• Sonuç bulunamadı

Bilim ve Diyet Beslenme ve Sağlık Dergisi. sayı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Bilim ve Diyet Beslenme ve Sağlık Dergisi. sayı"

Copied!
56
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Bilim ve Diyet

Röportaj: Elvan Odabaşı

Sezgisel Beslenme

Aflatoksin Toksisitesi

Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu

Kinoa - Bulgur

Ekmeği Kestim Kilo Vereceğim

Detoksifikasyon

Uzayda Tarım

Nordik Diyet

Bebek Liderliğinde Beslenme

Beslenme ve Sağlık Dergisi

sayı

03

ekim 2020

İşlenmiş Et Ürinleri ve Karmin, Nitrat, Nitrit

(2)

Bilim ve Diyet

Blm ve Dyet / Beslenme ve Sağlık Dergs / Ekm-Kasım-Aralık 2020

Editör

Zeyneb YILDIRIM

y ld r mzeyneb@gma l.com

Yazarlar Aslıhan KOÇ Ayça ÇELEBİ Burcu ÜNAL

Büşra ÖZKANOĞLU Ceren TÜRKYILMAZ Ebrunur YILMAZ Esra TOPAY

Fatma Öznur AFACAN Fazilet KURT

Feyza YILDIRIM Gamze ALTINTAŞ Kübra KÜÇÜKÇERÇİ Kübra ZEYDANLI Medine TÜRKOĞLU Rabia Betül KARAHAN Şeyma YALÇIN

Zeyneb YILDIRIM

Tasarım

Zeyneb YILDIRIM Kübra KÜÇÜKÇERÇİ Feyza YILDIRIM Esra TOPAY

Kapak Resmi Zeyneb YILDIRIM

b l m.ve.d yet@gma l.com nstagram/b l mved yetderg s nstagram/b l mved yet

nstagram/b l mved yetkayser facebook/b l mved yett

Yayınlanan yazıların sorumluluğu

Bilim ve Diyet dergimizin 3.sayısı ile sizlerleyiz. İlk iki sayımıza olan güzel dönüşlerden sonra omuzlarımızdaki sorumluluk arttı. Biz de her sayıda daha iyisini ortaya koymayı hedefledik.

Bu sayımızdaki konuğumuz "doya doya zayıfla"

diyen, çoğumuzun tanıdığı bir diyetisyen Elvan Odabaşı ve kendisiyle yaptığımız keyifli röportaj birkaç sayfa ileride.

Sağlık haberleri bölümümüzde Taşınabilir Vücut Analiz Cihazlarını inceledik. Sizce bu cihazları gelecekte daha çok görecek miyiz?

Makale bölümlerimiz yine dopdolu içerikleriyle sizlerle: Uzayda Tarım, Nordik Diyet ve Sağlık Üzerine Etkisi, Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu, Aflatoksinler: Toksisite Etkisi ve Gıdalarda Önlenmesi.

Yine çok gündemdeki Detoksifikasyon , Bebek Liderliğinde Beslenme (BLW), Çay ve Türevleri konularını ayrıntılarıyla ele aldık.

Çok lezzetli iki tarif sizleri bekliyor, birini yine yöresel lezzetlerimizden seçtik; Keşkek. Diğer tarifimizde ise ekimde patlıcan var dedik ve Patlıcan Pizza tarifini sizlerle paylaştık. Siz de yaptıktan sonra bizimle paylaşabilirsiniz.

Gıda katkı maddelerini her sayıda konuşacağımızı söylemiştik, bu sayımızda İşlenmiş Et Ürünlerindeki Karmin, Nitrit ve Nitratı inceledik.

Bir belgesel ve bir kitap incelemelerimiz güzel içerikleriyle bu sayımızda da yerini aldı.

Uzman psikoloğumuz sizler için Sezgisel Beslenme konusunu yazdı.

Kinoa ile bulguru kıyasladık, ekmeği kesmekle kilo verilir mi inceledik.

Son sayfamızı da mutlaka inceleyin.

Okuyucularımızla karşılıklı keyif alacağımız bir şey yapalım dedik, dönüşlerinizi bekliyoruz.

Tutar mı tutmaz mı diye toprağa ekdiğimiz tohum üçüncü meyvesini verdi bile, daha nice sayılarda buluşmamız dileğiyle, keyifli okumalar...

Dyt. Zeyneb YILDIRIM

Editörden

(3)

in d ek ile r

Blm ve Dyet / Beslenme ve Sağlık Dergs / Ekm-Kasım-Aralık 2020

05 07 11

15 17 20 21 23

29

33 34 35

37 39

42 43 45 47 49

SAĞLIK HABERLERİ

RÖPORTAJ: ELVAN ODABAŞI

MAKALE: GELECEĞİN YERLEŞKESİ UZAYDA TARIM

BEBEK LİDERLİĞİNDE BESLENME (BLW) BESİN KARŞILAŞTIRMA: KİNOA - BULGUR YÖRESEL LEZZETLER: KEŞKEK

SAĞLIKTA ÖNEMLİ GÜN VE HAFTALAR MAKALE: NORDİK DİYET VE SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ

MAKALE: YÜKSEK FRUKTOZLU MISIR ŞURUBU

TARİF: PATLICAN PİZZA

FİLM/BELGESEL İNCELEME: SUGAR COATED GIDA KATKI MADDELERİ: İŞLENMİŞ ET ÜRÜNLERİ VE KARMİN, NİTRAT, NİTRİT ÇAY VE TÜRLERİ

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR: EKMEĞİ KESTİM KİLO VERECEĞİM

MUCİZE BESİNLER: MANDALİNA

PSİKOLOĞUN KÖŞESİ: SEZGİSEL BESLENME DETOKSİFİKASYON NEDİR?

KİTAP İNCELEME: DİN VE SAĞLIK MAKALE: AFLATOKSİNLER: TOKSİSİTE ETKİSİ VE GIDALARDA ÖNLENMESİ

(4)

Detoksifikasyon

Aflatoksin

Aspergillus flavus ve Aspergillus parasiticus tarafından üretilen, küf

kaynaklı zehirli ve kanserojen maddelere aflatoksin denir.

Toksik maddelerin insan vücudu dahil canlı bir

organizmadan fizyolojik veya tıbbi olarak

uzaklaştırılmasıdır ve esas olarak karaciğer tarafından

gerçekleştirilir.

B ili m v e D iy et S öz ğü

(5)

"1500 yılında insanlar günde 13 trilyon kalori enerji tüketirken bugünkü enerji tüketimi günde 1500 trilyon kalori. İnsan nüfusu 14 kat artmasına karşın

üretim 240, enerji tüketimi 115 kat artmıştır."

Yuval Noah Harari, Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens

Çizim: Dyt. Zeyneb YILDIRIM

(6)

Teknolojinin ilerlemesi hayatın her alanında olduğu gibi biz diyetisyenlerin çalışma ortamlarında da büyük etkiye sahip. Her gün yeni bir teknolojik hamle ile farklı modellerde, bambaşka tasarımlarda, farklı yazılımlarla güncellenmiş yeni ürünlerle tanışıyoruz. Yakın zamanda yine farklı tasarımı ve hassas ölçüm vaadiyle Ebiody cihazı ile karşılaştık ve bu sayıda sizlere bu cihazdan bahsetme kararı aldık.

Ebiody’ı diğer vücut analiz cihazlarından ayıran en önemli özelliği taşınabilir olması, kablosuz ve mobil kullanım kolaylığı bulunmasıdır. Cihaz 5 farklı frekansta ölçüm yapma kapasitesine sahiptir bu da her ölçümü daha güvenilir ve hassas hale getirebilir.

Cihazın kolay bir kuruluma sahip olduğu herhangi bir sarf malzemesi ve teknik bakım gerektirmediği, cihazın kullandığı yazılım ücretsiz hizmete sunulduğu vurgulanmaktadır.

Cihazın kullandığı ücretsiz online yazılım ve mobil aplikasyonlar sayesinde verilerin takibi ve paylaşılması kolaylaşmaktadır.

Ölçüm alındıktan sonra, uzman aplikasyonu sayesinde veriler bluetooth üzerinden online yazılıma aktarılır.

Sağlıkta Teknolojik Gelişmeler

Dyt. Aslıhan KOÇ

Taşınabilir Yeni Nesil Vücut Analiz Cihazı: EBIODY

Sağlık Haberleri

(7)

Kişiye özel ölçüm sonuçlarına hiçbir yazılım yüklemesi yapmanıza gerek kalmadan online yazılım üzerinden kolayca ve tüm cihazlardan (cep telefonu, tablet, bilgisayar) ulaşım sağlanır.

Tüm danışanların bilgileri, geçmiş ölçümleri, gelişimleri ve detaylı raporları online olarak kayıt altına alınır.

Cihaz şu an piyasada 2 farklı modelle satışa sunulmuştur. Xpert modeli profesyonel sağlık çalışanları (diyetisyen, fizyoterapist vb.) için tavsiye edilirken Coach modelinin güzellik, spor, fitnes merkezleri için uygun olabileceği belirtilmiştir. Xpert modeli 16 farklı analiz detayı verirken, Coach modeli 8 farklı analiz detayı vermektedir.

Cihazla ölçümü kişi kendi yapabilmektedir. Tüm cihazlar aynı patentli ölçümleme modunu ve tekniğini kullanır. Cihaz üzerinde 2 adet el için ve 2 adet ayak için olmak üzere 4 sabit elektrot vardır. Kişi ayak için olan elektrotları ayak bileğinin arkasına yerleştirerek ve elleri de parmak elektrotuna değecek şekilde baş parmağıyla birkaç̧ saniye basılı tutarak kendi ölçümünü kendisi alabilmektedir.

