• Sonuç bulunamadı

İkinci Türk Tarih Kurultayı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İkinci Türk Tarih Kurultayı"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Okinci

cöürk ‘Sarih

^Kurultayı

Atatürk, Türk Tarih Kurultayında

İkinci T ü rk T arih K u ru ltayı bu a y ın 20 inci gUnll İstaııb u ld a D olm abahçe S a r a y ın d a b ü yü k tö­ ren le ve A tatllrkU n huzurile açılm ış ve 6 günllik b ir çalışm adan sonra um ulan i y i sonuçlar elde ede­ r e k dağılm ıştır.

B lly llk h a z ırlık la rın sona erm esile K urultayın aç ılışı, y a ln ız m em leketim iz için değil, blltUn dtlnya ilim âlem i için b lly ü k ve mühim b ir hâdise ve yen i in k işa f etm eğe b a şla y a n in san lık ta rih in in k a ra n lık köşelerini ay d ın la ta n b ir m eşale olmuştur. V e, y a l ­ nız biz d eğil, bütün d ü n ya bunu A tatü rk e borçludur. B a şta İsviçreli P rofesör P itta rd olm ak üzere, tanınm ış b ir çok d ü n ya âlim lerin in de iştirak ettiği k u ru lta y için D olm abahçe S arayın ın b ü yü k m era­ sim salonu ve bu salo n d a b ü y ü k b ir r iy a s e t k ü r­ süsü ile A ta tü rk için hususî b ir y e r a y rılm ıştı. K u ru ltay a iş tir a k eden ecnebi m u rah h aslarla, se­ fir le r , v ek ille r ve s a y la v la r için de aj^rı y e r le r h a ­

zırlanm ış ve daha sa a t ik id e bütün y e r le r dolmuş bulunuyordu. S a a t tam üçte A tatü rk d airelerinden k u ru lta y salonuna inm işler ve salo n dakiler ta ra fın ­ dan hürm etle karşılanm ış ve a lk ış la n m ış la rd ır . A tatürkün y a n la rın d a h em şireleri B a y a n M ak b u le, P rofesör  fet, V e k ille r ve bazı S a y la v la r la Tarih Kurumu E rk ân ı v ard ı.

Bundan sonra T ü rk T arih Kurumu B aşkan ı H aşan C em il Çam bel kü rsü ye g elerek a ş a ğ ıy a a y ­ nen aldığım ız nutku ile K u ru lta y ı açm ıştır.

- A tatü rk , sa y ın d in leyiciler,

Bugün ikin ci T ürk T arih kongresini açıyoruz. T ü rk T arih Kurumunun bu kongre ile ta k ib e ttiğ i g a y e , senelerle y a p tığ ı İlmî a ra ştırm alard a elde ettiğ i n eticeleri g erek T ürk ilim âlem inin ve gerekse dünyanın h er tarafın d an aram ıza gelen âlim lerin te tk ik lerin e serm ektir.

Sonra sürüldüm. Ç ok k ıy m e tli ark ad aşlarım ız v a r ­ d ır, in k ılâb ı y a p m a lıy ız .

M ü fit a y a ğ a k a lk a r a k b a ğ ırıy o r: — Behem ehal y a p m a lıy ız .

Bu k a d a r c id d iy e t ve k a t’iy e t k arşısın d a B a y L û tfi: Ben, d iyo r, çoluk çocuk sah ib iyim . N am uslu b ir adam olduğum için size tâ b i olurum , f a k a ben­ den b irşey beklem eyiniz.

O d a k ik a y a k a d a r a r k a d a ş la r ın ı sadece din- liyen M u sta fa K em al: « O halde d iy o r, siz b u ra ­ dan d erh al gidiniz: bizim bundan sonra konuşaca­ ğımız şe y le ri sizin dinlemeniz caiz d eğildir.»

O gittik ten sonra o rad a k a la n la r in kilâp tan , in k ilâb yolunda ölmekten b ah settiler. M u stafa Kemal: — M esele ölmek d eğil, ölmeden idealim izi y a ­ ratm ak, ya p m ak ve y e rle ştirm e k te d ir. D edi.

Bundan sonra doktor M u stafa, bütün h arare- tile M u stafa K em ale bağlandı.

O gece o rad a in k ilâb yolunda çalışm ak üzere b ir cem iyet kurulm uş ve buna V a tan ve H ü rriy e t ad ı verilm işti.

Suriye - Makedonya

M u stafa Kem al Su riyed e mümkün olanı y a p ­ tık tan sonra M a k e d o n y a y a g eçiyo r ve Şam d aki eserini M aked o n yad a da kuruyor.

Evrensel ve ta rih î işin, 1908 in kilâb ın ın esa­ sını Sam da, doktor M ustafanın evinde aram ak lâzım dır.

[1] Kırşehir saylavı Bay Müfid Özdeş. [2] Talan edilmiş mallar.

[3] Çorum saylavı Dr. Bay Mustafa Cantekin.

[4] Mutafa Kemalin müfrit inkilâbcı arkadaşlarından biri.

(2)

B u rad a, h erşeyd en önce, y ü k se k hu zu rlarile kongrem ize şeref verm ek lûtfunda bulunan ve Türk T arih Kurumunu tesis e ttik le ri günbenberi, ilm i d ire k tif ve iş a r e tle r ile ta rih a ra ştırm a la rın a yen i b ir veçhe veren hâmi Reisim iz A ta tü rk e sonsuz s a y g ı ve sevgilerim izi arzetm ekle b ah tiy arım .

Gene bu vesile ile kongrem ize iş tir a k edenleri Kurum adına selâm larım .

K u ru ltay ve sergi m ünasebetile Kuruma y a r ­ dım da bulunan devlet m akam ların a ve bizim le te ş­ r ik i mesai edenlere, a y n i zam anda se rg iy e orijin al v e sik a la r gönderen T ürk ve ecnebi m üzelere, ev rak hâzinelerine ve kütübhanelere i ürk l a rih Kuru- munun te şek kü llerin i sunarım .

İkinci T ü rk T arih K u ru ltayın d ak i çalışm aların ta rih î h a k ik a tle rin b ir k a t daha aydınlan m asına y a rd ım edeceği üm idini izh ar eder ve kongreye m u v affa k iye tler temenni ederim .»

B aşkanın açılış nutkundan sonra riy a s e t divanı seçimi yapılm ış ve R iy a se t divanı için B aşk an lığa K ültür B ak an ı S . A rık an , fah ri reisliğ e ecnebi dele­ geler reisi İsviçreli P rofesör P itta rd , A sbaşkanlığa P rofesör  fet, H aşan C em il ve H alil Ethem, k â ­ tip lik le re de İsm ail M ü ştak M a y a k a n , F akih e Ö y- men, K em al Ü nal, M esih G üner, F aik Rüştü ve S ıd ık a İm ankur getirilm işlerd ir.

