• Sonuç bulunamadı

ÜNİTE AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER PARASAL BİRLİK VE EURO BÖLGESİ OLUŞUMU. Prof. Dr. Güven DELİCE

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ÜNİTE AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER PARASAL BİRLİK VE EURO BÖLGESİ OLUŞUMU. Prof. Dr. Güven DELİCE"

Copied!
17
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İÇ İNDEK İLER

• Tarihsel Perspektiften Avrupa  Birliği’nde Parasal Birlik

• Maastricht Antlaşması ve Tek Para  Birimi 

• Avrupa Merkez Bankaları Sistemi

• Euronun Etkileri

• 2008 Küresel Krizi’nin Euro  Bölgesi'ne Etkileri

HEDEFLER

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; 

• Avrupa'da parasal birliğe nasıl  geçildiğini öğrenebilecek,

• Euro Bölgesi'nin nasıl oluştuğunu  öğrenebilecek,

• Tek paranın  AB'nin entegrasyon  sürecini nasıl etkilediğini 

kavrayabilecek,

• Tek paranın  AB içinde ve dışında  doğurduğu etkileri hakkında bilgi  edinebilecek,

• 2008 Küresel Finans Krizi sonrasında  AB'de parasal birlik sürecinin hangi 

 

 

   

ÜNİTE 

8

PARASAL BİRLİK VE EURO BÖLGESİ OLUŞUMU 

 

AVRUPA BİRLİĞİ VE  TÜRKİYE İLİŞKİLERİ 

 

Prof. Dr. Güven DELİCE 

 

(2)

Parasal birlik süreci 

 

döviz kurlarındaki 

birlikteliğinin  sağlanmasıyla  başlayıp, tek bir  paranın kabul ve  kullanımına kadar 

gidebilmektedir. 

GİRİŞ 

Avrupa Birliği’nin ekonomik bütünleşme sürecinde geldiği en ileri aşama  parasal birliktir. Bu süreçte ortak para politikası uygulanması, ekonomi 

politikalarının yakınlaştırılması ve uyumlaştırılması, sermaye hareketlerinin  serbestleştirilmesi, finansal piyasaların bütünleştirilmesi gibi alanlarda önemli  mesafeler kat edilmiştir. Dolayısıyla gelinene noktada ortak makroekonomik  hedeflere ulaşılabilmesi için politikaların birlikte uygulandığı bir para alanı  yaratılmıştır. Diğer taraftan, uluslarüstü bir niteliğe sahip olan Avrupa Merkez  Bankaları Sistemi oluşturulmuş, Topluluğun para politikalarının saptanması ve  uygulanması bu sistem üzerinden yürütülmeye başlanmıştır. Süreç AB’deki  ekonomik entegrasyonu güçlendirmekle kalmayıp Birlik üyesi ülkeler arasında  ticareti artırmak ve mali piyasaların entegrasyonu yönünde önemli adımların  atılmasına imkân sağlamıştır. Böylece siyasi birliğe ulaşma hedefine daha fazla  yaklaşılmıştır. Ancak, özellikle 2008 küresel finans krizinin ardından, dış ticaret  açığı yaşayan ülkelerin devalüasyon silahını kullanamamalarının getirdiği baskılara  bağlı olarak parasal birlik sürecinde sıkıntılar belirmiş ve sistemin etkinliği ve işleyiş  mekanizmaları ile ilgili önemli kuşkular ortaya çıkmıştır. 

TARİHSEL PERSPEKTİFTE AVRUPA BİRLİĞİ’NDE  PARASAL BİRLİK 

Parasal birlik bir grup ülkenin, ulusal paralarının değerini sabit kurlar  üzerinden birbirlerine bağladıkları ve birlik dışındaki ülkelere karşı serbest  dalgalanmaya bıraktıkları bir yapıyı ifade etmektedir. Bu yapı, döviz kurlarındaki  birlikteliğinin sağlanmasıyla başlayıp tek bir paranın kabul ve kullanımına kadar  gidebilmektedir. Sürecin aşamaları genel olarak aşağıdaki gibi gerçekleşir: 

 Döviz kuru birliği 

 Ortak fon mekanizması 

 Ekonomi politikalarının eşgüdümü 

 Ortak rezerv yönetimi ve tek merkez bankası 

 Tek para. 

AB’nin temel kurucu antlaşması olan Roma Antlaşması’nda gümrük birliği ve  ortak tarım politikasına öncelik verilmiş; buna karşılık parasal birlik konusunda bir  düzenlemeye yer verilmemiştir. Bu konudaki girişimler, 1958 yılında yapılan  Avrupa Para Anlaşması’yla taraf ülke paralarının konvertibilitesinin 

gerçekleştirilmesi ve ekonomi politikalarının eşgüdümünü sağlamak üzere  danışma organı niteliğinde bir Para Komitesi’nin kurulması ile sınırlı kalmıştır. 

Ancak, 1960’ların sonlarına doğru uluslararası finansal sistemde ortaya çıkan bazı  önemli gelişmeler AET üyelerinin bu konuyu öncelikli olarak ele almalarına yol  açmıştır. Zira 1960’ların sonu ve 1970’lerin başını kapsayan dönemde uluslararası  para sisteminde (Bretton Woods Sistemi) ciddi çözülmeler oluşmuş, sistem 1971  yılında fiilen, 1973’de ise resmen çökmüştür. Birçok ülkede yaşanan döviz kuru  krizleri AET’nin ortak politikaları üzerinden entegrasyon sürecini tehdit etmeye 

(3)

Avrupa Birliği’nde 

 

1979’da yürürlüğe  konulan Avrupa Para  Sistemi (APS) iki ayak  üzerinde tesis edilmiş  olup bunlar Avrupa  Para Birimi (ECU) ve 

Avrupa Döviz Kuru  Mekanizmasıdır. 

(ERM). 

başlamıştır. Konuyla ilgili bazı çalışmalar yapılmışsa da1 yaşanan petrol şokları ve  bu şokların neden olduğu stagflasyon krizi gibi olumsuzluklar parasal birlik  konusunda adımlar atılmasını engellemiştir. Topluluk ülkelerinin Bretton Woods  Uluslararası Para Sistemine üye oldukları 1970’li yılların başlarına kadar bu konuda  önemli adımlar atılmamıştır. Sistemin resmî olarak çöktüğü 1973 yılından sonra  üye ülkeler parasal konularda daha fazla iş birliği ve ortak hareket etme 

konusunda birtakım girişimler başlatmışlardır. Bu dönemde uygulamaya konulan  ve 1979’a kadar yürürlükte kalan Avrupa Para Yılanı Uygulaması2 da Topluluk  ülkelerin ödemeler bilançosu sorunlarına köklü çözümler getirememiştir. 1978’de  Kopenhag ve Bremen’de toplanan AB Konseyi Avrupa Para Birliğini 

gerçekleştirecek bir planı kabul etmiş ve bu süreç sonunda 13 Mart 1979’da  Avrupa Para Sistemi (APS) yürürlüğe girmiştir. Sistem iki ayak üzerinde tesis  edilmiştir. Bunlar; Avrupa Para Birimi (European Currency Unit –ECU) ve Avrupa  Döviz Kuru Mekanizmasıdır (European Exchange Rate Mechanism –ERM). 