Cihazın taşınabilir olması, mobil uygulama kullanması ve 5 farklı frekansta ölçüm alabilmesi gözümüze çarpan kullanışlı olabilecek özelliklerden. Ancak standart vücut analiz cihazlarından oldukça farklı görünümü danışan/hasta tarafından ilgiyle karşılanır ve etkin olur mu emin değiliz. Kullanımına ilişkin verileri zamanla cihazın kullanımı yaygınlaştıkça öğrenecek ve cihaza aşina hale geleceğiz. Daha güncel bilgileri başka sayılarımızda ele alacak ve sağlık sektöründeki en yeni gelişmeleri sizler için takipte kalacağız.

(8)

Röportaj

Doya Doya Zayıflatan D yet syen

ELVAN ODABAŞI

Formeo Doya Doya Yaşam Merkezi kurucusu Diyetisyen Elvan Odabaşı ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Röportaj: Dyt. Şeyma Yalçın

1. Kendinizi biraz tanıtabilir misiniz?

Samsun doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi Samsun'da

tamamladım. Yazlar çiftçilikle köyde, kışlar ise okul okumak için şehirde geçerdi. 11 yaşından itibaren aktif olarak hem aileye yardımcı olmak hem babamın yanında bir arkadaşlık ilişkisi kurmak adına taşra bir toplumun içerisinde varlığımı göstermeye çalıştım. ''Ben kendimi bildim bileli çalıştım, çalışmazsam hasta olacak gibi hissederim''. Her zaman sınırları dışına çıkmaya çalışan bir kız çocuğu idim.

Ortaokul ve lise dönemimde tiyatro ile geçen bir gençlik dönemi yaşadım. Ankara’ya üniversite nedeni ile geldim.

Ankara hem benim hem ailem adına sınırları aşan ve kıymetli bir durumdu. 2004 yılında Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden mezun oldum. 2004-2005 yılları arasında CAN yemek sanayi bünyesinde

(9)

2005 yılında kurumlara ve bireylere kilo yönetimi üzerine danışmanlık hizmeti vermek üzerine şahıs şirketini kurdum.

2006 yılında ortağım ve aynı zamanda kız kardeşim Elvin Odabaşı Pekiyi ile hem kafa kafaya hem karın karına vererek Formeo Doya Doya Yaşam Merkezi'ni Ankara'da kurduk ve hizmetimize devam etmekteyiz.

2. Mesleğe gönülden bağlılığınız gözle görülüyor hatta

hissediliyor. Mesleğinizin 16.

yılını doldurmak üzeresiniz. Bu alanı tercih etme sebebiniz nedir?

Kendimi bildim bileli içimde her zaman insanlara şifa vermek,

iyileştirmek misyonu ile yaşadım.

Özellikle küçük yaşlarda annemin ciddi bir anemi problemi ile karşı karşıya geldiğimizde bunu çok daha iyi anladım. Annem bir dönem çok ciddi

rahatsızlandığında doktor şöyle bir cümle kurmuştu "BAKIMI YETERLİ DEĞİL" bu sözü hiç unutmadım. Bu söz ile ben bakımı yeterli olmayan bir insanın ne kadar hasta olabileceği ile ilgili hem fizyolojik, hem psikolojik olarak küçük yaşta tecrübe edinmiş oldum. Çözümü nasıl olacak diye sorduğumda ise ilk önce beslenmesinin önemli olduğunu; kan olacak, can olacak besinler yedirmemiz gerektiğini söylemişti. Ben hayatımda her

bilen ve elimizdekilerle vahlanmak yerinde çözüme odaklanan "ne yapabiliriz?"

kısmına önem veren biriyim. Tam bu zamanlar ileride beyaz önlüklü ve dünyayı iyileştiren bir insan olma hayalim başladı. Gençlik dönemimde de hayalim tam şeklini almış oldu. Şimdiki yazdığım diyetleri reçete olarak görmekteyim. Mesleğimize gönülden hatta doğuştan bağlıyım diyebilirim.

HERKESE GÖRE DOĞRU OLAN DEĞİL KİŞİ İÇİN FAYDALI OLANI

BİLİP KARŞI TARAFA BUNU

(10)

3. Sizce iyi bir diyetisyenin 4 yıllık bir lisans eğitimi yanında hangi becerilere sahip olması gerekir, bahseder misiniz?

"İnsanla tanış olma" becerisi olması gerekiyor. Gönüllü olmak gerekiyor. Kendinizi geliştirmek ve iyi bir diyetisyen olmak adına hem Dünyanın sağlık tarihini hem ülkenin sağlık tarihini ve mevcut şartları çok iyi bilmelisiniz. İyi bir diyetisyen kendi sosyolojik yapısını bilmek zorunda.

Ekonominin nereye gittiğini, yaşadığı coğrafyayı, siyasetini çok iyi bilmelidir. İyi bir diyetisyen olmak için 4 yıl maalesef çok yetersiz. İyi bir diyetisyen;

okuyacak, görecek, gezecek, tanışacak, yiyecek, içecek ve bütün bu tecrübe ve bilgileri kendi içinde sentezleyerek karşı tarafa aktaracak yeteneğe sahip olmalıdır.

Kendinize ait sizden olan kendinizi özgün gösteren bir misyona sahip olmanız gerekiyor. İlham alıp özgünlüğü kaybetmemek temel amacınız olmalı.

Özetle bir diyetisyen, çok iyi bir dinleyici olmalıdır. Kulaklarınızı kocaman açarak karşı tarafı dinleyin, görün ve tanıyın. Biz buna ‘tanış olma becerisi’

diyoruz.

4. 16 yıllık meslek hayatınızda karşılaştığınız zorluklar nelerdir?

Gıda sektörünün aldatıcılığı diyebilirim. Bu nedenle herkese göre doğru olan değil kişi için faydalı olanı bilip karşı tarafa bunu göstermeliyiz. ‘Ben doğrucu Davut’um’’ hep böyle oldum bir düzen giderken doğru o sanırsın

gıda sektörüne hizmet ettiğini biliyoruz. Gıda sektörü büyük bir sektör ve belirli gündemlerle (karatay diyeti, ketojenik diyet, aralıklı oruç vb.) ayakta kalması ve hem basın hem medyada canlı kalabilmesi için popüler çaylar, kıyafetler, haplar satılmaktadır.

Benim karşılaştığım zorluk tüm beyaz önlüklüler için geçerli, insan sağlığı kaybedilmemesi gerekiyor ve bu tarz durumların önlenmesi bizim görevimiz.

5. Doya doya yaşa, az şekerli hayat, ekmeksiz diyet olmaz söylemlerinden sık sık bahsediyorsunuz bunun yanında popüler diyetlerin daha fazla ilgi görmesinin nedeni sizce nedir?

Günümüzdeki haz duygusunu kısa süreli geçici hevesler yerine kişilere hayatın tadını, tuzunu ve şekeri tüketerek içerek, yiyerek de yaşatabilmeliyiz. Az şekerli hayat, doya doya yaşa bunlar hayattan keyif almamızı sağlayacak önemli unsurlar . Buğdayın anavatanında yaşayan bir kişiye ekmeği yeme

diyemeyiz bunlar günümüzde devşirme diyet tarzlarıdır. Yurt dışından gelen diyetler uzun vadede bize fayda sağlamaz.

korumayı amaç edinmeliyiz.

Ben hala ekmeksiz diyet olmaz diyorum :)

6. Sürdürülebilir ve sağlıklı yaşamın kaynağının

mikrobiyom olduğunu söyleyebilir miyiz ve sizce gelecek mikrobiyom üzerinden mi gidecek düşünceleriniz nelerdir?

Evet, mikrobiyom önemli ancak bağırsak ne derse onu yapacağız demek değildir. Bağırsak sağlığımız bizim baştan beri savunduğumuz "diyet kişiye özeldir" mantalitesini destekleyen somut bir kanıttır. Bunun bilim dünyasındaki bağırsak

keşiflerinden sonra daha kanıtlanabilir olduğunu gördük.

Gelecekte ağız, deri ve bağırsak floralarından aldığımız örneklerle kişiselleştirilmiş beslenme

dizaynı yapıyor olacağız.

7. Tanınan ve popüler bir diyetisyensiniz şu anki başarınızı neye borçlusunuz meslektaşlarınıza ve adaylarına ne söylemek istersiniz?

Birincisi planlı çalışıyorum ve zamanı iyi yönetiyorum ve başarılı herkesin bu yeteneğe sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Gün 24 saat 8 saatini uykuya ayırıyorsam, 8 saatini çalışmaya ayırıyorsam, 8 saatini de hayata ayırıyorum. Bu alanlardaki beslendiğin noktaları çok iyi ayarlamak gerekiyor. Üç adet ajanda kullanıyorum. Ben her zaman önümdeki üç ayı planlar ve bilirim. İkincisi hayat PLANLI ÇALIŞIYORUM VE ZAMANI

İYİ YÖNETİYORUM VE BAŞARILI HERKESİN BU YETENEĞE SAHİP

OLMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM.

(11)

doğadan ayrı kalmamaya

çalışıyorum doğa ile huzur bulan bir insanım. Ailem ve

arkadaşlarımla yemeklerimiz, egzersizim, kişisel bakımından okuduğum kitaptan hepsi bu üç ayda hayat ajandamda planlıdır.

Bir de hayal ajandam var. Hayal ajandama haftada en az 1 gün yazarım. "İnsan önce resmini hayal eder sonrada hayalini resmeder." demiş Picasso. Bu yüzden zihindeki kıymetli hayalleri bir yerlere not almakta fayda var. Son olarak başarımdaki en önemli etken, kendi öz

bakımıma, beslenmeme,

egzersizime çok özen gösteriyor olmam. Diyetisyenin önce

kendine nasıl bakması gerektiğini bilmesi gerekiyor sonra

danışanlarına iyi hizmet verebilir.

Hayata dair bir duruş için önce kendinize öz şefkat ve öz bakımınızı göstermelisiniz. Bu şekilde başarılı ve yorulmadan çalışabilen bir insan olabiliriz.

8. Hayat tecrübelerinize ithafen bir öğüdünüz var mı?

Çalışmaktan, üretmekten vazgeçmemek. Birbirimizi desteklemek ve haklarımızı bilmek, eğitimi, gelişmeyi hiçbir zaman bırakmamak.

