• Sonuç bulunamadı

Fotoğraf saatçısı Sami Güner kendini anlatıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fotoğraf saatçısı Sami Güner kendini anlatıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KÜLTÜR-YAŞAM

Fotoğraf sanatçısı Sami

Güner kendini anlatıyor

SO N SERGİSİNDESami Güner, 1985 yılının şubat ayında sa­

nat yaşamının 40. yılını kutladı. Güner, son sergisinde

Güner 1915’te Priştine’de

doğdu. 1926’da okumak

üzere İstanbul’a geldi. 25

yıl Merkez Bankası’nda

çalıştıktan sonra 1981’de

emekli oldu. 25 yıl

dizginlediği fotoğraf

sanatçısı olma tutkusunu,

emekli olduktan sonra

dünyanın dört yanında

açtığı sergilerle dindirmeye

çalıştı.

SEYİT ALİ AK

Fotoğrafçılarımıza röportaj sırasında genellikle kısa özgeç­ mişiniz lütfen, fotoğrafa nasıl başladınız, arşivinizde kaç dia var, gelecekle ilgili tasarılarınız nedir, fotoğrafçılığımızın bu­ günkü durumunu nasıl değerlen­ diriyorsunuz biçiminde sorular yöneltilir. Sanatçının buna kar­ şılık birtakım kalıplaşmış yanıt­

ları vardır. Sami Güner’den öz­

geçmişini anlatması istendiğinde,

“ 1915 yılında Priştine’de doğ­ dum. İstanbul Erkek Lisesi me­ zunuyum. 25 yıl çalıştığım T.C Merkez Bankası’ndan 1961 yı­ lında kendi isteğimle emekli ol­ dum. Fotoğrafa küçük yaşta başladım. Fotoğraflarım pek çok dergi, broşür, afiş, katalog ve takvimlerde basıldı. Birçok ödül kazandım. 30’a yakın ülke­ de sergi açtım. Photographic So- ciety o f Japon’un üyesi, Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Bö­ lümü ve İFSAK onur üyesiyim”

demektedir. Oysa geriye bir sa­ natçının yaşamına can veren ko­ nuşulmadık ne kadar çok şey kalmıştır. Bu gerçeği bir kez da­ ha Sami Güner’in çocuklarına bırakmak üzere doldurduğu bandı dinlerken duyumsadım.

Kırıklık ve yokluklarla

Güner, durgun ve hüzünlü bir ses tonuyla çocukluğunu anlatır­

ken, “ Seneler kırıklık ve yokluk­

larla geçti” diyor ve şöyle devam

ediyor: “ Yugoslavya’dan 1924

yılında Türkiye’ye geldik. 1926’da o zamanın en lüks gemi­ si Gülcemal vapunına bindirile­ rek kardeşimle birlikte okumak üzere İstanbul’a, Padişah’m Şamdancıbaşısı Ömer Lütfi

Be-yefendi’nin damadı amcam Mü­ min Nuri Bey’in yanına gönde­ rildik. İlk kez aşkı 1936 yılında İstanbul Lisesi salonunda ‘Ot- hello’yu oynarken tamdım. Ak­ lım ön sıralarda beni büyük il­ giyle izleyen bir kıza takılmıştı. Her bakışında sevincimi bir kat daha arttıran bir güzelliği vardı. İlk fotoğraf makinemi bu güzel­ liği zaptedebilmek için aldım. Bundan sonraki aşklar hep böyle fotoğrafa giden fotojenik yüzler­ den, bakışlardan oluştu. Doy­ mak bilmeyen bir hevesle fotoğ­ raf çekiyordum.”

