• Sonuç bulunamadı

tD JTİH A D

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "tD JTİH A D"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

tD JT İH A D

T o k a d i za d e m e r h u m Ş e k ib B ey İ Ç İ N D E K İ L E R D il K u ru lta y ı c e u ıd y y e ti M illi İk tisa d v e V e T a sa r r u f B ey a z K öm ü r Ş a ‘ir in e li [ Kıt‘a ] K ari’le r sü tu n u A ca b a h a n g is i h a k îk is id ir ? M u sa v v e r S e y y a r B u lu tla r [Ş i‘ir] T ü rk ü M ersiye A lle z , a lle z S o lm a y a n g ü z e llik le r Ba zı h a r p le r h a k k ın d a İçtilıa d İçtih a d D r. A B . D J . A . D. D r. F a h r e d d in K erim T e v fik F u a t A h m e t H a in d i A h m e t K ud du sl M. M acid A li İffet E m il z o la İra n ş a ‘ir le r i D r. G. Le B o n

(2)

YENİ NEŞRİYYAT

E D E B İY Y A T V E SA N A T B A H S L E R İ

Nahid Sırrı Bey oğlumuzun taze bir k ita ­ bıdır. O da’ima özlii ve vukufudur. Kitab şimdi geldi okudukdan sonra lâyık olduğu i‘tina ile tahlil ederiz. 62 sahifelik fi : 35 k.

D Ü ŞÜ N E N M U SİK İ

Dr. Ab. Djevdet Ueyin şi‘irleri. Hep k ıt‘a dır. 96 sahifelikdir. fi : 50 k.

A ‘M ALIK

SEBEBLERİ VE KORUNMA YOLLARI Bir kaç ay evvel intişar eden ve nüshası kalmayan bu küçük ve halk için yazılmış Göz hıfzı sıhhası » ikinci def‘a basılmışdır , daha ziyade sadeleşdirilmiş ve resimleri artırılmışdır. Gayet nefis kâgıd üzerine basılmışdır. Üç renkli iki levha ve müte'addid resimle kitab kıymetlendirilmiş olduğu halde fi'atı 20 kuruş tenzihle 30 kuruş konmuşdur- Bu kitabın neşri Ma‘arif Vekâletimiz tarafından himaye buyu - rulmuşdur. Köy mektebleri ve halk için yazılan bu risale mu‘aîlimler, müdirîer, valiler , kay­ makamlar, belediye müdirleri, bölük ve tabur komandanları velhasıl her gözü olan ve kör olmamak isteyen için elzemdir.

K A R L I D A Ğ D A N S E S

Dr. Abdullah Djevdet Beyin son senelerde yazmış olduğu kıt'alar bu ‘unvanla intişar etdi 185 sahifeliK ve iyi kâğıd üzerine basıl- mışdır. fi: 1, «Luxe» tab' ve müellf tarafından imzalı nüshalar 2 liradır.

İstanbulda Babı‘âli kitabcılannda ve Beyoğ- lunda L i b r a i r i e M ou d ia le de satılıyor.

Y O LLA R IN S E S İ

Bu unvanla Fazıl Mahmud Bey oğlumuz ve genç arkadaşları tarafından 3 aydan beri neşr edilen bu güzel ve özlü mecmuanın 3 üncü nüshası çıkmışdır. Bu nüshada Cenab Şehabed- din, Hifzı Rahman Raçit, Sadeddin Celâl Bey­ lerin yazıları var . Dr. G. Le Bon un ölmeden biraz evvel yazmış olduğu felsefî ve içtima‘î mülahazalarını Dr. Ab. Djevdet B. tarafından yapılmış tercemeleri var. Mütalaasını tavsiye ederiz, ayda bir çıkar. Senelik abonemanı 110 k.

K İR A L IK A V R U P A ’i M E S K E N L E R

Içtihad Evi nin 2 inci ve 3 üncü katlarında 2 da’ire kiralıkdır. 3 üncü katdakinde sıcak su teşkilâtı da vardır. Her gün, her sa‘at görüle bilir. Her ikisi de altışar odalıdır .

Dr. Yorği Fotaki M avromatis

E m ra zı d a h iliy e

Beyoğlu Venedik Sokağı M 5

Cuma ve cumartesinden başka hergün 2,5 dan 7 ye kadar.

Çarşanba günleri parasızdır. Telefon : B. 4707

GLÎSERO FOSFATLI ŞARK

MALT HULÂSASI

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti hususiyede i‘mal edilmekdedir. Deposu Ekrem Necip Ecza Deposu

Telefon: İstanbul: 78

Rafale de Parfum s

S O N N E T S

PAR LE Dr. AB. DJEVDET

Edition de luxe, pages 131, Prix: 100 piastres

K e p h a l g i n e

Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi‘ ağrı için müessirdir.

İctih a d m b u lu n d u ğ u b a ‘zı y e r le r

“ İçtihad „ m İstanbulda satıldığı ba‘zı yerler :

Kadı k ö y ü n d e Muvekkithane caddesinde

Tütüncü D ik ra n E le n d i, K öprü ü z e rin d e

M. K em a l E fen d i, B ü y ü k A da d a İske­

le başında Tütüncü N iko E fen d i, Ü sk ü d ar

d a İskele başında Tütüncü İlh a m i E fen d i

Dükkânları

İSTANBUL

ÇlNKOGRAFHANESl

Ankara caddesinde İlhami matbbaası üstünde, her nevi' çinkograf işleri dikkat ve sür‘atle

(3)

ABO NNEM ENT

Pays étrangers

Pour un an : 2 Dolars Edition spéciale : 3 Dolars

A D R E S S E «Idjtihad» Constantinople Téléph : 20865 xxvmème ANNÉE 1 5 O ctobre 1 9 3 2

İ Ç T İ H A T

Türkçe ve Fransızca

İLMİ, E D E B İ, İK T İS A D İ

No : 355

ABONNEM AN

Seneliği ( 24 Nüsha ) Türkiye için: 2 1,2, ‘Iâ kâğıdlısı

5 liradır

A D R E S

Cığaloğlunda Içtihad Evi

Tarihi Te’sisi :

1904 — Genève Yirmi sekizinci sene

1 5 T e ş r in ie v v e l 1 9 3 2

İLMÎ HADİSELER

D İ L K U R U L T A Y I C E M ‘ İ Y Y E T İ

F a k ir le ş m e k s iz in s a d e le ş m e s i v e g ü z e lle ş m e s i y o lu n d a d ilin ta b i‘i te m a y ü lü n ü b e s le m e k v e k u v v e tle n d ir m e k ü z r e DOLNA BAĞÇE S A R A Y I nda ilm i bir k u r u lta y olm u şd u r. G e le c e k n ü sh a la r ım ız d a bu k u ru lta y d a ile r i s ü r ü le n fik ir v e e m e lle r i h u la sa e tm e y e ç a lış a c a ğ ız .

İKTİSADÎ SÜTUN :

M İLLÎ İK T İS A D V E T A S A R R U F

« Millî iktisad ve tasarruf Cem'iyyeti » nden aldığımız bir mektupda mühim ve hayatî bir mes’Ie şerh olunmakdadır. Ez cümle deniliyor, ki geçen sene, buhran Afyon ve Tütünümüzü alımsızlık yüzünden mahv etmişdi , Afyon ve Tütün mustahsılları iktisaden mahv olmuşdu . Bu sene de buhran incirimizi, Fındığımızı, Üzü­ mümüzü vûrdu. Bu suretle de İncir , Üzüm , Fındık müstahsillerimiz perişan bir hale düş - müşdür. Bu kötü vaz‘iyyetin akisleri büyıikdür. Devlet verğileri artırmaya bu yüzden mecbur olur, ihracat, kazanç, mu‘amele verğileri namile

alacağı paraları alamayınca, Devlet, mekaniz - meşinin işlemesi için lâzım parayı yeni verği koymak Buretile elde etmeye mecbur olur. Bu hale karşı bir çare düşündük o da Fındık , Üzüm , incir mahsullerimizi dahilde istihlâk etmek yolunu açmakdır; Matbuatımızın bu hususda propaganda yapmasını vatan perver - liklerinden bekleriz. »

Bizim mutala'amız şudur : « Millî iktisad ve tasarruf Cem‘iyyeti » nin yüreğile yüreğimiz

beraber çarpıyor. Ve muhterem cem‘iyyetin bu sözlerinde samimî bir endişe okunuyor; kendi­ lerini tebrik ve tekrim etmek hakdır . Bizim şu sözlerimizin de yürekden gelen bir alâka ve muhabbet eseri olduğuna kani‘ olsunlar:

Nefis Üzüm, incir ve Fındığımızın dahilde istihlâk olunmasını teşvik edelim bu hakikaten her cihetle doğru bir işdir . Fakat bu propa - ğandayı Avrupada, Amerikada, Avustralyada, hattâ Afrikada yapmak daha doğru, daha ziyade lâzımdır. Millî iktisad ve tasarruf cem­ iy e tin in ecnebî memleketlerde propaganda teşkilâtı var mıdır? Bu teşkilât varsa nerelerde? neden ibaretdir? « Devise », ya‘ni ecnebî parası memleketimize girmezse biz kolay yaşayamayız. Haricden almaya mecbur olduğumuz eşyayi te’- diyeye imkân bulamayız . Mahsulatımızın alıcı­ sının olmaması sebebi yalnız cihan buhranı

değildir .

