• Sonuç bulunamadı

ESKİŞEHİR’DE ÇEVRE SORUNLARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ESKİŞEHİR’DE ÇEVRE SORUNLARI"

Copied!
122
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ COĞRAFYA (FİZİKİ COĞRAFYA)

ANABİLİM DALI

ESKİŞEHİR’DE ÇEVRE SORUNLARI

Yüksek Lisans Tezi

Eray BALTA

Ankara, 2005

(2)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ COĞRAFYA (FİZİKİ COĞRAFYA)

ANABİLİM DALI

ESKİŞEHİR’DE ÇEVRE SORUNLARI

Yüksek Lisans Tezi

Eray BALTA

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Hakan YİĞİTBAŞIOĞLU

Ankara, 2005

(3)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ COĞRAFYA (FİZİKİ COĞRAFYA)

ANABİLİM DALI

ESKİŞEHİR’DE ÇEVRE SORUNLARI

Yüksek Lisans Tezi

Tez Danışmanı: Prof.Dr. Hakan Yiğitbaşıoğlu

Tez Jürisi Üyeleri

Adı ve Soyadı İmzası

………. ………

………. ………

………. ………

………. ………

………. ………

………. ………

Tez Sınavı Tarihi ………

(4)

I

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ...I TABLOLAR LİSTESİ………. VI GRAFİKLER LİSTESİ……….. ... VI

ÖNSÖZ……….... 1

GİRİŞ………. . 3

1. TOPOĞRAFYA ÖZELLİKLERİ……… 5

2. JEOLOJİK ÖZELLİKLER……….. 7

2.1. Stratigrafi………. 7

2.2. Paleozoik Arazi……… 8

2.3. Mesozoik Arazi……… 9

2.4. Senozoik Arazi………10

2.5. Kuaterner Arazi………. 11

2.6. Yapısal Jeoloji……… 11

3. JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLER………. 13

3.1. Dağlar ve Platolar………. 13

3.1.1. Güneydeki Dağlık Sahalar………. 13

3.1.2. Kuzeydeki Dağlık Saha……….. 14

3.2. Ova ve Vadi Tabanları………. .14

4. İKLİM ÖZELLİKLERİ………...17

4.1. Sıcaklık………17

4.2. Basınç ve Rüzgarlar .. .………. 22

4.2.1. Rüzgarlar ... 23

4.3. Yağış Özellikleri..………. ... 24

(5)

II

5.BİTKİ ÖRTÜSÜ……… 25

6.HİDROGRAFYA………... 27

6.1. Akarsular……….... 27

6.1.1.Sürekli Akarsular………..27

6.1.1.1. Sakarya Nehri……….. 27

6.1.1.2. Porsuk Çayı………. .28

6.1.2. Geçici Akarsular………. 30

6.1.2.2.1. Porsuk Çayına İl İçerisinde Karışan Kollar……….. 30

6.2. Kaynaklar………... 31

6.2.1. Sıcak Su Kaynakları………... 31

7. ARAZİ KULLANIM VE TOPRAK GRUPLARI………. 33

7.1. Alüvyal ve Hidromorfik Alüvyal Topraklar………... 33

7.2. Kolüvyal Topraklar ……….. ……….. ... 35

7.3. Kahverengi Topraklar……….. ………35

7.4. Kahverengi Tarım Toprakları………. 36

7.5. Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları………. …………... 36

7.6. Kırmızı Kahverengi Topraklar………. . ………… 36

7.7. Kalkersiz Kahverengi topraklar……….. ……... 37

8. ESKİŞEHİR’DE ÇEVRE SORUNLARI……….. …………... .38

8.1. İlin Çevre Yönünden Tanıtımı………. 38

8.2. Hava Kirliliği……….. 44

8.2.1. Hava Kirliliğinin Nedenleri……….. ……….46

8.2.1.1. Kentleşme………. …. ………. 46

8.2.1.2. Endüstrileşme……….. …………... 47

(6)

III

8.2.2. Hava Kirliliğinin etkileri………... 47

8.2.2.1. İnsan Sağlığına Etkileri………... 48

8.2.2.2. Doğaya Etkileri……….. ..48

8.2.3.Eskişehir’de Hava Kirliliği………... 50

8.2.3.1. Eskişehir’de Hava Kirliliğine Neden Olan Faktörler……….. 51

8.3. Su kirliliği………... 57

8.3.1. Su Kirliliğinin Nedenleri……… 59

8.3.1.1. Tarımsal Faaliyetlerin Neden Olduğu Kirlilik………. 60

8.3.1.2. Sanayi Faaliyetlerinin Neden Olduğu Kirlilik……….. 60

8.3.1.3. Yerleşim Yerlerinden Kaynaklanan Kirlilik (Evsel Kaynaklar)……… 61

8.3.2. Su Kirliliğinin Çevresel Etkileri……… 62

8.3.2.1. İnsan Sağlığına Etkileri……….. 62

8.3.2.2. Doğaya Etkisi :………. 62

8.3.3. Eskişehir’de Su Kirliliği………. ... 62

8.3.3.1. Akarsu ve Yeraltı Sularının Kirlilik Durumu………62

8.3.3.2. Su Kirliliğinin Kaynakları………... 65

8.3.3.2.1. Akarsu Kirliliğinin Kaynakları………... 66

8.3.3.3. Eskişehir İçme ve Kullanma Suyu ……… 72

8.3.3.4. Porsuk Çayı Kirliliğini Önleme Konusunda Çalışmalar ve Bazı Öneriler ………. 74

8.3.3.5. Yeraltı Suyu Kirliliği ve Nedenleri………. 75

8.4.Toprak Kirliliği……….. ... 77

8.4.1. Toprak Kirliliğinin Nedenleri ...77

8.4.1.1. Hava Kirliliğinden Kaynaklanan Kirlenme………...78

(7)

IV

8.4.1.2. Su Kirliliğinden Kaynaklanan Kirlenme:………...78

8.4.1.3. Tarımsal Mücadele İlaçları ve Yapay Gübrelerden Kaynaklanan Kirlenme:………... 78

8.4.1.4.Katı Atıklardan Kaynaklanan Kirlenme………78

8.4.2. Toprağın Kullanılmasından Kaynaklanan Sorunlar... 80

8.4.2.1. Erozyon………. 79

8.4.2.2. Yanlış Toprak Kullanımı……….80

8.4.3. Eskişehir’de Toprak Kirliliği……….. ... 81

8.4.4. Eskişehir’de Arazi Kullanımı ve Sorunları……….. ... 82

8.5. Katı Atıklar………... 85

8.5.1.Eskişehir’in Katı Atıkları………... ... 87

8.5.1.1. Atıkların Yönetimi……… ... 89

8.5.1.2. Eskişehir’de Katı Atık Probleminin Çözümünde Bazı Öneriler………. 90

8.6.Gürültü Kirliliği………. ... 91

8.6.1.Gürültü Kaynakları………... ... 93

8.6.2.Gürültünün İnsanlar Üzerindeki Olumsuz Etkileri………. 94

8.6.2.1.Fiziksel Etki………... 94

8.6.2.2.Fizyolojik Etkileri ……… 95

8.6.2.3. Psikolojik Etki……….. 95

8.6.2.4. Performans Üzerindeki Etkisi……….... 96

8.6.3. Eskişehir’de Gürültü Kirliliği………... 96

8.6.3.1. Gürültü Kaynakları………... ... 97

8.6.3.1.1. Trafik Gürültüsü………...97

8.6.3.1.2.Endüstri Gürültüsü………98

(8)

V

8.6.3.1.3.İnşaat Gürültüsü………... 99

8.6.3.1.4. Havaalanları Yakınında Oluşan Gürültü………... 99

SONUÇ VE ÖNERİLER………100

ÖZET………... 104

SUMMARY………. 106

KAYNAKÇA………... 108

(9)

VI

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Aylık Ortalama Sıcaklıklar ... 18

Tablo 2. Aylık En Yüksek Sıcaklık... 19

Tablo 3. Aylık En Düşük Sıcaklık... 19

Tablo 4. Donlu Gün Sayısı(51 Yıllık) ... 19

Tablo 5. Aylık Ortalama Basınç ... 22

Tablo 6.Aylara Göre Hakim Rüzgar Yönü (1949-1990 yılları) ... 23

Tablo 7. Ortalama Rüzgar Hızı(1993-1990) ... 23

Tablo 8. Ortalama Fırtınalı Günlerin Sayısı (1949-1990) ... 24

Tablo 9. Aylık Ortalama Yağışlar (mm) ... 24

Tablo 10. Temiz Havanın Bileşimi... 45

Tablo 11. 100 lt lik Benzin Sarfiyatı ile Eksozdaki Emisyonlar ...53

Tablo 12. Emisyon Miktarları ...54

Tablo 13. Porsuk Çayı Havzasındaki Sanayi Kuruluşları ...74

Tablo 14. Eskişehir Şehir Merkezi Arazi Kullanma Sınıfları ...83

Tablo 15. 1958-1994 Yılı Arazi Kullanımı ...84

Tablo 16. Eskişehir Şehir Merkezi ve İlçelerinde Trafiğe Çıkan Araç Sayısı ...99

Tablo 17. Eskişehir’in Değişik Semtlerinde Yapılan Gürültü Ölçümleri ……100

(10)

VII GRAFİKLER LİSTESİ

Grafik:1. Aylık Ortalama Sıcaklıkların Yıl İçerisindeki Gidişi ...20

Grafik:2. Aylık Ortalama Yağışlar ...21

Grafik 3. Eskişehir İlinde Yıllık Nüfus Artış Hızı ...42

Grafik 4. Eskişehir İlinde Şehir ve Köy Nüfusu...43

Grafik:5. 1990-2002 Yılları Arası Yıllık Hava Kirliliği Ölçüm Sonuçları Grafiği ...56

Grafik:6. 1992-2003 Yılları Arası Kış Sezonu Hava Kirliliği Ölçüm Sonuçları Grafiği ...57 HARİTALAR LİSTESİ

Harita: 1. Eskişehir Topoğrafya Haritası (1/250.000)………...Ekte Harita: 2. Eskişehir Lokasyon Haritası (1/250.000) ………...Ekte Harita: 3. Eskişehir Jeoloji Haritası (1/50.000) ………...Ekte

(11)

VIII

(12)

1

ÖNSÖZ

Ülkemizde, diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi özellikle son 20-25 yılda hızlı sanayileşme süreci ve beraberinde getirdiği kentleşmeye paralel olarak çevre sorunlarında ciddi boyutlara erişen artışlar görülmektedir.

