• Sonuç bulunamadı

1.4. NATO’nun Genişleme Süreci

1.4.2. NATO’nun Genişlemesi ve Etkileri

Bir önceki bölümde de bahsedildiği gibi NATO Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ulus üstü kuruluşlar ile iş birliği içerisinde bulunarak önceliğini genişleme politikalarına yönlendirmişdir. ABD Başkanı Clinton yaptığı bir konuşma da yukarı da bahsedilenleri kanıtlar nitelikte olan şu ifadelere yer vermiştir. Bu ifade de Amerika’nın temel amacının, Avrupa devletlerinin demokrasilerini korumak olduğunu ve NATO’ya katılan üyelerin bu hedeflere ulaşılmasında yardımcı olacağını söylemiştir80.

79Uwe Klussmann, Matthias Scheep ve Klaus Wiegrefe, “NATO's Eastward Expansion: Did the West

Break It's Promiseto Moscow?”, 2009. http://www.spiegel.de/international/world/0,1518,663315- 2,00.html , (26.01.2010).

80Revter, D., “The Debate on NATO Enlargement”, Senate Commitee on Foreing Relations, 105th

Doğu Avrupa ve Merkez Avrupa ülkeleri NATO birliğinin dışında tutulduğu takdirde tek bir bütün olarak değerlendirilmeyecek olan ve üç parça halinde bir Avrupa ortaya çıkmış olacaktı. Bu sebeplerden ötürü, NATO birliğinde yer almayan ve kendine gelmiş olan bir Almanya ile eskisi kadar güçlü olmayan ama öfkeli bir Rusya arasındaki gerginliğin ortadan kaldırılabilmesi NATO’ya üye olan ülkelerin artmasıyla sağlanabilecekti81.

Kuzey Atlantik Örgütü’nün genişlemesinin amaçlarından diğeri ise Avrupa’da ki ikiliğin veya çift taraflılığın ortadan kaldırılarak, bütünleşmesinin sağlanması idi. İttifakın genişleme sürecinde Rusya ile yaşadığı gerginlikler, Kafkasya bölgesinde olan çatışmalar bu genişleme aşamasında yaşanan problemler olarak göze çarpmaktadır82.

NATO’nun stratejik vizyonlarında ve yaptığı zirvelerde kabul gören bu genişleme süreci Doğu ve Merkez Avrupa’da dâhil olmak üzere tüm Avrupa’da olası tehditlerin ve sorunların giderilmesini, güvenlik anlayışının artmasını sağlamıştır, yorumu rahatlıkla yapılabilmektedir83.

NATO’nun genişlemeci yaklaşımı birçok sosyal bilimci tarafından da doğru bir hamle olarak görülmektedir. NATO ve Avrupa Birliği kurumlarının üyelerinin ortak noktalarının fazlalığı, coğrafi olarak var olan benzeşmeleri bir yandan Avrupa’nın bütünlüğünü diğer yandan ise güvenliğini sağladığını göstermektedir84.

NATO’nun benimsediği genişleme çalışmalarından bahsedilmeden önce genişlemenin nedenlerinin bir kez daha söylenmesi gerekmektedir. Bu nedenler arasında Soğuk Savaşın sona ermesinden sonra NATO’nun kuruluş amacı olan Sovyetler Birliği tehdidinin ortadan kalkması, Dünya genelinde ortaya çıkan yeni olası tehditler ve problemler, demokrasi ve piyasa ekonomisi anlayışının yaygınlaşması ve en önemlisi NATO’nun düzen içerisinde var olan yapısını devam ettirmek istemesi sayılabilmektedir.

81Brezinski, a.g.e. s. 9.

82Jaap De HoopScheffer, “NATO At 60: Time For A New Strategic Concept”, Turkish Policy

Quarterly, Vol:7, No: 4, İstanbul, 2009, s.15.

83Scheffer a.g.e. s.17. 84Brezinski, a.g.e. s. 9.