Bundan üç sene evvele gelinceye kadar Türkiye , Italyaya azim mikdarda yumurta ilırac ediyordu, köftehor bir yumurta tacirimiz

(4)

■5828 î Ç T Î H A T

bayat yumurtaları sandığın altına , tazelerini üstüne koyarak Italyaya sevk etmek ayıbını irtikâb etmiş, bunun üzerine emniyyet münse- lib olmuş , İtalya yumurta satın alıcısı Türkiye ye kapısını kapamış. Şimdi yumurtayi Yuna - nistandan almakdadır . Fakat Yunanistaııın , Italyayi doyuracak kadar yumurtası olmadı - ğından bizden ucuz ucuz mübayı'a ediyor ve yunan yumurtası namile Italyaya sevk ediyor, iki sene evvel bu mes’eleden Türk Ocağında verdiğimiz bir konferansda bertafsil bahs etmiş- dik. Dahilî Matbu'at, mahsullerimizin dahilde de sarf olunmasını te’min etmeye çalışsın ve ça lışalım . Fakat asıl iş mahsullerimizin haricde revacını te’min etmekdir . Biz bu iş için her sene bir milyon liranın sarf olunmasını hiç çok görmeyiz . Çünki bu bir milyon lira on milyon lira getirir . Biz bu propagandaların usulünü yaratmak için kafa patlatmaya da muhtaç de­ ğiliz . Fransızların , Almanların , Ingilizlerin , İtalyanların ve bâ husus Japonların mal sürmek usullerini tatbik etmekle iktifa ederiz. Büyük müesseselere meccânî nümuneler fakat keriman

hanımdan bahs etmeksizin, ciddî bir tavr ile Prospectus 1er göndermek , ticarî, İktisadî ga - zete ve mecmu'aların birer sütun veya sahife - sini isticar etmek ilâh... gibi tedbirleri muhte­ rem « Millî iktisad ve tasarruf cem‘iyyeti » âzası kardeşlerimiz derpiş etmişler midir? bunün için para lâzım, bu parayi kim verecek ? iktisad Vekâleti budcesi mi ? Hayır . Bunu hatırdan bile geçirmeyiz ; büyük ihracat mahsulatının müstahsillerinin münevver teşkilâtı . Bu mü - nevver teşkilâtı kim verecek münevver kafalar, yakını ve uzağı eyi görmeye muktedir gözler! Büyük Türkiye dostu E. Herriot ilim ! İlim ! vatan için « devayi kül » ilimdir diyor . Biz bunu da kâfi görmiyoruz. Biz ilim ve yiirek 1 diyoruz. Umûmî selâmet ve sa‘adet için titre­ yen yürek ! Muhabbetsiz ilm neye yarar i mu­ habbet ilimi de yaratır. Muhabbet büyükdür , onun yaratmak ve yaşatmak kuvveti güneşin yaratmak ve yaşatmak kudretinden büyükdür. Güneş muhabbetin timsalidir .

7 Teşrini evvel 1932 İç tİ h â d

B E Y A Z K Ö M Ü R [*J Ruhu, siyah kömür olan « Demiryollar » ın

ınecmu'asmda beyaz kömürden bahs etmek mahal siz görülmez ve hattâ okuyucuları yora bilmek istidadında olan yeknesık ve yek eda [Monotone] bir mtıtala:a sahasına, ferah verici ve eğlendirici beyaz çiçekler manzarası vere bilir :

Bu günkü medeniyyetin ve bilhassa bu gün­ kü terakkinin şi'arı, tek bir kelime ile ifade edilmek icab etse o kelime s ü r ‘a t kelimesi olmak lâbuddür; iki kelime ile ifade edilmeye nıüsa‘ade olunursa bu kelimeler « s t i r ‘a t » ve

« k o n fo r » kelimeleri olmak icab eder.

Sür'atın anası muharrik kudretdir. Koforu yapan da bu tahrik edici kudretin 1'a‘al hale girmesidir . ,

T l « Demiryollar Mecmu1 ası » ndan .

Muharrik kudretin en mühim menba'ı taş kömürüdür. Taş kömürü, güneşin « Energie » sinin, [ Energie solaire ] in mahzenleriııdendir . Bir şairimiz onun hakkında « dışı kara kış , içi ııev bahar » demişdi . Taş kömürünün ne kadar ucuz, ne kadar çalışkan bir işçi olduğu­ nu bundan evvelki nüshalardan birinde [ De - miryollar mecmu1 ası say ı: 74 ] aıılatmışdık : 15 kuruşluk taş kömürü işçinin gördüğü işi , insan işçiye gördürmek lâzım gelse ayni iş için 7500 kuruş vermek lâzım gelecekdir. 15 ku - ruşla 7500 kuruş arasındaki farkın azameti gözlere çarpacak derecededir. Fakat taş kömü­ rü bitmez tükenmez bir hazine değildir.Yanan kömür, tekrar kömür olmaya gitmez.

Siyah kömürün mevcudu her gün azalıyor ve siyah kömürün istihlâk mikdarı her sene azim mikdarda artıyor. Bu keyfiyyet, ya‘ni bri

(5)

i ç t i h a t 5829

tarafdan kömürün azalması, diğer tarafdan kö­ mür istihlâkinin çoğalması sanayi1 erbabını bihakkin düşündürüyor . Bundan başka kömür ma'dınleri kuyularında işlemek , beşer ırkı için tevlid etdiği kazalar ve «Ankilostomiase» gibi hastalıklar Ftibarile okluğu kadar sıhhî nokta i nazardan da düşünülecek bir mesele teşkil etmekdedir .

Siyah kömürün tükenmeye yüz tutması ve istihsal ve naklindeki zahmet, sanayi1 erbabı - nın ve büyük harp ve ticaret donanmaları sahihlerinin nazarlarını Petrol üzerine çevir - mişdir. Bu gün Irak ve M usul demek p e tr o l ve yine p e tr o l demekdir .

Taş kömüründen ve p e tr o l dan sonra en mühim muharrik kudret olarak b ey a z k ö m ü r gelir. Beyaz kömürden murad, «kudreti m e-

y a h iy e - F o r c e h y d r o liq u e » ta‘bir edilen,

su cereyanı veyahud suyun yüksekden düş - mesi ve suyun tazyiki olduğu ma'lûmdur.

( L’Illustration ) gazetesi ( La houille blan - che ) sernamesi altında ve bir çok resimler ve haritalar , krokiler , istatistiklerle mücehhez olan ve bu nefis mecmu'anm yirmi sahifesini dolduran İlmî bir makale neşr etmişdir . Bu makalenin dere olunmasının vesilesi, (Grenoble) şehrinde açılmış olan beyaz kömür sergisi idi.

Bu makaleyi tamamen tercüme ve bütün haritalarile, resimlerile, krokilerde, istatistik­ lerde dere etmek isterdik . Fakat bu kadar geniş bir yerin, hususî mecmu'ada bize veril- miyeceği aşikârdır. Verilse de Fransa toprağına a’id bu tafsilatdan az istifade edebilrdik.

Pek kuvvetli ma'lûmat ve ihticacat ile zinde olan bu makalenin muharriri ( M. F. Honoré ) dir . «B üyük bir F r a n sız ih lir ‘ı» dediği «beyaz kömür»den muharrik kuvvet ve elektrik istihsalinin tatbikatı içinde, İsviçre de senelerce ihtiyari menfa hayatı yaşamışdık .

G en ève şehrini tenvir eden Genève şehrin -

deki ve civarındaki fabrikaları işleten, fırınları ısıtan, (Rhône) nehrinin « kudreti meyahiye » sidir. Bu kudreti meyahiye ( Haute pression ) ya'ni yüksek tazyik namile kısmen doğrudan doğruya ¡işler ve ( Turbine ) Ieri tahrik eder :

Bir kurşu11 kalemi kalınlığından daha aşağı bir incelikde olarak çelik bir ağızdan çıkan mü - zayyak su, iiç beyğir kuvveti ile işleyebilen tab1 makinamızı tahrik ederdi . îçtihad kü - tüplıanesi külliyyatının C h illo n M a h b u s u , H ü k ü m d a r v e E d e b i y a t , K a h r iy y a l , İs tib d a d g ib i ilk kitabları (Genève) in beyaz kömürde va'ni (Rhône) nehrinin kudreti me - yahiyesile tahrik olunan tab1 makinamızda basılmışdır.