9. Son olarak mesleğinizde en sevdiğiniz 3 şey nedir?

1-İnsanlarla bir arada olmak, tanış olmak. 2-Reçetesinin bu kadar şeffaf ve masum olduğu, şifa kaynağı olması ve günün sonunda beslenmenin insan sağlığındaki öneminin yarattığı değişimleri gözlemleyebilmek. 3-Sürekli

(12)

GELECEĞİN YERLEŞKESİ:

UZAYDA TARIM

ekibin uzun vadede bir görev için yaklaşık 10.8 kg besine ihtiyaç duyduğu şeklindedir (1).

Astronotların enerji ihtiyacını karşılamak için çok çeşitli yöntemler ile dondurularak

kurutulmuş ve önceden paketlenmiş yiyecekler kullanılmaktadır. Fakat aylarca hatta yıllarca seyahat eden astronatlar için bozulan paketli gıdalar bazı sağlık sorunları oluşturmaktadır. NASA’nın üzerinde çalıştığı konulardan biri astronotlar için taze yetiştirilmiş meyve ve sebzeler sağlamanın yollarıdır. Uzayda tarım konusu aslında astrobiyoloji biliminin alt birimlerinden biri olarak kabul Dünya genelinde sağlıklı yaşam

için belirlenen en güzel felsefe hiç şüphesiz topraktan kaşığa mantığı ile beslenme düzenini

oluşturmaktır. Peki, uzayda yaşamın durmaksızın araştırıldığı şu zamanda bulunabilecek bir yaşam formunda beslenme nasıl olacak? Ya da uzayda yaşamı araştırmak için görevlendirilen astronotlar dünyaya dönüş zamanına kadar nasıl

beslenmektedir? Bu ve bunun gibi çoğu soruyu araştırmak amacıyla başta NASA olmak üzere uzay hakkında incelemelerde bulunan çoğu kurum ciddi bütçeler ayırarak önemli bir adım atmışlardır.

biyolojik kökenin, yaşanabilir gezegenlerin yaşanabilir

ortamlarını araştıran, dünyadaki yaşam potansiyelinin uzaydaki zorluklara uyarlanmasını çalışan bir bilim dalıdır. Astrobiyolojide

"basit organik madde"den (biyomoleküller, peptidik, nükleik ya da lipidik  zincirler) daha karmaşık yapılara (ilk hücreler, ilk genetik sistemler) doğru uzanan evrime hükmeden olası süreçler araştırılmaktadır. Bu süreçlerin araştırılmasında; organik kimya, biyokimya, hücre biyolojisi, iklim bilimi, jeoloji bilimi,

moleküler biyoloji bilimi, genetik bilimi, beslenme bilimi gibi çeşitli

Uzm. Dyt. Medine TÜRKOĞLU

(13)

Dünya dışında tarım yapmanın çeşitli teknik sorunları var ki bunlardan en önemlileri; düşük yer çekimi, aydınlatma, basınç ve artan radyasyondur. Uzayda oluşturulabilecek sera ortamı çoğu sorunu giderse de bu seraların oluşturulmasında çeşitli teknik zorluklar vardır (3). Uzayda yetiştirilen bitkiler mikro yer çekimi ortamında yaşarlar hatta Mars yüzeyinde yetişen bitkiler, Dünya'daki yer çekiminin sadece 1/3’ü kadar bir çekimi tecrübe ederler. Belirli bir uçuş ortamında yetiştirilen birçok bitkinin Dünya yüzeyinde yetiştirilenden önemli ölçüde daha küçük olduğu ve daha yavaş bir oranda büyüdüğü

söylenmektedir (4). Yer çekiminin değişen etkilerine ek olarak Mars yüzeyinde yetişen bitkiler

Dünya'dakinden çok daha yüksek düzeyde radyasyona maruz kalacaktır. Yüksek düzeyde radyasyona maruz kalmak bitki DNA'sına zarar verebilir. DNA bozulmasının bitki çimlenmesi, büyümesi ve üremesi üzerinde doğrudan etkisi vardır (5).

NASA tarafından uzay

çiftliklerinde kullanılması için şu mahsuller düşünülmüştür; patates, tahıl, pirinç, fasulye, domates, kırmızıbiber, marul, lahana, çilek, soğan ve biber (6). Araştırmaların yapılabilmesi için NASA kendi bünyesinde bir astro kültür tarım ortamı hazırlamış ve gereken çalışmaları orada yürütmektedir.

NASA, ajans 2030'ların ortalarında ilk insanlı Mars inişini hedeflediği için, Mars'ta ve uzayda nasıl tarım yapılacağını araştırmakla aktif olarak ilgileniyor ve bazı NASA yetkilileri, oraya ulaşmanın zorluğu ve uzun süreli

alındığında, bu görevin kısa bir ziyaret yerine uzun süreli olması gerekip gerekmediğini merak ediyor. Bilim adamları, zorluklara rağmen, Mars'ta çiftçiliğin sonunda başarılacağını söylüyor. Mars’a yapılacak bu seyahat için NASA saha mühendisleri "Tarihteki her büyük göç, tarımımızı yanımıza aldığımız için gerçekleşti," der ve

"Bitkilerinizi yanınıza almayı öğrendiğinizde, sadece ziyarete gitmekle kalmaz, orada kalmak ve yaşamak için de gidebilirsiniz."

ideali ile ilerlediklerini açıklarlar (6).

NASA ve diğer uzay ajanları tarafından yürütülen araştırmaların çoğu uzay programları için önemli olsa da, uzayda tarım yapmak Dünya’da oluşturulabilecek birçok gerçek yaşam uygulamasına sahiptir. Uzayda tarımın temel faydası; uzun vadeli uzay

araştırmalarını mümkün kılmaktır.

Uzayda bitkiler yaşamı desteklemek için sadece besin olarak

düşünülmemelidir. Çünkü bitkiler suyu artırmak ve karbondioksiti oksijene dönüştürmek için de kullanılabilirler. Yeterince geniş bir alanda yetiştirilirse, uzay aracının tasarımını önemli ölçüde

"NASA tarafından uzay çiftliklerinde

patates, tahıl, pirinç, fasulye,

domates,

kırmızıbiber, marul, lahana, çilek, soğan

ve biber mahsullerinin

kullanılması düşünülmektedir.”

"Uzayda tarımın temel faydası; uzun

vadeli uzay araştırmalarını mümkün kılmaktır.

Uzayda bitkiler yaşamı desteklemek

için sadece besin olarak

düşünülmemelidir.”

(14)

Aslında uzay tarımında bitkilerin hücre duvarları da

incelenebildiğinden uzayda bitki yetiştirmek için uğraşan bilim adamları, bir bitkinin ne kadar sağlam büyüyeceğini kontrol edip keşfedebilirler (10). Aslında bitki ruha iyi gelir. Psikiyatri

kliniklerinde olduğu gibi ruhsal bozukluğu olan kişilere verilen tavsiyelerde ilk sırada bahçe işleri ile uğraşmak; sessiz, sade,

ağaçların içinde bir yürüyüş her zaman iyi gelir denilir. Bu durum uzaya bağlı yaşayacak olan

insanlar için de geçerlidir. Bitkiler ve yemyeşil bir alan duyuları harekete geçirir ve sakinleştirici etki sunabilir. Siz de geleceğin yerleşkesi olan uzay evreninde böyle bir yerleşke istemez miydiniz? Benim cevabım

“kesinlikle isterdim” ve bu yüzden uzayda tarım konusu daha da ilerlemeli diye düşünüyorum.

Uzayda tarım alanında yapılan çalışmalar ya da ileriki dönemde yapılacak olan uygulamalar; tarım konusunda bilgimizi genişletmeyi ve Dünya üzerinde bulunan zorlu çevresel şartlarda topraktan daha fazla verim elde etmeyi hedefliyor.

Bu hedefler arasında daha kaliteli mahsüller, daha yüksek verim, daha kontrollü tarım sistemleri ve yapılacak seralar yer almaktadır(8).

BİO-KES adlı özel bir cihaz uzayda tarım alanında yapılan bir uygulamadır. Bu cihaz etileni ultraviyole ışık kullanarak karbondioksit ve suya

dönüştürmektedir. Etilen bitkilerin olgunlaşmasına ve sonunda

bozulmasına neden olmaktadır.

Gıda saklama ünitelerinde ve vitrinlerinde kullanılan BİO-KES gibi bir cihaz; ürünlerin, çiçeklerin ve diğer bozulmaya yatkın

ürünlerin raf ömrünü artırmaya yardımcı olabilmektedir (9).

KAYNAKLAR

1-Cooper, M., Douglas, G. and Perchonok, M. (2011), Developing the NASA Food System for Long‐Duration Missions. Journal of Food Science, 76:

R40-R48. doi:10.1111/j.1750- 3841.2010.01982.x

2- NASA Astrobiology Institute. NASA.

January 21, 2008

3- Zeidler, C., Vrakking, V., Bamsey, M.,Poulet, L., Zabel, P., Schubert, D., Paille, C., Mazzoleni, E., & Domurath, N. (2017). Greenhouse Module for Space System: A Lunar Greenhouse

Design, Open Agriculture, 2(1), 116- 132. doi: https://doi.org/10.1515/opag- 2017-0011

4- Paul, A. L., Amalfitano, C. E., &

Ferl, R. J. (2012). Plant growth strategies are remodeled by spaceflight. BMC plant biology, 12, 232.

https://doi.org/10.1186/1471-2229-12- 2325- Esnault, Marie-Andrée; Legue, lorence; Chenal, Christian (2010).

"Ionizing radiation: Advances in plant response". Environmental and Experimental Botany. 68 (3): 231-237.

doi:10.1016/j.envexpbot.2010.01.007.

6- Wheeler, Raymond (2010). "Plants for human life support in space: from Myers to Mars". Gravitational and Space Biology.  23: 25–36.