S a ffe t A rıkan kongre b aşk an lığın a geçtikten sonra k u ru lta y ü y e le rin i selâm ladı. Türk t a r ih Kurumunun çalışm a am acını anlatm ış ve ezcümle dem iştir k i :

« — T ü rk T arih Kurumunun çalışm a am acı, y a ln ız T ürk kültürünü araştırm ak d eğ ild ir. Biz o çalışm anın kıym etin i ve önemini bütün y ü ry e rd e m edeniyet h a y a tın a erm iş bulunan m illetlerin o ri­ jin a l v arlık la rın ı ve k ü ltü rlerin i a r a y ıp m eydana koym asında görüyoruz.

T ü rk T arih Kurumu, araştırm aların d a, te zle­ rin i isb at için arkeoloji ve antrepoloji gibi müsbet ilim b u lu şların a ve b u n larla b erab e r T ürk lengüis­ tiğine d a y a n ır.

H u ra fe le r; dinî ve siy a sî in ciz a b larla j^azılmış e s e rle r; indî m ü lâh azalar ve m ü talealar T ü rk T arih Kurumu için k ıym et alm aktan uzak tu tu lu r ; eğer o gibi eserler okunuyor ve o gibi id d ia la r dinleni­ y o rsa bu, an cak eserlerin i, id d iaların ı y ü re y e r üni­ versitelerin e k a d a r sokabilm iş olanların, ne gibi f ik ir ve hisler altın da yürüd üklerin i a n lıy a ra k , bu günkü ve gelecek nesle ilim de temiz ah lâk dersi verebilm ek h az ırlığ ı içindir.

T ürk T arih Kurumu, y ü r e y e r d e , türlü ş a rtla r yüzünden a y r ı a y r ı siy a s î id a re le r te şk il etm iş olan

Bayan  fet tezini okurken m illetler a r a s ın d a ; geçmişin eksik, y a n lış, g a y r i İnsanî d u yg u ların ın tem erküz ettird iğ i b ir takım zih n iye tlerle, insan lık arasın a sokulmuş olan düş­ manlıklarınım, fa sit düşüncelerinin lojiksiz olduğu k a n a a tin d ad ır.

İşte biz, T ü rk T arih Kurumu, m illetlerin ço­ cu k ların a v erecekleri a h lâ k î d e r s le r ; bu işaret etti­ ğim iz mefhumdan a lm a la rı ta r a f ta r ıy ız . T ü rkiye C um h uriyeti K ültür B akanlığının o ku llar p ro gra­ mını bu esa sla ra göre te rtip etmiş olduğunu b ild ir­ m ekle fa h ir d u yarım . »

Ç ok alk ışla n an S a ffe t A rıkanın nutkundan sonra b iri k ab lettarih ten orta çağa, d iğeri orta çağdan bugüne k a d a r olan te z le ri ve se rle ri te tk ik etm ek üzere ik i encümen seçilm iş ve b u n lara (A) ve (B) seksiyo n ları denm iştir.

Encümen seçim inden sonra d il kurumu ad ın a İbrahim Necmi Dilmen, la r i h F ak ültesi ad ın a M u z affe r G öker ve kongreye iş tira k eden ecnebi âlim ler ad ın a da İsviçreli âlim Profesör P itta rd bir nutuk söylem iş ve m edeniyetin tesisinden T ü rklerin hizm etini b ilh assa tebarüz ettiren sayın P rofesör bu hususta B ü yü k Ö nderim iz A ta tü rk le T ü rk Tarih Kurumuna şü k ra n la rın ı sunmuştur.

P rofesör P itta rd dan sonra Kongre B aşkanı, T ürk T arih Kurumu A sbaşkanı Profesör A fetin, Kurumun arkeolojik f a a liy e ti h akkın d a bir tebliğde bulunacağı bildirilm iş ve bunun üzerine kıym etli kadın alim im iz kü rsü ye gelerek ta rih kurumunun y a p tırd ığ ı h a f r iy a t 3'e rle rin i gösteren h a rita üzerin­ de iz a h at vermiş ve a şa ğ ıd a k i teb liğ i y a p a r a k çok alkışlan m ıştır.

Türk Tarih Kurumunun arkeolojik faaliyeti

1932 temmuzu T ü rk T arih Kurumunun birinci m illî kongresinin toplandığı ta rih itir.

1937 ikin ci kongrem iz mesaisine b aşlark en Ku- rumumuzun beş y ıllık İlmî çalışm a fa a liy e tin d e n h afirlerim izi heyetinize bildirm ek istiyorum .

(3)

Sayın Profesör Pittard Kongrede M illî tarih im izin b eşer kllltU r ta rih ile geniş

ve derin a lâ k a sı Kurumumuza b ü yü k ve çok işle-

ı rin b aşarılm ası lllzumunu gösteriyordu. O T llrk t a ­

rih i ki kllltU r an alığ ın ı Üzerinde ta şır.

T llrk ta rih Kuruntunun b ü yü k T ürk elile ku- ruluşundanberi, T ü rk ta rih ufku, beşer tarih in in geniş ölçüsü içindedir. H alini en b ü yü k çalışm a hızı içinde h a z ırla y a n T ürk m illeti, istikbaline en y ü k ­ sek em n iyetle b a k ıy o r. Çünkü o ayn i zam anda m azisinin k u vv etli tem elleri üzerinde yü kselm ekte­ d ir. İşte bizim üzerim ize aldığım ız v azifeler, bu tem elin sağlam m alzem esini dünya ilim âlem ine ta ­ n ıtm a k tır. Bu kutlu ödev şu esaslard an ilham ını ve p lânını a lır : T ürk ır k ı b e y az ve b ra k ise fa ld ir. Bu­ günkü yurdum uzun sah ih leri en eski kültür kurucu­ ların ın a y n i ır k ı v asıfların ı ta ş ıy a n ço cuklard ır. Bu ır k beşiği k ü ltü r izlerin in tan ık lığın a göre O rta A sy a d a d ır. Onun, k ü ltü r m eşalesile y a y ıld ığ ı sa­ h a la r dünyanın m edeniyete kavuşabilen y e rle rid ir. Ön A sy a A kdeniz havzası bu m edeniyete m ihrak olmuştur. A vrupa, P asifikten geçerek eski A m erika kültürü hep a y n i kökten kuvvet ve filiz alm ıştır. İşte bu geniş ölçü neolitik ve maden devirlerinin m edeniyet çerçevesidir. Bu esa sla r, ilk kongrem i­ zin tez izah ın d a ve m ünakaşalarında tesb it edilen h a k ik a tle rd ir. T ürk T arih Kurumu beş y ıld ır bun­ la r ı te y id etm ek için] ça lışm ak tad ır. T ürk tarihinin an a h atların ı y a z m a k ve cihan kültürü içindeki y e rin i verm ek kurumumuzur. kuruluş g ayesid ir.

