaya ç›kan sol hareketin etkisine girerler, hatta bu hareketlere öncülük ederler. Bu yüzden, o y›llar›n ODTÜ, ‹TÜ gibi, a¤›rl›kl› olarak mühendis yetifltiren üniversitelerin sol hareketin kalesi haline gelmesi rastlant› de¤ildir. Art›k mesleksel taleplere ek olarak, politik ve toplumsal sistemin de¤ifltirilmesini de talep ederler. Böylece, ald›klar›

ö¤renim sonucu, analitik düflünen, neden-sonuç iliflkilerini büyük bir ustal›kla kuran ve sentezleme, konsantrasyon ve alg›lama yetenekleri yüksek olan mühendisler, mesleki sorunlar›n› toplumun genel sorunlar›ndan soyutlamazlar.

Dolay›s›yla, toplumun merkezi sorunlar›yla ilgilenme bilinç ve iradesiyle yürüttükleri hareketler “Toplumsal hareket” olarak nitelenmelidir. 1970’lerin mühendisleri kendilerini, öncülleri gibi, ülkeyi ilerleten, ayd›nlanm›fl, bilinçli unsurlar olarak görmezler. Tam tersine, Türkiye'nin 200 y›ld›r ya¤malanmas›n›n, yerli kapitalist s›n›flar taraf›ndan buyur edilen emperyalizmin muhalifleri olarak ortaya ç›karlar. Böylece, 1954 y›l›nda kurulan TMMOB, bir demokratik kitle örgütü olarak de¤erlendirilir. Nitekim 1970’lerin ortas›ndan itibaren, haftal›k Birlik gazetesi ve TMMOB’nin y›ll›k faaliyet raporlar›, Türk mühendislerinin savafl›m›n›n anti-emperyalist, anti-faflist oldu¤unu göstermektedir.

Ba¤›ms›zl›k için savafl›m›n, iflçi s›n›f› için yürütülen bir savafl›mla örtüfltü¤ü saptanmaktad›r. Öyle ki, mühendislere göre, halk›n ç›karlar›n› savunan iflçilere faflistlerin silahl› sald›r›lar› engellenmelidir. Böylece, 1970’lerin Türk mühendislerinin, halk›n ve iflçi s›n›f›n›n kurtar›lmas›yla kendilerinin kurtar›lmas›n›n eflanlaml› oldu¤u bilincini tafl›d›klar› söylenebilir.

Bu ba¤lamda, bu bilinci uygulamaya dönüfltürmenin yöntemi olarak da, genifl çapta solcu iflçi sendikas›, D‹SK’in eylemlerine destek vermek, hatta içinde yer almak benimsenmifltir. Dahas›, birçok iflyerinde, her türlü antidemokratik bask›ya ve iflçi-memur ayr›m›na karfl›, mühendisler, sendikalaflma ve iflletmelerde toplusözleflme haklar› elde etmek amac›yla 19 Eylül 1979’da bir günlük greve gitmifllerdir.

Mühendislerin sol e¤ilimleri Cumhuriyetle birlikte sürekli bir art›fl gösterecektir. Örne¤in, 1930–1950 aras› kapitalist s›n›f çeliflkisi bulundu¤una inanan mühendislerin oran› yüzde 9 iken, 1971-75’te bu oran yüzde 40,1’e yükselecektir. Ancak, 1980’ler bafl›nda Polonya’da bafllayan iflçi hareketiyle Do¤u Blokunun çözülmeye bafllamas›, süper güçler aras›ndaki rekabeti kazanm›fl gibi görünen Bat› Blokunun ideolojisi olan kapitalizme zafer 盤l›klar›

att›rmaya bafllam›flt›r. Bu ideolojinin 1980’lerdeki evrimi diyebilece¤imiz serbest piyasa ekonomisi kanal›yla,

(13)

küreselleflme ad› alt›nda bafllat›lan ve sanki yeni bir kavramm›fl gibi kitlelere özendirilen emperyalist model, Türkiye'de 24 Ocak 1980 Kararlar›yla topluma sunulmufltur. Örgütlenme, grev, toplant› düzenleme ve ifade özgürlü¤ü gibi tüm demokratik haklar›n kald›r›lmas›yla birlikte, bu kararlar›n uygulanmas› ancak otoriter bir rejimle mümkündür.

Dolay›s›yla, 12 Eylül 1980’de gerçekleflen askeri darbe, görünürde modernlefltirici, Kemalist çizgide bir izlenim vermeye çal›flm›fl olsa da, mühendisleri yak›ndan ilgilendiren birbirine ba¤l› iki amac› vard›r; bir, merkezi olandan radikal olana de¤in genifl bir yelpazeyi içine alan sol hareketin etkinlik alan›n› ortadan kald›rmak; iki, bunu yaparken de, sol ideolojinin yok ediliflinin yaratt›¤› bofllu¤u, sanki bir seçenekmifl gibi, ‹slâmc› hareketle doldurarak, kamuoyunun dikkatini, fani olarak nitelenen bu dünyadan çok, kal›c› olarak nitelenen uhrevi dünyaya çekmektir.