ECU kaydi para veya bir hesap birimi olup değeri Topluluk üyesi ülkelerin  paralarından belli miktarlar içeren bir sepete göre oluşmaktadır. APS’ye dâhil olan  ülkelerin merkez bankalarının altın ve dolar rezervlerinin %20’sinin Avrupa Parasal  İşbirliği Fonu’na yatırılması karşılığında bu kuruluş tarafından yaratılır.  

ERM’de ise merkezî ECU paritesi ve merkezî ikili kurlar olmak üzere iki  parite bulunmaktadır. Mekanizma içerisinde APS’ye dâhil olan ülkelerin döviz  kurlarındaki dalgalanmaların sınırlarını belirleyen iki ölçüt bulunmaktadır. Bunlar; 

zorunlu müdahale sınırları ve sapma eşiğidir. APS’nin esası sabit fakat ayarlanabilir  kur sistemine dayanmaktadır. Sistem içindeki her ülkenin ulusal parasının merkezî  kuru (esas kur) ECU cinsinden belirlenmiş, ulusal paraların bu merkezî kurlar  etrafında yüzde cinsinden +‐2.25 dalgalanmasına izin verilmiştir. 

Avrupa Para Sistemi’nin ilk yıllarında Yılan Uygulamasına katılmayan  ülkelerin merkezî kurlar etrafında daha geniş bir dalgalanma marjını kabul  etmeleri, döviz piyasalarına müdahalenin üye ülkelerin paralarıyla 

gerçekleştirilmesi ve merkezî kurların değiştirilmesinin karşılıklı anlaşmalarla  yapılması benimsenmiştir. ECU, sistemin esasını oluşturmuş, sisteme katılan  ülkeler diğer ülkelere karşı uyguladıkları döviz politikalarında iş birliği 

taahhüdünde bulunmuşlardır. Dolara karşı müdahalelerde de birlikte hareket  edilmiştir. 

1  1969  Barre  Raporu  ve  1970  Werner  Raporu  bu  konudaki  önemli  belgelerdir.  Werner  Raporu’nda  1980’e  kadar  Avrupa’da  parasal  birliğin  oluşturulması  için  üç  aşamalı  detaylı  bir  plan  hazırlanmıştır.  Ancak,  Bretton  Woods  Sisteminin  çöküşü  ve  1970’lerin başındaki petrol krizi nedeniyle Rapor hayata geçirilememiştir. 

2 Topluluk içinde döviz kurlarını istikrara kavuşturmak amacıyla 1972‐1978 yılları arasında  uygulanmış  olan  sistemdir.  1972’de  Tüneldeki  yılan  adıyla  uygulamaya  konulan  sistemde,  tünel  Topluluk  paralarının  belirli  bir  değişim  marjı  içinde  üçüncü  ülke  paralarına  karşı  bir  kur  izlemelerini,  yılan  ise  üye  ülke  paralarının  birbirleri  arasındaki kurların değişimini ifade etmektedir. Üye ülke paraları arasındaki değişim  marjı  +‐%1.125  ve  dolara karşı  dalgalanma  marjı  ise  +‐%2.25  olarak belirlenmiştir. 

Yani  üye  ülkelerin  döviz  kurları  kendi  aralarında  dar  bir  alanda  dalgalanabilmekte  (yılan), dolar  karşısında  ise  dalgalanma daha  geniş  bir  alana yayılmaktaydı (tünel). 

1973  yılından  sonra  üye  ülke  paraları  dolar  karşısında  serbest  dalgalanmaya  bırakılarak “tünelsiz yılan” uygulamasına geçilmiştir.  

(4)

Maastricht 

 

Antlaşması ile bir  taraftan Topluluğun 

kurumsal yapısında  önemli değişiklikler 

yapılmış, diğer  taraftan ekonomik ve 

parasal birlik konusu  öncelik alanı olarak 

belirlenmiştir.

 

APS ilk etapta, Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Danimarka, İrlanda,  Lüksemburg ve Hollanda arasında kurulmuştur.  İngiltere Ekim 1990’da katılmış,  ancak 1992’de İtalya ile birlikte sistemin Döviz Kuru Mekanizmasından ayrılmıştır. 

Topluluğa daha sonra giren İspanya, Portekiz ve Avusturya da kur mekanizmasına  katılmış, Yunanistan ise dışarıda kalmıştır. 

APS, üye devletlerin tek tek imzaladıkları anlaşmalarla yürürlüğe girmiştir. 

Devletler tek yanlı iradeleriyle sisteme katılabildikleri gibi aynı şekilde sistemden  çıkabilmekteydiler. Geçmişte AET’ye üye olmamakla beraber İskandinav ülkeleri  de APS’nin üyesi olmuşlar, paralarının değerini ECU’ya göre belirlemişlerdir.  

 

   

 

Genel bir değerlendirme yapıldığında, APS’nin başarılı sonuçları olduğu  söylenebilir. Sistemin etkin uygulanmasıyla, ECU’nun kullanımı artmış, AB ortak bir  paraya kavuşmuş ve parasal istikrar önemli ölçüde sağlanmıştır. Bu hususlar  önemli olmakla birlikte, tam iktisadi birliğin şartı olan tek para açısından yeterli  görülmemiş, bunun üzerine yeni girişimler ortaya konulmuştur.  

Haziran 1988’de Avrupa Konseyi, Ekonomik ve Parasal Birliğin (EPB) aşamalı  olarak gerçekleştirilmesi hedefini onaylayarak Jacques Delors başkanlığındaki bir  komiteyi EPB'ye geçişe yönelik somut aşamalar içeren çalışmaları yürütmekle  görevlendirmiştir. Haziran 1989’da yapılan Madrid Zirvesi’nde tüm üyelerce kabul  edilen Delors Raporu ile üye ülkeler arasında yakın ekonomik koordinasyon  sağlayacak, üye ülkelerin ulusal bütçelerinde bazı kısıtlamalar getirecek ve  bağımsız bir Avrupa Merkez Bankası kurulmasını ve ortak para biriminin 

kullanılmasını sağlayacak şekilde üç aşamalı EPB’nin oluşturulması öngörülmüş ve  her bir adımda yapılacak faaliyetler ortaya konulmuştur. 7 Şubat 1992’de 

imzalanan ve 1 Kasım 1993’de yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması ise tek para  birimine geçiş sürecinin yöntemi ve takvimi belirlenmiştir.  

MAASTRICHT ANTLAŞMASI VE TEK PARA BİRİMİ  

9‐10 Aralık 1991 tarihinde Hollanda’nın Maastricht şehrinde yapılan  Zirve’de alınan kararlar, Avrupa Birliği Antlaşması (Maastricht Antlaşması) adı  altında 7 Şubat 1992 tarihinde imzalanmış ve 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe  girmiştir. Maastricht Antlaşması, Roma Antlaşması’ndan o tarihe kadar yapılan en  önemli ve en karmaşık hükümler içeren değişikliklerden oluşmuştur. Söz konusu  hukuki dönüşümle birlikte Roma Antlaşması’nda önemli değişiklikler ortaya çıkmış  ve böylece anlaşmayla beraber siyasi ve ekonomik nitelik taşıyan dönüşümler  kendini hissettirmiştir. Diğer bir ifadeyle anlaşma, biri siyasi birliğe ve diğeri de  ekonomik birliğe ilişkin iki sözleşmenin imzalanmasıyla sağlanmıştır.  

