25 URA
GÜRCÜ YUSUF
CAVİTBEY
ŞÜKRÜ BEY
O k *» W *İ« H « r( HCMÉa ti ov M« i o«mKll<Hİ Erkek y ihanet etmeık.t d u rab ilirin i?
Gene kız
do
kadın
doktoruna
gitmelidir
Eksiksiz bir eğitimin
yöntem leri,
Elete'
nin özel eki
A' dan Z' ye Okulda
Başarı Ansiklopedisi
' nde...
2,fasikül
Jbieie'
nin Kasım sayısında
Siz de alın!
. R E S İ ■ ■ Y U l U / L c Ç t ]
mm
I
9
ÖRT gün sonra, 10 Kasım'da, ¡§ ¡g ¡» v
D
40. ölüm yıldönümünde, Atatürk'ü bir kere daha anacağız.Büyük Kurtarıcı'yı kaybedişi mizin üzerinden tam 40 yıl geçmiş bulunuyor. Bu demektir ki, bugün artık iş başında olan kuşak, kısacası yaşı 45'in altında olanlar, O'nu an cak anlatılanlardan tanıyor, değer lendirmelerini, okuduklarından yap maya çalışıyorlar.
Bu gerçeği gözönünde tutarak, Y ıllarboyu'nun Kasım sayısında, Atatürk'le ilgili konulara büyük ağırlık verdik, bazı olayların bilin meyen yönlerine ışık tutmaya çalış tık. Son iki yılının günlük yaşantısını sîzlere, ortada 8 sayfalık bir ilave halinde sunmakla kalmadık, şimdi ye kadar pek az görülmüş, güzel bir fotoğrafını da yatay poster halinde hazırlatıp, Y ıllarboyu'nun sîzlere ar mağanı olarak sayıya kattık.
"Savarona" Yatı'nda çekilen bu fotoğraf, büyük bir ihtimalle, Ata türk'ün poz vererek çektirttiği son fotoğrafı.
Geçen sayımızda, “ Kaçırdığınız eski eserleri geri verin!" başlıklı ya zımızı hatırlayacaksınız, . elbet. Bu sayımızda da, bu eserlerin başlıcala- rının hangi yollarla, kimler tarafın dan nasıl kaçırıldığını anlatan geniş bir konu bulacaksınız.
Bu konu ile birlikte, bir de kısa haberimiz var:
UNESCO'nun önayak olmasıyla Palermo'da toplanan bir kongrede, sırf az gelişmiş ülkelere bir kültür yardımı yapılmasını sağlamak ama cıyla, oralardan kaçırılan eski eserle rin kaynak ülkeye iadeleri durumu görüşülmüş. Gerçekten yerinde bir girişim...
Ne var ki, bu iade kampanyasına, kongreye ağır lığını koyan büyük Batı Devletleri katılmaya hiç mi hiç niyet li görünmüyorlar. Kısacası, Londra, Paris, Berlin, New-York gibi, büyük bir kısmı bizden kaçırılan sanat eser leriyle dolu olan müzelerdeki eserle rin hiçbirine el sürülmeyecek. Sizin anlayacağınız, Milos Adası'ndan, zorla bizden kaçırılan ünlü Venüs heykeli yine Louvre Müzesi'nde, Bergama'dan yağma edilen ünlü Su nak yine Doğu Berlin'de kalacak, sonra da bu kampanyanın adı, "Eski sanat eserlerini, sahiplerine iade" olarak ilan edilecek.
Tam, Batılı dostlarımıza yaraşan bir anlayış ve görüş.. .Dünya kültür ve uygarlığına ışık tutan Batılı dost larımıza. .
Yılbaşından itibaren, sizlereyep- yeni bir dergi sunma hazırlıkları içinde, huzur dolu bir ay temenni siyle...
1
/
Yakın Tarih Dergisi YIL: 1 SAYI: 8 KASIM 1978 Sahibi: H ü r g ü n
Tablo: E them Çalışkan
Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş. adına
Erol SÎMAVİ
Genel Yayın Müdürü:
Çetin EMEÇ
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü:
Eser TUTEL
Yayın Danışmanı:
Midhat SERTOĞLU
Basıldığı yer:
Hürriyet Ofset Matbaacılık ve Gazetecilik A.Ş Adres:
Mollafenari Sokak No: 30-32 Cağaloğlu-İstanbul.