Ne var ki ve ne yaz›k ki, bu kararlar, askeri rejimin Baflbakan Yard›mc›l›¤› görevine getirilen ›l›ml› ‹slâmc› ya da bir baflka deyimle, entelektüel birikimi olmayan bir mühendis eliyle uygulamaya geçirilir. Yaln›z, burada üzerinde durmak istedi¤im iki zarf var. Cümlenin bafl›nda yer alan “Ne var ki” zarf›, mühendislerin neden-sonuç iliflkileri çerçevesinde, analitik düflünerek, devasa toplumsal sorunlar› çözebilme yetene¤ine sahip olmalar›na olumlu bir göndermedir. “Ne yaz›k ki” zarf› ise, devasa sorunlar› çözerken kullan›lan yanl›fl parametrelerle, bir toplumun nas›l yozlaflaca¤›, bozulaca¤›, onun altüst oluflu sonuçlar›na götüren olumsuz bir göndermedir. ‹flte bu nedenlerle, ayn› mühendisin, sözde demokrasiye geçildi¤i 1983 y›l›nda Baflbakan olufluyla, “Benim memurum iflini bilir”

sözleriyle, rüflvet gibi yüz k›zart›c› bir eylemi, “Anayasay› bir kez de bir ihlal etsek ne olur?” sözleriyle de hukuk devletini hiçe say›p, mafya taktiklerinin meflrulaflmas› sürecini bafllatarak, sol ideolojinin duyarl›l›kla sahiplendi¤i ahlaki de¤erler erozyona u¤rat›lm›flt›r.

Böylece, ‹kinci Meflrutiyetle bafllayan, Cumhuriyetin ilan›yla h›z kazanan demokratikleflme süreci, 1980’lerden itibaren irtifa kaybederek, 21. Yüzy›la girilmifltir. “Toplumsal bilinçlenmenin önüne, altyap›s› olmayan bireyselleflme önerisi, kentleflmenin yerine kentlileflme, gelece¤e yönelik ulusal kayg›lar›n yerine günübirlik kiflisel doyumun yükselen de¤erler olarak topluma sunuldu¤u bu çeyrek yüzy›ll›k dönemde mühendisler ne yapm›fllard›r?” sorusunu yan›tlamak gerekiyor. Büyük ço¤unlu¤un, sol hareketin hem kuramc›s›, hem de eylem eylemcisi olan mühendisler, toplumsalc› ideolojinin bu çöküflünden kendini sorumlu tutarak, deyim yerindeyse, harakiri yapm›fl ve kendi kabu¤una çekilmifltir.

Dünya genel konjonktüründen tüm Türk sol hareketini bir bak›ma soyutlayan bu kitle, bu geri dönüfl içinde, yaln›z günlük gereksinimini giderecek bir biçimde yaflam›n› sürdürmektedir. ‹yimser bir yorumla, bir k›s›m mühendis de bu dönemi yeni bir modernleflme aflamas›, kendini de liberal ve bu modernleflmenin yeni rasyonel tafl›y›c›s› olarak tan›mlam›flt›r.

Kapitalizmin, küreselleflme ad› alt›nda yeni sald›r› ve azgeliflmifl ülkeleri sömürme politikas› karfl›s›nda güdük kalan bu yeni modenlefltirmeci liberal tan›mlamay› yapan mühendislerin çabas›, t›pk› sisteme küserek kabu¤una çekilen eski solcu mühendisler gibi, kiflisel düzeyde kalm›flt›r. Birço¤u, hukuk devletinin zay›flat›lmas›yla yerine kanun devletinin getirilmesi sonucu âdeta bir kapkaç düzenine dönüflen serbest piyasa ekonomisi içinde bir hayli haks›z kazanç elde etmifllerdir.

Bu süreçle, “Hortumlama” olarak ekonomi literatürümüze giren ve kamu kaynaklar›n›n kiflisel ç›karlar do¤rultusunda kullan›m›n› âdeta meflrulaflt›ran bu sistemde, kamuoyunun dikkatleri ya ‹slâm popülizmine ya da militan laikli¤e çekilerek, politikalar oluflturulmufltur.

Yine de bu yozlaflm›fl, kokuflmufl ortamda umut veren iki geliflmeden söz edilebilir. Birincisi, geçti¤imiz y›lkine benim de kat›ld›¤›m TMMOB seçimlerini, sol söylemi a¤›r basan listenin büyük bir farkla kazanmas›d›r. Bu demektir ki, eylemsel alan› daralt›lm›fl olmas›na karfl›n, söylemsel olarak mühendislerin hâlâ toplumsal kayg›lar tafl›yor olmalar›d›r ve bu kayg› kayda de¤erdir. ‹kincisi de, küreselleflme kavram›n› ve onun ekonomik aya¤›n› teflkil eden serbest piyasa ekonomisini art›k Fransa, Hollanda, hatta Amerika'da bile küçük bir muhalif kesimin sorgulamaya bafllamas› sonucu, ulus-devletine geri dönmek ya da onu korumak çabalar›n›n ortaya ç›kmas›d›r.

