ENDOKRİN SİSTEM
FİZYOLOJİSİ
Endokrin sistem
Endokrin
sistem
bir
kontrol
ve
düzenleme sistemidir. Vücuttaki 3 ana
fonksiyon ile
yakın ilişkilidir;
1.
Vücut sıvılarındaki kimyasal maddelerin
konsantrasyonunun,
protein,
lipit
ve
karbonhidrat
metabolizmasının
düzenlenmesi,
2.
Sinir
sistemi
ile
birlikte
vücudun
streslere
karşı koymasına yardım etmek,
3.
Seksüel gelişim ve üremeyi içene alan
Endokrin bezler ve hormonlar
Endokrin
sistem
endokrin
bezler
olarak
adlandırılan
doku
ve
organlardan
oluşmuştur.
Bu
bezler
hormon
olarak
adlandırılan
kimyasal maddeleri sentezleyip
salgılarlar ve
bu
maddeler
spesifik
düzenleyici etkiler
üreterek vücudun diğer kısımlarına taşınırlar.
Buna
karşın, prostaglandinler gibi vücudun
hiçbir bezi tarafından üretilmeyen (vücudun
birçok hücresi tarafından üretilirler) ve kan
dolaşımı
yerine
dokular
arası
sıvıda
difüzyonla iletilen hormonlar da vardır.
Hormon
Klasik anlamda,
kanda serbest halde
bulunan
özelleşmiş
kanalsız
bezler
tarafından üretilen ve spesifik düzenleyici
etkiler
üreterek vücudun diğer kısımlarına
taşınan
kimyasal
maddeler
olarak
tanımlamak yerine;
Belirli bir bezde veya
vücudun birçok
bölümünde dağınık bir biçimde yer alan
hücreler
tarafından
üretilen
kimyasal
düzenleyiciler olarak tanımlamak doğru
olacaktır.
Endokrin Bezler Hipofiz bezi-Hipotalamus Tiroid bezi Paratiroid bezi Böbrek üstü bezleri Pankreas Gonadlar-cinsiyet bezleri Diğerleri Böbrekler Pineal bez Timus bezi Kalp Sindirim kanalı
Hedef
hücre-organ
Dolaşıma salgılanan bir hormon
vücudun bütün bölgelerine
gidebilir.
Ancak hormonlar etkilerini sadece
belirli hücrelerde ve dokularda
gösterir.
Bu hücrelere ve organlara
hedef
hücre veya organ
denir.
İletim şekilleri
Hormonlar yalnızca kan dolaşımıyla iletilmezler.
Epikrin iletim: Hormonlar ekstrasellüler sıvıya girmeden komşu hücreler arası boşluktan geçerler .
Nörokrin iletim: Hormonlar tıpkı birer nöyrotransmitter gibi nöyronlar arasındaki sinaptik yarıklardan yayılarak geçmektedirler. Aynı zamanda hormon (örn, oksitosin) nöyron gövdesinde sentez edilebilir, aksonda depolanabilir (nöyrotransmitter gibi) fakat kana salgılanabilir.
Parakrin iletim: Hormonlar tıpkı prostaglandinlerin yaptığı gibi, dokular arasındaki sıvıdan yayılarak geçer.
Endokrin iletim: Hormonlar kan dolaşımı yoluyla iletilir.
Ekzokrin iletim: Hormonlar vücudun dışına salgılanır. Bağırsak lumenleri vücuda göre dış kısım olarak kabul edilmektedir. Somatostatin’in etkisi bu şekildedir.
Hormonların biyokimyasal yapılarına
göre sınıflandırılması;
1. Amin hormonları, tiroit hormonu ve epinefrin ve
norepinefrin gibi kateşolaminleri kapsar. Bu hormonların hepsi tiroizin amin asidinden köken alırlar.
2. Peptit hormonları, peptitleri, polipeptitleri ve
proteinleri kapsarlar. Hipotalamus ve hipofiz bezi hormonlarının tümü ile pankreastan salgılanan insülin ve glukagon peptit sınıflamasına dahildirler.
3. Steroit hormonlar, adrenokortikal ve üreme bezi hormonları ile vitamin D’nin aktif metabolitlerini içerir.
Kolesterol steroit hormonların yaygın prekürsörüdür.
Klasik hormon olmayan Prostaglandinler bir yağ asidi olan araşidonik asitten köken alırlar.
