• Sonuç bulunamadı

Gülriz Sururi:"Aşkta yaş yoktur"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Gülriz Sururi:"Aşkta yaş yoktur""

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 9 6 1 , 1 9 6 8 v e 1 9 9 2 . . .

S o k a k K ız ı İr m a m ü z ik a li

için üç f a r k lı t a r ih ... H e r

ta r ih için f a r k lı b ir k a d ro ,

f a r k lı e r k e k o y u n tu la r. . .

1 9 6 1 'd e n bu y a n a h e r

ş e y iy le d eğ işm iş, f a r k lı

b ir d ü n y a .

O g ü n d e n bu y a n a

d e ğ iş m e y e n b ir

te k İrm a . İlk

g ünün

h e y e c a n ın ı,

e n e rjis in i

ta ş ıy a n ,

g ü z e lliğ in d e n ,

g e n ç liğ in d e n

h iç b ir şey

k a y b e tm e m iş

G ü lriz S u r u r i'y i,

|

K a r a ta T iy a tro s u 'n u n

*

fu a y e s in d e k i o d a s ın d a

b u lu y o ru m . B ira z d a n

g e le c e k te le v iz y o n

e k ib in in y a p a c a ğ ı çekim

için " te le v iz y o n m a k y a jı"

y a p ıy o r. B ir y a n d a n

m a k y a jın ı y a p ıy o r , b ir

y a n d a n b e n im le

ko n u ş u y o r, b ir y a n d a n d a

t e k n ik p r o v a y la ,

k o s tü m le rle , d e k o r la ilg ili

s o ru n la ra y e tiş iy o r.

GÜLRİZ .

SURURI

"AŞKTA YAS YOKTUR

*

• i - v i - î v : ■

Berran Ersan

G ü lriz S u ru ri'n in

m a k y a jın ı iz le r k e n ,

k a rş ım d a , e n e rjis i ve

g e n ç liğ iy le g e rç e k te n

d o ğ a y a m e y d a n o k u y a n

b ir v a r lığ ın o ld u ğ u n u

d üşü n ü yo ru m .

... -*— —— -r

II

R A P S O D İ 27 F OT O ĞR A FL AR : AD İL G Ü LT E K İN

(2)
(3)

GULRIZ SURURI

"Sokak Kızı irma'yı 1 9 6 1 ve 1 9 6 8 yıllarında görme olanağı bula­ mamış çok daha genç kuşaklar için an­ latır mısınız?"

- 1961 yılında Haldun Dormen'in ti­ yatrosunda oyuncuyken, bazı oyunların başrollerini oynuyordum. Karaca Tiyat- rosu'nda da oynamıştım. Demek ki üç- dört yıldır başrol oyuncusuydum. Ancak başarılı olmama rağmen şöhret kapımı çalmamıştı henüz. Başrol oynamakla, bir şeyi iyi yapmakla şöhret olmak farklı şeylerdir. Bazı oyuncu, buna layık oldu­ ğu halde ulaşamaz şöhrete. Formülü yoktur bunun. Benim de şans yolum 1961 yılında Sokak Kızı irma ile açıldı.

"Meslek hayatınızın milâdı gibi bir şey o zaman bu müzikal..."