Bu ba¤lamda, “Ne yapmak gerekir?” sorular›n› yan›tlayarak konuflmam› bitirmek istiyorum. Paylafl›r m›s›n›z, bilmiyorum, ama flu tespiti yapt›m: Mondros Ateflkes Antlaflmas› sonras› Mustafa Kemal Pafla’y› kayg›land›ran, ne ülkenin dört bir yan›n›n emperyalistlerce iflgal edilmiflli¤i, ne de eldeki mevcut cephane ve asker yetersizli¤idir.

Onun tek kayg›s›, halk›n moral çöküntüsüdür. ‹flte, Mustafa Kemal’i Atatürk yapan as›l ö¤e, halk› bu y›lg›nl›ktan kurtar›p harekete geçirme üstün yetene¤iyle oluflan liderli¤inde sakl›d›r. Bu ba¤lamda, mühendislerin ilk yapmas›

gereken, karamsarl›ktan, afl›r› özelefltiriden kurtulup, toplumu ça¤a entegre etmenin temel dinami¤i olarak tekrar kendisini alg›lamas›d›r.

‹ki, temel dinamik olman›n eksenini kurumsallaflma oluflturur. Mühendishane-i Bahri Hümayunun 1773’te, Mühendishane-i Berri Hümayunun da 1795’te kuruldu¤u, 1909’da da sivil ö¤rencilerin al›nd›¤› Mühendis Mektebi

(14)

Âlinin toplumu modernlefltirmek amac›yla aç›ld›¤› göz önüne al›n›rsa, mühendisli¤in Türkiye'de ne denli bir kurumsallaflmaya sahip oldu¤u ve buna ba¤l› olarak da 5–10 y›ll›k ara rejimlerin bu kurumsallaflmay› y›kamayaca¤›

anlafl›l›r. Buna baflka örnekler de verebiliriz. Mesela, Mektebi T›bbiye de çok önemlidir. Bunlar Jön Türk hareketinde de yer al›rlar. Askeri okuldur da bunlar. Onlar›n da kurumsallaflmas› önemlidir. Dikkat ederseniz, Türkiye'de rejime karfl› oluflan tehditlere en büyük tepki yine Tabip Odalar›ndan gelir. Bir baflka kurumsallaflma örne¤ini barolarda da verebiliriz. Barolarda da benzeri fleyler oluyor. Bu da kurumsallaflmayla ilgili. Kurumsallaflman›n önemini hiç göz ard› etmememiz gerekiyor.

Bir baflka önemli tespitim de fludur: Geliflmekte olan ülke ayd›n› solcu olur. Bu saptamadan hareketle, sol ayd›n düflünceyi iktidara tafl›mak için, sosyal demokrat partilere destek vermek gerekir. Ne var ki, baflta CHP olmak üzere, Türkiye'nin hemen hemen tüm sosyal demokrat partilerinin merkez karar alma kurullar›nda mühendis say›s› yok denilecek kadar azd›r. Toplum yönetimi, yaln›zca toplumbilimcilere b›rak›lamayacak kadar ciddi bir ifltir. Mühendislerin kuraca¤› altyap›s› olmayan bir toplumda ne felsefe, ne sanat, ne edebiyat, ne de hukuk devleti geliflir. Bu noktadan hareketle, solcu mühendisleri karar alma mekanizmalar›na tafl›yarak, popülist politikalardan ar›nm›fl rasyonel süreç tekrar bafllat›lmal›d›r. Bunu özellikle bizim mühendislik alan›m›zla ilgili bir örnekle destekleyip, sözlerimi bitiriyorum.

Türkiye'de bugün ekonomik sorunlar›n bu kadar artmas›n›n temel nedeni, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin mülkiyet sorununun çözememifl olmas›ndan kaynaklan›r. Bu da nedir? Bildi¤iniz üzere, harita mühendisli¤ine ö¤renciler ilk kez 1949 y›l›nda al›nd›. 1949 y›l›, siyasal aç›dan bak›ld›¤›nda da, çok partili demokrasiye geçme süreciydi ki, çok erken geçilmifltir. Bence, 1946 çok erkendir. Cumhuriyetin 20’lerde ve 30’larda yapt›¤› temel yanl›fllardan bir tanesi, rejimi kurduktan sonra bu mülkiyet sorununu çözememesidir. Örne¤in, tapulu mal fazla de¤ildir. Biliyorsunuz, Osmanl› sisteminde t›mar sistemi vard›; yani mülkiyetin yüzde 90’› devlete aitti. Cumhuriyet kuruldu¤unda - Atatürk'e yap›lacak en büyük elefltiri odur- h›zl› bir biçimde toprak reformu yap›p, bunlar› sa¤lamas› gerekirdi.