Bireysel  Etkinlik

• 1970'li yıllarda AET ülkelerini Avrupa Para

Sistemi'ni kurmaya zorlayan dışsal faktöler

neler olmuştur? Açıklayınız.

(5)

1 Ocak 1999’da 3 yıllık 

 

geçiş dönemi  başlayarak Avrupa 

Para Birimi (ECU)  uygulamadan  kaldırılmış, 1 ECU = 1  Euro olarak yeni para  birimine geçilmiştir.

 

İkinci Roma Antlaşması olarak da nitelendirilen Maastricht Antlaşması ile bir  taraftan Topluluğun kurumsal yapısında önemli değişiklikler yapılmış, diğer 

taraftan ekonomik ve parasal birlik konusu öncelik alanı olarak belirlenmiştir. 

Antlaşmanın en önemli çıktısı olarak kabul edilen Ekonomik ve Parasal Birlik, mal,  hizmet ve kişilerle sermayenin serbest dolaşımını ve tek bir para biriminin 

kabulünü, bu amaçla da ortak para politikası uygulanmasını, ekonomik ve mali  politikaların yakınlaştırılmasını öngörmektedir. Antlaşma metninde üye devletlerin  Ekonomik ve Parasal Birliğe katılımı için öngörülmüş zorunlu koşullardan birincisi,  merkez bankalarının aşamalı olarak bağımsız hâle getirilmesi için yasal 

değişikliklerin yapılması ve ikincisi, “Makroekonomik Yaklaşım Kriterleri”ne  uyumun sağlanmasıdır.  

EPB’ye geçiş için üç aşamalı bir süreç öngörülmüş ve takvime bağlanmıştır.  

 1 Temmuz 1990’da başlayan birinci aşamada üyeler arasında  sermaye hareketleri serbestleştirilmiş, ekonomi ve maliye  politikalarının yakınlaştırılmasını sağlayacak düzenlemeler  yapılmıştır.  

 İkinci aşama 1 Ocak 1994’de başlamış, Avrupa Para Enstitüsü (APE)  adıyla bir kurumsal yapı oluşturulmuş ve para politikaları daha  yakından izlenmeye başlanmıştır. APE, Maastricht Antlaşması’yla  kurulan geçici bir kurumdur. Söz konusu kurum AB’nin ortak para  politikasını koordine etmekle görevli Merkez Bankaları Guvernörler  Komitesi’nin görevlerini devralmıştır. Euro Bölgesine (Euro Zone) ait  para politikasının oluşturulmasında en önemli rolü APE oynamıştır. 

Bir taraftan bu gelişmeler yaşanırken diğer taraftan 31 Mayıs 1995  tarihinde Komisyon, tek para uygulamasına geçiş ile ilgili Yeşil Kitap’ı  kabul etmiştir. Bakanlar Konseyi kararıyla 16 Haziran 1997’de  APS’nin yerine, “Yeni Döviz Kuru Mekanizması” yürürlüğe  konulmuştur. 

 Üçüncü aşama 1 Ocak 1999’da başlamış, bu aşamada Avrupa Para  Enstitüsü’nün yerini Avrupa Merkez Bankası (AMB) almış ve üyeler  arasında döviz kurları sabitleştirilmiştir. AB devlet ve hükûmet  başkanları üçüncü aşama ile ilgili olarak 2 Mayıs 1998’de Brüksel’de  toplanarak 11 üye ülkenin ortak para birimi Euro’ya geçişine son  onayı vermişlerdir. 1 Ocak 1999’da 3 yıllık geçiş dönemi başlayarak  Avrupa Para Birimi (ECU) uygulamadan kaldırılmış, 1 ECU = 1 Euro  olarak yeni para birimine geçilmiştir.  

Euro ilk olarak kaydı para biçiminde kullanılmaya başlanmış, 1 Ocak 2002  tarihinde ise banknot ve madenî paralar şeklinde tedavüle sürülmüştür. Bu  aşamaya ilişkin yürürlük takvimi Tablo 7.1’den takip edilebilir. 

   

(6)

Tablo 7.1. Tek Para Uygulamasına Geçiş Takvimi  Birinci Dönem: Ekonomik ve Parasal Birliğe Hazırlık (1998) 

 EPB'ye ilk aşamada katılacak ülkelerin tespiti 

 AMB ve Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nin  (AMBS) oluşturulması, 

 Para birimlerinin değiştirilmesine yönelik  mevzuatın kabulü 

 Mali piyasalarda ve bankacılık sektöründe tek para birimine geçiş için  hazırlıkların hızlandırılması 

İkinci Dönem: Ekonomik ve Parasal Birliğe Geçiş (1 Ocak 1999) 

 Döviz kurlarının geri dönülmez bir şekilde sabitleştirilmesi 

 Para politikasının izlenmesi sorumluluğunun AMB'ye devri 

 Mali piyasa ve dış ticaret işlemlerinin Euro cinsinden yapılmaya  başlanması 

 Euro’nun hesap birimi olarak kullanılmaya başlanması 

 Euro cinsinden devlet tahvili çıkartılması 

Üçüncü Dönem: Ekonomik ve Parasal Birlik (1 Ocak 2002) 

 Euro cinsinden paraların en geç 1 Ocak 2002 itibariyle dolaşıma girmesi 

 Euro’ya  geçişin  tüm  sektörler  itibariyle  en  geç  1  Temmuz  2002  tarihine  kadar tamamlanması 

 

Euro Bölgesini oluşturan ülkeler tek para birimi uygulamasına geçmekle,  para politikası alanındaki egemenlik haklarından vazgeçmiş oluyorlardı. Katlanılan  bu yüksek maliyet karşılığında tek paradan beklenen avantajlar şu şekildeydi: 

 Güçlü bir ekonomik ortam ve daha iyi finansman koşullar  sayesinde daha yüksek büyüme ve istihdam sağlanması, 

 Tek Pazar'a geçiş sürecinin tamamlanması, 

 Yurt dışına yapılan yolculuk ve alışverişlerde vatandaşlara  kolaylıklar sağlanması,3 

 İşletme maliyetlerinin azaltılması, 

 Dünya parasal istikrarına daha fazla destek sağlanması. 

