İÇ İNDEK İLER
• Tarihsel Perspektiften Avrupa Birliği’nde Parasal Birlik
• Maastricht Antlaşması ve Tek Para Birimi
• Avrupa Merkez Bankaları Sistemi
• Euronun Etkileri
• 2008 Küresel Krizi’nin Euro Bölgesi'ne Etkileri
HEDEFLER
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• Avrupa'da parasal birliğe nasıl geçildiğini öğrenebilecek,
• Euro Bölgesi'nin nasıl oluştuğunu öğrenebilecek,
• Tek paranın AB'nin entegrasyon sürecini nasıl etkilediğini
kavrayabilecek,
• Tek paranın AB içinde ve dışında doğurduğu etkileri hakkında bilgi edinebilecek,
• 2008 Küresel Finans Krizi sonrasında AB'de parasal birlik sürecinin hangi
ÜNİTE
8
PARASAL BİRLİK VE EURO BÖLGESİ OLUŞUMU
AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
Prof. Dr. Güven DELİCE
Parasal birlik süreci
döviz kurlarındaki
birlikteliğinin sağlanmasıyla başlayıp, tek bir paranın kabul ve kullanımına kadar
gidebilmektedir.
GİRİŞ
Avrupa Birliği’nin ekonomik bütünleşme sürecinde geldiği en ileri aşama parasal birliktir. Bu süreçte ortak para politikası uygulanması, ekonomi
politikalarının yakınlaştırılması ve uyumlaştırılması, sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi, finansal piyasaların bütünleştirilmesi gibi alanlarda önemli mesafeler kat edilmiştir. Dolayısıyla gelinene noktada ortak makroekonomik hedeflere ulaşılabilmesi için politikaların birlikte uygulandığı bir para alanı yaratılmıştır. Diğer taraftan, uluslarüstü bir niteliğe sahip olan Avrupa Merkez Bankaları Sistemi oluşturulmuş, Topluluğun para politikalarının saptanması ve uygulanması bu sistem üzerinden yürütülmeye başlanmıştır. Süreç AB’deki ekonomik entegrasyonu güçlendirmekle kalmayıp Birlik üyesi ülkeler arasında ticareti artırmak ve mali piyasaların entegrasyonu yönünde önemli adımların atılmasına imkân sağlamıştır. Böylece siyasi birliğe ulaşma hedefine daha fazla yaklaşılmıştır. Ancak, özellikle 2008 küresel finans krizinin ardından, dış ticaret açığı yaşayan ülkelerin devalüasyon silahını kullanamamalarının getirdiği baskılara bağlı olarak parasal birlik sürecinde sıkıntılar belirmiş ve sistemin etkinliği ve işleyiş mekanizmaları ile ilgili önemli kuşkular ortaya çıkmıştır.
TARİHSEL PERSPEKTİFTE AVRUPA BİRLİĞİ’NDE PARASAL BİRLİK
Parasal birlik bir grup ülkenin, ulusal paralarının değerini sabit kurlar üzerinden birbirlerine bağladıkları ve birlik dışındaki ülkelere karşı serbest dalgalanmaya bıraktıkları bir yapıyı ifade etmektedir. Bu yapı, döviz kurlarındaki birlikteliğinin sağlanmasıyla başlayıp tek bir paranın kabul ve kullanımına kadar gidebilmektedir. Sürecin aşamaları genel olarak aşağıdaki gibi gerçekleşir:
Döviz kuru birliği
Ortak fon mekanizması
Ekonomi politikalarının eşgüdümü
Ortak rezerv yönetimi ve tek merkez bankası
Tek para.
AB’nin temel kurucu antlaşması olan Roma Antlaşması’nda gümrük birliği ve ortak tarım politikasına öncelik verilmiş; buna karşılık parasal birlik konusunda bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bu konudaki girişimler, 1958 yılında yapılan Avrupa Para Anlaşması’yla taraf ülke paralarının konvertibilitesinin
gerçekleştirilmesi ve ekonomi politikalarının eşgüdümünü sağlamak üzere danışma organı niteliğinde bir Para Komitesi’nin kurulması ile sınırlı kalmıştır.
Ancak, 1960’ların sonlarına doğru uluslararası finansal sistemde ortaya çıkan bazı önemli gelişmeler AET üyelerinin bu konuyu öncelikli olarak ele almalarına yol açmıştır. Zira 1960’ların sonu ve 1970’lerin başını kapsayan dönemde uluslararası para sisteminde (Bretton Woods Sistemi) ciddi çözülmeler oluşmuş, sistem 1971 yılında fiilen, 1973’de ise resmen çökmüştür. Birçok ülkede yaşanan döviz kuru krizleri AET’nin ortak politikaları üzerinden entegrasyon sürecini tehdit etmeye
Avrupa Birliği’nde
1979’da yürürlüğe konulan Avrupa Para Sistemi (APS) iki ayak üzerinde tesis edilmiş olup bunlar Avrupa Para Birimi (ECU) ve
Avrupa Döviz Kuru Mekanizmasıdır.
(ERM).
başlamıştır. Konuyla ilgili bazı çalışmalar yapılmışsa da1 yaşanan petrol şokları ve bu şokların neden olduğu stagflasyon krizi gibi olumsuzluklar parasal birlik konusunda adımlar atılmasını engellemiştir. Topluluk ülkelerinin Bretton Woods Uluslararası Para Sistemine üye oldukları 1970’li yılların başlarına kadar bu konuda önemli adımlar atılmamıştır. Sistemin resmî olarak çöktüğü 1973 yılından sonra üye ülkeler parasal konularda daha fazla iş birliği ve ortak hareket etme
konusunda birtakım girişimler başlatmışlardır. Bu dönemde uygulamaya konulan ve 1979’a kadar yürürlükte kalan Avrupa Para Yılanı Uygulaması2 da Topluluk ülkelerin ödemeler bilançosu sorunlarına köklü çözümler getirememiştir. 1978’de Kopenhag ve Bremen’de toplanan AB Konseyi Avrupa Para Birliğini
gerçekleştirecek bir planı kabul etmiş ve bu süreç sonunda 13 Mart 1979’da Avrupa Para Sistemi (APS) yürürlüğe girmiştir. Sistem iki ayak üzerinde tesis edilmiştir. Bunlar; Avrupa Para Birimi (European Currency Unit –ECU) ve Avrupa Döviz Kuru Mekanizmasıdır (European Exchange Rate Mechanism –ERM).