7- "Photosynthesis Experiment and System Testing Operation (PESTO)."

ISS Program Scientist's Office. /14/2008.

(5/14/2008)

8- Quinn, Sheri. "Plants as Important in Space as on Earth." Voice of America 4/8/2008. (5/13/2008)

9- Katayami, N. et al. "Entomophagy; a key to space agriculture." Space Agriculture Task Force. (5/13/2008) 10- Mansfield, Cheryl. "Orbiting Agriculture." John F. Kennedy Space Center. 10/20/2005. (5/14/2008)

(15)

ORGANİK, DOĞAL, SAF BESİN ZAMANLA

BOZULUR. BESİNLERİN

RAF ÖMRÜ UZARKEN

SİZİNKİ KISALMASIN!

(16)

BEBEK

LİDERLİĞİNDE

BESLENME (BLW)

Tamamlayıcı beslenme, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “anne sütünün bebeğin gereksinimlerini tek başına karşılamada yeterli olmadığı ve anne sütüyle birlikte diğer besinlere ve sıvılara da ihtiyaç duyulduğu zaman” olarak tanımlanmaktadır.

Tamamlayıcı beslenmede uygulanan geleneksel yöntemlere alternatif olarak 2005 yılında Gill Rapley tarafından bebeğin kendi kendine beslenmesini hedefleyen Bebek Liderliğinde Beslenme (BLW) yöntemi ortaya çıkarılmıştır.

Bu yöntem DSÖ’nün önerilerinde bulunmamasına rağmen son yıllarda oldukça popülerlik kazanmıştır. Avrupa Pediatrik Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Derneği (ESPGHAN 2017) yayınında BLW yaklaşımı ile ilgili kesin bir sonuca varmak için yeterli kanıt olmadığını belirtmiştir.

Dyt. Kübra KÜÇÜKÇERÇİ

(17)

Geleneksel yöntemde ek gıdaya ilk geçişte püre kıvamında besinlerle başlanırken ve anne bebeğine kaşıkla yedirirken BLW’de ise bebek 6. Ay itibari ile parçalara bölünmüş, haşlanmış, yumuşatılmış besinleri kendi eli ile tutarak yemeye başlayabilmelidir.

6. ay itibariyle bebeğin kendi kendine beslenmesini sağlamayı amaçlayan bu yöntemin avantajlı yönleri olduğu gibi demir yetersizliği, enerji alımında yetersizlik ve boğulma riski gibi dezavantajlarının olduğu da çalışmalarda görülmüştür. Bu sebeple daha sonraları BLW’ye benzer olarak modifiye BLW yöntemi olan Bebek Liderliğinde Katılara Geçiş (BLISS) yöntemi oluşturulmuştur. Bu yöntemde BLW’ye ek olarak her öğünde yüksek enerji ve demir içeriğine sahip besinlerin eklenmesi, boğulma riskini önlemek amacı ile de çiğ elma ve üzüm gibi besinlerden kaçınarak diğer besinlerin verilmesi hedeflenmiştir. Çünkü 6. ayda her bebeğin bütün yiyecekleri güvenli bir şekilde sindirmek için gereken oral motor becerileri (çiğneme ve yutma gibi) henüz gelişmemiş olabilmektedir. Bu yüzden bazı bebekler katı yiyeceklerle beslenmeye gelişimsel olarak hazır olmayabilmektedir.

Bu yüzden boğulma, yemeyi öğrenen bebeklerde, yiyecekleri ağız çevresinde hareket ettirdikleri, ilk kez çiğnedikleri ve ısırdıkları için kolaylıkla meydana gelebilmektedir.

Çalışmalarda kaşıkla beslenen çocuklara kıyasla BLW yöntemi ile beslenen çocukların anlamlı olarak daha zayıf olarak sınıflandırıldığı bildirilmiştir.

Ayrıca BLW’de kavrama kolaylığı açısından en çok tercih edilen besinler meyveler ve buharda pişirilmiş sebzelerdir ve bu besinlerin genellikle demir oranı düşüktür. Ancak bebeğin kendi kendine yemesinin sosyal yönden gelişimini, becerilerini, özgüvenini ve bağımsızlığını olumlu yönde etkilediği görülmüştür.

Tüm bunlar göz önüne alındığında tamamlayıcı beslenmeye geçişte her bebeğin farklı olduğu unutulmamalı ve yöntem bebeğe göre şekillendirilmelidir. Bebeğin sindirim sisteminin gelişimi, dik oturabilmesi, nesnelere ulaşıp kavrayabilmesi, besini ağzına götürebilmesi gibi birçok faktör dikkate alınmalıdır dikkate alınmalıdır ve diyet içeriği iyi planlanmalıdır. Bu süreçte bir bebek ve çocuk diyetisyeninden destek alınabilir.

BLW UYGULANMALI MI?

KAYNAKLAR

1- D’Auria, E., Bergamini, M., Staiano, A., Banderali, G., Pendezza, E., … Peroni, D. G. (2018). Baby-led weaning: what a systematic review of the literature adds on. Italian Journal of Pediatrics, 44(1).

2- Arantes, A. L. A. e, Neves, F. S., Campos, A. A. L., & Pereira Netto, M. (2018). MÉTODO BABY-LED WEANING (BLW) NO CONTEXTO DA ALIMENTAÇÃO COMPLEMENTAR: UMA REVISÃO. Revista Paulista de Pediatria.

3- Utami, A. F., & Wanda, D. (2019). Is the baby-led weaning approach an effective choice for introducing first foods? A literature review. Enfermeria clinica, 29, 87-95.

(18)

Chenopodium Quinoa Willd olarak adlandırılan kinoa, kazayağıgiller (Chenopodiaceae) familyasından tek yıllık bir bitki olup, son zamanlarda insan ve hayvan beslenmesi üzerinde çeşitli çalışmalara konu olan glutensiz bir türdür. Kinoanın bu denli dikkat çekmesinin nedeni gluten içermeyen az sayıda bitkisel gıdadan birisi olmasıdır. Kinoanın kendine özgü bir aromasının olması, baskın bir tat ve kokusunun olmaması gibi özelliklerinden dolayı, dünya mutfaklarında tercih edildiği gibi, Türk damak tadına uygunluğu bakımından son zamanlarda oldukça dikkat toplamıştır. Kinoanın protein içeriği diğer tahıllardan yüksek olup çok iyi bir protein kalitesine sahiptir ve % 8- 22 arasında protein içerebilir. Esansiyel aminoasitleri oldukça dengeli bir oranda içeren kinoa, protein kalitesi bakımından da süt proteinine yakın bir değerdedir. Bu besinsel üstünlük, bitki kaynaklı protein için görülmemiş bir durumdur.

Kinoanın karbonhidrat içeriği, kuru maddede % 67-74 arasında değişim göstermektedir. Karbonhidrat içeriğinin çoğunluğunu nişasta oluşturmaktadır. Kinoa nişastası, diğer tahıllara göre yüksek jelatinizasyon ve yüksek yapışma sıcaklığına sahiptir.

Kinoa, esansiyel doymamış yağ asitlerince de zengin bir içeriğe sahiptir. Yağ asidi kompozisyonu, soya yağına benzemektedir. Ayrıca kinoa taneleri yaklaşık olarak % 6-8 oranında toplam lipit içerirken, bu lipitlerin de büyük bir çoğunluğunu linoleik (%52) ve linolenik asitler gibi esansiyel yağ asitleri oluşturmaktadır.

Kinoanın mineral içeriği diğer tahılların yaklaşık iki katı kadardır. Kinoa taneleri düşük sodyum içeriğine sahip olup, kalsiyum, magnezyum, fosfor, potasyum, demir, bakır, mangan ve çinko bakımından buğday, arpa ve mısırdan daha zengindir. Ayrıca kinoa, E ve B vitaminleri (özellikle de folik asit) bakımından da önemli bir besin kaynağıdır. Kinoa taneleri oldukça yüksek miktarda biyoaktif bileşikleri (polifenoller, saponinler flavonoidler ve fenolik asitler) içermektedir.

Kinoanın sahip olduğu bu biyoaktif bileşenlerin, kan kolesterol seviyelerini düşürdüğü, kanser hücrelerinin gelişimini engellediği, toksinleri yok ettiği, immün sistemi güçlendirdiği ve kardiyovasküler hastalıkları önlediği bilimsel olarak ortaya konmuştur. Besinsel üstünlükleri açısından oldukça dikkat çeken kinoa’nın bazı antibesinsel özelliklere sahip olduğu da bilinmektedir. Özellikle de saponinler ve fitik asit bu anti-besinsel faktörlerin başında gelmektedir. Ayrıca tripsin inhibitörleri de mevcuttur. Fakat ısıl ve ıslatma işlemleri sonucunda bu bileşenler inaktif olabilmektedir.

KİNOA

Stj. Dyt. Ebrunur YILMAZ

(19)

Bulgur yeryüzünün en yaygın olan ve en çok bilinen tahılı olan buğdaydan elde edilen en önemli ürünlerden biridir.

Ülkemizde üretimi ve tüketimi oldukça yaygın olup beslenmemizde önemli bir yere sahiptir. Bütün dünyada Türkçe ismiyle bilinen bulgur, Amerikan Bilim Merkezi'nce en besleyici besin maddelerinin başında yer almaktadır.

İçerdiği besinsel lif, vitaminler ve mineral maddeler nedeniyle bulgur, insanımızın geleneksel olarak beslenmesinde önemli rol oynamaktadır. Bununla beraber, bulgur yapımı için tescil ettirilmiş özel bir çeşit yoktur. Genel olarak, makarna üretimine uygun olmayan çeşitler bulgur için kullanılmaktadır.

1992 yılında Amerikan Bilim Merkezi tarafından yapılan bir araştırmada besin tablosunda 69 puanla bir numarayı almış, onu buğday, arpa, esmer pirinç, makarna ve yulaf takip etmiştir. Aynı araştırmada bulgur lif yönünden arpa ve yulaftan sonra üçüncü sırayı almış ve makarna ile buğdayı geride bırakmıştır.