Mali disiplini EPB’nin sürekli bir unsuru hâline getirmek amacıyla Aralık  1996’da gerçekleştirilen Dublin Zirvesi’nde “ İstikrar ve Büyüme Paktı” kabul  edilmiştir. Maastricht Antlaşması ile EPB’ye katılacak ülkelerin ekonomileri  arasındaki farklılıkları azaltmak için ekonomik kriterler (yakınlaşma kriterleri)  belirlenmiş, İstikrar ve Büyüme Paktı ile üye ülkelerin bütçe disiplinine uymalarının  sağlanması ve sürdürülemez maliye politikaları izlemelerinin önlenmesi 

amaçlanmıştır. Üye ülkelerin ortak paraya geçişleri ve bu bağlamda bazı 

makroekonomik büyüklükler açısından birbirine yakınlaşmasını sağlamak amacına  dönük olan “Maastricht Kriterleri” aşağıdaki gibidir: 

3  Euroya  geçiş  öncesinde,  tüm  Birlik  üyelerini  ziyaret  eden  bir  Avrupalının,  herhangi  bir  alışveriş yapmaksızın sadece para birimlerinin birbirine dönüştürülmesi sonrasında  ülkesine geri döndüğünde parasının yarıdan fazla azaldığı görülmekteydi. 

(7)

Maastricht 

 

Antlaşması’nda üye  ülkelerin ortak paraya 

geçişleri için birtakım  kriterler  belirlenmiştir.

 

 Enflasyon kriteri: Toplulukta en düşük enflasyona sahip (en iyi performans  gösteren) üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ile ilgili üye ülke enflasyon oranı  arasındaki fark 1.5 puanı geçmemelidir. 

 Kamu borçları kriteri: Üye ülke devlet borçlarının GSYİH'ya oranı %60'ı  geçmemelidir. 

 Bütçe açığı kriteri: Üye ülke bütçe açığının GSYİH'ya oranı %3'ü geçmemelidir. 

 Faiz oranı kriteri: Herhangi bir üye ülkede uygulanan uzun vadeli faiz oranları,  12 aylık dönem itibariyla, fiyat istikrarı alanında en iyi performans gösteren üç  ülkenin faiz oranını 2 puandan fazla aşmamalıdır. 

 Döviz kuru kriteri: Son iki yıl itibariyle üye ülke parası diğer bir üye ülke parası  karşısında devalüe edilmiş olmamalıdır. 

Bir üye ülkenin parasal birliğe dâhil olabilmesi için Maastricht kriterlerini  yerine getirmesi gereklidir. Yakınlaşma kalıcı olmalı ve kriterler sürekli olarak  tutturulmalıdır. Bu ise ülkelerin merkezî para ve döviz kuru politikasıyla maliye  politikası çerçevesinde Avrupa Para Birliği’nin amaçlarını (fiyat istikrarı ve güçlü  mali pozisyon) benimsemelerini sağlayacak sağlam piyasa yapılarının varlığını  zorunlu kılmaktadır.  

                   

EPB’ye getirilen eleştirilerden biri, Maastricht yakınlaşma kriterlerine  yöneliktir. Buna göre söz konusu kriterler yapısal reformlar, cari denge, ekonomi  ve toplumun esnekliği, ekonomik yüklerin Birliğe dâhil ülkeler arasında 

paylaşılması gibi reel yakınlaşma kriterlerinden ziyade nominal kriterler olup bu  kriterlere uyulması reel olarak yakınlaşmanın durumu, hızı ve niteliği hakkında çok  fazla bilgi vermemektedir.  

Bütün üye devletlerin ekonomik birliğe katılmaları öngörülmektedir. 

Ülkelerden İstikrar ve Büyüme Paktı’na bağlı kalmaları, kamu sektörü açıklarının  doğrudan merkez bankası tarafından finanse edilmesinden ve kamu otoritelerinin  mali kurumlara imtiyazlı erişiminden vazgeçmeleri istenmektedir. Ülkeler sermaye  hareketlerinin serbestleştirilmesini de tamamlamak zorundadır. Bütün üye 

devletler kendi döviz kuru politikasını ortak çıkar temelinde ele almalı ve bu  politikalarını Euro alanı ile koordine etmeli, özellikle döviz kurlarında aşırı  dalgalanmalardan kaçınmalıdır.  

AB Hükûmet ve Devlet Başkanlarının 2‐3 Mayıs 1998 tarihlerinde  gerçekleştirdikleri Zirve ile tek para uygulamasına ilk etapta dâhil olacak üye  ülkeler nitelikli çoğunlukla tespit edilmiştir. Söz konusu kararın alınmasında üye  ülkelerin Maastricht Kriterleri’ne uyum açısından kat ettikleri mesafe dikkate 

Ta rt ış ma

• AB'de ekonomik ve parasalbBirliğe geçiş için öngörülen 

aşamaların başka ülkeler arasında oluşturulacak parasal 

birlikler açısından örnek teşkil edip edemeyeceğini 

tartışınız.

(8)

Euro Bölgesi’nin 

 

hâlihazırda 17 üyesi 

bulunmaktadır.

 

alınarak AB Ekonomi ve Maliye Bakanları Konseyi (ECOFIN) ve Avrupa Para  Enstitüsü tarafından hazırlanan raporlar esas alınmıştır. Söz konusu raporlar  çerçevesinde 11 üye ülkenin geçiş kriterlerini yerine getirdiği cihetle anılan  ülkelerin 1 Ocak 1999 tarihinde başlayacak son aşamaya geçişine imkân 

tanınmıştır. Daha sonraki süreçte 6 üyenin katılımıyla birlikte Euro Bölgesine dâhil  olan ülke sayısı 17’ye yükselmiştir. Aşağıda Tablo 7.2’de Euro Bölgesine dâhil olan  ülkeler gösterilmiştir. 

   

Tablo 7.2. Euro Bölgesine Dahil Olan Ülkeler 

ÜLKE  EURO BÖLGESİNE 

KATILMA TARİHİ 

Avusturya  1 Ocak 1999 

Belçika  1 Ocak 1999 

Finlandiya  1 Ocak 1999 

Fransa  1 Ocak 1999 

Almanya  1 Ocak 1999 

İrlanda  1 Ocak 1999 

İtalya  1 Ocak 1999 

Lüksemburg  1 Ocak 1999 

Hollanda  1 Ocak 1999 

Portekiz  1 Ocak 1999 

İspanya  1 Ocak 1999 

Yunanistan   1 Ocak 2001 

Slovenya  1 Ocak 2007 

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi  1 Ocak 2008 

Malta  1 Ocak 2008 

Slovakya  1 Ocak 2009 

Estonya  1 Ocak 2011 

 

Hangi üye devletin Euro’yu kabul etmek için gerekli şartları yerine getirdiğini  belirlenmesine ilişkin süreç, Euro Bölgesi ülkeleri ile daha sonraki aşamada 

katılacaklar için aynıdır. Euro’ya sonradan katılacak ülkeler için süreç şöyledir: 

Asgari 2 yılda bir veya derogasyon (istisna) kullanan üye devletin talebi üzerine  Komisyon ve Avrupa Merkez Bankası Konseye bir rapor sunar. Avrupa 

Parlamentosu’na danışıldıktan ve Konsey’de tartışıldıktan sonra ECOFIN Konseyi,  Komisyon’un önerisi üzerinde nitelikli çoğunlukla karar vererek derogasyon  kullanan üye devletin yakınlaşma kriterleri çerçevesinde gerekli şartları yerine  getirdiğini kararlaştırır. Bunun sonucunda ilgili ülkenin derogasyonunu kaldırılır. 