B iliy o r ve an lıyo ru z k i o tarih in vücude gel­ mesi y a ln ız m illî sın ırlarım ız için d eki ça lışm a la rla d eğil, b eyn elm ilel ilim âlem inin çalışm a b irliğ ile m eydana gelecektir. Ç ünkü T ü rk ta rih i şümullü ve k ü ltü r tarihinde önemli y e r i olan b ir m evcudiyettir, İşte bunun içindir k i, m illî kongremizde m isafir b il­ g in le ri sa y g ı ile aram ızd a buluyoruz. Kurumumuzun bütün iş le r i Umumi K âtibim iz ta ra fın d a n sîzlere b il­ d irile c e k tir. İlkm ekteb, o rta ve lise ta rih k itab la- rımız öğretmen ark ad aşlarım ın te d ris program ları içindedir. D iğer bütün n eşriyatın ız, bu kongre mü- nasebetile de yü k sek tetkikin iz önündedir. Tnrih S e r­ gimizin b ir kısm ında A n kara, İstanbul M üzelerinde T ü rk T arih Kurumunun h afirlerin d en çıkan ese rler ve onların İlmî raporlarının te fe rru a tı basılm ış ola­ r a k huzurunuza sunulm aktadır. H afir h eyetlerim i­ zin d irek tö rle ri kendi id arelerin e tevdi edilm iş olan işler hakkın d a seksİ3^onlarda iz a h a t v ereceklerd ir. A n cak b u rad a size, bütün bu h afirlerim izin umumî levhasını çizm ek ve umumî neticelerini verm ek için söz alm ış bulunuyorum. B unlar h ak k ın d a B ükreşte toplanan « Anthropologie, Archéologie préhistorique» kongresinde iza h at vermiştim. H er yoldan ve her v asıta ile T ürk tarih in e m alzem e toplam ak ta rih î hedefim izdir. H a f r iy a t ya p m ak bunun başında ge­ liy o r. Esasen T ü rk iye , ta rih î eserlerinin zenginliği ve çokluğu ile, dünyanın en önde gelen m em leket­ lerinden b irid ir.

T ü rkiye to p ra k la rı bu zengin ve çeşidli

eser-8

(4)

le r i koynunda ve üstünde sak lam ıştır. T arih in her devir k ü ltü rü onun için j^abancı d eğ ild ir. T ürk ırkın ın bu ü lk e y e sahib oluşu ise, tarih in en eski devrinden b a şla r. Proto - E ti ve E ti bu sahibliğin b aşın d a g e lir. Ondan sonraki göç d a lg a la r ı, Tür­ k iy e to p ra k la rın a a y n i ırk ta n olan I ürk k a rd e ş­ lerin i getirm iştir. Bu yu rd u n m uhtelif ta rih î d ev ir­ lerin d e, s iy a s î v arlığ ın d a d eğ işik lik ve adında b aş­ k a lık la r görülm üştür. F a k a t ır k î vasfı hep T ürk cevherini m uhafaza etm iştir. Bu sözlerimin m üey­ y id e si ik id ir. B iri to p ra k la r a ltın d a binlerce y ılın sak lad ığı ced isk e le tle ri; d iğ e ri; bugün y a ş ıy a n ve bu y u r d a h ak k ile sahib olan T ürk m illeti: B iz le r.. Bunu görüp anlam ak bizim için en k o la y b ir iştir. F a k a t ilim âlem ine tan ıtm ak d a aı^ rıc a b ir borcdur.

İşte onun için d ir ki, T ü rk iye C um huriyeti hü­ kümetinden bütün m em lekette b ir anthropom etrik a n k e t yap ılm asın ı ric a ettim . Bu iş üzerinde ç a lı­ şan h e y e tle r bize en k a t ’î ilim v e s ik a la rı v erecek ­ lerd ir. A rkeo lo jik a ra ştırm a la r, bizim ülkem izde en zengin ve verim li sa h a y ı bulm uştur. Şim d iye k a d a r m uhtelif ilim h e y e tle ri, bu ta rih b elgelerin d e a ra ş tırm a la r ve h afirlerd e bulunm uşlardır. Bu hu­ susta O sm anlı İm paratorluğu devrinde yeni İlmî m etodlardan istifad e ed erek T ü rk h eyetlerin in ça­ lışm ası p ek mahdud olmuştur. T ü rk iye C um huriye­ tinin h er sah ad a ile r i gid işi ta rih ve ark eo lo jiye de b ü yü k b ir p a y a y ırm ıştır. H a f r iy a t işlerinde çalışm alarım ız henüz çok y e n id ir, F a k a t alın an neticeler b e şe riy e t k ü ltü r ta rih i için çok d eğerli ve şüm ullüdür. M u h telif y e rle r d e y a p ıla n hafirlerim iz T ü rk iy e tarih in in hemen h er devri için bize b el­ g e le r verm iştir. B un ların k ısa n eticelerin i b ild ir­ meden önce h a fir ye rle rim iz i, y a p tık la rı ta rih s ır a ­ sına göre sö yliyelim :

Atatürk Kongreden çıkarken

1 — A h la tlıb el. 1983 T ürk T arih Kurumunun

te k lifi üzerine D r. H. Z. K oşay, M a a r if V e k â le tin ­ den ald ığı em irle, A n k a ra y a 16 km. m esafede bulu­ nan A h la tlıb e ld e h a friy a Ç y a p tı. O ra d a b a k ır devri­ ne aid b ir müstahkem y e r h arab e si bulup m eydana çık a rd ı. Bu devir üzerinde E ti devrinin de bazı eserlerin e te sad ü f edildi. Bu h a friy a tın en mühim neticesi II inci Turova m eden iyetile O rta Anadolu- nun B a k ır D evrinin m uasır oluşudur.

2 — K aralar, 1933. A yni y ıl gene M a a r if

V e k âletin in em rile, arkeo lo g R . O. A r ık A n k a ra ­ y a 60 km. m esafede olan K a r a la r ’d a h a f r iy a t y a ­ p a ra k G a la t devrine a id müstahkem b ir şehir m ey­ dana ç ık ard ı.