Bulgurun karbonhidrat oranı buğdaya yakın pirinç, un ve makarnadan düşüktür. Protein ve kalsiyum oranı bahsedilen ürünlerden yüksek, niasin oranı pirinçten ve undan yüksek ve buğdayla aynıdır.

Bulgur, kolesterol içermez ve doymamış yağa sahip olduğundan sağlıklı beslenme açısından önemlidir. Bulgur B vitaminleri ve özellikle hamile kadınlar için gerekli folik asiti içermektedir.

Ayrıca potasyum ve magnezyumdan da zengindir.

Kültürümüzün bir parçası olan bulgur, yüksek lif içeriği ve düşük glisemik indeksi ile tokluk sağlar ve kan şekerini düzenler.

BULGUR

(20)

Gördüğümüz gibi kinoa da bulgur da sağlığımız için oldukça faydalı olan iki bitkisel üründür. İçerik olarak karşılaştırdığımızda bulgurun kalorisi daha düşükken, lif içeriği daha yüksektir. Tahıllar içerisinde B vitaminleri yönünden en zengin olan besin bulgurdur. Yine demir, fosfor, kalsiyum ve potasyum içeriğiyle de diğer tahıllardan daha zengindir. Kinoa ise E ve B vitaminleri açısından nispeten iyi bir kaynak olmakla birlikte, kalsiyum, magnezyum, demir, fosfor ve potasyum açısından da oldukça zengindir. Bulgur ve kinoayı bu yönden karşılaştıracak olursak; kinoanın bir adım öne geçtiğini görüyoruz. Bulgur bizim ülkemizin ürünü olduğu için daha ekonomiktir, kinoa ise ithal edildiği için her bütçeye hitap etmeyebilmektedir. Kinoa ve bulgurda protein miktarları açısından çok fazla fark görülmemektedir. Ancak asıl önemli nokta; kinoanın, doku gelişimi için gerekli 8 esansiyel aminoasidin tamamını içermesidir. Ayrıca lisin, sistein ve diğer tahıllarda düşük olan methionin aminoasitlerinin de kinoada son derece yüksek olması önemli noktalardandır. Bu yüzden kinoayı bulgura göre daha iyi bir protein kaynağı olarak  kabul edebiliriz. Peki, illa kinoa yemek şart mı?

Sağlıklı insanlar kinoa yemezse sağlığı bozulur mu? Tabi ki hayır.. Sürdürülebilir bir beslenme için soframızda yer alacak besinlerin içerdikleri besin ögelerinin yanı sıra aile bütçesine de uygun olması gerekmektedir. Dolayısıyla her iki besinin de çeşitli sağlık etkileri görülmekte ve her iki besin de bireysel özelliklere göre tüketilebilinmektedir.

SONUÇ

KAYNAKLAR

1- Demir, M. K., Kılınç, M., Kinoa: Besinsel ve antibesinsel özellikleri. Journal of food and health science, 2(3), 104-111, 2016.

2- Tan, M., Temel, S., Her Yönüyle Kinoa. Önemi, Kullanılması ve Yetiştiriciliği. İksad Yayınevi, 177, 2019.

3- Navruz-Varli, S., & Sanlier, N. (2016). Nutritional and health benefits of quinoa (Chenopodium quinoa Willd.). Journal of Cereal Science, 69, 371-376.

4- Dönmez, E., Salantur, A., Yazar, S., Taner, A. K. A. R., & Yıldırım, Y. Sıtuatıon of bulgur ın

turkey and cultıvar development for bulgur. Tarla bitkileri merkez araştırma enstitüsü dergisi, 13(1-2), 2004.

(21)

Yapılışı:

Öncelikle çömleğin dibine yağlar konulur, üzerine 750 gr dana 3-5 parçaya bölünerek yerleştirilir, üzerine 1 kg aşurelik buğday yıkanır ve eklenir. Üzerine tuz ilave edilir 2-2.5 litre kadar su eklenir. Suyu malzemelerin çok üstünde olmalı buğday şiştikçe ve et

piştikçe kıvama gelecektir. Çömlek üzeri alüminyum folyo ile kaplanır ve taş fırına geceden sabaha kadar 12 saat pişmek üzere gönderilir. Sabah fırından çıkan keşkek büyük

bir tahta kaşık yardımıyla iyice ezilerek etin parçalanması ve buğdayla iç içe geçip sakız kıvamı alması sağlanır. İhtiyaca göre bu aşamada kıvamını açmak için sıcak su

eklenebilir. Üzerine tereyağı ve salça sosu gezdirilir afiyetle tüketilir.

Malzemeler:

1 kg aşurelik buğday

750 kg kemiksiz az yağlı dana eti (isteğe göre tavuk eti ile de yapılabilir) 1 su bardağından 2 parmak eksik Ayçiçek 1 su bardağından 2 parmak eksik zeytinyağıyağı

1.5 çorba kaşığı tuz Üzeri için tereyağı ve salça

YÖRESEL LEZZETLER

AMASYA YÖRESİNDEN KEŞKEK TARİFİ

Tar f:

Dyt. Aslıhan KOÇ

(22)

Anne sütü; bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişmesi için gerekli olan tüm enerji ve besin

ögelerini içeren, bebek beslenmesinde yeri doldurulamayan ideal besindir. Her yıl anne sütüyle beslemenin yaygınlaşması için

dünyada emzirme haftası kutlanmaktadır.

1-7 Ekim

dünya emz rme haftası

Meme kanseri, memedeki hücrelerin kontrolsüz çoğalmasıyla

ortaya çıkar. Meme kanseri ülkemizde ve dünyada kadınlarda en

sık görülen ve aynı zamanda en sık ölüme

neden olan kanser türüdür. Ülkemizde kanser olan her dört kadından biri meme

kanseridir.

Dünya Sağlık Örgütü'nün fiziksel hareketliliğin sağlık

açısından önemini vurgulamak amacıyla

ilan ettiği Yürüyüş Günü, her yıl ekim ayının ilk haftasonu

kutlanmaktadır.

Yürüyüş tüm yaştaki bireyler için en yaygın ve kolay uygulanabilen dayanıklılık (aerobik)

aktivitesidir.

İyot, vücutta tiroit hormonu üretiminde

kullanılan bir mineraldir. İyot yetersizliği, hasarın

büyük kısmının doğumdan önce meydana geldiği önlenebilir zeka geriliğinin en önemli

nedenidir.

Dünya üzerindeki yetersiz beslenen

insanlara dikkat çekmek, farkındalığı

artırmak ve açlık felaketine karşı insanları

harekete geçirmek amacı ile her yıl Gıda ve

Tarım Örgütü'nün kuruluşunun yıl dönümü

olan 16 Ekim'de Dünya Gıda Günü kutlanmaktadır.

meme kanser

b l nçlend rme ayı dünya

gıda günü dünya

yürüyüş günü küresel yot

eks kl ğ günü

16 Ekim

3-4 Ekim 1-31 Ekim

21 Ekim

SAĞLIKTA ÖNEMLİ GÜN VE HAFTALAR

(23)

1-7 Aralık 29 Ekim - 4 Kasım

kızılay haftası

22 Kasım 1908 Tıbbiye'de Muallimler

Meclisinde "Dişçi Mektebi'' kurulması için müzakerelerin başladığı

tarihtir. Sağlıklı bir yaşam ağız ve diş sağlığıyla başlar. 22 Kasım Diş Hekimliği

günü ve içine alan haftasonu, ağız diş sağlığının önemine dikkat çekmek için "Ağız

Diş Sağlığı Haftası '' olarak kutlanmaktadır.

dünya

d yabet günü dünya

engell ler günü

Acil Sağlık Hizmetlerinin tanıtımı ve halkın farkındalığını

artırabilmek amacı ile 1-7 Aralık tarihleri arası

"112 Acil Sağlık Hizmetleri Haftası"

olarak kutlanır. Acil sağlık hizmetlerinin amacı vatandaşlara haftanın 7 günü 24 saat

ücretsiz olarak en kısa sürede ulaşmaktır.

Toplumsal bilinç ve farkındalığın arttırılması

için 3 Aralık Dünya Engelliler Günü olarak

ilan edilmiştir.

Birbirimizi anladığımız her an, bir engeli daha

aşar ve yaşamı herkes için huzurlu kılarız.

Sadece bir gün değil her gün engellerin farkında

olalım.

Bu haftada Kızılay’ın kuruluş amacı ve yürüttüğü insani yardım

faaliyetleri özellikle gençlere ve kamuoyuna anlatılarak Kızılay’a ve faaliyetlerine yönelik

farkındalık oluşturulmaktadır.

Kızılay, kâr amacı gütmeyen, yardım ve hizmetleri karşılıksız, kamu yararına çalışan

bir gönüllü sosyal hizmet kuruluşudur.

14 Kasım Dünya'da Diyabet Günü olarak

kutlanır ve diyabete karşı küresel birlikteliği

ve diyabet farkındalığını temsil

eder. Simgesi mavi halkadır. 160'tan fazla

ülkede 1 milyardan fazla destekçisi ile en

büyük farkındalık etkinliğidir.

dünya d ş

hek ml ğ günü 112 ac l sağlık

h zmetler haftası

3 Aralık 22 Kasım

14 Kasım

Dyt. Zeyneb YILDIRIM

(24)

NORDİK DİYET VE SAĞLIK ÜZERİNE

ETKİLERİ

Baltık Denizi diyeti olarak da adlandırılan Nordik diyeti (ND), İskandinav bölgelerinde yaygın olarak bulunan bir diyet profiline atıfta bulunan bitki temelli diyet modelidir (1,2). Son yıllarda ND sağlıklı bir bölgesel beslenme seçeneği olarak ortaya çıkmıştır (3,4).