Euro’ya geçme döneminin başarıyla tamamlanması sonucunda piyasaların  bir üye ülkeyi Euro sistemin dışına çıkarması çok zorlaşmıştır. Ayrıca üye ülkenin  kendi isteğiyle Euro sistemini terk etme ihtimali de ortadan kalkmıştır.  

(9)

AMB 1998 yılında 

 

faaliyete geçmiş ve  Euro Bölgesinin para 

politikasının  belirlenmesi görevini 

üstlenmiştir.

 

Maastricht Antlaşması üye devletlerin para ve döviz kuru politikası dışında  AB kurumlarına ekonomi politikalarındaki yetkilerinin devredilmediği bir parasal  birlik oluşturmuş, AMB’ye denk olacak siyasi bir yapı kurmamış, entegre edilmiş  bir mali gözetim veya finansal krizlerle mücadele edecek bir mali mekanizma  öngörmemiştir. 

EPB’nin kurumsal tasarımında Euro bölgesinde para politikasının  koordinasyonu AMB’ye bırakılmışken üye ülke bankacılık sistemlerinin 

düzenlenmesi ve gözetimi üye ülkelerin yetkilerinde kalmıştır. Bu durum bölge  içinde hem parçalı bir yapı oluşturmuş hem de bankacılık sektöründe 

koordinasyon zafiyetine neden olmuştur.  

AVRUPA MERKEZ BANKALARI SİSTEMİ 

Parasal birliğin sağlanmasında en önemli sorun ortak bir para politikasının  izlenmesi ve politikadan sorumlu olacak bir kurumun oluşturulmasıdır. AB’de bu  kurumsal yapı Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’dir (AMBS).  

Parasal birliğin etkin işlemesinin koşulu fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Bu  amaçla oluşturulan Avrupa Merkez Bankaları Sistemi, AB içinde para politikaları  başta olmak üzere genel ekonomi politikalarının koordinasyonundan sorumludur. 

AMBS, Avrupa merkez bankası ve Euro sisteme üye ülke ulusal merkez bankalarına  ek olarak EPB’nin üçüncü aşamasında Euro’yu benimsemeyen AB üyesi ülkelerin  ulusal merkez bankalarından oluşmaktadır. AMBS’nin sorumluluk alanına giren  hususlar şu şekilde tespit edilmiştir: 

 AB’nin para politikasını belirlemek ve uygulamak, 

 Dış ticaret işlemlerini yönetmek, 

 Üye ülkelerin resmi döviz rezervlerini tutmak ve idare etmek, 

 Ödemeler sisteminin iyi işleyişini teşvik etmek. 

AMB ise 1998 yılında faaliyete geçmiş ve Euro Bölgesinin para politikası  stratejisinin belirlenmesi görevini üstlenmiştir. Bankanın görevleri ise şu şekilde  sıralanabilir: 

 Türlü para politikalarını üye ülkeler merkez bankalarıyla iş birliği  yaparak uygulamak, 

 Birliğin parasal istikrarını korumak, 

 Birliğin kur politikasını belirlemek, 

 Tek paranın tedavülünü sağlamak, 

 Döviz işlemlerini yönetmek, 

 Resmi döviz rezervlerini tutmak ve yönetmek, 

 Ödeme işlemlerini düzenlemek.  

AMB; kurumsal, mali ve idari açılardan özerk bir kuruluş olarak 

tasarlanmıştır. Euro’yu kullanan ülkelerin ulusal merkez bankları AMB’nin şubeleri  konumuna indirgenmiş ve parasal birliğe üye olmayan ülkelerdeki merkez 

bankaları ise sistemin koyduğu genel ilkeler doğrultusunda uyum içinde hareket  etmeye başlamışlardır4. Üye ülkelerin para politikası alanındaki yetkilerini AMB’ye 

4  Bu  çerçevede  oluşturulan  Yeni  Döviz  Kuru  Mekanizması  ile  döviz  kuru  istikrarının  kalıcı  hale getirilmesi ve üye ülkelerin ekonomik göstergelerinin birbirine yakınlaştırılması 

(10)

Euro AB’nin rekabet 

 

gücünü olumlu yönde 

etkilemiş ve istikrarlı  büyümeye katkı 

yapmıştır.

 

devretmeleri bu alanda hükûmetler arası iş birliği sürecinden uluslar üstü bir  kuruluşa yetki devrinde bulunulması anlamına gelmektedir. Ancak, para politikası  kararlarının uygulanması merkezî bir karar mekanizmasıyla yürütülmemektedir. 

Bölge içindeki ulusal merkez bankaları asgari rezerv oranının uygulanması, sürekli  kolaylıkların bankalar tarafından kullanılması ve repo işlemlerinin uygulanması  sırasında likiditenin başarılı bir şekilde sağlanmasından sorumludurlar. Bu  işlemlerin öncesinde AMB’nin onayını almak zorundadırlar.  

AMB’nin sermayesi üye ülke merkez bankaları tarafından ödenen sermaye  paylarından oluşur. Banka’nın ortakları ise üye ülke merkez bankalarıdır. Bu  Bankada en büyük sermaye payı Almanya’ya aittir. Diğer büyük pay sahibi ülkeler  de sırasıyla; Fransa, İtalya, İngiltere ve İspanya’dır. AB’nin ortak para politikasını  yürütebilmek için AMB açık piyasa işlemleri, kredi kolaylıkları ve munzam  karşılıklar gibi para politikası araçlarını kullanmaktadır.  

Avrupa Parasal Birliği’ne katılmayan üye ülkelerin paralarının Euro  karşısında belirlenmiş ve sabit bir paritesi yoktur. Bu sebeple ilgili ülke para  birimleri arasındaki çapraz kurların nasıl hesaplanacağına ilişkin bir zorunluluk da  bulunmamaktadır. 

Parasal birlik ortak bir ödemeler sistemi kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. 

AB’de bu görev, Gerçek Zamanlı Ulusal Toptan Ödeme Sistemi Ağı (TARGET)  aracılığıyla yerine getirilmektedir. AB üyesi ülkeler arasında ödemeler TARGET  yoluyla çok hızlı bir şekilde yapılabilmektedir. AMB Yönetim Konseyi TARGET’e  giriş iznini EPB üyesi ülkelerin ulusal merkez bankalarıyla Euro Alanında olmayıp  Euro üzerinden işlem yapan AB üyelerine vermiştir. AMBS’nin para piyasası faiz  oranlarını kontrol edebilmesi için para piyasalarının tam anlamıyla bütünleşmesi  şarttır. Avrupa Para Birliği ülkelerinin tümünde faiz oranlarının aynı olabilmesi için  fon fazlalıklarının ülkeler arasında rahatça transfer edilebilmesi gereklidir. Bu  çerçevede TARGET sadece AB’nin tek para politikasını desteklemekle kalmayıp  aynı zamanda Avrupa içerisinde etkin ve güvenli bir ödeme sisteminin gelişmesine  de katkıda bulunmaktadır. 

 

EURONUN ETKİLERİ 

Parasal birliğe katılmanın faydaları olduğu gibi, bazı maliyetleri de vardır. 