Sanayileşme, nüfus artışı ve bunlara bağlı olarak hızlanan kentleşmenin ülkemizdeki en güzel örneklerinden biri olan Eskişehir kenti de çevre sorunlarıyla karşı karşıyadır. Her ne kadar hava kirliliği konusunda yapılan ciddi çalışmalar ile kirlilik oranı uluslararası standartların altına çekilmişse de diğer çevre sorunları halen çözüm bekleyen konular arasındadır. Nitekim akarsu kirlenmesi (Porsuk Çayı kirliliği), yeraltı suyu kirliliği, toprak kirliliği, katı atıklar ve gürültü kirliliği gibi çevre sorunları halen çözülememiştir. Özellikle canlıların doğal yaşama kaynakları olan su ve topraktaki kirlenme yer yer insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.

Bunun yanında plansız kentleşmenin doğal sonucu olan tarımsal alan kayıpları da dolaylı olarak insan yaşamını olumsuz etkileyen koşulların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Çevre sorunlarının giderilmesi bir başka deyişle mevcut ekolojik sorunlara çözüm getirilebilmesi için her şeyden önce sorunları ve bu sorunları doğuran kaynakları yakından incelemek gerekir. Bu çalışmada da Eskişehir de çevre sorunlarının ortaya konması ve bu sorunları doğuran kaynakların tespit edilmesi amaçlanmıştır.

Bu çalışmada mevcut bilgi ve dokümanlar ışığında Eskişehir’in çevre sorunları iki bölüm halinde incelenmiştir. İlk bölümde Eskişehir’in jeolojik- jeomorfolojik özellikleri, iklim özellikleri, bitki örtüsü, toprak özellikleri gibi coğrafi

(13)

2

bilgiler verilmiş olup ikinci bölümde ise hava, su, toprak ve gürültü kirliliği üzerinde durulmuştur.

İnceleme konusunun belirlenip seçilmesinde ve tezimin hazırlanması sırasında değerli yardımlarını gördüğüm tez yöneticisi hocam Sayın Prof. Dr. Hakan YİĞİTBAŞIOĞLU’na teşekkür ederim.

Ankara, 2005

(14)

3 GİRİŞ

Çevre sorunları günümüzün en önemli ve güncel sorunudur. İnsanoğlu yüzyıllar boyunca hiç düşünmeden doğanın kendisine verdiği her türlü nimeti ve kaynağı harcayarak tüketme noktasına getirmektedir. Bu korkunç sonucu hisseden ve hızla yaklaştığını gören insanlık yaşadığı dünyaya sahip çıkma çabasına girmiştir.

Günümüzde, yaşamı bir hayli kolaylaştıran teknolojik gelişmelerin pek üzerinde durulmayan bir yönü daha vardır. Bu da; her teknolojik gelişmenin doğaya ve çevreye daha çok müdahale etmesiyle, bir yandan daha fazla çevre sorunları ortaya çıkmakta, diğer yandan da ortaya çıkan bu sorunların nasıl çözümleneceği konusunda tartışmalar yaşanmaktadır.

Temelde çevre sorunlarının ortaya çıkışını sadece yaşadığımız son yüzyıla bağlamak doğru değildir. İnsanoğlunun doğaya egemen olmaya başladığı zamanı aynı zamanda çevre sorunlarının da başlangıcı olarak kabul etmek gerekir. Ancak son iki yüz yılda görülen endüstrileşme faaliyetleri bugünkü sürecin hızlanmasında bir hayli etkisi bulunduğunu söylemek pek de yanlış olmayacaktır.

Günümüzde çevre sorunlarının acil çözümler gerektirecek kadar ciddi boyutlara ulaşması, insanoğlunun sorunların çözümü konusunda projeler üretmeye itmiştir. Dünyadaki kaynakların hızla azaldığını ve çevrenin iyiden iyiye tahrip olduğunu gören insanlık, yaşadığı dünyaya sahip çıkma eğilimine girmiştir.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bilinçlenme son yıllarda gelişmeye başlamıştır. Anadolu sahip olduğu jeopolitik konum ve tabiat zenginlikleriyle tarih boyuncu birçok topluluğun yaşantısına sahne olmuştur.

Ülkemiz de diğer ülkelerde olduğu gibi çeşitli çevre sorunlarıyla karşı karşıyadır. Bunların başında erozyon gelmektedir. Ormanlarımız yüzyıllar boyu

(15)

4

tahrip edilmiştir. Bu tahripler erozyonu artırmış olup, bugünkü gereken önlemler alınmazsa Türkiye 30-40 yıl gibi kısa bir zamanda çöl haline gelecektir. Son yıllarda hızla artış gösteren diğer bir çevre sorunu da sanayileşme ve buna bağlı olarak gelişen çarpık kentleşmedir.Yukarıda değinilen çevre sorunlarına Eskişehir de payına düşenleri almış ve almaya devam etmektedir. Aslında Eskişehir çevre sorunları açısından Türkiye’nin bir örnek modeli konumundadır. Bu açıdan, Eskişehir’deki çevre sorunlarını ortaya koymak ve çözüm önerileri getirmek hem Eskişehir hem de ülkemiz açısından önem taşımaktadır.

Bu çalışma ile Marmara Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesi arasında önemli kara ve demiryolları üzerinde kurulu Eskişehir’de endüstrileşme ve kentleşme gibi beşeri faaliyetlerin yanı sıra, topografik özellikler, iklim, hidrografik özellikler, jeolojik yapı gibi doğal faktörlerin etkisiyle ortaya çıkan çevre sorunları da ele alınmıştır.

Çalışma alanını Eskişehir il merkezi oluşturmaktadır. Ayrıca Eskişehir’in yakın çevresinin de çevre sorunları üzerinde durulmuştur. Hızlı endüstrileşme ile birlikte hızlı nüfus artışı ve kentleşme konuları ile bunların yarattığı çevre sorunları tespit edilerek bunlara çeşitli çözüm önerileri getirilmeye çalışılmıştır. Bunun için öncelikle alanın jeolojik, jeomorfolojik, klimatik ve hidrografik özellikleri incelenmiş ve bu özelliklerin burada gelişen beşeri ve ekonomik faaliyetler üzerindeki etkileri belirlenmiştir.

Bu çalışmayla Eskişehir’de ortaya konulan çevre sorunlarının büyük bölümünün Türkiye’de hızlı kentleşme sürecinin getirdiği sorunlarla paralellik gösterdiği ve çözüm bekleyen sorunların daha çok plansız yapılaşma, endüstrileşme ve bilinçsiz arazi kullanımından kaynaklandığı ortaya çıkmaktadır.

(16)

5

1. TOPOĞRAFYA ÖZELLİKLERİ

İç Anadolu’nun kuzeybatı köşesinde yer alan Eskişehir ilinin topoğrafik yapısını, Sakarya ve Porsuk havzalarındaki düzlükler ile bunları çevreleyen dağlar oluşturur. Havza düzlüklerini kuzeyden Bozdağ-Sündiken sıradağları, batı ve güneyden ise İç Batı Anadolu Eşiğinin doğu kenarında yer alan Türkmen Dağı, Yazılıkaya Platosu ve Emirdağ kuşatır. Bu yapı I.zaman kütlelerinin, III.zamandaki tektonik hareketler sonucu kırılarak yerlerinden oynamasıyla ortaya çıkmıştır.

Kent topoğrafik yapı itibariyle merkezden kenarlara doğru yükselir ve ortalama 847 m’yi bulur. Toprakların yaklaşık %21’i dağlarla %25.8’i ovalarla ve % 52.4’ü platolarla kaplıdır. Başlıca ovaları Porsuk Ovası, Sarısu Ovası ve Yukarı Sakarya Ovasıdır. Drenaj alanı 774 km2 olan bu düzlükler Sakarya ve Porsuk havzalarında yer alır. Havza düzlüklerini çevreleyen en önemli yükseltiler; kuzeyde Tilkilik Tepesi (1371m), İstihkamlar Tepesi (1274m), Yağmur Baba Tepesi (1523m) güneyde Büyükdüllüce Tepesi (1008m), Taşyatak Tepesi (872m), Avdan Tepesi (981m), İkiz Tepe (1181 m), Tekke Tepesi (1302 m) Tahtalıbaba Tepesi (1340 m), Düzçalı Tepesi (1084m) ve Akpınar Tepesi (1004m)’dir. Kent merkezinin doğusunda Alpu Ovası, batısında İnönü Ovası yer alır. III.zamanda oluşmuş bu dağlar, ilin ovalarını çeşitli yönlerden kuşatmıştır. İl toprakları içinde en yüksek nokta 1522 m ile Türkmen Tepesidir. Eskişehir il alanını, Sakarya Irmağı ile Porsuk ve Sarısu çayları havzaları kaplamaktadır. Havzaların denize doğru olan eğimleri fazla olmadığından akarsular havzaların yüksek bölümlerinden taşıdıkları materyalleri alçak kesimlerde yığarak çok geniş düzlükler oluşturmuştur.

(17)

6

İlde platolar, Türkmen Dağı’ın doğu uzantıları ile Bozdağ-Sündiken Dağları üzerindedir. Porsuk ve Sakarya havzalarını birbirinden ayıran Sivrihisar Dağları üzerinde de platoluk alanlar vardır. Eskişehir il alanı daha çok platolar ve dağlarla kaplıdır.

İl sınırları içinde doğal göl yoktur. Ancak Sakarya Irmağı üzerindeki Gökçekaya Baraj gölü ile Porsuk çayı üzerindeki Porsuk Baraj gölü ekonomik açıdan büyük önem taşır. Ayrıca il sınırları içinde çok sayıda sulama amaçlı gölet bulunmaktadır.

