• Sonuç bulunamadı

Ünlü cerrah Barnard kalp ameliyatlarını Milliyet'e anlattı:By-pass, balondan iyi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ünlü cerrah Barnard kalp ameliyatlarını Milliyet'e anlattı:By-pass, balondan iyi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

30 A ĞUSTOS 1987

TATİL SOHBETİ

Ünlü cerrah Barnard kalp ameliyatlarını

M illiy et

’e anlattı:

TILL-R insanı ne kadar değiştiriyor... Dr. Chris- ti» Barnard, “10 yıl önce geldiğim İstanbul ---Içd değişmiş” derken bunu düşündüm... Dün­

ya tıp tabine “altın parmaklı doktor” olarak adını yaz­ dıran G ney Afrikalı kalp uzmanı Dr. Christian Bar­

nard, e' az İstanbul kadar değişm iş geçen 10 yılda...

Pemakları romatizmadan şişmiş, sırtı kamburlaş­ mış, »oyalı saçları dökülmüş... Avrupa jet sosyetesi­ nin ren dullarının, güzel kızlarının kalbini çalan

uça-I

rı D. Christian Bamard’ın yerini “dede” almış sanki... Dr. Christian Bamard’la ünlü Beyti'de baş başa ye­ mek yedik. Yanımızdaki üçüncü kişi eski asistanı Dr.

Edip Kürklü oldu... Uluslararası üne sahip dostumuz Beyti Güler, şeref salonunda blzlere yiyeceklerin ve

içeceklerin en güzellerini sundu. Barnard, lezzetli et­ leri tek tek yiyip, kırmızı şarabını keyifle yudumladı... Dünyada ilk kalp naklini gerçekleştiren “altın par-

mak” ın bilinmeyen pek çok yanını ortaya çıkardık bu “Tatil Sohbetr’mizde... Sağlıklı yaşam reçetesini al­

mayı da unutmadık... Ve de 23 yaşındaki güzel sevgi­ lisi Karin’in kulaklarını çınlatmayı da...

“64

yasındayım.

8 yıldır romatizmadan şikâyetçiyim.

1982’de ameliyat yapmayı bırakmaya karar verdim.

Sunun için 6 yıl öncesinden.emekli olmak iğin

müracaat ettim ”

“Kalbimde arasıra çarpıntı oluyor, ama anormal

deâil. Yaşantımı etkilemiyor. Şadlıklı durumdayım”

“Balon yöntemi çok var ama, birkaç vıl sonra terk

edilecek. Eğer yeni bir çare bulunursa. Amerika’daki

kaJpnmeüyatı yapan M nikjreya hastanelerin hepsi

iflas eder”

Y A L IN A Y A K

—“Sayın Dr. Barnard, niye başka bir meslek de­ ğil de, doktorluğu seçtiniz? Örneğin altın arayıcısı ola­ bilirdiniz, veya maden sahibi.”

— ‘‘Doktor olmak için içimde herhangi bir istek yoktu. Benden 10 yaş büyük ağabeyim o zamanlar mü­ hendislik öğrencisiydi. ‘Benim gibi mühendis olma,

sen doktorluğu seç’ diye tavsiyede bulundu. Onun is­

teğiyle tıp öğrenimi yaptım .”

—“Nasıl bir aileden geliyorsunuz Mr. Barnard? Pa­ rasızlık çektiniz mİ?”

—“ Hem de nasıl... Babam misyonerdi, ayda e li­ ne ancak 20 dolar geçiyordu. Çok fakirdik aile olarak. Ama hiçbir zaman aç kalmadık. Liseye giderken ayak­ kabım yoktu. Uzun pantolonum da olmadığı için, yaz- kış şort giyerdim. Üniversitede okurken bunlardan ay­ rıca bir ceketim oldum. Onu da bir arkadaşım bana armağan etm işti.”

—“Tıp öğrenimini de aynı şartlarda mı yaptınız?”