Hormon reseptörleri
Hormonlar
etkilerini
hücre
membranı
yüzeyindeki, yada sitoplazmanın veya
çekirdeğin
içindeki
reseptörleri
aracılığıyla gösterir.
Hormon salgısının kontrolü
Hormonal sekresyonlar genellikle negatif
feedback sistemler ile normal seviyede
tutulur.
Hormon etki mekanizmaları
Suda eriyen hormonlar (amino asit ve
protein
yapılı hormonlar) hücresel olayları
membrana
yerleşmiş
reseptörleri
aracılığıyla düzenlerler.
Bu
mekanizmaya
göre
hormon
(1.
haberci)
hücre yüzeyindeki reseptörüne
bağlanınca siklik AMP (cAMP; ikinci
haberci)
oluşur.
İkinci haberci olan cAMP hücre içine
diffüze
olarak
hücrenin
farklı
fonksiyonlarının
gerçekleştirilmesini
Hormon etki mekanizması
Yağda eriyen hormonlar
steroit
yapılı
hormonlardır
ve
kolesterolden
sentezlenirler.
Kortizol,
progesteron,
östrojen,
testosteron ve tiroksin hareketli
reseptör
mekanizması
ile
etki
gösterirler,
bu
hormonların
özel
reseptörleri
çekirdektedir.
Bu
mekanizma
ile
çalışan hormonlar
hücre fonksiyonlarını etkileyen proteinleri
Hipofiz bezi
İki ayrı loptan oluşmuştur;
Anterior lop (ön lop, adenohipofiz) Posterior lob (arka lop, nöyrohipfiz)
Adenohipofiz, gerçek bir endokrin bezdir ve
salgı hücreleri ihtive eder.
Nörohipofiz ise hiptalamustan köken alan pek
çok sinir ucunun sonlandığı bölümdür.
Beyinde hipotalamusun hemen altında
bulunur. Salgılatıcı ve inhibe edici hormonların hipotalamustan ön loba direkt iletilmesini ve hipotalamustaki salgılatıcı nöyronlardan arka loba direkt girişini sağlamaktadır.
Hipofiz hipotalamus ilişkisi
Hipofiz bezi kan
damarları ve sinir lifleri
ile
hipotalamusla
bağlantılıdır.
Bu
bağlantı sinir sistemi ile endokrin sistem
arasındaki direkt bir bağlantıdır.
Hipotalamus ile adenohipofiz
arasındaki
bağlantı
hipotalamik-hipofiziel
portal
sistem
adı verilen damar sistemi ile
sağlanır.
Hipotalamus ile
nörohipofiz arasındaki
bağlantı
ise
sinirler
aracılığıyla
Hipofiz-hipotalamus ilişkisi
Hipotalamus;
Adenohipofizden
salgılanan hormonların
salgılanmasını
düzenleyen
salgılatıcı
(releasing)
ve
salgıyı
durdurucu
(inhibiting)
hormonlar
salgılar.
Bu
hormonlar kan yoluyla hipofize gelir.
Antidiüretik hormon (ADH)
ve
oksitosin
hormonlarını
sentezler,
depolar
ve
nörohipofizden salgılatır. Bu hormonlar
sinirin aksonu
aracılığıyla hipofize gelir.
Nöyrohipofiz (Arka hipofiz)
hormonları
Arka hipofizden hipotalamusta
sentezlenen 2 hormon salgılanır.
1.
Antidiüretik hormon (ADH)
2.Oksitosin
Antidiüretik hormon (ADH)
Antidiüretik: idrar atılımını azaltan ADH diğer adıyla vazopressinin ana görevi vücut sıvı dengesinin düzenlenmesine katkıda bulunmaktır.
Dehidrasyon ve koma gibi kan sıvı miktarının azaldığı durumlarda ADH salgısı artar. Dehidrasyon meydana geldiğinde (ozmokonsantrasyon), artmış konsantrasyona karşı ozmoreseptörler, arka loptaki akson terminallerini büyük miktarda ADH çıkışı için uyararak cevap verirler.
ADH nın hedef organı böbreklerdir. Buradaki toplama tubül ve toplama kanalı hücrelerini suya karşı daha geçirgen hale getirir. Böbreklerden su geri emilimini artırarak, idrar yoluyla su atılımını azaltır.
Oksitosin
Oksitosinin biyolojik aktivitesi laktasyonu içine alan reprodüktif süreçlerle ilgilidir.
Bir nöyroendokrin refleks sonucu olarak arka hipofizden salgılanır. Emzirme veya benzer şekilde meme başının uyarılması oksitosin salgılanmasına ve takiben sütün indirilmesine neden olur.