Beyaz kömürün en çok sına’î tatbikatı, tah­ rik etdiği ( Transformateur ) 1er ve ( Dynamo ) larla mııtahassıl elektrik kuvvetiledir .

Kudreti meyahiye, bir d efa elektrik kud - retine tahvil olundu mu bu kudret tellerle , yüzlerce kilometre mesafelerde bulunan köyleri tenvir, fabrikaları tahrik, fırınları teshin eder.

(Genève) şehrini (Haute Savoie) nin (Anne- masse) kasabasına bağlayan elektrik tramvayını (Rhône) nehri yürütür. (Lac Léman) m etrafını geceleri nura gark eden yine bu beyaz kömür dür. M. Honoré diyor ki « bir kaç manetle mü­ zeyyen bir mermer levhanın arkasına 10,000 ve hattâ 100,000 beyğir kuvvetinde bir elek - trik kudreti saklanabilir ve bütün bir şehri tenvir veya bir sürü darüssaııa'ayı , elektrik tramvaylarını ve elektrik demiryollarını tahrik etmek ve dağların başlarına kartal yuvaları gibi saçılmış köşklerin , şatoların , villaların elektrik lâmbalarını yakmak için bu manetler den birini çevirmek kifayet eder . »

ilim gözile bakılırsa, tabfatın hâzinelerle dolu olduğunu görürüz . İş , bu nimetlerden mtitenaMm olmaya S a l i h û n olmamızdadır .

M. Honoré ne güzel söyliyor :

« B u k u d r et, ta b i‘a t ta r a fın d a n b ize v erilin in d ir. B izim iç in b u n u n m a h su ­ lü n ü a lm a lıd a n b a şk a y a p ıla c a k bir ş e y y o k d u r . B ü tü n b ir ş e h ir te n v ir , d e r e c e ! h a r a r e ti g ü n e ş in d e r e c e si h a ­ r a r e tin e az y a k la ş a n fır ın la r ı te sh in , s a y ılm a z d e r e c e d e ç o k m a k in e le r i ta h rik etd ik d en s o n r a , bir lâ h z a e sir o la n su d a m la sı , s e le a v d e t ed er , o r a d a n d a k u d r e tin in e b ed î d a ’ir e s in e

(6)

5830 İ Ç T İ H A T

te k r a r g ir m e k ü z r e bir b u lu t v a s ıta - s ile c u m u d iy e siııe r ü c ‘a t eder.»

Bu satırlarda, istiğrak engiz birşi'irin şi‘arı yok mudur? ve hâkim « Ömer Hayyam » ın :

t («‘i. »J** y,

t l - û . CwA>' ı f j f l C £ - 4 > j.>

[*] . ^ ljj>- iJaJu rubaisini hatırlatmaz mı ?

( M. F. Honoré ) beyaz kömürün tahrik et - diği (Türbine) 1er hakkında uzun izahat veriyor. Fransanın beyaz kömür cihetile pek zengin olduğunu gösteriyor. 1 Kânunı sani 1924 tari - hinde Fransa hükümetinin neşr etdiği istatistiğe nazaren bu gün Fransanın beyaz kömürden istihsal etdiği beygir kuvvetleri mecmu‘u 1.065.000 dir. Halbuki Fransada mevcud beyaz kömürün h a ’i z olduğu b e y ğir kuvvetleri mec - mu‘u 10,300,000 dir . F a k a t ayni ista tistik d a h a 461.000 b e y g i r kuvvetinde be

-y a z kömür kuvvetinden istifade etmek için inşa‘atm başlanmış olduğunu k a y d ediyor . Ayrıca 5,433,000 beygir kuvvetinde beyaz kömürden istifade etmek için projelerin de hazırlanmış olduğu dermeyan ediliyor .

Beyaz kömürün sına‘i tatbikatı bilhassa elektriğe tahvilinden sonra yapılıyor. 1 beygir kuvveti - 0.0736 kilovatdır . Bina’en‘aleyh 1 kilovat elektrik - 1.36 beygir kuvveti demek- dir . On milyon beygir kuvvetinin ne müdhiş mikdarda kilovat elektrik kuvvetine tekabül etdiği kolay anlaşılır .

(*] Tercemesi : Damla, denizden ayrı düşdiim diye ağlad ı. Deniz damlaya gülüb , her ikimiz de su değil - miyiz?. dediHakikatde gayır yokdur, cümlemiz HUDA’Î yiz ancak bir noktanın hareketile biribirimizden cüda olmuş görünürüz . Acem harflerine göre « huda » kelimesindeki (¿) harfinin noktası alta düşünce (E)harfi meydana gelir ve bu suretle acemce huda kelimesi cüda olur demek istiyor.

Fransa d a , İsviçre d e , Almanya da, A.vus - turya da büyük darüssana‘alar beyaz kömür ma'denlerine civar yerlerde te’sis olunmuşdur. Oralarda gezerken her şey’in sudan hayat al - dığı görülür.

Ma‘lûmdur, ki îtalyanın siyah kömür n e ­ denleri yokdur, bu cihetle İtalya Ingiltereye, Almanyaya ve birazda Fransaya bağlıdır, bunlar Italyaya kömür vermezlerse İtalya mahv olıir. Bu sebeple İtalya diktatörü Mussolini hükümeti Şimalî Italyanm beyaz kömürlerinden büyük bir mikyasda istifade etmiş ve şimalî Italyanm fa‘aliyyetini beyaz kömürle te’min etmişdirr.

Şimdi nazarımızı vatanımıza çevirelim : Türkiye mizde beyaz kömür ma'denleri, başka memleketlere gıpta verecek kadar çokdur . Düşen büyük suların veya sür'atle akan nehir­

lerimizin hisabını bilmeliyiz . K em a l i y e kazasının K a d ı Gölünden aşağıa pür velvele su - kut eden mu‘az - zam şelâle, bütün EFaziz vilâyetini tenvire ve elektrik tramvayları yapılsa bunları tahrike ve fırınları teshine kâfi elektrik kudreti istihsal etmeye amadedir .

(Trabzon) a bundan on yedi sene evvel yap- dığım tedkik seyahatinde (Trabzon) un (Değir­ men dere) suyundan istifade edilerek elektrikle tenvir edilebileceği ve bu sayede petrol bedeli ol rak Rusyaya vermekde olduğumuz binlerce altının

bizde kalacağı riyazî hisab ile ve mütehassıs - ların re’y ve nazarının istişaresile hisab edilmiş ve o zaman çıkan ( içtih at) nüshalarında ber-tafsil yazılmışdı.

/

Kezalik, memleketim olan E l‘a z iz Vilâ - yeti merkezine 40 ilâ 45 kilometre mesafede ,

K öm ür Ifaııı nın civarında Ş a k şa k boğa -

zindan geçen F u r a t nehri 20 ilâ 25 metre irtifa'ından aşağıya sukut eder.

B ü yü k H a rp esnasında burada fennî ve

İktisadî tedkikat yapmış olan A lm a n müte -ŞA ‘ 1R I N E L I

Ç iç e k le r öpd üm a le v d e n d u d a k la r üstü n d e: M ek am ı n a ze m ukattar n iy a z la r g e ld i ; B u e l k i abı h a y a t o l d u , akd i ç ö lle r d e B ir in c i fe c re z u h u r e m r in i v e r e n E ldi .

(7)

İ Ç T İ H A T 5831

hassıslar sukutu meyahdan istifade edilerek istihsal olunacak azinı elektrik kudretinin ,

E l'a z iz den H a lel) e kadar bütün Vilâyet

merkezlerini Te civarlarını tenvir ve makine - lerini tahrik etmeye ve E l'ziz den H a lel) e kadar elektrikle müteharrik bir tramvay ve hattâ elektrikle tahrik olunur bir D em iry o lu işletmeye kâfi geleceği neticesine varmışlardı.

Vatanımızın her tarafı nurlu cehd ve him­ metler bekleyen ve tükenmek bihniyen feyz ü refah menba'larile doludur.

Baş Vekilimiz ismet Paşa bundan bir kaç sene evvel irad etdikleri bir nutuk da :

« Ş im d iy e k a d a r pek ç o k ş e y le r y a p ılm ış o la b ilir; fa k a t b u n la r ın h ep si m ille tin b ü n y e sin d e v e v a ta n ın sin e - sin d e v ü c u d e g e tir ilm e si lâ z ım g e le n in k işa f iç in a n c a k bir ih tid ad an ib a - r etd ir. » diyorladı ve bu sözler ile, mutlaka

bu nevi' me’asiri fenniyyeyi murad ediyorlardı. Bizim nehirlerimiz, ma'denlerimiz, orman - larımız, bağçelerimiz, denizlerimiz her ihtiya­ cımızı te’min edecek ve bizi maddeten ve rrıa'- nen en kuvvetli milletler hizasına yükseltecek vaz'iyyet ve kıymetdedir ve bu yükselme azmimiz mertebe’i kemaldedir .

D r. AH. D,I.

