• Sonuç bulunamadı

Soğuk savaş sonrası Nato' nun güvenlik konseptinin uluslararası terörizmle mücadeleye etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Soğuk savaş sonrası Nato' nun güvenlik konseptinin uluslararası terörizmle mücadeleye etkisi"

Copied!
113
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

ULUSLARARASI İLİŞKİLER BİLİM DALI

SOĞUK SAVAŞ SONRASI NATO’NUN GÜVENLİK

KONSEPTİNİN ULUSLARARASI TERÖRİZMLE

MÜCADELEYE ETKİSİ

BAYRAM GÜL

164229001014

Yüksek Lisans Tezi

Danışman

Prof. Dr. Şaban Halis ÇALIŞ

(2)
(3)
(4)

Teşekkür

Tezimin her aşamasında bana yol gösteren, desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen, tezimin düzenlenmesinde sağladığı desteklerden, tezime yapmış olduğu ve yüksek lisans yaparken bana kazandırmış olduğu katkılardan dolayı, danışman hocam Sayın Prof. Dr. Şaban Halis Çalış hocama teşekkürü bir borç bilirim ve hiçbir zaman desteklerini esirgemeyen ve yardımcı olan kıymetli eşime ve biricik oğlum Yusuf Bilge’ ye sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(5)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

ÖZET

İnsanlığın var oluşundan bu yana bireyler gibi devletler de kendilerini güvende hissedebilmek, olası tehditleri önleyebilmek adına bir takım yöntemler geliştirmişlerdir. Aslında ilkel toplumlarda dahi görülen ‘’toplu gezme’’ davranışı oluşabilecek bir tehlikenin rahat bir şekilde uzaklaştırılmasını sağlamak için geliştirilen ilk davranış biçimi olarak adlandırılabilir. Bireylerin toplu bir şekilde savunma yapması bir yandan problemlerin çözümünü kolaylaştırırken diğer yandan da dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı caydırıcı nitelik taşımaktadır.

Bu çalışmanın temel konusunu oluşturmakta olan Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO), 1949 yılında Sovyetler Birliği’nin tehditlerine karşı kurulmuştur. NATO’dan önce kurulan kolektif (toplu) olarak nitelendirilebilecek ittifaklarda var olmaktadır. Örnekler arasında Milletleri Cemiyeti, Avrupa Birliği sayılabilmektedir. Özellikle Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan çift kutuplu yapı ülkelerin bir tarafta yoğunlaşması gerekliliğini de gündeme getirmiştir. Çalışma genelinde, NATO’nun bu çift taraflı yapının hangi kısmında yer aldığı, Sovyetler Birliği’nin hangi tehditlerine karşılık kurulduğu, Soğuk Savaş’ın ardından birliğin nasıl bir dönüşüm geçirdiği ve varlığını nasıl devam ettirebildiği incelenecektir.

Ardından örgütün yaşadığı dönüşüm, yeni dünya düzeninde ortaya çıkan teknolojik gelişmelerin yarattığı yeni olası sorunlar ve NATO’nun terörizmle mücadele için hangi yolları izlediği araştırılacaktır.

Bu akademik araştırmanın temel amacı ise NATO’nun, değişen uluslararası koşulları dikkate alarak görev alanını nasıl değiştirdiğini ve NATO’nun soğuk savaş döneminden sonra stratejik ve güvenlik konsepti değişiklikleri ile terörizmle olan mücadelesinin incelenmesidir. Çalışmanın diğer önemli varsayımları arasında ise NATO’nun komünizm tehdidine karşı kurulmuş olması ve Soğuk Savaş sonrası NATO’nun yeni bir misyon üstlenerek meşruiyetini sağlamaya çalışması, yer almaktadır.

Anahtar Kelimeler: NATO, Soğuk Savaş, Güvenlik Konsepti, Uluslararası Terörizm

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Bayram GÜL

Numarası 164229001014

Ana Bilim / Bilim Dalı Uluslararası İlişkiler/Uluslararası İlişkiler Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı

Prof. Dr. Şaban Halis ÇALIŞ

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Bayram GÜL

Numarası 164229001014

Ana Bilim / Bilim Dalı Uluslararası İlişkiler/Uluslararası İlişkiler Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı

Prof. Dr. Şaban Halis ÇALIŞ

Tezin İngilizce Adı The impact of NATO’s Security Concept on the fight against international terrorism after the cold war

SUMMARY

Since the existence of humanity, states such as individuals have developed a number of methods in order to feel safe and prevent potential threats. Also found in primitive societies 'collective ride' behavior, behavior is called first developed to ensure the removal of a hazard that may occur in a comfortable way. The collective defense of the individuals facilitates the solution of the problems on the one hand, while on the other hand it is a deterrent against the attacks coming from outside.

The North Atlantic Treaty Organization (NATO), which is the main subject of this study, was founded in 1949 against the threats of the Soviet Union. It exists in alliances that can be considered as collective established before NATO. Examples include the League of Nations, the European Union. The bipolar structure, which emerged especially after the World War, brought up the necessity to concentrate the countries on one side. Throughout the work, it will be examined which part of the bilateral structure of NATO is located, which threats the Soviet Union has established, how the Union has undergone a transformation after the Cold War and how it can continue its existence.

Then the transformation of the organization, the new potential problems arising in the new world’s structure, and the ways in which NATO is following the fight against terrorism will be investigated.

The main purpose of this academic research is to examine how NATO has changed its mandate taking into account the changing international conditions and to examine NATO's strategic and security concept changes and the fight against terrorism after the Cold War period. Other important assumptions of the study include the fact that NATO was founded against the threat of communism and that NATO, after the Cold War, tried to achieve its legitimacy by taking on a new mission.

(7)

Kısaltmalar

AB : Avrupa Birliği

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

AGSK : Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği AGSP : Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası

AT : Avrupa Topluluğu

AWACS : Havadan Erken Uyarı Sistemine Sahip Uçak BİO : Barış İçin Ortaklık

BM : Birleşmiş Milletler

BMGK : Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ISAF : Uluslararası Yardım Gücü KAİK : Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyi NATO : Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği TMMM : Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi

(8)

İÇİNDEKİLER

Bilimsel Etik Sayfası ... i

Teşekkür ... iii ÖZET ... iv SUMMARY ... v Kısaltmalar ... vi İÇİNDEKİLER ... vii BİRİNCİ BÖLÜM NATO’NUN KURULUŞU ve GELİŞİMİ 1. NATO’nun Kuruluşu Ve Gelişimi ... 5

1.2. NATO’nun Değişen Görev Tanımlamaları Ve Stratejileri ... 10

1.2.1. Klasik Savunma Stratejisi (1949-1952) ... 11

1.2.1.1. Tecavüzü Caydırma Stratejisi ... 11

1.2.1.2. Entegre Askeri Kuvvet Oluşturulması Stratejisi ... 13

1.2.2. Topyekûn Nükleer Mukabele Stratejisi (1952 – 1967) ... 14

1.2.3. Esnek Mukabele Stratejisi (1967 – 1991) ... 15

1.2.4. Geçiş Dönemi Stratejisi (1991-1999) ... 17

1.3. NATO’nun Yeni Stratejisi ve Vizyonu ... 20

1.4. NATO’nun Genişleme Süreci ... 23

1.4.1 Genişlemenin Şekli ... 30

1.4.2. NATO’nun Genişlemesi ve Etkileri ... 36

İKİNCİ BÖLÜM NATO’NUN GÜVENLİK KONSEPTİ ve TERÖRİZMLE MÜCADELE 2.1. NATO’nun Güvenlik Konsepti ve Değişimi ... 43

(9)

2.2.1. Terörün Tarihsel Süreci, Ortaya Çıkışı ve Gelişmesi ... 47

2.2.2. Terörizmin Amacı Nedir? ... 49

2.2.3. Terörizmin Çeşitleri ... 50

2.2.3.1. Ulusal Terörizm ... 51

2.2.3.3. Siyasal Terörizm ... 53

2.2.3.4. Uluslararası Terörizm ... 53

2.3. NATO’nun Terörizmle Mücadele Kapsamında Dönüşümü ... 56

2.4. NATO’nun Terörizmle Mücadelede Genel Rolü ... 57

2.5. NATO’nun Uluslararası Terörizme Etkisi ... 59

2.6. NATO Bünyesinde Kuvvet Kullanma ... 74

2.7. Bosna-Hersek Müdahalesi ... 75 2.8. Kosova Müdahalesi ... 76 2.9. Afganistan Müdahalesi ... 78 2.10. Irak Müdahalesi ... 79 2.11. Libya Müdahalesi ... 82 SONUÇ ... 86 KAYNAKLAR ... 91

(10)

Giriş

Bu çalışma Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı’nın (NATO) Soğuk Savaş Dönemi sonrası terörizmle mücadele kapsamında dönüştüğünü varsayar. İkinci Dünya Savaşının neden olduğu büyük yıkımlar hem ülkelere hem de sonraki nesillere ders olma niteliği taşımaktadır. Dünya üzerinde savaşların ortaya çıkardığı yıkımların giderilmesi ve dünya genelinde tekrar bu yıkımların yaşanmasının önüne geçilebilmesi adına Birleşmiş Milletler Örgütü’nün (BM) 24 Ekim 1945 yılında kurulması kararlaştırılmıştır. BM’ nin temel amacı, örgütün tüzüğünde “adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamak” şeklinde açıklanmaktadır.

Bu çalışma nezdinde uluslararası kuruluşların tamamını incelemek literatürün genişliği açısından pek mümkün değildir. Fakat her bir kuruluşun ortak hedefinin özgürlük, eşitlik, demokrasi ilkelerinin gerçekleştirilmesi olduğu söylenebilir. Ulus üstü kuruluşların veya kurumların tek başlarına güçlerinin yetmediği durumlarda var olan dünya düzeninde yeni örgütlerin ortaya çıkması da normal karşılanmalıdır.