İçindekiler:
Hepsi de suçlu muydu? 4
Midhat Sertoğlu
Beyazıt Kulesi her an yıkılabilir! 12
Ertan Ünal
...Ve Atatürk’ün cenaze namazı camide kılınmadı 16
Metin Soysal
Atatürk’ü, Çankaya’ya mı gömeceklerdi? 18
Cemal Kutay
Bitsin artık bu yağma! 20
Mehmet I. Tün ay
Atatürk’ün tabutu açılıyor! 24
Azmi Nihad Erman
Bugünkü İstanbul’u 100 yıl önceden gören Italyan 26
Osman önd eş
İlk kadın doktorumuz 30
Taha Toros
Elifba’dan Alfabe’ye 32
Sezen Ongan
Geçmişi günümüzde yaşatan tek ressam 34
Eser Tutel
Hac’ca bilen de gidiyor, bilmeyen de! 36
Ali Süha
Şeytan bunun neresinde?..
Şevki Bey’i, Natüvan Hanım’a olan aşkı yıktı! 70
Rüştü Şardağ
Beyaz Ruslar İstanbul’da! 46
Hikmet Feridun Es
“Çanakkale” Haşan Kâmil - Silifkeli atlet Şükrü 50
Cem Atabeyoğlu
Millet Meclisi’nl topa tutturan Iran Şahı 52
Adnan Giz
Tarihi bir lüfer avı 68
Münir Sirer
Her ay bir kitap özeti:
ESRARENGİZ CİNAYETİN, ESRARENGİZ KATİLİ
57
Âli Canman
Ayrıca: Tarih Dağarcığı: 60, Geçmişte bu ay: 65, Tavan arası: 66-67, Kim acaba? Ne acabe? Bulmaca, Kim demiş, ne demiş? 72-73, Okuyucu mektupları, Kitaplar: 74 Ve ortada, özel 10 Kasım ilavesi:
Hepsi de suçlu m uydu?
Duruşmalar bütün ülkede büyük bir İlgiyle izlenmiş, olayların gelişmesi gazetelerde en geniş şekliyle yer almıştı. Duruşmaların yapıldığı salonda sanıklardan dürdü: Ziya H urşit, Ayıcı Arif Bey, San Efe Edip ve Ordu Mebusu Faik Bey.
Midhat
SERTOĞLU
ZMİR Valisi Kâzım (Dirik) Paşa, 17 Haziran 1926 Çarşamba akşamı saat 21'de makamın da hâlâ çalışıyordu. Hiçbir zaman bir masa adamı olmayı sevmemiş, hareket adamı ol mayı tercih etmiş olan Kâzım Paşa, önüne konan imza kartonundaki evrakı birer birer dikkatle, ancak biraz da sabırsızlıkla okumaktaydı.
Birden odanın kapısı vurulmadan açıldı ve beti benzi atmış biri telaşla içeriye daldı. Bu, Kâzım Paşa’nın da şahsen tanıdığı, lâkin pek sevmediği İzmir’de motor işlet mekle uğraşan, ancak asıl işinin kaçakçılık olduğu söylenen Giritli Şevki idi.
Paşa, izin bile istenmeden böyle paldır küldür yanına girilmesinden haklı olarak sinirlenmişti. Sert bir sesle:
-“ Ne var, ne oluyor?.. Makam odasına bu nasıl giriş?" diye sordu.
Giritli Şevki panik içindeydi ve kopuk kopuk konuşuyor du:
-“ Efendim... Gazi’ye haber verin.... Vuracaklar... Öldüre cekler... Kemeraltı Caddesi’nden geçerken... Henüz vakit
Sullkastın elebaşılarından olduğu İddia edilen eski Lazistan Mebusu Ziya H urşit, elleri kelepçeli, Jandarmalar arasında duruşmaya getiriliyor.
Büyük Kurtarıcı' ya
çevrilecek namluların
tetiği, Terakkiperver
Fırka'ya mensup
kişilerin elindeydi...