(18)

7

2. JEOLOJİK ÖZELLİKLER

Orta Sakarya Havzasının güney kesiminde yer alan inceleme alanı ve çevresindeki bölge, jeolojik evrimini, Jura ve Holosen arasında tamamlamıştır. Bu alanda Metamorfik, ofiyolitik, metadetritik, volkanik ve sedimanter kayalardan oluşan bir istif yer alır. Metomorfik ve ofiyolitik kayaların oluşturduğu topluluk D-B gidişlidir. Eskişehir civarının bugünkü jeolojik yapısı, bölgede Triyas sonundan günümüze kadar gelişen jeolojik olaylar sonucu ortaya çıkmıştır. Bölgede K-G yönlü sıkışmalar sonucu Eskişehir ovasının kuzey ve güneyinde çoğunlukla D-B yönlü bindirme fayları ve normal faylar oluşmuştur. Normal fayların etkisi ile İnönü- Eskişehir-Alpu yönünde uzanan bölge bir çöküntü olanı özelliği kazanmıştır (Gözler ve diğ.1985).

Eskişehir ve çevresiyle ilgili ilk çalışmalar 1940’lı yıllarda başlamıştır. Bu tarihten bugüne kadar yörede çeşitli amaçlarla jeoloji çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmaları yapan sırasıyla Hepinstay (1941), Topkaya (1952), Akol (1954), Kupfahl (1954), Petrascheck (1963), Akıncı (1967), Bilgin (1972), İnceoğlu (1975), Nembert (1975), Ayanoğlu (1979), Yılmaz (1979), Şentürk ve Karaköse (1981), Gözler ve diğerleri (1984-1985)’dir.

2.1. Stratigrafi

İnceleme alanında yaşları Jura öncesi (Triyas) ile Holosen arasında değişen birimler bulunmaktadır. En altta Jura öncesi oluşmuş metamorfik-ofiyolit- metadetritik tektonik birliği yer alır. Bunların üzerinde Jura, Kretase, Eosen, Miyasen ve Pliyosen yaşlı eski alüvyon (gevşek tutturulmuş kil, silt, kum ve çakıl) ile Holojen yaşlı yeni alüvyon (kil, silt, kum ve çakıl) bulunur (Kaçaroğlu,1991:26).

(19)

8

Önceki çalışmalara bağlı kalınarak (Özbek,1974, Esen Yekol-Göksen,1975, Servais, 1982, Gözler ve diğer 1985, Sarı iz 1988, Sarıiz ve Nuhoğlu,1993) inceleme alanı ve civarındaki litolojik birimlerin alttan üste doğru Paleozoik yaşlı şist ve mermerler, mezozoik yaşlı fliş, kireçtaşı ve ofiyolitler Paleojen yaşlı konglomera ve kireç taşları Neojen yaşlı konglomera, andezit, tüf, kireçtaşı ve bazaltlar, Kuaterner yaşlı eski ve yeni alüvyonlar temsil edildikleri yerlerde gözlenmiş, kesim kesim sürdürülen çalışmalar revize edilerek bütünlük sağlamış ve zaman, stratigrafi birimlerine göre tanımlamaları yapılmıştır.

2.2. Paleozoik Arazi

İnceleme alanının kuzey ve güneydoğusunda mermer ve şistler haritalanmıştır (Esen ve diğ.1975). Seri; şist, mermer ve Kristalize kireçtaşlarından oluşmaktadır.

Şistler, Eskişehir Ovası ve çevresinde temeli teşkil ederler. Mika şistler hakim durumda olup, grimsi mavi renkli flişler, şist, ve kalsitlerde izlenmektedir.

Mermer ve kristalize kireçtaşları; gri, beyazımsı renklerde olup, kırıklı, çatlaklı ve eklemlidir. Düzenli bir istiflenme sunmazlar. Sert olan ve bileşimine göre karbonatlı metamorfik kayalar grubuna giren mermer ve kristalize kireçtaşları tektonizmadan fazla etkilenmiş olduğu için kırılma, parçalanma ve ufalanma fazladır.

Kristallerin ikinci bir strese maruz kalmasından sonra rekristalize olmuşlardır.

Önceki çalışmalara (Lünel 1987, Sarıiz 1988) ve arazi gözlemlerine göre, Paleozoyik yaşlı olan ve tabakalanmanın bariz olarak izlenemediği, taban ve tavan ilişkileri tam olarak bilinmeyen şist ve mermerlerin kalınlığı tespit edilememiştir.

(20)

9 2.3. Mesozoik Arazi

Eskişehir ve civarındaki Jura yaşlı kireçtaşları Paleozoik yaşlı temel üzerinde diskordans olarak yer almaktadır. İnceleme alanının güneydoğusunda Yörük Karacaören Köyü ve Eskişehir Çimento Fabrikası civarında yüzeylemektedir. Fliş;

volkanik kökenli koyu kahverengi kumtaşı, marn, kireçtaşı ve kiltaşından oluşmaktadır. Marnlı ve killi seviyeler yapraklı bir yapı kazanmıştır. Tabakalarda belirgin kıvrılmalar olmuştur. Kumtaşları oldukça sertleşmiştir. Mika ve kuvars taneleri içermektedirler. Flişin kalınlığı 600 m civarındadır. Kireçtaşı; Jura yaşlı fliş üzerine kristallenme derecesi düşük olan kireçtaşları konkordan olarak gelmektedir.

Bej-krem renkli, çatlaklı, çatlaklar kalsit dolgulu, tektonizmadan oldukça etkilenmiş olan birimin tabakalanması belirgin değildir. Sarıiz (1988), Gözler ve diğ. (1985) tarafından yapılan çalışmalara göre, kireçtaşlarının yaşı üst Juradır. Çimento Fabrikası civarında kalınlığı 40 m’dir. Mesozoyik’e ait tortullar üstten Neojene ait birimler tarafından diskordans olarak sınırlanmaktadır.

İnceleme alanının genellikle kuzeydoğusunda ve güneybatısında serpantin, peridotit, gabro ve diyoritik kayaçların oluşturduğu ofiyolitik kayaçlar yüzeylenmektedir. Tabanı gözlenemeyen, bol kırıklı ve çatlaklı ofiyolitik serilerin Pontidleri Anatolidlerden ayıran okyanus kalıntıları olduğu düşünülür ve Servais (1982), Gözler ve diğ. (1985) ve Sarıiz (1988)’in çalışmaları göz önüne alınırsa Triyas yaşı olasıdır. Bugünkü konumlarına benzer diğer birimler ile kıyaslandığında Siluriyen öncesinden geldikleri söylenmektedir. (Servais, 1982; Sarıiz, 1988; Asutay ve diğ. 1989)

Andezit, çalışma alanının güneydoğusunda Mamuca Köyü’nün güneyindeki Sarısungur vadisinde çok dar bir alanda yüzeyler. Neojen taban konglomeraları

(21)

10

üzerine gelen birim üstten konkordan olarak Neojen yaşlı tüfitlerle sınırlıdır (Özbek, 1974).

Çalışma alanının güney ve güneydoğusunda birkaç tepede yüzeylenen bazaltlar Neojen birimlerin üstüne gelirler. Sert, kırıklı, çatlaklı olan birimin yaşı Pliosendir (Özbek 1974, Sarıiz ve Nuhoğlu 1993).

2.4. Senozoik Arazi

Eskişehir’in güneyinde kırmızı, şarabi, sarımtırak renkli konglomeralar yüzeylemektedir. Daha yaşlı birimlerin üzerine diskordan olarak gelen birim yuvarlak, çakıltaşı, kumtaşı ve kiltaşından oluşmaktadır. Kil çimentolu birimin yaşı Özbek (1974), Sarıiz ve Nuhoğlu’na (1993) göre Paleosen’dir. Sözkonusu konglomeralar üzerine diskordan olarak Neojene ait birimler gelmektedir. Birimin kalınlığı yaklaşık 100-150 m’dir.

Eskişehir’in güneydoğusunda, Mamuca Köyü’nün batısında Akçalıdüzü Tepenin kuzey eteklerinde çok dar bir alanda Paleosen konglomeraları üzerinde diskordan olarak Eosan kireçtaşları bulunur. Sarımtırak renkli, yatay tabakalı, numilites fosilli birimin üstüne diskordan olarak Neojene ait birimler gelmektedir.

Kireçtaşının kalınlığı yaklaşık olarak 30 m’dir.

İnceleme alanının güney ve doğusunda yüzeylenen konglomeralar Neojene ait birim, daha eski birimlerin üzerine uyumsuzlukla gelmekte ve Neojenin tabanını teşkil etmektedir. Genellikle kil çimentolu olan birim alt Neojen yaşında olup 100 m kalınlığındadır.

İnceleme alanının güney ve doğusunda Neojen taban konglomeraları üzerine konkordan olarak gelen tüfitler gri, bej renkli olup bol miktarda kum, yer yer çakıl ve silisli seviyeler içermektedir. Yatay tabakalı karbonat çimentolu, volkano sedimanter

(22)

11

kökenli birim Neojen yaşındadır. Söz konusu tüfitlerin üzerine Neojene ait kireçtaşları konkordan olarak gelir. Birimin kalınlığı 100 m’nin üzerindedir.

Çalışma alanında Neojen birimlerin en üst seviyesini kireçtaşları oluşturur.

Çalışma alanının değişik kesimlerinde yüzeyleyen, tüfitler üzerine konkordan olarak gelen krem, sarımsı, beyazımsı renkli kireçtaşlarının silisli olanları oldukta serttir.

Yatay ve yataya yakın olan birimlerde yer yer kırık ve çatlaklar gelişmiş olmasının yanında, Sevinç Köyü civarındaki sondajlarda bu kireçtaşların karstik boşluklarından yeraltısuyu alınmıştır (DSİ çalışmaları). Yaklaşık 25-100 m arasında değişen kalınlığa sahip kireçtaşları makro fosil içermemekte, ancak önceki çalışmalara (Özbek,1974) ve arazi gözlemlerine göre üst Neojen yaşındadır.