3 — G öllü dağ, 1934. M a a r if V e k â le ti 1934 te

G öllüdağ’d a P ost-E ti ve F r ik j'a D evrine â id müs­ tahkem b ir şehri, R . O. A rıkın çalışm a la rile m ey­ dana ç ık a r ttı.

Türk Tarih Kongresinde bulu­ nan yabancı profesörler

(5)

»

4 — A laca H öyük, 1935-37. T ürk T arih Ku­

rumu 1935 y ıln d a E ti im p a ra to rlu k m erkezi olan H atu sas civ a rın d a k i A la c a H ö yü kte h a f r iy a t y a ­ pılm asını D r. H. Z. Koşayla tevdi etti. Üç yald ır buna devam ed iliyo r.

5 — Trakya H öyük leri, 1936 - 37. y ılla r ın d a

bine y a k ın tahmin edilen T r a k y a H öyüklerinden SOOtinU tesp it e ttire re k , A lpullu H öyükte, Sinan- lıd a , H ask ö y H öyüğünde, L üleburgaz H öyüğünde k a z ıla r yap ılm asın ı D r. A rif M ansele verd i.

6 — Ankara K a lesi, 1937. yalında A n kara K a­

lesinde y a p ıla n so n d ajları R . O. A rık id are etti. 7 — Çankırıkapı, 1937. a y n i arkeo lo g Anka-

ran ııı Ç a n k ırık a p ı H öyüğünde h a f irle r y a p tı. 8 — Etiyokuşu, 1937. ilk b ah arın d a A n kara T arih F ak ü ltesi taleb elerin in , A n k a ra y a 5 km. u z a k lık ta Ç ubuksuyu vadisinde, E tiyokuşu m evki­ inde eski devirlex*e aid çanak, çömlek k ırın tıla rı b u ld u k ların ı T ü rk T a rih Kurumu h ab er a ld ı. Bu­ ra d a h a f r iy a t y a p ılm a sı P ro f. D r. K ansu’y a ha­ vale edildi.

9 — P azarlı, 1937. A laca - H öyük civarın d a

P a z a rlı m evkiinde, A la ca - H ö yükte heyetim iz t a r a ­ fından y a p ıla n a r a ş tır m a la r , yen i b ir istasyonu arkeo lo ji h aritasın a ilâv e etti.

10 — Bu civ ard a Kuştepede tarihten evvele aid k eram ik lere tesadüf edildi. B u rad a k a z ıla r y a p ­ tıra c a ğ ız .

11 — İzm ir N am azgâh h a friy a tın a m addeten ya rd ım d a bulunduk.

12 — İstanbul, 1937. S arayb urn un n d a a r a ş ­

tırm a la r ya p ılm a sın ı, M ü z ele r M üdürü B a y A ziz­ den r ic a e ttik . Buna İstanbul Ü niversitesi ve M ü ­ zeler İdaresinin iş tir a k ile devam edilm ektedir.

B un lard an b aşk a mem leketim izin m uhtelif y e r ­ lerin d ek i ta r ih î a r a ş tır m a la r la ve ta r ih î eserlerin m uhafazasında T ürk T arih Kurumu a lâ k a d a rd ır.

K ronolojiye göre, bu yen i bulunan ta rih bel­ g elerin i te tk ik edecek o lursak, bize şu neticeleri v e rirle r:

A nadoluda P aleo litik D evir a le tle ri çok az y e rd e tesp it ed ileb ilm iştir. P rofesör P itta r d ’m A d ıyam an d aki keşfi bunların en mühimmidir. 1936 y ılı sonbaharında B a y a n M uine A tasay an (A n kara T a rih F ak ültesi Antropoloji asistan ı) E ti d evri m aj bedi olm akla m aruf G âvurkaled e (A n k a ra civ a n ) paléolithique b ir silex buldu. Bunu, fak ü lte profe­ sörünün b u lu şları ta k ib etti.

Bundan sonra, E tiyokuşu h afriy atım ızd a 3,10

m etreden aşağ ıd a g ra v y e içinde p aleo lo tik a le tle r bulunm uştur. B u n lar 30 dan fa z la d ır.

T ü rk iye to p ra k la rı şim diye k a d a rk i a r a ş t ır ­ m alard a tam m ésolithique ve néolithique istasyo n verm em iştir. C ilâ lı ta ş a le tle r m adenle b erab e r b u lun m aktadır. A n cak bizim araştırm aların ızd a néo­ lithique tipte k eram ik lere en a lt ta b a k a la rd a te sa­ düf edilm ektedir. Bu tahmin ve benzeyişe göre a y n i cins k e ram ik le r A laca-H ö yü k te, Kuştepede, P a z a rlı İninde, A lpullu H öyüğünde bulunm aktadır. Alpullu- d a bulunan keram iğin tem sil ettiğ i k ü ltü r şim al m em leketleri k ü ltü rile r a b ıta la r gösterm ektedir. B ilh assa M a c a rista n d a Toszegte bulunmuş olan ve néolithique devrin sonuna, y a h u t Tunç D evrinin b aşlan gıcın a aid olduğu an laşılan k e ra m ik le r A l­ pullu préhistorique keram ik lerin e güzel a n a lo jiler te şk il etm ek ted irler. T una m em leketleri ve cenubî R u sy a k era iniklerini dahi n a z a rı itib a r a alm ak icab eder. H erh ald e cenubî R u syad an büyüle b ir dalganın T una m em leketlerini is tilâ e ttiğ i ve b u ra ­ dan d a T r a k y a y a ind iği a n la şılıy o r.

Kalkolitik çağ bizim k az ılarım ız d a zengin o la­

r a k bulunm uştur. A la c a H öyüğün 9 uncu m im arî k atı 10 m. d erin lik te k a lk o litik çağd ır. A la c a Hö­ y ü k istratig ra fisin d e en eski k ü ltü r çağı olan bu ta b a k a d a 6 ikam et edilm iş k a t tesp it edilmiştir. Bulunan e se rle r T ru va ve A lişarın çan ak, çömlek, ta ş, kem ik çeşitlerin e benzem ektedir. Tedfin ta rz ı d a a y n id ir ; to p rağ a açılan çukur ta ş la r la sanduka halinde konmuş ve ölü d iz le ri bükük y a tırılm ıştır. Bu k ü ltü r çağı en az M ilâd d an önce dördüncü bin y ılın o rta la rın a u laşm ak tad ır.