- Tam böyle. Haldun Dormen Ale­ xandre Breffort'un yazdığı ve Marguerit­ te Monnot'nun müziklediği bu oyunu Pa­ ris’te seyretmiş. Margueritte Monnot Pi-af'ın en önemli şar­ kılarının bestecisi. Yaptığı müzik Hal­ dun'un başının dön­ dürmüş. Bu müzika­ li Türkiye'de sahne­ lemeyi aklına koy­ muş. 'irma’yı Türki­ ye'de oynasa oy­ nasa Gülriz oynar, bu şarkıları da o söyler' demiş. Bir gün hepimizi topla­ dı ve düşüncesini açıkladı. İlk reaksi­ yon olarak, 'ben böyle bir şey yapa­ mam, şarkı söyle­ yip dans edemem' dedim. Çocuk tiyat­ rosu geçmişimden, dans ve şarkıyla büyümüş olm am ­ dan, bir operet ai­ lesinin sonuncusu olduğum dan söz ederek beni ikna etti. Ben de iki aylık bir çalışma pazarlı­ ğı yaptım. Çünkü o zamanlar bir oyun, bilemediniz otuz günde çıkardı. Sonuç­ ta Cenan Akın ile şarkıları çalışmaya başladık. O arada erkek oyuncular için bir yarışma açıldı. Birtakım gençler gel­ di Küçük Sahnenin fuayesine. Mesela rahmetli Fecri Ebcioölu elendi yarışma­ da, böyle komik şeyler oldu. Müzikalin iki önemli erkek rolü Alton Erbulak ve Metin Serezli'ye verildi. Yoğun çalışma­ lardan sonra ortaya çıkan sonuç gerçek bir mucizeydi. Haldun Dormen ilk gün Tünele kadar kuyruk olacağını söylemiş­ ti. Bu gerçekleşti. Atlas sinemasından G alatasaray'a kadar kuyruklar oluştu. Bazen karşı kaldırımdan çaktırmadan iz­ ler, büyük bir mutluluk duyardık. Bir haf­ ta sonra Akis dergisinin kapağınday- dım. İlk kez böyle bir dergi bir sanatçıyı

Ben

de

m u tla k a

d e ğ iş tim .

B a k ın e s k i

fo to ğ r a f ta r ım a .

Çok f a r k lı.

D e ğ iş m e y e n te k

ş e y çizg im .

K ilo m d a

d e ğ iş m e d i.

B ir d e şanslı

y a n ım e lm a c ık

k e m ik le r im .

S a h n e d e y ü zü m e

b ir ış ık v e r iy o r

b u k e m ik le r .

E r k e k le r d e

o y n a y a b ilir le r d i

b e n im g ib i.

kapağa çıkarıyordu. Ilhan İskender Ödülü’nü kazandım. İkinci yıl da kapalı gişe oynadık. Bu bakımdan Haldun Dormen'in tiyatro yaşamımda büyük bir rolü vardır. Tiyatro yaşamımı etkileyen bir diğer kişi de Muammer Karaca'dır. Sahne rahatlığını onun süzgecinden ge­ çerek edindim. Bir üçüncü kişi dana var: Skalamı genişleten, beni her türlü rolü oynayabileceğime ikna eden Engin Cezzar.

" 1 9 6 8 yılında Nestor'u Engin Cezzar oynamıştı..."

- Evet ama o zaman köprünün altın­ dan çok sular akmıştı. Biz Keşanlı A li’yi, Direkler Arası'nı, Ferhat ile Şirin’i oyna­ mış bir topluluktuk, irma'yı yeniden Hal­ dun Dormen yönetiminde oynadık ve yeniden büyük başarı kazandık. Oyun artık Haldun’un ayrılmaz bir parçası ha­ line gelmişti.

" 1 9 6 1 'de ilk kez oynandığında, Türk müzikali adına da büyük bir adım atılmıştı aynı zamanda değil mi?"

- Tabii. Operetlerden sonra paslı ku­ laklar müziğe, sessiz tiyatromuz sesliliğe kavuşmuştu. Operet döneminden sonra ilk kez bir müzikal, hem de dört dörtlük bir biçimde sahnelenmiş oldu. Alton Er­ bulak her gece kırıp geçiriyordu. Bütün ekip olağanüstüydü. Oynadığım ız ilk gece Haldun Dormen’i sahneye davet edip, alkışladığımızda, Haldun, 'yedi

ıl sonra bu müzikali tekrar sahneye oyduk. Bütün erkek kadro değişti ama Gülriz yine İrma. Öyle ümit ediyorum ki bundan on yedi yıl sonra da bambaşka bir kadroyla yine İrma olacak," dedi. Bu kehanet çıktı ama ben biraz geciktim.