2.5. Kuaterner Arazi

Çalışmaların değişik kesimlerinde kil, kum ve çakıllardan oluşan eski alüvyon yüzeylenmektedir. Birim Pliyosenin üst ve Kuaternerin de en alt seviyelerini teşkil etmektedir. Gevşek tutturulmuş eski alüvyon, daha yaşlı birimlerin üstüne diskordan olarak gelmektedir. Kalınlığı 50 m’yi geçen birimin yaşı Pliyo- Kuaterner’dir.

İnceleme alanının orta kısmında geniş bir alanda yüzeylenen alüvyon, kil, kum ve çakıllardan oluşmaktadır. Gevşek tutturulmuş Kuaternere ait bu en genç birimin kalınlığı 25-95 m arasındadır.

2.6. Yapısal Jeoloji

Servais (1982) ile Gözler ve diğ.(1985)’ne göre, Triyas sonunda hakim olan K-G yönündeki sıkışmalar neticesi D-B yönlü fay sistemleri gelişmiştir. Üst Kretase ve sonrasında ise K-G yönlü sıkışmalar bölgeyi etkilemiş, okyanus kabuğu malzemesi (ofiyolitler) kendi içlerinde kaylanarak metamorfiklerle (mavi şist

(23)

12

fasiyesli metabazik seriler) birlikte güneyden kuzeye temel yerli kayaçlar üzerine bindirmişler ve sürüklenmişlerdir. (Gökdere, Ahiler, Karacaşehir, ve İnönü yörelerinde ofiyolitlerde temel yerli kayaçlar tektonik kayaçlardır.) Diğer taraftan muhtemelen Alt Miyosende kuzey-güney yönündeki çekme gerilimi sonucu doğu- batı yönünde eğim atımlı normal faylanmalar meydana gelmiş, Eskişehir yöresinin bugünkü şeklini almasında önemli rol oynamışlardır. Daha sonra bölgeyi etkileyen doğu-batı doğrultusu basınç gerilimi sonucu kuzeydoğu-güneybatı yönünde doğrultu atımlı faylanmalar gelişerek önceki eğim atımlı fay aynalarının parçalanmasına neden olmuşlardır. Zamanla yöre yeniden orojenik hareketlere uğramış, eğim atımlı normal faylar gençleşmeye uğrarken, bu faylara paralel olarak kademeli biçimde yeni faylanmalar görülmüştür. Bu nedenle, Eskişehir yöresinin güney ve kuzeyi horst biçimini alırken, orta kesim grabenleşerek genç serilerin oluşumunu sağlamıştır (Sarıiz ve Oruç, 1989).

(24)

13

3. JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLER

Araştırma sahası ve çevresi yeryüzü şekilleri bakımından farklı jeomorfolojik birimlerden oluşmaktadır. Eskişehir’in güneyinde 1000 m civarındaki tepelik alanlar uzanmaktadır. İnceleme sahası ise Porsuk çayının menderesler çizerek aktığı ovalık alandan oluşur. Bu ovalık sahanın kuzeyinde ise yükseltisi yer yer 1700 m’yi bulan dağlık ve platoluk sahaya geçilir. Bu dağlık saha, biraz daha kuzeye gidildiğinde Sarıyar ve Gökçekaya barajlarının bulunduğu dar ve derin Orta Sakarya vadisine iner.

3.1. Dağlar ve Platolar

Araştırma sahasının güneyi ve kuzeyi dağlık alanlarla kaplıdır. Güneydekiler Sivrihisar dağlarının bir uzantısını, kuzeydekiler ise Bozdağlar ile Sündiken dağlarının orta ve doğu kısımlarını yani Mihalliçık Dağlarını oluşturmaktadır. Bu dağlık sahalar aynı zamanda plato görümündedir. Hatta en kuzeyde peneplenlere rastlanır. İnceleme alanının ortasından geçen Porsuk çayını esas alarak dağlık sahayı iki başlık altında inceleyebiliriz.

3.1.1. Güneydeki Dağlık Sahalar:

Havza düzlüklerinden oluşan inceleme sahasını batı ve güneyden, İç Batı Anadolu Eşiğinin doğu kenarında yer alan Türkmen dağı, Yazılıkaya Platosu ve Emirdağ kuşatır. Bunların kuzeyinde yani inceleme alanın hemen güneyinde ise bir takım tepelikler sıralanır. Bunlar Büyükdüllüce tepesi (1008m), Taşyatak Tepesi (872 m), Avdan Tepesi (981 m), İkiz Tepe (1181 m), Tekke Tepesi (1302 m), Tahtalı Baba Tepesi (1340 m), Düzçalı Tepesi (1084 m ) ve Akpınar Tepesi (1004 m)’dir.

İnceleme sahamızın güneydoğu kısmı ise 1000-1500 m civarındaki tepelerden

(25)

14

oluşur. Bu yükseltiler aynı zamanda Yukarı Sakarya Vadisi ile Aşağı Porsuk Vadisi arasındaki kabaca su bölümü çizgisini meydana getirir.

3.1.2. Kuzeydeki Dağlık Saha

Burası güneydeki dağlık sahaya göre daha geniş alanlı ve daha yüksektir.

Batıdan doğuya doğru kesintisiz şekilde devam eder. Bu dağlık kütle Bozdağ, Orta ve Doğu Sündiken Dağlarını meydana getirmektedir. Alpu Ovasına ve Orta Sakarya vadisine inen sahalarda yükseltisi 1000 m’yi bulmayan alçak tepeler bulunur.

Bunların başlıcaları; Alacabaşı Tepe (893 m), Karatepe (874 m), ve Çaltepe (736 m)’

dir. Orta ve Doğu Sündiken dağlarının oluşturduğu Mihalliçık dağlarının büyük bir bölümünü 1000-1500 m’ler arasındaki tepeler kaplamaktadır. Bunların arasında Kitrecik Tepe (1417m), Akbayır Tepe (1028 m), Bahtiyar Ereni Tepe (1076 m) ve Delikliçam Tepe (1317 m)’yi sayabiliriz (Kaçaroğlu, 1991:26). İnceleme alanını hemen kuzeyden çevreleyen tepelik alanlar mevcuttur. Bunlar Tilkilik Tepesi (1371m), İstihkamlar Tepesi (1274 m), Yağmur Baba Tepesi (1523 m)’dir.

3.2. Ova ve Vadi Tabanları

Ülkemizdeki ovalar oluşumu ve gelişimleri bakımından değişik özellikler gösterirler. Tektonik, karstik, deniz, farklı aşınım vs. gibi etkenlerle oluşmuş ovalarımız mevcuttur. Bunlardan en yaygın olanları Tektonik kökenli ovalardır. Bir başka deyişle genç tektoniğin eseri olan ovalardır. Bu bakımdan da bunlar, aynı zamanda, Türkiye’nin depremsellik bakımından da en ileri gelen bölgelerini oluşturmaktadır. Büyük depremlerin çoğu bu alanlarda meydana gelmiş, tarihi devirlerden beri önemli ölçüde can ve mal kayıpları bu ovalardaki yerleşim alanlarında olmuştur. Yerleşim yerlerinin seizm bakımından bu kadar faal olan bu ovalarda toplanmış olmaları da tesadüf değildir. Çünkü bunlar dağlık veya platoluk

(26)

15

alanlara nazaran su bulma, yol yapma, verimli toprak (alüvyon) bakımından daha elverişlidir. Bu bakımdan deprem ve sel afetlerine rağmen yine de en uygun yerlerdir. Hatta depremden tamamen veya kısmen tahrip olan kentler, Erzincan ve Gediz’de olduğu gibi yine aynı ovanın bir başka kesiminde kurulmuşlar fakat çevrelerindeki dağlık alanları tercih etmemişlerdir (Ardos,1995:13).

Yurdumuzun geçirdiği birçok orojenik hareketlerden sonra oluşmuş tektonik ovalardan biri de aynı zamanda araştırma alanını teşkil eden Eskişehir Ovasıdır. 750- 800 m yüksekliğindeki Eskişehir Ovasının kuzeyi ve güneyi tepelik alanlarla sınırlanmıştır. N-E yönlü bir uzanışa sahip ovanın ortasından Porsuk Çayı geçmektedir.

Dış kuvvetlerin uzun süren aşındırmaları sonucu vadiler genellikle derinleşmiştir. Vadi yamaçları hafif eğimli olup yamaç aşınması güçlüdür. Genç oluşumlar dışında, tepelerle sırtların basık ve yuvarlak olduğu ilde, kapalı havza durumu pek görülmez, denize doğru sürekli bir eğim vardır.

Eskişehir ili Sakarya ve Porsuk havzaları ile bu havzaları çevreleyen dağlardan oluşur. Bu nedenle il toprakları, ana vadiler ve bu vadilerle birleşen çok sayıda küçük vadilerce parçalanmış durumdadır.

İlde yeryüzü şekillerinin oluşturduğu topoğrafyanın doğal sonucu olarak, gelişmiş bir akarsu ağı vardır. Türkiye’nin en önemli akarsularından birisi olan Sakarya Irmağı, aynı zamanda ilin de başlıca akarsuyudur. Çok sayıda kollara sahip olan Sakarya’nın en önemli kolu Porsuk çayıdır. Eskişehir’de sürekli akarsuların dışında kalan fakat yeryüzü şekillerinin oluşumunda büyük etkisi olan çok sayıda dere ve çay vardır. Özellikle düzlükleri çevreleyen dağ ve plato gibi yükseltilerin eteklerinde yer alan bu dereler, yağışların arttığı ve karların eridiği zamanlarda

(27)

16

kabararak taşkınlara neden olur. Bu tip küçük akarsular da kendi vadilerini açmışlardır. Tali vadiler yukarı çığırlarında az yarılmış vadi özelliği gösterirken, orta ve aşağı çığırlarında geniş tabanlı vadi özelliğine sahiptirler.