P a z a rlı h a fr iy a tı da k a lk o litik d evri tenvir edecek eserler verm iştir. B ilh assa P az arlıd a dar boğazın ya n ın d a k i k a y a o yu k ların ın bulunduğu dik

*

m e y illi sah ad a F r ik y a s a r a y ı k a p la m a la rı a ra n ır­ ken bu ese rler tesadüfen bulunmuştur. M a ğ a ra içinde de bu ç a n ak la rd a n v a rd ır. H a friy a tın bu sah ad a devam ı d ah a pek çok eserler vereceğini Umid e ttiriy o r.

Bakır ç a ğ ı — A lişar ve A h latlıb ele k ıy a s la

(M . E. 3500-3000) B a k ır çağı adını verdiğimiz Hö­ yü k te k i üçüncü kültür çağının dört m etrelik k a ­ lın lığ ı, dört mim arî k a tı ih tiv a ve A laca Höyüğün en mühim katın ı te şk il etm ektedir. A laca H öyük bu devrin b ir «R ésidence r o y a le » k r a lla r a mahsus ikam etgâh ıd ır. A h latlıb elde, d ereb e ylere mahsus müstahkem mevki «la place fo rtifiée seign euraiale». E tiyokuşu ise b ir k ö yd ü r (un village). A lişar da bu devrin b ir şehridir.

H öyükte, b üyük ve zengin m ezarlar Uç y ıld ır devam eden h a friy a tım ız d a hep bu çağda

bulun-1 0

(6)

Atatürk Profesör Pitlardla görüşürken

m aktad ır. Dördlincti m im arî k attan sonra y e r y e r 75 cm. den 1 m etreye k a d a r k a lın lık arzed en şu- mulltl b ir yangın ta b a k a sı gelm ektedir. Bu ta b a k a E ti k atile P roto-E tilere aid olması muhtemel B a k ır d evri k atın ı b ariz surette a y ır ıy o r . B eşinci mim arî k a t bu suretle b Uy tik b ir yan gın geçirm iş ve k alın b ir kü l ta b a k a sı p a r la k b ir m aziyi örtmUş ve unut­ turm uştur.

Beşinci ve altın c ı m im arî k a tla r d a Uç y ıllık h a f r iy a t sahası bize dokuz tan e zengin e ş y a ile isk elet ve h a y v a n kem iklerin i ihtiva eden m ezar­ lık la r verm iştir.

E ş y a la r k eram ik , b ak ır, gUmUş, altın d an ve elektrondur. D eri, kum aş ve ağaç iz leri de görülüyor.

B a k ır çağının bu zengin m ezarlığı A nadoluda 6000 y ıllık , tıp k ı M ezo potam ya ve M ısırd a olduğu gib i, çok y ü k se k b ir m edeniyetin v arlığ ın a ta n ık lık etm ektedir.

Bu devrin bulunan e ş y a la r ı Üzerinde m ukaye­ seli b ir etüd bizi geniş b ir sa h a y a u la ştırır. U r’d ak i k r a l m e zarları Kich, M a ri, Turova II., predinastik M ısır kültUr b en zerliği çerçevesi m üşterek olan bir m ezara iş a r e t etm ektedir. Bu analoji bize m üşterek olan m erkezin direksiyonunu g ö steriyo r. Bu da - buluntuların cinsine n azaran - an cak O rta A sya o lab ilir.

Eti ça ğ ı — E ti devri Anadolu tarih i için bü­

y ü k lü k ve haşm etle doludur. O devrin y a p ıla r ı, m abedleri, h e y k e lle ri hep büyüklüğün muhteşem tim sallerid ir. A la ca H öyükte, to p rak altın d ak i eser­

lerin i vermeden önce bu k ıym etlerin bekçisi Sfen ks­ le r ve onları d a b ek liyen asla n la r, a sırla rın ta h ­ r ib a tı üstünde k alm ışlard ır. A slan vücudlü, kadın yü zlü bu ik i Sfenksin kuvvet ve güzellik ifad e eden durumu ve esra rlı b ak ışile E ti İm p arato rlu k dev­ rinin son a sırla rın ı ta rih le n d iriy o r. I löyUğUn 3,25 m etre derinliğinde 5,80 e k a d a r olan k ü ltü r katın d a 4 m im arî ta b a k a v a rd ır. Bu E ti devrinin en k a ­ ra k te ristik kısım larını ih tiva etm ekted ir. E ti ta b a ­ k asın a g irer girmez H öyüğün b ü yü k b ir m erkez olduğunu ta n ık lık eden büyük y a p ıla r ve zengin eserler kendini gösterm ektedir.

Bu seneki h a friy a t sahası S fen ksli kap ı h iz a­ sında olan sah ad a olmuştur. E ti m abedi tem elleri bu k ap ı seviyesinde bulunm uştur. D evir itib a rile S fen ksli kapıdan daha eskidir. Bu kap ı natam am k alan k a b a rtm a la rile , an laşılan b ü yü k mabedin h a tırı için ya p ılm ıştır. D u varların Ustüste eklenişine göre m abedin kendisi de b irkaç d evir geçirm iştir. H a friy a tın bugüne k a d a r açılab ilen kısm ına n azaran dahi bu m abed malûm Eti m abedlerinin en b ü yü k ­ lerindendir. Bu suretle Höyüğün E ti devrinin dinî m erkezlerinden b iri olduğuna şüphe yo k tu r. H öyü­ ğün g arb ta ra fın d a , E ti k a tla rın d a hususî b in aların tem elleri bulunmuştur. B unlar küçük ta ş la rla y a p ıl­ m ıştır. B ü yü k m abedlere sarfo lunan itin a bu y a p ı­ la r d a y o k tu r. Y aln ız bu b in a la rd a çıkan eserler çok büyük d eğ erd ed ir. R yth o n lar, bronz levha üzerinde k a n a tlı güneşi tutan devler görüyoruz. Güneşin de üstünde k r a l işa re ti addedilen yıld ız v ard ır.

(7)

Bütün b u n lar E ti devri tarih in i a y d ın latan çok d eğ erli v e s ik a la rd ır.

Y eni istasy o n olan P a z a rlı m evkiinde d ah i E ti çağı te sb it edilm iştir. A n cak bun lar A la c a H ö yü k ­ te k i k a d a r zengin d eğildir. Y aln ız E ti çağının kuş gagası biçim li em zikli k a b la r ile , k en arı kırm ızı ki- rem id leri bulunm uştur.

F rik ya ç a ğ ı — E tilerd en sonra, Anadolu F rik y a

çağını y a ş a r . Bu d ev ir, bilin d iği gibi M . E. XII nci asırd an V III e k a d a r devam eder.