Birliğe katılan ülkelerin rezervleri ortak bir fonda toplanır. Böylece döviz 

rezervlerinden tasarruf sağlanır. Üyelerden birinin dış dengesizlikle karşılaşması  durumunda sahip olunan ortak rezervler bu açığı kapatmak için kullanılır. 

Belirsizliklerin ortadan kalkmasıyla birlikte sermayenin hareketliliği artırılmış,  finansal entegrasyonun gerçekleştirilmesine imkân tanınmış olur. Tek bir paranın 

adına üye ülke paraları için Euro karşısında bir merkezi kur belirlenmekte ve ulusal  paraların  bu  parite  etrafından  +/‐  %15  dalgalanma  marjı  ile  dalgalanmasına  izin  verilmektedir.  

Bireysel  Etkinlik

• Avrupa Merkez Bankaları Sistemi AB'nin daha 

ileri düzeyde ekonomik bütünleşmesine nasıl 

katkı yapabilir? Araştırınız.

(11)

kabul edilmesiyle birlik üyelerinin döviz kurlarında meydana gelen değişmeleri  izlemek zorunluluğu ortadan kalkar. Dolayısıyla Euro uygulamasıyla birlikte  paranın değişim aracı, hesap birimi ve tasarruf aracı olma fonksiyonlarının daha  sağlıklı bir şekilde yerine getirilmesi ortaya çıkarken, sonuç itibarıyla bütün bu  işlemlerden tasarruf sağlanmıştır. Ancak, Birliğe dâhil olan ülke, parasal birliğe  katılmakla bağımsız bir döviz kuru politikası izleyemez. Giderek para, kredi, faiz  politikalarındaki bağımsızlığını da kaybeder. Parasal birliğe katılan ülkeler sadece  döviz kuru ve faiz oranları gibi ekonomi politikası araçları üzerindeki kontrolü  kaybetmekle kalmaz, aynı zamanda kontrolleri altındaki kendi para birimi  cinsinden borçlanma imkânına da son verirler. 

Yukarıda sayılan olumlu ve olumsuz etkilerin önemli bir kısmı Euro  Bölgesi’nde ortaya çıkmıştır. Euro, fiyatlara saydamlık getirmiş, döviz  dalgalanmalarını ortadan kaldırmış, bir bütün olarak AB’nin rekabet gücünü  olumlu yönde etkilemiş ve istikrarlı büyümeye katkı yapmıştır. Euro’nun AB  piyasalarında ortaya çıkardığı derinlik ve genişlik tüm ekonomik birimlerin ve  şirketlerin üretim, yatırım, pazarlama stratejilerini ve yöntemlerini yeniden  düzenlemelerine yol açmıştır. Bu da ekonomide bir yenilenme dalgası yaratmıştır. 

Euro’nun getirdiği saydamlık tüketiciye yaramış ve tüketicinin refahını artırmıştır.  

Tek bir para birimi ve ortak bir merkez bankasının kabulüyle para  politikalarının yönetimi konusunda önemli değişiklikler ortaya çıkmıştır. Maliye  politikası konusunda karar alıcı durumunda bulunanlar bütçe politikasında Birlik  çapında belirlenen yeni disiplinle sorumluluklar çerçevesinde hareket etmeye  başlamışlardır. 

Tek para uygulamasına geçilmesiyle birlikte makroekonomik istikrarın  iyileşmesi ve Tek Pazarın etkin işlemesinin sağlanması sonucu AB’nin daha ileri  düzeyde bütünleşmesinin yolu açılmıştır. Üye ülkeler arasında döviz kuru riskinin  ortadan kaldırılması bir taraftan Bölgenin dış ticaret hacminde önemli artışlara yol  açarken diğer taraftan temel makroekonomik göstergelerin iyileşmesine katkı  sağlamıştır. Buna ilaveten Bölge, yabancı yatırımcılar için daha cazip bir konuma  yükselmiş ve bu da başta doğrudan yabancı sermaye yatırımları olmak üzere  faktör akımlarını çeken cazibe merkezi olmuştur. Ulusal paraların değişim  işlemlerinden kaynaklanan işlem maliyetlerinin azalması, belirsizliğin azalması,  şeffaflığın ve rekabetin artması gibi hususlar kaynakların daha etkin kullanımına  yol açmıştır.  

Diğer taraftan, Euro’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte AB içindeki ticaretin  artmasına paralel olarak Birliğin üçüncü ülkelerle olan ticaretinde bir daralma  ortaya çıkmıştır. Dış ticaretinin %’40’a yakınını AB ile yapan Türkiye, bu durumdan  olumsuz etkilenen ülkeler arasında yer almıştır. 2012 yılı verilerine göre Türkiye  ihracatının yaklaşık %48’i, ithalatın ise %30’u Euro ile yapılmaktadır. Diğer  taraftan, AB’ye adaylık statüsü Türkiye'ye hukuki ve yapısal normlarını AB ile  uyumlaştırma yükümlüğünü getirmiştir. Bu kapsamda, tek para birimi ile AB'de  gerçekleştirilen yapısal değişimler ve Maastricht Antlaşması ile belirlenen 

ekonomik kriterler, Türkiye'nin uzun vadede kendisini uyarlama zorunluluğu olan  kriterler hâline gelmiştir. 

(12)

2008 Küresel finans 

 

krizi Euro Bölgesini  oldukça olumsuz  etkilemiş, Yunanistan, 

İrlanda, Portekiz,  İtalya ve İspanya  ekonomik çöküşün  eşiğine gelmişlerdir.

 

2008 KÜRESEL KRİZİ’NİN EURO BÖLGESİNE  ETKİLERİ 

2007 yılının ortalarında ABD’de yüksek riskli konut kredi piyasasında (sub‐

prime mortgage) başlayan ve 2008 yılında küresel bir nitelik kazanan finans  krizinden en fazla etkilenen ülkelerin başında Euro Bölgesi gelmiştir. Kriz 

öncesinde EPB’ye dâhil üye ülkelerde ekonomi politikalarının koordinasyonu tam  olarak sağlanamamış, ülkelerin kamu borçlarının düzeyinde ve bütçe dengelerinde  ciddi bozulmalar yaşanmış ve EPB’nin bu çarpık yapısı rekabet gücü anlamında da  üye ülkeler arasında dengesizliklere yol açmıştır. Bu nedenle çevre ülkelerde cari  dengeler bozulmuş, oluşan cari açıklar sürekli olarak Almanya ve diğer merkez  ülkeleri tarafından finanse edilmeye başlanmıştır. Ekonomik ve Parasal Birlik  sürecinin başlangıcında ortaya çıkan yüksek ekonomik performans Euro 

Bölgesindeki yapısal ve makroekonomik sorunları gizlemiş, ancak küresel finans  kriziyle bu sorunlar açığa çıkarak parasal birlik sürecini tehdit etmeye başlamıştır.  