(28)

17

4. İKLİM ÖZELLİKLERİ

Eskişehir farklı coğrafi bölgelerin içinde kaldığı için (Karadeniz ve İç Anadolu Bölgeleri) ve diğer iki bölgeye de komşu olmasından dolayı (Ege ve Marmara Bölgeleri) az da olsa bu coğrafi bölgelerin iklim özelliklerini taşımaktadır.

Eskişehir iklimi ilk bakışta Batı Anadolu ve İç Anadolu iklimleri arasında bir geçiş iklimi gösteriyorsa da ilde genellikle sert karasal iklim görülmektedir. İlde hakim olan kara iklimine karşın, Sakarya vadisinde Marmara ve Akdeniz iklimi özelliklerini taşıyan mikroklima alanları mevcuttur. Eskişehir’de kara iklimi görülmesinin nedenleri coğrafi konum, yükselti, yeryüzü şekilleri ve denize olan uzaklıktır. Yazları sıcak ve kurak olan bölgede kışlar soğuk, sert ve uzundur. Yaz mevsimi kısa sürelidir.

Eskişehir’de Doğu-Batı doğrultusunda uzanan dağlar arasında yer alan Porsuk ve Yukarı Sakarya ovalarının yüksekliği 800-1000 metreye kadar varmaktadır. İl kuzey ve güneyinden dağlarla, batısından yüksek platolarla çevrili bulunmaktadır. Bu durum Karadeniz ve Akdeniz Bölgeleri iklimlerinin il üzerindeki etkisini engellerken, Batı Anadolu ikliminin az da olsa Eskişehir’in içerisine sokulabilmesi sonucunu yaratmaktadır.

4.1. Sıcaklık

Kışların çok soğuk geçtiği Eskişehir’de yaz ve kış mevsimleri arasında sıcaklık farkı çok fazladır. Sıcaklığın yazın 40 C0 ye kadar çıktığı görülür. Yıllık ortalama sıcaklık Eskişehir’de 10.8 C0’dir. Temmuz ayı yılın en sıcak ayı olup, ortalama sıcaklık değeri 21.4 C0’dir (Tablo 1). Ocak ayı ise yılın en soğuk ayı olup, aylık ortalama sıcaklık değeri -1.5 C0 dir(Tablo1).

(29)

18 Tablo:1. Aylık Ortalama Sıcaklıklar

aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

ort.

Sıcaklık

-1,5 1,3 4,9 10,4 15,1 18,8 21,4 21,2 17,1 12 6,7 2,2

Kaynak: D.M.İ.G.M. verileri (Eskişehir İstasyonu).

Maksimum sıcaklığın 25 C0 ve daha yukarı olduğu günlere "Yaz Günleri"

denilmektedir. Yaz günleri genellikle Nisan ayında başlayıp Ekim ayında sona erer.

Eskişehir de yılın en sıcak ayı Temmuz olmasına rağmen yaz günlerinin en fazla olduğu ay Ağustostur. Yıllık ortalama yaz günleri sayısı 104’tür.

Maksimum sıcaklığın -0.1 C0 ve daha az olduğu günlere de "Kış Günleri"

denilmektedir. Kış günleri genellikle Aralık ayında başlayıp Mart ayında sona ermektedir. Eskişehir’de yılın en soğuk ayı olan Ocak aynı zamanda kış günleri sayısının en fazla olduğu aydır. Yıllık ortalama kış günleri sayısı 16’dır.

Eskişehir’de donlu günler eylül ayının ilk haftasında başlar ve mayıs ayının ortalarına kadar devam eder. Uzun yıllar ortalamasına göre (71 yıl) donlu geçen gün sayısı 95.1 gündür. En fazla olduğu ay ise Ocaktır (22.8 gün). Bu dönemin uzunluğu sebze ve meyve üretimini olumsuz etkilemektedir.

Eskişehir’de ölçülen en yüksek sıcaklık Temmuz ayında (18.07.1932) 39.1 olarak ölçülmüştür (Tablo 2).

Tablo.2. Aylık En Yüksek Sıcaklık

Aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

En yüksek

Sıcaklıklar C 16,5 20,8 29,1 30,7 34,3 38 39,1 38,7 35,8 32,6 25,6 22,7

Gün ve Yıl 3/71 28/58 30/52 3/52 25/35 22/42 18/32 21/46 10/52 3/52 7/48 20/72

Kaynak:D.M.İ.G.M. Verileri (Eskişehir İstasyonu).

Eskişehir’de aylara göre en düşük sıcaklık ve günü (1930-1990) Ocak ayında (29.12.1948), –26,3 olarak ölçülmüştür(Tablo3).

(30)

19 Tablo:3. Aylık En Düşük Sıcaklıklar

aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

En Düşük

Sıcaklıklar C -26,3 -23,8 -16,5 -7,2 -2 2,6 5 2,2 -3,7 -7,1 -16,7 -20,2

Gün ve Yıl 29/48 2/50 1/85 1/48 1/81 5/67 14/35 22/49 29/31 28/65 28/48 26/62

Kaynak:D.M.İ.G.M verileri (Eskişehir İstasyonu).

Donlu gün sayısı (maksimum sıcaklığın -0.1 ve daha düşük olduğu günler) 51 yıllık ölçüm sonucuna göre aşağıdaki gibidir:

Tablo:4. Donlu Gün Sayısı(51 Yıllık)

aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

donlu

Gün s 23,1 18,8 17,2 5,3 0 0 0 0 0 3,7 10 18,1

Kaynak:D.M.İ.G.M. Verileri (Eskişehir İstasyonu).

En fazla donlu geçen gün sayısı Ocak ayındadır.Yıllık toplam 96,2 gün donlu geçmektedir (Tablo 4).

Kar yağışlı gün sayısı 1951-1990 yılları arası toplam ölçüm sonucuna göre;

En fazla kar yağışı Ocak ayındadır. Yıllık toplam 18,4 gün kar yağışlı geçmektedir.

(31)

Grafik 2: Aylık Ortalama Yağışlar(1929-90)

0 10 20 30 40 50 60

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Aylar

mm

Aylık Ortalama Yağışlar

Kaynak: D.M.İ.G.M verileri.

(32)

Grafik 1: Aylık Ortalama Sıcaklıkların Yıl İçerisinde Gidişi (1929-2000)

-5 0 5 10 15 20 25

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

ort. Sıcaklık

Kaynak: D.M.İ.G.M verileri.

(33)

22 4.2. Basınç ve Rüzgarlar

Hava içindeki sıcaklık, yoğunluk farkları ve onlardan doğan hava hareketlerinin sonucu olan basınç, yeryüzünde düzenli olarak dağılmaz ve zamana bağlı olarak çok hızlı değişiklikler gösterir. Buna ilaveten yüksekliğin etkisiyle bu dağılış çok daha karmaşık bir durum alır (Erol, 1993:102). Rüzgar, farklı basınçlardan oluşan ve yatay yer değiştiren hava kütlesinin hareketidir. Böylece hava hareketlerinin karakterine bağlı olarak iklimsel karakterlerin taşınmasını sağlar (Akman, 1990:92).

Eskişehir’de yıllık ortalama aktüel basınç 923.2 mb’dır. En yüksek değerlere 926 mb ile ekim ve kasım aylarında ulaşılır. En düşük değerler ise 921.4 mb ile temmuz ayında ölçülmüştür. Genel olarak basınç değerleri yaz mevsiminde düşük, kış mevsiminde yüksektir. En yüksek aktüel basınç 947.8 mb olarak 25 Aralık 1963 tarihinde kaydedilmiştir. Minimum değer ise 930.4 mb ile 26 Ağustos 1980 tarihinde ölçülmüştür. En düşük aktüel basınç, 892.9 mb olarak 12 Ocak 1968 tarihinde kaydedilmiştir. Maksimum değer ise 910.4 mb ile 27 Haziran 1940 tarihinde görülmüştür. Aylara göre ortalama basınç şu şekildedir:

Tablo:5. Aylık Ortalama Basınç (1933-1990)

Aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Ort.

Basınç(mmb)

923,9 922,5 922,4 921,6 922,3 922,3 921,6 922 924,5 928,2 926,1 924,8

Kaynak:D.M.İ.G.M. Verileri (Eskişehir İstasyonu).

(34)

23 4.2.1.Rüzgarlar

Ortalama rüzgar hızının 2.8 mm olduğu Eskişehir’de egemen rüzgar, yıl içinde toplam 5.533 kez esen batıdır. (Günbatısı) Bunu doğu (Güneydoğusu) ve kuzeybatı (Karayel) rüzgarları izlemektedir.Merkez ilçede en hızlı rüzgar kuzey (yıldız) ve kuzeybatı (karayel) rüzgarlarıdır. Hakim rüzgar yönü aylara göre şu şekildedir:

Tablo:6.Aylara Göre Hakim Rüzgar Yönü (1949-1990 )

Aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Yön E E W W W W W W W W E E

Kaynak:D.M.İ,G.M. Verileri (Eskişehir İstasyonu).

Ortalama rüzgar hızı aylara göre şu şekildedir:

Tablo:7. Ortalama Rüzgar Hızı(1993-1990)

Aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Ortalama Rüzgar hızı m/sn

2,8 2,8 3,0 3,0 2,8 2,8 3,0 2,9 2,5 2,0 2,1 2,6

Kaynak:D.M.İ.G.M. Verileri (Eskişehir İstasyonu).

Yıllık ortalama rüzgar hızı 2.7 m/sn’dir.

Yıllık en kuvvetli rüzgar Temmuz ayında NW (kuzeybatı) ve N (kuzey) yönlerinden 27,6 m/sn hızla eser.

(35)

24

Ortalama fırtınalı günlerin sayısı (hızın 17,2 m/sn den fazla olduğu) şu şekildedir:

Tablo:8. Ortalama Fırtınalı Günlerin Sayısı (1949-1990)

Aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Gün sayısı 0,4 0,5 0,8 0,7 0,3 0,3 0,3 0,1 0,1 0,1 0,3 0,3 Kaynak.D.M.İ.G.M. Verileri (Eskişehir İstasyonu).