—‘‘Elbette... Babamdan aldığım harçlık kesilince ağabeyimin yanında kalmaya başladım. Evden fakül­ teye gitmek için her gün yaklaşık 10 kilometre yol yü­ rüyordum. Aynı şekilde akşam da dönüş... Kışın Ca­ pe Town'da çok yağmur yağar... Pardösüm olmadığı için sırılsıklam oluyordum. Azimli olduğum için bu kö­ tü şartları yendim."

—“ Kaç yılında doktor oldunuz?”

— “ Pratisyen doktor olarak 1947 yılında mezun ol­ dum. Pratisyen olarak çalıştığım taşra kasabasında kazandığım para, öğrenimim sırasında aldığım borç­ ları kapatmaya bile yetmedi. 1949 yılında ihtisas yap­ mak için üniversiteye döndüm. Enfeksiyon hastalık­ ları bölümüne girdim. Ayda 80 dolyar maaş veriyor­ lardı. O sıralar ilk eşimle evliydik ve iki çocuğum o l­ m uştu.”

—“ Bütün dünya sizi cerrah olarak tanıdı ama, as­ lında İç hastalıkları uzmanlığıyla mesleğe başlamış­ sınız.”

—“ Evet... İç hastalıkları uzmanlığından sonra cer­ rahiye geçtim. Bu arada Amerika’ya gitm ek için bir fırsat buldum. Haritada yerini bile bilm ediğim M in­ neapolis’s gittim. Ayda 200 dolar kazanıyordum. Kalp cerrahisi uzmanlığını orada tamamladım. Yeniden Ca­ pe Town Üniversitesi’ne döndüm .”

—“Ondan sonra su gibi para kazanmaya, geçmiş­ teki sıkıntıların İntikamını almaya başladınız.”

— “ İlk açık kalp ameliyatına 1958 yılında başladım. Size şunu açıklıkla söylüyorum ki, ilkinden son ame­ liyatıma kadar hiçbir hastamı parasal nedenlerle red­ detmedim. Bundan çok gurur duyarım. Çünkü Ame­ rika’da parası olmayan hastalar ameliyat edilmezdi. Buna çok üzülürdüm. Çok para kazandığımı söylüyor­ sunuz, doğru değil. Emekli olduktan sonra aldığım en yüksek ücret aylık 1500 dolar oldu. Bu arada 14 kitap yazdım, onların gelirleri beni biraz rahatlattı. 1983 yı­ lında emekli olduktan sonra Amerika’dan te k lif aldım ve Oklahoma’ya yerleştim. Açık kalp ameliyatlarının yanı sıra, öğretim görevlisi olarak çalışıyorum."

"C E R R A H L IĞ I

S E V M E D İM "

—“Cerrahlığı parmaklarınızdaki romatizma hasta­ lığından dolayı bırakmak zorunda kaldığınız doğru mu?”

—“ Ben şu anda 64 yaşındayım... 56 yaşımdan beri romatizmadan şikâyetçiyim. Giderek daha da arttı ve çok ağrı yapmaya başladı. Ama asıl zorluk, ameliyat anında bu acının üstesinden gelebilmek. Bu da ba­ na çok yorgunluk veriyordu. 1982 yılında ameliyatı yapmayı bırakmaya karar verdim. Sıkılmaya da baş­ lamıştım doğrusu... Bunun için 6 yıl öncesinden emekli olmak için müracaat e ttim .”

—“Bizim Başbakan’ı koroner/by-pass yapan Ame­ rikalı kalp doktoru 80 yaşındaki Dr DeBakey, her gün ameliyat yapıyor. Siz genç yaşta soğumuşsunuz bu meslekten.”

—“ Bazı cerrahlar günün birinde ameliyat odasın­ da kalmamaları gerektiğine inanırlar. Ben de ona inan­ dım ve ameliyathaneden çıktım. Araştırma yapmaya karar verdim. Aslında size şu kadarını da söyleyeyim, ameliyattan hiç hoşlanmıyordum. Ne var ki mesleği1

Y E N E R S U S O Y

min bir parçasıydı. Benim başka yaptığım şeyler de var. Kitap yazıyorum, ziraatle ilgileniyorum. Dr. De­ Bakey, odadan çıkmak istemiyor. Herhalde yapacak başka işi yok.”