JL a- , y û dr- /ı,. , y - i j lI .

d Â/j Oy

• f

-Tokadı zade merhum Şekib Bey

KARİ’LER SÜTUNU

içtihadın « işimiz Bitmemişdir » unvanlı özlü baş makalenizi okudum . 1926 senesinde Türk gençliğini şark ve garbden gelen rrıuzur cereyanlardan korumak, a’ile ve mektep hari - cinde gençlerimiz için fikrî bir toplanma yeri olmak ve Türk ocağı disiplinine tabi' o’mak üzre teşkil etdiğimiz «Gençlik Encümeni » lıak- kmdaki bir temnniminin ma'tufu yanlış olarak tesbit edilmiş olmakla bu hususdaki şu tevzihi- min ilk nüshanızda aynen dercini rica ederim . Sizinle bahs etdiğimiz tramvay mülakatını ha - fırlarsınız ki bundan beş sene evvel Amerika gençler cem'iyyetinin yıllık mesa'isinin göster­ mek üzer tertip ettiği sergi ve çaydan dönüşte vaki olmuştu. O vakit size demiştimki « Mem­

leketimizde İstanbul halkından on binlerce lira yardım gören tesisat bu teşekkülün mesai muhassılasmı gördük ; buna mukabil bizim açtığımız gençlik encümeni ancak o vakit H ü- k û m e tile n t a h s i s a t alan Türk Ocağı merkez umumisinin verdiği biııbeşyüz liradan gayri kimseden muavenet görmedik halbuki di - ğer memleketlerde ve şu gözümüzün önündeki ecnebi kulübüne zenginlerin büyük yardımlarda bulunduğunu görüyoruz , yardımsız cemiyetler inkişaf edemezler , meselâ bizim encümenin ispor salonuna ihtiyacı vardı, paramız olmadığı için yaptıramadık, ancak mıisamere ve konfe - ranslarla iktifa ettik, o da o vakitki idare hey­

etinin yardımı ile oldu . « Benim bu sözlerime karşı siz şahsî teşebbüsün kâfi geleceğini söyle­ miştiniz yine söyliyorsunuz .

(8)

-5832 İ Ç T İ H A T

cudiyetine rağmen maddî yardımdan mahrum olunca arzularını tamamen yapamadı .

Belediye ve halk bu gibi teşekküllere yar - dım etmelidir. Geçen sene komşu Yunanistaııa giden bir etıbba kafilemiz kulüp ve hastaneler de yardım edenler için altun iftihar levhaları - nın nıebzuliyetini söyleyip bitiremediler. Yalnız baştakilerin teşebbüsü şahsî ve fedakârlığı kâfi gelmez. Size bir misal olarak Yeşil Hilâli vere­ yim. On üç senedenberi memleketimiz ve bey - nelmilel sahada hayırlı mesaisile tanılan bu cemiyet ancak başındakilerin yılmaz fedakâr - lığı ile yaşıyor. Fakat diğer memleketler gibi bir

GARB EDEBİYYATI

A cab a h a n g is i

Benedicta namında bir kız tanımıştım. Havayı idealle dolduruyordu . Gözleri büyüklüğün , güzelliğin, şanın ve ebediliği inandıran lıerşe yin arzusunu neşr ediyordu .

Fakat bu acip Kız uzun zaman yaşayama - yacak kadar güzeldi ; zaten de onu tanıdıktan bir kaç gün sonra öldü. Bahar bohurdanım mezarlığa kadar salladığı bir gün kendi elimle gömdüm . Bir Hint sandığına benzeyen çürü - mesi bozulması imkânı olmayan muattar ağaç­ tan yapılı sim sıkı kapatılmış bir tabut içinde gömen benim.

Ve gözlerim sevgilimin gömüldüğü yerde takılıp kalmışken» birdenbire merhumeye

hay-filim getiremedi , gazetesi yok, Evvelce hükû - met bir miktar yardım ederdi , fakat bütçe darlığı dolayisile bir kaç senedir yardım ede - miyor, fakat mesaimizi teşci ediyor. Gönlümüz isterdi ki cemiyetimizin mesaisi karşısında bir zengin çıksında bize yardımda bulunsun Geçen­ lerde bir Amerikalı mütefekkir çalışmamızı takdiren elli lira teberru etti. Fakat biz memle­ ket zenginlerimizden bunu bekliyoruz ve bu lâkaydiden şikâyet ediyoruz. Devlet yardımı - nın yani başında halk alakasını uyandırmakta bizim bir vazifemiz olmalıdır.

24 - vııı - 32 D r. F a h re d d in K erim

h a k îk îsid ir ?

ret edilecek derecede benzeyen birisini gördüm. Taze toprakların üstünde tuhaf ve asabi bir şiddetle tepinerek, kahkaha atarak diyordu ki: « Asil Benedicta işte benim ! bir çapkın « ben im ! deliliğinin ve gafletinin cezasını , «böyle olduğum gibi beni severek çekeceksin.»

Fakat ben pür tehevvür cevap verdim : « Hayır ! hayır 1 hayır ! » .

Ve bu red cevabımı daha eyi ifade etmek için ayağımı yere o kadar şiddetle vurdum ki bacağım yarıya kadar mezarını örten taze top­ rağa gömldii , ve böylece kapana yakalanmış bir kurt gibi belki ebediyyen İdealin mezarına bağlı bulunacağını .

Charles Baudelaire den nakl eden T ev fîk F u a t

MATBU'ATIMIZ TARİHİNE A’İT NOTLARDAN

M U SA V V E R

( Musavver Seyyar ) , Memleketin evlâdına hocalık ederek , fiden muharrirlik yaparak bir çok hidmetler ifa etmiş olan meşhur lisan mu ‘allimi Vilhelm Vizental Efendinin imzasile çıkan resimli , mevkut bir mecuıu'adır . İlk nüshası 23 muharrem 1293 (19 şubat 1871) de intişar eder. Bu tarih , ikinci sahifenin ilk sü­ tununda ( Müdiri uıes’ul Vilhelm Vizental ) imzasını ihtiva eden küçük bir mukaddimenin balasmdadır . Vizental Efendi bu tarihi kayd

SE Y Y A R

etmeseymiş mecmıTanın neşri, tarihi matbu'ata yanlış olarak geçecek di ..

Çünki: bir def‘a, ilk sahifede serlevhanın altında, sağda ve soldaki arabî ve rumî tarih - lerin seneleri yanlışdır . ( 25 zilka'de 1291 ) ( 15 kanuni evvl 1290 ) olarak mukayyetdir . Halbuki arabî 1292 , rumî 1291 olması lâzim gelir . Bu lıata hattatın dır . Aylara gelince ( zilka‘de ) ile ( muharrem ) i nasıl te’lif edece­ ğiz ?. Bu tefaviit mukaddimeden müsteban

(9)

i ç t i h a t 5833

olduğu veçh ile - Musavver Seyyarın te’hiri neşrinden inbi'as ediyor . mukaddime şudur :

Derse1 adet 23 muharrem 1293

« Teracümü ahval - Fıinun - Ma'arif - Tarih- cuğrafiye ve edebiyatdan bahs etmek üzre ( Seyyar) naınile imtiyazını aldığım şu gazete nin şimdiye kadar te’hirine sebep muhtaç ol - duğu edevatı tab'iyyesinin ■ nâ temam olduğu içindi, şimdi ise Iehülhamd ikmali nevakıs edil­ diğinden bu günden i'tibaren beher on beş günne bir kerre cum'a günleri neşr edilecekdir.»

İleride rağbeti uınuıniyyeye mazhar oldukça gerek resimleri ve gerek münderecatı daha mükemmel suretde olarak enzarı umumiye arz olunacağına şüphe yokdur.

Müdiri mes’u l : Vilhelnı Vizental

Mecmu'anın ilk sahifesi başlıkla beraber serapa litoğrafdır , hattâ bir çerçive içindeki Sadrı âzam Mahmud Nedim Paşanın resminin altındaki yazılarda litoğrafdır. Bu sahife (2 5 zılka‘d e ) de neşr olunacağına göre tertib ve tahrir edilmiş , sonra her nedense , belki mu - kaddimede serd edilen sebepden dolayi neşri te’ehhür etmiş, ancak 23 muharrem 1293 de çıkabilmişdir . Vizental Efendi bunu ira’e için mukaddimenin başına bu tarihi koymuşdur .

Mecmuanın eb‘adı 37-27 , Serveti Fünun kıt asında , her sahifesi üç sütun üzre müret - tebdir. Ve başdaıı nihayete kadar 16 puntudur.

M iiııd cı e c a t : başdan iki buçuk sahife - sinde 15 zilka'de 1292 ( 13 kânunı evvel 1875) tarihli Sadrı vakte ısdar edilmiş ıslahatı idariye fermanı var . . Yine iki buçuk sahifesiııi de Mahmud Nedim Paşanın, Es‘ad Paşanın, Ispanya Kıralı Alfoııs un terceme’i hallerine tahasis eder. Yalnız Es‘ad Paşanın terceme’i hali (ma- ba‘d) lidir. Ve tabi ‘i yarım kalmışdır.