Benzer şekilde, ovulasyon ve doğum sırasında olduğu gibi östrojenle uyarılmış miyometriyum, oksitosine karşı daha duyarlıdır ve uterusun daha da güçlü bir şekilde kontraksiyonu sonucunu doğurur.
Oksitosin’in bu zamanlarda salgılanması, uygun bir
uyaran ve devamında şekillenen miyometriyal kontraksiyonla ilgilidir. Bu kontraksiyonlar da çiftleşme sırasında spermin ovidukta taşınması ve doğumda fetusun dışarı itilmesini destekler.
Adenohipofiz hormonları
1.
Growth hormon(GH)-Büyüme hormonu
(BH)
2.
Prolaktin
3.
Tiroid stimüle edici hormon(TSH)
4.
Adrenokortikotropik hormon (ACTH)
5.
Gonadotrofik hormonlar; luteinizan
hormon (LH) ve follikül stimüle edici
hormon (FSH)
Büyüme Hormonu (BH)
Somatik hücreler (vücut hücreleri) üzerine olan
uyarıcı etkisi nedeniyle aynı zamanda
somatotropik hormon (STH) olarak da isimlendirilir.
Tek bir özel hedef organı olmayıp bütün vücut
bölümlerini etkileyerek büyümeyi uyarır.
En belirgin etkisi çocuklarda ve adelosan
dönemde doku kitlesini artırarak (protein
sentezi) ve hücre bölünmesini (mitoz) uyararak büyümeyi hızlandırır.
Uzun kemiklerin epifiz plakları üzerine doğrudan etkiyerek epifiz plaklarının devamlılığını sağlar.
BH yetersizliği
Büyüme dönemindeki bir kişide BH
salgısı yetersiz olursa epifiz
plakları erken kapanır ve vücut
büyümesi durur
dwarfizm (cücelik)
BH fazlalılığı
Tersine BH sekresyonu adolesan
dönemin sonuna doğru azalmazsa
giantism (devlik)
oluşur ve kişinin boyu
uzamaya devam eder.
BH sekresyonu normal büyüme bittikten
sonra fazla olursa
akromegali
(acromegaly)
adı verilen durum ortaya
çıkar.
Akromegalide baştaki, ellerdeki ve
ayaklardaki kemiklerde uzamadan ziyade
kalınlaşma ortaya çıkar.
BH nın genel etkileri
Bütün vücut hücrelerinde protein sentez
hızını artırır,
Protein yıkılımını azaltır,
Yağ dokudan yağ asitlerinin
mobilizasyonu ve yağ asitlerinin enerji
için kullanımının arttırılması
Glikoz kullanımını azaltır, önler; enerji
kaynağı olarak karbonhidrattan yağa
doğru bir kayma olmasını sağlar.
BH nın genel etkileri
BH’nın laktasyondaki ineklerin süt verimini
artıcı etkisi bir çok araştırmanın konusu
olmuştur.
Büyüme hormonu meme bezi
üzerine olan etkisini meme bezini direkt
uyararak
göstermez.
Nitekim,
ekzojen
STH’nın sürekli enjeksiyonu sonucu
şekillenen artmış süt verimi,
vücut
dokularında hazır olarak bulunan besin
maddelerinin
süt
sentezine
katılımı
sonucu meydana gelmektedir
.
BH salgısının kontrolü
BH salgısı hipotalamusta üretilip
adenohipofize aktarılan iki hormon
tarafından kontrol edilir;
1. Büyüme hormonu salgılatıcı hormon (GnRH)
2. Büyüme hormonu salgısını durdurucu
hormon (somatostatin, SST)
Günün büyük bir bölümünde büyüme hormonu ya hiç salgılanmaz veya pek az salgılanırsa da stres, hipoglisemi ve egzersiz gibi bazı uyarılarla patlamalar uyandırılabilir.
Büyüme Hormonunun sekresyonunun
düzenlenmesi ve etkileri
Egzersiz Uyku Stres Düşük Plazma Glikozu Hipotalamus Ön Hipofiz Karaciğer Protein sentezi ve büyümenin uyarılması Karaciğerde glukoneogenez artışı Glukozun dokulara girişinin engellenmesi Somatomedinler Büyüme Hormonu Somatostatin (+)Tiroit stimüle edici hormon(TSH)
TSH tiroit bezi hormonlarının sekresyonunu ve
sentezini uyarır.