"Peki '6 1 'in , ' 6 8 ' in Irma'sıvla '9 2 ’nin İrma'sı arasında farklılıklar oldu mu?"

- Yorum açısından olmadı. Ama Haldun Dormen bu kez biraz uçtu. Çok eğlenceli bir mahkeme sahnesi vardır, o sahneye çok 'absürde' öğeler koydu. Günümüz gençliğinin de seveceği bir oyun olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

"Bunca yıl sonra İrma'yı oynama düşüncesi nasıl oluştu?"

- Bugüne kadar meslek yaşamımda bir kutlama yapmadım. Bu kutlamayı bir rolümle yapayım istedim. Aklımda garip bir şekilde hep irma vardı. Bilmiyorum bu bir hırs mı?

"Bunu sormak istiyordum ben de. Mesleğinize ilişkin duyabileceğiniz hır­ sın ötesinde, kadınca bir hırs da var mıydı işin içinde?"

- Bilemiyorum. Kadınlar yaş aldıkça kendilerini bazı konularda kanıtlamaya meraklı oluyorlar belki. Örneğin benim giysilerim giderek açıldı. Hoş Türki­ ye’nin gelişimi içinde de bu böyle olmuş olabilir. Neyse, kısacası bu bir kondis­ yon meselesi. Otuz yıl sonra böyle bir rolü oynayabilirim demek pek kolay bir şey değil. Ruhumun gençliği enerji ola­ rak da var çok şükür.

"Bu giderek açılan giysileri seçer­ ken neyi ölçü aldınız?"

- irma’nın iki giysisi var. Bir senteze

vardık. Bugün İrma olmak ne kadar zor bilemezsiniz. Dergileri açtığınızda birta­ kım îrma’lar görüyorsunuz. Irma'lar dedi­ ğim, irma gibi giyinmiş kadınlar. Sosye­ temizin hanımları, genç kızları. Dantel çoraplar, hafif sütyeni göstermek, vs. Oysa irma'nın ilk oynandığı yıllarda bir file çorap, o insana 'putaine' denilmesi­ ne yeterdi. O nedenle bugün çok zor­ landık. Bir ara böyle deriler, zincirler içinde bir İrma düşündüm ama bu da benim minicik, saf irma'mın kişiliğine ters düşecekti. Sonuçta, benim gelinliği­ mi de dikmiş olan haute-couture ustası Ubeyde Bozyiğit ile hem eskinin izlerini taşıyan, hem de bugünün modasına uy­ gun bu giysileri seçtik.

"Dana önce Nestor'u oynayan Metin Serezli'nin, Engin Cezzar'ın yaş­ ları dolayısıyla bugün artık o rolü oyna­ maları mümkün değil. Sizi böyle yaş­ lanmaz kılan ne?"

- Bana kalırsa suç onlarda. İsteseler oynayabilirlerdi. Bu kendini korumak, hayatı sevmek, kendini sevmekten ge­ çen bir şey. Ben kendimi bırakmayı hiç düşünmedim. Çünkü kendimden hoşnu- tum, değişmek istemiyorum. Aynaya baktıkça hep aynı şeyi görmek istiyo­ rum. Bu ideal bir şey değil belki. Kaçı­ nılmaz bir değişimin içinde, en az, en yavaş değişmenin yollarını arıyorum. Ben de mutlaka değiştim. Bakın eski ir­ ma fotoğraflarıma. Çok farklı. Değişme­ yen tek şey çizgim. Kilom da değişme­ di. Bir de şanslı yanım elmacık kemikle­ rim. Sahnede yüzüme bir ışık veriyor bu kemikler. Erkekler de oynayabilirlerdi benim gibi. Bakın ben hiç sigara içmi­ yorum. Sigara dumanlı yerlerde kalamı­ yorum. Buna razı olamıyorum. Kontrollü­ yüm. İçkisiz yaşamam ama sigarasız yaşıyorum.