Don Carlos un terceme’i halinin nihayetinde kalan beşinci sahifenin son sütununun nihaye­ tini şu yazılar imlâ eder:

« Lisanımızda şimdiye kadar İtalya üdeba- sının hiç bir eseri terceıııe olunmadığını bil - diğiıııizden bunlardan meşhur ( Monti ) nin ( Aristodem) nam tragediasiııi terceıne ile ( Seyyar ) a dere edeceğiz . »

Bu tragediadan bir kısım 13 üncü sahifeden yarını sütun ile 14 üncü sahifeyi temamen işgal eder. Eserin baş taraflarına bakılınca hürriy - yet vadisinde tahriki hissiyyat maksadile ya - zıldığına hükm edilebilir . Tabi‘i terceme ve neşri de bu hissi ulvînin Türk efkârına sirayeti cihetine atf etmek doğrudur.Iki dost arasındaki mükâleme ve muhavere şu satırları , mahiyyet eseri, sureti tercemeyi ira’e eder diye aynen iktibas ediyorum:

« O bizim gayretli, cesaretli vatandaşlarımızın kan- larıle boyanmış olan muzafferiyyet taçları artık başları - miza ağırlık vermeye, bizi mahcub etmeye başladı . »

« Kiralın etrafında da’ima casuslar bulunur... Aristod- mm etrafında da elbetde binlerce casuslar vardır. »

S a ’iı* m ü n d e r e c a t : Es‘ad Paşanın ter­ ceme’i halini ihtiva eden bir sahife balasında yarım sütun kadar mutala'at var:

* Vatan az vakit içinde tabPatm yüzlerce senelerde yüz binde bir yeldirebildiği zatler - den bir kaçını ga’ib etd i. Cemil Paşa merhu - mun ümuri siyasiyyede tekmil tecrübe edübde Devlet ve millete hidmetde pederininin yerini tutacağı bir vakitde ve henüz kırk yaşlarında iken ölmesi Ali Paşa merhumun vefatından çok sonra değildi. Ondan biraz sonra da Rüşdü Paşa henüz ellisine varmamış olduğu halde ahrete intikal etdi . Şimdi de Es‘ad Paşanın irtihali haberi sarnFa hıraş oldu. »

Görülüyor ya 1 ifade düzgün ve canlıdır . 0 vakıtl.ı büyükler kalemin birine , bâ husus üslub müşabeheti ifadedeki selâset ve sami - miyyete bakılınca (Namık Kemal) in yazılarına benzetde bilir. Esasen Kemal Bey (Sadakat )ın da muharrirlerinden idi.«Sadakatin kapatılma­ sından sonra hey’eti tahririyyesi ( Musavver Seyyar ) ı istibdal etdikleri müsteb‘ad olamaz .

Bu sahifenin son yarım sütunundaki ayrı bir ifadeden ( Sadakat ) gazetesinin umumca merğubiyyeti sebebini ve bu gazetenin mes’ul müdiri de Vizental Efendi olduğunu öğreniyo­ ruz . Demek muma ileyh ilk hürriyyet müca - hedelerine iştirâk eden erbabı kalemle birleşmiş ve hürriyyeti matbu‘ata hidmeti sebekat etmişdir: I'ıkra şudur: «Tahtı mes’uliyyetimde olarak

(10)

btın-5834 İ Ç T İ H A T

dan evvel tab* ve neşrine muvaffak olub biPâhar^ hükûmti seniyye canibinden mii’ebbeden lağv olunan ( Sadakat) gazetesine tefrika tarzında dere edilen R ü ’y a umumun nazarı tahsinini mucib olmuş ve fakat gazeteyi sırasile alını - yanlar tarafından ihtidasından nihayetine kadar olan nüshaları edinmek üzre matba‘amıza bir çok zevat gelmiş isede o nüshalardan bizde de kalmadığı cihetle me’yıısen avdet etmişlerdi.

Bundan dolayi mutala'asını arzu edenlerin nazarı hoşnudisini kazanmak ve vatana yine bir hidmet etmek üzre ikinci d efa olarak ( Seyyar )a dahi tab‘ını münâsib gördük . »

Rü’ya, ma‘lûm olduğu üzre [Namık Kemal) Beyin meşhur Rü’ya ismindeki eseridir. Demek ilk d efa ( Sadakat ) da intişar ediyor.

Şu satırlarda kesiyor, ki çok ma‘nidar ye­ rinde brakılmış oluyor . Ustalıkla o devrin , umumun bihakkin mu’arezasını celb eden Sa- rayin bir gün olub alt üst olacağı ima edilmek istenmişdir:

« Ne vakit hal, maziye muvafık zuhur et- mişdir ki müstakbelin hale mutabekatına ihti - mal verilsin ? hatıra gelmez neler olacak ta - savvurdan geçmez neler görülecek ! »

Ta‘riz ve tehdid tam yerinde olnıuşdur. O vaktin gazeteciliği , Türkiye matbu'atının , şüphesiz en mütekâmül ve mücadil bir devridir.

D iğ e r m ü n d e r e c a t : ( Vatan ) hakkında

iki sütunluk bir terceme . . mevzu'u riyadan ibaret ( Makale’i ziya’iyye ) [?] tercemesine bir zatın yazdığı takrizi âlüfal ser levhalı mün - şiyâne küçük bir takriz . . Şöyle başlıyor : « Riya,ki simayi vicdane çekilmiş bir nikabdır. fa‘iline, ka’iline tabfatile calibi hicabdır . » TabPî buda Kemal Beyin yazısı . . diğer bir sahifenin yazıları ( Şu’unatı cihan ) kabilinden, ha’izi ma'lûmat dan ibaretdir .

On beşinci sahifede şimdiki ( Asarı mün - teşire ) tarzında Farisî ( Ahter ) gazetesinin neşrini takdir eder tertibde bir fıkra vardır . ( Hindistan ) ahalisinin meslek ve ma'işet

i‘ti-barile istatistiki mahîyetden bîr buçuk sütun - luk yazı (Ahter) den terceme edilmişdir.

Resimli üç tanede küçük i‘lânı v ar: 1 — Galatada topçılarda bir kıra’ethane Plânı. 2 — AlmanyalI Mr ( Reich ) namında meş­ hur hakkâkin her gün sabahdan akşama kadar Seyyar rnatba'asmda şimşir üzerine her nevi‘ resim hâk etmekde olduğunu ...

3 — (Barıka’i Zafer)in satış P lânı... R e s im le r i : Malımud Nedim Paşanın resmi , fotoğrafdır , güzel çıkmışdır. diğerleri pek eyi değildir. Ve bu hâkkâkin eseri olması mutlak gibidir .. İspanya Kıralı Don Alfons .. Zenğibar hakimi.. Boşnakların kıyafeti mahal- liyyelerini gösterir, bir levha içinde altı muh­ telif figür .. ( Parisde bir balon seyahati ) (mün­ derecat arasında yazısı d‘â var ) içinde muhtelif vaz'iyyetde beş kişi gözüken bir balon sepeti. Tam bir sahifeyi kaplar..Son sahifeyi temamen ışğal eden (Asyayı Vusta da eşya nakli), deve lerle eşya nakl eden bir katar ...

( Musavver Seyyar ) m neşr edilmek iste - nübde muvaffak olunamayan [ 12 kânunı ev. 1291 ] tarihinde garib bir tesadüf var. O gün intişar eden gazetelerde şu Plân görülür :

Sadakat gazetesi neşri eraaife hasrı meslek etmiş bir gazete olub böyle bir gazetenin in - tişarında umumca uıenfa'at husulüne bedel min küllülvücuh mazarrat hasıl olacağına bina’en mezkûr gazete tarihi Plândan Ptibaren bilkülliyye fesh ve ilğa kılındı. [Resmî]

26 zilka'de 1292 12 kânunı evvel 1291 (İ875)

( Sadakat) ın imtiyazının ilğası , matba'a işlerinin karışmasını ve varidatın birden kesil­ mesini iııtac etmiş ve ( Musavver Seyyar ) ın musammem neşrini te’hir eden sebeplerden biri olmuşdur.

Musavver Seyyar ın birinci numrusundan başka nüshalarına tesadüf etmedim . Neşrini müte'akib, fırsat gözeten MatbıPat idaresi tarafından nâğihanî bir darbe ile lâğv edilmiş ve nüshalarının derhal toplatdırılmış olmasına hükmedilebilir... A lım e d H a m ili

(11)

i ç t i h a t 5835

ş

i ‘ İR

BULUTLAR

Bu rüzgâr kapılı evin kızları , Boyunlar uzanmış saçlar tar ü mar , Bu rüzgâr kapılı evin kızları , Bulutlar , el ele veren bulutlar. Sevinçler , hülyalar eteklerinde , En gizli rü’yalar eteklerinde , Geçiyorlar bahar eteklerinde , Ve cenuba doğru uzanıyorlar . Bu rüzgâr kapılı evin kızları , Her kalbi titreten emel hızlari , Yer yüzünde bütün yalınızları , Ufka çağırıyor , çağırıyorlar .