" B Y -P A S S D A H A İ Y İ"

— “ Dr. DeBakey’le yakından tanışır mısınız?”

— “ Onunla ilk kez 1957 yılında tanıştık. Dr. DeBa­ key pek hoş bir insan değildir. Hatta çoğu zaman ne­ zaket ölçülerini aşar. Kliniğini de ziyaret etmiştim, be­ ni çok soğuk karşıladı. Ben, Dr. Cooley’i çok severim, sıcak ve usta doktordur.”

—“Bugüne kadar kendi kalbinizden bir şikâyeti­ niz oldu mu?”

— “ Hayır. Bende arasıra çarpıntı oluyor ama, anor­ mal değil... Yaşantımı etkilemiyor. Zaman zaman kal­ bimi kontrol ettiririm . Sağlıklı durum da.”

—“Dr. Barnard, son yıllarda ‘koroner/by-pass’ ile ‘balon’ yöntemleri arasında hızlı bir çekişmeye tanık oluyoruz. Siz hangisinden yanasınız?”

—‘ik is in in de rolleri ayrı. Balon yöntemi daha çok Amerika’da kullanılıyor. Ama benim kişisel inancım by-pass'ın daha etkili olduğu yönünde. Balon yönte­ mi çok ucuz ama, birkaç yıl sonra terk edilecek.”

—“ Kalbinden hasta olan zenginler ille de Ameri­ ka’daki birkaç kliniğin yolunu tutuyorlar. Buraları ger­ çekten çok mu üstün?”

—“ Mr. Süsoy, eğer yeni bir çare bulunursa, Ame­ rika’daki kalp ameliyatı yapan kliniklerin veya hasta­ nelerin hepsi iflas eder. Am erika’da birçok hastane­ de kalp ameliyatları fabrikasyon şeklinde yapılıyor. Para tuzağı çok var. Londra ve Amerika Araplardan zengin oldu.”

— “Birçok yerde ilanlarını gördüm. Kadınlar için gerçekletirilen bir ‘gençleştirici’ kremin reklamında fotoğrafınız var. Siz mi icat ettiniz?”

—“ Bu olayla en küçük ilgim yok. O şirket adımı ve fotoğrafımı kanunsuz şekilde kullanmış. Yasal yol­ lara başvurdum. Yaşlılık konusunda araştırma yapı­ yorum. Hücre yenilenmesi konusunda. Ama kremle filan ilgim yok.”

—“Sayın Dr. Barnard, bu çalışmalarınızla insan ömrünü ne kadar uzatacağınızı sanıyorsunuz?”

— “ Yaşam dediğimiz ikiye ayrılıyor: Ömrün süre­

nard sigara kullanmıyor, bazı akşr~ılar

sadece İki bardak şarap İçiyor. Bitkisel ve

hayvansal yağların aynı ölçüde zararlı ol­

duğunu söyleyen doktor merdiven çık­

manın kalbe çok yararlı olduğunu ısrarla

vurguladı

si ve kişinin yaşamayı umduğu süre... Bunlar çok fark­ lı. Her canlının yaşam sûresi, geçirdiği evrelere göre farklı. Amerika gibi ülkelerde umulan süre 65-70 yıl... Aslında bu ülkede ömür süresi 100 yıl... Hastalıklar, çevre etkenleri bunu kısaltıyor. Ömür süresi genetik tahribatla ilgili. Bunu denetim altına alabilirsek ömür uzar. Ama değişen bir şey olmayacak. Ömür 120 yıla çıksa, yine sonunda ölüm var.”

—“Siz ne kadar yaşamak istersiniz?”

—“ Uzun yaşamak bana çekici gelmiyor. Benim için önemli olan yaşamdan zevk alabilmek. Yaşamın kalitesi önemli. Benim için en önemli hastalık yaşlı­ lık. Bu hastalık insanların yaşamdan yeterince zevk almalarını engelliyor. Belki yakın gelecekte insanlar 200 yıl yaşayacaklar."

