• Sonuç bulunamadı

Ölümünün 30 uncu yılında Tevfik Fikret

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ölümünün 30 uncu yılında Tevfik Fikret"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

r -

19 Agüstös 1915

fllflmttnttn 30 anee

yılında

____

T e v f i k Fi

Ben Tevfik Fikret’in yaşadığı

günlere yetişmeyen bir nesildenim. Onu şiirleri, fotoğrafları, jestleri ve ileri fikirleri ile tanıdım. Kendimi bildiğim zaman Fikret çok seneler evvel gözlerini kapamış bir ölü idi. Tik önce kıraat kitaplarındaki şiir - leriyle onu sevmeye başladım. Bir gün, onun mezarı başında söylenen kötü bir manzume elime geçti. Şiir­

lerini kolay kolay anlıvamadı. Fikret’in- mezarı baş'”

olan o şiiri ezberliyiverdim, günler­ ce dilimden düşmedi, senelerce ben­ de yaşadı.

Tevfik Fikret’le yüz yüze gel - mem, ilk defa bir kitap da gördü - ğüm fotoğrafı ile oldu. Sdbt ifadeli oir yüzü, mahzun bir duruşu, çok sey anlatan gözleri bana dikilmişti. O resmi kesip mektep defterlerimin arasında gizlemekten kendimi ala - f madım. Çok defa o resmi karşıma alıp uzun uzun düşündüğüm oldu. Çocuk dünyamda bu şair bir kah­ raman olarak yaşamaya başladı. Ço cukluğumdan beri bu mahzun eda­ lı fotoğrafa her bakışımda hep ay­ ni şeyleri düşündüm: Sert bakışlı, isyankâr ruhlu, çabuk küsen, kırı - lan bir adamdı. Devrin açılanda lakayt kalmamış, memleketin uçu ruma doğru sürüklendiğini görmüş, taasuba, müstebit idareye, hürri yetsizliğe karşı isyan bayrağını kal dırmıştı. O idealist, inandığı şeye tam manasıyle bağlanan bir adam­ dı. Zamanın muhtelif icaplarına bo­ yun eğecek, dalkavukluk yapacak bir insan değildi. Arkadaşları ile arası açılmış, tek başına kalmıştı O bütün hayatı boyunca yalnız ya­ şadı. Yalnızlığın, anlaşılmamanm acısını duydu. Herhalde bazı ahlar bu yer yüzüne çok erken geldiğini hissediyordu. Çünkü o padişahlık

devrinin, taasubv’h irticanın şairi olamazdı. O ancak hür bir dünva ran, hür bir şairi olabilirdi. Sene­ lerce memleket’ gençliğine hitap et­ ti, onlar için yazdı, onlar için

bağır-TT-

í-gpiiW

Yazan:

Oktay Akbal

mmSIISâ

StİSffSi

Merhum Tevfik Fikret

dı. Onlara hakikati, yarının neler getireceğini anlattı. Gençler onu se

viyor, anlıyorlardı. Muhakkak 1 ' Fikretin emekleri bosa gitmiyordu. Fakat o bunu bilmedi, dünyaya ve insanlara küskün olarak Aşiyanına çekildi, kitapları ile başb;r-\ yalnız bir hayat sürmeye, çilesini doldur - ’ -a başladı. Tek ümidi yar mm geleceği ve çok şeyler getireceği dii şüncesi idi. O yarın kendisini anla­ yan bir neslin yetişeceğini biliyor­ du. O mahzun bakışlı resmi bana bütün bunları anlattı. Her bakışım-( da daima ayni şeyleri okuyor, onun, bedbin çehresi, gütmeyen siması al-, tında ümit dolu düşünceleri taşıdığı- j nı keşfediyordum.

Seneler geçtikçe Tevfik Fikret'ti daha iyi anlamaya, şiirlerinin hep - j sini okumaya, hayatını etüd etmeye başladım. Lehinde aleyhinde yapı­ lan neşriyatı takip ettim. Fikreti tir vatansız, bir dinsiz, bir ahlaksız o- larak ilân edenlerin yaygaralarını “ eserlerini yakalım” diye feryatla - nnı, renkli kitaplarla yaptıkları çir kin hücumlarını duydum ve gördüm. Bütün bu hücumlara rağmen Fik - ret’in ölmediğini, daha çok ölmez - leştiğiııi farkettim ve ona daha fnz

la bağlandım. s

Birgiin hayatımın mesut bir ha - disesi olarak, Fikret’in göz nurunu, bütün enerjisini sayfalarına döktü- meemua da çalışmak fırsatın; j elde ettim. Onun savfa’ armı tanzim ettiği, yazılarını yazdığı, tashih et­ tiği, ışığını yaktığı mecmuanın say­ faları arasında ben de elimden gel - diği kadar didindim ve çalıştım. O-, nun manevi gölgesi altında bizler, onun yaktığı ışığı söndürmemek i- ( çin elimizden geleni yaptık, ona lâ-, yık olmaya çalıştık. Onun teneffüs ettiği hava, onun ciltler dolduran eserleri, hatıraları ile başbaşa ge - . een seneler Fikret’i bana, şair ar - ! badaslarımdan biri imiş gibi yakın ; laştırdı. O bizimle beraber yazı ya- I zıvor. nefes alıyor, konuşuyor ve

sanat yolunda didiniyordu.^ Artık Tevfik Fikret benim için bugünün ileri bir genç şairi kadar yakın bir dost olmuştu.