Ama dedi¤im gibi, bu, bizim mühendisli¤imizin -mühendislik flovenizmi yapm›yorum- geç kurulmas›ndan kaynaklan›r. Türkiye'de mülkiyet sorununu çözemedi¤iniz sürece de ekonomik sorunlar› çözemezsiniz.

SALONDAN- Mühendislerin ülke yönetimine katk›s›, arzulad›¤›m›z bir süreç. Ama Baflbakanl›k yapan, Cumhurbaflkanl›¤› yapan rahmetli Turgut Özal...

Prof. Dr. NURfiEN MAZICI- Verdi¤im örnek oydu zaten. Ama orada bir ayraç koydum; yani sadece mühendis olmak yetmiyor, bir de donan›ml› mühendis olacaks›n›z. Yani Türk-‹slâm sentezi gibi, ak›l almayacak bir kavram ç›kar›ld›

o tarihte. Toplumbilimcilerden Hegel vard›r; “Tez, antitez, sentez” der. Bir fleyin sentez olmas› için, iki fleyin antitezi olmas› laz›m. Yani ‹slamiyet, Türklü¤ün antitezi de¤ildir ki, sentezi de olsun. O dönemde böyle bir ideolojiyle, 12 Eylülle solun üstünden, CHP’den, merkez soldan radikal sola, Marksist sola kadar üstünden buldozerle birkaç kez geçtikleri için, yoksul kitleleri sistemin içinde tutup, bir de onlar› itaatkâr yapmak için uydurulmufl bir ideolojiydi bu. Bunun için de özellikle kimler seçildi; Nakflibendi tarikat›ndan olan Özal seçildi.

Sizin çok iyi bir birikiminiz olmazsa, Marksist literatüre hâkim olmazsan›z, çok iyi edebiyat bilmezseniz, sanattan anlamazsan›z, tek bafl›na mühendis olmak yetmiyor. ‹zin verirseniz, bir an›m› anlatay›m. Ö¤rencili¤imde, ‹stanbul'da troleybüsler vard›. Bir gün, Tophane’den Taksim’e do¤ru ç›k›yoruz. ‹ki tane ö¤renci üniversite s›nav›na gitmifller, s›navlar›n›n kötü geçti¤inden söz ediyorlar. Bir tanesi ‹stanbul'u daha iyi bildi¤i için, öbürüne anlat›yor. “Buras›

Tophane, buras› Dolmabahçe Saray›” derken, yokufltan Taksim’e do¤ru dönüp Gümüflsuyu’na gelirken, “Buras›

Mithatpafla Stadyumu” dedi. Tam döndük, Gümüflsuyu görününce, “Buras› odun deposu” dedi. Ya mühendisli¤i kazanamad›, hasedinden dedi ya da onun gözünde mühendislerin kültürlü, entelektüel insanlar olmad›¤›na bir gönderme yap›yordu. Bu, beni çok etkilemiflti. O yüzden, ben mühendislik okurken, 6 ay ara verip, Marksist literatürü filan tarad›m. O yüzden, mühendislik önemlidir, ama odun olmamak kofluluyla önemlidir.

Özal, “Türkiye'de gerçekten birtak›m fleyler yapt›” diye, “Çok önemli fleyler yapt›” diye, sa¤ kesim taraf›ndan seviliyor; ama

“Anayasay› bir kez de biz delsek ne olur?” diyen bir insan›n, toplumbilimi konusunda hiçbir donan›m› olmayan bir Baflbakan›n Anayasay› bir kez delmesinin, o ülkeyi mafyalaflmaya götürece¤ini bilmesi gerekir. Okumad›¤› için o adam öyle yapt›.

Tamam, ekonomik olarak Türkiye'ye yeni modeller filan getirdi ki, o modele de kat›lm›yorum. Yani sadece Özal de¤il; dikkat ederseniz, Türkiye'ye üç tane mühendisin baflbakan ya da parti baflkan› olarak gelmesi de rastlant›

de¤il. Demirel, Erbakan ve Özal geliyor.

Biz, kendimizi küçümseme de¤il, birazc›k da kendimize güvenip böbürlenmemiz gerekiyor. Mühendislik fakültesi bitirmek için, üstün zekâl› olmak gerekiyor; yani IQ’nuzun 110’un üstünde olmas› gerekiyor. Yetene¤iniz varsa, bir edebiyat fakültesini, sanat bölümlerini bitirebilirsiniz; ama mühendislik yüksek IQ gerektiriyor. Buray›

bitirdiyseniz, bir kere, IQ’nuz yüksek demektir. IQ’nun yüksekli¤i de, konsantrasyon, alg›lama, sentezleme, analiz yapma konusunda baflar›l› olmak demektir. Bu özellik Özal’da da, Demirel’de de, Erbakan’da da var; ama bunlar›n birikimi yok. Birike birike, 80 yafl›na gele gele, flu an Demirel biraz biriktirdi; yani demokrasinin ne oldu¤unu yeni yeni Demirel anlamaya bafll›yor.