A h m e t K uddusl

TÜ RK Ü

Ey altın saçlı güzel, Gururdan taçlı güzel, Bizi çarmıha gerdin , Yüreği haçlı güzel.. Şu giden tirene bak, Seni getirene bak , Al aynayi eline Beni bitirene bak!.. Aşık un saz çalarım Bakışdaıı sır çalarım!. Anlatmazsa derdimi Sazı yere çalarını !.. Gökde turna dizimi . Boş bırakdın dizimi I. Ardında, aşıkların Şimdi dizi dizimi ?..

M. Mtıcid

M E R S İY E

Dostum merhum Tokadî zade için

Dil ki bir şivenğehi matem nisarındır senin, Bi şekibim, aşiyanı rahnedarındır senin. Hatıratın yade geldikçe tecennünler gelir

Ağlarım matem mukaddes yadigârındır senin. Tutyayi çeşmi giryanım türabı makberin Secdegâhım da’ima hâki mezarındır senin . Senden ayrı düşmenin zehrile giryan gözlerim Tâ bemahşer çeşmesarı zar zarındır senin . Ruhu mecruhum tavaf eyler, sema“ eyler gibi, Merkadinde, hasretim bir türbedarındır senin.

A li İffet

, ^ ... .

E m ile Z o la 17 yaşından 27 yaşına kadar beytlerininyekûnu[on bine baliğ olan manzumeler yazmışdır. Aşağıdaki manzume onlardandır :

A lle z , A lle z

Allez, allez, mes vers ! Bons ou mauvais, qu’importe 1 Si du monde idéal vous m’entr’ouvrez la porte , Si vos grelots d’argent me rappellent parfois Le bal mystérieux des sylphides des bois . Allez et divaguez. Mes fleurettes mignonnes , Je veux faire de vous de riantes couronnes , Des bouquets parfumés , des guirlandes de fleurs . Hélas 1 ils n’iront point parer de tendres coeurs , Ils n’iront point, cachés, sous la fine dentelle, Effleurer le beau sein de quelque demoiselle , Brûler sa blanche gorge et palpiter, pressés

Sous les bonds de son coeur comme sous des baisers. Je ne suis qu’nn poète, et ma maîtresse blonde . Est fille de la flamme ou bien fille de l’onde ; Je ne la vois jamais que dans l’âtre brûlant Salamandre joyeuse au voile étincelant

Ou dans l’eau du torrent qui tombe des collines Riante sur l’écume au milieu des ondines. ... J’aime un bel idéal qui ne peut se faner.

RUDOLFO dan E m ile Z o la

SOLMAYAN GÜZELLİKLER :

j'yk ¿L* f \

. jÿ>- X - X*> li X

îki gönül arasında dostluk kararğir olmuşsa bunlar muhabereye muhtaç olmazlar. [Sa’ib]

Notre cerveau est de la chaleur solaire transformée , il s’git de répandre cette chaleur , redevenir rayon de

so le il. GUY AU

Dimağımız, istihale etmiş güneş hararetin- dendir , bu harareti neşr etmek, tekrar güneş nuru olmak icab ediyor .

(12)

5836 İ Ç T İ H A T

T o k a d î za d e Ş e k ib B ey in v e fa tı

7 Teşrini evvel Tarihli günlük gazete­ ler , aziz ve fazıl dostumuz Tokadî zade

Şekib Beyin ve oğlunun vefatı haberini verdiler . Tifo hastalığından yatan oğlu Nasır Beyin irtihali haberi bu muhterem baba üzerinde yıldırım te’siri yapmış ve derhal vefat etm iş. Şekib Bey kâmil bir insan ve mükemmel bir şa‘irdir. H u zu ri

H ılk a td e adlı kitabı kendisinin ayni

zamanda ince bir münakkid ve mütefek­ kir jolduğunuda gösterir". Namütenahi hayırhah , nâ mütenahî mütevazı4 |ve her tavrı^bir terbiye ve]nezakek dersi idi.

‘İran için’ömer Hayyam ne idise Tojj- kadî zade de Türkiye için’odur . Ömer Hayyam nasıl her gün daha ziyade afiyetle yaşıyorsa Tokadî zadeyŞekihBeyne Türk kavmi ve lisanı dünyada durdukça dura-'g cak ve yaşayacakdır . 1 Bizim ta 4ziye ve tesellimiz bu kana‘atnntzıntfl|'çindedir.{. :

İA H M E D R A S İM B. IJ

Kalemde hizmet etmiş olanlardan Ahmed Rasim Bey de vefat etti. (Osmanlı Tarihi) adlı kitabı çok «Tüzeldir . Sultan ÎHarnit devrinde, haysivyetini muhafaza etmiş , cülusiye filan yazmamış ve son senelerini İstanbul Meb'usu olarak geçirmişdir .

Bestesi de güftesi de kendisinin^olan güze! ve şakrak şarkıları vardır .

( Baki kalan bu kubbe de bir hoş şada imiş ) f

N İÇ İN B A Z I H A R P L E R NÂ K A B İL İ İÇ T İN A B D IR

[ Devam ]

İtalya gazeteleri dahi Lausanne sulhu hakî kında ayni içtihadda bulundular .

L’id e a N a z io n o le gazetesi şu satırları

yazıyordu :

« Bütün garb devletleri Türkiyenin önünde az çok teslim oldular. Avrupa -Jdaha doğrusu Avrupayi ve garbı temsil eden İngiltere, - Yunan hezimetini kendi hezimeti

gibi kabul etmek hatayi fahişini irtikâb etdi . Türkleria küçük mevzi1 î zaferi önünde cihanşümul zaferini sildi , kemalistler[ı] tarafından Ankara «Misakı Millî»sinin ken­ disine emr edilmesine İngilterer muvafakat etdi.Türkiyeyi Anadolu dağlarına atan Sèvres muahedesinin aşikâr mübalağasından, doğrudan doğruya Lausanne m uahede­ sinin aşikâr zilletine g eç d i. »

Bir Tali‘in birdenbire istikametini değişdir- mesini intaç eden bu zafer, zamanımızda mağ­ lubu kadar galibi de harab etdiği için harple­ rin fa’idesiz olduğunu iddi‘a eden ekonomist - Iere karşı ekseriyafmekamı i‘tîrazda] dermeyan olunacakdır.

Ekseriya böyledir [ ya‘ni harp mağlubu kadar galibi de perişan eder ] fakat her zaman ,böyle değildir. İzmir zaferi olmasaydı bu ğün türklerin hali ne olurdu . Avrupanın daha bir kaç sene evvel nazarı istihkarla gördüğü J a ­ ponya, küçük kavm, bu gün en büyük Devlet lerele müsavat da’iresinde mu‘amelede bulunu­ yorsa, bir kaç sa‘at zarfında Rus donanmasını Tchoushima da> imha ve dünyanın en büyük bir Imperatorluğunu tezîilkâr bir mu‘ahede imza etmeye mecbur etmiş olduğundan değilmidir ?

Kadim zamanlarda olduğu gibi yeni zaman­ l a r d a d a , zafer, bir kavmın kuvvetinin kat‘i

termometresi kalmakdadır . * * *

Nâ kabili ictinab yahud hemen hemen nâ ka- ■ bili ictinab harpler arasına son harp dahi ko - nabilir. Bu harp, Ingilterinin, kendisile payla- , şamadığı Hegemaniayi feth etmek için Almanya

tarafından sarf edilen cehdi temsil eder.

Münhasıran Fransa nın imdadına yetişmek için harbe girmiş olduklarını dermeyan ve Fransa yı nankörlükle mu‘ahaza ettikleri za - man ba‘zı Ingiliz ricali , bu miibarezenin h a­ kikî menşe’ini tamamen unutmuşlardır .

M. Lloyd George şu sözleri söylediği vakit Ingiliz efkârına vâzıhan tercüman oluyordu :

' 'lEğer İngiltere, insanca ve paraca bu kadar feda - karlık yapmasaydı Fransanın hali ne olurdu ? Bu gün Almanyanm bulunduğu halde bulunurdu. »

[1] Kelime ve ibarelerin aslına sadakati kâmilesi

(13)

i ç t i h a t 5837

Bu sözü söyleyen zat , Fransa ezilmiş ol - saydı Almanyanın derhal Ingiltere üzerine , kendisi için Fransadan daha tehlikeli rakib olan Ingiltere üzerine atılmayacağına hakikaten inanabilirmi ?