ECU kaydi para veya bir hesap birimi olup değeri Topluluk üyesi ülkelerin paralarından belli miktarlar içeren bir sepete göre oluşmaktadır. APS’ye dâhil olan ülkelerin merkez bankalarının altın ve dolar rezervlerinin %20’sinin Avrupa Parasal İşbirliği Fonu’na yatırılması karşılığında bu kuruluş tarafından yaratılır.
ERM’de ise merkezî ECU paritesi ve merkezî ikili kurlar olmak üzere iki parite bulunmaktadır. Mekanizma içerisinde APS’ye dâhil olan ülkelerin döviz kurlarındaki dalgalanmaların sınırlarını belirleyen iki ölçüt bulunmaktadır. Bunlar;
zorunlu müdahale sınırları ve sapma eşiğidir. APS’nin esası sabit fakat ayarlanabilir kur sistemine dayanmaktadır. Sistem içindeki her ülkenin ulusal parasının merkezî kuru (esas kur) ECU cinsinden belirlenmiş, ulusal paraların bu merkezî kurlar etrafında yüzde cinsinden +‐2.25 dalgalanmasına izin verilmiştir.
Avrupa Para Sistemi’nin ilk yıllarında Yılan Uygulamasına katılmayan ülkelerin merkezî kurlar etrafında daha geniş bir dalgalanma marjını kabul etmeleri, döviz piyasalarına müdahalenin üye ülkelerin paralarıyla
gerçekleştirilmesi ve merkezî kurların değiştirilmesinin karşılıklı anlaşmalarla yapılması benimsenmiştir. ECU, sistemin esasını oluşturmuş, sisteme katılan ülkeler diğer ülkelere karşı uyguladıkları döviz politikalarında iş birliği
taahhüdünde bulunmuşlardır. Dolara karşı müdahalelerde de birlikte hareket edilmiştir.
1 1969 Barre Raporu ve 1970 Werner Raporu bu konudaki önemli belgelerdir. Werner Raporu’nda 1980’e kadar Avrupa’da parasal birliğin oluşturulması için üç aşamalı detaylı bir plan hazırlanmıştır. Ancak, Bretton Woods Sisteminin çöküşü ve 1970’lerin başındaki petrol krizi nedeniyle Rapor hayata geçirilememiştir.
2 Topluluk içinde döviz kurlarını istikrara kavuşturmak amacıyla 1972‐1978 yılları arasında uygulanmış olan sistemdir. 1972’de Tüneldeki yılan adıyla uygulamaya konulan sistemde, tünel Topluluk paralarının belirli bir değişim marjı içinde üçüncü ülke paralarına karşı bir kur izlemelerini, yılan ise üye ülke paralarının birbirleri arasındaki kurların değişimini ifade etmektedir. Üye ülke paraları arasındaki değişim marjı +‐%1.125 ve dolara karşı dalgalanma marjı ise +‐%2.25 olarak belirlenmiştir.
Yani üye ülkelerin döviz kurları kendi aralarında dar bir alanda dalgalanabilmekte (yılan), dolar karşısında ise dalgalanma daha geniş bir alana yayılmaktaydı (tünel).
1973 yılından sonra üye ülke paraları dolar karşısında serbest dalgalanmaya bırakılarak “tünelsiz yılan” uygulamasına geçilmiştir.
Maastricht
Antlaşması ile bir taraftan Topluluğun
kurumsal yapısında önemli değişiklikler
yapılmış, diğer taraftan ekonomik ve
parasal birlik konusu öncelik alanı olarak
belirlenmiştir.
APS ilk etapta, Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Danimarka, İrlanda, Lüksemburg ve Hollanda arasında kurulmuştur. İngiltere Ekim 1990’da katılmış, ancak 1992’de İtalya ile birlikte sistemin Döviz Kuru Mekanizmasından ayrılmıştır.
Topluluğa daha sonra giren İspanya, Portekiz ve Avusturya da kur mekanizmasına katılmış, Yunanistan ise dışarıda kalmıştır.
APS, üye devletlerin tek tek imzaladıkları anlaşmalarla yürürlüğe girmiştir.
Devletler tek yanlı iradeleriyle sisteme katılabildikleri gibi aynı şekilde sistemden çıkabilmekteydiler. Geçmişte AET’ye üye olmamakla beraber İskandinav ülkeleri de APS’nin üyesi olmuşlar, paralarının değerini ECU’ya göre belirlemişlerdir.
Genel bir değerlendirme yapıldığında, APS’nin başarılı sonuçları olduğu söylenebilir. Sistemin etkin uygulanmasıyla, ECU’nun kullanımı artmış, AB ortak bir paraya kavuşmuş ve parasal istikrar önemli ölçüde sağlanmıştır. Bu hususlar önemli olmakla birlikte, tam iktisadi birliğin şartı olan tek para açısından yeterli görülmemiş, bunun üzerine yeni girişimler ortaya konulmuştur.
Haziran 1988’de Avrupa Konseyi, Ekonomik ve Parasal Birliğin (EPB) aşamalı olarak gerçekleştirilmesi hedefini onaylayarak Jacques Delors başkanlığındaki bir komiteyi EPB'ye geçişe yönelik somut aşamalar içeren çalışmaları yürütmekle görevlendirmiştir. Haziran 1989’da yapılan Madrid Zirvesi’nde tüm üyelerce kabul edilen Delors Raporu ile üye ülkeler arasında yakın ekonomik koordinasyon sağlayacak, üye ülkelerin ulusal bütçelerinde bazı kısıtlamalar getirecek ve bağımsız bir Avrupa Merkez Bankası kurulmasını ve ortak para biriminin
kullanılmasını sağlayacak şekilde üç aşamalı EPB’nin oluşturulması öngörülmüş ve her bir adımda yapılacak faaliyetler ortaya konulmuştur. 7 Şubat 1992’de
imzalanan ve 1 Kasım 1993’de yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması ise tek para birimine geçiş sürecinin yöntemi ve takvimi belirlenmiştir.
MAASTRICHT ANTLAŞMASI VE TEK PARA BİRİMİ
9‐10 Aralık 1991 tarihinde Hollanda’nın Maastricht şehrinde yapılan Zirve’de alınan kararlar, Avrupa Birliği Antlaşması (Maastricht Antlaşması) adı altında 7 Şubat 1992 tarihinde imzalanmış ve 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Maastricht Antlaşması, Roma Antlaşması’ndan o tarihe kadar yapılan en önemli ve en karmaşık hükümler içeren değişikliklerden oluşmuştur. Söz konusu hukuki dönüşümle birlikte Roma Antlaşması’nda önemli değişiklikler ortaya çıkmış ve böylece anlaşmayla beraber siyasi ve ekonomik nitelik taşıyan dönüşümler kendini hissettirmiştir. Diğer bir ifadeyle anlaşma, biri siyasi birliğe ve diğeri de ekonomik birliğe ilişkin iki sözleşmenin imzalanmasıyla sağlanmıştır.