ND, meyve ve sebzeler (elma, armut, çilek, kök sebzeler, turpgiller, lahana), yabani, taze otlar, kabuklu kuruyemişler, tahıl ve tam tahıllı çavdar ekmeği, yüksek miktarda balık alımı (özellikle somon, ringa balığı ve uskumru), kabuklu deniz ürünleri, deniz yosunu, az yağlı süt ürünleri,

gibi) dahil olmak üzere daha sağlıklı seçimleri yansıtmaya çalışmaktadır (4,5). Sağlıklı ND Akdeniz diyeti ile birçok benzerliğe sahiptir (6,7).

Her iki diyet modeli de meyve ve sebzelerin, tam tahıllı ürünlerin ve balığın bol kullanımını vurgular, ancak doymuş yağ (süt yağı) ve kırmızı ve işlenmiş et kullanımını kısıtlamaktadır. Zeytinyağı, Akdeniz diyetindeki doymamış yağlar için önemli bir kaynak iken, kanola yağı ND’de kullanılmakta- dır. ND ayrıca yaban mersini ve çilek gibi yerel meyveleri de içerir (7). DASH ve Akdeniz diyetinin aksine, ND esas olarak yerel,

Dyt.Fatma Öznur AFACAN

Diğer beslenme biçimleriyle karşılaştırıldığında ND’nin temel farkı, kolza tohumu yağı, kök sebzeler ve meyveler gibi önerilen yağ, sebze ve meyve türleri ile ilgilidir (8). Gıda kültürünün yanı sıra tarımsal koşullar ve

sürdürülebilirlik açısından bölgesel farklılıkları dikkate almak için Akdeniz diyetine alternatif olarak sağlıklı bir ND önerilmiştir (9).

2009 yılından 2013 yılına kadar süren OPUS (Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi) araştırma projesi “Sağlıklı Yeni Nordik Diyet”ini tanımlamayı ve geliştirmeyi amaçlamıştır. Proje raporunda Yeni Nordik Diyeti’nin

(25)

Ancak çalışmada, ND ile meme ve kolorektal kanser veya KVH riski arasında hiçbir ilişki gözlenmemiştir (16).

ND, genel popülasyonda miyokard infarktüs (kalp krizi) riski ve erkeklerde inme ile ters ancak istatistiksel olarak anlamlı olmayan bir ilişki göstermiştir (3).

Vücut Ağırlığı Üzerine Etkisi İskandinav tarzı diyetin,

yetişkinlerin beden kütle indeksi (BKİ) ve bel çevresi dahil vücut ağırlığını ve kompozisyonunu azaltmasına yardımcı olabileceği bir dizi klinik çalışma tarafından önerilmiştir (1,2).

Bununla birlikte, Winkvist ve ark.(17) sağlıklı İskandinav diyetine bağlılığın düşük BKİ değerleri ile korele olduğunu gözlemlemiştir.

Uygun çalışmaların birleştirilmiş analizi, ND’ye bağlı olanların kontrollere kıyasla 1.83 kg daha fazla kilo verdiğini göstermiştir.

Diğer antropometrik indekslerin kalitatif değerlendirmesi de bu diyet modelinin vücut yağı ve BKİ değerlerini iyileştirmede faydalı bir etkisi olduğunu göstermiş; ancak, sınırlı sayıda çalışma nedeniyle bu bulgular Sağlık Üzerine Etkileri

İskandinav diyetinin majör kronik hastalıklar üzerindeki uzun vadeli etkileri sadece İskandinav ülkeleri (Danimarka, İsveç ve Finlandiya) içerisindeki prospektif kohortlarda

araştırılmıştır (3,11,12). Bir dizi çalışma, Nordik benzeri bir diyete uymanın yüksek tansiyon, anormal plazma lipit belirteçleri ve metabolik sendrom ve kardiyovasküler hastalıklarla (KVH) ilişkili diğer risk

faktörleri riskini azaltabileceğini öne sürmüştür (1,13). Son meta- analizler ayrıca ND’nin kan basıncını ve ayrıca bazı kan lipit ve glisemik profillerini

iyileştirdiğini göstermiştir (14).

Ancak, bu diyet modelinin inflamatuar belirteçleri

iyileştirmedeki etkinliği henüz doğrulanmamıştır(15). Üç büyük prospektif kohort, ND’nin majör kronik hastalıkların başlangıcı üzerindeki etkilerini incelemiştir.

Danimarka'da 55.000'den fazla erkek ve kadını içeren ve 13 yıldan uzun bir süredir takip eden Diyet, Kanser ve Sağlık çalışmasında, ND daha fazla bağlılık, toplam inme, tip 2 diyabet ve kolorektal kanser için daha düşük riskle

Her gün daha fazla meyve ve sebze (çilekgiller, lahana, kök sebzeler, baklagiller, patates ve otlar),

Daha fazla tam tahıl, özellikle yulaf, çavdar, arpa, Daha fazla deniz ve gölden gelen su ürünleri, Yüksek kaliteli et(fakat çok az miktarlarda) Vahşi doğadan daha fazla yiyecek,

Mümkünse organik üretilen besinler, Katkı maddelerinden sakınmak gerekir,

Mevsiminde üretilen besinler daha fazla tüketilmelidir, Evde hazırlanmış yemeklerin daha fazla tüketilmesi, Daha az artık oluşturmak.

1.

2.

3.

4.

5.

6.

7.

8.

9.

10.

''Zeytinyağı, Akdeniz diyetindeki

doymamış yağlar için önemli bir kaynak iken, kanola

yağı Nordik Diyeti’nde kullanılmaktadır.''

''Baltık Denizi diyeti olarak da adlandırılan Nordik

diyeti, İskandinav bölgelerinde yaygın

olarak bulunan bir diyet profiline atıfta

bulunan bitki temelli diyet

modelidir''

(26)

KAYNAKLAR

1- Nahid RamezaniJolfaie, M. M.A.

(2019). Effects of a healthy Nordic diet on weight loss in adults: a systematic review and metaanalysis of randomized controlled clinical trials. Eating and Weight Disorders - Studies on Anorexia, Bulimia and Obesity.

2- Poulsen SK, D. A. (2014). Health effect of the new nordic diet in adults with increased waist circumference: a 6- morandomized controlled trial. Am J Clin Nutr, 99, 35-45.

3- Cecilia Galbete, J. K. (2018). Nordic diet, Mediterranean diet, and the risk of chronic diseases: the EPIC-Potsdam study.

Galbete et al. BMC Medicine, 16(99).

4- Mithril C, D. L. (2012). Guidelines for the new Nordic diet. Public Health Nutr., 15(10), 1941–1947.

5- Adamsson V, R. A. (2012). What is a healthy Nordic diet? Foods and nutrients in the NORDIET study. Food Nutr Res., 56.

doi:https://doi.org/10.3402/fnr.v56i0.1818 9.

6- Maria Lankinen, M. U. (2019). Nordic Diet and Inflammation—A Review of Observational and Intervention Studies.

Nutrients, 11(1369).

7- Uusitupa, M., & Schwab, U.

(2013). Diet, Inflammation and Prediabetes-Impact of Quality of Diet.

Can. J. Diabetes, 37, 327–331.

8- Akesson A, A. L. (2013). Health effects associated with foods characteristic of the Nordic diet: a systematic literature review.

Food Nutr Res.

9- Astrid Berild, K. B. (2017).

Recommended Nordic diet and risk markers for cardiovascular disease. Tidsskr Nor Legeforen, 137, 721-727.

10- Tüfekçi Alphan, E. (2016). Yeni Nordik Diyeti. E. Tüfekçi Alphan içinde, Diyetler ve Gerçekler (s. 149-159).

Ankara: Hatipoğlu Yayınları.

11- Hansen CP, O. K. (2017). Adherence to a healthy Nordic diet and risk of stroke:

a Danish cohort study. Stroke , 48(2), 259- 264.

12- Kanerva N, R. H. (2014). The healthy Nordic diet and incidence of type 2 diabetes–10-year follow up. Diabetes Res Clin Pract., 106(2), 34-37.

13- Tong TY, W. N. (2016). Prospective association of the Mediterranean diet with cardiovascular disease incidence and mortality and its population impact in a non-Mediterranean population:the EPIC- Norfolk study. BMC Med. , 16(135).

14- Toledo E, S.-S. J.-V.-C. (2015).

Mediterranean diet and invasive breast Cancer risk among women at high cardiovascular risk in the PREDIMED

Diyetin protein içeriğindeki artışın, esas olarak iştah ve iştahı

düzenleyen hormonlardaki değişiklikler nedeniyle vücut ağırlığında kayba neden olduğu belirtilmektedir (18). Önceki sistematik incelemeler ve meta- analizler DASH ve Akdeniz diyeti gibi diğer bitki bazlı diyetlerin vücut kompozisyonu üzerindeki etkisini araştırmış ve bu diyet kalıplarına uymanın enerji kısıtlaması olmadan vücut ağırlığını azaltabileceğini göstermiştir (19).

Sonuç olarak, randomize kontrollü çalışmaların mevcut sistematik incelemesi ve meta analizi, İskandinav beslenme düzenine bağlılığın vücut ağırlığını önemli ölçüde azalttığına dair kanıtlar sağlamaktadır (1).

Kan Lipidleri ve Kardiyo- vasküler Sağlık Üzerine Etkisi ND’nin temel amacı toplumda KVH riskini azaltmaktır. Beslenme tavsiyelerine dayanan ve

İskandinav yiyeceklerinden oluşan ND’nin, KVH için bir dizi önemli risk faktörünü etkileyeceği düşünülmektedir (9). Kolesterol seviyesi ve kan basıncında azalma açısından etki, Akdeniz ve diğer eşdeğer diyetlerde gözlenen etkiye eşittir (20).