Almanyanın Ingiltere hakkındaki hakikî hissiyyatı Imperator ikinci Wilhelm in mülâha­ zatı atiyesinde pek ziyade barizdir :

« Fransa ile bir uzlaşmayı te’emmül etmişdim. Kendi istifadesi için dünyayı müsadere etmek isteyen İngiltere- n k f hırslarına mani‘ olmak için , menfa1 atı umumiyye namına, Fransa ile kâfi derecede kuvvetli berri bir blok teşkil etmek isterdim. »

M. LIoydGeorge, pek âla bilir ki harp baş­ ladığı anda, en fecilerinden bulunduğu ba‘zı müteneffiz Devlet reculleri, Ingilterenin bi taraf kalmasını arzu ediyorlardı.

Eğer Alman ordusu Belçikayi isti’lâ etme­ seydi ve Anvers üzerine yürüyerek doğrudan doğruya Ingiltere menafi'ini tehdid etmeseydi, Ingiltere, şüphesiz, mücadeleye iştirak etme - yecekdi.

Bu ayni nazır ve vatandaşlarından bir çoğu Fransanın imdadına Ingilterenin gelmiş oldu - ğuna kani4 görünüyorlar .

Henüz gayri mu4ayyenolan bir çok senelerden sonra,büyükfharbinjmeıışe’lerini bi tarafane teteb- bü‘ etmek mümkin olduğu zaman müverrihler,hiç

şüphe yo k , göreceklerdir ki , zevahire rağmen bil‘akis Ingilterenin imdadına yetişen Fransa ol- muşdur. O zaman Avrupanın çarpışması , Al- maııyajile Ingiltere arasında bir Hegemonía mübarezesi olarak nazarı i'tibara almacakdır . Fransanın , Belçikanın ve diğer memleketlerin mübarezeye karışmış olmaları sadece iki büyük rakibin, cihan ticaretine hâkim olmak isteyen iki büyük rakibin yolu üzerinde bulundukların­ dan olmuşdur.IIarbin yalnız netayici mu'ayyene ve tedkik olunursa , şüphesiz olarak görülür ki Ingiltere, zi kudret tehdidinin büyüdüğünü his etdiği bir rakibini, Fransa sayesinde mağlub etmişdir . Kezalik Fransa nın sayesindedir ki Alman «Hegemonía » sına varis oldu, ve bizzat Lord Curzon un parlamentoda beyanatına na - zaren , Ingilterenin her tahayyül edebileceği

derecenin fevkine çıkan bir mu'azzam Impera* torluk olmaya muvaffak oldu.

Hemen hemen nâ kabili ictinab harpler. lis­ tesine yakında artık besleyemiyecek olduğu fazla nüfusun Amerika toprağına Muhaceretine mümane‘at etmesinin neticesi olarak Muttehide’i Amerika ile Japnya arasında tahaddüs edecek mütakbel mübarezeyi de dahil etmek lâzımdır.[*]

Nüfusun fazla sür‘atle artmasının neticele­ rini mutala‘a ederken bu bahsa avdet için ▼esile bulacağız J

ÜÇÜNCÜ MEBHAS

B İR N Ü F U S FA Z L A L IĞ I N E T İC E S İ OLAN H A R P L E R

Hiç bir kavm yokdur ki kanunların kud - retine Latinler kadar kani4 olsun ; hiç bir kavm de Latinler kadak kanuna az hürmetkâr değildir .

Kanunların kudretine kani* oldukları için­ dir ki Latinler kanunları lâyenkati4 çoğaltırlar ve tecrübe kendilerine kanunların aczini gös - terdiği için uzun müddet kanunlara hürmetkâr olmazlar. [**]

Gayri mü’essir olduğu anlaşılan kanunların yerine ayni ümidlerle mahmul diğer kanunlar konulur. Kanunların icabatdan ve te4ammüller den doğduğunu ve kauunların bunlara ta k ad ­ düm etmediğini keşf edecekleri güne kadar parlamentolar bir kanun i4mal eden makineler olarak kalacaklardır .

Ba4zı siasî fırkaların kana4atleri hilâfına olarak kanunlar ancak pek za4if i4mar kudre­ tine malik ve cem'iyyeti yeni başdan bina etmekden aciz olduğu gibi kanunlar pek büyük bir tahrib te’siri de icra edebilirler. Meselâ, bu veçh iledir ki bahriyede sekiz sa4at çalışma ka­

i l Ehiren Japonların Manchuriyi feth etmiş olma - lan bu çarpışmayı şimdilik bertaraf etmişdir. Ab. Dj.

[’*] Hars ve zihniyyet cihetile ve seciyye nokta’i na - zarından Latin akvamına benzeyen biz Türkler « Türkün yesağt üç gün sürer » darbı meselimizle kanunların ac - zini ve kanunlara rivayetin az mu‘amtner olduğunu söy­ leriz. Ma'lutndur ki « yesa » ve « yesağ » esasen Türk­

(14)

5838 İ Ç T İ H A T

nunu Fransa nın ticareti hariciyyesini rekabeti ecnebiyye ile mübarezede her gün daha ziyade aciz kılıyordu ve bu kanun ilga edilmeseydi nihayet Fransanm ticareti hariciyyesini mahv edecekdi. Yine bu veçh iledir ki icareler hak- kındaki nizamlar, yeni mesakin inşasını felce uğratdı ve bu nizamların çaresaz olmak id d ia ­ sında bulunduğu bir buhranı daha had bir hale getirdi. Kezalik yine bu veçh iledir ki serma - yeye, emlâke ve senayia karşı vaz! olunması sosyalistler tarafından teklif ’ edilen kanunlar sermayelerin ecnebi memleketlere firarını mu- cib oldu, Frank kıymetinin büyük bir tenezzülünü da‘vet etdi ve binnetice hayat bahalılığının yeni

bir tereffii'üne sebeb oldu . * * *

Bu gün Fransa da bu kadar zihinleri âteşin bir suretde meşğul eden tevellüdat mes’elesi kanunlara atf olunan kudret hakkındaki ku - runtular hakkında yeni bir misal arz edecekdir.

Her kesce ma'lumdur ki Fransa nüfusunun mıkdarı aşağı yukarı tevekkuf halinde kal - makdadır. Bu mıkdarı çoğaltmak için irad edilen nutukların , verilen konferansların , yapılan ta limâtnamelerin kolleksiyoııile bir kütüphane teşkil edilebilir.

Bu baba İslahatçıların teklifleri ekseriya efradı çok a’ileler menfa‘atine olarak bekârlar üzerine verği tarhına müncer o lu r. Bu ilham - larm en enmuzecî [Typique] olanı , akademia âzasından E. Picard ın dır ki , bunun dur ve draz te’emmülü üç çocuğu olmayan kimselerin ziyanına ve üç çocuğu olan a’ilelerin menfa'a- tine olarak bir kanun teklifine müncer oldu

Bu türlü kavrayışların ümidini boşa çıkaran «'Simplisme » i [ ya‘ni sathi binliği ], tevellüdat [ Natalité ] mes elesinin ne kadar anlaşılmamış olarak kaldığını isbat eder.

* * *

Tevellüdat mıkdarındaki tahavviilatm derin sebepleri ma'lum olduğundan muhakkak ad olunabilir ki yirmi beş seııedenberi yapılan ka­ nunlar ve söylenen nutuklar hiç bir tarafda nüfusun mıkdarını artırmamışdır.

Bu muvaffakıyyetsizlikden dolayi insan kendisini tebrik etmelidir . Mes’eleyi yakından tedkik ederek, iktisatçılar, nihayet keşf etdi - ler k i , Avrupa memleketlerinin ekseri nüfus fazlalıkları arz etmekdedirler . Bunların en alimlerinden biri olan M. Keynes pek musib olarak şunu nazarı mülâhazaya arz etmişdir ki:

« Harpden evvel Avrupa nın sekenesi zaten pek fazla idi ve Avrupa talayyüş vasıtalarını güçlükle teda - rık ediyordu ; bu derecesi de yeni dünyanın gitdikce daha az mebzul olan menabüi sayesinde idi. Bu gün kavmie- rin istihsal kabiliyyetleri o kadar azalmışdır ki Avrupa nın , yakında artık besleyemiyceği bir nüfus fazlalığına malik olduğu iddi‘a edilebilir. »

Avrupanın bir çok kavmleri, sekenelerinin fazla artmasından daha şimdiden pek çok sıkıntı çekmekdedir. İngilterede 1,500,000, Almayada 1.700,000 işsiz var [1] ; her sene nüfusu yarım milyondan ziyade artan İtalya , Mussolini nin nazarı dikkate arz etdiği veçh ile , sekenesinn fazlasını nereye aktaracağını bilmiyecek .