Bireysel Etkinlik
• 1970'li yıllarda AET ülkelerini Avrupa Para
Sistemi'ni kurmaya zorlayan dışsal faktöler
neler olmuştur? Açıklayınız.
1 Ocak 1999’da 3 yıllık
geçiş dönemi başlayarak Avrupa
Para Birimi (ECU) uygulamadan kaldırılmış, 1 ECU = 1 Euro olarak yeni para birimine geçilmiştir.
İkinci Roma Antlaşması olarak da nitelendirilen Maastricht Antlaşması ile bir taraftan Topluluğun kurumsal yapısında önemli değişiklikler yapılmış, diğer
taraftan ekonomik ve parasal birlik konusu öncelik alanı olarak belirlenmiştir.
Antlaşmanın en önemli çıktısı olarak kabul edilen Ekonomik ve Parasal Birlik, mal, hizmet ve kişilerle sermayenin serbest dolaşımını ve tek bir para biriminin
kabulünü, bu amaçla da ortak para politikası uygulanmasını, ekonomik ve mali politikaların yakınlaştırılmasını öngörmektedir. Antlaşma metninde üye devletlerin Ekonomik ve Parasal Birliğe katılımı için öngörülmüş zorunlu koşullardan birincisi, merkez bankalarının aşamalı olarak bağımsız hâle getirilmesi için yasal
değişikliklerin yapılması ve ikincisi, “Makroekonomik Yaklaşım Kriterleri”ne uyumun sağlanmasıdır.
EPB’ye geçiş için üç aşamalı bir süreç öngörülmüş ve takvime bağlanmıştır.
1 Temmuz 1990’da başlayan birinci aşamada üyeler arasında sermaye hareketleri serbestleştirilmiş, ekonomi ve maliye politikalarının yakınlaştırılmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmıştır.
İkinci aşama 1 Ocak 1994’de başlamış, Avrupa Para Enstitüsü (APE) adıyla bir kurumsal yapı oluşturulmuş ve para politikaları daha yakından izlenmeye başlanmıştır. APE, Maastricht Antlaşması’yla kurulan geçici bir kurumdur. Söz konusu kurum AB’nin ortak para politikasını koordine etmekle görevli Merkez Bankaları Guvernörler Komitesi’nin görevlerini devralmıştır. Euro Bölgesine (Euro Zone) ait para politikasının oluşturulmasında en önemli rolü APE oynamıştır.
Bir taraftan bu gelişmeler yaşanırken diğer taraftan 31 Mayıs 1995 tarihinde Komisyon, tek para uygulamasına geçiş ile ilgili Yeşil Kitap’ı kabul etmiştir. Bakanlar Konseyi kararıyla 16 Haziran 1997’de APS’nin yerine, “Yeni Döviz Kuru Mekanizması” yürürlüğe konulmuştur.
Üçüncü aşama 1 Ocak 1999’da başlamış, bu aşamada Avrupa Para Enstitüsü’nün yerini Avrupa Merkez Bankası (AMB) almış ve üyeler arasında döviz kurları sabitleştirilmiştir. AB devlet ve hükûmet başkanları üçüncü aşama ile ilgili olarak 2 Mayıs 1998’de Brüksel’de toplanarak 11 üye ülkenin ortak para birimi Euro’ya geçişine son onayı vermişlerdir. 1 Ocak 1999’da 3 yıllık geçiş dönemi başlayarak Avrupa Para Birimi (ECU) uygulamadan kaldırılmış, 1 ECU = 1 Euro olarak yeni para birimine geçilmiştir.
Euro ilk olarak kaydı para biçiminde kullanılmaya başlanmış, 1 Ocak 2002 tarihinde ise banknot ve madenî paralar şeklinde tedavüle sürülmüştür. Bu aşamaya ilişkin yürürlük takvimi Tablo 7.1’den takip edilebilir.
Tablo 7.1. Tek Para Uygulamasına Geçiş Takvimi Birinci Dönem: Ekonomik ve Parasal Birliğe Hazırlık (1998)
EPB'ye ilk aşamada katılacak ülkelerin tespiti
AMB ve Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nin (AMBS) oluşturulması,
Para birimlerinin değiştirilmesine yönelik mevzuatın kabulü
Mali piyasalarda ve bankacılık sektöründe tek para birimine geçiş için hazırlıkların hızlandırılması
İkinci Dönem: Ekonomik ve Parasal Birliğe Geçiş (1 Ocak 1999)
Döviz kurlarının geri dönülmez bir şekilde sabitleştirilmesi
Para politikasının izlenmesi sorumluluğunun AMB'ye devri
Mali piyasa ve dış ticaret işlemlerinin Euro cinsinden yapılmaya başlanması
Euro’nun hesap birimi olarak kullanılmaya başlanması
Euro cinsinden devlet tahvili çıkartılması
Üçüncü Dönem: Ekonomik ve Parasal Birlik (1 Ocak 2002)
Euro cinsinden paraların en geç 1 Ocak 2002 itibariyle dolaşıma girmesi
Euro’ya geçişin tüm sektörler itibariyle en geç 1 Temmuz 2002 tarihine kadar tamamlanması
Euro Bölgesini oluşturan ülkeler tek para birimi uygulamasına geçmekle, para politikası alanındaki egemenlik haklarından vazgeçmiş oluyorlardı. Katlanılan bu yüksek maliyet karşılığında tek paradan beklenen avantajlar şu şekildeydi:
Güçlü bir ekonomik ortam ve daha iyi finansman koşullar sayesinde daha yüksek büyüme ve istihdam sağlanması,
Tek Pazar'a geçiş sürecinin tamamlanması,
Yurt dışına yapılan yolculuk ve alışverişlerde vatandaşlara kolaylıklar sağlanması,3
İşletme maliyetlerinin azaltılması,
Dünya parasal istikrarına daha fazla destek sağlanması.