İhbar sonucu
tutuklananlar arasında,
Atatürk'e yakınlıklarıyla
tanınan kişilerin de
yer alm ası, o günlerde
şaşkınlıkla karşılanmıştı
Atatürk'e suikast teşeb nisünün 52. yılında,
SMO&i&L nun, olayla ve girişimin elebaşlarıyla ilgili araştırması:
Hepsi de suçlu muydu?
geçmedi... Gazi’ye suikast yapacaklar... Hepsini yakala yın...”
Paşa, yerinden fırladı:
-“ Sen ne söylüyorsun be adam? Ne söylediğini biliyor musun?”
-“ Evet, vakit kaybetmeyin!”
Merhum Kâzım Dirik sonradan "Üçüncü Umumi Müfet tiş ” iken yanında özel kalem müdürü olarak çalışan Halil Tekin Bucaklı’ya anlattığına göre, bütün iradesini kullanarak soğukkanlılığını muhafaza etti ve Giritli Şevki’yi karşısına oturtup yatıştırıcı bir sesle sordu:
-“ Söyle bakalım, kim bunlar?"
Giritli Şevki ise Ziya Hurşit, Sarı Efe, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, Çopur Hilmi ile Saruhan Mebusu Abidin Bey’in isimlerini verdi.
Aslında kendisi, bir gün önce, onlarla birlikte Karşıyaka’ da, idris’in bahçesinde bu menfur suikast için yemin etmiş, maksatları gerçekleştikten sonra bu işe karışanları motoruy la Sakız Adası’na kaçırma görevini üzerine almıştı.
6 TABANCA, 2 BOMBA
Ancak, Sarı Efe Edip'in ortadan kayboluşu ve onun Abidin Bey’le birlikte İstanbul’a gitmiş olduğunu duyması üzerine müthiş bir paniğe kapıldı. Çünkü Sarı Efe Edip’in bir ihbar yapacağından şüphelenmişti. Esasen onun bu işte
biraz gönülsüz olduğunu sezmiş ve kendisini kurtarmak için bu ihbarı yapmıştı.
Atatürk, bu sırada İzmir’de sona erecek olan bir yurt gezisine çıkmış bulunuyordu. 17 Haziran sabahı Balıkesir' den hareket edecek iken, o gece İzmir Valisi Kâzım Paşa’dan bir yıldırım telgrafı aldı. Bunda İzmir’de, bütün Milli Müca dele boyunca, başta kendisi olmak üzere istiklal ordularının bütün gazilerinin ve şehitlerinin kavuşmayı ve kurtarmayı kalplerini ısıtan bir ideal olarak benimsemiş bulundukları bu güzel şehirde, kendisine bir suikast düzenlendiğinin meyda na çıkarılmış olduğunu haber veriyor ve hareketini geri bı rakmasını rica ediyordu.
İzmir’in pek ünlii Elhamra sineması, acele olarak mahkeme salonu haline getirilmişti. Hâkimler heyetinin yer alacağı sahneye bayraklar gerilmiş, salona da basit, hasır iskemleler dizilmişti.
(sağda, üstte). Afyon mebusu Hamit Hoca nın (ortada) yargılandığı gün çekilen bu fotoğrafta, salonda görevli olan üniformalıların çokluğu dikkati çekiyor.
Giritli motorcu
panik içindeydi. "Gazi ye
h a b e r verin! Jiem eraltı'nda
vu racaklar!" diyordu
-İstiklal Mahkemesi reisliğine getirilen Ali Çetlnkaya, Atatürk’e bağlılığıyla tamnan bir kişiydi.
Öte yandan tevkifler başlamıştı. Eski Lazistan Milletveki li Ziya Hurşit, kaldığı Gaffarzade Oteli’nde uyurken yakalan dı. Yanında bulunan altı tabanca ve yatağının altındaki iki bomba alınarak polis müdürlüğüne götürüldü. Aynı zaman da o civardaki Ragıp Paşa Oteli'nde kalan emekli Teğmen Çopur Hilmi, Laz İsmail ve Gürcü Yusuf tevkif edilmişlerdi. Sarı Efe Edip, Milli Mücadele'ye katılmış ve gösterdiği yararlık dolayısıyla kendisine Değirmendere civarında bir çiftlik verilmiş, ayrıca 1.150 (bugünkü rayice göre yaklaşık olarak on beş bin) lira maaş bağlanmıştı. Laz İsmail ile Gürcü Yusuf ise suikasti fiilen yapmak için Ziya Hurşit tarafından bulunmuş ve tutulmuş kimselerdi.