(15)

Sosyal demokratlara bakt›¤›n›zda, entelektüel birikimi fazlad›r, flairdir, filozoftur ço¤u. Ecevit flair Baflbakand›r, Deniz Baykal hukukçudur, hep böyle estetik yanlar› vard›r; fakat bunlar da analitik düflünemezler. Sosyal demokratlarla sohbet etmeye bafllay›n; M›s›r’daki piramitlerden söz ederken, birden concorde uçaklar›ndan söz etmeye bafllarlar. Yani mühendislik ö¤renimi, insan›n neden-sonuç iliflkisi içerisinde bir fleyi çözmesini sa¤lar. Hem mühendis olup, hem de entelektüel olursan›z ancak yapabilirsiniz bunu.

SALONDAN- Mühendislerin hangi s›n›ftan yana oldu¤u önemli; ezilen s›n›ftan yanad›r, sermayeden yanad›r ya da emekten yanad›r. Özal, Demirel ve Erbakan, sermayeden yanayd›lar.

Prof. Dr. NURfiEN MAZICI- Ama “Azgeliflmifl ülke ayd›n› solcu olur” diye bir girifl yapt›m. O, sizin bir romantik seçiminiz de¤il; acze düflmüfl bir ülkenin kalk›nmas› için, solcu olmak zorunludur. Azgeliflmifl ülke ayd›n› hem milliyetçi olur, hem de solcu olur. Siz, bunu Bat› Avrupa literatüründe çok kolay aç›klayamazs›n›z. Çünkü orada s›n›f çeliflkisini ortaya koyan burjuva s›n›f› yapm›flt›r. Ama azgeliflmifl ülkelerde köylü s›n›f çok fazla oldu¤u için, kentli s›n›f›n ulus-devlet kurmak için, asgari düzeyde, yurtsever anlam›nda ulusalc› olmas› ve bir ülkenin sorunlar›n›n çözülebilmesi için -sa¤l›k, e¤itim, hukuk, bunlar somut sorunlard›r- plan, proje gelifltirmesi gerekir.

Plan denilince de zaten akl›m›za sol literatür gelir.

Tersinden düflünürsek, belki biraz daha anlaml› olur. Serbest piyasa ekonomisi, kapitalizmin kurumsallaflt›¤› Bat›

Avrupa'da ve Kuzey Amerika'da bile çok iyi kontrol edemiyor, çok çabuk raydan ç›k›yor. Azgeliflmifl ülkede serbest piyasa ekonomisi bir anda kapkaça dönüflüyor.

Benim doktora tezimin konusu askeri darbelerdi. Gerek Menderes olsun, gerek Celal Bayar olsun, devlet kayna¤›ndan bir kurufl yememifllerdir; ama çevresindeki ihaleyi alanlar yemifltir, bunlar› da kontrol edememifllerdir.

Siz, hukuk devletinizi oturtmadan, mülkiyet sorununuzu çözmeden, çok partili rejime geçerseniz, onu kontrol edemezsiniz. Ben, solculu¤a karfl› bir özel tercihim oldu¤u için demiyorum, zorunludur bu. Bunu oturttuktan sonra ancak onun üzerine serbest piyasay› getirebilirsiniz.

Kald› ki, serbest piyasa ve küreselleflme zaten çok abuk sabuk bir fley. Bir kere, 15. Yüzy›lda ilk küreselleflme kefliflerle bafllam›flt›r. Mesela, yak›n geçmiflte Hitler, küreselleflmenin iyi bir önderi olarak görünür. Onun karikatürleri de vard›r; bir küre, etraf›nda Hitler, onu böyle döndürmektedir. Küreselleflme yeni bir kavram de¤il.

Bu serbest piyasa ekonomisi dedi¤imiz, paras› çok olan bir ülkenin baflkalar›n› doland›rmas›na dayal› bir sisteme dönüfltü ve Amerika bunun öncüsüydü. Amerika bile, “Biz ne yap›yoruz? Bu flekilde, bu tekeller tröstlere dönüflecek, sistem mahvolacak” demeye bafllad›. “Ulus-devletin modas› geçti, tarihin sonu geldi” denildi. Avrupa Birli¤i sürecinde, Hollanda ve Fransa, “Biz, bu kadar da h›zl› gitmiyoruz. Fransa Frans›zlar›nd›r. Anayasam›zdan vazgeçip de, Brüksel’den direktif alamay›z” dediler, de¤il mi? Biz, bunu Türkiye'de söyledi¤imizde, “Ulus-devlet” dedi¤imizde, o ikinci Cumhuriyetçiler ve sözüm ona küreselleflme yandafllar› “Dinozor” diyor, “Sevr paranoyas›na kap›lanlar”

diyor, “Geliflme düflman›, ça¤dafllaflma düflman›” diyor. Hay›r. Bir kere, uluslaflmadan uluslararas›laflamazs›n›z.

Biz, daha o süreci tamamlayamam›fl›z. Bu, bence, 1946’da da kald›. Ondan sonra sistem ray›ndan ç›kt›.