Mali disiplini EPB’nin sürekli bir unsuru hâline getirmek amacıyla Aralık 1996’da gerçekleştirilen Dublin Zirvesi’nde “ İstikrar ve Büyüme Paktı” kabul edilmiştir. Maastricht Antlaşması ile EPB’ye katılacak ülkelerin ekonomileri arasındaki farklılıkları azaltmak için ekonomik kriterler (yakınlaşma kriterleri) belirlenmiş, İstikrar ve Büyüme Paktı ile üye ülkelerin bütçe disiplinine uymalarının sağlanması ve sürdürülemez maliye politikaları izlemelerinin önlenmesi
amaçlanmıştır. Üye ülkelerin ortak paraya geçişleri ve bu bağlamda bazı
makroekonomik büyüklükler açısından birbirine yakınlaşmasını sağlamak amacına dönük olan “Maastricht Kriterleri” aşağıdaki gibidir:
3 Euroya geçiş öncesinde, tüm Birlik üyelerini ziyaret eden bir Avrupalının, herhangi bir alışveriş yapmaksızın sadece para birimlerinin birbirine dönüştürülmesi sonrasında ülkesine geri döndüğünde parasının yarıdan fazla azaldığı görülmekteydi.
Maastricht
Antlaşması’nda üye ülkelerin ortak paraya
geçişleri için birtakım kriterler belirlenmiştir.
Enflasyon kriteri: Toplulukta en düşük enflasyona sahip (en iyi performans gösteren) üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ile ilgili üye ülke enflasyon oranı arasındaki fark 1.5 puanı geçmemelidir.
Kamu borçları kriteri: Üye ülke devlet borçlarının GSYİH'ya oranı %60'ı geçmemelidir.
Bütçe açığı kriteri: Üye ülke bütçe açığının GSYİH'ya oranı %3'ü geçmemelidir.
Faiz oranı kriteri: Herhangi bir üye ülkede uygulanan uzun vadeli faiz oranları, 12 aylık dönem itibariyla, fiyat istikrarı alanında en iyi performans gösteren üç ülkenin faiz oranını 2 puandan fazla aşmamalıdır.
Döviz kuru kriteri: Son iki yıl itibariyle üye ülke parası diğer bir üye ülke parası karşısında devalüe edilmiş olmamalıdır.
Bir üye ülkenin parasal birliğe dâhil olabilmesi için Maastricht kriterlerini yerine getirmesi gereklidir. Yakınlaşma kalıcı olmalı ve kriterler sürekli olarak tutturulmalıdır. Bu ise ülkelerin merkezî para ve döviz kuru politikasıyla maliye politikası çerçevesinde Avrupa Para Birliği’nin amaçlarını (fiyat istikrarı ve güçlü mali pozisyon) benimsemelerini sağlayacak sağlam piyasa yapılarının varlığını zorunlu kılmaktadır.
EPB’ye getirilen eleştirilerden biri, Maastricht yakınlaşma kriterlerine yöneliktir. Buna göre söz konusu kriterler yapısal reformlar, cari denge, ekonomi ve toplumun esnekliği, ekonomik yüklerin Birliğe dâhil ülkeler arasında
paylaşılması gibi reel yakınlaşma kriterlerinden ziyade nominal kriterler olup bu kriterlere uyulması reel olarak yakınlaşmanın durumu, hızı ve niteliği hakkında çok fazla bilgi vermemektedir.
Bütün üye devletlerin ekonomik birliğe katılmaları öngörülmektedir.
Ülkelerden İstikrar ve Büyüme Paktı’na bağlı kalmaları, kamu sektörü açıklarının doğrudan merkez bankası tarafından finanse edilmesinden ve kamu otoritelerinin mali kurumlara imtiyazlı erişiminden vazgeçmeleri istenmektedir. Ülkeler sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesini de tamamlamak zorundadır. Bütün üye
devletler kendi döviz kuru politikasını ortak çıkar temelinde ele almalı ve bu politikalarını Euro alanı ile koordine etmeli, özellikle döviz kurlarında aşırı dalgalanmalardan kaçınmalıdır.
AB Hükûmet ve Devlet Başkanlarının 2‐3 Mayıs 1998 tarihlerinde gerçekleştirdikleri Zirve ile tek para uygulamasına ilk etapta dâhil olacak üye ülkeler nitelikli çoğunlukla tespit edilmiştir. Söz konusu kararın alınmasında üye ülkelerin Maastricht Kriterleri’ne uyum açısından kat ettikleri mesafe dikkate
Ta rt ış ma
• AB'de ekonomik ve parasalbBirliğe geçiş için öngörülen
aşamaların başka ülkeler arasında oluşturulacak parasal
birlikler açısından örnek teşkil edip edemeyeceğini
tartışınız.
Euro Bölgesi’nin
hâlihazırda 17 üyesi
bulunmaktadır.
alınarak AB Ekonomi ve Maliye Bakanları Konseyi (ECOFIN) ve Avrupa Para Enstitüsü tarafından hazırlanan raporlar esas alınmıştır. Söz konusu raporlar çerçevesinde 11 üye ülkenin geçiş kriterlerini yerine getirdiği cihetle anılan ülkelerin 1 Ocak 1999 tarihinde başlayacak son aşamaya geçişine imkân
tanınmıştır. Daha sonraki süreçte 6 üyenin katılımıyla birlikte Euro Bölgesine dâhil olan ülke sayısı 17’ye yükselmiştir. Aşağıda Tablo 7.2’de Euro Bölgesine dâhil olan ülkeler gösterilmiştir.
Tablo 7.2. Euro Bölgesine Dahil Olan Ülkeler
ÜLKE EURO BÖLGESİNE
KATILMA TARİHİ
Avusturya 1 Ocak 1999
Belçika 1 Ocak 1999
Finlandiya 1 Ocak 1999
Fransa 1 Ocak 1999
Almanya 1 Ocak 1999
İrlanda 1 Ocak 1999
İtalya 1 Ocak 1999
Lüksemburg 1 Ocak 1999
Hollanda 1 Ocak 1999
Portekiz 1 Ocak 1999
İspanya 1 Ocak 1999
Yunanistan 1 Ocak 2001
Slovenya 1 Ocak 2007
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi 1 Ocak 2008
Malta 1 Ocak 2008
Slovakya 1 Ocak 2009
Estonya 1 Ocak 2011
Hangi üye devletin Euro’yu kabul etmek için gerekli şartları yerine getirdiğini belirlenmesine ilişkin süreç, Euro Bölgesi ülkeleri ile daha sonraki aşamada
katılacaklar için aynıdır. Euro’ya sonradan katılacak ülkeler için süreç şöyledir:
Asgari 2 yılda bir veya derogasyon (istisna) kullanan üye devletin talebi üzerine Komisyon ve Avrupa Merkez Bankası Konseye bir rapor sunar. Avrupa
Parlamentosu’na danışıldıktan ve Konsey’de tartışıldıktan sonra ECOFIN Konseyi, Komisyon’un önerisi üzerinde nitelikli çoğunlukla karar vererek derogasyon kullanan üye devletin yakınlaşma kriterleri çerçevesinde gerekli şartları yerine getirdiğini kararlaştırır. Bunun sonucunda ilgili ülkenin derogasyonunu kaldırılır.