Bazen yaşantımızın istenilen raya oturmasında küçük ve ma­ sum heves kıvılcımlarının önemi büyüktür. Adım adım yüreklen- dirilişler, dergilerde yayımlanan bir iki fotoğraf ya da yarışma­ larda alman ödüller bir yeniden

doğuş için yeterli olabilir. Gü­

ner’in yaşamını üç bölüme ayı­ rabiliriz. öğrencilik yılları, ban­ ka memurluğu ve kendini tama­ men fotoğrafa verdiği 1960 son­

rası sanat yaşamı. Güner, ban­

ka memurluğu için “ Bankacılığı

sevemedim. Memuriyet nasıl bir illettir ki, bir kere bulaşınca ko­ pamıyorsun. Ayrılmayı başa­ ramadım” diyor. 25 yıl diz­ ginlenen fotoğraf sanatçısı olma tutkusu, emekli olduktan sonra dünyanın dört bir yanında açtı­

ğı sergiler ve yayımlanan sayısız eserine rağmen ömür boyu dine­ cek türden değildir.

Sami Güner’in konuşmasının tümüne bir İstanbul kokusu sin­ mişti. Onu fotoğrafçı yapan bi­

raz da kendi deyişiyle “ İstan­

bul’un gülkurusu akşamlarT’dır. “ Her sabah ve akşam, yandan arklı vapurla işe gider gelirdim, stanbul akşamları bir harika olurdu. Kalamış Koyu’na demir­ lemiş tekneler, sedef kakmalı vü­ cutlarını, yakut gagalarını kör­ fezin mavi sularına batırarak uçuşan martılar bu güzelliğe ayrı bir renk katardı. Evet, Kalamış Koyu, Üstat Münir Nurettin Sel- çuk’un ‘Bir Huzur Almaya Gel­ dim Kalamış’tan dediği günler­ deydi. Uzun zaman İstanbul’un pek çok saltanatlı gruplarını sey­ rettik. Görmek fırsatını bulama­ yanlara da fotoğrafla ulaştırma­ ya çalıştık.”

Sami Güner’in yaşamını üç bölüme ayırabiliriz demiştik. Fa­ kat 1985 yılının şubat ayında 40. sanat yılını görkemli bir şölenle

kutladığımız Güner’in dur durak

bilmeyen dinamizmi onu yeni bir yaşamın eşiğine getirmiş bulunu­

yor. Bugün ünlü çivi ressamımız

Bilge Kandemir’le evlenecek.

Birlikte uzun ve mutlu bir sanat

yaşamı dileriz.

Referanslar

Benzer Belgeler

— “ Aslında genel doğrular değişmiyor. Ama tıp ­ ta her geçen gün yeni buluşlar olduğu için, bazı ko­ nular hızla değişiyor. Benim MİLLİYET okuyucuları­

ıBen, işini, Kendi czkayııaklanyla yapm asını seven bir adam ım Şimdiye kadar bütün yadnm tanm ı, özkayıiaktan yaptım Bu y ıl İlk defa biraz açıldım

Gedikpaşa ti­ yatrosu kapandıktan sonra Ab- dülhamit tarafından himaye e- dilmiş ve saraya alınmıştır- Bu esnada Müslüman olan Agop Ya- kup efendi

Bizce ~ehnâme, Ertu~rul Bey'in Horasan'da hanlanmas~, Merzikcend han~~ olmas~, Yeni~ehir, öteki kaynaklara göre Sultanönü sava~~ndan sonra ucbeyli~ine getirilmesi, bu

Onda söylendiği gibi «yalnız bir kaç sene için değil, istikbale de şamil olan tasavvurlarımızın ana batları burada toplu bir halde yazılmıştır.. Part'ye

İdeal kadın, önce kocası tarafından beğenilen, sayılan ve onu İyi anlayan, ço cukların ı kendisinden de daha iyi yetiştirm eyi amaç edi­ nen kad ınd

Kültür dünyamızda olduğu kadar A vrupa’nın büyük arşivlerindeki araştırmalarıyla da tanınan Taha Toros, çocuk yaşta başladığı yazı hayatını 75

Monteverdi Restaurant'ın resmi açılışından önce yemekleri test etmek üzere katılan herkesin ortak fikri İstanbul'da böyle bir yere çok ihtiyacı olduğu