O bak›mdan, siz hofllanmasan›z da, sol bir ideoloji size yatk›n gelmese de, bu, azgeliflmifl ülke ayd›n›n›n zorunlu tercihidir. Mesela, Yunanistan’da da solcular daha ulusalc›d›r. Portekiz’de de öyleydi, ‹spanya’da da öyleydi. Yani Akdeniz ülkeleri Bat› Avrupa ülkelerinden daha geri oldu¤u için, bunlar da hem ulusalc›, hem solcuydu. Ancak, bu ülkeler matematiksel kafaya sahip olarak Bat› Avrupa'n›n düzeyine s›çrayabildi. Daha sonra tercihinizi de de¤ifltirebilirsiniz; yani daha özgürlükçü, daha liberal de bakabilirsiniz.

MEHMET AL‹ CANDAfi- Geliflmiflli¤i, altyap›yla bafllayan bu geliflmiflli¤i ülke geneline mi yayaca¤›z? Bu sorular›n yan›tlanmas› gerekiyor.

Prof. Dr. NURfiEN MAZICI- Kalk›p da, “Atatürk fluydu, Atatürk buydu, Yahudi kökenliydi” filan gibi densiz tart›flmalar yapmaktansa, Atatürk nerede hata yapt›, ona bakmak laz›m. Yanl›fl olan neresi, biliyor musunuz? Siz, Osmanl›'dan ç›kt›¤›n›zda, Düyunu Umumiye denilen o borcu alm›fls›n›z. Günümüz rayiç bedeliyle Türkiye'ye düflen miktar 4 milyar dolar. 1920’ler Türkiye’si 9 milyard› da, Lozan’da pazarl›k yapt›lar, 4’e düfltü. Anadolu'da 13 milyon insan var, okuma-yazma oran› yüzde 4’lerde, o da eski yaz›. Yeni bafltan bafllarsan›z, okuma-yazma oran› s›f›r demektir.

Ki, o tarihlerde ‹smet Pafla bile yeni ö¤reniyor. Bu borcunuz da var, 11 y›ll›k da savafl ekonomisinden ç›km›fls›n›z.

Burada ne yapman›z gerekiyor? Biz, Türkiye'nin en baflar›l› dönemi olarak 1920’lerde 30’lar› görürüz, de¤il mi?

Niye hâlâ Onuncu Y›l Marfl›’n› söylüyoruz, baflka marfl ç›karam›yorlar; çünkü bir tek o dönemde adam gibi bir fley yap›lm›fl, o coflkuyla da güzel bir marfl ç›km›fl. fiimdi ç›kard›¤›n›z cenaze marfl› gibi ç›k›yor; çünkü bir fley üretemiyorsunuz. Mesela, 50. Y›l Marfl› akl›n›z da m›; yok. Çünkü 50. y›lda, 1973’te Türkiye'de hiçbir fley yap›lmad›¤›

gibi, anarflik bir ortam vard›.

Türkiye, neden 20’lerde ve 30’larda baflar›l›? Bir kere, Lozan Antlaflmas›nda, Bat› modeli izlenece¤i garanti alt›na al›n›yor. Tart›flmay› bafllat›rken, bizim kapitalist model benimsememiz do¤ru muydu, yanl›fl m›yd›, önce buradan bafllamam›z gerekiyor. “Yanl›fl” denilirse, “O zaman, Atatürk'ün sundu¤u model yanl›flt›” diye oradan bafllamam›z

(16)

laz›m. Bana kal›rsa, biraz o. Siz, demin dedi¤im koflullarda ç›karsan›z, sizi sosyalizm paklar. O yüzden, zaten sizin Misak-› Milli’yi kurtarman›za Sovyetler Birli¤inin büyük katk›s› olmufl. O zaman, 20’lerde ve 30’lardaki baflar›n›z›n temel nedeni de Sovyetlerden gelen dan›flmanlar ve Sovyet yard›mlar›. Birinci Befl Y›ll›k Kalk›nman›n, ‹kinci Befl Y›ll›k Kalk›nman›n planlar›n› kim yap›yor; Sovyetlerden gelen uzmanlar. Seydiflehir’i kim kuruyor; Sovyetlerden gelen uzmanlar kuruyor. O planlara göre, buray› düzgün götürüyorsunuz.

Tam o aflamadayken, topra¤›n yüzde 95’i hâlâ devlete ait, halk›n da yüzde 80’i köylü. Güneydo¤u ve Do¤u Anadolu'da a¤›rl›kl› olan bu feodal sistemi çözebilmeniz için, toprak reformunu yapmak durumundas›n›z. Sadece 2 milyon hektar da¤›t›yorlar, bir de köylünün üzerindeki aflar vergisi kald›r›l›yor; ama a¤alar›n ç›karlar›na dokunam›yor.

Biz, “‹kinci Dünya Savafl›na girmedik. O yüzden de ‹smet Pafla’ya büyük minnet duyuyoruz” diyoruz. Do¤rudur.