4.3. Yağış Özellikleri

Eskişehir’de en çok yağışı Mihalıççık ilçesi ile Sakarya Vadisi çevresindeki yöreler almaktadır. İlin yıllık yağış ortalaması ildeki egemen iklim tipine uygun olarak 373,6 mm gibi düşük bir değer göstermektedir. Aynı değer Eskişehir’in öteki ilçelerine göre biraz daha yüksek bir bölgede bulunan Sivrihisar’da 393,2 mm’yi bulur.Yıllık ortalama yağış miktarı, Eskişehir’e komşu il merkezlerinden Ankara’da 367, Bolu’da 533,7, Bilecik’te 436,3, Kütahya’da 564,6, Afyonkarahisar’da ise 455,5 mm’ dir. Merkez ilçede en çok yağış aralık, ocak ve mayıs aylarında düşmektedir(Tablo 9). En az yağış ise Ağustos ayında düşmektedir(Tablo 9).

Tablo:9. Aylık Ortalama yağışlar(mm)

Eskişehir

İstasyonu 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Yıllık

Aylık Ortalama

Yağışlar 43,9 36,8 38,3 35,9 46,9 36,7 13,1 6,3 18 24,9 29,6 48,5 378,9

Kaynak. D.M.İ.G.M. Verileri (Eskişehir İstasyonu).

Yağışın mevsimlere dağılışı incelendiğinde, kış ve ilkbahar mevsimlerinde

%30’lar civarında bir dağılış söz konusudur. Maksimum yağış % 38’lik oranıyla Kış mevsiminde, Mihalıççık’ta görülür. Sonbaharın payı ise bütün istasyonlarda %20’ler civarındadır. Minimum yağışlar ise Yaz mevsimine rastlar, en düşük yağış miktarı % 11 ile Alpu ’da görülmektedir.

(36)

25

5.BİTKİ ÖRTÜSÜ

Eskişehir’in bitki örtüsü İç Anadolu’nun step bitkileri, Kuzey Anadolu ve Batı Anadolu’nun orman bitkilerinin etkisi altındadır. İlde ormanlar 900 m yükseltiden sonra başlar. Bozdağ ve Sündiken dağlarının Sakarya ırmağına bakan yamaçlarıyla Türkmen Dağlarında ormanlar mevcuttur.

Ormanlar genellikle Karaçam’dır. Bunun yanında, bazı bölümlerde Sarıçam, kızılçam, meşe, gürgen, kayın ardıç gibi ağaçlar yetişmektedir. Katır tırnağı, böğürtlen gibi bitkilerin oluşturduğu fundalıklara da rastlanır.

Akarsu barajında ise söğüt ve kavak, kuzey ve güneydeki engebeli araziye sahip bölgelerin bazı kesimlerinde ise yer yer çalıklı halindeki meşe ağaçlarından oluşan seyrek orman örtüsü yer alır.

Çayır ve mera arazisi il topraklarının % 26’sını teşkil etmektedir. Diğer bir ifadeyle Eskişehir, Batı Anadolu orman bölgesi ile İç Anadolu stepleri arasına sıkışmış durumdadır. İlin Batı Anadolu’da kalan bölümünde egemen orman örtüsünü, kuzeyde Sündiken Dağları üzerinde ve güneyde Türkmen Dağlarının yükseklerinde bulunan ormanlar oluşturmuştur. Aynı zengin bitki örtüsü Kütahya, Afyonkarahisar ve Eskişehir platoları üzerinde görülmez ancak platolar arasında yükselen dağlık alanlarda, nemliliğin artmasıyla birlikte bitki örtüsü nispeten zenginleşmektedir. Bu sınırlı bitki örtüsü İç Anadolu stepi kenarında bütünüyle ortadan kalkar. Sündiken Dağlarının güneyi ve Eskişehir’in kuzeyinde 1000 m’den itibaren meşe ve ardıç ormanları bulunur. Nemli ortamları seven meşe daha derin ve su tutan topraklarda, ardıç türleri ise daha sığ topraklı bölgelerde yetişir. 1200-1300 m’den sonra başlayan Karaçam ormanları Eskişehir’de 1600 metreye kadar çıkar ve yetişen ağaç türleri arasında % 74 oranıyla ilk sırayı alır.

(37)

26

Bunlardan başka karaçamın tahribiyle Laden olarak bilinen çalı toplulukları oluşmuştur. Tahrip edilmiş orman alanlarının bozulan yerlerinde 1100-1500 metreler arasında güneye bakan kurak ve sıcak yamaçlarda yer alır. Ladenler, organik madde bakımından zayıf olan 30-80 cm derinliğindeki kurak, taşlı, erozyona uğramış topraklar üzerinde çoğu kez karaçamla birlikte bulunmaktadır.

Eskişehir’de % 74’ü karaçam olan ormanların, geriye kalan % 18’e sarıçam ve % 4’le kızılçam takip eder.Geriye kalanları bataklık ormanı olup bunun da tamamı meşe cinsidir. Ormanlık alanlar yer yer taşlık ve kayalık alanları da kapsamaktadır.

Eskişehir ovasında Sarısu, Porsuk ve Keskin deresi yataklarında odunsu tür bitkilerden en çok söğütler (salix spp) görülmektedir.Bundan başka bu dereler boyunca kavak (populus spp) ve karaağaç (ulmus minar miler) yetişir. Kumlu dere yataklarında Ilgın (Tomarix smyrnensis Dune) lara da rastlanabilir.

Porsuk çayı boyunca;söğüt (salix spp) kavak (populus spp),akçaağaç (Acer spp), İğde (Elae agnus anustifolia L),çınar (Platanus orientalis L.) ve yabani gül (Rosa conina L) türlerine de rastlanır.

Eskişehir ovasında 900 metrenin altında kalan alanlarda ise step bitki örtüsü yaygın olarak görülür.Yavşan ve kekik gibi karakteristik bitkiler bu örtüyü oluşturur.

Ova tabanı orman bakımından fakirdir.

Eskişehir ilinin güneyini kapsayan Yukarı Sakarya Havza’sının büyük bir bölümü, İç Anadolu step alanına girmektedir. Bölgede yağışlar daha az, yağış rejimi düzensizdir. Havzanın kenarındaki dağlarda yer alan ormanlar, uzun yıllar tahrip edildiği için bozulmuştur.Havza etekleri ise, yoğun otlatma sonucu steplere dönüşmüştür (Yalçın, 1982:58).

(38)

27

6.HİDROGRAFYA 6.1. Akarsular

İlde gelişmiş bir akarsu ağı mevcut olup, bunlar da geçici ve sürekli akarsular olmak üzere iki bölümde incelenmektedir:

6.1.1.Sürekli Akarsular

Türkiye’nin en önemli akarsularından olan Sakarya Eskişehir’de bulunmaktadır. Çok sayıda kola sahip olup içlerinden en önemlisi Porsuk’tur. Diğer kollar ise; Sarısu, Seydisu, Bardakçı ve İhsaniye suları’dır.

6.1.1.1. Sakarya Nehri

Çifteler ilçesinin takriben 4-5 km güneydoğusunda yer alan Sakarya başı adı verilen yerden çıkar. Birbirine yakın beş kaynağı olup, sıcaklıkları 19.5 0C ile 25 0C arasında değişmektedir. Uzunluğu 824 km, toplam debisi de 3600lt/sn’dir. Bu kaynaklar suni bir gölette toplanıp bir hidroelektrik tribününü çevirdikten sonra Sakarya Nehri başlamış olur. Kaynağından gelen su önce Bardakçı suyu, Seydisu ve biraz doğuda sarısu ile birleşerek güneydoğuya doğru akışa geçer. Aktaş köprüde DSİ tarafından yapılan ölçümlere göre yıllık ortalama debisi 9.7 m3 /sn’dir. Aktaş köprüden sonra sağdan Sadıroğlu, Köprübaşı köyleri civarında yer alan Alikan pınarlarının sularını toplayan kanalı alır ve tekrar güneydoğuya doğru Buzluca Köyüne doğru yönelir. Konya ilinde yer alan Akgölün ayağı olan Gölpınar Deresini de sağdan alarak ilin güneydoğu köşesinde Çakmak Köyü yakınında sağdan bir dere aldıktan sonra Eskişehir –Ankara arasında aynı zamanda il sınırını oluştururarak kuzeye döner. Sağdan Ankara ilinden Çıralıözü ve Ilıcaözü derelerini, soldan Sivrihisar Dağlarından inen Çardaközü suyunu alır ve biraz kuzeyden Kavuncu köprüsüne ulaşır. DSİ’nin burada yaptığı ölçümlere göre yıllık ortalama debisi

(39)

28

27m3/sn’dir. Kuzeyde Beylik köprüsünden itibaren Ankara hudutları içinde kalır ve burada soldan en önemli kolu olan Porsuk’u alır. Kuzeyden akışa devam ederek sağdan Ankara Çayını alır. Bu mevkide Seydipınar yakınında Sakarya tekrar iki ilin arasında sınır olur. Sarıyer barajı mevkiinde soldan İn deresini sağdan Kirmir suyunu alır. Baraj gölüne sağdan karışan diğer bir kolda Aladağ Çayı’dır. Sarıyer barajından sonra batıya dönen Sakarya burada dar derin boğazların içinden akar ve yine il sınırı durumuna girer. Sağdan Nallıhan, soldan Güllük, sağdan Yanlışlar, soldan Kuşbaşı yine sağdan Kızıl dereyi aldıktan sonra Sarıcakaya’ya ait Düz Köyünün kuzeyinde sınır durumu biter ve Sarıcakaya ilçesi ve toprakları içinden akmaya devam eder.

Sağdan Çatalköyü batısından Bilecik iline girer. Sakarya ırmağının başlangıcı olan

“Sakarya Başı” kaynağının denizden yükseltisi 850-900 arasındadır. İlin güneydoğu köşesinde kuzeye döndüğü noktada 750 m’ye ancak inebilmiştir. Sarıyer barajı mevkiinde yükselti 500 m’ye iner. Akış barajdan sonra batıya yönelir ve ili terk ettiği noktada da 250 m’ye inmiş olur. İl içinde yer alan Sakarya’nın belli kolları şunlardır:

6.1.1.2. Porsuk Çayı

Porsuk çayı, Kütahya’nın güneyinde Tokul Köyü yakınında doğar, Kütahya ve Eskişehir’den geçerek Alpu Ovası doğusunda Sakarya nehrine karışır.