' BENİM NAÇİZ VÜCUDUM
”İlk sorgular sonunda meselenin tahmin edilenden çok daha geniş kapsamlı olduğu anlaşıldığından kovuşturma ve yargılama görevi İstiklal Mahkemesi’ne verildi.
Ali Çetinkaya’nın başkanlığında olan bu mahkemenin üyeleri Kılıç Ali ve Reşit Galip Beyler'di. Savcılık görevini ise Necip Asım (Kücüka) yapacaktı. Bu heyet, hemen İzmir’e hareket etti. Atatürk ise 18 Haziran’da Türk milletine hitaben yayınladığı beyannameyle bu suikast teşebbüsün den dolayı üzüntülerini mektup ve telgraflarla bildiren kişi ve kuruluşlara teşekkürlerini bildirdikten sonra bunun sade ce kendi şahsına değil, yeni Türkiye Cumhuriyeti'ne ve onun dayandığı prensiplere dönük olduğunu, bunun için tertipçi- lerinin Cumhuriyet’in adalet ve kudret pençesinde hakkettik leri muameleye uğrayacaklarını açıklıyor ve beyannamesini şu tarihi cümle ile sona erdiriyordu:
“ Benim naçiz vücudum bir gün toprak olacaktır: fakat
İsmet Paşa, dokunulmazlığı bulunan sanıklar İçin bir çıkış yapmışsa da, Ali Çetinkaya’mn sert tepkisi üzerine gerilemek zorunda kalmıştı. İsmet Paşa o günlerde Fahrettin Paşa (Altay) ve Mareşal Fevzi Çakmak’la bir arada.
Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır ve Türk milleti emniyet ve saadetinin garantisi olan prensiplerle medeniyet yolunda tereddütsüz yürümeye devam edecek tir.’’ ,
TUTUKLANAN MİLLETVEKİLLERİ
İstiklal Mahkemesi Soruşturmalara başladı ve bunun neticesi olarak tutuklamaları hızla genişletti. İstanbul ve Ankara’daki birçok kişi yakalanıp İzmir’e getirildiler. Bunla rın arasıpda milletvekilleri de vardı. Başbakan İsmet (İnönü) Paşa, dokunulmazlıkları bulunduğunu söyleyerek buna kar şı çıktıysa da Meclis Başkanı Kâzım (Özalp) Paşa ortada bunu hükümsüz bırakan bir suçüstü durumu bulunduğunu açıkladı. Ali Çetinkaya ise, başbakanın kanuna göre İstiklal Mahkemesi’nin işlerine karlamayacağını sert bir ifadeyle ileri sürdü. Atatürk de onun tarafını tutunca, İsmet Paşa gerilemek zorunda kaldı.
Tutuklanarak İzmir’e getirilenler şunlardı:
Eski Erzurum Milletvekili Hüseyin Avni, Trabzon Millet vekili ve eski Adalet Bakanı Hafız Mehmet, Ordu Milletvekili ve Ziya Hurşit’in ağabeyi Faik, Saruhan Milletvekili Abidin, Eskişehir Milletvekili olup Atatürk’ün yakın arkadaşı diye bilinen ve 19 Mayıs’ta Milli Mücadele’yi başlatmak için Sam sun'da Anadolu topraklarına ayak bastığı sırada yanında ve beraberinde bulunan emekli Kurmay Albay Ayıcı lakaplı Arif, İstanbul Milletvekili İsmail Canpulat, İzmit Milletvekili ve eski Milli Eğitim Bakanı Şükrü, eski Sivas Milletvekili Çolak Selahattin, Amasya Milletvekili ve Erzurum Kongre- si'nden beri Milli Mücadele'ye katılmış ve Dışişleri Bakanlığı dahil önemli görevler yüklenmiş olan Bekir Sami, eski Mersin Milletvekili Mersinli Cemal Paşa, emekli Veteriner Albay Rasim, İttihat ve Terakki Partisi’nin namlı Maliye Bakanı Cavit, Sivas Milletvekili Hâlis Turgut, Erzincan Mil letvekili Sabit, eski Milli Eğitim Bakanı Necati, Ergani Mil letvekili İhsan, Erzurum Milletvekili Münir Hüsrev (Göle) , eski Ardahan Milletvekili Hilmi, eski Erzurum Milletvekili Rüştü Paşa, eski İzmir Valisi Rahmi, yine milletvekillerin den Feridun Fikri (Düşünsel), Hâlet, Besim, Kâmil Zeki, Ahmet, Nafiz, kapanan Terakkiperver Cumhuriyet Partisi
Hepsi
de suçlu muydu?