Küresel kriz Euro Bölgesi içinde ciddi sarsıntılara yol açmış, bu sarsıntıları  kriz düzeyinde yaşayan ilk ülke Yunanistan olmuştur. Avrupa liderleri parasal  birlikte bir ödemeler dengesi krizi beklemediklerinden krize hazırlıksız 

yakalanmışlardır. Bu nedenle AB üyesi devletler ve AB kurumları Yunanistan için  zamanında tedbir alamamışlar, bu da krizin Euro Bölgesindeki kırılgan ekonomik  yapıya sahip ülkelere yayılmasını kolaylaştırmış ve hızlandırmıştır. Bir süre sonra  Portekiz ve İrlanda’da da durum kötüleşmeye başlamıştır. Yaşanan gelişmeler  üzerine Mayıs 2010’da Yunanistan’a, Aralık 2010’da İrlanda’ya ve Mayıs 2011’de  Portekiz’e yönelik AB‐IMF destekli mali yardım paketleri hazırlanarak uygulamaya  konulmuştur. Sonraki aylarda ise İtalya ve İspanya devlet tahvillerinin faizleri  artma eğilimine girerek bu ülkelerden de kriz sinyalleri alınmaya başlanmıştır. 

Diğer taraftan kriz Euro’nun değerini etkilemiş; Euro başta ABD doları olmak  üzere, uluslararası paralar karşısında değer kaybetmiştir. 

Sonuç olarak Euro Bölgesinde Yunanistan ile başlayan finansal kriz, diğer  ülkelere de yayılmış ve siyasi bir krize dönüşmüştür. Küresel krizle birlikte, EPB’nin  kuruluşundan itibaren Euro Bölgesi ve AB ilk ciddi sınavını vermiştir. Dolayısıyla  ekonomik krizlerle mücadelede Birlik düzeyindeki mekanizmaların yetersiz olduğu,  EPB’nin tam bir ekonomik birlik olmadığı, EPB’ye üye ülkelerde ciddi yapısal  sorunlar bulunduğu ve bu ülkeler arasında büyük bir ayrışmanın varlığı gün yüzüne  çıkmıştır. 

AB ülkeleri krize karşı, genellikle kamu harcamalarının azaltılması ve kamu  gelirlerinin artırılmasını sağlayacak mali konsolidasyon ile ekonomik büyüme ve  rekabet gücünü artıracak yapısal reformları yürürlüğe koymuşlardır. Bu tedbirler  kısa vadede başarılı sonuçlar verse de genelde AB ve özelde Euro Bölgesinde mali  disiplinin artırılarak EPB’nin mali bir birliğe dönüştürülmeden uzun vadeli ve kalıcı  çözümlerin sağlanması pek mümkün gözükmemektedir. 

(13)

   

 

Öde v

•Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye  olarak  Euro Bölgesine dâhil  olmasının Türkiye ekonomisi üzerinde ortaya çıkarabileceği   etkileri araştırınız.

(14)

   

   

Öz et

•Ülkeler arasında gerçekleştirilen iktisadi bütünleşme çabalarının  ilerleyen aşamalarında parasal birlik süreci gündeme 

gelmektedir. Bu aşamada ülkeler ekonomi politikalarını kısmen  bir üst kuruluşa yetki devrinde bulunarak bütünleşmeden elde  edilen ortak faydaları artırmaya çalışırlar. Bu çabalar sonucunda  ulaşılabilecek ideal nokta Birlik içerisinde tek para biriminin  kullanımının sağlanmasıdır. 

•Avrupa Birliği birçok alanda olduğu gibi parasal birlik alanında  da oldukça başarılı bir örnek ortaya çıkarmıştır.  1970'lerin  başlarında Bretton Woods Uluslararası  Para Sistemi çöktükten  sonra Topluluk içinde parasal birlik oluşturulmasına yönelik  girişimler ortaya  çıkmış, ilk olarak Avrupa Para Yılanı 

uygulamaya konulmuştur. 1979'dan sonra bu sistemin yerini  Avrupa Para Sistemi almış ve böylece Avrupa Para Brimi (ECU)  ve Döviz Kuru Mekanizması (ERM) üzerinden döviz kuru istikrarı  sağlanmaya çalışılmıştır. 1990'ların başlarından itibaren 

Ekonomik ve Parasal Birlik üzerinden tek paraya geçiş süreci  yönetilmiştir. 

•1999 yılından itibaren belirli kriterleri yerine getirmiş olan  ülkelerde Euro kaydi para biçiminde tek para birimi olarak  yürürlüğe konulmuş ve 2002 yılından itibaren de serbest  dolaşıma sokulmuştur.

•Günümüz itibariyle  Euro 17 AB üyesi ülkenin kullandığı bir para  birimi olarak uluslararası ödemelerde sağlam bir para olarak  yerini almıştır. Ancak, dolar karşısında güçlü bir para konumu  elde edememiştir. Özellikle 2008 küresel finans krizinin Euro  Bölgesindeki ülkeler üzerinde meydana getirdiği ekonomik  tahribat, bu konumun elde edilebilirliği üzerinde ciddi kuşkular  oluşturmuştur. Bu kriz AB'deki parasal birlik sürecinin 

bünyesinde taşıdığı zayıflıkları gün yüzüne çıkarmıştır. 

Dolayısyla son kriz, Euro'nun sağlam para konumunu 

sürdürmesi için üye ülkeler arasında mali birliğin ve disiplinin  sağlanmasının ve üye ülke ekonomileri arasındaki 

yakınlaşmanın oldukça önemli olduğunu bir kez daha  göstermiştir.

(15)

Değerlendirme   sorularını sistemde 

ilgili ünite başlığı  altında yer alan 

“bölüm sonu testi” 

kısmında etkileşimli  olarak  cevaplayabilirsiniz. 

 

DEĞERLENDİRME

 

SORULARI

 

1. Aşağıdakilerden hangisi parasal birlik aşamalarından biri değildir? 

a) Ortak fon mekanizması 

b) Ekonomi politikalarının eşgüdümü  c) Ortak yatırım bankası 

d) Ortak rezerv yönetimi  e) Ortak merkez bankası 

 

2. Aşağıdaki olaylardan hangisi 1970’li yılların başında AB’de parasal birlik  sürecine geçiş kararının verilmesinde birinci derecede etkili olmuştur? 

a) Petrol krizleri 

b) Bretton Woods uluslararası para sisteminin çökmesi  c) Stagflasyon krizi 

d) İngiltere’nin Topluluğa üye olması 

e) Üyelerin vergi politikalarındaki uyumsuzluklar   

3. Aşağıdakilerden  hangisi  Avrupa  Para  Sistemi’nin  özelliklerinden  biri  değildir?  

a) ECU, sistemin temel dayanaklarından biridir. 

b) ERM’de iki farklı parite bulunmaktadır. 

c) ECU’nun değeri, sepet para tekniğine göre oluşmaktadır. 

d) ECU serbest dolaşımdaki bir para olarak işlem görmüştür. 

e) Sabit fakat ayarlanabilir kur sistemi üzerine oturtulmuştur. 