Porsuk çayı başlıca iki koldan meydana gelir. Bunlardan ilki “Porsuk Suyu”

dur. Bu kolu meydana getiren sular Murat Dağı’ndan, Altınbaş Ovasındaki sazlığa inerler ve burada toplanarak Gülsuyunu meydana getirirler. Bunun kuzeye devamı

“Porsuk suyu” ismini alır. Kütahya ovasına girmeden önce Porsuk çiftliği yakınlarında Kocadağ dibindeki pınar sularını aldıktan sonra debisi artar. Diğeri ise;

yine Kütahya ilinin batısından gelen Yoncalı ılıcalarının da fazla sularını alan ve Eskişehir’in “Porsuk çayı” ismi ile geçen koludur. Bu iki kol Kütahya merkezinin 3

(40)

29

km kuzeydoğusunda birleşir ve buradan itibaren yine “Porsuk çayı” adı altında akar.

Porsuk çayı Eskişehir ili sınırlarına İncesu köyünün kuzeybatısında yer alan Kalburcu çiftlikleri mevkiinde dahil olur. Çıkışından itibaren genelde dar ve eğimli bir vadi içinde akan Porsuk çayı il içinde önce soldan Kunduzlar Çayını sonradan Kargın Deresini alır. Eskişehir’in 8 km güneybatısında yer alan orman fidanlığından sonra eğimi hayli azalır ve bu durum Sakarya’ya karışıncaya kadar devam eder.

Porsuk çayı Eskişehir il merkezine güneybatıdan sokulur ve batı yönünden girer.

Daha önce şehrin batısında Ertuğrulgazi Mahallesi yakınında soldan Sarısuyu alarak batı-doğu yönünde şehrin ortasından akmaya devam eder. İl merkezinden sonra Sakarya’ya karışıncaya kadar Porsuk’a katılan kollar kısa ve debisi zayıftır. Bunların çoğu ovanın kuzeyi ve güneyindeki yükseltilerden inen geçici sulardır. Nitekim şehri geçtikten sonra soldan Şeker Fabrikası çiftliğinden Keskin ve Muttalip Derelerini alır. Sakarya’ya karışmadan önce kuzeyinden Sivrihisar dağları içinden gelen Pürtek Çayını da alır. Buradan takriben kuşuçuşu 16 km doğuda il sınırını terk eden ve sınırın 6 km doğusundaki Kıran Harman köyünün 2 km kuzeydoğusunda da Sakarya’ya karışır.

Kütahya ile Eskişehir arasında, Porsuk çayı üzerinde sulama amacıyla Porsuk Barajı inşa edilmiştir. Porsuk barajında toplanan su, Eskişehir’in güneybatısındaki Karacaşehir regülatöründen ayrılan iki kanal (sağ ve sol kanallar) ile sulamaya verilir. Sulama kanalları Çavlum Köyü’nde Eskişehir ovasını terk ederek Alpu ovasına geçer.

Porsuk çayında şehir içerisinde yapılan ölçmelere göre maksimum debi (1961 taşkınında) 2000 m3 /sn. olarak kayıtlara geçmiştir.Yaz aylarında bazen akışın tamamen durmasının nedeni Porsuk’un Kunduzlar kolundan sonra kurulmuş olan

(41)

30

yukarıda bahsettiğimiz Porsuk Barajıdır. Porsuk çayının ortalama debisi 10 m3 /sn.

dir.Yıllık ortalama akıttığı su miktarı 300.000.000 m3/sn’dir.

6.1.2. Geçici Akarsular

Topografyanın şekillenmesinde asıl rolü oynayan sellenmeler bilhassa düzlükleri çevreleyen dağ ve yayla gibi yükseltilerin eteklerinde ve üzerinde bir hayli fazladır.

Buralarda yağış ve kar erimeleri esnasında su mevcut olup, bunun dışında tamamen kurudur. Nadiren çok zayıf debili pınar ve kaynak suları ile beslendiklerinden yıl içinde daha uzun süre su bulundururlar. Özellikle ilkbahar sonu, yaz ayları ve sonbaharda su kaynaklarının kurumaları ile akış yok olur.

6.1.3. Porsuk Çayına İl İçerisinde Karışan Kollar

Porsuk çayına karışan kollardan biri Keskin Deresidir. Bozdağ eteklerinden başlayarak Muttalip Ovası boyunca akar ve Porsuk nehri sol ana kanalına karışır.

Havzanın güneyindeki Kuyucak Köyü civarından doğan Mamuca Deresi kuzey- güney istikametinde Porsuk sağ ana kanalına karışır.

Kütahya ilinin merkez ilçesine bağlı Dodurga Köyü yakınında doğup İnönü Ovasını kateden Sarısu da önemli akarsulardandır. Sarısu Eskişehir-Kütahya yolu üzerinde Porsuk çayına karışır. Porsuk’a karışan bir diğer kol olan Kargın deresi ve Sarısu taşkınlarla Porsuk’a yüksek miktarda su getirirler. Bu su üzerinde taşkınları önleme ve sulama tesisleri yapmak amacıyla Dodurga barajı yapılmıştır. Bunların dışında Porsuk’a karışan diğer kollar ise şunlardır; Kargın deresi, Ilıca suyu ve Mollaoğlu Deresi’dir.

(42)

31 6.2. Kaynaklar

Eskişehir’de kaynaklar genelde Kayaçların çatlaklarından boşalan “Çatlak kaynağı”

veya iki tabaka sınırından boşalan “tabaka kaynağı” şeklindedirler (Kaçaroğlu,1991:43).

Eskişehir’deki önemli alüvyon kaynakları sırayla Keskin ve Satılmış kaynaklarıdır. Keskin çayı kenarında alüvyon içinden çıkan kaynak alüvyonun kumlu seviyelerindeki su tablasının killi seviyeleri ile kesilmesinden meydana gelmiştir. Kaynağın çevresi bir duvar ile örülmüştür ve bir havuzu bulunmaktadır.

Satılmış kaynağı da bir alüvyalndan çıkmaktadır. Sarısu Deresi ile beslenir.

6.2.1. Sıcak Su Kaynakları

Sıcak su kaynakları Eskişehir şehir merkezinde batıda Hava Hastanesi ile doğuda Deliklitaş Caddesi arasında kalan bir alanı kapsar. Sıcak su Bölgesi olarak da adlandırılan bu bölge esas olarak Çarşı Camii çevresindeki 200-225 m çapındaki elipsoid bir bölgedir.

Bu bölgede sıcak sular, doğal kaynak, keson kuyular, sığ sondajlar ve derin sondajlar aracılığıyla elde edilir. Bölgenin merkezinde su sıcaklığı 45 C0 ye kadar çıkmaktadır. Fakat merkezden uzaklaştıkça alüvyonun içine soğuk suların karışmasıyla sıcaklık düşmektedir. Sıcak su bölgesindeki ana kaynak Çarşı camii bahçesindeki bir galeride toplanmaktadır. Buradan alınan su Eskişehir belediyesi sular idaresi binasındaki bir keson kuyuya alınmakta ve çevredeki banyolara ve şehre su dağıtımı yapan iki depoya gönderilmektedir.Sıcak su bölgesinde alüvyon içinde sığ sondajlar 7 m derinliğe inilerek sıcak su bulunabilmektedir (Kaçaroğlu,1991:44).

Bölgede elde edilen sıcak su banyolarda, ısıtmada ve temizlik amacıyla kullanılmaktadır.

(43)

32

Eskişehir kent merkezinde yer alan sıcak su kaynaklarının, şehir merkezinden geçen bir fay zonuna bağlı olarak yüzeye çıktığı birçok araştırıcı tarafından kabul edilmektedir. (Özyazıcı 1962, Demirörer 1976,Gözler ve diğ.1984,1985 Ölmez ve Yücel 1985) Daha ayrıntılı bir ifadeyle bu kaynakların Eskişehir’in içinden geçen KD-GB doğrultulu eğim atılımlı normal faya bağlı olarak alüvyon içinden çıktığı söylenmektedir (Ölmez ve Yücel, 1985; Sarıiz ve Oruç, 1985). Çarşı camii civarındaki bir dizi kaynağa ilave olarak, sıcaklıkları 26-40 Co arasında değişen keson kuyu, tulumba, çakma boru şeklinde yapay sıcak su kaynakları ile derinlikleri 80 m’yi geçmeyen sıcak su sondaj kuyuları da bulunmaktadır.

(44)

33

7. ARAZİ KULLANIM VE TOPRAK GRUPLARI

Eskişehir ilinde tespit edilen 8 adet toprak grubu vardır.Buna göre % 44.8 ile en fazla kahverengi topraklar,% 26.36 ile kahverengi orman toprakları ve % 12.70 ile kalkersiz kahverengi orman toprakları bulunmaktadır.

Eskişehir ili topraklarının % 10.74’ü derin, % 16.70’i orta derinliktedir.Toplam olarak il topraklarının % 27.44’ü derin ve orta derindir.Derin ve orta derin toprakların hakim olduğu bu gibi yerlerde tarımı kısıtlayıcı faktörler yoktur. Buna karşılık il topraklarının büyük bir kısmı (% 65.33’ü) sığ ve çok sığ topraklardan oluşmuştur.

Eskişehir’de etüdü yapılan 1.298.023 hektar arazinin % 15.1’i düz, % 16.2’si hafif eğimli, % 24.1’i orta eğimli ,% 21.9’u dik, % 19’u çok dik ve %3.7’si sarp olarak belirtilmiştir.

Eskişehir’de erozyon, 258.809 ha arazide orta derecede, 280.925 ha arazide şiddetli erozyon ve 565.613 ha arazide çok şiddetlidir.

Eskişehir’de 76.418 hektar arazide yaşlık ve 45.483 hektar arazide çoraklık mevcut olup, yaşlık tespit edilen arazilerin 26.133 hektarı işlenen tarım arazisi ve çoraklık tespit edilen 19.435 hektar arazi de işlenen tarım arazisidir.