[ Bitmedi ]

[l]Şimdi yalni IO-HM932 de bu mikdar 5 milyona baliğdir. Nüfus fazlalığile işsizlerin mıkdarı arasında bir nis- bet ve merbutiyyet mes'elesi te’sis etmek doğru değil­ dir. Eğer öyle olsaydı işsizlerin adedi İtalyada en ziyade olmak lâzım gelirdi. Bu hususka en mühim rol oynayan âmil para farkı ve cihanşümul fakirlikdir fikrindeyim . ( İçtihad ) m müdir fikirlerinin IX numrulu olanı şudur: Buhranı içtimainin önüne, ancak istümari ziraiyi terviç ve mektebleri artık sınıfından çıkmışlar , [ Declasseler J politikacılar, anif ihtilalcılar fabrikası halinden çıkaracak bir suretde tedris ve terbiye sistemini tebdil etmekle geçi­ rilir. Seyyaremizin zer‘ ve istismar olunmaya kabiliyyetli henüz boş sahaları pek çokdur . Denizler bî payan gıda ihtiva etmekdedir . 1 stadımızla bu noktada temamen bir

fikirde değiliz . Ab Dj

( Müessis sahibi : Dr. AB. Djevdet ) Mes’ul imtiyaz Sahibi avukat İrfan Emin

(15)

Tarif de publicité dans

F « Idjtihad »

Ltq, 1

pour chaque

3

centimètres de^hauteur dans '“s colonnes de 1’ "Idjtihad,,. soit 3 X 8 centimètre carrés, par insertion .

Le prix des avis et annonces est encaissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de 1’ "Idjtihad,, dans lesquels les avis et annonces ont paru sont envoyés, aux intéressés, à titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq au minimum, par insertinon .

‘A K L I S E L İ M

Meşhur Rahib M e s lie r nin V o lta ir e ta­ rafından hulasa edilen bu eseri Dr. Abdullah Djevdet B. tarafından ba‘zı mühim haşiyeler ‘ilâvesile Türkceye çevrlmiş ve basılmışdı.

Arab harflerinin kaldırılmasından bir az evvel tab‘ı hitam bulan bu kitab ilk iki ay sarfında emsalsiz bir slir'atle satılmış ve nus - hası azalmışdı . Bunun üzerine geçen sene ikinci def‘a ve yeni Türk 1 arflerile de basıl - mışdır. Kitaba, mütercim, ba‘zı ma‘nidar re - Bİmler ‘ilâve etmişdir ve bunlardan ilk basılış için yapılmış bir danesini aşağıya koyıyoruz .

Eski harflerle basılmış nüshalar azalmışdır 828 sahifelidir fi. 1 liradır. Yeni Türk harfle™ rile basılmış nüshalar 135 kuruşdur.

«iÇTİHAD»Kütöbhanesi

M ev cu d k ita b la ri:

Kuruş

Aklı Selim ( Eski harflerle) 527 sahifeli 100^ Aklı Selim (yeni Türk harflerde) 135 Rahib "Meslier„nin Vasıyyetnamesi 20 RuhulEkvam (eski harflerle) 274sahife 100 Dün ve Yarın ( » ) 254 » 100 İlmi ruhi ictima‘i( » » ) 287 50 Adabı muâşeret rehberi ( Resimli, eski

harflerle ) 509 sahife'i 150

Giullame Teli 100

Dilmesti’i Mevlana ( Eski harflerle ) 50 Bir Zekâyi feyyaz (Eski harf ve resimli ) 25 Mekârimi ahlâkiyye ve Din(Eski harflerle) 25 Karlı Dağdan Ses(AB. Djevdetin Şi‘irleri)100 Harb ve sözde İyilikleri (Eski harflerle)

219 sahifelik 100

Asırların Panoraması ( Eski harflerle ,

resimli). 246 sahifelik J00

Felsefe'i istibdad ( Eski harf )Alfieri nin,

resimli 272 sahifeli 50

Ruba'iyyatı Khayyam ve Türkceye - tercümeleri.(Eski harflerle)resimü;âdi cildlil50

a'Iâ kâğıdlı, a‘Iâ cildli ve imzalı 500

Düşünen Musiki gg

Avrupa harbinin Psikolocyası (Eski harflerle)

resimli, 708 sahifelik 150

Bankalar ve mu'amelâtı (Eski harflerle) 50 ‘Ameli Ruhiyyat 223 sahifeli 100

İngiliz Kavmı jşg

Dimağ ve Melekâti akliye [Resimli] 250 i h t a r : Haneden siparişlere yüzde yirmi nisbetinde ta‘ahhndlu irsaliyye ücreti zam olunur. Siparişlerle beraber posta havalesi gönderilir. Havalenamenin vüsulu günü iste­ nilen kitab ta'ahhudlu olarak postaya verilir, (içtihat) abonelerine yüzde 20 nisbetinde iskonto

yapılır. Yahut ta ‘ahhüdlü posta ücreti alınmaz.

C um huriyet M ücellithanesi

Babıâli caddesinde « Karagöz » ittisalinde . Ki­ taplarım hem .netin bir suretde, hem mutedil

(16)

İ M ? '

Bütün

«

classique

»

kitaplarla diğer neşriyyatı ve mektep levazımıma

almak için

İ s ta n b u ld a B e y o ğ lu i s t i k l â l c a d d e s in d e 4 6 9

numarada:

LA G R A N D E L İ B R A Î R İ E M O N D I A L E

Müessesesine müraca'at ediniz

Ş a r k i k a r i b i n e n b ü y ü k v e ç e ş id le r i e n iy i i n l i h a b e d ilm iş k ita b h a n e s id ir. Telefon: Beyoğlu: 2918

■ 4» +» ♦» +» ♦» ♦» +» ♦» +» «• 4» ■>» ♦» ♦ » +» 4 » »» 4 » 4 » 4» 4» +» 4» 4 » 4» »» 4 » 4» 4» 41 4 » «

T ü r k iy e SANAYİ* v e M A ‘A D İN B A N K A S I

Fabrikalarına ait

Y E R L İ M A L L A R P A Z A R I

İstanbul, Bahçe kapu Birinci Vakıf han Telefon : 20517

Mağazada münhasiren bankaya merbut fabrikalar mâ'mulâtından ipekliler ve döşemelikler* yünlüler, Battaniyeler, kostümlük kumaşlari, şallar, ipekli mendiller, ince ve kalın bezler, metin ve zarif bavulu, çanta, kunduralar ve saire topdan ve perakende olarak satılır.

HEREKE MENSUCAT FABRİKALARI MA‘MULÂT1

Satış mahalleri:

Yalnız topdan, Herekede Fabrika merkezi, İstanbul ve Ankara da

YERLİ MALLAR PAZARLARI

Perakende için İstanbulda Bahçe kapıda birinci vakıf han altında

YERLİ MALLAR PAZARI

A n k a r a d a Ç o c u k S a r a y ı c a d d e s in d e

Yerli mallar pazarile İstanbul ve sa’ir vilâyetlerdeki bilumum kumaşc1 mağazalarından ve terzilerden talep ediniz.

T . C.

E M N İ Y E T

S A N D I Ğ I

Türkiyenin en eski millî bir müessese'i mâliyesidir . Muhtelif müddet ve fa'izle tevdiat kabul ve Mücevherat ve Altın ve Gümüş ve Emlâk mukabilinde mutedil şeraitle para ikraz

eder. Merkezi idaresi Cagaloğlunda kâin dairei mahsusadır . Hiç bir yerde şubesi yoktur.

S A T I E

H e r nevi* t e n v i r a t v e k u v v e ’i m u h a r r i k e te ’s i s a tım , m o t ö r l e r i , a l â t ı b e y tiy y e y i 6 - 1 8 a y v a ‘d e ile , v e r e s iy e y a p a r v e s a t a r . T e le f . B . 4 8 0 0 İ s t a n b u l 2 4 3 7 8 Öksürük ve boğaz hastalıkları

O x y m e n t h o l

P E R R A U D İN Pastillerini alınız

O s m a n l ı B a n k a s ı

b a n q u e o t t o m a n e

Sermayesi 10 milyon Ingiliz lirası.

Umumî merkez : Oalata Telefon : B. 36 Türkiyenin her şehrinde şu‘be!eri vardır.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Thus, the hard energy spectrum, the high level of timing noise, and the evidence for the presence of a compact jet are all consistent with the source being in the hard state during

Yapıda mermer kullanmak için bu malzeme- nin ucuzlamasını beklemekten ziyade rağbeti arttıra- rak mermer sanayiini teşvik etmek ve fiyatların ken- diliğinden düşmesini temin

Hava limanı lokantasının kontrol kulesinden ayrılmış olarak inşa edildiği yerlerde yolcu veya kabul binası, bazı inşaî tedbirler alınmak suretile, ileri doğru

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

Mimar Davudun güzel san'atlar serisinden ikinci eseri 1594 (1002) tarihinde yapılmfş olan (Cerrah- paşa camii) dir.. Cerrahpaşa camiinin plânı; münfe- rid sütun ve ayaklarla

■ Toksoplazma IgM pozitif ve avidite düşük veya orta hastalara spiramisin tedavisi başlandı. ■ 4 hasta spiramisin tedavisine

Bu yolcuların 129 tanesi bayan, 49 tanesi ise çocuk yolcu olduğuna göre uçakta kaç tane erkek yolcu vardır4. Annemin geriye kaç

[r]