 

4. Aşağıdaki ülkelerden hangisi Euro Bölgesinde yer almamaktadır? 

a) Fransa  b) İngiltere  c) Almanya  d) İtalya  e) Yunanistan 

 

5. Aşağıdakilerden hangisi AB’deki Ekonomik ve Parasal Birlik sürecinin ilk  aşamasında gerçekleştirilmiştir? 

a) Avrupa Merkez Bankası kurulmuştur. 

b) Geçici bir kurum olarak Avrupa Para Enstitüsü faaliyete geçmiştir. 

c) Yeşil Kitap kabul edilmiştir. 

d) Yeni döviz kuru mekanizması yürürlüğe konulmuştur. 

e) Euro serbest dolaşıma girmiştir. 

           

(16)

6. Aşağıdakilerden hangisi Maastricht Kriterleri’nden biri değildir? 

a) Kamu borçları kriteri  b) Enflasyon kriteri 

c) Ekonomik büyüme kriteri  d) Faiz oranı kriteri 

e) Bütçe açığı kriteri   

7. Aşağıdakilerden  hangisi  Avrupa  Merkez  Bankaları  Sistemi’nin  sorumluluk alanları arasında yer almaz? 

a) Dış ticaret işlemlerini yönetmek 

b) Üye ülkelerin resmi döviz rezervlerini tutmak ve idare etmek  c) Ödemeler sisteminin etkin işleyişini teşvik etmek 

d) AB’nin para 

politikasını

 belirlemek ve uygulamak  e) Üye ülkelerin maliye politikalarını uyumlaştırmak 

 

8. Aşağıdakilerden  hangisi  Avrupa  Merkez  Bankası’nın  görevleri  arasında  yer almaz? 

a) Birlik  içerisinde  geri  kalmış  bölgelerin  kalkınması  için  finansman  sağlamak 

b) Birliğin parasal 

istikrarını

 korumak  c) Birliğin kur politikasını belirlemek  d) Tek paranın dolaşımını sağlamak 

e) Resmî döviz rezervlerini tutmak ve yönetmek   

9. Aşağıdakilerden hangisi AB’deki ortak ödemeler sisteminin adıdır? 

a) Avrupa Para Birimi (ECU)  b) Döviz Kuru Mekanizması (ERM) 

c) Gerçek Zamanlı Ulusal Toptan Ödeme Sistemi Ağı (TARGET)  d) Avrupa Merkez Bankası (AMB) 

e) Avrupa Para Enstitüsü (APE)   

10. Aşağıdakilerden  hangisi  Euro’nun  AB  içerisinde  ortaya  çıkardığı  etkiler  arasında yer almaz? 

a) Piyasalarda derinlik ve genişlik oluşmuştur. 

b) AB içindeki ticaret artmıştır. 

c) Fiyatlara saydamlık gelmiştir. 

d) Birliğe  katılan  ülkeler  para  politikalarındaki  bağımsızlıklarını  bir  üst  otoriteye devretmişlerdir. 

e) Birlik içerisinde tarım ürünlerine yönelik korumacı tedbirler azalmıştır. 

  CEVAP ANAHTARI  1.C, 2.B, 3.D, 4.B, 5.B, 6.C, 7.E, 8.A, 9.C, 10.E 

(17)

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER KAYNAKLAR  

Bekmez, Selahattin ve Muhammed Karataş, (2005), “Avrupa Birliği’nin Gelişim  Süreci”, içinde Ekonomik Entegrasyon: Küresel ve Bölgesel Yaklaşım,  Editörler: Küçükahmetoğlu, Osman, Hamza Çeştepe ve Şevket Tüylüoğlu,  Ekin Kitabevi, Bursa, ss. 291‐310. 

Bilici, Nurettin, (2007), Avrupa Birliği – Türkiye İlişkileri: Temel Bilgiler, İktisadi –  Mali Konular, Seçkin Yayınları, Ankara. 

Delice, Güven, (2011), “Türkiye ‐ Avrupa Birliği İlişkileri”, içinde Türkiye Ekonomisi,  Editörler: Özdemir, Kerim ve Serap Durusoy, Lisans Yayıncılık, İstanbul, ss. 

573‐619. 

DTM, (2007), Avrupa Birliği ve Türkiye, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı,  6. Baskı, Ankara. 

Dura, Cihan ve Hayriye Atik, (2007), Avrupa Birliği, Gümrük Birliği ve Türkiye,  Genişletilmiş 3. Baskı, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. 

Ergin, Numan Emre, (2013), Hasta Adam Avrupa: Avro Krizi: Avro Bölgesinde  Borç Krizi ve Krize Karşı Alınan Tedbirler, Maliye Hesap Uzmanları Derneği  Yayınları, İstanbul. 

Gökdere, Ahmet, (2008), “Zayıf Euro Avrupa Birliği’ni Bölüyor mu?”, içinde Avrupa  Birliği’nin Güncel Sorunları ve Gelişmeler, Editörler: Akçay, Belgin, Sevilay  Kahraman ve Sanem Baykal, Seçkin Yayınları, Ankara, ss. 51‐68. 

Karluk, Rıdvan, (2005), Avrupa Birliği ve Türkiye, Sekizinci Bası, Beta Basım Yayım  Dağıtım, İstanbul.  

Kösekahyaoğlu, Levent, (2006), “Maastricht Kriterleri Açısından Türkiye ve 10 Yeni  Avrupa Birliği Üyesi: Parasal Birliğe Ne Kadar Hazırlar”, İçinde Türkiye‐

Avrupa Birliği İlişkileri Üzerine Ekonomi‐Politik Tezler, Editör: Kalaycı, İrfan,  Beta Basım Yayım, İstanbul. ss.285‐319. 

       

Referanslar

Benzer Belgeler

Madde 8- Belirli bir sefer için yapılmış olan hizmet aktinin sonunda gemi adamı işveren veya işveren vekilinin muvafakatiyle işe devam eder ve gemi de sefere çıkarsa, hizmet

Mies van der Rohe, VValter Gropius gibi diğer büyük mimarlardan onu ayıran tarafı, Sinan, Mi- chelangelo ve Sir Cristopher VVren gibi mimarlık tarihinin en büyük mekân

…Made up of three six-line stanzas that teem with allusions to past and present events and to literary figures, The Dream Songs display an astonishing variety of poetic resources

'9o'l ı yıllar, gerek uluslararası ölçekte (BM), gerek devletler düzleminde (anayasalar), çevre hakkı açısından adeta bir umut on y ılı oldu.. Avrupa Mahkemesi (İHAM),

1971 de n y a tla rı artırm ış olan diğer etkenlerin b askıları yanında işçi dövizlerinin etkisinin çok daha az olduğu tahm in

Otomatikleşmiş Süreli Yayın Denetim Sistemleri : Ankara' da Bulunan Üniversite Kütüp- haneleri için Sistem

İlmi ve içtimai faaliyetlerde bulunmak, gayesi­ ne hizmet verecek müesseseler kurmak, Türk tefekkür ve sana­ tını incelemek gibi amaçları olan vakfın yeni

Program, kafeterya, oditor- yum (eğitim salonu), otomasyon merkezi, matbaa, garaj, araştırma üniteleri ile ye- dek bürolar gibi çeşitli fonksiyonlan ih- tiva etmektedir.