Bu diyet modelinin kilo azaltma etkisini açıklayabilecek çeşitli nedenler vardır. ND, lif içeriği yüksek olan ve dolgunluk hissinin artmasıyla ilişkili olan yüksek miktarda tam tahıl, tahıl, taze bitki, çilek, fındık ve kök sebzeye odaklanan sağlıklı bir diyet desenidir. Diyet lifleri

çiğneme süresini arttırır ve erken doyma sinyallerinin uyarılmasına yol açarak daha az açlık hissi ile sonuçlanabilecek gastrik boşalma oranını azaltır. Ayrıca, balık ve kolza tohumu yağı, n-3 çoklu doymamış yağ asitlerinin (PUFA'lar), yani a-linolenik asit, eikosapentaenoik asit ve

dokosaheksaenoik asidin ana kaynakları olan Nordik diyetin ana bileşenleridir. Balığın veya n-3 PUFA'ların vücut kompozisyonu üzerindeki etkisini değerlendiren sistematik bir inceleme ve meta- analiz, bu gıdaların tüketimini takiben vücut kompozisyonunda önemli bir azalma olduğunu

bildirmiştir (1,18). Nordik diyetteki proteinden gelen enerji oranı önerilen aralığın üst ucundadır ve ayrıca bu diyet, yüksek miktarda balık, kabuklu deniz ürünleri, baklagiller, süt ürünleri, kabuklu yemişlerin ve kaliteli proteinlerin kaynağı olan iyi kaynakları içerir (18).

(27)

15- Jannasch F, K. J. (2017). Dietary patterns and type 2 diabetes: a systematic literature review and meta-analysis of prospective studies. J Nutr, 147(6), 1174–

1182.

16- Li Y, R. N. (2015). Adherence to a healthy Nordic food index and breast cancer risk: results from a Swedish cohort study. Cancer Causes Control, 26(6), 893- 902.

17- Winkvist A, K. S. (2017). Longitudinal 10-year changes in dietary intake and associations with cardio-metabolic risk factors in the Northern Sweden Health and Disease Study. Nutr J, 16(20).

18- Santesso N, A. E.-A. (2012). Effects of higher- versus lower-protein diets on health outcomes: a systematic review and meta-analysis. Eur J Clin Nutr, 66, 780–

788.

19- Soltani S, S. F.-A. (2016). The effect of dietary approaches to stop hypertension (DASH) diet on

weight and body composition in adults: a systematic review and meta-analysis of randomized controlled clinical trials. Obes Rev, 17, 442-454.

20- Ndanuko RN, T. L. (2016). Dietary Patterns and Blood Pressure in Adults: A Systematic Review and Meta-Analysis of Randomized Controlled Trials. Adv Nutr , 7, 76-89.

21- Adamsson V, R. A. (2011). Effects of a healthy Nordic diet on cardiovascular risk factors in hypercholesterolaemic subjects:a randomized controlled trial (NORDIET). J Intern Med, 269, 150-159.

22- Uusitupa M, H. K. (2013). Effects of an isocaloric healthy Nordic diet on insulin sensitivity, lipid profile and inflammation markers in metabolic syndrome – a randomized study (SYSDIET). J Intern Med, 274, 52-66.

23- de Mello VD, S. U. (2011). A diet high in fatty fish, bilberries and wholegrain products improves markers of endothelial function and inflammation in individuals with impaired glucose metabolism in a randomised controlled trial: the Sysdimet study. Diabetologia , 54, 2755 – 2767.

diyabet ve çeşitli kanser türlerinin önlenmesinde de yararlı olabileceği düşünülmektedir. Balık, lahana, çavdar ekmeği, yulaf ezmesi, elma, armut ve kök sebzelerden oluşan, sağlıklı NORDİK besin indeksi uygulanarak yapılan çalışmada, bu besinleri tüketen kadınların

%25’inde, erkeklerin ise %38’inde tip 2 diyabet riskinin anlamlı olarak azaldığı bulunmuştur (10).

NORDIET çalışmasında ise, İskandinav diyetini yiyen grupta insülin seviyesi 0,5 mU / l ve HOMA-IR olarak ölçülen insülin duyarlılığı 0,11 azalmıştır. Kontrol grubunda insülin seviyesi

0,90 U / l, HOMA-IR ise 0,22 artmıştır. Değişiklikler iki grupta önemli ölçüde farklı bulunmuş, ancak ağırlık değişikliği

ayarlamasından sonra fark ortadan kalkmıştır. Bu, insülin ve glikoz duyarlılığının esas olarak kilo değişikliğinden etkilendiğini ve diyet değişikliklerinin daha az rol oynadığını göstermektedir (9).

İnflamasyon

Nordik diyetin inflamatuar belirteçleri üzerinde bir etkisi olabileceği gösterilmiştir.

SYSDIMET çalışmasında tam tahıllı tahılları tüketen grupta yüksek hassasiyetli CRP

seviyesinde 0.3 mg / l'lik önemli bir azalma gözlemlenmiştir. Deniz ürünlerinden alınan omega-3 yağ asitleri ve tahıllı ürünlerden alınan lifin Nordik diyetinde

enflamasyonu azaltan anahtar faktörler olabileceği

düşünülmektedir (9,23).

Sonuç olarak epidemiyolojik çalışmalar ND’nin, enflamatuar belirteçleri kodlayan genlerin ifadesinin azalmasına yol açtığını Tüm diyet müdahale çalışmaları,

İskandinav diyetinin kan lipidleri üzerinde bir etkisi olduğunu belirlemiştir. NORDIET

çalışmasında diyet değişikliğinden sonra (süt ve et ürünleri azaltılıp, balık, yumurta ve bitkisel yağ miktarı arttırılmış) LDL kolesterol seviyesinde % 21'lik bir azalma gözlemlenmiştir. NORDIET çalışmasındaki LDL kolesterol seviyesindeki güçlü düşüş, önceki çalışmalarda önerildiği gibi artan lif alımına ek olarak, doymuş yağ alımının, İskandinav diyeti

alan gruptaki enerjinin %14'ünden enerjinin %5'ine düşürülmesinden kaynaklanabilir (9,21).

Tansiyon Üzerine Etkisi Dört müdahale çalışmasının üçünde, bir İskandinav diyetinin alınmasından sonra kan basıncında önemli bir düşüş gözlenmiştir.

SYSDIET çalışmasında sistolik veya diyastolik kan basıncı

üzerinde hiçbir etki gözlenmemiştir (15), ancak sadece Danimarka'daki katılımcıları içeren bir alt projede, 24 saatlik diyastolik kan basıncı, İskandinav diyeti yiyen 37 kişide 3,7 mm Hg ve ortalama arteriyel kan basıncı 3,9 mm Hg azalmıştır (9,22). NORDIET çalışmasında ise, İskandinav diyeti yiyenlerde sistolik kan basıncı 6.55 mm Hg azalırken, kontrol grubunda 0.6 mm Hg artmıştır. Kan basıncını düşürmeye yardımcı olan etmenin İskandinav diyetindeki gıda maddelerinin kombinasyonu olduğu düşünülmektedir (21).

Glikoz metabolizması ve insülin duyarlılığı

Yeni ND’nin temel amacı toplumda KVH riskini azaltmak

(28)

MEYVELER

EKİM

Mandalina * Mürdüm Eriği * Elma * Armut * Muz * İncir * Üzüm * Hünnap * Kızılcık * Nar

ARALIK

Mandalina * Portakal * Greyfurt * Limon * Elma * Armut * Muz * Kivi

* Ayva * Nar * Balkabağı * Muşmula

KASIM

Mandalina * Greyfurt * Portakal * Trabzon hurması * Elma * Armut

* Muz * Kuşburnu * Avokado *

Ayva *Üzüm * Nar* Nar * Muşmula

(29)

EKİM

Yer Elması * Pırasa * Lahana * Kıvırcık marul * Karnabahar * Havuç * Mantar * Patlıcan * Turp * Domates * Taze Fasulye

* Ispanak * Brokoli * Roka

ARALIK

Kereviz * Pırasa * Lahana

Brüksel Lahanası * Pazı * Turp * Karnabahar * Havuç * Ispanak * Pancar * Brokoli

KASIM

Kereviz * Pırasa * Lahana * Brüksel Lahanası * Turp *

Karnabahar * Havuç * Ispanak * Pancar * Brokoli * Yeşil Soğan * Şalgam

SEBZELER

(30)

YÜKSEK

FRUKTOZLU MISIR ŞURUBU

olan %55’lik türleri (%55 fruktoz,

%42-44 glikoz, %1-3 polisakkarit) mevcuttur (2). YFMŞ, sükroz üretimindeki aksaklıklar ve buna bağlı gelişen fiyat artışı sonucunda sükroza alternatif bir tatlandırıcı olarak geliştirilmiş ve 1970’li yılların sonunda Amerikalıların diyetinde büyük bir yer tutmaya başlamıştır. Sükrozun ikamesi olarak daha çok YFMŞ-55

bilinmektedir. YFMŞ-55 en yaygın kullanılan formdur ve %50 fruktoz ve %50 glikoz içeren sofra şekerine benzemektedir (2,3).

YFMŞ-55 gazlı alkolsüz içeceklerde, dondurma ve

dondurulmuş tatlılarda kullanılır.

Monosakkaritlerden biri olan fruktoz, meyve şekeri olarak bilinmektedir. 1847 yılında ilk kez Fransız bir kimyager tarafından tanımlanmıştır. Fruktoz; saf, kuru, beyaz, kokusuz, tatlı ve kristal bir yapıdadır. Glikoz, şeker kamışı ve şeker pancarından

üretilebilmektedir. Yüksek

fruktozlu mısır şurubu (YFMŞ) ise fruktoz ve glikozun birbirlerine bağlanmadan monosakkarit halindeki birlikteliğine verilen addır (1).