Ama savafla girmemifl olmam›za ra¤men, savafl dönemi izlenen ekonomik politikas› çok kötüdür. Bütün ülkeler dibe vururken, ondan çok iyi yararlanan bir model ç›kar›lamam›flt›r. Böyle bir model ç›karamad›¤›n›z için, savafl bitiminde, Bat›l› ülkeler Türkiye'yi Birleflmifl Milletlere almak istemiyor, “Varl›k vergisini Nazi yöntemleriyle toplad›n›z” diye çok elefltiri geliyor. O zaman, Stalin, “Kars Ardahan’› iflgal edelim” diyor. Böyle bir ortamda, ‹smet Pafla, Rusya tekrar sald›rmas›n diye - çünkü Osmanl›'n›n son 200 y›l› hep Rus sald›r›lar›yla geçmifltir- âdeta yalvararak, gidip Birleflmifl Milletlere üye olmufltur. Yani Milletler Cemiyetine davet edildi¤i halde, Atatürk zorla gitmifltir; ama ‹nönü, Birleflmifl Milletlere yalvararak, yamanm›flt›r oraya. Amerika, size bunun bedelini ödetir!

Yalvararak girdiyseniz, Kore’ye asker gönderirsiniz. O asker gönderdi¤iniz ve kurtard›¤›n›z Kore’de flimdi kifli bafl›na düflen ulusal gelir 15 bin dolar, siz hâlâ 5 bin dolar gibi fliflirme rakamlardan söz ediyorsunuz. Ben, 5 bin dolar oldu¤unu da sanm›yorum. Kurtard›¤›n›z yerler bile sizin önünüze geçmifl. Arkas›ndan, NATO’ya girersiniz.

Kalkar, 1920’lerde ve 30’larda size yard›m etmifl Rusya’ya karfl› Amerikan füzelerini dikersiniz Karadeniz’de, ondan sonra da hiçbir itibar›n›z da kalmaz. Yani 45’te çok partili rejime geçiflimiz hatayd›. Bu rejime de istekle geçilmifl de¤ildir; Amerika, “Çok partili rejime geçeceksen, seni buraya al›r›m” demifltir ve o çok övündü¤ümüz,

“Demir a¤lar›n da projesini b›rakacaks›n, karayolu yapacaks›n” demifltir ki, Bat› patentli üretilen otobüsler girsin ya da kara tafl›tlar› girsin diye.

‹kincisi, 20’lerde ve 30’larda Türkiye'de o e¤itimi h›zla artt›ran köy enstitülerinin kapat›lmas›n› istemifltir. Bunlar hep Amerika'n›n talepleridir. “Halk odalar›n› kapatacaks›n›z” denildi ve halk odalar› da gitti. Sevr plan›nda, ‹ç Anadolu bize b›rak›l›r ya, di¤erleri hep da¤›t›l›r. O, 80 y›l önce, onlar›n içinde ukde olarak kalm›flt›r.

Daha sonralar›, 45’ten sonra Amerika'n›n yapt›¤› planlar var. Kafkas ve Ortado¤u petrollerine ulaflman›n tek geçifli Türkiye'dir. Türkiye'de bunu elde etmenin yöntemi nedir; Türkiye'nin ulus-devlet olma sürecini bir flekilde baltalamak. Bunu baltalayan en iyi hareket de ‹slâmc› harekettir. ‹slâmc› hareket ne zaman bafllam›flt›r, biliyor musunuz; 1940’lar›n sonunda, 50’lerin bafl›nda bafllam›flt›r. Bar›fl Gönüllüleri 50’lerde ilk kez geliyor ve ard›ndan da o Nurcu hareket, Milli Türk Talebe Birli¤i ad› alt›nda, Komünizmle Mücadele Derne¤i ad› alt›nda onlar yetiflti.

Onlarla 80’e geldi¤inizde, altyap›s› haz›rlanm›fl, Amerikan destekli, “Türk-‹slâm sentezi” denilen abuk bir fley ortaya ç›kt›. Bir yandan da ülkenin gerçek sorunlar›n›, somut sorunlar›n› düflünen mühendisler baflta olmak üzere, ayd›nlar› da sürekli ezildi, tepelerinden hep buldozer geçti. fiu an gelinen nokta da bu. Kalk›p da, ‹slâm entelektüeli olabilirsiniz. Mehmet fievki diye birisi var; bu, gerçek bir entelektüeldir, kentlidir. Refah Partisinin, fliir yazan bir bakan› vard›, Meclis Baflkanl›¤› da yapt›, Hatipo¤lu, o bir ‹slâm entelektüelidir; ama bunlar ayd›n de¤ildir. Ayd›n olan insan ‹slâm ayd›n› olamaz. Yani Müslüman, inançl› bir ayd›n olabilirsiniz; ama ‹slâmc› ayd›n olamazs›n›z.