TSH nın fazla salgılanması guatr olarak
isimlendirilen tiroit bezinin genişlemesine yol açar.
TSH sekresyonu hipotalamusta üretilen tirotropin salgılatıcı hormon (TRH) ile kontrol edilir.
Kan dolaşımındaki tiroit hormonlarının yoğunluğu, hipotalamus ve hipofiz ön lobu üzerine etkiyerek bunların aktivitelerini azaltır. Negatif geri bildirim mekanizmasını çalıştırarak kandaki tiroit hormonlarının sabit düzeyde kalmasını sağlar.
Adrenokortikotropik hormon (ACTH)
ACTH, adrenal korteks aktivitesinin artışına sebep olur.
ACTH böbrek üstü bezinden glukokortikoidler olarak adlandırılan steroit yapılı hormonların üretimini ve salgısını artırır. Ayrıca son zamanlarda, bir mineralokortikoit olan aldosteronun sekresyonunu da artırdığı tanımlanmıştır.
ACTH’nın ayrıca, STH’nın etkisine benzer şekilde,
protein sentezi ve yağ asidi kullanımını artırıcı, glikoz kullanımını ise azaltıcı bir metabolik etkiye sahip olduğu giderek açık hale gelmektedir.
ACTH salgısı hipotalamustan salgılanan kortikotropin
salgılatıcı hormon (CRH)) tarafından düzenlenir.
Stres, insülin, ADH ve diğer hormonlar kortikotropin
salgılatıcı hormon salgısını feedback mekanizmalar ile etkileyerek ACTH salgısını artırırlar.
Gonadotrofik Hormonlar
Luteinizan hormon (LH)
LH ovulasyonu uyaran gonadotropik bir
hormondur.
Ovulasyon-Yumurtlama; overlerden olgun
yumurta hücresinin aylık periyotlar halinde
salınması
LH nın hedef organı
Ekeklerde testislerdeki interstitial hücreler ki
bu hücreler testosteron salgılarlar.
Dişilerde ise overlerdir.
LH salgısı progesteron, östrojen ve testosteron
gibi hormonlarla feedback olarak düzenlenen
gonadotropin salgılatıcı hormon (GnRH)
Follikül stimüle edici hormon
(FSH)
FSH da bir gonadotrofik hormondur.
FSH dişilerde menstruel siklus boyunca
ovelerde follikül hücrelerinin
büyümesini ve follikül hücrelerinden
östrojen salınmasını uyarır.
Erkeklerde FSH testislerde sperm
üreten hücreleri uyarır.
Salgısı gonadotrofin salgılatıcı hormon
Prolaktin
Kısa ömürlü bir hormondur. Başlıca yıkım
yerleri karaciğer ve böbreklerdir.
Prolaktinin kadınlarda iki görevi vardır;
1. Östrojen (dişi cinsiyet hormonu) ile birlikte
gebelikte meme bezlerinde meme kanallarının gelişimini uyarır.
2. Doğumdan sonra meme dokusunda süt
üretimini uyarır. Emzirme sırasında, prolaktin gonadotropin salgılanmasını inhibe edici ikincil bir etki de göstermekte olup fertiliteyi azaltmaktadır.
Koyunda aynı zamanda korpus luteumun devamlılığıyla ilgilidir.
Prolaktin salgısının kontrolü
Prolaktin salgısı hipotalamusta üretilip
adenohipofize aktarılan iki hormon
tarafından kontrol edilir;
1.
Prolaktin salgılatıcı hormon ya da
TSH-RH (tirotropin salıcı hormon)
2.
Prolaktin salgısını durdurucu hormon
Beta-lipoprotein hormon (
b
-LPH)
ACTH
salgılayan
hücreler
tarafından
salgılanır.
Fizyolojik
rolü henüz bilinmemektedir.
Ağrı önleme ürünleri (örneğin endorfinler
ve enkefalinler gibi endojen opiatlar),
b
-LPH’undan türetilmiş olabilirler.
ACTH ile
ilişkili oldukları kadar, strese
karşı verilen yanıtta
b
-LPH
salgılanması
ve
nöral
bir
yanıt
olarak
ağrının
Tiroit bezi
Birçok memelide tiroit bezi trakenin üzerinde
larinksin hemen kaudalinde yer alır. Sığırlarda
lateral olarak yerleşmiş ve biribirlerine bir istmusla bağlanmış yassı iki lop şeklinde bulunur. Atlarda lateral loplar daha belirsiz bir istmusa sahiptir, köpek ve kedide ise istmus bulunmaz. Domuzlarda
istmus yerine büyük bir median lop ve buna ek
olarak iki lateral loptan oluşan kompakt bir yapıdır.