NATO bu genişlemeyi birden fazla şekilde planlamıştır. Bunlar sırasıyla “Sıfır Genişleme” yani genişleme politikası sonunda yeni dâhil olan üyelerin birliğe herhangi bir katkısının olmaması gerekçesiyle yeni üye alınmamasıdır. İkincisi “Big- Bang Genişleme”. Bu strateji ile üyeliğe aday olan ülkelerin görüşmelerinin farklı tarihlerde başlaması ifade edilmektedir. Bu yöntemle amaçlanan NATO’nun birden büyük sorumluluğun altında kalmasından endişe edilmesidir ve bu yolla bu giderilmiş olacaktır. Üçüncüsü “Mini Genişleme” stratejisi ile NATO’nun sorumluluk yükünü çok arttırmayacak sayıda ülkenin aday olarak davet edilmesi ve genişleme politikasının sürekli olduğunun gösterilmesi amaçlanmaktadır. Son olarak “En Az Bir Baltık Ülkesi Alarak Genişleme” stratejisi ile de olası davetliler arasına en az bir Baltık ülkesi alınarak Rusya tehdidiyle daha rahat mücadele edilmesi amaçlanmıştır85.

Bunlarla birlikte NATO yeni görevler isimlendirmeye ve yeni tehditleri, olası problemleri tanımlamaya başlamıştır. NATO’ya karşı Sovyetler Birliği tehdidinin ortadan kalkması yeni risk bölgeleri ve tehditleri de ortaya çıkarmıştır. Bu sebeple NATO, büyük ve geniş ölçekli mülteci hareketleri, ekonomik zorluklar, aşırı kökten dincilik, etnik köken ayrımcılığı gibi bu zamana kadar haberdar olduğu fakat gündeminde yer almayan problemleri de misyon kavram içinde tanımlamıştır86. Her ne olursa olsun NATO’nun genişleme ilkesinin güvenliği geliştirme temelli olduğu unutulmamalıdır. Bu sebeple NATO’ya yeni dâhil olacak ülkelerin değerlendirme kriterleri 1999 Washington Zirvesinde şu şekilde belirtilmiştir;

- İstikrarlı ve demokrasi temelli yapılarının bulunması, - Bölgesel ve etnik sorunların giderilmiş olması,

- Silahlı kuvvetlerin sivil otoritelere itaat etmesi gerekliliği, - Demokratik ve Serbest Piyasa ekonomilerinin bulunması,

85Simon, a.g.m., s. 3-4.

86M. Cem Oğultürk, Soğuk Savaş Sonrası NATO’nun Dönüşümü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans

- NATO’ya askeri anlamda katkı sağlaması ve NATO ile koordineli çalışması gerekliliği,

Yukarıdaki maddeler de göz önünde bulundurulduğunda, NATO her ne kadar genişleme politikasını gündem maddesi olarak kabul etse de temkinli ve güvenlik anlayışı çerçevesinde büyümesi gerektiğini de unutmamaktadır.

NATO bu genişleme politikalarını sürdürürken Avrupa ülkelerini birliğe dâhil ederek kendine karşı oluşacak güçlerin önüne de geçmek istemekteydi. Fakat Rusya’nın gergin tavrı birliğinde dikkatini çekmiş bazı üye ülkeler ayrılık ifadelerini gündemlerine getirmeye başlamışlardır. Bu ittifak arasındaki parçalanma ise NATO Dış İşleri Bakanının konuşması ile ortadan yok olmaya başlamıştır. 1 Aralık 1995 tarihli bu açıklamaya göre “NATO demokratikleşme anlayışını daha doğruya götürmek istediğini, bunun ise Avrupa’nın siyasi ve güvenlik anlamındaki genişlemeleriyle sağlanması gerektiğini söylemiştir. Bu yeni güvenlik yapısının ise kimse için bir tehdit olmayacağını ekleyerek hem üye ülkelerin hem de üye olmayan ülkelerin aklındaki soru işaretlerinin yok edilmesine yardımcı olmuştur” yorumu yapılabilir87.

Genişleme anlayışı demokrasinin gelişmesine katkı sağlarken, yeni üyelerin orduları sivil kontrole tabii olacaklar ve bu tutum NATO’nun asıl görevi olarak nitelendirilen güvenliğin oluşmasını sağlayacaktı88. NATO’nun genel olarak genişleme politikası Avrupa-Atlantik bölgesinin her ülkesine faydalı olabilmek, savunma politikalarını ve uygulamalarını toplu olarak gerçekleştirmek, ayrımcılığı ortadan kaldırmak, uluslararası alanda güvenliği kuvvetlendirmek, üyeler arası ve deniz aşırı ilişkileri güçlendirme şeklinde açıklanmıştır89.

Genişleme politikası izlenirken dikkat edilen hususlara, maliyetlere değinilirken bu politikaların avantajlarına ve dezavantajlarına da değinmek gerekmektedir. Öncelikle bu genişleme politikası NATO’nun ulaşmak istediği

87NATO Office of Information and Press, 1 Aralık 1995, (02.04.2019).

88A. Talbot, Why NATO Should Grow, Newyork: New York Review of Books XLII, no.13, 1995, s.

28

coğrafi sınırlara ulaşmasına imkân sağlamakla birlikte, Avrupa üzerindeki rolünü de ciddi anlamda arttırmıştır denilebilir. İttifakta yer alan üyelerin özellikle gönüllü katılım sağlamaları, hem NATO’nun verdiği sorumlulukları yerine getirmede hem de güvenlik sağlamaları konusunda daha istikrarlı davranmalarını sağlamaktadır. NATO’nun yukarıda da bahsedilen artan rolü, bölgesel gelişmişlik ve istikrar düzeyinin artmasına yardımcı olmaktadır. Genişleme politikalarının öne çıkan olumsuz yanları ise şu şekilde sıralanabilmektedir; askeri anlam taşıyan sorunların karmaşıklığı, yeni üyelerin birliğe dâhil olurken yaşadığı uyum problemleri, silahlı kuvvetlerin sivil otoriteye bağlı olması gerektiği anlayışının yeni üyeler uygun olmaması, son olarak da yeni üyelerin ve adayların maddi ve ruhsal anlamda üstüne düşenleri yapamaması90.

Genel bir değerlendirme yapılacak olunursa, sona eren Soğuk Savaş ve Sovyetler Birliği, ABD ve Avrupa’nın arasındaki NATO hakkındaki tartışmaların temelini oluşturmaktadır. NATO’nun genişleme politikaları ve gelişim anlamında vermiş olduğu savunma politikaları sözleri bu tartışmaların dindirilmesini sağlamıştır91. Öncelikle NATO deyim yerinde ise cılız bir bölgeyi kapsayan savunma anlayışından, dünyada ki diğer ülkelerle ve kuruluşlarla koordineli bir şekilde işbirliği yapan ve dünyanın genelini kapsayan güvenlik ve savunma örgütüne evrilmiştir denilebilir92.

NATO misyonunu hedeflerini üzerine düşen sorumluluklarını ve yapısını farklılaştırarak savunma ve güvenlik birimine dönüşmekte fakat bunu yaparken gelişen ve değişen dünya düzenine de kendini adapte etmektedir. Bunun anlamı da olası yeni tehdit ve sorunları daha rahat tanımlıyor olmasıdır. Ayrıca dünya üzerindeki ilişkilerin ve iletişimin artmasında kendine görev edinmiştir. NATO hem ABD hem de Avrupa’nın birbirine ihtiyaç duyduğunun ispatı ve savunma konusunda

90Oğultürk, a.g.e., s.186-187.

91Paul Cornish, “NATO: The Practice and Politics of Transformation”, International Affairs, Vol: 80,

No: 1, 2004, s.72.

da iki tarafın temsil edildiği bütünleşik bir hükümetler arası kuruluş olarak nitelendirilmektedir93.

Genişleme çalışmalarının getirilerinden bahsetmeden önce, genişlemenin birtakım maliyetlerinden de söz edilmesi gerekmektedir. Öncelikle Rusya yeni bir birlik kurmak yerine ilk adım olarak NATO içinden ülkelerle ortaklık arayışına girmiştir. Buda NATO’nun kendi içinde hâkimiyeti sağlaması gerektiğine işaret etmekteydi. Aslında kurumsal normlar NATO tarafından ortaya koyulurken, üye ülkeler kendi ulusal çıkarlarını da gerçekleştirmeye devam etmek istemekteydi94.

ABD, yeni üyeliklerin genişleme çalışmalarının ekonomik yeniden maliyetlerini hesaplarken iki faktör üzerinden hesaplama gerçekleştirilmeye çalışıldı. İlk olarak genişlemenin direkt maliyeti diğeri ise genişlemenin dolaylı maliyeti idi. Direkt genişleme giderleri arasında özellikle hava savunması, karargâh gibi ortak kalemler yer alırken, dolaylı maliyetler yeni üyelerin uyum süreçlerini, NATO ile birlikte çalışabilme kabiliyetlerini kazanılmasını içermekte idi95.

Burada önemli olan konu maliyetlere katlanabilme düzeyi denilebilir. NATO’nun genişleme politikaları gereği birtakım yükümlülüklerle mücadele edebileceği bilinmekteydi. Yeni üye olan ülkelerin özellikle uyum politikaları ve savunma harcamaları NATO’ya büyük mali yükümlülükler getirmekteydi.

Gelişen ve yeni oluşan dünya düzeni birçok faktörün etkisiyle (küreselleşme, artan teknoloji, iletişim, insanların bilgiye daha rahat ulaşması) yeni olası tehditlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Ülkeler ve kuruluşlar yeni sorunlarla baş edebilmek için farklı çözüm yolları üretmeye çalışmışlardır. Hükümetler arası kuruluş olarak nitelendirilen NATO ise ülkelerin veya imkânları yetersiz olan kuruluşların bu sorunlarla tek başlarına mücadele edemeyeceklerini anlatmış ve kendi savunma anlayışının nedenlerini anlatmaya çalışmışlardır.

93Peter Kurecic, “NATO Enlargement: A Geopolitical Victory of the United States in the Post-Cold

War Era? Results and Perspectives”, Hrvatski Geografski Glasnik, Vol: 70, No :1, 2008, s. 39-40.

94Oğultürk, a.g.e. s.178.

NATO temelde siyasi hedeflerine ulaşmak için kurulmuş savunma anlayışına hâkim askeri bir örgüttür. Özellikle Soğuk Savaş’ın sonrasında yapılan toplantılar, zirveler NATO’nun yeni hâkim problem olarak terörü gördüğünü anlatmaktadır. Bu sebeple de NATO yeni sorunlarla daha rahat mücadele edebilmek, problemleri oluşmadan önleyebilmek adına uluslararası desteği de arkasına alan politik bir örgüt olmaya doğru evrilmiştir96.

Bu dönüşümün daha rahat anlaşılabilmesi adına NATO’nun güvenlik konseptinin tarihsel gelişimi, terörle mücadele konusunda önemli adımlar ve terörle mücadele için hangi yolların izlendiği incelenmesi gereken konuların başında gelmektedir. Bu sebeple bir sonraki bölümde yukarı da bahsedilen konular detaylı bir şekilde anlatılacaktır.

İKİNCİ BÖLÜM

NATO’NUN GÜVENLİK KONSEPTİ ve TERÖRİZMLE MÜCADELE

2.1. NATO’nun Güvenlik Konsepti ve Değişimi

İkinci Dünya Savaşı’nın son bulmasının ardından Sovyetler Birliğinden kaynaklı tehlikelerin ortadan kaldırılmasına yönelik olarak 1949 yılında kurulan NATO, Soğuk Savaş döneminin sona ermesiyle dönüşüm sürecine girmiştir. Soğuk Savaş döneminin sona ermesiyle birlikte Sovyetler Birliği ortadan kalkmış ve NATO’nun kuruluşunda ki en önemli faktör ortadan kalkmıştır. Fakat NATO yeni amaç ve hedefler geliştirerek üyelerinin gözünde meşrutiyetini korumuştur. NATO’nun dönüşümünün en önemli parçası coğrafi olarak genişlemesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda ilk genişleme sürecinde 1999 yılında Çek Cumhuriyeti ve Macaristan, 2004 yılında Orta Avrupa ülkeleri, 2008 yılında ise Arnavutluk NATO bünyesine katılmıştır. NATO’nun üye sayısı arttıkça Rusya’nın NATO’ya karşı muhalefeti de artmaktadır. NATO, Rusya’nın Soğuk Savaş bitmiş olsa dahi hala bir tehdit olduğuna inanmaktadır97.

NATO’nun dönüşümünün ikinci ayağında ise ittifakın kendine yeni misyonlar edinmesi yer almaktadır. NATO üyelerinin toprak bütünlüğünü dış tehditlerden kaynaklanabilecek silahlı saldırılara karşı korumak genel misyonu iken, bu misyon dışında kalan faaliyetler yeni misyonlar arasında yer almaktadır. Soğuk Savaş döneminde ittifak herhangi bir güç ve kuvvet kullanmak zorunda kalmamıştır. Fakat son yirmi yılda ittifak çeşitli asgari operasyonlar düzenlemektedir. Bu bağlamda NATO insani kriz durumlarına müdahale etmiş ve güven ve barış ortamını hazırlama rolü üstlenmiştir. Güven ve barış ortamı oluşturma misyonu NATO’nun en temel alan dışı misyonu olarak karşımıza çıkmaktadır98.

Dönüşüm sürecinin bir diğer göstergesi tehditlerin algılanması bağlamında gerçekleşmektedir. Uluslararası terörizm faaliyetlerinin artması, yasadışı göçlerin

97Zoltan, Barany ve Robert Rauchhaus.. “Explaining NATO’s Resilience: Is International Relations

Theory Useful?”, Contemporary Security Policy, Vol: 32, No: 2, 2011 s. 286-307

98Trine Flockhart. After the Strategic Concept Towards a NATO Version 3.0, DIIS (Danish Institute

çoğalması, enerji nakil işlemlerinin güvenliği, kitle imha silahlarının artması, denizlerdeki korsanların varlığı gibi etmenler NATO üyelerinin güvenliğini tehdit etmeye başlamıştır. Bu bağlamda NATO üyeleri, NATO’nun sürekli ve aktif olarak uluslararası alanda küresel bir güvenlik sağlayıcı olmasını istemektedir99.

Genel olarak asgari olarak dönüşümün bir diğer unsuru üye ülkelerin askeri ve güvenlik harcamalarının uyum içerisinde yapılmasının sağlanmaya çalışılmasıdır. Bu doğrultuda topraklara yönelik saldırıların azaldığı günümüzde NATO sabit ve kalabalık bir ordu maliyetine katlanmaktansa, operasyonel gücü yüksek, hızlı müdahale yeteneği olan birlikler oluşturmaya çalışmaktadır. Sınırlı finansal kaynakların ittifak üyeleri arasında iş bölümlendirmesi yaparak etkin kullanımı amaçlanmaktadır100.

Dönüşüm sürecinin bir diğer unsuru ise NATO’nun NATO dışı ülke ve uluslararası faaliyet gösteren örgütler ile ilişkilerinin güçlendirilmesi çalışmalarıdır. İşbirliğine ve koordinasyona dayalı güvenlik konsepti dâhilinde NATO, BM, AB ve Avrupa Güvenlik İşbirliği Örgütü gibi stratejik ortakları ile işbirliğini geliştirmeye odaklanmıştır. Ayrıca NATO Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz, Orta Doğu ülkeleri ile de iş birliği çalışmaları yürütmektedir. Bu bağlamda Akdeniz Diyaloğu ve İstanbul İşbirliği İnisiyatifi önem arz etmektedir. Ayrıca NATO Japonya, Hindistan, Avustralya, gibi ülkeler ile de iş birliği çalışmalarını yürütmektedir101.

Özetle NATO güvenlik konseptini sürekli olarak değişen küresel koşullara göre revize etmekte ve küresel olarak barış ve huzur ortamının hazırlanmasında etkin rol almaya çalışmaktadır. NATO etkinliğini arttırabilmek için sürekli olarak iş birliği çalışmaları yapmakta ve bünyesine yeni üye ülkeler katmaya çalışmaktadır. Ayrıca değişen küresel tehditlere yönelik olarak üye ülkelerin çıkarları doğrultusunda yeni önlemler almaya çalışmaktadır. Bu bağlamda NATO dönüşüm süreci sürekli olarak devam edecektir.

99 David. S. Yost. “NATO’s Evolving Purpose sand the next Strategic Concept”, International Affairs,

Vol: 86, No: 2, 2010, s. 489-522.

100 Ellen Hallams. “The Trans atlantic Alliance Renewed: The United Statesand NATO since 9/11”,

Journal of Trans Atlantic Studies, Vol: 7, No: 1, 2009, s. 38-60.

Benzer Belgeler