M ısır m ektubu
/
3
P
* İV a rk -/ 3 28T
Konacak bir baş
bulamıyan tac
Ezherî muhitinin arzularına rağmen hilâfet
fikri Mısırda yürümüyor ve bundan
sonra da hiç yürümiyecektir
Kahire 29, ikin-cikânun (H ususî)— Büyük bir İslâm - İngiliz metropolü o- lan bu koca şehirde bir zamandanberi türlü türlü fikirlerin çalkandığı görülü - yor. Bunların her- türlüsü vardır: Aris tokrasi, demokrasi, komünizm, faşizm, mavi gömlek, yeşil gömlek, Panislâmizm, panarabizm...- ilâ. İzbe bir sokağında Mısırın hâlâ iki yüz sene evvelki haya tını yaşıyan küçük Kahirelinin yanıba - şmda Londra otel - lerinin bütün haşme
tini Nil kenarında Kral Faruk Ezher camiinden çıkarken temsil eden büyük otellerin ağır renkli
salonlarında en kozmopolit, en enternas yonal bir cemiyet göze çarpar ve izbe so kakla bu salonlar arasında türlü türlü fi kirler çalkanıp gider.
Bunlardan biri de hilâfet fikridir. Bundan on iki sene evvel, 926 da Ka - hirede, panislâmistler büyük bir kongre toplamışlar, bu kongrede hilâfet mesele sini tetkik etmişlerdi. Meşhur İslâm üni versitesi olan Câmi ul Ezher’in o zaman ki şeyhi - rektörü - olan Giyvâssî’nin ri yaseti altında toplanan bu kongre, Mısı rın henüz istiklâline bile sahib olmadığı nı görerek, hilâfeti tekrar Mısırda tesis etmek fikrinin henüz olgunlaşmamış bu lunduğuna ve bununla beraber bu bahsin tetkikile münasib zamanda tekrar mey dana konulmasına karar vermişti.
Son günlerin merasimleri arasında Ezherîler birkaç vesile ile, Majeste Me lik Fuadı «Halife» olarak alkışladılar. Bunun üzerine bu mesele tekrar sohbet ve siyasî dedikodu mevzuu oldu. Lon - drada İngiliz gazeteleri, burada Arab gazeteleri, bundan bir hayli bahsettiler; fakat, görülüyor ki, fikir, artık yürür fi kirlerden değildir.
Hükümdarlığın parlak tacından son - ra, başına bu defa da aşkın çiçekli tacını koymuş olan gene hükümdara bir de hi lâfetin tarihî tacını oturtmak istiyen E z herî muhiti, bünyesinde muhafaza ettiği eski an’anelere rağmen mütemadiyen as rileşmekte olan Mısırda bu fikir için kuv vetli taraftar bulamıyor.
Yapılan tetkikler göstermiştir ki hilâ fet tacına İslâm âleminde hiç müşteri çık-O zamandanberi fikir, Ezherîler mu- mıyor. Bura gazetelerinde görülen fikir hitinde yaşamış durmuş ve ayni zamanda lere nazaran Türkiye hilâfeti on beş sene tetkikle de uğraşılmış olsa gerektir ki bu- j evvel hudud harici ettiği zamandanberi gün ayni fikir tekrar meydana çıkıyor. '■ kendisini eskiden cok rahat hissediyor.
Bu taca veraset iddia edebilmek vazi - yetinde bulunan Suriye. Filistin gibi memleketler henüz istiklâllerine sahib de ğildirler. Mısır gibi müstakil olan Irak, kendisinde hilâfet müessesesine karşı hiç bir alâka hissetmiyor. Ezherîler tarafın- , dan, yapılan istimzaçlar gösteriyor ki H i
caz Meliki de bu fikirle zihnini yormak ta değildir ve Mısır Kralı kendisini ha- [ life ilân edecek olursa hiç de muhalefet göstermiyecektir. Halbuki Mekke ve | Medinenin sahibi ve A rab memleketleri arasında hem en müstakil, hem de İslâm | peygamberine en yakın bulunan Hicaz I hükümdarının halifelik fikrine karşı daha ı ziyade alâkadar olması lâzım gelirdi.