Euro’ya geçme döneminin başarıyla tamamlanması sonucunda piyasaların bir üye ülkeyi Euro sistemin dışına çıkarması çok zorlaşmıştır. Ayrıca üye ülkenin kendi isteğiyle Euro sistemini terk etme ihtimali de ortadan kalkmıştır.
AMB 1998 yılında
faaliyete geçmiş ve Euro Bölgesinin para
politikasının belirlenmesi görevini
üstlenmiştir.
Maastricht Antlaşması üye devletlerin para ve döviz kuru politikası dışında AB kurumlarına ekonomi politikalarındaki yetkilerinin devredilmediği bir parasal birlik oluşturmuş, AMB’ye denk olacak siyasi bir yapı kurmamış, entegre edilmiş bir mali gözetim veya finansal krizlerle mücadele edecek bir mali mekanizma öngörmemiştir.
EPB’nin kurumsal tasarımında Euro bölgesinde para politikasının koordinasyonu AMB’ye bırakılmışken üye ülke bankacılık sistemlerinin
düzenlenmesi ve gözetimi üye ülkelerin yetkilerinde kalmıştır. Bu durum bölge içinde hem parçalı bir yapı oluşturmuş hem de bankacılık sektöründe
koordinasyon zafiyetine neden olmuştur.
AVRUPA MERKEZ BANKALARI SİSTEMİ
Parasal birliğin sağlanmasında en önemli sorun ortak bir para politikasının izlenmesi ve politikadan sorumlu olacak bir kurumun oluşturulmasıdır. AB’de bu kurumsal yapı Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’dir (AMBS).
Parasal birliğin etkin işlemesinin koşulu fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Bu amaçla oluşturulan Avrupa Merkez Bankaları Sistemi, AB içinde para politikaları başta olmak üzere genel ekonomi politikalarının koordinasyonundan sorumludur.
AMBS, Avrupa merkez bankası ve Euro sisteme üye ülke ulusal merkez bankalarına ek olarak EPB’nin üçüncü aşamasında Euro’yu benimsemeyen AB üyesi ülkelerin ulusal merkez bankalarından oluşmaktadır. AMBS’nin sorumluluk alanına giren hususlar şu şekilde tespit edilmiştir:
AB’nin para politikasını belirlemek ve uygulamak,
Dış ticaret işlemlerini yönetmek,
Üye ülkelerin resmi döviz rezervlerini tutmak ve idare etmek,
Ödemeler sisteminin iyi işleyişini teşvik etmek.
AMB ise 1998 yılında faaliyete geçmiş ve Euro Bölgesinin para politikası stratejisinin belirlenmesi görevini üstlenmiştir. Bankanın görevleri ise şu şekilde sıralanabilir:
Türlü para politikalarını üye ülkeler merkez bankalarıyla iş birliği yaparak uygulamak,
Birliğin parasal istikrarını korumak,
Birliğin kur politikasını belirlemek,
Tek paranın tedavülünü sağlamak,
Döviz işlemlerini yönetmek,
Resmi döviz rezervlerini tutmak ve yönetmek,
Ödeme işlemlerini düzenlemek.
AMB; kurumsal, mali ve idari açılardan özerk bir kuruluş olarak
tasarlanmıştır. Euro’yu kullanan ülkelerin ulusal merkez bankları AMB’nin şubeleri konumuna indirgenmiş ve parasal birliğe üye olmayan ülkelerdeki merkez
bankaları ise sistemin koyduğu genel ilkeler doğrultusunda uyum içinde hareket etmeye başlamışlardır4. Üye ülkelerin para politikası alanındaki yetkilerini AMB’ye
4 Bu çerçevede oluşturulan Yeni Döviz Kuru Mekanizması ile döviz kuru istikrarının kalıcı hale getirilmesi ve üye ülkelerin ekonomik göstergelerinin birbirine yakınlaştırılması
Euro AB’nin rekabet
gücünü olumlu yönde
etkilemiş ve istikrarlı büyümeye katkı
yapmıştır.
devretmeleri bu alanda hükûmetler arası iş birliği sürecinden uluslar üstü bir kuruluşa yetki devrinde bulunulması anlamına gelmektedir. Ancak, para politikası kararlarının uygulanması merkezî bir karar mekanizmasıyla yürütülmemektedir.
Bölge içindeki ulusal merkez bankaları asgari rezerv oranının uygulanması, sürekli kolaylıkların bankalar tarafından kullanılması ve repo işlemlerinin uygulanması sırasında likiditenin başarılı bir şekilde sağlanmasından sorumludurlar. Bu işlemlerin öncesinde AMB’nin onayını almak zorundadırlar.
AMB’nin sermayesi üye ülke merkez bankaları tarafından ödenen sermaye paylarından oluşur. Banka’nın ortakları ise üye ülke merkez bankalarıdır. Bu Bankada en büyük sermaye payı Almanya’ya aittir. Diğer büyük pay sahibi ülkeler de sırasıyla; Fransa, İtalya, İngiltere ve İspanya’dır. AB’nin ortak para politikasını yürütebilmek için AMB açık piyasa işlemleri, kredi kolaylıkları ve munzam karşılıklar gibi para politikası araçlarını kullanmaktadır.
Avrupa Parasal Birliği’ne katılmayan üye ülkelerin paralarının Euro karşısında belirlenmiş ve sabit bir paritesi yoktur. Bu sebeple ilgili ülke para birimleri arasındaki çapraz kurların nasıl hesaplanacağına ilişkin bir zorunluluk da bulunmamaktadır.
Parasal birlik ortak bir ödemeler sistemi kullanılmasını zorunlu kılmaktadır.