YFMŞ üretiminde fruktoz-glikoz oranları değiştirilerek yeni formülasyonlar

oluşturulabilmektedir. YFMŞ-90

Dyt. Gamze ALTINTAŞ

konserve meyvelerde, süt

ürünlerinde kullanılır.YFMŞ-90 ise özel uygulamalarda

kullanılmaktadır (3). YFMŞ;

maliyeti ucuz ve sükroza göre daha güçlü bir tatlandırıcıdır, kararlıdır, doku, kıvam ve renk

sağlama açısından avantajlıdır, nemlendirme özelliği vardır, mikrobiyal bozulma ihtimali azdır, gıdanın tazeliğini korur, çabuk kristalleşmediği, uzun raf ömrü sağladığı ve lezzet arttırıcı etkilere sahip olduğu için üreticiler

tarafından tercih edilmektedir (2,3,4). Türkiye’de 4634 sayılı Şeker Kanunu’na göre yıllık şeker ihtiyacının %95’inin pancar şekeri,

(31)

"Geçmişte fruktoz alımı, büyük ölçüde

taze meyve tüketimine bağlı olarak günde 16-20 g/gün arasında iken günümüzde fruktoz

tüketimi 60-150 g/gün'e yükselmiştir.''

%5’e düşürülmüştür. Nişasta bazlı şeker kotasının düşürülmesi ve vergi zammı yapılmasına rağmen 43 ülkede yapılan bir araştırmada, Türkiye kişi başı yıllık 4.20 kg ile YFMŞ tüketiminde 11.sırada yer almıştır (3). Geçmişte fruktoz alımı, büyük ölçüde taze meyve

tüketimine bağlı olarak günde 16- 20 g/gün arasında iken günümüzde fruktoz tüketimi 60-150 g/gün'e yükselmiştir (6). Bu artışın sebebinin büyük ölçüde şekerle tatlandırılmış içeceklere (gazlı içecekler, meyve aromalı içecekler ve spor içeceklerini içerir) bağlı olduğu düşünülmektedir. ABD'li gençlerin neredeyse %66'sının günde en az bir şekerli

içecek tükettiği bilinmektedir.

Şekerli içecekler günlük kalorilerin yaklaşık %7'sine ve diyette eklenen şekerlerin yaklaşık %50'sine katkıda bulunmaktadır. Bu oran Dünya Sağlık Örgütü kılavuzlarına göre önerilen %5'lik ilave şeker sınırını aşmaktadır (5,8).

Fruktoz Metabolizması Alınan fruktoz ağırlıklı olarak GLUT5 olarak da bilinen heksoz taşıyıcı SLC2A5 aracılığıyla bağırsak lümeninden pasif olarak emilir. Bağırsağın fruktozu absorbe etme kapasitesi doyurulabilirdir ve sağlıklı bir yetişkinin serbest fruktoz absorbe etme aralığı 5-50 gram arasında değişebilmektedir.

Bağırsakta emildikten sonra karaciğere geçen fruktozun çoğu burada metabolize edilir. Karaciğer, oral glikoz yükünün yalnızca %15- 30'unu metabolize edebilirken, oral fruktoz yükünün %70'ini

metabolize edebilmektedir (5).

Fruktozun çoğu karbon 1'de fosforile edilir. Karaciğerde hızla

ve gliseraldehit-fosfat halinde hidrolize olur. Bu iki trioz üç farklı yol izleyebilir:

1)Anaerobik koşullar altında laktik aside dönüştürülen veya aerobik koşullar altında asetil CoA olarak sitrik asit döngüsüne giren ve sonucunda piruvat üretilen glikolitik yola katılır böylece enerji açığa çıkar.

2)Dihidroksiaseton fosfat, trigliseritler (TG) ve fosfolipitler dahil olmak üzere lipitlerin sentezi için gerekli olan gliserol- 3-fosfata indirgenebilir.

3)Dihidroksiaseton fosfat, fruktoz-1,6-difosfat oluşturmak için yoğunlaştırılarak glikoz veya glikojen oluşturabilir. Sonuç olarak fruktozun metabolize olmasıyla piruvat, lipit veya glikojen üretilebilir. Buna bağlı olarak aşırı fruktoz tüketimi, lipit metabolizması üzerinde önemli etkilere sahip olabilir bu da hem steatoza hem de dolaşımdaki TG seviyelerinin artmasına katkıda bulunabilir (5,6).

Fruktozun İştah ve Yağlanma Üzerine Etkileri

Fruktoz, şekerlerin en tatlıları arasındadır ve tatlılık genellikle yiyeceklerin lezzetini artırır.

Daha önce de bahsedildiği üzere, bu özellik üreticilerin fruktozu tercih etme sebepleri arasındadır.

İyileştirilmiş lezzet, beslenme davranışını artırabilir ve böylece aşırı yemeyi teşvik edebilir.

Dahası, fruktoz ve sükroz dopaminerjik yolları uyararak lezzeti artırabilir ve kısmen yeme bağımlılığı benzeri davranışları tetikleyebilir (5).

Fruktozun hedonik değerinden

"Yüksek fruktozlu beslenme leptin

direncini

indükleyebilir bu da besin alımının

artmasına ve obeziteye yol

açabilir.''

(32)

davranışını düzenlemek için ek sinyalleme sistemlerini etkileyip etkilemediği de incelenmiştir.

Örneğin, yüksek fruktozlu beslenme leptin direncini

indükleyebilir bu da besin alımının artmasına ve obeziteye yol

açabilir. Ek olarak diyetteki fruktoz, izokalorik diyetle alınan glikoz ile karşılaştırıldığında leptin salınımlarını azaltır ve fruktoz, oreksijenik bir hormon olan ghrelini baskılamada glikozdan daha az etkilidir. İnsanlarda fruktoz ve glikoz alımının hipotalamik kan akışı ve serebral korteks

reaktivitesi üzerinde farklı

etkilerinin olduğu gözlenmiştir bu da fruktoz ve glikozun, beslenme davranışını etkileyebilecek beyin fonksiyonu üzerinde farklı etkilere sahip olma olasılığını

düşündürmektedir (5).

Fruktoz ve İnsülin Direnci Yüksek fruktozlu beslenme, hayvan modellerinde kolayca hiperinsülinemiye neden olmaktadır. Dahası, yüksek dekstrozlu ve yüksek fruktozlu beslenme karşılaştırıldığında vücut ağırlığı ve adipozitedeki artışlar benzer olmasına karşılık,

hiperinsülinemi yüksek fruktozla beslenenlerde daha belirgin gözlenmiştir. Benzer şekilde, yüksek fruktozlu diyet insanlarda dolaşımdaki insülini artırmaktadır (5). Diyabetik olmayan bireylerde yapılan son sistematik inceleme ve

diyet müdahalesi çalışmalarının verileri, fruktoz tüketiminin hepatik insülin duyarlılığı üzerindeki zararlı etkilerinin izokalorik glikoz

veya diğer karbonhidratlara göre daha fazla olduğunu göstermektedir (7). Yüksek fruktozlu beslenmenin hiperinsülinemiye ve insülin direncine neden olduğu mekanizmalar belirsizliğini  korumaktadır. Bununla birlikte hiperinsülineminin kendisi periferik insülin direncini indükleyebildi- ğinden, fruktoz kaynaklı kronik hiperinsülineminin daha sonra periferik insülin direncine yol açabileceği düşünülmektedir (5).

Fruktoz ve Hipertansiyon 400.000'den fazla katılımcıyı kapsayan sistematik bir incelemede, şekerle tatlandırılmış içecek

alımının daha yüksek kan basıncı ve artan hipertansiyon insidansı ile anlamlı şekilde ilişkili olduğu gösterilmiştir. Yazarlar, günde >12 sıvı ons şekerle tatlandırılmış içecek alımının hipertansiyon riskini en az %6 artırdığı sonucuna varmışlardır. Yüksek fruktozlu diyetler; fazladan enerji alımı, kilo kazanımı ve insülin direnci ile bağlantılı olabilir ve bu faktörlerin tümü yüksek kan basıncıyla ilişkilidir (6).

Fruktoz ve Kardiyometabolik Risk

Birkaç büyük kesitsel çalışma, şekerle tatlandırılmış içecek

"Fruktoz, izokalorik diyetle alınan

glikoz ile

karşılaştırıldığında leptin salınımlarını

azaltır ve fruktoz oreksijenik bir

hormon olan ghrelini baskılamada glikozdan daha az

etkilidir. ''

"Günde 1'den fazla meşrubat

tüketmenin, günde 1'den az meşrubat

tüketme ile karşılaştırıldığında

hipertrigliseridemi gelişme riskini

4 yılda %25

artırdığı

bildirilmiştir ''

Referanslar

Benzer Belgeler

ADP ve Pi düzeyi glikoliz hızını uyardığı (ADP miktarı ne kadar yüksekse, glikoliz miktarı da o kadar fazladır) için bunların düzeylerinin düşük

 Piruvat dehidrogenaz kompleksi; Piruvat dehidrojenaz kendi ürünleri olan Asetil KoA ve NADH tarafından inhibe edilir...  Piruvat dehidrogenaz enziminin yeteri

Yazan: MÜFTÜOĞLU Milletvekilliği zamanında Londra, Paris, Berlin, Roma, Milâno, Amsterdam, Moskova gibi muhtelif merkezlerde birçok konferanslar vermiş, İlmî,

hastalıkların yaygınlaşmasında nasıl da etken olduğu, bireyin hem başka bireyle hem de başka canlı türleriyle kontağının hastalıkların uzak yerlere taşınması ve

Basınçlı koşullarda organik asitler ( fumarik, maleik, oksalik, sitrik, asetik) ve inorganik asit olan sülfirik asit denemelerinde en yüksek toplam şeker konsantrasyonu %5

Süt yağı %5 oranında doymuş yağ içermesinin yanında kronik hastalıklar için olumlu etkileri olan konjuge linoleik asit, sifingomiyelin, bütirik asit, miristik asit

(2009) tarafından toprakların çinko içeriği anakaya, tekstür, organik madde ve pH'ya göre değişim sergilediği belirtilmiştir. Metamorfik kayaçlar üzerinde oluşmuş

Body length (BL), withers height (WH), chest girth (CG), chest width (CW), chest depth (CD), rump height (RH), rump width (RW), rump length (RL), distance between withers and