Sovyetler Birliği’nin İkinci Dünya Savaşı ardından çok hızlı bir şekilde toparlanması kendi askeri gücünü muhafaza edebilmesi, kendi komünist yapısını Avrupa’ya yayma girişimleri, savaş sonrası Avrupa ülkelerinin de en büyük endişelerini oluşturmaktaydı. Ayrıca Kore Krizi, Akdeniz’deki genişleme istekleri, Sovyetler Birliği’nin sahip olduğu kitle imha silahları gibi tehditlere karşı Birleşmiş Milletler yetersiz kalmaktaydı. Tüm bu tehditlerin önüne geçebilmesi adına 1949 yılının Nisan ayında, Washington’da Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Belçika, Danimarka, İtalya, Kanada, Hollanda, İzlanda, Norveç, Lüksemburg ve Portekiz’in katkıları ve imzaları ile NATO kurulmuştur.

Teşkilatın kurulmasının temel amacı var olan Sovyetler Birliği tehdidinin caydırılması, önüne geçilmesi olarak kabul edilebilir. Bir diğer amacı ise anlaşmanın ön sözünde de belirtildiği gibi “Kuzey Atlantik Bölgesinde barışçıl ve dostane ilişkiler geliştirmek olarak belirtilmiştir. NATO kurulduğu günden bugüne dünya

(11)

düzeni ve şartları gereği politik, ekonomik, yapısal değişikliklere uğramıştır” denilebilir.

Bu çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde NATO’nun kuruluşuna, tarihsel olarak gelişim sürecine, Soğuk Savaş dönemi stratejilerine değinilmektedir. Çalışmada literatüre geçmeden önce çalışmanın varsayımlarından da bahsetmek gerekmektedir. NATO’nun bugün tüm sosyal bilimciler tarafından gerekliliği ciddi olarak tartışılmaktadır. Bunun nedeni ise NATO’nun temelde Sovyetler Birliği’nin tehdidine karşı kurulmuş olmasıdır. Sovyetler Birliği ortadan kaldırıldıysa bu birlik neden hala varlığını sürdürmektedir? Cevabı ise NATO’nun dünya gündeminde yer alacak olan olası tehditlere karşı sorun giderici çözümler üretebilmesi ve bu sorunları tespit edebilmesidir denilebilir.

Çalışmanın ikinci bölümünde NATO’nun Soğuk Savaş döneminden sonra stratejik ve güvenlik konsepti değişiklikleri ile uluslararası terörizmle mücadeleye etkisi incelenmektedir.

Bir diğer varsayım NATO’nun yıllar içerisinde çok ciddi bir yapısal dönüşüm geçirmesidir. NATO kuruluş aşamasından bu yana düzenli olarak zirveler gerçekleştirmekte ve düzenli olarak stratejik vizyonlarını açıklamaktadır. Bu stratejik vizyonlar, Dünya’da var olan küreselleşmenin teknoloji unsurlarının yeniden tanımlanmasına önayak olmuşlardır. Fakat bu tanımlamalar NATO’nun önceden neleri sorun veya tehdit olarak algıladığını da anlatmaktadır.

NATO’nun tehdit olarak gördüğü terörizm konusu da detaylı olarak incelenerek NATO’nun genişlemesi, bu genişlemenin avantajları, dezavantajları, NATO’nun terörizm konusuyla genişleme konusu arasındaki ilişkilere yer verilmektedir. Fakat NATO’nun temel amacının demokrasi ve özgürlük ilkelerinin benimsetilmesi olduğu ve temel politikasının da caydırıcılık olduğu unutulmamalıdır. Aslında NATO ilk kurulduğundan bu yana savunma odaklı bir örgüt olma özelliğini korumaktadır.

Çalışmanın son kısmında değinilen diğer bir konu ise çalışmanın esasını oluşturan NATO’nun uluslararası terörizme etkisidir. Bu esasta dikkat edilmesi

(12)

gereken noktalar uluslararası düzeyde ortaya çıkan değişiklikler, görüş birliklerinin sağlanabilmesi ve sonuçlara uyum sağlanabilmesidir. NATO temelde yeni tehditlere karşı uluslararası alanda ne şekilde müdahale edebileceğini karara bağlamaya çalışmaktır.

Amaç

Bu tezin temel amacı ise NATO’nun, değişen uluslararası koşulları dikkate alarak görev alanını nasıl değiştirdiğini ve NATO’nun Soğuk Savaş döneminden sonra stratejik ve güvenlik konsepti değişiklikleri ile terörizmle olan mücadelesinin incelenmesidir.

Önem

NATO’nun komünizm tehdidine karşı kurulmuş olması ancak Soğuk Savaş sonrası yeni bir misyon üstlenerek meşruiyetini sağlamaya çalışması ve bu yeni politikasının uluslararası terörizmle mücadeleye etki etmek şeklinde kendini yeniden konumlandırması bu çalışmanın önemini ortaya koymaktadır.

Sınırlılıklar

Tez çalışmasında, NATO’nun kuruluş sebepleri, ortaya çıkan politik ve ekonomik süreçler incelenmekte, tarihsel dayanaklar, kurum profili ve dış politikadaki gereksinimler, kurumun sürdürülebilirliği ve uluslararası terörizme olan etkisi çalışmaya dahil edilerek günümüze kadar gelen yeni yapı ortaya konmaya çalışılmaktadır.

Konu

70 yıldan uzun süredir varlığını sürdüren ve son yıllarda varlığı ciddi bir tartışma konusu olarak gündemde yer alan NATO odak noktasıdır. Bu kurum da yer alan gelişmeler, siyasal politikalar güvenlik uygulamaları, uluslararası terörizmle mücadele yöntemleri ve bu uygulamaların örnekleri araştırma konusu olmaktadır.

(13)

Yöntem

Araştırmada NATO’nun kuruluşuna, tarihsel olarak gelişim sürecine, güvenlik konseptine, terörle mücadele bağlamında dönüşüm sürecine değinilmektedir. Ayrıca araştırma kaynak tarama yöntemi kullanılmıştır. Çalışmada literatür araştırması, kitap, dergi, makale, süreli yayın, basın haberleri, mülakat vb. kaynaklar kullanılmıştır.

NATO hükümetler arası bir kuruluş olması dolayısı ile yeni ortaya çıkan güvenlik tehditlerine yönelik müdahale becerilerini de geliştirmek zorunda kalmıştır. Bu sayede başarılı bir güç sıfatını elde etmiştir. NATO’nun en önemli görevleri arasında üye ülkelerin güvenliğinin sağlanması gerekliliği unutulmamalıdır ve buna göre düşünülmesi fayda sağlayacaktır.

Çalışmanın son kısmında NATO’nun uluslararası müdahale örnekleri, nasıl müdahale yöntemleri izlediği ve gelişen şartlara uyum sağlayabilmek adına kullandığı yetenekler incelenmektedir.

(14)

BİRİNCİ BÖLÜM

NATO’NUN KURULUŞU ve GELİŞİMİ 1. NATO’nun Kuruluşu Ve Gelişimi

İkinci Dünya Savaşı sırasında müttefik devletler bir araya gelerek savaşın ardından yeni bir uluslararası düzenin yapılandırılması için müzakereler yapmışladır. Bu müzakereler sırasıyla şu şekildedir; Moskova Konferansı (Ekim 1943), Tahran Konferansı (1943), Dumbarton Oaks Konferansı (Ekim 1944) ve 4-11 Şubat 1945’te gerçekleştirilen Yalta Konferansıdır. Fakat bu konferanslarda yeni sistem bir uzlaşı mümkün olmamıştır1.

8 Mayıs 1945 tarihinde farklılıkların ortaya çıkmasını sağlayan gelişme, Almanya’nın teslim olması ve İkinci Dünya Savaşının Avrupa topraklarında son bulmuş olmasıdır. İkinci Dünya savaşının ardından Dünya siyaseti iki temel güç etrafında birleşmektedir. Birincisi, ortaya çıkan ve sanayi üretimine odaklanan ABD, ikincisi ise etkili strateji ile olağanüstü yıkıma uğrayan Sovyetler Birliğidir. Alman ve Japonya gibi ülkelerin yenilmesi yeni düzende güç boşlukları yaratmış ve bu boşluklar Sovyetler Birliği tarafından doldurulmaya çalışılmıştır. Ayrıca Sovyetler Birliği’nin önayak olduğu komünist sistemin yayılmasını engellemek, NATO’nun Soğuk Savaş dönemi boyunca temel stratejisini oluşturmuştur2.

Avrupa 1945 yılında aslında 1918 yılında olduğu gibi yıkıntıya dönüşmüş durumdaydı ve Avrupa kentlerinin ulaştırma, yapılaşma, ekonomik anlamda büyük hasar gördüğü rahatlıkla görülebiliyordu, fakat devletler çok daha rahat bir toparlanma evresi yaşamışlardır. Bu toparlanmanın hızlı olmasının en büyük nedenlerinden birisi ise başta söylendiği gibi bütün devletlerin normal koşullara dönebilmek adına bir araya gelerek müzakerelerde birleşmiş olmalarıdır3.

Doğu Avrupa’daki Sovyetler birliği ve müttefikleri kendi aralarında yaptığı müzakereler sonucunda güvenliği sağlaması amacıyla 1954 yılında Varşova

1Murat Gül, “Kuruluşundan 21. Yüzyıl: 1990’larda NATO’da Devamlılık ve Dönüşüm”, Akademik

İncelemeler Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 1, 2015, s.5

2 A.g.e. s. 6,

3William H. McNeil, Dünya Tarihi, çev: Alaeddin Şenel, İstanbul: İmge Kitabevi Yayıncılık, 2007, s.