Eskişehir İli büyük toprakları ve bazı arazi tiplerinin genel karakterleri şunlardır:

7.1. Alüvyal ve Hidromorfik Alüvyal Topraklar

Akarsular tarafından askıda taşınarak depolanmış, genellikle yeni tortul depozitler üzerindeki AC profilli topraklardır. Alüvyal topraklar, akarsu düzlüklerinde, vadi tabanlarında, geçiş alanlarında, deltalar ve kıyı düzlüklerinden oluşurlar.

(45)

34

Mineral bileşimleri, akarsu havzasının özelliklerine, jeolojisine, erozyon ve birikme devirlerine bağlı olup heterojendir.Bu toprakların profilinde horizonlaşma hiç yok yada çok az belirgindir. Buna karşılık değişik özellikte katlar görülür.

Alüvyal topraklar, bünyesine ve bulundukları bölgeler yahut evrim devrelerine göre sınıflandırılırlar. Bunlarda üst toprak alt toprağa belirsiz olarak geçiş yapar. İnce bünyeli ve taban suyu azdır.Yüzey nemli ve organik yüksek olanlarda düşey geçirgenlik azdır.Volkanik bölgeler ile ılıman bölgelerdekiler tropik bölgelerdekilere oranla daha verimlidir. Arid iklimlerindeki alüvyal ovalarında yüksek taban suyunun varlığında değişik derecede tuzluluk, sodiklik veya her ikisi birden görülebilir.İklime bağlı olarak bütün bitkilerin yetiştirilebildiği verimi yüksek her türlü kültür bitkisinin yetişmesine uygun topraklardır.Eskişehir’de 95.501 ha alüvyal toprak bulunmakta olup, tarım alanlarının % 6.78’lik bölümünü kapsamaktadır.

Hidromorfik Alüvyal topraklar sık sık taşkınlara uğrayan yüksek taban suyuna ve gleyleşmiş profile sahip alüvyal toprakları diğer alüvyal topraklardan ayırmak için kullanılan bir terimdir. Doğal bitki örtüsü çayır mera otları, saz, kamış ve sulak yerlerde yetişen bitkilerdir. Topografyaları düz ve çukur, taban suyu yüksek ve alt katmanları yaştır. Taban suyundaki alçalıp yükselmeler, toprak katmanlarında art arda gelen yükseltgenme ve indirgenmelere yol açar. Dolayısıyla mavi, gri, pas lekeleri görülür. Bu topraklarda derinlik fazla ise de gleyleşmiş katlar kök bölgesini sınırlandırırlar. Uzun süre yaş kesimlerinde otlatma yapılabilir. Bu araziler il genelinde 16.856 ha’lık bir alan kaplamaktadır

(46)

35 7.2. Kolüvyal Topraklar

Dik eğimlerin eteklerinde yer çekimi, toprak kayması, yüzey akışı ve aynı derelerin taşınarak eğimlerin eteklerinde vadi ağızlarında biriktirilmiş genç (A) C topraklarınınkine benzer. Ana materyal derecelenmemiş veya kötü derecelenmiştir.

Yağışın veya akışın yoğunluğuna ve eğim derecesine göre değişik parça büyüklüklerini eğimler ve vadi ağızlarında bulunanlar çoğunlukla az topraklı olup kaba taş ve molozları içerirler. Yüzey akış hızının azaldığı oranda parçaların çapları küllenmekte ve hatta alüvyal toprak parça büyüklüğüne eşit olmaktadır. Bunlarda eğim tek tip olup materyalin geldiği yöne doğru atmaktadır.

Ara sıra taşkına maruz kalırlarsa da eğim ve bünye nedeniyle drenajları iyidir.

Tuzluluk ve sodiklik gibi sorunları yoktur. Özel bir iklime bağlı değildirler.

Üzerindeki doğal bitki örtüsü iklime bağlıdır. Tarım altına alınanlar sulandığında iyi verim verirler. Eskişehir toprağının % 0.26’sı (3.624 ha) kolüvyal topraklardır.

7.3. Kahverengi Topraklar

Değişik ana maddelerden oluşan ABC profilli zonal topraklardır. Erozyona uğrayanlarda yüksek baz satürasyonu ve yalnız AC horizonu görülür. Oluşumlarında kalsifikasyon rol oynar, bu nedenle profillerinde çok miktarda kalsiyum bulunur.

A horizonu 10-20 cm. kalınlıkta belirgin gözenekli yapıda ve orta derecede organik maddeye sahiptir. pH nötr veya kalevidir, renk gri kahve veya kahverengidir.

B horizonu açık kahverenginden koyu kahverengiye kadar değişen renklerde ve kaba yuvarlak köşeli blok yapıdadır. Bu horizon, tedrici olarak soluk kahve grimsi renkteki çok kireçli ana maddeye geçiş yapar. Kahverengi topraklarda bütün profil kireçlidir. Bu araziler il genelinde 611.494 ha’lık (% 44.8) bir lana kaplamaktadır.

(47)

36 7.4. Kahverengi Tarım Toprakları

Kahverengi orman toprakları kireççe zengin ana madde üzerinde oluşur.

Profiller ABC şeklinde olup horizonlar birbirine tedricen geçiş yapar. A horizonu çok gelişmiş olduğundan iyice belirgindir. Koyu kahverengi ve dağılgandır.

Gözenekli ve granüller bir yapıya sahiptir. Reaksiyonu genellikle kalevi bazen de nötrdür. B horizonunun rengi açık kahverengi ile kırmızı arasında değişir.Reaksiyonu A horizonundaki gibidir.Yapı granüler veya yuvarlaktır. Çok az miktarda kil birikimi olabilir. Horizonun aşağı kısımlarında CaCO bulunur.

Kahverengi Orman toprakları genellikle geniş yapraklı orman örtüsü altında oluşur. Etkili toprak oluşum sistemleri kalsifikasyon ve birazda podzollaşmadır.

Drenajları iyidir. Çoğunlukla orman ve otlak kullanılırlar. Tarıma alınmış arazilerin verimi iyidir. İldeki toplam alanı 359.787 hektardır.(% 26.36)

7.5. Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları

ABC profilli topraklardır. A horizonu iyi oluşmuştur ve gözenekli bir yapısı vardır. (B) horizonu zayıf oluşmuştur. Kahverengi veya kötü koyu kahverengi granüler veya yuvarlak köşeli blok yapıdadır. (B) horizonunda kil birikimi yok veya çok azdır. Horizon sınırları geçişli ve tedricidir.

Kireçsiz kahverengi orman toprakları yaprağını döken orman örtüsü altında oluşur.Bu araziler il genelinde 173.187 ha’lık (%12.70) bir alanı kaplamaktadır.

7.6. Kırmızı Kahverengi Topraklar

Solum’un rengi hariç hemen hemen diğer bütün özellikleri kahverengi toprakların aynı veya benzerdir.

A horizonu tipik olarak kırmızımsı kahverengi veya kırmızımsı yumuşak kıvamlıdır. B horizonu kırmızı veya kırmızımsı kahverengi, daha ağır bünyeli ve

(48)

37

oldukça sıkıdır. B horizonunun altında kalsiyum karbonat birikme horizonu bulunur.

Beyazımsı renkli olan bu horizon yumuşak veya çimentolaşmış olabilir.

Kırmızımsı kahverengi topraklar çeşitli ana maddeler üzerinde oluşur. Doğal bitki örtüsü uzunca otlar ve çalılardır. Doğal drenajları iyidir. Kırmızı kahverengi topraklar Eskişehir ilinde toplam alanları 6.307 ha’dır.(% 0.46)

7.7. Kalkersiz Kahverengi topraklar

ABC profilli topraklardır.A horizonu kahverengi, grimsi kahverengi, yumuşak kıvamda veya biraz sıktır. B horizonu daha ağır bünyeli, daha sert kahverengi veya kırmızımsı kahverengidir. B horizonu dahil solum 1/10 seyreltik HCI damlatıldığında köpürme görülmez. Genellikle yıkanma mecbur olup üst toprak alt toprağa nazaran daha asidik bir karakteredir. Alt toprakta kalevilik olduğu kadar kireçtaşı üzerinde de oluşabilir. Doğal bitki örtüsü ot ve ot-çalı karışımıdır. Doğal drenajları iyidir. Eskişehir ilinde, toplam 19.616 ha (% 1.43) alan kaplamaktadır.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Sanayi kuruluşları için ülkemizden temin edilebilir yakıt türlerinde çevre kirliliği yaratıcı unsurları azaltacak.. nitelikte üretim yapılması, sorunun ülke genelinde

Diğer algılar açısından, Safranbolu’yu ziyaret eden turistlerin hangi iki ülke arasında anlamlı fark olduğunu bulmak için yapılan Tamhane’s T2 Testi

Deniz kirliliğine neden olan faktörlerin başında petrol/petrol ürünleri ile bilinçli veya bilinçsiz ola- rak dökülen milyonlarca ton çöp gelir ki bunlar arasında en

Deniz kirliliğine neden olan faktörlerin başında petrol/petrol ürünleri ile bilinçli veya bilinçsiz ola- rak dökülen milyonlarca ton çöp gelir ki bunlar arasında en

Ancak gürültü yeterli şiddet ve sürede etkilemişse, bu kez kalıcı eşik kayması meydana gelir.. Gürültü derecelerine

İnsanların yaşamları boyunca varlıklarını sürdürdükleri canlı ve cansız ortam çevre olarak adlandırılmaktadır. Hiçbir canlı çevresinden tam olarak bağımsız

Toprak sorunlarının bir kesimi doğal olaylardan ya da toprağın yapısından kaynaklanırken, büyük bir kesimi de insan müdahalesinden ileri gelmektedir (Demirtaş, 2011)...

Hava kirliliğinin azaltılmasında ısınma amaçlı doğalgaz, güneş enerjisi gibi temiz enerji kaynakları kullanılması, ormanlar ve bitki örtüsünün korunması ve yenilenebilir