Herhangi bir etnisiteye, herhangi bir mezhebe dayal› bir ideoloji gelifltiren insan ayd›n olamaz. Ayd›nl›k, toplumsal kayg›lar tafl›yarak olunur ve burada mezhepleri, etnisiteyi, bunlar›n tümünü afl›p, tüm ulusa eflit miktarda, eflit mesafede bakarak olunur. Bunu da ancak sol ideolojiyle bulabiliyoruz. Türkiye'de o ‹slâmc› harekete karfl›, bir süre sonra kalk›p da Özal’›n getirilmesi süreci, Nurcular ve ard›ndan Nakflibendi tarikatlar›, bu tarikatlar›n örgütlenmesi süreciyle, bir de Sovyetlerin y›k›l›p da yoksullara bir alternatif ideoloji sunan sosyalizmin ortadan kalkmas›yla birlikte, “‹flte buyurun, ‹slâmiyet” denildi. ‹slâmiyet’te, “Komflun açken, sen uyuma” gibi fleyler vard›r.

“Bak, bu da sosyalizme benziyor; bununla idare et. Kardeflim, bu dünya geçicidir; sen, öbür dünyan› yap” gibi, insanlar› bununla oyalayacaklar›n› düflünüyorlar. Oysa, ‹slâmiyet, di¤er dinlere bak›ld›¤›nda, çok daha dünyevi ihtiraslar› olan bir din. Hazreti Muhammet’e bak›n, dinin peygamberi; adam, di¤er peygamberler gibi, ‹sa ya da Musa gibi, çoban filan de¤il. Tüccar bu adam, 40 yafl›na kadar tüccarl›k yap›yor. Siz, bu adam›n ard›llar›n› bir h›rka, bir lokmayla zaten idare edemezdiniz. O ba¤lamda, yeflil sermayeyle Anadolu kaplanlar› ç›kt›. Çarp›kl›k da orada bafll›yor. Ondan sonra, dedi¤iniz gibi, ideolojiniz kendisi çarp›k olunca, mühendislerin elinde de daha güzel çarp›t›l›yor ve gelinen nokta da bu oluyor.

Bir fleyin felsefesini bu flekilde yaparsan›z, tart›flman›z gerekir, o da zihinlerinizi açar da, ondan. Mesela, bizim o çok elefltirdi¤imiz Amerika da bunu gözlemledi. Harward Üniversitesinin ad› çok duyulur; ama 4 ya da 5 fakültesi vard›r, bir alt›nc›s›n› açmazlar. Bizde böyle 70 tane üniversite, hepsine fen-edebiyat ve ziraat fakültesi aç›l›yor, ondan sonra da Ziraat Fakültesi ‹flsizler Derne¤i ç›k›yor ortaya. Orada bunlar› açm›yorlar. T›pç›lar›n rektörü diyor ki, t›p fakültelerinin döner sermayesi var ya, “Bu döner sermayeden toplum bilimlerine fon aktaraca¤›z”

diyor. Felsefe ve tarih bölümü çok ünlüdür. Doktorlar diyor ki, “Niye biz kazanal›m da, onlar yesin?” Rektörün çok güzel bir aç›klamas› var; “Arkadafllar; sizin bu kazanc› sürdürebilmeniz için, bu toplumun düzgün felsefe, düzgün siyaset yap›lmas›na ihtiyac›n›z var.” Onlar para verip felsefe sat›n almaz, para verip tarih sat›n almaz. O

Referanslar

Benzer Belgeler

TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası (HKMO) İstanbul Şubesi’ne TOKİ tarafından gönderilen ‘tehdit mektubu’nun yank ıları sürüyor.. TOKİ hakkında yasal

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, Kütahya'da gümüş tesisindeki çökme sonrasında siyanür sızıntısının Köprüören Köyü su kaynaklar ına ulaştığını

İşyeri hekimi ve iş güvenliği mühendislerinin eğitimlerini özel dershanelere b ırakan, alanın ehli meslek örgütlerinin verdiği sertifikaları görmezden gelen, hizmet

Türkiye Kadastro sistemini ve uygulamalarını değerlendirmek, Türkiye Kadastrosunda yaşanan sorunları ve kadastrodan beklentileri ortaya koymak, böylece gelecekteki

Birlikte üretme anlayışımızın gereği olarak, üyelerimize yapmış olduğumuz çağrı kapsamın- da üyelerimizden komisyon ve gruplarımızda çalışmak için birçok talep

10.11.2017 tarihinde Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Ankara Şube Yönetim Kurulu Başkanımız Recep VADİ ve HKMO Ankara Şube Müdürü Nalan KAYIKET

Di¤er önemli bir nokta da flu kentsel dönüflüm dedi¤imiz kavram asl›nda eskimifl ya da demode olmufl art›k ifllevselli¤ini yitirmifl kent par- çalar›n›n günün

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kadastro Dairesi Başkanlığının 06.07.2021 tarihli ve E-12364127-180.99- 1814558 sayılı yazısı ile 27 Nisan 2021 tarih ve 31467