başkanlığını yapmış olan Kâzım Karabekir Paşa ile Ali Fuat (Cebesoy), Refet (Bele) ve Cafer Tayyar Paşalar...
SANIKLAR TERAKKİPERVER
FIRKAYA MENSUPTU
Bu arada eski Ankara Valisi Abdülkadir ve İttihat ve Te- rakki'nin ilerigelenlerinden eski iaşe Nazırı Kara Kemal saklandıkları için tutuklanamamışlardı.İstiklal Mahkemesi’ nce yargılanmalarına karar verilenlerden Rauf (Orbay) ve Adnan (Adıvar) ise, bu sırada Avrupa’da bulunuyorlardı.
Tutuklanan bu milletvekili ve paşaların hepsi Terakkiper ver Parti’ye mensuptular. Cumhuriyet döneminin bu ilk muhalefet partisi, aslında iktidarı yine ele geçirmek isteyen eski İttihatçılarla, M illi Mücadele’ye katıldıkla ı halde Cum huriyet döneminde umdukları mevki ve itibara kavuşama yanlar ve Atatürk’ün siyasi düşüncelerine, devrimci görüşle rine karşı olanlar tarafından kurulmuş ve bazı macerasever- ler de kendilerine katılmışlardı.
Suikasti düzenleyenler, bu partiye mensup bulundukları için, partinin ilerigelen bütün mensupları töhmet altında kalmış ve yargılanmak üzere tutuklanmışlardı. Nitekim yar gılama başlar başlamaz İzmit Milletvekili ve eski Ankara Valisi Abdülkadir’in daha evvel Atatürk’e Ankara'da bir sui kast ve arkasından hükümet darbesi yapmayı planladıkları ve bunun için Atatürk’ün amansız düşmanı olduğu anlaşılan Ziya Hurşit ile adamlarını görevlendirdikleri, sonra bazı sebeplerden dolayı harekete geçmedikleri, Atatürk’ün bu son gezisinde uğrayacağı bilinen Bursa’nın bu işe elverişli görülmediği, nihayet İzmir için kesin karar verildiği anlaşıl dı.
ZİYA HURŞİT'İN İTİRAFLARI
Çünkü Ziya Hurşit itirafta bulunuyor, mahkemede her şeyi bütün ayrıntılarıyla doğru olarak anlatıyordu.
“ Maliyeci” lâkabıyla tanınan o devrin ünlü devlet adamlarından Cavit Bey mahkemeye getiriliyor. Ankara’da g en işleten davada suikast İle ilgili görülecek ve İdam edilecektir.
8
Onun anlattığına göre Atatürk otomobille en dar yer olan Kemeraltı karakolunun yanından Gaffarzade Oteli nin köşe sine gelince Ziya Hurşit, Laz İsmail ve Gürcü Yusuf taban cayla ateş edip vuracaklar, gerekirse bomba da kullanacak lardı. Sonra hasıl olacak panikten faydalanıp yan sokakta hazır bekleyecek otomobile atlayarak rıhtıma inecekler ve Giritli Şevki’nin motoruyla Sakız Adası’na kaçacaklardı. Yine onun anlattığına göre İzmir suikastinin elebaşısı ve hazırlayıcısı İzmit Milletvekili Şükrü idi. Lâkin, Şükrü mah kemede her şeyi inkâr etti. Bununla beraber, öbür ifade ve yüzleştirmeler hakikati meydana koymaktaydı.
Otelde
uyurken yak alan an
Ziya Hurşit in
yanında altı tabanca,
yatağının altında da
iki bom ba ele
geçirildi
*
Laz İsmail ve Gürcü Yusuf cahil insanlar olduklarını ve kandırılıp bu işe sürüklendiklerini söyleyip af dilediler. Ayıcı Arif, evvela bu işin içinde bulunup, sonradan pişman olarak İstanbul'a gittiğini ve durumu Celal (Bayar) Bey’e ihbar etmek üzereyken yakalandığından buna fırsat bulamadığını ileri sürdü. Çopur Hilmi de buna benzer ifadede bulundu. Abidin Bey,tamamen masum olduğunu, Hafız Mehmet Bey, başlangıçta bu işe karışmışken sonra vazgeçtiğini, İsmail Canpulat ve Hâlis Turgut ile öbür milletvekilleri bu işle ilgileri bulunmadığını ileri sürdüler. Kâzım Karabekir, Ali Fuat, Refet ve Cafer Tayyar Paşalar sorgularında bu işten haberleri bile olmadığını söylemişler, savcının iddianame sinden sonra ise savunmada bulunmayı reddetmişlerdi.
İDAM KARARLARI
Mahkeme 13 Temmuz Salı günü saat 15’te kararını bildir di. Buna göre İzmit Milletvekili Şükrü, Saruhan Milletvekili Hâlis Turgut, İstanbul Milletvekili İsmail Canpulat, Erzurum Milletvekili Rüştü Paşa, eski Lazistan Milletvekili Ziya Hur şit, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, eski Trabzon Milletvekili Hafız Mehmet, Sarı Efe Edip, Çopur Hilmi, Veteriner Rasim, Ceza Kanunu’nun 55. ve 57’nci maddelerine göre yüzlerine karşı ve eski Ankara Valisi Abdülkadir ile eski iaşe Nazırı Kara Kemal gıyaben iuaına mahkûm edildiler. Eski Maliye Nazırı
Suikast tertiplemekle suçlananlar arasında eski vekiller de bulunuyordu. Bunlardan biri de eski Maarif Vekili Şükrü Bey’di.
Trabzon Mebusu Hafız Mehmet Efendi de idama mahkûm edilenler arasındaydı.
İzmir'de, suikast tertiplemekle suçlananların tutulduğu hapishanenin o günlerde çekilmiş fotoğrafı. Kapının üzerindeki tabelada “ Hapishane-! Umumi” yazıyor.
Cavit, eski Sivas Milletvekili Çolak Selahattin, eski İzmir Valisi Rahmi, İstanbul Milletvekili Rauf (Orbay) ve eski İs tanbul Milletvekili Adnan Adıvar’ın bu davadan ayrılıp ayrıca yargılanmalarına ve suikast olayı ile bir ilgisi görülmeyen ve iştirakleri anlaşılmayan milletvekillerinden Faik, Bekir Sa mi, Sabit, Besim, Necati, Feridun Fikri, Kâmil Zeki, Münir Hüsrev, Necati, Ahmet, Nafiz ile bu olaya adları karışanlar dan bahçıvan Idris, Torbalılı Emin, Trabzonlu Naciye Nimet,
\ Olaya adı karışıp sonradan beraat edenlerden Cafer Tayyar Paşa.
Hepsi de suçlu muydu?
manşeti şöyieydi: “ Büyük Gazi’nin Türk Milleti’ne beyannamesi: “ Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacak, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
Sürmeneli Keleş Mehmet, Mustafa oğlu Şakir Çavuş, Giritli Mustafa, yedeksubay Bahattip’in, ayrıca Kâzım Karabekir, Ali Fuat, Refet, Cafer Tayyar've Mersinli Cemal Paşalar’ın beraatine karar verilmişti.
İdam hükümleri 13/14 Temmuz gecesi infaz edildi.