AB’de bu görev, Gerçek Zamanlı Ulusal Toptan Ödeme Sistemi Ağı (TARGET) aracılığıyla yerine getirilmektedir. AB üyesi ülkeler arasında ödemeler TARGET yoluyla çok hızlı bir şekilde yapılabilmektedir. AMB Yönetim Konseyi TARGET’e giriş iznini EPB üyesi ülkelerin ulusal merkez bankalarıyla Euro Alanında olmayıp Euro üzerinden işlem yapan AB üyelerine vermiştir. AMBS’nin para piyasası faiz oranlarını kontrol edebilmesi için para piyasalarının tam anlamıyla bütünleşmesi şarttır. Avrupa Para Birliği ülkelerinin tümünde faiz oranlarının aynı olabilmesi için fon fazlalıklarının ülkeler arasında rahatça transfer edilebilmesi gereklidir. Bu çerçevede TARGET sadece AB’nin tek para politikasını desteklemekle kalmayıp aynı zamanda Avrupa içerisinde etkin ve güvenli bir ödeme sisteminin gelişmesine de katkıda bulunmaktadır.
EURONUN ETKİLERİ
Parasal birliğe katılmanın faydaları olduğu gibi, bazı maliyetleri de vardır.
Birliğe katılan ülkelerin rezervleri ortak bir fonda toplanır. Böylece döviz
rezervlerinden tasarruf sağlanır. Üyelerden birinin dış dengesizlikle karşılaşması durumunda sahip olunan ortak rezervler bu açığı kapatmak için kullanılır.
Belirsizliklerin ortadan kalkmasıyla birlikte sermayenin hareketliliği artırılmış, finansal entegrasyonun gerçekleştirilmesine imkân tanınmış olur. Tek bir paranın
adına üye ülke paraları için Euro karşısında bir merkezi kur belirlenmekte ve ulusal paraların bu parite etrafından +/‐ %15 dalgalanma marjı ile dalgalanmasına izin verilmektedir.
Bireysel Etkinlik
• Avrupa Merkez Bankaları Sistemi AB'nin daha
ileri düzeyde ekonomik bütünleşmesine nasıl
katkı yapabilir? Araştırınız.
kabul edilmesiyle birlik üyelerinin döviz kurlarında meydana gelen değişmeleri izlemek zorunluluğu ortadan kalkar. Dolayısıyla Euro uygulamasıyla birlikte paranın değişim aracı, hesap birimi ve tasarruf aracı olma fonksiyonlarının daha sağlıklı bir şekilde yerine getirilmesi ortaya çıkarken, sonuç itibarıyla bütün bu işlemlerden tasarruf sağlanmıştır. Ancak, Birliğe dâhil olan ülke, parasal birliğe katılmakla bağımsız bir döviz kuru politikası izleyemez. Giderek para, kredi, faiz politikalarındaki bağımsızlığını da kaybeder. Parasal birliğe katılan ülkeler sadece döviz kuru ve faiz oranları gibi ekonomi politikası araçları üzerindeki kontrolü kaybetmekle kalmaz, aynı zamanda kontrolleri altındaki kendi para birimi cinsinden borçlanma imkânına da son verirler.
Yukarıda sayılan olumlu ve olumsuz etkilerin önemli bir kısmı Euro Bölgesi’nde ortaya çıkmıştır. Euro, fiyatlara saydamlık getirmiş, döviz dalgalanmalarını ortadan kaldırmış, bir bütün olarak AB’nin rekabet gücünü olumlu yönde etkilemiş ve istikrarlı büyümeye katkı yapmıştır. Euro’nun AB piyasalarında ortaya çıkardığı derinlik ve genişlik tüm ekonomik birimlerin ve şirketlerin üretim, yatırım, pazarlama stratejilerini ve yöntemlerini yeniden düzenlemelerine yol açmıştır. Bu da ekonomide bir yenilenme dalgası yaratmıştır.
Euro’nun getirdiği saydamlık tüketiciye yaramış ve tüketicinin refahını artırmıştır.
Tek bir para birimi ve ortak bir merkez bankasının kabulüyle para politikalarının yönetimi konusunda önemli değişiklikler ortaya çıkmıştır. Maliye politikası konusunda karar alıcı durumunda bulunanlar bütçe politikasında Birlik çapında belirlenen yeni disiplinle sorumluluklar çerçevesinde hareket etmeye başlamışlardır.
Tek para uygulamasına geçilmesiyle birlikte makroekonomik istikrarın iyileşmesi ve Tek Pazarın etkin işlemesinin sağlanması sonucu AB’nin daha ileri düzeyde bütünleşmesinin yolu açılmıştır. Üye ülkeler arasında döviz kuru riskinin ortadan kaldırılması bir taraftan Bölgenin dış ticaret hacminde önemli artışlara yol açarken diğer taraftan temel makroekonomik göstergelerin iyileşmesine katkı sağlamıştır. Buna ilaveten Bölge, yabancı yatırımcılar için daha cazip bir konuma yükselmiş ve bu da başta doğrudan yabancı sermaye yatırımları olmak üzere faktör akımlarını çeken cazibe merkezi olmuştur. Ulusal paraların değişim işlemlerinden kaynaklanan işlem maliyetlerinin azalması, belirsizliğin azalması, şeffaflığın ve rekabetin artması gibi hususlar kaynakların daha etkin kullanımına yol açmıştır.
Diğer taraftan, Euro’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte AB içindeki ticaretin artmasına paralel olarak Birliğin üçüncü ülkelerle olan ticaretinde bir daralma ortaya çıkmıştır. Dış ticaretinin %’40’a yakınını AB ile yapan Türkiye, bu durumdan olumsuz etkilenen ülkeler arasında yer almıştır. 2012 yılı verilerine göre Türkiye ihracatının yaklaşık %48’i, ithalatın ise %30’u Euro ile yapılmaktadır. Diğer taraftan, AB’ye adaylık statüsü Türkiye'ye hukuki ve yapısal normlarını AB ile uyumlaştırma yükümlüğünü getirmiştir. Bu kapsamda, tek para birimi ile AB'de gerçekleştirilen yapısal değişimler ve Maastricht Antlaşması ile belirlenen
ekonomik kriterler, Türkiye'nin uzun vadede kendisini uyarlama zorunluluğu olan kriterler hâline gelmiştir.
2008 Küresel finans
krizi Euro Bölgesini oldukça olumsuz etkilemiş, Yunanistan,
İrlanda, Portekiz, İtalya ve İspanya ekonomik çöküşün eşiğine gelmişlerdir.