"Bu söylediğiniz şeylerin mutlaka rolü vardır ama yalnızca sigara içme­ mekle bu gençlik sağlanabilse, genç kalmış birçok kadın olurdu etrafımızda, öyle değil mi?’ Sanırım birçok kimse merak ediyordur, 'Gülriz Sururi sürekli spor mu yapıyor, rejim mi yapıyor, es­ tetik ameliyat mı oluyor?' diye."

- Kendimi prenseslerden daha şanslı buluyorum. Çünkü ben yemek yiyorum, üstelik iki kişilik yiyorum. En büyük şan­ sım yediğimi yakmam, içki mutlaka içi­ yorum ama ya iki kadeh rakı, ya bir kü­ çük şarap, hadi bilemediniz bir büyük şarap. Bunun üstüne kesinlikle çıkmıyo­ rum. Ama her akşamüstü de diş fırçalar gibi içiyorum içkimi. Spor yapmıyorum yazlar dışında. Hava kirliliğinden yürü- yemiyorum bile. Sabahları yapmam ge­ reken yirmi dakikalık jimnastiği beş daki­ ka yapıyorum ve kendimi kandırıyorum. Bir hafta yapıyorum, bir hafta yapmıyo­ rum. Biraz yağlandığımı hissedersem hemen yaparım ama.

"Belli bir yaştan sonra ne kadar in­ ce olursanız olun, et kendini bırakıyor. Sizde böyle bir şey de görmüyorum."

- Ben de güzel sütyenler, güzel ço­ raplar içinde öyle görünüyorum zaten!

(4)

GULRIZ SURURI

"Yok, sanmıyorum, o gevşekliği çorapla gizlemek pek kolay değil."

- Doğru, mayoyla da fena değilim­ dir. Ama kendimden çok memnun olma­ dıkça mayoyla herkesin yanına çıkmam.

"Estetik?"

- Estetiğe çok inanıyorum.Yaptırmayı düşünüyorum. Herkese de salık veririm estetik ameliyatı. Erkeklerin de yaptırma­ sı gerektiğini düşünüyorum hatta. Ama estetik yetmez. Bir kadın istediği kadar estetik olsun, gençliğini muhafaza ede­ mez. Bu yürekte olan bir şey. Hayata sevgiyle bakmaya bağlı. Sonra tıp yaşı­ na çok inanıyorum. Yani insanı genç tu­ tan, elli yaşındaki bir kadınla otuz yaşın­ daki bir kadın arasındaki farkı ortadan kaldıran sağlıktır. Kalbi yorgun, kara­ ciğeri yorgun, yağlanmış, seîülitler için­ de otuz yaşındaki bir kadına, sağlıklı el­ li yaşında bir kadını tercih ederim. Bu insanın kendi elinde. Ben kanser testi yaptırmaya başlayan ilk kadınlardanım. Bir de şu var: Eskiden çok daha tutucuy­ dum. Yaş icabı daha tutucu olmamı ge­ rektiren yaşlarda tutucu olmaktan vaz­ geçtim. Genç kalmak, çağdaş olmayı da gerektirir. Ben bugüne ayak uyduru­ yorum. Gençlerle çok mutlu oluyorum. Çok daha rahat arkadaşlık kuruyorum onlarla. Bana bağışlanmış bir hayat

var. Bu hayat benim. Bu hayatı, limon gibi son damlasına kadar sıkmalıyız di­ ye düşünüyorum.

"Gençlerle birlikte olmanın, onların dünyasına ayak uydurmanın insanı genç tutan bir şey olduğuna kesinlikle inanıyorum. Peki gençlerle kurduğunuz bu bire bir ilişki kadın-erkek ilişkisine dönüşebilir mi?"

- İlk gençlik yıllarımda hep yaşlı in­ sanlarla yaşadım ben. Çevremde hep yaşlılar vardı. Onların etkisiyle gençleri nep saçma buldum. Çok uzun süredir gençlere böyle bakmıyorum artık. Ka- aın-erkek ilişkisine gelince: Ben aşka hep inandım. Aşkta da yaş yoktur. Kar­ şınızdaki sizden çok daha genç olabilir, çok daha yaşlı olabilir. Hiçbir önemi yoktur bunun. Önemli olan tek şey aşk olgusudur.