İnfaz fotoğrafları, gazetelerde 1 1 sıra sıra yayınlanmıştı, işte, ş f bir İstanbul gazetesinde, Ziya Hurşit’i I
darağacında gösteren resim. |_________ V ” „
EŞSİZ BİR CESARET ÖRNEĞİ
İdam hükmü kendisine tebliğ edilen ve suikast olayının içyüzünü herkesten iyi bilen Ziya Hurşit’in, infaza götürül meden evvel kendisi gibi idama mahkûm edilenlerin kimler olduklarını öğrenince:
-“ Bunlardan bazılarının idama mahkûm edilmemeleri ge rektiği kanaatindeyim. Bir yanlışlık olacak” demesi çok dikkat çekicidir.
Ziya Hurşit sonuna kadar soğukkanlılığını korumuş, dik katle giyinmiş, hatta kolonya bile sürmüş, infaz yerine geti rilip sehpayı görünce:
-“ Ne mükemmel şey... Salıncağa da benziyor. Yüksekli ğine de diyecek yok! Yerde kalan insanlara yüksekten bakacağım... İstediğim de buydu,” demiş ve etrafındaki kalabalık arasında Kılıç A li’yi görünce:
-“ Kılıç Ali mi o? Nerede bakayım?" der demez Kılıç Ali ona görünmemek için hemen çömelmişti.
Ankara’da genişletilerek başlayan dava sonunda ise sui kast ile ilgili ve suçlu bulunan Cavit, Dr. Nazım, Nail ve Hilmi Beyler idama mahkûm oldular; Ihsan, Mithat Şükrü, Hilmi, İzzet, Cevat, Kara Vasıf, Salah Cimcoz, Salim Hüsnü, Ahmet Nesimi, Eyüp Sabri, Dr. Rusuhi, Çolak Salâhattin, Dr. Hüseylnzade Ali, Ahmet, Hüseyin Avni Muhtar, Azmi, Ali, Ihsan Beyler’le diğerleri beraat ettiler.
Bu idam hükümleri de 26/27 Ağustos gecesi infaz edildi. Kara Kemal ise 29 Temmuz günü İstanbul’da saklandığı yerde ele geçmek üzereyken intihar etmiş, eski Ankara Valisi Abdülkadir evvela izini kaybettirmeye muvaffak ol muşsa da yurt dışına kaçmak isterken Bulgaristan sınırında
İzmit Mebusu Şükrü Bey de idam edilenler arasındaydı. Olay hakkında verilen bilgiler, o günlerde gazetelerin birinci sayfalarını işgal etti.
ATATÜRK’Ü İŞTE BURADA VURACAKLARDI! 50 yıl öncesinin Kemeraltı’sı, bugünkünden oldukça değişikti. Henüz Fevzipaşa bulvarı açılmamış olduğundan, Konak’ı Basmahanece bağlayan ana yol bugünkü Kemeraltı caddesiydi. Muvakkit Gaffarzade Oteli Ragıp paşa ! Öleli Eczacıbaşılar'ı Şifa Eczanesi H acı' A li Paşa O te li. Mektepli kitapçısı Tütüncü Millin nema M illi K ütüphane!--- , (Elhamra Sinema ; ı ) ı
yakalanıp İzmir'e yollanmış ve Ankara’dan dönen İstiklali Mahkemesi’nce yargılanıp idama mahkûm edilerek öbürleri gibi asılmıştır.
Böylece Türk milletinin kurtarıcısı ve yeni Türkiye Cum- huriyeti’nin kurucusu aziz Atatürk’ün hayatına kast et a mek isteyen menfur ve hain eller kırılmış bulunuyordu, ml
D a ra ğ a cm ın dibine
delince, "Me düzel, salıncağa
benziyor!" dedi Z iya Hnrşit.
"İpe çekilince, herkese
tepeden bakabileceğim ! "
Trabzon Mebusu Hafız Mehmet Efendi de mahkeme heyetince suçlu görülmüş, idam kararı, İzmir’de infaz edilmişti.
Yargılama sonunda suçlu görülüp idam cezasına çarptırılanlar arasında İstanbul mebusu İsmail Canbolat da bulunuyordu. Olayla ilgili her türlü yorum, yazı ve fot „raf basında sansürsüz yayınlanmıştı.
11