• Sonuç bulunamadı

1.4. NATO’nun Genişleme Süreci

1.4.1 Genişlemenin Şekli

Bir önceki bölümde de bahsedildiği gibi NATO’nun genişleme kararı, Almanya’nın savunma hattı konusundaki kararlılığı, olası yeni güvenlik zafiyetleri veya NATO’nun daimî bir kuruluş olma isteği gibi yönlerden dolayı sıkça tartışılmıştır. 1994 yılında Brüksel’de gerçekleştirilen zirvede ise artık NATO’nun gerekli şartları taşıyan ve güvenlik sağlamaya yardımcı olabilecek Avrupa devletlerinin katılımına açık olduğu ilk kez kararlılıkla ifade edilmiştir.

Simon (2000)’e göre NATO’nun bir veya daha fazla üyeyi birliğe alması veya birlikte hareket etmeye ikna etmesi, NATO’nun daha güvenilir bir kurum olmasını da sağlayacaktır64. NATO’nun genişlemesi politik ivme uğruna zayıf ortakların dâhil edilmesine değil, güvenlik üreticileriyle daha güçlü bir kurumsal yapı haline gelmesine ve istikrara kavuşmasına bağlıdır. Bu sebeplerden ötürü de ABD ihtiyatlı davranmasına rağmen NATO’ya yeni üyelerin kabul edilebileceğini zirvelerde ilan etmiştir.

Brüksel Zirvesinin ardından birliğin genişlemesinin gerekliliğinden daha ziyade artık genişlemenin hangi yöntemlerle ve ne zaman olması gerektiği konuları gündeme getirilmiştir. Bunun için üzerinde durulan konular ise, Bulgaristan ve Romanya’nın üyelik süreçleri genişlemenin ülkelerin tek tek mi yoksa grup halinde üye kabul edilerek yapılması, belirtilen üyelik kriterlerinin tekrar gözden geçirilmesi şeklinde sıralanmış ve tüm bunların incelenmesi adına da NATO Kuzey Atlantik

64Jeffrey Simon, The Next Round of NATO Enlargement (Strategic Forum, No. 176, October 2000).

Washington: National Defense University Washington Dc Inst For Natıonal Strategic Studies, No. 176, October 2000, s. 3-4.

Konseyi Dış İşleri Bakanları Toplantısında 1994 yılında çalışma grubu kurulması adına karar almıştır.

Oluşturulan çalışma grubunun 3 Eylül 1995 yılında yaptığı toplantının ardından “NATO’nun Genişlemesi Hakkında Çalışma” (Study on NATO Enlargement) adlı belge yayınlanmış ve bu belge de NATO’nun genişlemesinin temel amaç ve ilkeleri deklare edilmiştir. Bunlar65;

- Avrupa-Atlantik bölgesinde daha fazla istikrar ve güven sağlamaktadır. - NATO tamamen savunmacı bir ittifak olmaya devam edecektir.

- Genişleme Birleşmiş Milletler tüzüğüne uygun gerçekleştirilecektir.

- Avrupa-Atlantik bölgesindeki tüm ülkeler için istikrarın arttırılması, demokratik reformların teşvik edilmesi, iş birliğinin geliştirilmesi, ortaklığın güçlendirilmesi sağlanacaktır.

Genişleme bu amaçlarla gerçekleştirilirken, genişlemenin ülkelerinde ise dikkat çeken maddeler arasında, demokrasi ve özgürlük ilkelerine sadık kalınması, tarafların bir karar üzerinde ortak fikir birliğini sağlaması gerektiği, üyelerin üye olduktan sonrada gerekli şartları koruması gerektiği sayılabilmektedir66.

Tüm bu amaç ve ilkeler gereğince NATO genişleme üzerinde gerekli adımları atmakla beraber iş birliği ve demokrasi kavramlarına atıfta bulunarak, belge de Rusya ile de diyaloglarının ve iş birliklerinin artmasının gerektiğine vurgu yapmaktadırlar. Ardından 1997 yılında Madrid’de yapılan zirve sonrasında Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Macaristan üyeliğe davet edilmiş ve genişleme kâğıt üstünden uygulamaya aktarılmıştır67.

NATO’nun gerçekleştireceği genişleme politikasının, Avrupa Birliği ve Rusya Federasyonu açısından da incelenmesi gerekmektedir. Dünya üzerinde yaşanan yeni

65Geoffrey Lee Williams, "NATO’s Expansion: The Big Debate", NATO Review, Vol: 43, No: 3, May

1995, s. 10-11.

66Study on NATO Enlargement, NATO Office of Information and Press, September 1995, s.3.

67Arif Bağbaşlıoğlu, NATO Genişlemesi ve Balkanlar, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara: Gazi

gelişmeler, güç dengelerinin yer değiştirmesi NATO’nun politikalarına ve geleceğine etki etmekte ve her ülkenin yakından takip edilmesi gereken faktörler arasında yer almaktadır.

Avrupa Birliği ve NATO genişlemesi temelde aynı sürecin parçaları olarak yer almakta ve AB ile NATO genişlemelerini aynı ilkeler üzerinde kurmaktadır denilebilir. Giderek daha fazla Avrupa Birliği ile koordine olan NATO askeri uyumunu tamamlamayı, bölgesel istikrarı sağlamayı, farklılaşmış halkları bir bütün haline getirmeyi AB ile iş birliği yaparak daha kolay elde etme şansı bulabilmektedir. Amerika ile Avrupa, Dünya üzerinde siyasi geleceğin şekillenmesinde gerekli olan kabiliyet ve imkânlara ev sahipliği yapabilmektedir68.

Özellikle soğuk savaşın sona ermesi ve güvenlik problemlerinin fazlasıyla belirsiz hale gelmesi, ulus üstü bir kuruluş olan Avrupa Birliği’nin de sorunların çözümü için yeni arayışlarda bulunmasını sağlamaktadır69.

1990’lı yılların başında Avrupa’nın güvenlik sağlama konusunda endişelerinin arttığı ve yetersiz kaldığı yıllar olarak görülmektedir. Avrupa Birliği uluslararası arenada ilk aktivitelerini gerçekleştirmeye çalışmakta fakat savunma kabiliyeti zaafları da ortaya çıkmaktaydı. NATO ise bu yıllarda Avrupa’daki temel güvenlik aracı rolünü korumaktaydı. Atlantik genelinde ise bu gelişmelerden sonra Avrupa tarafından NATO’yla ilgili kararların yeniden gözden geçirilmesi anlaşılmış oldu70.

Avrupa Birliği’nin yaşamış olduğu yetersiz müdahaleler, Dünya’da yaşanan Kosova Krizinden sonra ortaya çıkmış bunun engellenebilmesi adına ise ODGP’ nin NATO içerisinde yer alan Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikasına entegre edilmesine ve gerekli düzenlemelerin yapılmasına karar verilmiştir71.

68Zbigniew Brzezinski, Tercih, İstanbul: İnkilap Kitabevi, 2005, s.30.

69Barış Kılıç, Soğuk Savaş Sonrası Yeni Avrupa Güvenliği ve NATO’nun Transformasyonu,

Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gebze: Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, 2010, s.67.

70Nicole Gnesotto, Javier Solana, “EU Security and Defence Policy, The First Five Years (1999-

2004), Institute of Security Studies”, European Union, 2004, s.3-4

71Oğuz Demiralp, “Türkiye’nin Uluslararası Örgütlerin Yaşadığı Değişime ve Bölgesel

Örgütlenmelere Bakışı”, Güvenliğin Yeni Boyutları ve Uluslararası Örgütler Dördüncü Uluslararası

Sempozyum Bildirileri, Ankara: Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları,

Bu gelişmelerin ardından 1998 yılında AGSP’yi güçlendirmek sebebiyle İngiliz hükümeti ve Fransa hükümeti St. Malo’da ikili bir görüşme yaparak, Avrupa’nın müdafaa kabiliyetlerinin incelenmesi gerektiğine karar vermişlerdir. Bu ikili zirve sayesinde ise Fransa o ana kadar sahip olduğu katı düşüncelerini yumuşatma veya değiştirme eylemini tercih etmiştir. Fransa ve İngiltere zirve sonrasında açıkladıkları deklarasyonda artık, NATO, Avrupa güvenliği ile ilgilenen temel politikaların hazırlandığı bir kurul olarak görülürken Avrupa’da sorumluluklarını AB çerçevesinde yerine getiren bir iş birliğini kabul ettiklerini bildirmişlerdir. Bu sayede Avrupa ile resmi olarak da ilk iş birliği koordineli bir şekilde sağlanmış oldu72.

Avrupa Birliği ile NATO arasında koordineli bir iş birliği ve uyum sürecinin sağlanabilmesi adına atılan diğer bir adımda “Berlin Plus Anlaşması” olarak görülmektedir.

Bu anlaşmadan kısaca bahsedilecek olunursa; bu anlaşmada, AB arasında bir güvenlik anlaşması özelliği taşıması, mücadele için iki kuruluşun işbirliğinin sağlamlaştırılması ve terörizm ve kitle imha silahlarının yayılmasında ortak girişimlerle engellemek gibi ilkeler ele alınmaktadır. Temel amaç ise Avrupa Birliğinin bir Avrupa Ordusu kurabilme ihtimalinin önüne geçilmesi ve gerekli güvenlik sorunlarının NATO tarafından çözülmesidir. Bu anlaşma iki kuruluş ve ortak kararların alınmasında yapı taşı niteliği taşımaktadır73.

Yukarıda bahsedilen bilgilere bakıldığında Avrupa Birliği güvenlik konusunda NATO’nun tek el olmasına sıcak bakmamakla birlikte, olası problemleri kendi savunma ve güvenlik politikaları ile çözmek istemektedirler. Bunun tersi bir düşünce olarak da NATO, Avrupa Birliği’nin güvenlik politikalarını yetersiz bulmakta ve daha iyi bir savunma anlayışı için Avrupa Birliği’nin mali yükümlülüklere katlanması gerektiğini düşünmektedir. NATO ise artı mali yükümlülük olmadan olası tehditlerle zaten mücadele edebildiğini söylemektedir. Tüm bu bahsedilen şartlar ve düşünceler altında ve daha öncede bahsedildiği gibi Avrupa Birliğinin bazı

72 Dedeoğlu, a.g.e., s.32

73Barry R. Posen, "European Union Security and Defence Policy: Responseto Unipolarity?", Security

sıkıntılarda yetersiz kalması iki kuruluş arasındaki iş birliğinin artmasına ve NATO’nun sınırlarının genişlemesine neden olmuştur.

Bu oluşum Cumhurbaşkanı Nicanu Sarkozy’nin Fransa’yı birleştirme ve bütünleşik askeri yapıya döndürme kararı ile yeni bir ivme kazanmıştır. Bu son gelişme ile birlikte NATO, Brüksel ‘de yapılan toplantıda, müttefik üyelerin ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Örgütü ile birlikte Avrupa Savunmasının daha koordineli bir şekilde sağlanacağı fikrini beyan etmiştir74.

Bu gelişmeler ışığında NATO ve AB birçok ortak bölgede ortak operasyonlarda yer almışlardır. Bunlar, 2001 Eylül ve 2003 Mart tarihleri arası müttefik uyumu harekâtı, Bosna Hersek’te yürütülen ALTHEA harekâtı, Afganistan ‘da yürütülen ISAF ve EUPOL harekâtı, Somali açıklarında tehdit olarak algılanan korsanlara karşı yapılan savunma harekâtları (NATO ve AB donanması), şeklinde sıralanabilmektedir.

NATO’nun genişleme politikasında Rusya faktörü de hem müttefikler hem de üye olmayan devletler açısından önem arz etmekteydi.

1997 yılında yapılan Amerika Kongresi’nde ÇATO enstitüsü NATO’nun genişlemesi konusunda ne gibi sıkıntılar yaşanabileceği, endişelerini ortaya koymuştur. NATO’nun artık güvenlik ve olası tehditleri caydırma politikalarına güvenmek yerine, NATO iş birliğine katılmak isteyen ülkeler Rusya’ya karşı ABD’nin yanında yer almayı temel amaç olarak görmektedir. Ayrıca bu raporda belirtilen diğer bir önemli nokta da Rusya’nın nükleer gücüne dikkat edilmesi gerekliliğidir. Raporda belirtilen diğer hususlar ise genişlemenin ardından ortaya çıkacak olası saldırıların önüne geçebilmek ve maliyetlere katlanabilmektedir. Bu birliğin genişletilmesinde olumlu ortaya çıkacak sorunlar kadar olumsuz sonuçlara da bu raporla dikkat çekilmek istenmiştir75.

74NATO After Strasbourg-Kehl, NATO Public Diplomacy Division, Brüksel, 2009, s. 4.

75CATO Enstitüsü 1997 Raporu, Musa Ceylan (Ed.), Yeni NATO Soğuk Savaştan Sıcak Savaşa,

Aslında Rus yetkililerin bu genişlemeyi istememelerinin başlıca nedeni dünya üzerinde kendi fikirlerine karşı birleşen bir grubun bulunması ve yeri geldiğinde bu birliğin kendilerine karşı güç uygulayabilecekleridir, denilebilir.

Bu fikir doğrultusunda Rusya’da yer alan tüm Rus yetkililer NATO’nun genişlemesine karşı ortak bir tepkide birleşerek tepki göstermişlerdir. Hatta daha da ileri giderek Rusya Savunma Bakanlığı yetkilileri yeni bir birlik kurma ve silahlarını NATO’ya karşı doğrultma fikrini bile ortaya atmışlardır76.

NATO tüm yukarıda da bahsedilen faktörleri göz önüne alarak genişleme yaklaşımına ölçülü ve seçili bir şekilde yaklaşmayı tercih etmiştir. Fakat NATO genişleme hedeflerine ulaşırken Rusya’nın da tepkisini çekmeden güvenli bir yol izleme isteğindedir. Olası bir Rusya’nın dışlanması problemi her türlü genişleme, savunma, caydırma politikasının, Rusya’nın katkılarıyla uygulanamaması anlamına gelebilmekteydi. Bu sebepten NATO genişleme politikasının, gerekli özellikleri ve kriterleri taşıyan Rusya dâhil bütün ülkeler için geçerli olduğunu üstüne basarak belirtmiştir77.

NATO’nun genişlemesinin ilerletilmesi sürecinde ortaya çıkan diğer bir konu ise NATO’nun açık kapı politikası uygulayarak, git gide Rusya sınırlarına yanaşabilmesi ve Rusya’nın bu durumu rahatsız edebilecek olmasıydı. Bu nedenle Rusya’nın demokratik olarak bir ilerleme kaydetmeden NATO’nun genişleme fikrinin yavaşlatılması söz konusu olmaktaydı. İlk genişleme sürecinde davet edilen ülkeler arasında Baltık ülkelerinin yer almayışının sebebi de bu olarak özetlenebilmektedir78.

Soğuk Savaş sürecinin hemen ardından gerçekleştirilmesi istenen genişleme politikaları adına birtakım zirvelerin, toplantıların yapıldığı yadsınamaz bir gerçek olma özelliğini taşımaktadır. Yukarıda bahsedilen bilgilere bakıldığında NATO

76David S. Yost, NATO Transformed: The Alliance’s New Roles in International Security, Washington

DC.: US Institute of Peace Press, 1998, s. 85.

77Zbigniew Brzezinski, "Genişlemenin İkilemleri", Musa Ceylan (Ed.), Yeni NATO Soğuk Savaştan

Sıcak Savaşa, Ankara: Ülke Kitapları, 1999, s.36-37.

78Karl-Heinz Kamp, "NATO’nun Çıkmazı: İkinci Bir Genişlemeyi Tartışmak", Musa Ceylan (Ed.),

genişlemesinin iki büyük etkene göre planlamak durumunda kalmıştır, yorumu yapılabilmektedir. Bunlardan birincisi bahsedildiği gibi Avrupa Birliği, diğeri ise Rusya olarak karşımıza çıkmaktadır. Genişlemenin bu iki faktöre göre belirlenmiş denilebilir.

NATO’nun genişleme politikası izlerken kullandığı yöntemler ise şu şekilde sıralanabilmektedir. Öncelikle birlik, dünya çapında bir işbirliğini belirlemesi, bu işbirliğine uyum sağlayabilecek olan her türlü kurum ve kuruluşa koordineli bir şekilde birlikte çalışmak istediklerini bildirmiş, olası güvenlik sorunlarının tespitini nitelikli bir biçimde yapmış, ülkelere kendini ifade ederek savunma ve güvenlik anlayışlarını anlatmış, genişleme politikalarında yer almayan devletlerin de siyasi ve ekonomik özgürlüklerine saygı duymuş ve en önemlisi demokrasi ve özgürlük ilkelerini ön planda tutmuştur.

Sonuç olarak SSCB’nin yok olması, Bosna Hersek’te yaşanan savaş, Kore Krizi NATO’nun sağlanan ittifaklar ile yeni bir görev tanımı içerisinde yer alması gerekliliğini gündeme getirmiştir. Yaşanan bu olayların sonucunda ise herkes NATO’yu bir güvenlik kalkanı olarak görmüş üye olmak istemiş, NATO’da kriterleri sağlayan her ülkeye kapılarını açmıştır79.

Benzer Belgeler