(15)

antlaşması ile Varşova Paktı’nı kurmuşlardır. Varşova paktında yer alan devletler, SSCB, Almanya, Arnavutluk, Bulgaristan, Çekoslovakya, Macaristan, Polonya ve gözlemci ülkeler olarak adlandırılan Moğolistan ve Kuzey Kore olarak sıralanabilmektedir4.

Çok yönlü yaklaşımlar ve tanımlamalar olmasına rağmen Soğuk Savaş döneminin İkinci Dünya Savaşı’nın ardından başladığı bir gerçektir. Fakat iki ayrı görüş bulunmaktadır. Birincisi Sovyetler Birliği’ne suçu bulan gelenekselciler, ikincisi ise Birleşik Devletleri işaret eden revizyonistlerdir. Bunların aksi bir düşünce olarak da liberaller Soğuk Savaş’ın başlangıcını her iki tarafında yanlış algıları olarak değerlendirmektedirler5.

Yukarıda bahsedilen gelişmeler doğrultusunda ve oluşan yeni güç dengeleri göz önüne alındığında SSCB ve ABD’nin söz sahibi güçler olarak oluştuğu ve iki kutuplu bir sistemin artık var olduğu yorumu yapılabilmektedir. Bu yeni güç dengeleri soğuk savaş döneminde aşağıdaki tabloda yer alan gibi bir görüntü oluşmasına neden olmuştur.

4Şahin Güngör, Küresel Güvenlik ve NATO, Ankara: Detay Yayıncılık, 2016, s.1.

5Şaban Halis Çalış, Turkeys Cold War: Foreign Policy and Western Alignment in the Modern

(16)

Şekil 1.1. Soğuk Savaş Dönemi NATO ve Varşova Paktı Üyeleri

Kaynak: sosyaldeyince.com, “Soğuk Savaş Ne Demektir”,

http://www.sosyaldeyince.com/sozluk/soguk-savasnedemektir-t1656.0.html, (15. 04. 2019).

Tüm bu bilgiler dikkate alındığında Kuzey Atlantik Antlaşması örgütünün, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin yarattığı tehdide karşı kurulduğu kısmen kabul edilebilir bir gerçekliktir. Bununla birlikte NATO’nun üç amacı gerçekleştirmek için kurulduğu söylenebilir. Bunlar, Sovyetler Birliğinin yayılmacı politikasını engellemek, Avrupa’da var olan aşırı milliyetçi ideolojilerinin canlanmasını engellemek ve son olarak Avrupa’nın siyasi uyumunu teşvik etmektir6.

Bu amaçlar göz önünde tutularak daha fazla askeri iş birliği ve toplu savunma anlayışı geliştirebilmek adına, amaçlarını da gerçekleştirebilmek için tarih olarak 4 Nisan 1949’da Kuzey Atlantik Antlaşması ülkeler tarafından imzalandı. Bu antlaşmayla birlikte müttefik olan ülkelerin ortaya çıktığı söylenebilmektedir. Aynı

6Lawrence S. Kaplan, "Harmel Raporunun 40. Yıl Dönümü"

(17)

zamanda, NATO iki kutupla olan yeni dünya düzenini göz önünde bulundurarak gidermeye çalışmıştır7.

Kuzey Atlantik Antlaşması ilk olarak, ABD, İngiltere, Fransa, Kanada, Portekiz, İtalya, Norveç, Danimarka, Belçika, İzlanda, Hollanda ve Lüksemburg olmak üzere 12 üye tarafından imzalanmış, Türkiye ise bu birliğe 1952 yılında katılmıştır8.

Söz konusu bu örgütün görev tanımlamaları ve stratejilerini detaylı olarak açıklamadan önce NATO’nun kendisi hakkında bilinmesi gereken on şey şu şekilde tanımlanmıştır9.

1- Toplu Savunma: Bu ilke bir NATO ülkesine saldırılması durumunda bütün NATO müttefiklerine saldırılmış sayılması durumudur. Bu kaide ile amaçlanan çatışmaları kışkırtmak değil aksine olası çatışmaların önüne geçmektir.

2- Terörle Mücadele: Tüm üye ülkelerde olası ve var olan terör problemleriyle mücadele amacını taşımaktadır.

3- Ortaklar İle Çalışma: Sınırları aşan ve Dünya genelinde her ülkeyi ilgilendiren sorunlar ile ilgili çözüm önerileri küresel iş birlikleri sağlayan ülkeler ile gerçekleştirilir.

4- Askerler ve Ekipmanlar: Bir görev veya sorumluluk gerçekleştirileceğinde NATO birlik ve teçhizat sağlama sözünü vermektedir.

5- NATO’nun Komuta Yapısı: Tüm üye ülkelerin sivil ve askeri personelinin her gün birlikte çalışmasını sağlamaktadır.

6- NATO’nun Finanse Edilmesi: Her bir üye ülke bu birliğin idamesinde, maddi veya teçhizat anlamında katkıda bulunmaktadır.

7https://www.nato.int/cps/en/natohq/declassified_139339.html (16.04.2019).

8Cüneyt Çağala, "Nato Nedir? Ne zaman Kurulmuştur? Üye Ülkeler Hangileridir?"

https://www.tech-worm.com/nato-nedir-ne-zaman-kurulmustur-uye-ulkeler-hangileridir (16.04.2019).

9Ministerial Meeting of the North Atlantic Council in Oslo, “Final Communiqu”,

(18)

7- Savunma Harcamaları: NATO’ya üye ülkeler yatırım yapma vaadinde bulunmakta ve kendi gayri safi yurt içi hasılalarından savunma için bütçe ayırmaktadırlar.

8- Açık –Kapı Politikası: NATO’nun kurucu ilkelerindendir. Bu ifade Avrupa – Atlantik bölgesinde yer alan herhangi bir ülkenin üyelik şartlarını ve sorumluluklarını yerine getireceği takdirde birliğe katılmakta özgür olduğunu ifade etmektedir.

9- Siber Savunma: Siber bölgeleri operasyona uygun alan olarak tanımlanmaktadır. Üye ülkelerin siber savunmalarını güçlendirmeleri gerektiğini söylemektedir.

10- Dünyadaki Krizleri Yönetmek: Dünya ‘da sorun teşkil edebilecek her türlü krizi (göçmen, mali kriz) önlemek ve insanların güvenli bölgede yaşamalarına yardımcı olmaktadır.

Yukarıda sayılan maddeler bu birliğim idamesi ve amaçladığı görevleri açıklamaktadır.

Aslında NATO kuruluş aşamasında her ne kadar Sovyetler Birliği’nin tehditlerine karşı kurulmuş olsa da ardından Dünya genelinde çok sayıda üye ülke ile iş birliği içerisinde bulunmuştur. Bu iş birliği işe koordineli bir şekilde küresel sorunlara çözüm önerileri bulmak ve oluşabilecek sorunların önüne geçmek hedeflenmiştir.

NATO bu birlikte yer alan tüm devletlerin koordineli bir biçimde iş birliği yapmasını esas almaktadır. Bu anlaşma ile birlikte oluşabilecek saldırıları önlemeyi veya olabilecek bir saldırıya karşı müdafaayı esas almıştır. Bunlarla birlikte siyasi, sosyal ve maddi problemlerde birlikte hareket etmeyi amaçlamıştır. Birlikte var olan tüm üye ülkeler uluslararası barışın ve güvenliğin korunmasını ve devam etmesini garanti etmişlerdir10.

NATO üyesi devletlerin dışişleri bakanlarının oluşturduğu bu birliğin en yüksek karar organı Kuzey Atlantik Konsey’idir. Kuruluş amacı temelde askeri

10 Faruk Yalvaç, “Uluslararası İlişkiler Kuramında Anarşi Söylemi”, Uluslararası İlişkiler Dergisi,

(19)

nitelik taşımasına rağmen karar verici yetki sivil ve siyasi otoritedir. Her bir üye devlet eşit haklara sahiptir. Konseyde alınacak tüm kararlarda oybirliği esas alınmaktadır. Konsey genellikle yılda iki defa dışişleri bakanları seviyesinde yâda haftada iki defa temsilciler aracılığı ile toplanmaktadır. Konsey tarafından kurulan, siyasi sorunlar komitesi, bütçe komitesi, savunma ve silahlanma komitesi ve altyapı- ulaşım ve iletişim komiteleri en önemli komiteler arasında yer almaktadır. Bu birlikte yer alan en yüksek askeri organ ülkelerin genelkurmay Başkanlıklarından oluşan Askeri Komitedir. Temel görevi ise NATO’nun görev bölgesinde ki ortak savunma ve tedbirler ile ilgili konuları birliğe tavsiye etmektir11.

Yukarıdaki bilgilere bakıldığında çok karmaşık ve düzensiz bir kurumsal yapısı olmadığı görülebilmektedir. Hedeflenen amaçları gerçekleştirebilmek adına kuruluşundan bu yana aynı kurumsal yapıyı koruduğu da söylenebilmektedir. Fakat değişen dünya düzeni ve Dünya’nın her geçen gün daha kalabalık ve karmaşık bir yapı haline gelmesi bazı görev tanımlarının değişmesine, bazı stratejileri değiştirirken nasıl bir yol izlediği, görevlerde ne gibi yeni tanımlamalara yer verdiği incelenmesi gereken diğer önemli noktalardandır.

1.2. NATO’nun Değişen Görev Tanımlamaları Ve Stratejileri

NATO’nun kuruluşundan bu yana değişen ve küreselleşen dünya düzeni gereği yararlandığı birçok strateji bulunmaktadır. Bu stratejiler, 1949- 1952 yılları arasındaki Klasik savunma stratejisi, 1952-1967 yılları arasındaki Topyekûn Nükleer Mukabele Stratejisi, 1967-1991 yılları arasındaki Esnek Mukabele Stratejisi, 1991-1999 yılları arasındaki Geçiş Dönemi Stratejisi olarak sınıflandırılabilir. Bu stratejilerden sonra NATO yeni stratejiler geliştirmeye başlamış ve yöntemlerinde, görev tanımlarında değişiklik yapma yoluna gidilmiştir. Bu bölümde yukarıdaki dönemler detaylı şekilde açıklanmaya çalışılacaktır.

11Naci Doğan, "Yeni Dünya Düzeni Bağlamında Uluslararası Sistem, NATO’nun Rolü ve Türkiye’nin

Stratejik Konumu", Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Bişkek: KTMÜ Yayınları: 53, Süreli Yayınlar Dizisi: 14, Sayı: 10, 2004, s. 25-41.

(20)

1.2.1. Klasik Savunma Stratejisi (1949-1952)

Aslında birliğin kuruluş aşamasından, Soğuk Savaş döneminin bitişine yani 1991 yılına kadar uyguladığı politikalar savunma ve caydırıcılık stratejileri üzerine yoğunlaşmaktaydı. Bu stratejilerin yanı sıra iş birliği ve güvenlikte dikkat edilen unsurlar arasında sayılmaktadır. Bu yıllar arasında uygulanan tecavüzü caydırma, entegre askeri kuvvetin oluşturulması önem arz eden iki strateji olarak değerlendirilebilmektedir12.

Özellikle soğuk savaş döneminde en büyük tehdit unsuru olası bir savaşta kullanılacak olan nükleer silahlar olarak görülmekteydi. Daha önce bahsedildiği üzere ortaya çıkan iki kutuplu yapı, var olan bu tehditlerin oluşmasının önüne geçmede de fazlasıyla etki sağlamıştı13.

Sovyetler Birliği tehdidine karşı oluşturulan bu birlik, bütün yapısıyla hem kendine üye olan ülkeleri muhafaza etmeyi başarmış hem de olası bir savaştan dünyayı caydırmayı sağlamıştır. ABD ve NATO, Sovyetler Birliğine karşı güçlü durmuşlardır. Sovyetler Birliği ise olası savaşta yaşanacak kayıpları da göze almaya katlanamamıştır.

NATO’nun bu dönemde kabul ettiği temel strateji, bölgesel güvenliği savunma amaçlı askeri birliklerle elde etmek ve en önemlisi tehdit olabilecek unsurları caydırıcılık yöntemiyle bertaraf edebilmek şeklindedir. Soğuk Savaş dönemi boyunca NATO, problemlere karşı topyekûn mücadeleyi benimsemiştir14.

1.2.1.1. Tecavüzü Caydırma Stratejisi

Temelde bu strateji ile amaçlanan, mutabakata dayalı bir ittifak ile zorlayıcı bir tehdidin caydırılması veya çözüme dayandırılmasıdır. Genellikle bu birlikte dayanışma ittifak operasyonlarının örtülü bir özelliği konumunda yer almaktadır.

12Dış Politika ve Savunma Araştırmaları Grubu, “Başlangıcından Bugüne NATO Stratejik

Konsepti’nin Geçirdiği Evreler” http://www.bilgesam.org/incele/1221/-baslangicindan-bugune-nato-stratejikkonsepti’nin-gecirdigi-evreler/#.WRnpWmjyjIU, 2010, (02.05.2019).

13Furkan Şahin, NATO’nun Terörizm İle Mücadele Stratejileri ve Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar,

Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: Nişantaşı Üniversitesi, 2018, s. 35.

(21)

NATO’nun davranışı ve toplulukları bu uyarlamayı dolaylı olarak kabul ediyor fakat stratejiyi ifade etmek için caydırma sözcüğü kullanılmaktadır. Bu klasik yaklaşım geçerliliğini korumakta olsa da gelişen ve değişen dünyada caydırıcılık stratejisi dayanışma ilkesi ile birlikte uygulanmaktadır. Modern caydırıcılık kavramı olarak adlandırılan strateji ise birlik ve çözüme odaklanmaktadır15.

İlk olarak 1950 yıllarında ortaya çıkan bu strateji prensipte çok basit olarak anlaşılmış fakat uygulamada zorluklarla karşılaşılmıştır. Genellikle ilk yıllarda ortaya çıkabilecek sürpriz saldırıların doğasını anlamak ve olası oluşabilecek saldırıların önüne geçmek ile amaçlanmıştır16.

Yukarıda anlatılanlardan görülebileceği üzere, NATO temelde caydırıcılık stratejisini esas olarak belirlemiştir, fakat temelde Rus politikasının tehditlerine karşı oluşturulduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Dünyanın iki kutuplu olarak oluşan yeni düzeninde tehditler bu strateji ile çok daha rahat bertaraf edilmiştir denebilir17.

NATO yalnızca tehditlerde caydırıcılık politikasını kullanmamaktaydı. Bu stratejinin başarısız olması durumunda kuvvet kullanmayı da taahhüt etmekteydi. Müttefik olan üye devletler ise kendi güçleri oranında katılım sağlamaktadır. Sovyet tehdidine karşın ABD’nin nükleer silahları da üye devletlerin bilgisi dâhilindeydi. Gerektiği zaman NATO her türlü gücü ve silahı kullanmayı meşru gördüğünü üye olmayan ülkelere de bildirmekteydi.

Tüm bu bilgiler ışığında ve yapılan araştırma ve bulgulara göre NATO yalnızca caydırma stratejisinin yetmeyeceğinin farkına varmış, Sovyetler birliği ile Kore arasında yaşanan gerilim bunu ispatlamıştır. Ardından NATO yeni stratejiler geliştirme çabasında bulunmuştur18.

15Jim Hadfield, NATO’s Deterrence Strategy is Failing.The Enhanced Forward Presence; Delusion

or Renewal? Unpublished Master Thesis, İstanbul: National Defence University, 2018, s.22-23.

16 George, A., ve Smoke, R., Deterrence in American Foreign Policy: Theory and Practise. Columbia

University Press, 1974, s. 71; A. Long, Deterrence: From Cold War to Long War, RAND Corporation. 2008, s. 4.

17 Martin Zapfe, Deterrence From The Ground Up:Understanding NATO’s Enhanced Forward

Presence, USA: Taylor & Francis Ltd., 2017, s.147-160

(22)

Her geliştirilen stratejinin yeni kriz dönemlerinde ve gerilim dönemlerinde ortaya çıktığı göz ardı edilmemelidir. Her ne kadar Sovyetler Birliği tehdidine karşı kurulmuş olan bir birlik olsa da üye devletlerin katılımıyla bu birlik hükümetler arası örgüt niteliğindedir. Geliştirilen stratejilerinde çalışma ortamı yaratmak için değil barış ortamını korumak için olduğu unutulmamalıdır.

1.2.1.2. Entegre Askeri Kuvvet Oluşturulması Stratejisi

Dünya genelinde 25 Haziran 1950’de yaşanan Kore Savaşı çoğu ülkelerin stratejilerini ve savunma anlayışlarını değiştirmesinde etkili olmuştur, denilebilir. Bu gelişmenin ardından NATO Avrupa’daki kuvvetleri için yeni bir askeri komuta yapısı oluşturma çabası içine girmiş ve entegre askeri kuvvet oluşturulması onaylanmıştır. Dwight D. Eisenhower, 19 Aralık1950’de Kuzey Atlantik Konseyi’ne ilk Avrupa Müttefik Kuvvetler Başkomutanı olarak atanmıştır19.

Bu kurumsal değişikliklerin yanında Türkiye ve Yunanistan’ın birliğe üye olmalarının stratejilerde belirginleştirilmesini ileri sürmekteydi. Bu gereklilik neticesinde 3 Aralık 1952’de Kuzey Atlantik Bölgesinin müdafaa edilmesi için Stratejik Konsept belgesi onaylandı. NATO bölge savunmasını güvence altına almak için her türlü silah kullanma yetkisini de elde etmiş oldu20.

Lizbon’da kabul edilen birliğin savunduğu söylem şu şekildedir: “NATO her türlü ortamda birlikte çalışılabilecek nitelikteki askeri kuvvetleri harekat alanına sürebilen; entegre askeri komuta yapısı sayesinde herhangi bir yerdeki operasyonları kontrol edebilen ve çok az müttefik ülkenin kendi başına sahip olabileceği temel kapasitelere sahip olan bir güvenlik ittifakıdır”21.

Bu bilgiler ışığında, birliğin öncelikli amacı hükümetler üstü bir kuruluş haline gelerek güvenliği sağlamak denilebilir. Fakat bu stratejiyle oluşabilecek problemlere

19North Atlantic Treaty Organization, “Smart Defence”,

https://www.nato.int/cps/en/natohq/topics_84268.htm?selectedLocale=en (18.04.2019).

20Dış Politika ve Savunma Araştırmaları Grubu, a.g.m.,

http://www.bilgesam.org/incele/1221/-baslangicindan-bugune-nato-stratejik-konsepti%E2%80%99nin-gecirdigi-evreler/#.XLhc3lUzbIU (18.04.2019).

21North Atlantic Treaty Organization, https://www.nato.int/cps/en/natohq/topics_82705.htm

(23)

caydırıcılık yöntemiyle çare olamayacakları takdirde, her türlü silah kullanma, askeri personel kullanma hakkını da ele almaktadır. Sosyal bilimcilerin de bunun gerekliliği üzerinde tartıştığı söylenmelidir. Hükümetler üstü veya hükümetler arası kuruluşların personel kullanma yetkisi o dönemlerde gerekli gibi görünse de küreselleşen dünyada silahlanmanın bir silahsızlanmaya yol açtığı da unutulmamalıdır.