Tiroit bezi basit kübik epitel hücreleri tarafından çevrelenmiş ve kolloit olarak bilinen sıvıyla doldurulmuş çok sayıda folikülden meydana gelmiştir. Çevreleyen epitelin yüzeysel alanı folikül içine projekte olan villuslarla arttırılmıştır.
Tiroit bezi salgısının...
% 90’ı tiroksindir (T4),
T4 ve T3 her ikisi de tirozin amino
asitine iyot bağlanmasıyla oluşur.
Tiroit bezi aktivitesinin artmasına
hipertiroidi, azalmasına ise hipotiroidi
denir.
Tiroit hormonlarının etkileri
Vücudun pek çok hücresinde hücresel
reaksiyonları hızlandırır.
Böylece;
Bazal metabolizma hızı artar, Büyüme hızlanır,
Hücresel farklanma ve ve protein sentezi
uyarılır.
Karbonhidrat ve yağ metabolizması uyarılır
Tiroit hormonlarının salgısının
düzenlenmesi
Devamlı ve yeterli düzeyde tiroit hormonlarının
sağlanması, hipotalamus ve ön hipofiz geri bildirim mekanizmaları ile sağlanır.
Tiroit hormonlarının düşük düzeyleri
tirotiropin-salgılatıcı hormonun (TRH) hipofizier
portal dolaşıma sekresyonuyla sonuçlanır.
Böylece ön hipofizin tirotirop hücreleri TSH salgılamak üzere TRH tarafından uyarılır.
TSH salgılanmasını, tiroglobulin molekülünden T3 ve T4’ün serbest bırakılması, bunların kana
emilmesi ve hücrelere taşınmasını içeren
Tiroit hormonlarının salgısının
düzenlenmesi
Hayvanların soğuk ortama maruz
bırakılmasıyla TSH salgılanma oranı normalin
üzerine çıkar. Bu yanıt ön hipofizin
soğutulmasıyla sağlanır, bu da metabolik hızda ve ısı üretiminde bir artışla sonuçlanır.
Eksitasyon ve anksiyete tiroit hormonlarının
üretiminde bir azalmaya neden olur. Çünkü bu
nedenlerle sempatik sinir sisteminin
uyarılması, epinefrin ve norepinefrinin
üretiminde artışa neden olur ve bu durum da
metabolik hız ve ısı üretiminde artışla
Kalsitonin
Parafoliküler veya tiroit bezi foliküllerinin
duvarında da bulunan C hücreleri tarafından salgılanan bir tiroit bezi hormonudur.
Kalsitonin sekresyonu için uyaran,
hiperkalsemi ve daha az ölçüde olmak üzere
hipermagnezemidir.
Kalsitonin, plazma kalsiyum düzeyini;
kemik hücresinde kemik yıkımını ve kemikten
kana kalsiyum geçişini azaltarak,
Fosfat emilimini inhibe eder ve böbrekte
kalsiyum kaybını arttırarak,
Paratiroit bezler
Paratiroit bezler tiroit bezinin arkasında
bulunan küçük bezlerdir.
Parat hormon (paratiroid hormon)
(PTH) salgılarlar.
PTH kalsitoninin tersi etkilere sahiptir.
Kan kalsiyum düzeylerini artırıp, fosfat
düzeylerini azaltır.
Kan kalsiyum miktarı azaldığı zaman
Paratiroit bezler
PTH nın etkileri:
1. Kemik dokusunda kemik yıkılımını
hızlandırarak kemikten kana Ca2+ geçişini
uyarır.
2. İnce bağırsaklardan kana Ca2+ ve fosfat
emilimini artırır.
3. Böbreklerden kalsiyum geri emilimini artırır,
fosfat emilimini azaltır. Böbreklerde, ayrıca D vitaminin aktif formu olan kalsitriol’ü arttırarak kalsiyum ve fosfatın bağırsaklardan büyük
Böbrek Üstü bezleri
(Adrenal Bezler)
Adrenal bezler böbreğin üst ucunda
kraniyalde lokalize olmuşlardır.