* * ¥

Tevfik Fikret belki büyük bir şa­ ir olamadı. Bununla beraber onun bugünkü şiirimizin temel taşların -

dan biri olduğunu söylersek yanıl­ mış olmayız sanıyorum. O yirminci asır sanat ve şiir görüşüne daha o zamandan varmış, realist bir dünya görüşüne de ermişti. Sanatkârın her şeyden önce büyük bir insan olması gerektiğini anlamış, memleketin dağ­ larından, derelerinden önce insan larının acılarına bir çare bulmak, onları terennüm etmek icap ettiğini anlamıştı. Halkın şairi olmaya ça

lıştı, belki tam manasıyle halkın şairi olamadı ise de kendi ııesildaş lan arasında onun kadar bu uğur da çalışmış olanı yoktur. O ilk defa olarak şiire aşağı tabaka insanları­ nı balıkçıyı, dilenciyi, köylüyü sok - tu. Bütün ömrü boyunca hak ve a- dâlete tapdı. Hak yolunda ilerleme nin kudsal bir ödev olduğunu s ö y ­ ledi. “ Hak bellediğin bir yola yal­ nız gideceksin” diye bağırdı. Hür riyeti, doğruluğu her şeyden çok sevdi, haksızlığa boyun eğmedi. Dai ma hakikatin peşinden koştu, padi­

şah devrilip yerine kendi partisi, kendi arkadaşları çıkıp da memle - kette hiçbir şey değişmediği, her - sey eski minval üzere devam ettiği m gördüğü giin arkadaşları, partisi aleyhine döndü. “ 05 e doğruyu., ya ­ zıp “ Yivin efeîidi'er, yiyin., diye haykırdı.

Fikret karakter sahibi bir insan­ dı. Bütün ömrünce inandığını kork­ madan söyledi, inanmadığına da bo yun eğmedi, trüca devrinin, softa saltanatının en koyu devrinde tam bir hümanist görüşle: “ Milletim ne­ vi beşer. Vatanım ruyi zemin” diye rek insancı görüşün mükemmel bir örneğini sundu.' Zulme karşı da “ Din şehit ister, asüman kurban" diyerek, bol kan dökmekden hoşla nan hunhar insanlara'karşı durdu. Öyle sanıyorum ki Tevfik Fikret bugün hayatta bulunsaydı, genç sa nat neslinin safında yerini alırdı. Çünkü o devrinin değil, bugünün, bu asrın şairiydi. Otuz sene evvel sönen Fikret’in bugünü görmesini kader istemedi.

Ölümünün otuzuncu yılında biz gençlerin, onun ölmez hatırası önün de saygı ile eğilmek en büyük öde- vimidir. Biz onun fikir ve sanat ço­ cukları, Tevfik Fikret’i çeyrek asır evvel ölmüş bir şair olarak değil, fakat yirminci asrın 1945 senesin­ de aramızda yaşayan, duyan, gören ileri bir şair olarak kabul ediyoruz Çünkü o, eserleri, şahsı, fikirleri ve ideali ile ayakta dimdik durmakta­

dır. /•

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ne muazzam, ne taun j sütunlar, ne ihtişamlı kemerler, j Bana öyle geliyor ki Romaiılar eski medeniyetleri unutturmak için böyle muazzam ve muhte­ şem eserler

baktığımızda, çoğunun gezegen benzeri uydulara sahip olduğunu görüyoruz. Bu uydulara ‘gezegen benzeri’ denilmesinin sebebi, sahip oldukları manyetik alan ve

ABD’de bilimsel çal›flmalara finansman sa¤layan Ulusal Bilim Vakf› (NSF), 2015 y›l›na kadar nanoteknoloji alan›- na 1 trilyon dolar destek sa¤layacak.. Nanoteknoloji,

Man- dihulanın korunduğu durumlarda glossektomi ile birlikte boyun disseksiyonu sonrası intra oral sütür dehisansı ve fistül sık karşılaşılan bir komplikasyondur..

Çalışmada, labo- ratuvarımızda izole edilen S.pneumoniae suşlarının çeşitli antibiyotiklere karşı direnç oranlarının belirlen- mesi amaçlanmıştır.. GEREÇ

Timpanoplasti veya timpanotomi sırasında yuvarlak pencerenin görülebil- mesi için posterior dış kulak yolundaki kemik doku- nun kaldırılması gerekmezken oval pencere ve stapese

H alk ın gözü

Aynı anlayış çerçevesinde İzmir örneğinde 3998 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra söz konusu yasanın yürürlük tarihinden önce kurulmuş olan