Bu nedenlerden dolayı Sovyetler birliğinin tecavüz olasılığı üzerine bahsedilen stratejiler geliştirilmiştir. Bu düşünceler ise yaşanan gelişmeler neticesinde Topyekûn Nükleer Mukabele ile Caydırıcılık Sağlama stratejisini gelişmesine ön ayak olmuştur22.

1.2.2. Topyekûn Nükleer Mukabele Stratejisi (1952 – 1967)

ABD ulusal güvenlik konseyi tarafından ve Genelkurmay başkanı Oramiral Arthur W. Radford’un teklifiyle 1954 yılında NATO’nun yeni stratejisi olarak “Topyekûn Mukabele Stratejisi” kabul edilmiştir23.

Bu dönemlerde NATO’da da yapısal konularda birtakım ilerlemeler sağlanmış, askeri güçlerin sorun olması çözülmeye çalışılmıştır. Olası sorunlara karşı ABD kendi savunma politikasını nükleer silahlar üzerine yoğunlaştırmaya başlamış ve yeni bir bakış açısı kazandırmaya çalışmıştır. Bu çalışmalar sonucunda “Yeni Yaklaşım Grubu” tarafından “NATO Askeri Gücünün Önümüzdeki Beş Yıl Zarfındaki En Etkin Yapılanması” raporunda nükleer silahların kullanımdan ilk defa açık olarak bahsedilmiş ve yeni strateji açıklanmıştır24.

Bu strateji ile anlatılmak istenen, Sovyetler birliğinin herhangi bir tehdidiyle karşı karşıya kalındığında, NATO’nun nükleer silah kullanmaktan çekinmeyeceği, şeklindedir ve bu raporda Sovyetler birliğinin NATO kendi alanı dışındaki siyasi ve ekonomik politikalarının da ittifak ülkeler üstündeki olası etkileri de

22Ahmet Gökçe, Tarihi Perspektif ile 21. YY’da NATO, Tezsiz Yüksek Lisans Bitirme Projesi,

Ankara: Ankara Üniversitesi, 2005, s.10.

23Gül, a.g.e., ss 247-265.

24Dış Politika ve Savunma Araştırmaları Grubu, a.g.m.,

http://www.bilgesam.org/incele/1221/-baslangicindan-bugune-nato-stratejik-konsepti%E2%80%99nin-gecirdigi-evreler/#.XLhc3lUzbIU, (19.04.2019).

(24)

değerlendirilmekteydi. Birliğe karşı olan bölgelerde yer alan tehlikeler de dikkat edilmesi gerekliliğinden bahsedilmekteydi25.

Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı üzere NATO’nun askeri yapılanması artık büyük bir yüzdelik oranla nükleer güce dayandırılmış ve artık böyle bir saldırının gerçekleşmesi anında, iki kutuplu yapıda düşünüldüğün de iki taraf içinde ağır yıkımlarının yaşanabileceği gözle görülür bir gerçeklik olarak kabul edilebilir.26

NATO’nun ve diğer üye ülkelerin bu sorunun önüne geçebilmek adına yeni stratejiler ortaya koyması gerektiği ve böyle bir yıkımın yaşanmaması adına “Esnek Mukabele Stratejisi”nin kabulü birlik tarafından 1967 yılında kabul edilmiştir. Topyekûn Mukabele Stratejisi esnekliği ortadan kaldırmakla ve herhangi bir yerde çıkacak çatışmanın, uzlaşma veya caydırıcılık ilkeleriyle önlenemez hale gelmesine sebep olabilecektir. Bu iki ilkenin de NATO’nun temel prensipleri olduğu unutulmamalıdır27.

1.2.3. Esnek Mukabele Stratejisi (1967 – 1991)

Sahip olunan kabiliyet ve teçhizat seviyesinde iki blokta artık birbirlerinin nükleer kapasitesini en kısa sürede yok etmeyi amaçlamışlardır. Bunu ise ilk vuruş üstünlüğünü ele geçirmek olarak adlandırmışlardır. ABD bu politika gereğiyle ülkelere nükleer silah rampaları kurmayı önermiş ve bu öneri İtalya, İngiltere ve Türkiye tarafından kabul edilmiştir. Sovyetler Birliğinde gerilime neden olan bu gelişme 1962’deki Küba Krizi ile daha da üst seviyelere ulaşmıştır. Bu yüksek gerginlik dönemi aynı zamanda yumuşamaya sebep olmuş ve andan itibaren nükleer silahların kullanılmasına yönelik eşiğin yükseltilmesini benimseyen Esnek Mukabele Stratejisi NATO tarafından yeni bir strateji olarak kabul edilmiştir28.

25Alparslan Uluhan, “Nato’nun Yeni Stratejileri ve Yeni Güvenlik Anlayışları”,

https://www.academia.edu/37329732/NATONUN_YENİ_STRATEJİLERİ_VE_YENİ_GÜVENLİK _ANLAYIŞLARI, 2018, s. 1-11. (20.04.2019).

26Ali L. Karaosmanoğlu, “NATO’nun Dönüşümü”, Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt 10, Sayı 40

(Kış 2014), s. 3-38.

27İlter Turan, NATO İttifakı’nın Stratejik ve Siyasi Sorunları. İstanbul: İ.Ü. İktisat Fakültesi Yayını.

1971, s. 20-22.

28Gregory W. Pedlow, NATO Strategy Documents 1949-1969. Brussels: NATO Graphics Studio.

(25)

Bu yumuşamanın en büyük nedenlerinden biri olarak Harmel Raporu söylenebilir. Paul Harmel tarafından hazırlanan bu raporda, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa arasında istikrarlı bir çözüm için detant yani yumuşama kavramına vurgu yapılmaktaydı. Diğer yandan raporda ittifak geleceğinin sağlamlaştırılması için savunma kadar detant kavramının da eşit derecede öneme sahip olduğu söylenmekteydi29.

Bu yaşananların ardından NATO üye ülkeleri 1978 yılında birliğin esas görevinin güvenliği sağlamak ve yumuşama politikasını sürdürmek olduğunu duyurmuş ve bu hareketin amacının silahsızlanmayı etkin kılmak olduğunu açıklamışlardır30.

Aslında ortaya çıkan bu iki kutuplu yapısı sonucunda NATO’nun ve Sovyetler Birliğinin arasındaki gerilim ve iki büyük ülkenin nükleer güce verdiği önem gitgide diğer ülkelerin rollerinin azalmasına neden olmuş ve Orta ve Doğu Avrupa’daki ülkeler ise klasik askeri terimlerin yetersizliğini anlamışlardır. Bu durumun ise 1980’lerin başına kadar devam ettiği unutulmamalıdır31.

Esnek mukabele stratejisinde esas olan muhtemel bir savaş halinde nükleer silahlar haricinde elde olan her türlü teçhizatın seçenek olarak göz önünde tutulması ve karşı taraftan bir atak geliştirildiğinde ise nükleer silahtan öncelikli olarak kaçınılmasıdır32.

Esnek mukabele stratejisinde NATO olası bir tecavüze karşın üç çeşit mukabele türünden birini tercih etmektedir. Bunlar Uluhan (2018)’e göre;

1- Devlet Savunma: Savaş seviyesinde müdafaa sağlanması

29North Atlantic Treaty Organization, “A Short History of NATO”,

https://www.nato.int/cps/en/natohq/declassified_139339.html (16.04.2019).

30Raymond L. Garthoff, "Détenteand Confrontation" American-Soviet Relations from Nixonto

Reagan, Michigan: Booking Instution, 1985, s. 200.

31Kaldor, Mary, Gerard Holden, Richard A. Falk, The New Detente: Rethinking East – West Relations,

United Nations University Press, 1989 s. 235.

32Şafak Oğuz, Soğuk Savaş Sonrası Dönemde NATO'nun Nükleer Silah Politikasının Uluslararası

Güvenliğe Etkileri ve Türkiye, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi, Sosyal

(26)

2- Kontrollü Tırmanma: Karşı tarafın tehditleri arttıkça nükleer güç kullanma tehdidiyle caydırmayı sağlama

3- Genel Nükleer Mukabele: En son tercih edilen ve nükleer gücü kullanma konusunda karşı tarafın ciddiyeti anlamasını sağlamak ve caydırmak. Göründüğü gibi NATO yumuşama evrelerinin adımlarını atmakla birlikte elindeki gücün tamamını kullanma konusunda da titizlikle davranmaya gayret göstermektedir, yorumu yapılabilmektedir. Her bir stratejik ilerlemenin diğerinden daha fazla silahsızlanmaya dikkat çekmeye çalıştığı görülmektedir. Olası bir savaşta veya NATO’nun deyimiyle tecavüzle gelişen silahlara verilen cevap yüksek oranlarda yıkıma sebep olabilecektir. Bunların önüne geçebilmek adına stratejilerini silahsızlanma yolunda geliştirmektedirler.

NATO’nun bu stratejilerinin ve bu dönemde dünyadaki hali hazırda var olan gerilimin yok olmasının temel nedenlerinden biri ise Gorbaçov’un Sovyetler Birliğine başkan olarak seçilmesidir. Bununla birlikte Gorbaçov’un katkısıyla 1989’da Berlin duvarı yıkılmış yine 1989’da Çavuşesku devrilmiş ardından ise 1991’de SSCB dağılmıştır. Bunun ardından ise NATO için en büyük tehdit unsuru ortadan kaldırıldığından, birlik içinde yeni bir dönem ortaya çıkmıştır33.

1.2.4. Geçiş Dönemi Stratejisi (1991-1999)

Soğuk savaşın bitmesinin ardından yani 1991 yılından sonra yeni bir devrin başladığı söylenebilir. Bu dönemden sonra dağılan Sovyetler Birliğinin üyelerinden bazıları NATO üyesi olmuşlardır. Örgütün yaşadığı bu dönemi, diyalog ve iş birliğinin öne çıktığı barış, düzen ve istikrara katkı sağladığı dönem olarak adlandırılmaktadır. Bu dönem her ne kadar barış ve istikrar ortamının arttığı bir dönem olarak nitelendirilse de diğer yanda var olan belirsizliğin uluslararası güvenliği etkisi altına aldığı da göz ardı edilmemelidir. Bu dönemde ittifakın ağırlıklı

(27)

olarak ilgilendiği problemler, terörizm, yasadışı göçler, insan kaçakçılığı, tükenen su ve enerji kaynakları, iklim ve çevre sorunları şeklinde sıralanabilmektedir34.

SSCB’nin dağılması ile birlikte dünya düzeninin yapısı, süreçleri ve başrolleri bir dönüşüm süreci içerisine girmişlerdir buda önceden var olan iki kutuplu yapıdaki ilişkileri, iletişimi değiştirmiş, yeni düşünce biçimlerini ortaya çıkarmıştır, denilebilir35.

Bu süreçte yukarıda da denildiği gibi NATO sadece askeri bir ittifak oluşturmanın ilerisine gitmiştir, denilebilir. Bu zaman zarfında NATO’ya üye olan yeni ülkeler, bu ülkelerin kapitalist rejimleri uygulaması, NATO özellikle liberalizmi savunan devletler tarafından yayılma aracı olarak görülmüştür36.

NATO soğuk savaşın ardından genişleme ile birlikte askeri ve politik öncelikleri göz ardı etmeden güvenliğin iş birliği ile inşa edilmesi gerekliliğini vurgulamaktadır. Bu işbirlikçi güvenlik algısını üç esas üzerinde şekillendirmektedir. Bunlar ülkeler arası siyasi diyaloglar, koordineli ve hızlı iş birliğini geliştirmek ve ulus üstü kuruluşlar (BM, AB gibi) ile güvenlik alanının yayılmasını sağlamak olarak sıralanabilir37.

Aslında NATO’nun ilk kuruluş amacı var olan tehditleri ortaya çıkmadan ortadan kaldırmak ve özellikle Sovyetler Birliğini tehdit olmaktan çıkarmakken daha sonra varlığın devamını sağlayacak yeni alanlarda yer almıştır. Ayrıca literatüre bakıldığında birçok sosyal bilimcinin NATO’nun şu an var olması gerekmediği üzerine de fikirlerini savunduğu görülmektedir. Soğuk Savaşın ardından NATO

34Dış Politika ve Savunma Araştırmaları Grubu, a.g.m.,

http://www.bilgesam.org/incele/1221/-baslangicindan-bugune-nato-stratejik-konsepti%E2%80%99nin-gecirdigi-evreler/#.XLhc3lUzbIU, (20.04.2019).

35Nejat Doğan, “NATO’nun Örgütsel Değişimi, 1949-1999: Kuzey Atlantik İttifakı’ndan

Avrupa-Atlantik Güvenlik Örgütü’ne”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt: 60, Sayı: 3, Temmuz-Eylül 2005, s. 257.

36Merve Gülçin Güleç, “Değişen NATO Stratejileri”,

https://indigodergisi.com/2015/05/degisen-nato-stratejileri/ (16.04.2019)

37 Adler, Emanuel. "The spread of security communities: communities of practice, self-restraint, and

NATO's Post—Cold War Transformation." European Journal of International Relations, Vol: 14, No: 2, 2008, s. 208.

(28)

Avrupa’yı yeniden oluşturmayı, Dünya’da demokrasiyi ve özgürlüğü yaymayı hedeflemiş ve kendini de bu düzenin savunucusu olarak tanımlamıştır38.

Daha öncede söylendiği gibi NATO artık geleneksel savunma stratejilerini dönüşüme uğratmış, yeni savunma stratejilerini özgürlük, demokrasi ve daha az devlet merkezli stratejilere yönlendirmektedir39.

NATO’nun var olduğu bu dönüşümler dünya üzerinde gerçekleştirilen zirvelerden de anlaşılabilmektedir. Bu zirvelerden bazıları 1991’de yapılan Roma Zirvesi, 1994’te gerçekleştirilen Brüksel Zirvesi, 1997’de yapılan Madrid Zirvesi ve 1999’da Washington Zirvesi olarak sıralanabilmektedir. Zirveler hakkında çok fazla teorik bilgiye yer vermeden önemli noktalara değinilecektir. Roma zirvesinin ardından kurulan Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyi (KAİK) aracılığı ile üye ülkelerin arasındaki görüş alışverişlerine kurumsal bir yapı kazandırılmakla birlikte, endişelerinde ortadan kaldırılması sağlanmıştır.1994’te gerçekleştirilen Brüksel Zirvesinde dünyanın her yerinde hedeflenen barış ve istikrar ortamını var olması için “Barış için Ortaklık” programı ilan edilmiştir. Madrid Zirvesiyle dönüşümün devamı sağlanmış ve üye ülkeler yeni bir stratejik konseptin ihtiyacını gündeme getirmişlerdir.1999’da yapılan Washington zirvesi ile ortaklar arasında pratik iş birliğine, ilişkilerin geliştirilmesine, kriz anlarından yeterli gücün sağlanmasına ve silahsızlanmaya dayanan “Yeni Stratejik Konsept” belirlenmiştir40.

Yukarıda da bahsedildiği gibi NATO’nun yaşadığı bu dönüşüm birliğin sınırlarının genişlemesini ve aslında sosyalizasyon sürecini ifade etmektedir41. Bu sebeplerden ötürü, NATO 1949 yılında kurulan birlik olmaktan daha çok güvenliği sağlamayı kendine amaç edinen, örgütler arası ve üye ülkeler arası işbirliğini

38Anthony Forster, "William Wallace ‘What is NATO For?’." Survival, 43, 4, 2001, s.108.

39Rebecca R. Moore, "European Security-NATO's Mission for the New Millennium: A Value-Based

Approach to Building Security." Contemporary Security Policy, 23, 1, 2002, s. 2.

40Erdem Özlük ve Duygu Özlük, "NATO’yu Anlamak: Dönüşümü, Yeni Kimlikleri ve Uyum

Süreçleri." Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 31, 2014, s. 225.

41Frank Schimmelfennig, “International Socialization in the New Europe: Rational Action in an

Instutional Environment”, European Journal of International Relations, Vol: 6, No: 1, 2000, s. 109-139.

(29)

geliştirmeyi amaçlayan, barış ve istikrarı geliştirmeyi hedefleyen bir organizasyona 1991 yılından sonra dönüşüm sağlamıştır42.

Dünya düzeninde yaşanan teknolojik gelişmeler, insan haklarının artan önemi, küreselleşme gibi faktörler hem ülkelerin hem de ulus üstü ve hükümetler arası kuruluşların dönüşümünü zorunlu hale getirmiştir denilebilir. Özellikle geçmiş zamanda farklı amaçlarla kurulan örgütler zaman içerisindeki gelişmelerle farklı amaçlar edinerek yollarına devam etmektedirler43. Ülkeler düzeyinde ve organizasyonlar düzeyinde yaşanan gelişmeler NATO’nun da stratejilerine yenilerini eklemesi gerekliliğini gündeme getirmiştir ve NATO yeni stratejik konseptini belirlemiştir.

1.3. NATO’nun Yeni Stratejisi ve Vizyonu

NATO kurulduğu günden bu yana misyonu ve vizyonu bakımından birçok değişikliği gerçekleştirmiş olup değişen ve gelişen dünya düzenine uyum sağlamaya çalışmaktadır. Başta Sovyetler Birliği tehdidine karşı kurulmuş olan birlik Soğuk Savaş’ın bitimi ülkelerin benimsemiş olduğu kapitalist yapı, özgürlükçü ve demokrasi temelli düşünceler, birliğin farklı stratejileri ve olası problemleri konu edinmesini sağlamaktadır. Özellikle bir önceki başlıkta da incelendiği üzere yapılan zirveler sonucunda yeni strateji ve vizyon birlik tarafından kabul görmüştür.

Öncelikle birlik değişimleri de göz önünde bulundurarak 50. Yıl dönümü olan 1999 yılında Avrupa-Atlantik bölgesini geliştirme ve genişletme anlayışını savunmuş ve ortak savunma, istikrar ve barış ilkelerini göz önünde bulundurarak yeni bir stratejik konsepti onaylamıştır44.

1999 yılında Washington Zirvesi’nde kabul gören yeni stratejik konsept temelde Avrupa-Atlantik bölgesinde yeni bir iş birliğini, karşılıklı dayanışmayı ve anlayışı, istikrarın sağlanmasını savunmaktadır. Ayrıca ittifak daha sonra var

42 Doğan, a.g.e., s. 69-108.

43 Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri: Çatışma, Hegemonya, İşbirliği, İstanbul: Marmara Kitap

Merkezi, 2013, s. 71.

44Dış Politika ve Savunma Araştırmaları Grubu, a.g.m.,

http://www.bilgesam.org/incele/1221/-baslangicindan-bugune-nato-stratejik-konsepti%E2%80%99nin-gecirdigi-evreler/#.XLhc3lUzbIU, (22.04.2019).

(30)

olabilecek sorunlar için ve bu sorunların çözümü için vazgeçilmez olduğunu bildirmektedir. İttifak kendi görev ve amaçlarını da şu şekilde sıralamaktadır45.

-Birlikte yer alan üye ülkelerin özgürlüğünü ve güvenliğini siyasi ve askeri yollarla koruyarak bölgedeki barış ortamına katkıda bulunmaktadır.

-Üyeler arası çıkarları iş birliği ile desteklemek.

-Üye devletlerin savunma ile ilgili sorumluluklarını gerçekleştirmelerini sağlamaları adına destek vermek.

-Bu faydaların sadece üye ülkeler için değil, politik hedefleri paylaşan diğer ortaklar içinde elverişli koşulları oluşturmak.

-Temel güvenlik görevlerini yerine getirmek.

-Temel güvenlik görevlerini yerine getirirken her türlü anlaşmazlığın çözümünü barışçıl yollarla aramaktır.

Bu amaçların gerçekleştirilmesi bir yana birlik bu dönem için var olan güvenlik risklerini de tanımlamaktadır. Bu güvenlik zorlukları ve riskler, bölgesel krizler, etnik ve dini rekabetler, bölgesel anlaşmazlıkları, insan haklarının kötüye kullanılması, ittifak haricindeki ülkelerin var olduğu nükleer silahların varlığı, terör eylemleri ve organize suçlar olarak sıralanmaktadır.46

1999 yılında kabul edilen bu stratejik konseptin incelenmesi NATO’nun sorun olarak nitelendirdiği öznelerin değiştiğini açıkça gözler önüne sermektedir. Bir sonraki dönemde yapılan 2010 Lizbon Zirvesi’nde incelendiğinde fark daha açık şekilde ortaya çıkmaktadır.

45 Strategic Concept 2010, par. 12.

https://www.nato.int/nato_static_fl2014/assets/pdf/pdf_publications/20120207_strategic-concept-2010-tur.pdf (16.04.2019)

46Klaus Wittmann, "Towards A New Strategic Concept For Nato" Nato Defence College, 2009.

https://www.nato.int/strategic-concept/pdf/Forum%20Paper%2010%20-%20NATO%20Strategic%20Concept%20(Sep%202009).pdf (18.04.2019).

(31)

2010 Stratejik Konseptinde öncelikle ‘’Aktif Etkileşim, Modern Savunma ‘’ ilkesi başrolde yer almaktadır. NATO bu stratejide de kuruluşundan bu yana savunduğu güvenli bir ortam sağlama ilkesini temel amaç edinmiştir. 2010 yılında NATO stratejik konseptinde görevlerini şu şekilde sıralamaktadır;

- NATO’nun temel amacı askeri ve siyasal yollarla tüm üyelerinin özgürlük ve güvenliğini sağlamaktır.

- NATO kuruluş olarak özgürlük, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü ön planda tutmaktadır.

- Dayanışma, ortak amaç ve sorumluluklar gereği güvenliği ön planda tutmaktadır.

- NATO konseptte uluslararası hukuk doğrultusunda bir arada savunma, kriz yönetimi ve koordinasyona dayalı güvenlik görevlerini yerine getireceğini savunmaktadır.

- Önemle söylenmesi gereken bir diğer amaç NATO’nun temel danışma forumu olma görevidir. Bu ilke ile birlikte NATO işbirlikçi ve üye devletlerle birlikte karar alma düşüncesini güçlendirmektedir.

2010 Stratejik konseptinde güvenlik riskleri ise şu şekilde sıralanmaktadır: Modern askeri silahlar, kitle imha silahları, terörizm, uyuşturucu, kaçakçılık, enerji tüketimi, elektronik savaşlar, iklim değişikliği, sağlık sorunları ve bir önceki stratejik konsepte yer almayan siber saldırılarıdır47.

Yukarıda bahsedilen ve farklı zamanlarda ortaya atılan bu konseptlerde bazı farklar belirgin şekilde gözler önüne serilmektedir. 2010 tarihli belgede modern gelişmeler, teknoloji, siber saldırılar gibi tehditlere üst düzey vurgu yapılmakta ve açık bir tehdit olarak nitelendirilmektedir. Her iki belgede de güvenliğin ve istikrar ortamının sağlanmasına vurgu yapılsa da olası problemler farklılaştırılmıştır. Ayrıca

47Strategic Concept (2010), par. 12.

https://www.nato.int/nato_static_fl2014/assets/pdf/pdf_publications/20120207_strategic-concept-2010-tur.pdf (18.04.2019)

(32)

NATO her iki belgede de nükleer silahları ve kitle imha silahlarını büyük bir tehdit olarak kabul etmektedir.

Bu gelişen teknoloji, iletişim, bilgi aktarımı avantajlar sağlamaktadır. Fakat NATO bu gelişmelerin dezavantajlarına vurgu yapmakta ve olası çözüm yollarını farklılaştırmaktadır. NATO bu çözüm yollarını ararken kendi politikalarını da değiştirmekte ve etki alanını da arttırmak istemektedir.

NATO, Soğuk Savaş’ın ardından yaşanan 20 yıl içerisinde birliğe üye olan ülkelerin bütünlüğüne zarar verecek olası problemlere çözüm arayan bir yapı olmaktan ziyade, güvenlik zafiyetlerinin giderilmesi için yeni bir takım düzenlemeler yapan ve işbirlikleri gerçekleştiren bir yapı haline dönüşmüştür denilebilir. Tabi bunun gerçekleşmesinde etkili olaylar; Bosna Krizi, Kosova Krizi, 11 Eylül saldırıları olarak görülebilmektedir. Bu dönüşüm NATO’nun sınırlarının dönüşümüne de neden olmuş ve bu konu üstünde tartışmalar başlatılmıştır48.

Daha öncede bahsedilen nedenlerden ötürü NATO’nun ulaşabileceği sınırlar arttırılmaya çalışılmış ve birlik daha geniş ve daha etkili bir yapıya sahip olmanın yollarını aramıştır.

NATO’nun genişleme politikaları yapılan zirvelerde de gündem maddesi olmakta ve hangi stratejilerle nüfuzun arttırılabileceği tartışılmaktadır. Dünyanın her bir paydasını etkileyen küreselleşme sonucunda, 1990’lı yıllardan sonra dünyada yaşanan gelişmeler ve değişiklikler uluslararası sistemi, pazardan pay kapanın rekabet edebileceği bir sistem haline getirmiştir. NATO da Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra genişleme politikalarına hız kazandırmıştır49.

1.4. NATO’nun Genişleme Süreci

Türk Dil Kurumuna göre genişlemek kavramı, büyümek, bollaşmak, rahat bir duruma gelmek, ferahlamak, yaygın duruma gelmek şekillerinde tanımlanmaktadır50.

48Hasan Deniz Pekşen, “NATO’nun Dönüşümünün Sınırları: Bir Uygulama Vakası Olarak Enerji

Güvenliği”, Güvenlik Stratejileri Dergisi, Cilt:12, Sayı:23, 2015, s. 35-69.

49 Doğan a.g.e., s. 25-41. 50www.tdk.gov.tr, (22.04.2019).

(33)

Aslında NATO’da genişleme eylemini bu kavramların çok dışına çıkmadan bu amaçlarla gerçekleştirmeye çalışmıştır.

Fakat genişleme kavramı NATO için daha farklı bir anlamda ifade etmektedir. Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra NATO çok daha fazla kurumsal bir yapı kazanmakla birlikte, genişlemesi demokratik devletleri ve değerlerin demokratik yapısını da ifade etmektedir51.

Bu genişlemenin adımları yukarıda bahsedilen Barış İçin Ortaklık Projesi, NATO ve Rusya Federasyonu arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi, NATO’ya yeni üyelerin kabulü şeklinde basitçe sıralanabilir.52

NATO’nun yeni ülkelerle yapılan anlaşmanın 10. maddesi şartları sağlayan yeni üyelerin birliğe katılımına imkân sağlamaktadır. Avrupa –Atlantik Bölgesinin güvenliği için taahhüt edilenlerin yapılması durumunda her Avrupa devletinin üyeliği kabul edilmemektedir. Bu madde bağlamında Yunanistan ve Türkiye 1952 yılında, Federal Almanya 1955 yılında, İspanya 1982 birliğe dâhil olarak, birliğin üye sayısını 16’ya çıkartmıştır. Bu durum NATO’nun genişleme sürecinin ilk adımları olarak yorumlanabilmektedir53.

Bu gelişmenin ardından 1999’da Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya, 2004 yılında Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya, Slovenya, 2009 yılında Arnavutluk, Hırvatistan, 2017 yılında ise Karadağ birliğe dâhil olmuştur ve böylece son verilere göre birliğin toplamda 29 üyesi bulunmaktadır. Bölgesel güvenlik ve barış ortamının istikrarlı bir şekilde devam etmesini sağlamak amacıyla yirmi iki BİO, yedi Akdeniz diyaloğu ve dört İstanbul iş birliği Girişimi üyesi devlet ile kurumsal bağlar oluşturmaktadır. Birliğin genişlemesi

51Boyka Stefanova, “The Baltic states' accession to NATO and the European Union: an extension of

the European security community?”, Journal of International Relations and Development, Vol: 5, No:

2, June 2002, s. 156-181.

52Muharrem Gür Kaynak, “Soğuk Savaş Sonrasında NATO ve Avrupa”, Süleyman Demirel

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 1, Sayı: 1, Temmuz 2005, s. 7-27.

53Fevzi Uslubaş, “Fransa ve Türkiye: NATO Gemisinin İki Farklı Yolcusu”, Jeopolitik, Yıl: 8, Sayı:

(34)

bir yandan yetkilerin arttırılması anlamını taşırken diğer yandan sorumlu olduğu fiziki sınırlarında arttırılması anlamını taşımaktadır54.

Tablo 1.2. NATO Üyesi Ülkeler

Belçika (1949) Birleşik Krallık (1949) Estonya (2004) Kanada (1949) Birleşik Devletler (1949) Letonya (2004)

Danimarka (1949) Yunanistan (1952) Litvanya (2004)

Fransa (1949) Türkiye (1952) Romanya (2004)

İtalya (1949) Almanya (1955) Slovakya (2004)

İzlanda (1949) İspanya (1982) Slovenya (2004)

Lüksemburg (1949) Çek Cumhuriyeti (1999) Arnavutluk (2009)

Hollanda (1949) Macaristan (1999) Hırvatistan (2009)

Norveç (1949) Polonya (1999) Karadağ (2017)

Portekiz (1949) Bulgaristan (2004) Toplam 29 Üye

Bulunmaktadır Kaynak: https://www.nato.int/nato-welcome/index_tr.html (18.05.2019).

Daha öncede bahsedildiği gibi Sovyetler Birliği tehdidine karşı kurulan bu birlik, 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından varlığını devam ettirmesi konusunda çeşitli fikir ayrılıkları ile mücadele etmek zorunda bırakılmıştır. Fakat olası güvenlik sorunlarının tespitinde titizlikle davranması ve mücadele

54Adem Akkaya, Türk Dış Politikasında Afrika Kıtası ve 1998 Afrika’ya Açılımı Eylem Planıyla

Başlayan Yeni Dönemin Analizi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi,

(35)

yollarını iyi belirlemesinden ötürü varlığını günümüze kadar korumuştur denilebilir. Bazı sosyal bilimcilerin hala NATO’nun gerekliliği konusunda tartıştıkları da unutulmamalıdır.

Aslında genişleme sürecinin ilk kıvılcımları Almanya’nın birliğe dâhil olmasının ardından ciddi anlamda gündeme getirilmiştir denilebilir. Bunun nedeni, Almanya’nın kendisi ile Rusya arasında bir savunma hattı oluşturmak amacı ile Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve Slovakya’nın tüm üyeliklerinin yapılan konusunda baskı uygulamış olmalıdır. Üye devletlerin bu baskıları neticesinde ise 1994’te yapılan Brüksel Zirvesinden sonra NATO’nun artık farklı Avrupa ülkelerinin üyeliğine açık olduğu kararı verilmiş, ardından Barış İçin Ortaklık Programı hayata geçirilmiştir55.

Amerika Birleşik Devletleri ise genişleme konusunda Almanya kadar net bir fikir birliğine sahip olmamakla birlikte genişleme konusunda biraz daha temkinli bir yol izleyeceklerini ifade etmişlerdir56.

Yukarıdaki bilgilere göre birliğin genişlemesinin nedenlerine bakıldığında, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin sona ermesinden sonra ortaya çıkan yeni ülkeler, bu ülkelerin yeni piyasa mekanizmalarını belirlemesi, yeni demokratik yapıları ile dünya düzeninde yer alması Avrupada artan devlet sayısının getirdiği olası güvenlik sorunları, Soğuk Savaş sonrasında da Avrupa’da istikrar ve barış ortamının korunması gerekliliği, tabi ki NATO’nun varlığını devam ettirmek adına tespit etmiş olduğu çağa uygun olası güvenlik problemleri, bu genişlemeyi kaçınılmaz bir hale getirmektedir.

NATO, bu genişlemenin adımlarını Kuzey Atlantik İşbirliği Konferansı ve Barış İçin Ortaklık projeleriyle atmıştır, denilebilir. Aslında bu iki adım içinde NATO’nun daha önce de bahsedildiği gibi kurumsal iş birliğini sağlama girişimleri yorumu yapılabilmektedir.

55 Doğan a.g.e., s. 96.

56James A. Baker, The Politics of Diplomacy: Revolution, War and Peace 1989-1992, London: Easton

(36)

Öncelikle Kuzey Atlantik İşbirliği konferansı değerlendirmeye alınırsa (KAİK), temelde NATO ile Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri arasında danışma ortamının yaratılması gerekliliğinde ortaya çıkmaktadır. KAİK ile artan iş birliği sağlanmış, NATO’ya dâhil olmayan ülkeler ile de iş birliği ve iletişim yolu açılmıştır57.

Kuzey Atlantik İşbirliği Konferansı Oslo’da 4 Haziran 1992 tarihinde gerçekleştirilmiş, uluslararası hukukun temel ilkeleri ışığında, Rusya Federasyonu’nun silahlı kuvvetlerini geri çekmesi ve dönemin Karabağ sorunu ana gündemi teşkil etmiştir. Gerekli görüşmelerin ardından Estonya, Letonya ve Litvanya’nın eski Sovyet kuvvetlerinin geri çekilmesiyle ilgili endişelerine hak verilmiş ve bu sorunun çözümü için kesin planların hazırlanarak, anlaşmaların yapılacağı kararı verilmiştir58.

Burada önemli olan NATO’nun kendi üyesi olmayan ülkelerin sorunlarıyla ilgili bir iş birliği sağlama çabasının olduğu ileri sürülebilir. Görüldüğü gibi aslında askeri müdahaleden daha çok sınır hattı gibi, uluslararası hukukun gereği gibi siyasi konulara eğilim göstererek, kendi etkinliğini genişletmenin ilk girişimlerini gerçekleştirmiştir.

Ayrıca Kuzey Atlantik Konseyi’nde Birleşmiş Milletlerin dünya barışı için gösterdiği çabalara destek verilmesi de bu konuda birliğin verdiği sözleri yinelemesi, ulusüstü kuruluşlarla da iş birliği içerisinde olmaya devam etmek istediklerini göstermektedir59.

Genişlemenin ilk adımlarından olan bir girişim ise Barış İçin Ortaklık Programıdır. Bahsedilen Barış İçin Ortaklık (BİO) programı 1994 tarihinde ABD tarafından yapılan girişimlerle Brüksel zirvesinde ilan edilmiştir. Bu girişimin temel

57Akkay a.g.e., s.63.

58North Atlantic Council, “Final Communiqué issued at the Ministerial Meeting of the North Atlantic

Council”, 01 December 1994, https://www.nato.int/cps/en/SID-2F4504FD-86C0556C/natolive/official_texts_24430.htm, (20.04.2019).

(37)

sebeplerinden bir tanesi de Bill Clinton’un NATO ile Rusya Federasyonu arasında kurmak istediği öncelikli ilişki, denilebilir60.

Barış İçin Ortaklık programının dayandırıldığı temel belge “Barış İçin Ortaklık: Çerçeve Belgesi” olarak adlandırılmaktadır. Belgenin birinci maddesinde programının temel amacı, Kuzey Atlantik ittifakına üye devletler ve bu belgeye katılan diğer devletler siyasi ve askeri ilişkilerini derinleştirmeye karar verdiler. “Avrupa-Atlantik Bölgesi içindeki güvenliğin güçlendirilmesine katkıda bulunmak ve KAİK çerçevesinde bu barış için ortaklığın kurulmasını sağlamak” şeklinde ifade edilmektedir61.

Aynı belgenin 4. Maddesi gereği, çerçeve belgeyi imzalayan ülkeler, bu belge ile hedeflenen ilkelerin gerçekleşmesinde KAİK ile iş birliği içerisinde olmayı da kabul etmişlerdir. Barış İçin Ortaklık Programı ile aşağıdaki hedefler gerçekleştirilmek istenmiştir. Bunlar;

- Ulusal savunma planlama ve bütçeleme süreçlerinde şeffaflığını kolaylaştırılması.

- Savunma güçlerinin demokratik kontrolünü sağlamak.

- Birleşmiş Milletler ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği teşkilatının kontrolü altındaki operasyonlara katkıda bulunmak ve hazır olmak, fakat bu operasyonların anayasal düzene uygun olması gerekliliği de vurgulanmaktadır. - Barışı koruma, arama ve kurtarma, insani yardım operasyonları gibi alanlarda koordineli bir planlama yapılması, eğitim ve tatbikat amacıyla NATO ile iş birliğine dayalı askeri ilişkilerin geliştirilmesi.

- Son olarak uzun vade de NATO üyeleri ile daha iyi çalışabilecek güçlerin geliştirilmesi şeklinde, sıralanmaktadır.

60 Akkaya, a.g.e., s.64.

61NORTH ATLANTIC TREATY ORGANIZATION, “Partnership For Peace: Framework

Şekil

Şekil 1.1. Soğuk Savaş Dönemi NATO ve Varşova Paktı Üyeleri
Tablo 1.2. NATO Üyesi Ülkeler
Şekil 2.9.1. NATO’nun Irak’taki askeri varlığı

Referanslar

Benzer Belgeler

Özdemir Asaf’ın şiir ve nesirlerindeki kelime grupları ana başlıklar halinde sınıflandırılmıştır: isim tamlamaları, sıfat tamlamaları, isim-fiil grupları,

Onun panteizminin mantıksal temelini oluşturan bu görüşe göre, kendinde var olan ve kendisi aracılığıyla kavranan mutlak olarak sonsuz Tanrı dışında, hiçbir töz

Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun romanlarında eski Türk inancına ait un- surlar daha çok Şamanların fallarında, dualarında anlamı zenginleştiren un- surlar olarak kullanılır..

Zamanla meydana gelen mutasyonlara bağlı olarak yeni SARS CoV-2 tiplerinin ortaya çıkması ve dünya genelinde hangi ti- pin daha fazla sirküle olduğu, GISAID uzmanları tarafından

Yiğit Okur’u kutlamak üzere telefon edip duy­ gularımı dile getirdiğimde, bana okuldaşı oldu­ ğu Haldun Taner’in kendisini nasıl dönemin dev­ leriyle

Çalışma ile ortaya konulmak istenen, Soğuk Savaş sonrası yeni uluslararası sistemin yapısının Yapısal Gerçekçilik temelinde deneysel yaklaşımla –son

“Atlantikçi” ülkeler şeklinde bölünmesi, Avrupa-Atlantik ittifakının geleceği için bir takım risk ve tehditler içermektedir. Buna rağmen NATO-AB

Bu anlamda bu çalışmanın da katkısıyla ulusal güvenlik hakkında araştırma yapmak, yalnızca ülkedeki mevcut durumla ilgili bilgi sağlamak değil, aynı