A la c a H ö ylik, F r ik y a d evri için b ü yü k b ir m erkez d eğ ild ir. B ü yü k mabed bu devirde tah rib edilm iş ve y a ğ m a görm üştür. Onun üzerinde, m a­ bed avlusunda küçük küçük evler y a p ılm ıştır. F rik ­ y a devrinin en zengin h a f r iy a t sahası P a z a r lı m evkiidir. B urasın ı ark eo lo ji âlem ine ta n ıta c a k k ü ltü r k a tı, F rik y a devrinin en muhteşem ve vâsi m ik y a sta iskân edilm iş olan bu müstahkem y e rid ir . E ti İm paratorluğunu y ık a n h alk lard an k ılıc ın a gü­ venen b aşb u ğ lar vâsi b ir ü lk e y i id a r e ederken stra te jik bakım dan mühim b u ld u k ları bu y e rle re , çok ince b ir zevkle s a r a y la rın ı ve k a le le rin i k u r­ m uşlardır.

S a r a y ın iç ve b e lk i de y e r y e r dış kısm ı, tu ğ la üzerine b o ya lı o la ra k hazırlanm ış k a b a rtm a la rı havi k a p la m a la rla süslenm iştir. B ir kaplam anın üzerindeki kuşbaşlı ve m ihveri sorguçlu askeri göz- önüne g e tirirse k , a y n i eserin Y un an istan d a M iken- de b ir vazo üzerinde bulunan a sk e rle rin tıp kı tıp ­ k ısın a a y n i olduğunu tesb itte güçlük çekm eyiz. B u n lar arasın d a k ü ltü r m ünasebeti â şik â rd ır.

T ü rkiyen in bundan sonraki ta rih î d e v irle ri için h afir yerlerim iz çok zengin değild ir.

A la c a H ö yük, H elen istik, Roma, Bizans, S e l­ çuk, O sm anlı d evirlerin de küçük k ö y olduğana ta n ık lık eden eserler verm iştir. P a z arlıd a bulunan keram iklerd en b aşk a sik k e le r Greko-Romen devrini ta y in ed iyo r.

T r a k y a , Osmanlı d evrinin, en muhteşem a b i­ delerinin ve o devre has olan eserlerin toplan dığı b ir y e rd ir.

S elim iye carrpsi, insan kudretinin ve m im arlık san’atınm göklere doğru yükselen b ir b üyüklük tim salid ir. D aha eski d evirlerin T r a k y a lıla r ı ise bugüne k a d a r in tik al eden ab id elerin i to p rak yı- ğ ın larile tesbit etm işlerdir. Y üzlerce tümUİUs t a r i­ hin b ir sırrı o la ra k k a p a lıd ır.

T arih Kurumunun aç tırd ığ ı 5 höyükten, Al- pullu höyüğünün a lt ta b a k a sı prehistorik ç a n a k la r verdi. D iğerlerinde m. s. II. nci ve III Üncü a s ra aid olduklarına d a ir b elgeler bulundu. Bu y ıl k a ­

zılan U m urca höyüklerinden b iri, m ezar içinde b ir çok m alzem e verdi. Bu k e şif m ilâdın ik in c i asrın d a zengin T ra k k ad ın ların ın ne gibi ev eşy asın a m alik o ld u k la rı ve ne suretle gömüldüğü h ak k ın d a bizi te p v ir etm ektedir.

B a3'a n la r , B a y la r,

A n k a ra, y e n i T ü rk iye n in hükümet m erkezi olurken, onun eski d evir tarih in in de yen i ufukları açıldı. C iv arın d a k i arkeo lo jik a r a ş tır m a la r şim diye k a d a r bilinm iyen istasy o n la r m eyd an a getirdi.

Y eni devrin, yü k se liş için a t.la n tem ellerinde h e r kazm a eskinin izlerin i buldu. B unlardan Ah- la tlıb e l, B a k ır d e v rin in ; tümUİUsler F rik y a , Gazi fidan lığın da b ulunanlar Post E ti devrine in tik a li gösteren v e sik a la rd ır.

1933 te A n k a ra kalesinde k a r ışık b ir ta b a k a d a c ilâ lı ta ş b ir b a lta ele geçm iştir.

Esasen A n k a ra k ale si bugünkü h a lile Bizans^ Selçuk, O sm anlı d ev irlerin e şeh adet eden duvarla- r ile en hâkim tepe üzerinde asırların ihtişam ını y e n i n esillere n ak led er. Y a p ılan so n d ajlard a, daha esk i d ev irlerin y a p ı iz le ri bulunam adı. A n kara şehrinin k a le dışı y a y ılm a çevresinde, Ç a n k ırık a p ı höyüğü, h a f r iy a t için en önde gelen yerlerd en d ir. B u rası kaleden d ah a esk i b ir iskân çağını g ö steriyo r.

1937 de çalışm a la r şu n eticeleri v erm iştir: P ost-E ti k eram ik leri

M in iy en tipini andıran k eram ik ler.

Bu suretle T ürk T arih Kurumu, A n karan ın Ç a n k ırık a p ıd a Post-E ti çağındanberi iskân edilmiş olan y e rin i o rta y a çıkarm ış ve M in iyen denilen mühim k eram ik çeşidlerinin menşei h ak k ın d a yen i te tk ik le ri icab ettirecek a y d ın lık la r a varm ıştır.

Bu umumî çizgilerle an latm ağa çalıştığım a rk e ­ olojik faaliyetim iz , Umid ederim k i size yen i buluş­ larım ızın ehem m iyetini tebarüz ettirm iştir.

Ümidimiz odur k i, bu b u lu şlarım ız d ak i etüdler ve d iğ e r y e rle rd e b u lu n an larla olan ıpukayeseleri, umumî cihan k ü ltü r tarih in i ay d ın la tm a k ta en bü­ y ü k rolü o y n ıy a c a k tır. Bundan sonraki çalışm ala­ rım ızda daha geniş n eticeler alacağım ıza kanaatim iz tam dır ve b üyüktür.

Bu ikinci kongrem izde, l ü r k 1 arih Kurumunun h a fir n eticelerini y ü k se k huzurunaza sunmuş ol­ m ak la b a h tiy a rız .»

Profesör  fetin b ir s a a t k ad ar süren ve Ku­ ru lta y ta ra fın d an bü3rük b ir ta k d ir ve a lâ k a ile dinlenen nutkundan sonra Kurum genel sek reteri M u zaffer Ç ö ker Kurumun d iğer İlmî f a a liy e ti hak- k ın d ak i raporu okudu.

(8)

Bu rap o rdan sonra, reis ruznam enin b ittiğ in i sö yled i ve T arih K u ru ltayın ın ilk celsesini sa a t beşe çeyrek k a la k ap ad ı.