Aşksız yaşamanın bir insan hayatı­ nın en büyük eksikliği olduğuna inanıyo­ rum. İnsanı insan yapan, kendini tanı­ masına yardımcı olan en önemli şey aşk. Aşkta eşini bulmak dünyanın en bü­ yük şansı ama. Bazı insanlar bunu bula­ madan ölüp gidiyorlar. Ben bu şansı ya­ şamış birisiyim. İnsanlar bunun değerini ellerinden gittikten sonra anlarlar.

"Belli bir yaştan sonra kadının artık kadınlığından uzaklaştığına, inananların tersine, tutkularıyla, ümitsizlikleriyle, ümitleriyle, beğenilme isteğiyle, âşık olma potansiyeliyle kadınlık hiç

bitmi-ABD'Yİ SARSAN KİTAP

KITTY KELLEY

NANCY REMAN KW I

• Kltty Kelley'in bu yapıtı gerçekten ABD'yi sarstı ve yapıt

milyonların

üstünde baskı yaparak satış rekorları kırdı.

• Sıradan ama aşırı hırslı bir Amerikalı kadının, yükselmek,

sınıf değiştirmek için başvurduğu akıl almaz yöntemler.

• Bir zamanların "First Lady"si Nancy Reagan, ikinci sınıf bir

aktör olan

kocası Ronald Reagan'ı büyük bir ihtirasla ve hiçbir

kural tanımadan uğraşarak nasıl dünyanın süper gücü

ABD'nin Başkan'ı yaptı?

• Nancy Reagan'ın ünlü aktör - şarkıcı Frank Sinatra ile

olan duygusal ilişkisinin boyutları neydi?

• First Laciy Nancy'nin bir teşbih tanesi gibi birbirini

izleyen skandallarının perde arkasında hangi gerçekler

yatıyordu?

• Doğumundan başlayarak, Nancy Reagan'ın tüm

yaşantısını

didik didik eden, sürükleyici bir "Best-Seller"...

Halkalı Cad. No: 259 Sefaköy / İstanbul l Tel: 592 10 82 - 598 04 38

yor değil mi?"

- Hiç bitmiyor. Fukara bilimadamla- rımız bunu çok geç farkettiler ve bizi ge­ reksiz korkulara sürüklediler.

"Yaşamınızda tiyatro gibi, 'onsuz olamam' dediğiniz bir ikinci şey var mı?"

- Ben artık tiyatrosuz olamam. Tiyat- rosuz yaşamak istemiyorum. Ama bu benim elimde değil. Yarın bana bu sah­ neyi vermezlerse, ben salonsuz kalırsam yine bilmem kaç yıl beklemek gerekir. Tiyatronun dışında 'onsuz' olamadıkları­ ma gelince: Her şey. Yaşamak. Çalış­ mak, tembellik etmek, tekneyle gezmek, yemek pişirmek, güzel bir film seyret­ mek, aşk yapmak, her şey... Üzüntülü, kederli günleri de seviyorum. Çünkü bü­ tün onların, güzel şeylerin önceden ya da sonradan ödenmiş bedelleri olduğu­ na inanıyorum. Cezalandırılmak diye kabul etmiyorum.

"Engin Cezzar ile 19 6 T d e evlen­ diniz. Araya bir ayrılık girdi, sonra ye­ niden bir arada oldunuz. Otuz yıllık bir beraberliğiniz var. Bu otuz yılı bir- iki kelimeyle ifade etmeye kalksanız neler dersiniz?"

- Tüm bir hayat nasıl anlatılır? Bütün bir hayatı birlikte yaşadık. Bir-iki keli­ meyle çok zor bunu anlatmak. Acısıyla, tatlısıyla, güzellikleriyle, bütün duygulan tadarak geçen bir yaşam. Yalnız şunu söylemeliyim: 17 sene kesinlikle dünya­ nın en mutlu kadını benim zannettim.