Her bir adrenal bez iki farklı bezin
bileşiminden oluşmuştur
Medülla (iç bölümü), adrenal medülla
Kortex (dış bölüm, medüllanın çevresi),
adrenal kortex
Medülla ve kortex farklı hedef organları
Adrenal kortex
Korteks’de 3 farklı steroit hormon
sentezlenir (başlıca kolesterolden
meydana gelmiş steroitlerdir).
1.
Glikokortikoitler
2.
Mineralokortikoitler
Glikokortikoitler 2 tiptir;
Kortizol
Kortikosteron
Glikokortikoit etkinin
% 95 i
kortizole
aittir.
Glikortikoitler
karbonhidrat, protein ve
yağ metabolizması için gereklidir
.
Glukoneogenezi
(karbonhidrat
dışındaki kaynaklardan karaciğerde
glikoz sentezlenmesi) uyarır.
Allerjik reaksiyonları ve inflamatuvar
cevapları baskılar
(göz damlası deri
merhemi olarak kullanılır).
Kortizolün plazma glikozunun ayarlanmasına etkileri (SYA:Serbest yağ asitleri)
Trigliseritler SYA + Gliserol Yağ Dokusu Kortizol Protein Amino asitler Kas Glikoz Amino asit ve Gliserol Karaciğerde Glikoneogenez SYA Oksidasyonu Dokular Glikoz Dokulara Girişin engellenmesi Kan SYA Glikoz
Glikokortikoitler
adrenal korteksin zona
fasikulata
tabakasından salgılanırlar.
Glikokortikoitlerin
sekresyonu
ön
hipofizden
salgılanan ACTH tarafından
düzenlenir.
Plazma serbest
kortizol
düzeyleri
ACTH
salgılanmasını etkiler
.
Düşük düzey,
ACTH’nun salgılanmasını ve devamında
zona
fasikulatadan
glikokortikoitlerin
salgılanmasını uyarır.
Stres gibi uyaranlar da glikokortikoit
seviyesini
normal
düzeyin
üstüne
çıkaran ACTH salgılanmasına sebep
olabilirler
.
Kortizol salgılanmasının kontrolü ve etkileri Egzersiz Kemik kırılması Yanık Stres Üst beyin merkezleri Hipotalamus Ön hipofiz bezi Böbreküstü bezi korteksi(adrenal korteks) Doku amino asitlerinin mobilizasyonu Serbest yağ asitlerinin mobilizasyonu Glukoneogenezin uyarılması Glukozun dokulara girişinin engellenmesi CRH (Kortizol sallgılatıcı (rleasing) hormon)
)hormon) ACTH Kortizol + + + + + + + + _ _
En önemli mineralokortikoit aldosterondur.
Aldosteron sodyum, potasyum kaybı ve geri
emilimi aracılığıyla mineral dengesini kontrol
eder.
Mineralokortikoit aktivite; Ter, tükrük, idrar ve mide salgısı gibi sıvılarda sodyum geri emilimini dolayısıyla
da su geri emilimini artırmaktır.
Zona glomerulozada aldosteron sekresyonunu
artıran üç durum olduğu düşünülmektedir;
1. Renin-anjiyotensin sistemi
2. Artmış plazma potasyum konsantrasyonu
3. ACTH stimülasyonu
Adrenal kortex;
Renin-anjiotensin-aldosteron
sisteminin kan basıncı, su ve tuz
dengesinin ayarlanmasındaki rolü
Plazma Volümü Böbrek kan basıncı Böbrek sempatik sinir aktivitesi Böbrek Hücreleri Su ve tuz geriemilimi BÜB korteksi Aldosteron Renin Sekresyonu Anjiotensin II Plazma Anjiotensinojen Anjiotensin I Vazokonstriksiyo n Total Periferik Direnç + + + (-) (-) (-)
Aldosteron’un hiperkalemiye yanıt olarak
salgılanması, kritik plazma potasyum
konsantrasyonunun kontrol edilmesi için bir
imkan sağlar. Aldosteron salgılanması Na+’un
geriye emilmesini destekler ve bu duruma K+
atılması eşlik eder. Bu etki; distal tübül, toplama tübülü ve toplama kanalında meydana gelir. Nefronun diğer bölümlerinde K+ geri emilir. K+’un
atılması sürecinde Na+’un geriye emilmesine
rağmen, plazmada Na+ konsantrasyonu
aldosteron tarafından düzenlenmez.
ACTH’nun aldosteron salgısını desteklemekteki
rolü daha da az önemlidir. Stresle ilişkili olarak ACTH artışı aldosteron çıkışını biraz artırabilir ve anjiyotensin II gibi diğer kaynaklar tarafından üretilen miktarı artırabilir.
Gonadokortikoitler cinsiyet organlarını
etkilerler, fakat etkileri hafiftir.
Bu hormonlar
androjenler
ve
östrojenlerdir
.
Adrenal kortex;
Adrenal Medülla
Adrenal medülladan epinefrin (adrenalin) ve
norepinefrin (noradrenalin) salgılanır.
Medüllanın ana salgısı epinefrindir, az
miktarda norepinefrin salgılanır (nor epinefrin ayrıca postgangliyonik sempatik nöyronlar tarafından salgılanır).
Bu iki hormon sempatik sinir sitemini stimüle eder.
Epinefrin ve norepinefrin sempatik sinir
sitemine benzer etki yaparlar.
Hormonal etki daha uzun sürer.
Stres durumlarında...
Hipofiz bezinden ACTH salgısı uyarılır.
ACTH kas, sindirim, dolaşım ve solunum
sistemlerinin strese karşı koyması için
adrenal kortex ve medüllayı uyarır.
Protein yıkılımı uyarılır, açığa çıkan amino asitler enerji kaynağı olarak veya yaralanma durumunda doku tamiri için kullanılır.
Amino asitler karaciğerde glikoza çevrilir. Sempatik sistem etkileri artar.
Uzamış stres durumlarında immün sistem
baskılanır ve ciddi hastalıklar ortaya
çıkabilir.
Stres
Hipotalamus
Adrenal medülla E ve NE Hiofiz bezi (ACTH) Kan glikozu
İskelet kası kan Akışı Kalp atım hızı Kan basıncı Solunum hızı Bronşiyal dilatasyon Adrenal kortex kortizol Enerji ve doku tamiri
İçin protein kullanımı
Glikoneogenez (enerji için)
Sempatik uyarılma
Pankreas
Pankreas
sindirim
kanalına
enzim
salgılayan
egzokrin bir bez
ve kana
hormon
salgılayan
endokrin bir organ
olarak
işlev görür.
Hormonlar
pankreasın
endokrin
bölümündeki
pankreatik
adacıklarda
Pankreas hormonları
Pankreatik adacıklardan;
1.
Glukogon (alfa hücreleri)
2.
İnsülin (beta hücreleri)
3.
Somatostatin (delta hücreleri)
4.
Pankreatik polipeptit (F hücreleri)
Pankreas hormonları;
Glukagon
Glikojenin glikoza çevrilmesini
(glikojenoliz) uyararak kan glikozunu
yükseltir.
Yağ dokusundan yağ asidi ve gliserol
salınımını uyararak enerji için yağ
kullanımını teşvik eder.
Bu nedenlerle glukagon hiperglisemik
İnsülin glukagonun tersi etkilere sahiptir.
Dokulara
glikoz
girişini artırarak kan
glikoz
düzeylerini
düşürür.
Dokular
insüline karşı duyarlılıklarına bağlı olarak
farklılıklar gösterirler;
Örneğin;
karaciğer,
kas,
yağ doku
ve
lökositler
insüline karşı
hemen cevap verirken
beyin,
böbrek,
bağırsaklar
ve
eritrositler
daha az cevap
verirler.
Pankreas hormonları;
İnsülin
hormonunun
insüline
duyarlı
dokulardaki
(k.ciğer hariç) karbonhidrat
metabolizması üzerine en önemli etkisi;
glikozun
hücre membranından transportuna
izin
vermesidir.
İnsülin
bu
dokularda
difüzyonu kolaylaştırır.
İnsülin
karaciğer
hücrelerinde
glikojen
üretimini
ve
lipojenezisi
destekleyen
enzimleri uyararak ve glikojenolizisi katalize
eden enzimleri inhibe ederek,
karaciğerde
glikojen
alımını arttırır.
Genel olarak
insülin,
yağ depolanmasını ve
İnsülin ve glukagonun sekresyonu doğrudan
kan glikoz konsantrasyonu tarafından kontrol
edilir. Glikozun bu çift yönlü kontrolü nedeniyle kan düzeyleri küçük değişiklikler gösterir.
İnsülin sekresyonu üzerine önemli uyarıcı
etkilere, gastrointestinal hormonlar olan gastrin,
sekretin, kolesistokinin ve diğer hormonlar yol
açar. Pankreatik glukagon da insülin
sekresyonuna yol açar.