İkinci günü

K u ru ltay ikinci umumî to p latısım 21 EyİUİ salı gUntl B a y a n P rofsör A fetin b aşk an lığ ı altın d a y a p ılm ıştır. B ü yü k ö n d e r AT A l ÜRK b e ra b e rle ­ rinde B aş vekil İsmet İnönU ve Baş V e k â le t v ek ili C e lâ l B a y a r olduğu halde kongra salonunu ğeref- lendirm iştir. Geçen celse zab tı okunup k ab u l ed il­ dikten sonra P rofsör P itta r d h itab e t kUrstisUne ç ık a ra k » N eolotik devirde ktiçllk A sy a ile A vrupa a rasın d a antropolojik m ünasebetler » ad ın d aki tez­ in i okudu ve çok a lk ışla n d ı. P rofesör P ittard d an sonra kü rsü ye gelen İbrahim Necmi Dilm en T ürk T arih tezinde « Güneş - D il teorisinin y e r i ve de­ ğeri » b a şlık lı tezin i okumuş ve bunu m ütaakip k u ru lta y a b aşk an lık eden P rofesör A fet şunları sö ylem iştir.

« — B ira z evvel nutkunu dinlediğim iz P rofesör P itta rd , g arp d ü n yasın a m addî m edeniyeti götüren­ lerin T ü rk le r olduğunu sö yled iği gibi, şimdi de coğ­ r a f iy e F ak ültesi P rofesörlerinden Necmi Dilmen, m edeniyet e se rlerin i ifad e eden sözlerin T ü rk di­ linden in tişar ettiğin i gösterdi. G erek Profesör P itta rd ve gerek P rofesör N ecm iye k u ru lta y na­ mına te şek k ü r ederim .»

Bundan sonra P rofesör Z andsberger de « Ön y a s a kadim tarih in in esas mes’e le le ri » , Berlin müze D rektörlerinden D oktor A ndaca’nın « Süm er- lerin M onm antal san’a tla rı » h akkın d aki tezleri okunmuştur.

Üçüncü günü

Kongre Ç arşam b a günü H aşan C em il Çanı- b el’in b aşk an lığın d a toplanm ış ve ilk söz alan Y u ­ suf Z iy a muhtelif m edeniyetlerin b irb irle rile olan a lâ k a la r ın ı a n la ttık ta n sonra O ksford Ü niversitesi P rofesörlerinden M y re s, İran, Yunan ve B en iisrail m ünasebet ve m üesseselerini izah ve P rofesör M y- res’i T ü rk D il Kurumu B aşkan ı P rofesör Abdül- k a d ir İnan’ın A n ta ly a d a k i PA Z IC IK h a friy a tın d a m eyd an a ç ık a rıla n a tla rın v aziy eti, T ürklerin defin m erasim i bakım ından izah ve m ezarların T ü rklere a it olduğunu isp at eden teb liğ i ta k ip etm iştir.

Bundan sonra Profesör O sten, Profesör M a- rin ato s, D oktor A rif M ü fit M an sel, D oktor Bran- destein te zlerin i okum uşlar ve celseye n ih ayet verilm iştir.

Tarih öğretmenleri kurultayda

Dördüncü günü

K u ru ltay, Umumî toplantısını Perşem be günü fah rî başkan P rofesör P itta rd ’m b aşkan lığın da y a p m ıştır. A ta tü rk bu gün de k u ru lta y ı şereflen- d irm işlard ir. İlk söz alan P rofesör M enghin « Av- ru p ad a tam ve k a r ışık neolitik devri ik i k ü ltü r ce re yan ı sayesin d e h az ır olm uştur. » D iye b a şla ­ y a r a k tezin i okumuş ve P rofesör M enghinden sonra P rofesör Şem settin G ü n altay tebliğini yap m ıştır.

K urultayın dördüncü günü A. ve B. sekesiyon­ la r ı d a toplanm ışlardı. H ikm et B ayuru n B aşk an lığı altın d a y a p ıla n A. seksiyonunun, to p lan tısın da ev­ v elâ P rofesör H aşan R eşit T a ıık u rt d il ve ır k mü­ n aseb etleri h ak k ın d ak i uzun tezini okumuş, dil ile Irk a rasın d a b ir ilğ i olduğunu inanm ıyan n azari- y e le r i redetm iştir.

Bundan sonra söz alan P rofesör Persson, t a ­ rih ten önceki Y unanistan ile küçük A s y a a ra sın ­ d ak i m ünasebetlere d a ir olan tezini okumuştur. D ah a sonra Profesör Rohde, F ir ik3^anın b ü yü k ilâh esi olan K ibelin R o m aya nasıl ve ne suretle götürüldüğünü ve ona mahsus m abet y a p ıld ığ ın ı ve R om alıların bu İlâh eye Ene’nin valid esi İda’ da- ğının anası n a z a riy le b a k tık la rın ı ve kendilerinin Anadolu ile k ara b e tle ri h ak k ın d ak i te le k k ile rin i izah etm iştir.

Bundan sonra Profesör Ruben M ilâ tta n bin sene evvel A sy a içlerinden m uhaceret eden H indis­ tan dem ircileri h akkın d aki tebliğini yap m ıştır.

En sonra Profesör K erim , sümer riyaz iy en in esas ve m ahiyetine a it raporunu okumuştur.

B. Seksiyo n u F uat Köprülünün başkan lığın d a toplanm ış ve evvelâ B. Geza F eher, T ürk-B ulgar- M a c a r ve b u n lara a k ra b a olan m illetlerin kültürü ve tü rk kültürünün av ru p aya te siri mevzulu tezini te b liğ etm iştir.

(9)

Bundan soılra P rofesör F ettich, S e k e t’te bulu­ nan b ir prens m ezarı h ak k ın d a projeksiyonlu teb­ liğin i ya p m ıştır.

Profesör R eşit R ahm eti A ra t, tü rk lerd e ta rih zabtı h alik ın d ak i tezini anlatm ış ve profesör H ak k ı İzm irli Ttlrk kllltUrUnUn İslâm dan önce A rabistan- d ak i iz le r i mevzulu tezini teb liğ etm iştir. Bu teb ­ liğ le r dinlendikten sonra to p la n tıy a n ih a y e t v e ril­ m iştir.