2008 KÜRESEL KRİZİ’NİN EURO BÖLGESİNE ETKİLERİ
2007 yılının ortalarında ABD’de yüksek riskli konut kredi piyasasında (sub‐
prime mortgage) başlayan ve 2008 yılında küresel bir nitelik kazanan finans krizinden en fazla etkilenen ülkelerin başında Euro Bölgesi gelmiştir. Kriz
öncesinde EPB’ye dâhil üye ülkelerde ekonomi politikalarının koordinasyonu tam olarak sağlanamamış, ülkelerin kamu borçlarının düzeyinde ve bütçe dengelerinde ciddi bozulmalar yaşanmış ve EPB’nin bu çarpık yapısı rekabet gücü anlamında da üye ülkeler arasında dengesizliklere yol açmıştır. Bu nedenle çevre ülkelerde cari dengeler bozulmuş, oluşan cari açıklar sürekli olarak Almanya ve diğer merkez ülkeleri tarafından finanse edilmeye başlanmıştır. Ekonomik ve Parasal Birlik sürecinin başlangıcında ortaya çıkan yüksek ekonomik performans Euro
Bölgesindeki yapısal ve makroekonomik sorunları gizlemiş, ancak küresel finans kriziyle bu sorunlar açığa çıkarak parasal birlik sürecini tehdit etmeye başlamıştır.
Küresel kriz Euro Bölgesi içinde ciddi sarsıntılara yol açmış, bu sarsıntıları kriz düzeyinde yaşayan ilk ülke Yunanistan olmuştur. Avrupa liderleri parasal birlikte bir ödemeler dengesi krizi beklemediklerinden krize hazırlıksız
yakalanmışlardır. Bu nedenle AB üyesi devletler ve AB kurumları Yunanistan için zamanında tedbir alamamışlar, bu da krizin Euro Bölgesindeki kırılgan ekonomik yapıya sahip ülkelere yayılmasını kolaylaştırmış ve hızlandırmıştır. Bir süre sonra Portekiz ve İrlanda’da da durum kötüleşmeye başlamıştır. Yaşanan gelişmeler üzerine Mayıs 2010’da Yunanistan’a, Aralık 2010’da İrlanda’ya ve Mayıs 2011’de Portekiz’e yönelik AB‐IMF destekli mali yardım paketleri hazırlanarak uygulamaya konulmuştur. Sonraki aylarda ise İtalya ve İspanya devlet tahvillerinin faizleri artma eğilimine girerek bu ülkelerden de kriz sinyalleri alınmaya başlanmıştır.
Diğer taraftan kriz Euro’nun değerini etkilemiş; Euro başta ABD doları olmak üzere, uluslararası paralar karşısında değer kaybetmiştir.
Sonuç olarak Euro Bölgesinde Yunanistan ile başlayan finansal kriz, diğer ülkelere de yayılmış ve siyasi bir krize dönüşmüştür. Küresel krizle birlikte, EPB’nin kuruluşundan itibaren Euro Bölgesi ve AB ilk ciddi sınavını vermiştir. Dolayısıyla ekonomik krizlerle mücadelede Birlik düzeyindeki mekanizmaların yetersiz olduğu, EPB’nin tam bir ekonomik birlik olmadığı, EPB’ye üye ülkelerde ciddi yapısal sorunlar bulunduğu ve bu ülkeler arasında büyük bir ayrışmanın varlığı gün yüzüne çıkmıştır.
AB ülkeleri krize karşı, genellikle kamu harcamalarının azaltılması ve kamu gelirlerinin artırılmasını sağlayacak mali konsolidasyon ile ekonomik büyüme ve rekabet gücünü artıracak yapısal reformları yürürlüğe koymuşlardır. Bu tedbirler kısa vadede başarılı sonuçlar verse de genelde AB ve özelde Euro Bölgesinde mali disiplinin artırılarak EPB’nin mali bir birliğe dönüştürülmeden uzun vadeli ve kalıcı çözümlerin sağlanması pek mümkün gözükmemektedir.
Öde v
•Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye olarak Euro Bölgesine dâhil olmasının Türkiye ekonomisi üzerinde ortaya çıkarabileceği etkileri araştırınız.
Öz et
•Ülkeler arasında gerçekleştirilen iktisadi bütünleşme çabalarının ilerleyen aşamalarında parasal birlik süreci gündeme
gelmektedir. Bu aşamada ülkeler ekonomi politikalarını kısmen bir üst kuruluşa yetki devrinde bulunarak bütünleşmeden elde edilen ortak faydaları artırmaya çalışırlar. Bu çabalar sonucunda ulaşılabilecek ideal nokta Birlik içerisinde tek para biriminin kullanımının sağlanmasıdır.
•Avrupa Birliği birçok alanda olduğu gibi parasal birlik alanında da oldukça başarılı bir örnek ortaya çıkarmıştır. 1970'lerin başlarında Bretton Woods Uluslararası Para Sistemi çöktükten sonra Topluluk içinde parasal birlik oluşturulmasına yönelik girişimler ortaya çıkmış, ilk olarak Avrupa Para Yılanı
uygulamaya konulmuştur. 1979'dan sonra bu sistemin yerini Avrupa Para Sistemi almış ve böylece Avrupa Para Brimi (ECU) ve Döviz Kuru Mekanizması (ERM) üzerinden döviz kuru istikrarı sağlanmaya çalışılmıştır. 1990'ların başlarından itibaren
Ekonomik ve Parasal Birlik üzerinden tek paraya geçiş süreci yönetilmiştir.
•1999 yılından itibaren belirli kriterleri yerine getirmiş olan ülkelerde Euro kaydi para biçiminde tek para birimi olarak yürürlüğe konulmuş ve 2002 yılından itibaren de serbest dolaşıma sokulmuştur.
•Günümüz itibariyle Euro 17 AB üyesi ülkenin kullandığı bir para birimi olarak uluslararası ödemelerde sağlam bir para olarak yerini almıştır. Ancak, dolar karşısında güçlü bir para konumu elde edememiştir. Özellikle 2008 küresel finans krizinin Euro Bölgesindeki ülkeler üzerinde meydana getirdiği ekonomik tahribat, bu konumun elde edilebilirliği üzerinde ciddi kuşkular oluşturmuştur. Bu kriz AB'deki parasal birlik sürecinin
bünyesinde taşıdığı zayıflıkları gün yüzüne çıkarmıştır.
Dolayısyla son kriz, Euro'nun sağlam para konumunu
sürdürmesi için üye ülkeler arasında mali birliğin ve disiplinin sağlanmasının ve üye ülke ekonomileri arasındaki
yakınlaşmanın oldukça önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Değerlendirme sorularını sistemde
ilgili ünite başlığı altında yer alan
“bölüm sonu testi”
kısmında etkileşimli olarak cevaplayabilirsiniz.