—1“Fransızların ‘Şerefli Ölüm’ adlı bir cemiyeti var. Kısaltılmış adıyla ADMD... Nice’te yapılan son büyük toplantıda ünlü kanser uzmanı Dr. Leon Schwarzen­ berg, ıstıraplı hastaların öldürülmelerinden yana ol­ duğunu söylerken siz karşı çıktınız. Aylarca acı çek­ mek yerine, ölüm daha kolay değil mİ?”

— “ Bir doktor, hastasının ömrünü uzatmak için hiçbir şey yapamıyorsa, ona yardımcı olmalıdır. Eğer hastasının İyi hayat sürürmesini sağlayamayacaksa, buna tıbben imkân yoksa, onun rahat ölm esini sağ­ layacak iznin verilmesinden yanayım. Ancak bu, pra­ tikte toplum tarafından kabul edilmedikçe uygulana­ maz. Toplum bunu istemiyor. Hollanda'da bazı olay­ lar var. Böyle bir hassas konu bir tek doktorun takdi­ rine bırakılamaz. Belki bir doktor heyeti enstitü ola­ rak karar verebilir. Bana göre tıbbın hedefi ömrü uzat­ mak değil, insan yaşamının kalitesini artırmaktır. Eğer bir insanın yaşamı artık istenen düzeye çıkarılamıyor- sa, bence ölüme terk edilm elidir.”

—“Sayın Dr. Barnard, ölümlerle filan konuşurken, tatlı konuları unuttuk. Örneğin seks yapmanın kalbe zararı var mı?”

— "Eğer kalp çok önem li bir rahatsızlık geçirm iş­ se olabilir. Çünkü seks enerji gerektiren bir işlevdir. Ağır kalp hastaları seks yapmasın. Ama seksüel duy­ gunun kalple bir ilgisi yok. Hasta olmayanlara sek­ sin zararı değil, faydası vardır. En azından birer eg­ zersizdir.”

—“ Bunun için bir sır veriyor musunuz? Yani haf­ tada kaç kez ilişki?”

—"Bunun reçetesi olmaz. Kendine güvenen iste­ diği kadar yapar.”

—“Sağlığınıza özen gösterdiğiniz anlaşılıyor. Ba­ kıyorum etin yağlarını ayıklıyorsunuz. Sofranızdan uzak tuttuğunuz yiyecekler nelerdir?”

—"Yağlı yiyeceklerden hiç hoşlanmam. Mesela domuz etini ağzıma sokmam. Izgara balık ve salatayı hep tercih ederim. Ülkemde çok kuzu olduğu için onu da bol yerim ama, yağını çıkarırım.”

—“Sigara ve içkiyle aranız nasıl?”

—“ Gençken bir ara sigara içtim. Ama cebimde si­ gara paketi hiç taşımadım. Bizim ailede sigara içen hiç kimse yok. Akşamları bir veya iki kadeh şarap içe­ rim .”

M E R D İV E N İN

Y A R A R L A R I

—“ Merdiven çıkmanın kalbe zararı var mı? Bizler hep korkanz.”

— “ Ben asansöre binmeyi hiç sevmem, hiç kullan­ mam. Merdiven çıkmak ve inmek kalp için çok güzel bir idmandır. Bana kalırsa asansör kalp için daha za­ rarlı. Çünkü asansörü beklerken insan sinirleniyor.”

—“Özgürlük anlayışınız nedir Mr. Dr. Barnard? Na­ sıl tanımlıyorsunuz?”

— “ İnsanlar bugün özgürlük konusunda büyük baskılar altında. Bu da streslem ,o l açıyor. Ben de özgürlükten yanayım. Ama bu dünyada özgürlük di-‘ ye bir şey yok. Özgürlükle sorum luluk birbirine bağ­ lantılı. Sorumluluk sizin özgür yaşar nzı sağlar. Eğer sorumluluk alamıyorsanız, özgürlük i? ismeye de hak­ kınız yoktur, insanlar bugün özgürlüklerini ileri süre­ rek hizmet vermekten kaçıyorlar. En iyi hizmet geri kalmış ülkelerde veriliyor, Batı'da giderek azalıyor. Dünyadaki tüm özgürlük mücadelelerini komünist ül­ keler destekliyor ama, kendi ülkelerinde özgürlük yok.