Beşinci Günü

Kongre beşinci günü umumî toplantısını B a y a n A fetin b aşk an lığın d a yapm ış ve b aşakan sözü pro­ fesör G a r ie l’e verm iştir. P rofesör tezini izaheder- ken ttirk lerin kurduğu m am urelere iş a re t ed erek dem iştirki:

« B izans âlem inin enkazı üzerinde, on birin ci a sırd a b ire r fa k ir k asab a cık menziline düşen eski zam anın o b ü yü k beldelerinin y e rin d e , tü rk le r y ı ­ ğ ın la ab idelerinden, her b iri canlı b ir vesika te şk il eden bu m am ureleri k u rd u lar. » Bundan sonra söz alan P rofesör Şevket Selçuk T ü rkler, hangi beşer tipine d ah ild ir, Irk la rın teşekkülü, A n k a rad a b u lu ­ nan eserler, S elçu k ların fizik h u su siyetleri., konu­ la rın a temas ederek tezini anlatm ış ve ondan sonra P rofesör V a la n ’sın tezi M oraveczikin teb liğ i, İsm ail H a k k ı Uzun çarşılının tezi dinlendi. V e P rofesör A lföldi N orm andlarda Ç ifte k ır a llık tezini okuduk­ tan sonra B aşkan sözü H ikm et B a y u r ’a verm iştir. H ikm et B a y u r da teb liğin i y a p tık ta n sonra M a c a r m illî müzesi genel direktö rü Kont Z iki Nuş M a c a r kavm inin menşeine d a ir tezini okumuş ve büyük b ir a lâ k a ile dinlenm iştir. En son söz alan P ro fe­ sör R aşan i de tebliğini yapm ış ve celse kapanm ıştır.

Kurultay kapanıyor

K u ru ltayın son günü olması d o layisile 25 E ylül cuma günü salon her gününden k a la b a lık bulunu­ yo rd u. K u ru ltay sa a t 14 te M a a r if v ek ili S a ffe t A rıkan ın b aşk an lığ ı altında toplanm ış ve söz P ro ­ fesör H artm ann’a verilm iştir. P rofesör Ilartm ann uzun ve mühim b ir tebliğde bulundu, ve bu d eğerli Profesör « B ü yü k T ürk M ed en iyeti )) b aşlığı altında ve y e n i T ü rk iy e y e , h arf in k ilâb ı, m ukayese, büyük in k ilâb , T ürk nasyonalizim i, T ürklük, Anadolu H alk ı, İn tikal devresi, ga3mi m illî devlet, O sm aıılı devletinin teşekkülü, Lisan ve din f a rk ı, y e n ilik fa rk ı., gibi h er b iri b âşlı b aşın a b ire r mevzu olan bu mühim k o n u larla « Dün » U ve bu « Gün » U çok canlı b ir surette anlatm ıştır.

Ç ok alk ışlan an bu tezden sonra söz Profesör

14

A fete verilm iş ve k ıy m e tli kadın âlim im iz kuvvetli te z iy le Türkün y a r a tıc ılık ve in k ilâ p c ılık v asıfların ı anlatm ış ve şiddetle alkışlan m ıştır.

B a y a n A fetten sonra söz te k r a r P rofesör H artm annan’a y e rilm iş ve A lm a n ya nam ına söz alan P rofesörü k u ru lta y a iş tir a k eden d iğer p ro fesö rle­ rin n u tu k ları ta k ip etm iş ve bütün âlim ler T ürk ta rih in i d ah a d erin anlam ış olm aları için candan g a y r e t edeceklerini, T ü rkiyed e g ö rd ü k leri y e n ilik ­ lere h a y ra n k a ld ık la rın ı, hiç b ir memlekette h arp ­ ten sonra 3Tap ılan İslâhatın hiç birinin T ü rk iye d e gö rd ükleri k a d a r r a d ik a l olm adığını söylem işler, B ü yü k Ö nderim iz A tatü rk ü ve ikinci T ürk ta rih k u ru lta y ın ı candan selâm lam ışlard ır.

P rofesörlerden sonra söz alan kongre başkan ı S a ffe t A rık an d a b ir nu tu kla bu kongrenin ilim tarihinde geniş b ir adım olduğunu söylem iş ve ecnebi P ro fesö rlere, kongre az âsın a ve T ürk T a ­ rih Kurumuna te şek k ü r ed erek A tatü rk e kongre adına candan b ağ lılığ ın ı ve en d erin tazim ve min­ n etlerin i sunmuş ve k o n greyi kap am ıştır.

S a ffe t A rıkanın N utkunu m üteakip a y a ğ a k a l­ kan K u ru ltay Ü3>eleri büyük b ir he3'ecan içinde B üyük Ö nderi alk ışlam ışlard ır.

Profesör Afetin Tarih Muallimlerine Ziyafeti

Bu z iy a fe ti A tâ tü rk IT uzulariyle şereflen d ird iler. İkinci T ürk ta rih k u ru lta y ın a iş tir a k eden t a ­ rih m uallim leri şerefine P rofesör B a y a n A fet 26 E y lü l C um artesi günü s a a t 16 da b ir çay» zİ37a fe ti vermiş ve bu z iy a fe ti A tatü rk h u zu rlarile şereflen- dirm iştir.

Ç ok samimî bi h ava içinde geçen bu ziy afe tte A tatü rk m uallim lerle hasbihallerde bulunm uşlardır.

I

'•■-«i

i

TARİH .<Q

k

- ,

IV

3 ,

~

Vf

' m.

/ v

m

. ; *

*

/

H f V

V i

VI

f

*

*

Referanslar

Benzer Belgeler

European Congress in Aesthetic Dermatology and Surgery, and Antiaging Medicine P Pa arriis s www.euromedicom.com.. 29-31 Ocak 2009

14-17 Nisan 2009 Dermatoloji 2009 Bahar Simpozyumu (Deri ve Zührevi hastal›klar Derne¤i) ‹stanbul Askeri Müze Kültür Sitesi.. 29-31 Ocak 2009

4-6 Eylül 2008 Conference on Sexually Transmitted Infections and HIV/AIDS M Miilla an n www.oic.it/iusti-europe2008.. 17-21 Eylül

14-17 Haziran 2007

Ayrıca, m ü k â f a t ve mansiyon kazanan bü- tün projeler için jüri tatbik edilmelerinin kabil olmadığına oy birliği ile karar verdiği halde, bunlardan beş projeyi

Beton armenin terakkiyatını takip edersek bu bilginin öncülerinden olan Fransız mühendisi (Hennet&gt;ique) in beton armeyi ilim, senayi ve ti- caret sahasına ithal etmiş

A n c a k Liman idaresi o gün için maçunayı veremediği ve bizim de beklemeğe vaktimiz müsait olmadığı için kesonun mesnet kazıklarını birbirlerine kablo bağlayarak ve

Cami tadile uğramış ve sonradan yapılan minaresinin mimarî şekli çok güzel ve enteresandır.. Yine Fatihle beraber İstanbula giren gazilerden Kadı Mehmede ait