Glukagon sekresyonu hipoglisemi, gastrin,
kolesistokinin ve stres tarafından uyarılırken,
glikoz, sekretin, insülin ve somatostatin
tarafından inhibe edilir.
İnsülin ve Glukagon Sekresyonunun
Kontrolü
Kan Glikozunda Normalin Altına Düşme Kan Glikozunda Normalin Üstüne Çıkma Pankreastan İnsülin salgılanır Pankrestan Glukagon salgılanır Kan Glikozu Normale Yükselir Glikoz karaciğere girer ve glikojen olarak depolanır, salınmaz Karaciğerde glikojen glikoza çevrilir ve kana salınır Kan glikozu normale düşer
Diabetes Mellitus
Pankreas beta hücrelerince yeterli
miktarda insülin üretilemediği zaman
diabetes mellitus
adı verilen hastalık
ortaya çıkar.
Hiperglisemi:
kan
glikozunda yükselme
Fazla insülin hipoglisemiye yol açar.
İnsülin ve glukagonun her ikisi de kan
Somatostatin, genellikle besin maddelerinin
dolaşıma geçişini yavaşlatan ve insülin,
glukagon ve büyüme hormonunun metabolik
etkilerini düzenleyen inhibe edici bir ajan gibi etkir.
Bu bakımdan somatostatin, insülin ve glukagon
sekresyonunu inhibe eder. Aynı zamanda bir
moderatör olarak; gastrin, sekretin,
kolesistokinin, pankreasın ekzokrin salgısını ve gastrik asidi inhibe eder.
Somatostatin aynı zamanda gastrintestinal motiliteyi ve glikozun emilmesini düzenler.
Pankreas hormonları;
Pankreatik
polipeptidin
sekresyonu
protein
emilimi,
egzersiz
ve
perhiz
tarafından uyarılır.
Pankreatik
polipeptidin
belirgin
bir
fonksiyonu
tanımlanmamıştır.
Pankreas hormonları;
Prostaglandinler ilk olarak eklenti
üreme bezi
sıvılarından izole edilmişler ve prostatla
ilişkileri nedeniyle prostaglandinler ismi
verilmiştir (gönümüzde başka dokulardan da
salındıkları bilinmektedir.
Prostaglandinler
araşidonik asitten köken
alırlar. Genellikle kısa etkilidirler.
Bazı
formları
hiçbir
zaman
kanda
görünmezler
(bazıları
hormon
olarak
sınıflandırılmamışlardır), diğerleri dolaşımla
karaciğer ve akciğerlere yayıldıktan sonra
indirgenirler.
Prostaglandinlerin
üreme sürecindeki rolü
üzerine çok sayıda çalışma yapılmıştır.
PGF
2aöstrus siklusunun luteal fazını
sonlandırır
ve
fertilizasyon
olmaması
durumunda yeni bir
östrus siklusunun
başlatır
.
PGF
2aaynı
zamanda
özellikle erken
gebeliğin sonlandırılmasında etkilidir.
Prostaglandinler
inflamasyonu
(yangı)
desteklerler.
Aspirin,
PGG
2’nin araşidonik
asitten
sentezini
inhibe
ederek
Prostaglandinlerin diğer
fonksiyonları gastrik sekresyonun
inhibisyonu ve bronşiyal düz kasların
gevşemesini içerir.
Kan damarları endotelyumunda
üretilen bir prostaglandin (kan
pıhtılaşması için esansiyel) platelet
agregasyonunu inhibe eder, diğer bir
prostaglandin derivesi (
tromboksan
A
2) platelet agregasyonunu destekler.
Kaynaklar
Dukes Veteriner Fizyoloji, Çeviri editörü: Sedat Yıldız, Türkçe birinci baskı, Nisan 2008.
Evcil Hayvanların Fonksiyonel Anatomisi ve Fizyolojisi, Çeviri Editörleri: Ülker Çötelioğlu ve Mukaddes Özcan, 4. basımdan çeviri, 2012.
Fizyoloji, Ahmet Noyan, 9. baskı, 1996.
Hormonlar ve Üreme Fizyolojisi, Baki Yılmaz, 1. basım,
1999, Ankara.
Guyton Tıbbi Fizyoloji, Çevirmen: Berrak Çağlayan
Yeğen, İnci Alican, Zeynep Solakoğlu, 12. baskı, 2013.
Vander İnsan Fizyolojisi Vücut Fonksiyon
Mekanizmaları, Çeviren: Tuncay Özgünen, 13. baskı,