DEĞERLENDİRME
SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi parasal birlik aşamalarından biri değildir?
a) Ortak fon mekanizması
b) Ekonomi politikalarının eşgüdümü c) Ortak yatırım bankası
d) Ortak rezerv yönetimi e) Ortak merkez bankası
2. Aşağıdaki olaylardan hangisi 1970’li yılların başında AB’de parasal birlik sürecine geçiş kararının verilmesinde birinci derecede etkili olmuştur?
a) Petrol krizleri
b) Bretton Woods uluslararası para sisteminin çökmesi c) Stagflasyon krizi
d) İngiltere’nin Topluluğa üye olması
e) Üyelerin vergi politikalarındaki uyumsuzluklar
3. Aşağıdakilerden hangisi Avrupa Para Sistemi’nin özelliklerinden biri değildir?
a) ECU, sistemin temel dayanaklarından biridir.
b) ERM’de iki farklı parite bulunmaktadır.
c) ECU’nun değeri, sepet para tekniğine göre oluşmaktadır.
d) ECU serbest dolaşımdaki bir para olarak işlem görmüştür.
e) Sabit fakat ayarlanabilir kur sistemi üzerine oturtulmuştur.
4. Aşağıdaki ülkelerden hangisi Euro Bölgesinde yer almamaktadır?
a) Fransa b) İngiltere c) Almanya d) İtalya e) Yunanistan
5. Aşağıdakilerden hangisi AB’deki Ekonomik ve Parasal Birlik sürecinin ilk aşamasında gerçekleştirilmiştir?
a) Avrupa Merkez Bankası kurulmuştur.
b) Geçici bir kurum olarak Avrupa Para Enstitüsü faaliyete geçmiştir.
c) Yeşil Kitap kabul edilmiştir.
d) Yeni döviz kuru mekanizması yürürlüğe konulmuştur.
e) Euro serbest dolaşıma girmiştir.
6. Aşağıdakilerden hangisi Maastricht Kriterleri’nden biri değildir?
a) Kamu borçları kriteri b) Enflasyon kriteri
c) Ekonomik büyüme kriteri d) Faiz oranı kriteri
e) Bütçe açığı kriteri
7. Aşağıdakilerden hangisi Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nin sorumluluk alanları arasında yer almaz?
a) Dış ticaret işlemlerini yönetmek
b) Üye ülkelerin resmi döviz rezervlerini tutmak ve idare etmek c) Ödemeler sisteminin etkin işleyişini teşvik etmek
d) AB’nin para
politikasını
belirlemek ve uygulamak e) Üye ülkelerin maliye politikalarını uyumlaştırmak
8. Aşağıdakilerden hangisi Avrupa Merkez Bankası’nın görevleri arasında yer almaz?
a) Birlik içerisinde geri kalmış bölgelerin kalkınması için finansman sağlamak
b) Birliğin parasal
istikrarını
korumak c) Birliğin kur politikasını belirlemek d) Tek paranın dolaşımını sağlamake) Resmî döviz rezervlerini tutmak ve yönetmek
9. Aşağıdakilerden hangisi AB’deki ortak ödemeler sisteminin adıdır?
a) Avrupa Para Birimi (ECU) b) Döviz Kuru Mekanizması (ERM)
c) Gerçek Zamanlı Ulusal Toptan Ödeme Sistemi Ağı (TARGET) d) Avrupa Merkez Bankası (AMB)
e) Avrupa Para Enstitüsü (APE)
10. Aşağıdakilerden hangisi Euro’nun AB içerisinde ortaya çıkardığı etkiler arasında yer almaz?
a) Piyasalarda derinlik ve genişlik oluşmuştur.
b) AB içindeki ticaret artmıştır.
c) Fiyatlara saydamlık gelmiştir.
d) Birliğe katılan ülkeler para politikalarındaki bağımsızlıklarını bir üst otoriteye devretmişlerdir.
e) Birlik içerisinde tarım ürünlerine yönelik korumacı tedbirler azalmıştır.
CEVAP ANAHTARI 1.C, 2.B, 3.D, 4.B, 5.B, 6.C, 7.E, 8.A, 9.C, 10.E
YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER KAYNAKLAR
Bekmez, Selahattin ve Muhammed Karataş, (2005), “Avrupa Birliği’nin Gelişim Süreci”, içinde Ekonomik Entegrasyon: Küresel ve Bölgesel Yaklaşım, Editörler: Küçükahmetoğlu, Osman, Hamza Çeştepe ve Şevket Tüylüoğlu, Ekin Kitabevi, Bursa, ss. 291‐310.
Bilici, Nurettin, (2007), Avrupa Birliği – Türkiye İlişkileri: Temel Bilgiler, İktisadi – Mali Konular, Seçkin Yayınları, Ankara.
Delice, Güven, (2011), “Türkiye ‐ Avrupa Birliği İlişkileri”, içinde Türkiye Ekonomisi, Editörler: Özdemir, Kerim ve Serap Durusoy, Lisans Yayıncılık, İstanbul, ss.
573‐619.
DTM, (2007), Avrupa Birliği ve Türkiye, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, 6. Baskı, Ankara.
Dura, Cihan ve Hayriye Atik, (2007), Avrupa Birliği, Gümrük Birliği ve Türkiye, Genişletilmiş 3. Baskı, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara.
Ergin, Numan Emre, (2013), Hasta Adam Avrupa: Avro Krizi: Avro Bölgesinde Borç Krizi ve Krize Karşı Alınan Tedbirler, Maliye Hesap Uzmanları Derneği Yayınları, İstanbul.
Gökdere, Ahmet, (2008), “Zayıf Euro Avrupa Birliği’ni Bölüyor mu?”, içinde Avrupa Birliği’nin Güncel Sorunları ve Gelişmeler, Editörler: Akçay, Belgin, Sevilay Kahraman ve Sanem Baykal, Seçkin Yayınları, Ankara, ss. 51‐68.
Karluk, Rıdvan, (2005), Avrupa Birliği ve Türkiye, Sekizinci Bası, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul.
Kösekahyaoğlu, Levent, (2006), “Maastricht Kriterleri Açısından Türkiye ve 10 Yeni Avrupa Birliği Üyesi: Parasal Birliğe Ne Kadar Hazırlar”, İçinde Türkiye‐
Avrupa Birliği İlişkileri Üzerine Ekonomi‐Politik Tezler, Editör: Kalaycı, İrfan, Beta Basım Yayım, İstanbul. ss.285‐319.