Lokantacı kalp d o k to ru ...

Doğup büyüdüğü Cape Town da 1967 yılında yap­

tığı kalp nakil ameliyatıyla bir anda dünya çapında ün yapan Dr. Chrlstlan Barnard, Cer­

rahlığı hiç sevmeden yaptım " dedi. 64 yaşındaki Güney Afrikalı ünlü kalp uzmanı, "Altı

yıl önce romatizmaya yakalandım, özellikle ameliyat sırasında parmaklarıma gelen ağ­

rılara dayanamadım” diye konuştu. Halen Amerika'da yaşayan Dr. Barnard hem hekim­

likten hem de Cape Tovvn dakl "La vita" adlı restoranlanndan elde ettiği gelirle geçiniyor

(Fotoğraflar: Erol DIKSOY)

Ne kadar komik aslında?"

—“Sayın Barnard, sizin ülkenizde de bugün aynı savaş veriliyor. Irkçılık mücadelesi ortada. Güney Af­ rika Cumhuriyeti, kaynayan bir kazan. Bunu görmü­ yor musunuz?”

— “ Görüyorum ve yaşıyorum. İstanbul’a Cape Town’dan geldim. Benim ülkem belki A frika’nın en özgür ülkesi. Ama değişmesi gereken birçok şey var. ileride hepsi olacak. Basın, siyasal, konuşma özgür­ lükleri bakımından benim ülkem geride değil. Ango­ la, Mozambik, Tanzanya, Zaire’de bunların hiçbiri yok. Diktatörlükle ya da cuntalarla idare ediliyorlar.”

—“Siyahları sevmez misiniz?”

— “ Nasıl sevmem, onlar da benden. Onlar da be­ nim gibi Afrikalı... Ülkemde siyahlarla beyazlar, dün­ yanın öteki ülkelerindekilerden çok daha iyi anlaşı­ yorlar. Hatta Amerika’dakilerden bile."

—“O zaman niye ülkenizde siyahlarla, ırkçı beyaz­ lar birbirleriyle savaşıyorlar?”

—“ Bunu basın, görevi gereği öyle gösteriyor. Yani basın - yayın da bir fabrika gibi malını pazarlıyor. Çar­ pıcı örnekler veriyor ama, olaylar tüm ülke çapında değil. Sizin de Doğu bölgelerinizde çarpışmalar, ölen­ ler var. Bütün Türkiye'de kanlı çatışma var derlerse kızmaz mısınız? Bana göre, bir iktidarın topluma ver­ mesi gereken hizmetler dört tanedir: Solumak için ha­ va, içmek için su, barınma ve yiyecek... Radyo, tele­ vizyon, otomobil, tekne gibi şeyler sonradan gelir. İşte Güney Afrika’da hayati şeyleri sağladık. İnsanları açlık çekmeyen tek Afrika ülkesi benim memleketimdir. Üs­ telik yiyecek ihraç ediyoruz. Belki şu anda Güney A f­ rika Cumhuriyeti’nde yanlış ve değişmesi gereken bir­ çok şey var ama, halk geçmişteki deneyimler nede­ niyle bunlar için zaman tanımıyor, sabırsız."

—“ Müzikle aranız nasıl Dr. Barnard? Dünya sizi başarılı bir dansçı olarak da tanıyor.”

— “ Dans etmeyi çok severim. Müzikten hoşlanı­ rım. Özellikle Amerikan zenci şarkıcı Ray Charles’ın I Can’t Stop Loving Ypu eserine hayranım. Bir de El- ton John’u dinlerim. Özellikle yeni N iklta şarkısını."

—“Sporlardan hangilerini tercih ediyorsunuz?”

— “ Gençliğimde rugby oynardım ve çok iyi yüzer- dim. Üniversitenin yüzme takımındaydım. Tenis oy­ namaya halen devam ediyorum. Biraz kriket ve golf de oynarım. Tenis herkes için çok iyi bir spordur. Bir de ava çıkmaktan hoşlanırım.”

Ü Ç Ç O C U K , D Ö R T T O R U N

—“ Hanımlara hayranlığınızı duyuyoruz, okuyoruz. Bir zamanlar ünlü film yıldızı Glna Lollobrigida ile aşk yaşadığınız söyleniyordu. Favori hanım yıldızlarınız kimler?”

— "H ep öyle dedikodular çıkardılar, iyi bir sine­ ma seyircisi değilim. Ama Sylvester Stallone’yi sev­ miyorum. Şu anda en beğendiğim film ve TV artisti Joan Collins. Bir de Dallas ve Kuzey - Güney TV dizi­ lerindeki oyuncuları beğendim. Konu önemli değil orada ama, özellikle başroldekiler çok başarılı kompo­ zisyonlar çiziyorlar.”

—“Sayın Dr. Barnard, kızınız yaşında sevgilinizle birkaç yıldır birliktesiniz, iki defa evlenip ayrıldığınız için mi güzel Karin’le evlenmiyorsunuz?”

—"Türkiye’de herkes bunu merak ediyor neden­ se. Bakın, siz bile bunu sordunuz. Önce bekleyip, be­ raberliğimiz nasıl gidecek diye görelim dedik. Evlen­ meyeceğim demedim. Aramızdaki yaş farkı neden bu kadar ilgi çekiyor?”

—“Yalnız Türk basını değil, dünya basını da size aynı soruyu soruyor. Siz benim yerimde olsaydınız merak etmez miydiniz?”

— “ Ben Karin'le, Karin benimle beraber olmaktan mutluyuz. Bu beraberliğin kimseye bir zararı yok. Ço­ cuklarım da Karin’i seviyorlar. Ailelerimiz de şikâyetçi değil. Karin, yaşından çok olgundur."

—“Kaç çocuğunuz, torununuz var?”

— “ Şu anda üç çocuğum, dört torunum var. 3 yıl

kadar önce büyük oğlum André öldü.”

—“ Evin banyosunda ölü bulunmuştu. Hatırladı­ ğım kadarıyla başucunda bir de şırınga vardı?”

—"Beni çok iyi izlemişsiniz. Beni çok şaşırttınız. Evet, oğlum André, banyoda ölü bulundu. Kötü bir ka­ za geçirdiği için morfin kullanıyordu. Dozundan do­ layı şoka girmiş herhalde. Küvette boğularak ölmüş. Bu olay beni çok uzun süre sarstı. Bir baba için ko­ lay değil.”

—“Sayın Dr. Barnard, Türkiye’ye gelmekten ama­ cınız nedir? Eski asistanınız Doç. Dr. Edip Kürklü ile ne gibi işbirliğiniz olacak?”

— “ Edip Kürklü, çok sevdiğim ve beğendiğim bir insan ve hekimdir. Ben tıpta iyi organize olmanın ya­ rarlarına inananlardanım. Her dalda uzmanlaşmak ge­ rek. Birinci sınıf iş başarmak için iki şeye gereksin­ me var: Birincisi para, İkincisi dünyanın başka yöre­ lerinde yaşayan beyinleri bir araya getirmek... Tıp ko­ nusunda zenginleriniz yatınm yapabilir. Edip Kürklü, ikisini yapmaya çalışıyor. Özellikle İkincisini.”

—“Türkiye’de yabancı doktorların ameliyat yap­ ması yasaktır. Siz de şu anda burada bir ameliyata pro­ fesyonel olarak katılamazsınız. Bunu biliyor musu­ nuz?”

—“ Hükümetin bütün yabancı doktorlara İzin ver­ mesine ben de inanmıyorum. Ama bazı durumlarda yabancı uzman getirtilebilir. Mercedes otom obil ge­ liyor da, uzman doktor niye gelmesin? Türk halkı ve tıbbı için yararlı olur. Genellikle ülkeler kendi doktor­ larıyla rekabete g irilir endişesiyle yabancı doktorla­ ra izin vermezler. Bence bu yanlış. Aksine, yardımcı olurlar. Bunu yalnız kendim için savunmuyorum. Bü­ tün uzmanlar için geçerli.”

—“Sayın Dr. Barnard, sizin gibi ünlü bir kalp uz­ manından sağlıklı yaşam reçetesi alalım. Herkes bir şey söylüyor. Doğrusunu isterseniz, ne yiyip, ne İçe­ ceğimizi şaşırır olduk.”

— “ Aslında genel doğrular değişmiyor. Ama tıp ­ ta her geçen gün yeni buluşlar olduğu için, bazı ko­ nular hızla değişiyor. Benim MİLLİYET okuyucuları­ na sunacağım reçete şöyle: İsterseniz rakamlarla sı­ ralayalım: 1) Temiz olun. Her şeyin başı bu. Kalp için de, kalp romatizması için de. Fakir de olsanız, temiz­ liğe özen gösterin. 2) Sağlıklı beslenin. Sağlıklı bes­ lenmek için zengin olmaya gerek yok. Bu hep yanlış anlaşılır. Sağlıklı yiyecekler, en ucuz yiyeceklerdir. Havyar müthiş zararlı, hem de pahalı. Mesela ben fa­ kir olsam her gün meyve yerdim. Et yemek hiç önemli değil. Et aslında zararlı. İlle et yenecekse, balık veya beyaz tavuk eti. 3) Hayvansal ve bitkisel yağlardan ka­

çının. Türkiye'de de çok bitkisel yağ kullanılıyor. Ben

bitkisel ve hayvansal yağları eve sokmam. Bitkisel yağlarda kalbe zararlı veya kanser yapabiliyor. 4) Eg­

zersiz yapın. Özellikle ağır işlerde çalışmayan, masa

başında görev yapanlar mutlaka egzersiz yapmalı. Günde 5 kilometre hızlı tempolu yürüyüş. Sporu dok­ tor kontrolünde yapmak daha yararlı. 5) Tuz kullan­

mayın. Gördüğüm kadarıyla ülkenizde yemekler az

tuzlu. Bu çok iyi. Tuzu her yiyecekten doğal olarak alıyoruz. Aşırı tuz çok zararlı. Tansiyona, kalbe, böb­ reklere. 6) Alkol ve sigarayı ölçülü kullanın. Günde iki bardak şarap. Rakınız çok sert. Onun için ancak bir duble tavsiye edebilirim. Sigara ise gerçekten size ke­ y if veriyorsa, en fazla günde beş tane. Ama elbette içmemek en iyisi. 7) Çok iyi uyuyun. Uyku önemsen­ mez ama, çok önemlidir. Sağlıklı yaşam için uyku çok önem li.”

—“Siz kaç saat uyursunuz?”

— “ Ben uykuma da çok dikkat ederim. Her gün mutlaka sekiz saat uyurum. Ama bu süre bazı kişilerde daha az olabilir. Ama genel ortalama altı ile sekiz sa­ at arasındadır. Ben reçeteme devam edeyim. 8) Yıl­

da bir kez sağlık kontrolünden geçin. Ülkenizde de

çok modern klinikler, hastaneler var.”

—“Tıp deyimiyle check-up yaptırmak için mutla­ ka Amerika’ya gitmek gerekmez mi?”

— “ Ne demek istediğinizi anlıyorum. Bazılarında yurt dışına aşırı hayranlık vardır. Benim ülkemde kim­ se check-up için yurt dışına gitmez. Amerika'da bol bol yabancı görüyorum. Özellikle Arap ülkelerinden akın akın insan geliyor. Oralardaki aletler kontrol için buralardakilerden farklı değil. Eğer çok özel bir du­ rumunuz varsa o ayrı elbette. Normal bir genel sağ­ lık kontrolü bugün her ülkede rahatlıkla yapılıyor. 9)

Çok şeker kullanmayın. Sadece kahve ve çayda kul­

lanın. Tatlı yemek yok elbette. Hele Türk tatlıları. En­ fes ama, yedikten sonra kliniğe yatmak gerekli. 10)

Ekmek, unlu gıdalar yemeyin. Doğal gıdalar her za­

man iyi. Hayvanların bizden sağlıklı olmasının nede­ ni de işte bu.” ________________________

" İK T İD A R S IZ D E Ğ İL İM "

—“ Dinle aranız nasıl?Kiiiseye düzenli gider mi­ siniz?”

—“ Ben Protestanım. İki oğlum Katolik. Dinin hem çok iyi, hem çok kötü etkileri olduğuna inanıyorum. Bay Süsoy, deminden beri siz bana soruyorsunuz. Şimdi ben size sorayım. Yaşlı bir adam olsaydınız, bir genç kadını seksüel yönden tatmin edebilir m iydi­ niz?”

—“ Ben bu soruyu aynen size iade ediyorum. Şu anda sizin böyle bir durumunuz var. Özür dilerim. Siz sevgilinizi tatmin edebiliyor musunuz?”

— “ Elbette... Eğer ben Karin’i seksüel yönden de tatm in edememiş olsaydım, hâlâ benimle birlikte ol­ mazdı.”

—“ Bay Barnard, konuyu siz açtınız, devam ede­ yim o zaman. Belki de dünya basını sizinle sevgiliniz arasındaki yaş farkıyla, sizi iktidarsız olarak kabul et­ tikleri için bu kadar çok ilgileniyorlar.”

— "Bunun İspatı kolay. Beni öyle sanan ya da ya­ zan bir kadın gazeteciyle bunu ispatlamak İsterim .”

—“ İsterseniz bu konuyu kapatalım, yine sağlığa dönelim. Çay veya kahvenin kalbe zararı var mı?”

— “ Kahvenin kalbe o kadar zararlı olduğuna inan­ mıyorum. Tabii içtiğiniz miktara da bağlı. Günde iki fincan kahve içmenin, çayın zararı olmaz. Durmadan içerseniz çarpıntı yapar. Midenize dokunur. Her şeyi dozunda, tadında yapmak gerek. Aşırıya hiç kaçma­ yın.”

—“Sayın Barnard, sizin bir de lokantacılık yanı­ nız var?”

— “ Onu da mı biliyorsunuz? Evet, Cape Town'da La Vita - Hayat adlı iki lokantam var. Lokantanın amb­ lemi kırmızı güldür. Tabaklarda ve kül tablalarında im­ zam vardır. Fazla pahalı zannetmeyin. Bir kişi, şarap dahil olmak üzere ortalama 20 dolara yemek yer.”

—“Teşekkür ederim.”

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yüzyılda Ünlü bir Fıtık Cerrahı ”25 adlı makalesi ile Osman Çetin‟in “Üsküdar‟da Bir Kadın Cerrah Küpeli Kızı Saliha Hatun”, adlı 26

Kişisel markamızın genel merkezini ve şubelerini oluşturduktan sonra kişisel olarak markalaşmak için nasıl ayırt edici olacağız şimdi birkaç tavsiye göz atalım.. 

Es ki ener jik, gü ler yüz lü k›z git mifl, ye ri ne asa bi ve so murt kan bi ri gel

Arteriyosklerotik tıkayıcı lezyonlarda semptomların iyileşmesi veya ekstremitenin kurtarılması için en iyi yöntem uygun distal artere akımın yeniden sağlanmadır

Kalıcı kalp pili implantasyonu yapılan hastanelerden alınan verilerin incelendiği bu araştırmada ülkemizde kalıcı kalp pili implante edilen hastalarda kadın erkek

[r]

yapmak gerekirse, toplam kardiyovasküler risk yü- künün yeni kohortta eskisine kıyasla erkeklerde ben- zer, kadınlarda cüz'i miktarda daha fazla olduğu,. ama sonuncu

Gösterge profilinin yanına takılacak oransal çubuğun (Ls30) içindeki cam switchler, şamandıradaki mıknatısların manyetik alanından etkilenerek uyarılırlar. Bu sayede