"Niçin 1 7 sene?"

- Çünkü o güne kadar bulutlar yoktu gökyüzünde... İlk bulutlar başlayana ka­ dar, 17 sene dünyanın en mutlu kadı­ nıydım. Bu da az değil, irma'yı 3 0 sene sonra oynamak gibi bir rekor! Biz hiç kavga etmedik, çünkü istesem de Engin ile kavga edilmezdi. Ç ok sakin bir in­ sandı. Bugün öyle değil. Ama 17 sene flört ederek çok mutlu bir evlilik yaşadık. Her şey değişebilir ama bir insanın ya­ şadıklarını kimse elinden alamaz. Haya­ tın ta kendisi zaten o yaşanmış şeyler.

"Kadınlara tavsiyelerde bulunmak isteseniz..."

- Sabah kalktıkları zaman, 'bugün ben en genç yaşımdayım' desinler. Çünkü yarın bir gün daha yaşlı olacak­ lar. Yaşlılığı hiç düşünmesinler. Ben bu­ nu çözmüş biri olarak konuşuyorum. Es­ tetik, kozmetik, sentetik, her şeyden ya­ rarlanabilir bir kadın ama, içini değiştir­ mesi kafasıyla ilgili bir şey. Bu konuda hiç kimse yardımcı olamaz ona. Eğer burru başarırsa, zaten sabah kalktığın­ da, 'bugün ne kadar gencim' diyecektir. Yeniliklerin peşinde koşsunlar, bir mes­ lekleri varsa ikinci bir uğraş edinsinler, yalnızsalar, mutlaka birini bulsunlar, mutsuzsalar mutlaka bu mutsuzluğu orta­ dan kaldırsınlar, vakit kaybetmesinler, sakın vakit kaybetmesinler derim. Dedim ya, ben bunları büyük ölçüde başarmış Diriyim. Kendime ilişkin tek bir isteğim var bundan böyle: Şimdiki kültür politi­ kasının içinde tiyatromla yer almak ve artık salonsuz kalmamak.

3 0 R A P S O D İ

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kepler 20 yıldızı Güneş kadar parlak olmasına kar- şın, yeryüzünden çıplak gözle görülemeye- cek kadar uzak.. Yıldızı görebilmek için en azından 15 cm çaplı

NASA’n›n morötesi dalgaboylar›na duyarl› Gökada Evrim Kaflifi (GALEX) uydusu, Araba Tekeri’nin de, görünür çap›n›n iki kat›na kadar uzanan daha genifl bir

Horoztepe'de ke~fedilmi~~ olan kursun da do~rulad~~~~ gibi 4, tunç veya bak~r kurslar~n yaln~z Alaca Höyük'e özgü olmad~~~, kuzeye do~ru yay~ld~~~~ ve büyük bir ihtimal- le

Ancak orga- nik gıda üreticileri için yıkama sırasında bu tür maddelerin kullanımı bir seçenek değil, çünkü organik üretimde kullanılacak mad- delerin organik üretime

France-Soir gazetesinde Renaud Vincent, bir Ermeni tanığın, kendi­ lerini övmekle birlikte, ASALA mensubu dört teröriste “ Fransa’da başka eylemlerde bulunmayın”

Vazospazm çoğunlukla subdural veya intraserebral hematomu olan hastalarda izlenmiş, yine Kaspera ve arkadaşlarının yaptıkları diğer bir çalışmada minör ve orta dereceli kafa

photographié dans sa résidence d'été de Tchamlidja, à Scutari, avec sa fille, la princesse Durri Chehvâr Sultane (la Perle souveraine). Graphie Photo

Ney ve nısfiyeyi, mest olduğu demlerde; gelişi güzel, fakat bir bahçeden rastgele toplanan çiçekler gi­ bi, hoş çalar ve ayık olduğu zamanlarda ise; değil