Yemenin hâkimi bulunan İmam Yah- ! ya, kendisinin Yemen muhiti için bir «imam», yani bir nevi halife olduğunu görerek bununla iktifa ediyor. Fazlasile meşgul olmayacağını bildirmiş. Geride müslüman ve müstakil devlet olmak üze re bir Iran kalıyor ki Ezherî muhiti bu nu istimzaca bile lüzum görmemiş: Şii lik ne halifeyi, ne de hilâfeti tanımıştır. ; O, bütün Iran tarihinde millî Iran hare ketinin dinî ve mezhebi bir bayrağı ol - muş. Şimdi onun fikrini almağa bile lü zum yoktur.
* * *
Şu halde, Mısır hükümdarının kendi - sini halife ilân etmesinde hiçbir mahzur yoktur. Fakat mahzur olmamakla bera ber, burada bu fikre taraftar da bulmak müşküldür. Bir kısım Ezherî, Majeste Faruku halife olarak alkışlarken diğer bir kısım ulema da bizim Ziya Gökalpm bundan yirmi beş sene kadar evvel orta-
j
ya atmış olduğu fikirleri müdafaa edi - yorlar: «Halife demek hükümdar de - mektir. H er hükümdar, kendi hududu
j
dahilinde bir halifedir ve her devlet bir ! hilâfet temsil eder. Halifelik, ruhanî ve I mezhebi bir hakimiyet değil, belki de filî bir devlet otoritesini temsil etmekten iba- !|
rettir. Hilâfet ve devlet ayni şeydir. Bu \ mülâhazalara bilhassa şu noktayı ilâve ediyorlar: «Islâm âlemi, on beş seneden-j ; beri halifesiz pekâlâ yaşıyor; nitekim da
ha evvelki zamanlarda da halifenin is - lâm âlemlerinde yalnız bir ismi vardı, fa kat hiçbir tesiri yoktu. Cihan Harbinde
j
bütün İslâm âlemi'halifeye karşı harbetti. Şu halde bu ölmüş meseleyi diriltmekle ne mana var?»
Görülüyor ki hilâfetin eskimiş tacın! artık müşteri kalmamıştır. Ezher muhi * tinde hâlâ yaşamakta olan irticaî çere yanların, kendisine parlak bir sıfat dah. ilâve etmek gibi cazib bir fikirle, gem Majesteyi bu teşebbüse kazanmak iste diği muhakkaktır. Fakat, Mısır bu fikrin arkasından yürümüyor. Bu fikir, bugün diğer İslâm ve bilhassa A rab memleket lerine karşı bir nevi hakimiyet ve faikiyet iddia etmek gibi bir mana ifade eder ki bunu ne siyasete, ne de nezakete muvafık bulmıyan büyük bir kütle vardır.
Bir Mısır gazetesi diyor ki: «Artık bu fikirleri bir tarafa bırakalım. Bunun ye rine başta Mısır bulunmak üzere bir A - rab memleketleri ittihadını düşünelim. Bu fikir, Büyük Mehmed Alinin, İbra - him Paşanın fikirleridir. Bu fikri tekrar canlandıralım.» Demek, Mısırda Türk kafalarile canlandırılmış olan A rab it - tihadı fikri, Mısır ve A rab nasyonaliz - mi, eski bir A rab ve Mısır malı olan hi lâfet müessesesine karşı çok daha kuv vetlidir.
Bunun böyle olması da elbet tabiidir: H ayat yürüyor, cemiyetin kıymet fikir - leri de değişiyor. Artık hilâfet müessesesi ölmüştür. Bu müesseseyi temsil eden tac eskimiş, bugünkü hayat pazarında ona müşteri kalmamıştır. Bundan yirmi beş sene evvel, muhafazakâr, iyi müslüman, fakat münevver bir Türk meb’usu, Ba - banzade İsmail Hakkı, Osmanlı parla - mentosu kürsüsünden «hilâfet bir bergü- zar tarihidir» dediği zaman, Istanbulun softa muhiti kıyameti koparmıştı. Ba - banzade bugün başını kaldırıp Mısıra baksa, hilâfetin «bir bergüzar tarihi» bi le olmadığını görür ve acı acı gülerdi. Vaktıle bu bergüzarı kendi elinden al - dığımız Mısır bile, şimdi onu tanımıyor, ona aid sözleri dinlemiyor bile. Hilâfet fikrinin son yaşadığı yer Ezher muhitidir. Halbuki, sade hilafet değil, bizzat F her muhiti bile ölüyor. Mısırda k ı j j t günden güne artan sermaye, mak: | | | ' ni ilim ve yeni teknik, elbet E ^ * hitini de tacından ve tahtında
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi