• Sonuç bulunamadı

IVF-ET YAPILAN KADINLARIN TEDAVI SÜRECINDE KAYGI VE UMUTSUZLUK DÜZEYLERININ INCELENMESI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "IVF-ET YAPILAN KADINLARIN TEDAVI SÜRECINDE KAYGI VE UMUTSUZLUK DÜZEYLERININ INCELENMESI"

Copied!
240
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

İÇİNDEKİLER

1 Sözel Bildiriler

95 Poster Bildiriler

233 Yazar Dizin

i

5-8 Kasım 2017, Ankara

16. Ulusal

HEMŞİRELİK KONGRESİ

BİLDİRİ ÖZETLERİ

(3)
(4)
(5)
(6)

özelliklerini dikkate alarak bakım vermek istedikleri, ancak bazı noktalar-da kültüre özgü bakım vermede güçlük yaşadıkları söylenebilir. Anahtar Kelimeler: Hemşirelik, Kültürel yetkinlik, Transkültürel hemşirelik

S-002

KOLOREKTAL CERRAHİ HASTASINDA AMELİYAT

ÖNCESİ YAPILAN AROMATERAPİ MASAJININ

ANSİYETE VE UYKU KALİTESİNE ETKİSİ:

RANDOMİZE KONTROLLÜ ÇALIŞMA

Cahide Ayık, Dilek Özden

Dokuz Eylül Üniversitesi, Hemşirelik Esasları Anabilim Dalı, İzmir

Problem tanımı ve Amaç: Kolorektal cerrahi geçiren hastalarda

anksiyete ve uyku sorunları, ameliyat öncesi dönemde yaygın görülen bir problemdir. Günümüzde uyku kalitesini artırmak ve anksiyeteyi azaltmak için ilaç tedavisinin yanı sıra aromaterapi masajı gibi bütünleştirici yön-temler de kullanılmaktadır. Ayrıca hemşireler, kanıta dayalı uygulamalarla desteklenen esansiyel yağların kullanımını kapsayan hemşirelik uygu-lamalarından da sorumludur. Yapılan literatür incelemesinde kolorektal cerrahi ameliyatı öncesi aromaterapi masajıyla yapılan bir çalışmaya rastlanmadığı, kanıt temelli yaklaşım çerçevesinde aromaterapi masajıyla yapılan çalışmaların çelişkili sonuçlar verdiği ve bu konuda daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir. Bu çalışmanın amacı, kolo-rektal cerrahi geçirecek hastalarda ameliyat öncesi dönemde aromaterapi masajının anksiyete ve uyku kalitesi üzerine etkisini incelemektir.

Gereç-Yöntem: Çalışma ön test ve son test modelli olup,

araştır-manın örneklemini randomizasyonla belirlenmiş kolorektal cerrahi geçi-recek olan 40 çalışma ve 40 kontrol grubu olmak üzere toplam 80 hasta oluşturmuştur. Çalışma grubundaki bireylere “Sırt Masajı Uygulama Rehberi” doğrultusunda ameliyattan önceki akşam %5’lik lavanta yağı (Lavandula Hybrida) ile ameliyat öncesi akşam 19.00-21.00 saatleri ve ameliyat sabahı 06.30-08.00 saatleri arasında on dakika aromaterapi masajı uygulanmıştır. Kontrol grubundaki bireylere herhangi bir girişim uygulanmamış, hastalar ameliyat öncesi dönemde uygulanan hastane prosedürüne uygun standart hemşirelik bakımı almıştır. Veriler, Bireysel Özellikler Tanıtıcı Formu, Richard Campbell Uyku Ölçeği (RCUÖ) ve Durumluk Kaygı Ölçeği (DKÖ) ile elde edilmiştir. Verilerin değerlendi-rilmesinde yüzdelik, Ki-Kare testi, iki eş arasındaki farkın önemlilik testi, bağımsız gruplarda t testi, Mann-Whitney U-Testi, Kruskalwallis H testi ve Kolomogorov-Simirnov testi kullanılmıştır.

Bulgular: Ameliyat öncesi başlangıç ölçümlerde çalışma ve

kont-rol grubu arasında DKÖ ve RCUÖ puan ortalamaları açısından bir fark olmadığı belirlenmiştir (p>0.05). Çalışma grubu ile kontrol grubu arasında ameliyat sabahı DKÖ ve RCUÖ puan ortalaması bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu (p<0.05) saptanmıştır. Çalışma grubunda aromaterapi masajından sonra ameliyat sabahı DKÖ puan ortalamasının (35.25 ± 6.80) ameliyat öncesi akşama (42.25 ± 9.32) göre düştüğü, aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu (p<0.05) belirlenmiştir. Benzer şekilde aromaterapi masajı sonrasında, ameliyat sabahı RCUÖ puan ortalamasının (66.82 ± 17.98) ameliyat öncesi akşa-ma (46.02 ± 18.42) göre arttığı, aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu (p>0.05) saptanmıştır.

Sonuç: Kolorektal cerrahi geçiren hastalarda ameliyat öncesi

dönemde lavanta yağıyla uygulanan aromaterapi masajının anksiyete düzeyini azalttığı, uyku kalitesini artırdığı söylenebilir. Hasta memnu-niyetini artırmak ve sonuçlarını iyileştirmek amacıyla ameliyat öncesi dönemde aromaterapi masajı yapılması önerilebilir.

Anahtar Kelimeler: Aromaterapi Masajı, Anksiyete, Uyku Kalitesi, Kolorektal

Cerrahi

S-001

HEMŞİRELERİN FARKLI KÜLTÜRLERDEN BİREYLERE

BAKIM VERMEYE YÖNELİK

KÜLTÜREL YETKİNLİKLERİNİN BELİRLENMESİ

Didem Kaya

1

, Şenay Aras Doğan

2

, Zehra Gölbaşı

1

1Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Sivas

2Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Sivas

Problem tanımı: Sağlık/hastalık algısı, sağlık gereksinimleri ve

sağ-lık hizmetlerinin sunum ve kullanım şekli toplumların kültürel yapılarına göre farklılık göstermektedir. Bu nedenle hemşirelik temelde kültürel bir olgudur. Hastanın kültürel değerleri, inançları ve uygulamaları bütüncül hemşirelik bakımının önemli bir parçasıdır. Küreselleşen dünyada artık hemşirelik mesleği, tüm topluma ve etnik gruplara birey merkezli bakım vermenin gerekliliğini ve sorumluluğunu benimsemiştir. Bundan dolayı, farklı toplumların kültürel gereksinimlerine yanıt verecek kültürel bilgi ve becerilere sahip hemşirelerin yetiştirilmesi giderek önem kazanmaktadır.

Amaç: Bu çalışma hemşirelerin farklı kültürlerden bireylere bakım

vermeye yönelik kültürel yetkinliklerini belirlemek için yapılmıştır.

Gereç-Yöntem: Tanımlayıcı olarak yapılan çalışmanın evrenini,

Sivas ilindeki iki hastanede çalışan toplam 968 hemşire oluşturmuştur. Araştırmanın örneklemi evrenin belirli olduğu durumda olayın sıklığını incelemek amacıyla yapılacak çalışmalarda örneklem büyüklüğünü belirleme formülü kullanılarak hesaplanmıştır. Bu durumda örneklem sayısı 278 olarak belirlenmiştir. Her hastane tabaka olarak kabul edilmiş ve tabakalı örnekleme yöntemi ile hastanelerden örnekleme alınması gereken hemşire sayısı belirlenmiştir. Araştırmada veriler literatür doğ-rultusunda araştırmacılar tarafından oluşturulan Kişisel Bilgi Formu ve Hemşirelerin Kültürel Yetkinliklerini Belirleme Formu ile toplanmıştır. Hemşirelerin Kültürel Yetkinliklerini Belirleme Formu; hemşirelerin farklı kültürlerden bireylere bakım vermeye yönelik yetkinliklerini belirlemek amacıyla hazırlanmış beşli likert tipinde (tamamen katılıyorum, katılıyo-rum, kararsızım, katılmıyokatılıyo-rum, hiç katılmıyorum) yirmi dört maddeden oluşmuştur. Araştırmaya başlamadan önce Cumhuriyet Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan etik onay ve çalışmanın yapıldığı hastane yönetimlerinden yazılı izin alınmıştır. Anket formları araştırmacılar tarafından belirlenen sayıda hemşireye dağıtıl-mış, bireysel olarak doldurmaları istenmiştir. Elde edilen veriler SPSS 22.0 yazılım programında veri tabanı oluşturularak değerlendirilmiştir. Sayımla elde edilen veriler frekans dağılımı, ölçümle elde edilen veriler ise ortalama ve standart sapma olarak gösterilmiştir.

Bulgular: Hemşirelerin yaş ortalaması 32.54±7.159, meslekte

çalışma yılı ortalaması 10.86±7.595 olup, %85.6’sı kadın, %74.1’i evli ve %67.6’sının lisans mezunu olduğu belirlenmiştir. Hemşirelerin %25.9’u mesleki yaşamları içinde ilçe/köyde çalışmış, %56.1’i ise doğup büyüdüğü ilden başka illerde çalışmıştır. Hemşirelerin %50.7’si sık sık farklı kültürlerden bireylerle karşılaştığını ifade etmiştir. Hemşirelerin farklı kültürlerden bireylere bakım vermeye yönelik kültürel yetkinlikleri ile ilgili verilen ifadelere katılma durumları incelendiğinde hemşirelerin en yüksek oranda; “Bakım verdiğim bireylere, onların kültürel özelliklerine önem verdiğimi hissettiririm (%82)”, “Bireylerin kültürel uygulamalarını, sağlık-larına zarar vermeyecekse desteklerim (%78)”, “Bakım verdiğim bireyler ile iletişimimde onların kültürel özelliklerine uygun davranırım (%77.3)”, “Farklı kültüre sahip bireyler hakkında çalışma arkadaşlarımdan bilgi alırım (%75.9)”, “Farklı kültüre sahip bireylere hizmet verirken onların kültürel özelliklerine dikkat ederim (%75.6)” ifadelerine katıldıkları belir-lenmiştir. Diğer taraftan hemşirelerin %77.7’sinin “Ortak kültüre sahip bireylerin, benzer davranışlar gösterdiğini düşünürüm”, %50.4’ünün “Bakım verdiğim bireylerin kurumun kültürüne uygun davranmasını beklerim”, %47.8’inin “Farklı kültüre sahip bireyler ile iletişime geçerken güçlük yaşarım”, %41’inin “Farklı kültüre sahip bireylerin, kendi kültürel normlarıma uygun hareket etmesini beklerim”, %38.2’sinin “Farklı kültü-re sahip bikültü-reylerin davranışlarını kendi kültürümle kıyaslarım” ifadelerine de katıldıkları belirlenmiştir.

Sonuç: Araştırmadan elde edilen bulgulara göre hemşirelerin sıklıkla

(7)

S-003

LOMBER DİSK HERNİSİ NEDENİYLE AMELİYAT OLAN

HASTALARDA BİLGİSAYAR DESTEKLİ EĞİTİMİN

ETKİNLİĞİNİN BELİRLENMESİ

Zühal Erdoğan, Hülya Bulut

Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, Ankara

Araştırma lomber disk hernisi nedeniyle ameliyat olan hastalara verilen bilgisayar destekli eğitimin bilgi düzeyi, anksiyete düzeyi, tabur-culuk sonrası yaşanan sorunlar ve fonksiyonel yetersizlik düzeyi üzerine etkisini belirlemek amacıyla ön test son test düzeninde randomize kontrollü girişimsel çalışma olarak yapılmıştır. Araştırmaya 31 deney, 31 kontrol olmak üzere toplam 62 hasta alınmıştır. Verilerin toplanmasında; Hasta Tanıtım Formu, Bilgi Değerlendirme Formu, Oswestry Özürlülük İndeksi, Durumluk-Sürekli Anksiyete Ölçeği, Taburculuk Sonrası Yaşanan Sorunları Belirleme Formu, Günlük Yaşam Aktiviteleri Değerlendirme Formu, Bel Fıtığı Hasta Eğitim Sitesi Değerlendirme Formu kullanılmıştır. Deney grubundaki hastalara bel fıtığı hasta eğitim sitesi üzerinden eğitim ve danışmanlık uygulanmıştır. Kontrol grubundaki hastalara ise içeriği bel fıtığı hasta eğitim sitesi ile birebir aynı olan eğitim kitapçığı verilmiştir. Soru formları ameliyat sonrası 15 gün, 1. ve 3. ayda tekrar uygulanmış-tır. Verilerin değerlendirilmesinde yüzdelik hesabı, ortalama, ortanca, Ki Kare, Fisher Exact, Friedman’s Two way Anova, Bağımsız T Testi, Mann- Whitney U Testi, Wilcoxon Testi ve Repeated Measures Anova testleri kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre, deney grubundaki hastaların ameliyat sonrası 15. gün, 1. ve 3. ayda bilgi puan-larının ve fonksiyonel kapasitelerinin kontrol grubuna göre daha yüksek olduğu ve daha az anksiyete yaşadıkları belirlenmiştir. Yapılan istatistiksel değerlendirmelerde, gruplar arasındaki farkın anlamlı olduğu (p<0.05) saptanmıştır. Araştırmamızda lomber disk hernisi nedeniyle ameliyat olan hastalarda bilgisayar destekli eğitim uygulanan hastaların sadece eğitim kitapçığı verilerek takip edilen hastalara göre bilgi düzeylerinin daha yüksek olduğu, fonksiyonel kapasitelerinin daha fazla olduğu ve daha az anksiyete yaşadıkları belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda, lomber disk hernisi nedeniyle ameliyat olan hastalarda bilgisayar destekli eğitimin yaygınlaştırılması önerilmiştir.

Anahtar Kelimeler: bilgisayar destekli eğitim, hasta eğitimi, lomber disk hernisi

S-004

JİNEKOLOJİK KANSERLİ KADINLARDA WATSON’IN

İNSAN BAKIM KURAMINA TEMELLENDİRİLMİŞ

HEMŞİRELİK BAKIMININ SEMPTOM YÖNETİMİ,

UMUDU DESTEKLEME VE YAŞAMDA ANLAM

BULMAYA ETKİSİ

Gamze Teskereci

1

, Hatice Balcı Yangın

1

, Özen Kulakaç

2

1Akdeniz Üniversitesi, Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Antalya 2Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Samsun

Problemin Tanımı ve Amaç: Birey kanser gibi yaşamı tehdit eden

bir hastalık tanısı aldığında umutsuzluk yaşayabilmekte ve ölüme bir adım daha yaklaştığını hissederek yaşamının anlamını sorgulayabilmektedir.

Bu çalışma ile, jinekolojik kanser tanısı alan kadına verilen Watson’ın İnsan Bakım Kuramı’na temellendirilmiş hemşirelik bakımının, kemote-rapi semptomlarına, umut ve yaşamda anlam bulma düzeylerine etkisini belirlemek amaçlanmıştır.

Yöntem: Bu çalışma nicel ve nitel yaklaşımın birlikte kullanıldığı

karma yöntem araştırmadır. Nicel aşama, 26 girişim, 26 kontrol olmak üzere 52 jinekolojik kanser tanısı alan kadınla randomize kontrollü olarak yürütülmüştür. Müdahale grubuna beş hafta süre ile Watson’ın İnsan Bakım Kuramı’na temellendirilmiş hemşirelik bakımı verilmiştir. Veriler, Kişisel Bilgi Formu, Kemoterapi Semptom Değerlendirme Ölçeği, Herth Umut Ölçeği ve Yaşam Tutum Profili Ölçeği kullanılarak toplan-mıştır. Nicel verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler ve nonparametrik testler kullanılmıştır. Nitel aşama ise, girişim grubundaki 15 kadınla

yürütülmüştür. Nitel veriler yarı yapılandırılmış görüşme formu ile derin-lemesine bireysel görüşme yöntemiyle toplanmıştır. Veriler Graneheim ve Lundman’ın içerik analizine göre değerlendirilmiştir.

Bulgular: Nicel veriler incelendiğinde, müdahale sonunda girişim

grubundaki kadınlarda bazı kemoterapi semptomlarının sıklığının, şid-detinin ve rahatsızlık derecesinin, kontrol grubundaki kadınlara göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde azalmıştır. Ayrıca girişim grubundaki kadınların Herth Umut Ölçeği ve Yaşam Tutum Profili Ölçeği toplam puan ortalamaları, kontrol grubundaki kadınlara göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde artmıştır (p<0.05).

Nitel verilerin analizi sonucunda “varoluşsal kaygı”, “denge arayı-şı”, “eylemde olma:umutla umutsuzluk arasında”, otantik varoluş” ve “otantik bakım” olmak üzere beş kategori, “yaşayan bilir”, “sorgulama”, “değişim”, “yeniden yapılanma”, baş etme”, “öğretiler-kazanımlar”, “umduğumuz: kalpten bakım”, “bulduğumuz: kalpten bakım” olmak üzere sekiz ana tema ortaya çıkmıştır.

Sonuç ve Öneriler: Watson’ın İnsan Bakım Kuramı’na

temellen-dirilmiş hemşirelik bakımının kadınların kemoterapi semptomlarından bazılarını yönetmelerini sağladığı, umut ve yaşamda anlam düzeylerini arttırdığı saptanmıştır. Klinikler için Watson’ın İBK’na temellendirilmiş hemşirelik bakım rehberlerinin hazırlanması ve rehberlerin kullanımının bakım sonuçlarına etkisinin değerlendirilmesi önerilmektedir.

Anahtar Kelimeler: jinekolojik kanserler, kemoterapi, umut, yaşamın anlamı,

hemşirelik, hemşirelik teorisi

S-005

HEMŞİRELİK ÖĞRENCİLERİNİN YANIK KONUSUNU

ÖĞRENMESİNDE ALTI DÜŞÜNME ŞAPKA

TEKNİĞİNİN ETKİSİ

Mevlüde Karadağ

1

, Müjgan Onarıcı

2

1Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Ankara

2Çankırı Karatekin Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Çankırı

Problem Tanımı: Yanık; ısı, elektrik akımı, kimyasal maddeler ve

radyoaktif ışınlar ile meydana gelen doku travmasıdır. Yanıklar, oluştur-dukları mortalite ve morbidite sebebi ile insanlar için büyük bir problem teşkil etmekte olup, yanıklı hastaların etkili tedavi ve bakıma gereksinim-leri vardır. Sağlık bakımında meydana gelen köklü ve hızlı değişiklikler, teknolojideki yenilikler, sağlığı yükseltmek ve bireylerin iyilik halini artır-mak için yapılan çalışmalar hemşirelerin çağdaş bilgi ve uygulamaları kavramalarını, yaşam boyu öğrenme prensiplerini benimsemelerini, edinilen yeni bilgi ve becerileri birey, aile ve toplumun sağlık bakımında kullanabilmelerini gerektirmektedir. Günümüzde bilgi üretim hızının art-ması, eğitim ve öğretimde uygulanan geleneksel öğretim yöntemlerinin yetersiz kaldığını ve yeni öğrenme yöntem, teknik ve stratejilerinin uygu-lanmasının da zorunlu olduğunu göstermektedir.

Amaç: Bu araştırma, hemşirelik öğrencilerinin yanık konusunu

öğrenmesinde altı düşünme şapka tekniğinin etkisini belirlemek amacıyla deneysel olarak planlanmıştır.

Gereç-Yöntem: Araştırma evrenini; yükseköğretime giriş puanları

birbirine yakın iki üniversitenin Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü’nde 2016-2017 Eğitim-Öğretim yılı bahar yarıyılında Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği dersine kayıt yaptıran 132 öğrenci oluşturmuş-tur. Araştırmada örneklem seçimine gidilmeyip, araştırmaya katılmayı kabul eden ve derse o gün devam eden öğrenciler çalışmaya dahil edilmiştir. Araştırmanın deney grubunu araştırmacılardan birinin görev aldığı bölümün öğrencileri (n=54 kişi) oluşturmuş olup, kontrol gru-bunu (n=39) ise grupların birbirlerini etkilememesi amacıyla başka bir üniversitenin öğrencileri oluşturmuştur. Kontrol grubuna klasik anlatım yöntemiyle yanıklı hasta bakımı konusu anlatılmış olup, deney grubuna ise altı şapka tekniği ile alanında uzman olan araştırmacı tarafından konu anlatılmıştır. Veriler; her iki gruba da teorik konu anlatımından hemen önce “Kişisel Bilgiler Formu” ve “Yanıklı Hasta Bakımı Bilişsel Düzey Değerlendirme Testi-YHBBDDT” ön test olarak, teorik eğitimden iki hafta sonra YHBBDDT son test olarak tekrar uygulanarak toplanmıştır. Ayrıca deney grubuna teorik dersin sonunda, öğrencilerin altı düşünme şapka

(8)

tekniğine yönelik görüşlerini belirlemek amacıyla “Altı Düşünme Şapkası Etkinliğine Yönelik Öğrenci Görüşleri” testi uygulanmıştır. Elde edilen veriler tanımlayıcı istatistikler, Mann Whitney U Testi ve Wilcoxon Sign Testi ile değerlendirilmiştir.

Bulgular: Deney ve kontrol gruplarının grup içi yapılan analiz

sonuçlarında; deney grubunun YHBBDDT ön test puanı son test pua-nına göre anlamlı derecede düşük tespit edilmiş olup (p<0.05), kontrol grubunun YHBBDDT ön test ve son test puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Deney grubunun YHBBDDT ön test puanı kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşük tespit edilmiş olup (p<0.05), YHBBDDT son test puanları bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Aynı zamanda ön test-son test puanları açısından deney gru-bunda YHBBDDT test puanında artış olurken, kontrol grugru-bunda azalma görülmektedir (p<0.05). Ayrıca deney grubu öğrencilerinin tamamı (%100) Altı Düşünme Şapkası Tekniği ile yanıklı hasta bakımını öğren-menin öğretici olduğunu belirtmiş ve %94.34’ü tekniğin diğer konuların öğretiminde de kullanılması gerektiğini önermişlerdir.

Sonuç: Yanık konusunun altı düşünme şapkası tekniği ile öğretimi

sonrasında öğrencilerin başarı durumunun klasik yöntemle yapılan öğre-time oranla daha yüksek olduğu tespit edilmiş olup, bilginin kalıcılığında etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuca dayanarak, altı düşünme şapkası tekniğinin hemşirelik eğitiminde alternatif bir teknik olarak kulla-nımı önerilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Altı düşünme şapka tekniği, hasta bakımı, hemşirelik

eğiti-mi, yanıklar.

S-006

DOĞUM-KADIN SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI

HEMŞİRELİĞİ DERSİ SİMÜLASYON LABORATUARI

UYGULAMALARININ ÖĞRENCİLERİN KLİNİK STRES,

ÖZGÜVEN VE UYGULAMADAN MEMNUNİYET

DÜZEYLERİNE ETKİSİ

Ayten Şentürk Erenel

1

, Şengül Yaman

1

, Mehtap Uzun Aksoy

2

,

Esra Arslan Gürcüoğlu

1

, Sıdıka Pelit Aksu

1

, Filiz Ünal Toprak

3

,

Canan Uçakçı Asalıoğlu

1

1Gazi Üniversitesi, Doğum, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Ankara 2Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Eskişehir

3Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Doğum, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Bolu

Problem tanımı ve Amaç: Doğum-Kadın Sağlığı ve Hastalıkları

hemşireliğinde simülasyon uygulamaları bir kadının yaşamı boyunca karşılaşabileceği rutin veya acil obstetrik-jinekolojik durumlara yönelik girişimsel ve davranışsal becerilerin eğitimi, uygulaması, değerlendirilme-si veya araştırılması konularını kapsamaktadır. Doğum ve kadın sağlığı ve hastalıkları hemşireliği alanında simülasyon kullanımı tüm öğrencilere klinik eğitim öncesi uygulama fırsatı vererek, el becerisi kazanmalarına ve oluşturulmuş senaryolarla klinikte karşılaşabilecekleri durumları tanıma ve uygun müdahalede bulunma fırsatı vermektedir. Bu araştırmada da doğum-kadın sağlığı ve hastalıkları hemşireliği dersi simülasyon labora-tuarı uygulamalarının öğrencilerin klinik stres, özgüven ve klinik uygu-lamadan memnuniyet düzeyleri üzerine etkisinin belirlenmesi amacıyla deneysel olarak yapılmıştır.

Gereç-Yöntem: Araştırma, deney ve kontrol gruplu, ön test- son

test tasarımlı deneysel bir çalışma olarak yapılmıştır. Araştırmanın örnek-lemini, hemşirelik bölümü 3. Sınıf Doğum-Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Dersine kayıt yaptıran 122 öğrenci (58 deney, 64 kontrol) oluşturmuştur. Araştırmada, deney grubu öğrencilerine klinik öğretim öncesi, öğrencilerden geliştirilmesi beklenen her beceriye özel teorik ders verildikten sonra oluşturulan simülasyon laboratuarında, araştırmacılar tarafından hazırlanan doğum-kadın sağlığı ve hastalıklarına özel senar-yolar eşliğinde demonstrasyon ve role-play yöntemleri kullanılarak ger-çeğine uygun uygulamalar yaptırılmış ve daha sonra klinik uygulamaya çıkarılmıştır. Kontrol grubu öğrencilerine aynı öğretim üyeleri tarafından

teorik dersler verilmiş ancak senaryolar eşliğinde simülasyon eğitimi verilmeksizin klinik öğretime başlamışlardır. Her iki şubedeki öğrencilere klinik uygulamanın ilk günü ön test ve son günü son testler uygulanmıştır. Verilerin toplanmasında öğrencilerin sosyodemografik verilerini sorgula-yan anket formu, Pagana Klinik Stres Anketi, Özgüven Ölçeği ve Klinik Öğrenim Çevresi Ölçeği-Öğrenci Memnuniyeti Alt Ölçeği kullanılmıştır. Veri toplama formları tüm öğrencilere klinik öğretimin ilk günü ve son günü olmak üzere uygulanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde, ortala-ma, standart saportala-ma, frekans ve yüzde değerleri, paired-sample t testi ve Wilcoxon testleri kullanılmıştır.

Bulgular: Deney grubundaki öğrencilerin stajın sonundaki

mem-nuniyet alt ölçeği puanları staj başlangıcından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha düşük bulunurken; kontrol grubundaki öğrencilerde farklılık yoktur. Deney grubunun son test klinik öğrenim çevresi-mem-nuniyet alt ölçeği puanı, kontrol grubunun puanlarından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha düşüktür. Kontrol grubundaki öğrenci-lerin staj sonundaki pagana klinik stres anketi puanları, staj başlangıç puanlarından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksektir. Deney grubundaki öğrencilerin ise pagana klinik stres anketi puanları açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık yoktur. Deney grubunun pagana klinik stres anketi son test puanları, kontrol grubunun puanlarından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha düşüktür. Çalışmamızda kontrol grubunda-ki öğrencilerin stajın sonundagrubunda-ki öz güven puanları, staj başlangıcından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksektir. Deney grubundaki öğrencilerin ise öz güven ölçeği ön test- son test puanları açısından ista-tistiksel olarak anlamlı farklılık yoktur. Ancak istaista-tistiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte deney grubundaki öğrencilerin ön test puanlarının kontrol grubundan yüksek olduğu (Deney:126,53±13,28; Kontrol: 124,58±18,27); son test puanları açısından ise birbirlerine yakın puanlar (Deney: 127,09±14,36; Kontrol: 128,83±17,11) aldıkları gözlenmiştir.

Sonuç: Çalışmamızda simülasyonla öğrenim gören öğrencilerin

tamamına yakınının simülasyonla verilen eğitimin kendilerine katkısı olduğunu düşündüğü, simülasyon eğitiminin öğrencilerin klinik mem-nuniyetini ve klinik stresini düşürdüğü, özgüveni ise etkilemediği saptan-mıştır. Bu sonuçlar doğrultusunda; Doğum-Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği öğretiminde senaryolar eşliğinde simülasyon eğitiminden yararlanılması, öğrencilerin simülasyon eğitiminde öğrendiklerini klinikte uygulayabilmeleri ve memnuniyetlerinin düşmemesi için klinik ortamla-rın yeniden düzenlenmesi ve araştırmanın farklı örneklem gruplaortamla-rında tekrarlanması önerilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Doğum-kadın sağlığı ve hastalıkları hemşireliği, klinik stres,

özgüven, simülasyon, uygulama memnuniyeti

S-007

SANTRAL VENÖZ KATETER GİRİŞİMİ VE BAKIMINDA

REHBERE DAYALI UYGULAMA PAKETİNİN KATETERLE

İLİŞKİLİ ENFEKSİYON ÜZERİNE ETKİSİ

Burcu Kübra Süha, Şerife Karagözoğlu

Cumhuriyet Üniversitesi, Hemşirelik Esasları Anabilim Dalı, Sivas

Problemin Tanımı: Santral venöz kateterler hastaların sağlık

durumlarının iyileştirilmesinde önemli avantajlar sağlarken, Kateter İlişkili Kan Dolaşım Enfeksiyonları (KİKDE), kanama ve tromboz gibi kompli-kasyonların da başlıca nedeni olabilmektedir. KİKDE yoğun bakım ünite-lerinde yaşanan en önemli sorunlardan biridir.Santral kateterler, ölümle sonuçlanan kan dolaşımı enfeksiyonuna neden olmaktadır.Bu enfeksi-yonları önlemek için SVK yerleştirme, kullanım ve bakım aşamalarında alınması gereken önlemler ve uyulması gereken kurallar birçok ulusal ve uluslararası rehberlerde ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Bu rehberlerin başın-da CDC’nin önerdiği rehber gelmektedir. Rehberlerde enfeksiyonların önlenmesi ve hasta bakımına yönelik uyulması gereken kurallar çerçe-vesinde güncel yaklaşımlardan birisi olan Uygulama/Bakım Paketleri (Care Bundle)’ne vurgu yapılmaktadır. Uygulama Paketleri teker teker uygulanmaları halinde hastanın iyileşme sürecine ve sonuçlarına olumlu yönde katkı sağladığı bilimsel olarak kanıtlanmış bazı girişim ve müda-halelerin, ayrı ayrı uygulanmalarına oranla daha iyi sonuçlar elde etmek için bir paket halinde, eş zamanlı ve eksiksiz olarak uygulanmasını kapsar.

(9)

Amaç: Bu araştırma, anestezi yoğun bakım ünitesinde takip ve

tedavi alan hastalarda santral venöz kateter uygulanması ve bakımında rehbere dayalı uygulama paketinin hastalarda meydana gelebilecek kate-terle ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonu üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır.

Gereç-Yöntem: Araştırma, retrospektif özellikte ve yarı

deney-sel niteliktedir. Araştırmanın örneklemini bir Araştırma ve Uygulama Hastanesi Anestezi ve Reanimasyon Yoğun Bakım Ünitesi’nde Aralık 2015-Haziran 2016 tarihleri arasında araştırmaya katılma kriterlerini sağ-layan 58 hasta oluşturmuştur. Rehbere dayalı uygulama ve bakım paketi, yoğun bakımda araştırmacının denetiminde uygulanmış ve günlük olarak kan dolaşımı enfeksiyonu açısından hastalar değerlendirilmiştir.

Bulgular: Araştırmanın uygulama döneminde yoğun bakım

üni-tesindeki santral venöz kateter takılan toplam hasta sayısı 218 olup, bu kapsamda bir önceki döneme ait toplam hasta sayısı ise 264’dür. Her iki döneme ait hasta günü incelendiğinde, uygulama dönemindeki top-lam hasta günü 3982 iken, bir önceki döneme ait hasta günü 4215’dir. Hastane Enfeksiyon Kontrol Komitesinden alınan veriler doğrultusunda, yoğun bakım ünitesinde çalışmaya başlamadan önceki 6 aylık dönemin verileri değerlendirilmesinde, santral venöz kateter kullanımının 4215 kateter günü, santral venöz kateter kullanım oranının 0.74 ve kateterle ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonu oranının 10.59/1000 kateter günü oldu-ğu belirlenmiştir. Araştırma dönemi olan 6 aylık süre boyunca ise santral venöz kateter kullanımının 3311 kateter günü olduğu, santral kateter kullanım oranının 0.83 ve kateterle ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonu ora-nının da 5.74/1000 kateter gününe düştüğü tespit edilmiştir. Çalışmaya başlamadan önceki 6 aylık sürede 33 hastada kateter ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonu görülmüşken, çalışmaya başladıktan sonraki 6 aylık dönem-de bu sayı 19 hastaya düşmüştür.

Araştırmadan elde edilen veriler ile bir önceki dönemin verileri kar-şılaştırıldığında, rehbere dayalı uygulama ve bakım paketinin kateterle ilişkili kan dolaşımı enfeksiyon hızını 10.59/1000’den 2.88/1000’e düşür-düğü ve bu azalmanın istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülmüştür.

Sonuç: Rehbere dayalı bakım paketi enfeksiyonu azaltmada etkin

ve kullanışlı bir yöntemdir. Araştırmalardan elde edilen veriler doğrul-tusunda yoğun bakımlarda ve servislerde, kateterle ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonunu azaltmak amacıyla kullanımı önerilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Kateterle ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonu (KİKDE), yoğun

bakım ünitesi, bakım paketi, hemşirelik bakımı

S-008

TÜRKİYE’DE ONKOLOJİ HEMŞİRELİĞİNİN DEĞERLERİ

Aslıhan Akpınar

1

, Sevcan Atay Turan

2

, Fatma Gündoğdu

3

, Nermin Ersoy

1

1Kocaeli Üniversitesi, Tıp Fakültesi,Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, Kocaeli 2Akdeniz Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi, Antalya

3Özel Güven Hastanesi, Ankara

Problem Tanımı: Onkoloji hemşireliğinde meslekideğerler kanser

bakımına ilişkin hedeflere ulaşmada ve kişisel gelişim için yol gösterici olmaktadır. Meslek değerleri de içinde bulunulan toplumun, toplu-luğun ya da grubun hassasiyetlerine, kültürüne ve ihtiyaçlarına göre değişebilmektedir.

Amaç: Ülkemizde onkoloji hemşirelerinin kanser hemşireliği için

yol gösterici olacağına inandıkları değerlerin belirlenmesi amaçlanmıştır.

Gereç-Yöntem: Çalışma Mart – Aralık 2010 tarihleri arasında

Onkoloji Hemşireliği Derneği (OHD) üyeleri, onkoloji hemşireliği sertifika kursları katılımcıları ve onkoloji kliniklerinde görev yapan hemşirelerle yürütülmüştür. Araştırma formları posta, e-posta ya da elden teslim alınmıştır.

Formun ilk bölümünde onkoloji hemşirelerine cinsiyet, yaş, çocuk sahibi olma, dini görüş olmak üzere sosyo-demografik özellikleri; mesleki deneyim ve onkoloji deneyimi, mesleği sevip sevmeme, OHD üyeliği ve sertifika sahibi olup olmamadan oluşan mesleki özellikleri sorulmuş-tur. İkinci bölümde araştırmacılar tarafından literatür taramasıyla elde edilen OHD için önerilen altı değer açıklamalarıyla yer almıştır. Üçüncü bölümde onkoloji hemşireleri etik kodlarından araştırmacılar tarafından çıkarılmış on değer yer almıştır. Son bölümde ise Ulusal Hemşirelik etik kodundan araştırmacılar tarafından çıkarılan değerler yer almıştır.

Onkoloji hemşirelerinden bu değerlerin kendileri için önemini dörtlü Likert skalası ile (0=önemi yok; 1=az önemli; 2=önemli; 3=çok önemli) değerlendirmeleri istenmiştir.

Bulgular: Çalışmamıza 521 onkoloji hemşiresi katılmış olup,

katı-lanların yaş ortancası 30 (19-52) yaş ortalaması 31,7±6,7’dir. Mesleki deneyim yılı ortancası 9 yıl (3 ay - 33 yıl) onkoloji hemşireliği deneyim yılı ortancası ise 3,7 yıldır (1 ay – 25 yıl).

Onkoloji hemşireleri sırasıyla yenilikçilik, mükemmellik, bütünlük, hemşire savunuculuğu, hasta savunuculuğu ve kapsayıcılık değerlerine önem vermiştir.

Yenilikçilik değerine verilen önem ile onkoloji deneyimi (p=,006), meslek sevgisi (p=,013) ve OHD üyeliği (p=,005) arasında istatistiksel açıdan anlamlı ilişki vardır. Yenilikçilik değerine onkoloji deneyimi beş yılın üstünde olan, mesleğini seven ve OHD üyesi olan onkoloji hemşire-leri daha fazla önem vermektedir.

Bütünlük ve hemşire savunuculuğu değerlerine verilen önem OHD üyesi olmaktan etkilenmektedir (sırasıyla, p=,007; p=,048). Her iki değere de OHD üyeleri daha fazla önem vermektedir.

Çalışmaya katılan hemşirelerin onkoloji hemşireliği için önemli bul-dukları etik kodlar tercih ağırlığına göre; yenilikçilik, aydınlatılmış onam, bireye saygı, sadakat, hasta eğitimi, hasta yararı, doğru bilgi, karara saygı, adil paylaşım, dürüstlüktür.

Onkoloji hemşireliği için en önemli buldukları yenilikçilik değeri tercihi hemşirenin cinsiyeti (p=,029), onkoloji deneyimi (p=,014) ve OHD üyesi olmasına göre farklılaşabilmekteydi (p<,001). Bu değere kadınlar, beş yılın üstünde deneyimi olanlar ve OHD üyeleri daha fazla önem vermekteydi.

Onkoloji hemşirelerinin ikinci sırada önem verdiği aydınlatılmış onama verilen önem onkoloji deneyimi (p=,017), meslek sevgisi (p=,028) ve OHD üyeliğinden (p=,004) etkilenmektedir. Bu değere beş yıldan çok deneyimi olanlar, mesleğini sevenler ve OHD üyeleri daha fazla değer vermiştir.

Üçüncü sıradaki bireye saygı değerine verilen önem çocuk sahibi olmaktan etkilenmekte (p=,021), çocuk sahibi olanlar bu değere daha çok önem vermektedir

Hasta eğitimine OHD üyeleri daha fazla önem vermektedir (p=,002). Hasta yararınakadınlar ve OHD üyeleri daha fazla önem vermektedir (p=,033, p=,045).

Doğru bilgi, karara saygıveadil paylaşıma kadınlar erkeklerden daha fazla önem vermektedir (p=,021, p=,045, p=,016).

Adil paylaşıma verilen önem aynı zamanda eğitim yılı arttıkça art-maktadır (p=,046).

Sonuç: bBelirlenen değerler,Avrupa ve Amerika kanser

hemşire-lerinin değerleri ile benzerlik gösterse de kültürümüz ve toplumumuz açısından farklı değerleri de içermektedir.

Anahtar Kelimeler: Onkoloji hemşireliği, değerler, etik

S-010

İNSÜLİN KULLANMAYA YENİ BAŞLAYAN HASTALARDA

DİYABET EĞİTİMİNİN BEDEN KİTLE İNDEKSİ

ÜZERİNE ETKİSİ

Zehra Çelik

1

, Mukadder Mollaoğlu

2

1Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi, Endokrinoloji Anabilim Dalı, Sivas 2Cumhuriyet Üniversitesi,Sağlık Bilimleri Fakültesi, İç Hastalıkları Hemşireliği, Sivas

Amaç: Bu araştırma, insülin kullanmaya yeni başlayan hastalarda

diyabet eğitiminin beden kitle indeksi üzerine etkisinin incelenmesi ama-cıyla yapılmıştır.

Yöntem: Yarı deneysel olan bu araştırmanın örneklemini Cumhuriyet

Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji Kliniği ve Polikliniğine başvuran, dahil edilme kriterlerine uyan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 80 [(40 hasta Girişim Grubu (GG), 40 hasta Kontrol Grubu (KG)] diyabetli hasta oluşturmuştur. Veriler; Kişisel Bilgi Formu (KBF) ve Hastalık Bilgisi ve Metabolik Gösterge Formu (HBMGF) ile elde edilmiştir. Başlangıçta her iki gruba uygulanan KBF ve HBMGF arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark elde edilmemiştir (p<0.05). Ayrıca, eğitim öncesi GG ve KG arasında boy, kilo, beden kitle indeksi göstergelerinde istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olmadığı da belirlenmiştir (p<0.05). Girişim grubuna

(10)

Erişkin Diyabetli Bireyler İçin Eğitim Seti (EDBİES) kapsamındaki konu-larla ilgili toplam iki seansta üç ay arayla eğitim verilmiştir. KK’na ise eğitim EDBİES kapsamında yer alan konularla ilgili eğitim verilmemiş rutin tedavi ve bakımları sürdürülerek sadece insülin eğitimi verilmiştir. Çalışmaya alınan hastaların 24 hafta sonra HBMGF ve metabolik kontrol değişkenleri yeniden değerlendirilmiştir. Araştırmanın verileri SPSS 22.0 paket programında değerlendirilmiştir. Kolmogorof Simirnov Testi, İki Ortalama Arasındaki Farkın Önemlilik Testi, Eşler Arası Farkın Önemlilik Testi ve Khi-Kare Testi kullanılmıştır. Araştırma, ilgili kurumların izni ve Cumhuriyet Üniversitesi Etik Kurul onayı alınarak yapılmıştır.

Bulgular: Çalışmanın sonunda GG’ndaki bireylerin KG’ndaki

bireylere göre daha az hipoglisemi yaşadıkları, diyetlerine daha çok dikkat ettikleri ve daha fazla egzersiz yaptıkları belirlenmiştir. GG’ndaki bireylerin BKİ’lerinde anlamlı bir değişiklik olmazken (30,92 kg/m2; 30,81 kg/m2). KG’ndaki bireylerin BKİ’lerinde istatistiksel olarak anlamlı bir artış olmuştur (32,81 kg/m2; 34,44 kg/m2). Eğitimden 24 hafta sonra GG’undakilerin 0,375 kilo kaybettikleri, KG’undakilerin ise 4,200 kilo aldıkları saptanmıştır.

Sonuç: İnsülin tedavisine başlanan hastalara insülin uygulama

eğitiminin yanı sıra diyet, egzersiz, hipoglisemi yönetimi gibi yaşam tarzı değişiklikleri konularında eğitim verilerek hastaların kilo almasının önle-nebileceği hatta kilo kaybı sağlanabileceği belirlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Beden kitle indeksi,diyabet eğitimi, İnsülin tedavisi, kilo

alımı

S-011

ERİŞKİNLERİN ANNE SÜTÜ İLE İLGİLİ ALGILARI

Özge Eren

1

, Nursan Çınar

2

1Samsun Çarşamba Devlet Hastanesi, Samsun

2Sakarya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Sakarya

Giriş-Amaç: Sağlıklı bir emzirme sürecinin başlatılması ve

sür-dürülmesinde annenin; eş, arkadaş, aile büyükleri, akraba ve sağlık profesyonelleri tarafından desteklenmesi ve toplumun anne sütünün üstünlükleri ve faydaları konusunda farkındalığının arttırılması gerek-mektedir. Bu çalışma, erişkin bireylerin anne sütü ile ilgili algıları belirle-mede kullanılabilecek “ Erişkinlerin Anne Sütü ile İlgili Algı Ölçeği” nin geliştirilmesi, geçerlilik güvenirliğinin test edilmesi, sadece annelerin değil tüm toplumun anne sütü ve emzirme ile ilgili eğitim gereksinimlerinin belirlenmesi ve toplumun anne sütü ve emzirme hakkında daha bilinçli olmasına katkı sağlamak amacı ile gerçekleştirildi.

Gereç-Yöntem: Metodolojik ve analitik özellikte planlanan

araş-tırma, benzer sosyo-ekonomik düzeydeki üç aile sağlığı merkezinde Mart-Haziran 2015 tarihleri arasında yapıldı. Çalışmanın örneklemini ölçek geliştirilmesinde 330, çalışma grubunda 1750 erişkin birey oluş-turdu. Araştırma verileri araştırmacılar tarafından hazırlanan soru formu ve literatür doğrultusunda hazırlanan ‘Erişkinlerin Anne Sütü ile İlgili Algı Ölçeği’ isimli 5’li Likert tipi ölçek ile toplandı. Ölçeğin geçerlik ve güvenirliğinin değerlendirmesi Lisrel Paket programı aracılığı ile yapıldı. Ölçeğin güvenirliği test-tekrar test güvenirliği, madde-toplam puan kore-lasyonu ve iç tutarlılık analizi ile belirlendi. Çalışma grubuna ait veriler bilgisayar ortamında SPSS 21 paket programı kullanılarak değerlendi-rildi. Değerlendirilmede Kruskall - Wallis H Testi ve Mann - Whitney U Testi kullanıldı.

Bulgular: Geliştirilen ölçeğin erişkinlerin anne sütü ile ilgili

algı-larını belirlemede kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğu görüldü. Çalışma grubundaki katılımcıların yaş ortalamasının 34,63±10,84 saptandı. Ölçeğin Cronbach’s Alpha katsayısı 0,93 bulun-du. Araştırmaya katılan erişkinlerin ölçekten aldıkları toplam puan orta-lamasının 120,94±16,74 olduğu belirlendi.

Sonuç: Geliştirilen ‘Erişkinlerin Anne Sütü ile İlgili Algı Ölçeği’’nin

geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğu tespit edildi. Bireylerin ölçek-ten aldıkları puanın ortalamanın üzerinde olduğunu ancak anne sütü ile ilgili algılarının geliştirilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldı.

Anahtar Kelimeler: Anahtar Sözcükler: Erişkin Bireyler, Anne Sütü, Emzirme,

Algı, Ölçek Geliştirme.

S-012

YOĞUN BAKIM HASTALARINDA GÖRÜLEN

VENTİLATÖR İLİŞKİLİ PNÖMONİNİN

AZALTILMASINDA HEMŞİRELERE VERİLEN

EĞİTİMİN ETKİNLİĞİ

Hatice Öner Cengiz

1

, Nevin Kanan

2

1KTO Karatay Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, İlk ve Acil Yardım Programı 2İstanbul Üniversitesi, Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi, Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı

Giriş ve Amaç: İnvaziv mekanik ventilasyon uygulanan hastalarda,

entübasyondan 48 saat sonra ortaya çıkan Ventilatör İlişkili Pnömoni, yoğun bakımda ve hastanede yatış süresini uzatmakta, morbidite ve mor-taliteyi arttırmaktadır. Araştırma, yoğun bakım hemşirelerine Ventilatör İlişkili Pnömoni’ye ilişkin uygulanan planlı eğitimin, Ventilatör İlişkili Pnömoni insindansı üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapıldı.

Yöntem: Araştırma, 01.01.2015-30.01.2016 tarihleri arasında,

İstanbul’daki 5 hastanede bulunan toplam 9 üçüncü düzey Erişkin Yoğun Bakım Ünitesi’nde, yarı deneysel (randomize olmayan gruplarda ön test son test-kontrol gruplu tasarım) olarak yapıldı. Deney grubu’na altı Yoğun Bakım Ünitesi’nde bulunan 60, kontrol grubu’na ise üç Yoğun Bakım Ünitesi’nde bulunan 49 hemşire alındı. Deney grubundaki hemşi-relere altı ay aralıklarla, iki kez Ventilatör İlişkili Pnömoni’ye ilişkin eğitim uygulandı. Veriler; “Tanıtıcı Bilgi Formu”, “Ventilatör İlişkili Pnömoni Bilgi Testi”, “Ventilatör İlişkili Pnömoni Gelişimini Önleyici/Azaltıcı Girişimlerin Uygulanma Durumu” ile toplandı, ilgili Yoğun Bakım Ünitelerin 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin Ventilatör İlişkili Pnömoni insidansları karşılaştırıldı.

Bulgular: Deney grubunda son ölçümde, hemşirelerin bilgi

düze-yi puan ortalamaları, kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksekti (p<0,05). Deney grubunun Ventilatör İlişkili Pnömoni gelişimini önleyici/azaltıcı girişimleri uygulanma durumu son ölçüm puan ortalaması, ilk ve ikinci ölçümden; kontrol grubunun son ölçüm puan ortalaması ise ilk ölçüm ortalamasından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksekti (p<0,05). Deney grubunda, Ventilatör İlişkili Pnömoni gelişimini önleyici/azaltıcı ondört girişimden dokuzunun, kont-rol grubunda ise yalnızca üçünün uygulama düzeyinin istatistiksel olarak önemli oranda arttığı saptandı (p<0,05). Ancak, deney ve kontrol gru-bundaki hemşirelerin, son ölçümde, Ventilatör İlişkili Pnömoni gelişimini önleyici/azaltıcı girişimleri uygulama düzeylerinin toplam puan ortala-maları arasındaki fark anlamlı değildi (p>0,05). Her iki grupta yer alan Yoğun Bakım Üniteleri’nin, 2015 yılı Ventilatör İlişkili Pnömoni insidansı ortalamaları, 2014 yılına göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşüktü (p<0,05).

Tartışma ve Sonuç: Ventilatör İlişkili Pnömoni’ye ilişkin

hemşi-relere verilen eğitimle, hemşirelerin bilgi ve önleyici/azaltıcı girişimleri uygulama düzeyleri artabilir, Yoğun Bakım Üniteleri’nin Ventilatör İlişkili Pnömoni insidansı azalabilir.

Anahtar Kelimeler: Eğitim, İnfeksiyon Kontrolü, Hemşirelik, Ventilatör İlişkili

Pnömoni, Yoğun Bakım.

S-013

DİZ VE KALÇA OSTEOARTRİTİ OLAN BİREYLERDE

AKUATİK EGZERSİZ PROGRAMININ AĞRI, TUTUKLUK,

FİZİKSEL FONKSİYONLARDA ZORLANMA VE

ÖZ ETKİLİLİK ÜZERİNE ETKİSİ

Tülay Kars Fertelli

1

, Mukadder Molaoğlu

1

, Özlem Şahin

2

1Cumhuriyet Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, Sivas 2Cumhuriyet Üniversitesi, Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü, Sivas

Ağrı ve tutukluk bireyin günlük fiziksel fonksiyonlarını yaparken yaşadığı zorlukların en önemli nedenidir. Bu belirtiler, eklem ağrısı ve tutukluğunun artmasına, kas güçsüzlüğü ve kilo alımına neden olmakta-dır. Bu durum dejeneratif sürecin kısır bir döngü şeklinde sürmesine yol açmaktadır. Bu döngünün bozulmasında hemşirelerin, ağrının rahatla-tılması, fizik aktivitenin artırılması, öz etkililiğin geliştirilmesi gibi önemli

(11)

sorumlulukları vardır. Egzersiz, bu sorumlulukları yerine getirmek için önemli bir araçtır. Özellikle son yıllarda suyun hidrostatik etkisi, kaldırma kuvveti gibi birçok etkisinden dolayı hemşirelerin bakımında akuatik egzersize yer vermesi gerektiği bildirilmektedir. Bu nedenle çalışma, Diz ve Kalça OA’sı olan bireylerde akuatik egzersiz programının ağrı, tutukluk, fizik fonksiyonlarda zorlanma ve öz etkililik üzerine etkisinin değerlendirilmesi amacıyla deneysel olarak yapılmıştır.

Gereç-Yöntem: Çalışmanın örneklemine, diz ve kalça osteoartrit

tanılı 120 birey (60’ı çalışma; 60’ı kontrol grubu) alınmıştır. Verilerin toplanmasında ACR kriteri, Tanıtıcı Bilgi Formu, WOMAC Osteoartrit İndeksi ve Artritlilerde Öz Etkililik Ölçeğii (üç kez) kullanılmıştır. Çalışma grubuna haftada üç gün, 40 dakika, sekiz hafta akuatik egzersiz programı uygulanmıştır. Kontrol grubunu oluşturan bireylere ise yapılması gereken egzersizler anlatılmış ve egzersizler broşür şeklinde verilmiştir. Verilerin analizinde; frekans, yüzdelik hesabı, Khi-kare testi, iki ortalama arasında-ki farkın önemlilik testi, tekrarlı ölçümlerde varyans analizi ve Bonferroni testi kullanılmıştır.

Bulgular: Kontrol grubuna göre deney grubunun son ölçümde

WOMAC ağrı, tutukluk, fiziksel fonksiyonlarda zorlanma puanlarının daha azaldığı, artritlilerde öz etkililik puanlarının ise arttığı belirlenmiştir. Gruplar arasındaki farkın önemli olduğu (p=.001) saptanmıştır.

Sonuç: Çalışmada akuatik egzersiz programının OA’lı bireylerin

ağrı, tutukluk, fiziksel fonksiyonlarda zorlanmayı azaltmada ve öz etkililiği artırmada etkili olduğu sonucuna varılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Osteoartrit, akuatik egzersiz, ağrı, fiziksel fonksiyon, öz

etki-lilik, hemşirelik

S-014

KADINLARIN SEZARYEN SONRASI VAJİNAL DOĞUM

DENEYİMLERİN META-ETNOGRAFİK ÇALIŞMA İLE

İNCELENMESİ

Mehtap Akgün, İlkay Boz

Akdeniz Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi

Problemin Tanımı: Son 20 yıldır artan sezeryan oranlarının

azal-tılmasında Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum (SSVD) yaklaşımı destek-lenmektedir. Ülkemizde SSVD henüz yaygınlaşmamış olmakla birlikte, kadınların giderek talep ettiği bir doğum yöntemidir. Kadınların SSVD sonrası deneyimlerinin açıklaştırılması, sağlık bakım profesyonellerinin bu doğum yöntemine ilişkin bilinç ve anlayış geliştirmelerini sağlayacaktır.

Amaç: Bu çalışmanın amacı, SSVD sonrası kadınların yaşadıkları

deneyimleri inceleyen kalitatif araştırmaların sistematik olarak incelenme-si ve ortak yaşantıların belirlenmeincelenme-sidir.

Yöntem: Bu çalışma kalitatif çalışmaların sistematik olarak

incelen-diği meta-etnografik tasarımdadır. Kadınların SSVD sonrası deneyimleri-ni inceleyen, son 15 yılda yayınlanan, Türkçe ve İngilizce kalitatif araş-tırmalar Akdeniz Üniversitesi veri tabanından, ‘Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum’, ‘kadınların deneyimleri’, ve ‘kalitatif araştırma’ ile ‘Vaginal Birth After Caeserean’, ‘women’s experience’ ve ‘qualitative study’ anahtar kelimeleri kullanılarak taranmış, toplam 27 kalitatif araştırmaya ulaşılmıştır. Bu çalışmalardan ikisinin tam metine ulaşılmamış, birinin Çince olması ve 11’inin SSVD şekline karar verme deneyimleri ile ilgili olması nedeniyle toplam 13 araştırma derlemeden dışlanmıştır. Sonuçta bu çalışmaya, 682 kadının deneyimlerini içeren 11 kalitatif ve iki meta-etnografik olmak üzere 13 araştırma dahil edilmiştir. Ulusal olarak yürütü-len herhangi bir çalışmaya ulaşılamamıştır. Verilerin değeryürütü-lendirilmesinde Noblit ve Hare tarafından tanımlanan yedi basamaklı meta-etnografik analiz yöntemi kullanılmıştır.

Bulgular: Kalitatif araştırmalardan dört ana tema ve 13 alt tema

elde edilmiştir. İlk tema olan “paylaşılan karar verme”’nin “karar verme süreci üzerine kontrol duygusu”, “klinisyenle birlikte karar vermeyi iste-me”, “realistik bilgi” ve “risklerle yüzleşmek” olmak üzere dört alt teması bulunmaktadır. İkinci tema “diğerlerinin etkisi”’dir. Bu temanın “destek-leyen bakım çevresi”, “beklentilerin göz ardı edilmesi” ve “deneyimli kadınların etkisi” olmak üzere üç alt teması bulunmaktadır. Üçüncü tema “anneliğin doğuşu”’dur. Bu temanın ise “devam eden yolculuk”, “önceki doğum deneyimi ile vedalaşma” ve “doğal ve sağlıklı doğum” olmak üzere üç alt teması bulunmaktadır. Son tema “SSVD ile güçlenme”,

“doğumu hissetme”, “avantajlı doğum: SSVD” ve “güçlü benlik imgesi ve beden imajı” olmak üzere üç alt temadan oluşmaktadır.

Sonuç: Yapılan çalışmada SSVD’nin desteklenmesinin gerekliliği

kadınlar açısından yadsınamaz bir gerçek olarak ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde de SSVD sonrası kadınların deneyimlerinin kalitatif olarak incelenmesi önerilmektedir. Klinik uygulama açısından kadın hastalıkları ve doğum alanında çalışan sağlık bakım profesyonellerinin, kadınların SSVD’ye yönelik yaklaşım ve tutumlarını göz önünde bulundurarak far-kındalık oluşturmaları önerilebilir.

Anahtar Kelimeler: Kadınların deneyimleri, kalitatif araştırmalar, meta-etnografi,

Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum

S-015

İLKÖĞRETİM İKİNCİ KADEMEDE ÖĞRENİM GÖREN

ÖĞRENCİLERİN ANNELERİNİN HPV AŞISINA İLİŞKİN

BİLGİ VE TUTUMLARINI GELİŞTİRMEDE PLANLI GRUP

EĞİTİMİNİN ETKİLİLİĞİ

Nevin Çıtak Bilgin

1

, Dilek Coşkuner Potur

2

, Gülnur Yıldırım

3

1Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Bolu Sağlık Yüksekokulu, Hemşirelik Bölümü, Doğum Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Bolu

2Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İstanbul

3Yeniçağa İlçe Devlet Hastanesi, Toplum Sağlığı Birimi, Bolu

Serviks kanseri kadın kanserleri arasında ikinci sırada bulunmakta-dır. Human Papilloma Virüs (HPV) serviks kanserinin en önemli sebebi olup, HPV aşısının HPV enfeksiyonlarını %65-76 oranında önleyebildiği belirtilmektedir. HPV enfeksiyonunun yerleşme riski adölesan dönemde yüksek olduğundan, HPV aşısının adölesan dönemde, cinsel ilişki baş-lamadan önce yapılması öngörülmektedir. HPV aşısının yapılmasında hedef grup 9-26 yaş grubu adölesanlar olduğundan, annelerin çocukları için aşıyı kabul etmeleri aşılama programlarının başarılı olmasında önem-lidir. Ergenlerin annelerinin HPV ile ilgili doğru bilgiye ulaşması ergenle-rin üreme sağlığının korunması ve iyileştirilmesi konusunda önemlidir.

Amaç: Çalışma ilköğretim ikinci kademede öğrenim gören çocuğu

olan annelerde, HPV’ye ilişkin farkındalık yaratmak ve sağlık inancını arttırmak amacıyla HPV hakkında verilen planlı grup eğitiminin bilgi düzeyleri ve sağlık inançlarına etkisini belirlemek için yapılmıştır.

Gereç-Yöntem: Çalışma eğitim öncesi – eğitim sonrası modelli

deneysel ve prospektif tipte kontrol grubu ile karşılaştırmalı olarak 2016-2017 eğitim öğretim yılı bahar döneminde Bolu’nun Yeniçağa ilçesinde ilköğretim ikinci kademe eğitimi veren iki okulda gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın evreni bu okullarda öğrenim gören 334 öğrencinin annesi oluşturmuştur. Eğitim Grubuna n:55, Kontrol Grubuna n:55 toplam 110 anne araştırmaya katılmıştır. Araştırmada veriler etik kurul izni ve kurum izni alındıktan sonra, kişisel bilgi formu, HPV Bilgi Ölçeği (HPV BÖ) ve Human Papilloma Virüs ve Enfeksiyonu için Sağlık İnanç Modeli Ölçeği (HPV SİM) ile toplanmıştır. Eğitim grubundaki annelere, iki hafta süreyle haftada bir gün toplam 2 saat eğitim verilmiştir. Araştırma üç aşamalı yürütülmüştür. Eğitim grubundaki annelere eğitimden önce, eğitim bitiminde ve eğitimden 6 ay sonra, kontrol grubundaki annelere de ilk görüşmede, bir hafta sonra ve altı ay sonra HPV BÖ ve HPV-SİM uygu-lanmıştır. Araştırma verilerinin değerlendirilmesinde yüzdelik dağılımlar, ki kare, Independent t testi, ilişkili ölçümler için tek faktörlü varyans analizi kullanılmıştır.

Bulgular: Eğitim öncesi, sonrasi ve eğitimden 6 ay sonra

anne-lerin HPV Bilgi, HPV Için Sağlik Inanç Ölçeği puan ortalamaları grup içinde karşılaştırıldığında; EG’ndaki annelerin eğitim öncesi HPV BÖ, HPV için Sağlık İnanç Modeli Ölçeği alt boyutları algılanan ciddiyet, algılanan engeller, algılanan yararlar, algılanan duyarlılık alt boyutları ve ölçek toplam puan ortalamalarının EÖ’ne göre arttığı ve aralarında ileri derecede anlamlı farklılık olduğu belirlenmiştir (p<0.001). KG’unda ise ilk değerlendirmedeki HPV BÖ ve HPV SİM alt boyutları algılanan ciddiyet, algılanan engeller, algılanan yarar alt boyutları, ölçek toplam puan ve sağlık sorumluluğu puan ortalamaları ikinci ve üçüncü değer-lendirmedeki puanlar ile benzer ve istatistiksel olarak anlamlı farklılık olmadığı saptanmıştır (p>0.05). Algılanan duyarlılık boyutunun puan

(12)

ortalamasının ise ilk değerlendirmeye göre arttığı ve aradaki farkın istatis-tiksel olarak anlamlı olduğu görülmüştür (p<0.05). Eğitim öncesi, sonrasi ve eğitimden 6 ay sonra annelerin HPV BÖ, HPV SİM puan ortalamaları gruplar arasında karşılaştırıldığında; EG ve KG’unda ilk ölçümlerde ölçek puan ortalamaları arasında gruplar arasında anlamlı fark bulunmamıştır (p>0.05). EG ve KG arasında ikinci ve üçüncü değerlendirmelerde ise HPV BÖ, HPV SİM alt boyutları algılanan ciddiyet, algılanan yararlar, algılanan duyarlılık alt boyutları ve ölçek toplam puan ortalamalarında gruplar arasında anlamlı fark bulunmuştur (p<0.001).

Sonuç: İlköğretim ikinci kademede eğitim alan öğrencilerin

anne-lerine HPV enfeksiyonu ve aşısına ilişkin verilen planlı grup eğitiminin, annelerin bilgi düzeyini ve sağlık inançlarını arttırmada etkili olduğu belirlenmiştir. HPV aşısı konusunda farkındalığı arttırmak amacı ile planlı eğitimlerin yaygınlaştırılması önerilebilir.

Anahtar Kelimeler: Human Papilloma Virus, HPV Aşısı, Bilgi, Sağlık İnanç

Modeli, Ebeveynler

S-016

AYAK ÜLSERİ OLAN TİP 2 DİYABETİK HASTALARDA

DÜZENLİ AYAK EGZERSİZİNİN YARA

İYİLEŞMESİNE ETKİSİ

Şahizer Eraydın

1

, Gülçin Avşar

2

1Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Hemşirelik Esasları Anabilim Dalı, Tokat

2Atatürk Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi, Hemşirelik Esasları Anabilim Dalı, Erzurum

Problem tanımı ve Amaç: Diyabetik ayak ülserleri; geç iyileşmesi

ile yoğun tedaviye, tedavi maliyetine ve hastanın yaşam kalitesinin azalmasına neden olan diyabetes mellitusun önemli bir komplikasyo-nudur. Bu çalışma, ayak ülseri olan tip 2 diyabet hastalarında düzenli yapılan ayak egzersizinin yara iyileşmesine etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır.

Gereç-Yöntem: Bu çalışma kontrol gruplu ve yarı deneysel bir

çalışmadır. Çalışmanın evrenini Şubat 2014–Haziran 2015 tarihleri ara-sında Wagner sınıflamasına göre 1 veya 2. derece ülseri olan 116 hasta oluşturmuştur. Çalışmanın örneklemini ise evrendeki hastalardan çalışma kriterlerine uyan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 65 hasta oluşturmuş-tur. Çalışmada hastalar girişim ve kontrol gruplarına randomizasyonla atanmıştır. Çalışmanın verileri “Hasta Tanıtım Formu”, “Wagner Yara Değerlendirme Skalası” “Diyabetik Ayak Egzersizleri Formu” ile top-lanmıştır. Çalışmanın başlangıcında her iki grup hastanın ayak ülserleri incelenmiş ve boyutları ölçülmüştür. Girişim grubu hastalarına diyabetik ayak egzersizleri öğretilmiş ve 12 hafta boyunca her gün bu egzersizleri yapmaları konusunda bilgilendirilmiştir. Girişim grubu hastaları egzersiz-leri kendiegzersiz-leri evegzersiz-lerinde yapmış ve egzersiz formuna işaretlemiştir. Girişim ve kontrol grubu hastalarının 4., 8., ve 12. haftalarda ülserleri incelenmiş, ülser boyutu ve derinliği gruplar arasında ve grup içinde karşılaştırılmıştır. Verilerin analizinde frekans dağılımı, aritmetik ortalama, varyans analizi ve bağımsız gruplarda t testi ve ki-kare testi kullanılmıştır.

Bulgular: Çalışmamızda kontrol grubu hastalarının %73’ü, girişim

grubu hastalarının %50’si erkektir. Yaş ortalaması kontrol grubunda 65.76±8.57 girişim grubunda 61.03±9.97’dir. Kontrol grubunun %70’i ve girişim grubunun %50’si ayak bakımı konusunda daha önceden bilgi almamıştır. Kontrol grubunun %68’inde girişim grubunun%73’ünde daha önceden ayak yarası oluşmuştur. Hastaların ülser alan ortalamaları incelendiğinde girişim grubunda başlangıçta 12.63±14.43 ve 4. 8. ve 12. haftalarda sırasıyla 6.91±5.44, 4.30±3.70 ve 3.29±3.80 cm2(p<0.05), kontrol grubunda ise başlangıçta 24.67±20.70 ve 4. 8. ve 12. hafta-larda sırasıyla, 24.75±20.84, 20.33±20.79 ve 18.52±21.49’ cm2dir (p>0.05). Girişim grubunda ülser alanı ortalaması başlangıca göre her üç izlemde anlamlı derecede azalmış iken, kontrol grubunda başlangıca göre ülser alanı ortalaması son izlemde anlamlı olarak azalmıştır. Ülser derinlik ortalamaları girişim grubunda başlangıçta 0.56±0.85 ve 4. 8. ve 12. haftalarda sırasıyla 0.42±0.68, 0.36±0.50, 0.28±0.38 cm (p<0.05), kontrol grubunda ise başlangıçta 0.61±0.84, ve 4. 8. ve 12. haftalarda sırasıyla 0.82±1.07, 0.83±1.21, 0.80±1.26 cm’dir (p>0.05).

Sonuç: Girişim grubu hastalarının ülser alanı ortalaması, kontrol

grubunun ülser alanı ortalamasına göre her 3 izlemde anlamlı derecede

azalmıştır. Girişim grubu hastalarının ülser derinliği her üç izlemde azal-mıştır. Girişim grubu hastalarında egzersiz yapma sayısı arttıkça yara alanı ortalaması azalmıştır. 12 hafta sonunda deney grubu hastalarının %20 sinde, kontrol grubu hastalarının %3’ünde ayak ülseri tamamen iyileşmiştir.

Anahtar Kelimeler: Ayak Egzersizi, Diyabetik Ayak Ülseri, Hemşirelik, Yara

İyileşmesi

S-017

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ TOPLUMSAL CİNSİYET

ROLLERİNE İLİŞKİN TUTUMLARININ BELİRLENMESİ

Serpil Özden

1

, Zehra Gölbaşı

2

1Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Sivas

2Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Sivas

Problemin Tanımı ve Amaç: İnsanı kadın ve erkek olarak

tanımlayan biyolojik cinsiyet kavramından farklı olarak, toplumsal cin-siyet kavramı toplumun kadını ve erkeği algılama şeklini, sosyal olarak belirlenen rol ve sorumlulukları açıklamaktadır. Bu yönüyle toplumsal cinsiyet kavramı bireylerin hem sağlık hastalık durumunu, hem de sağlık hizmetlerine ulaşabilme ve kullanabilme durumunu etkileyen bir faktör olarak değerlendirilmektedir. Cinsiyete yönelik normlar ve değerler, cinsiyetler arasındaki farklılıkları güçlendirdiği gibi toplumsal eşitsizlikleri de beraberinde getirmektedir. Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ülkemizde ve dünyada kabul edilen, farklı boyutlarda yaşanan bir sorundur. Sağlık hizmeti veren çalışanların tüm uygulamalara “toplumsal cinsiyet eşitliği” perspektifinden bakabilmesi gerekmektedir. Ayrıca sağlık çalışanları, toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin kalıp yargıları ve tutumları eşitlikçi bir biçimde şekillendirilerek topluma benimsetilmesinde önemli sorumluluk-ları olan kişilerdir. Bu çalışmada, sağlık çalışansorumluluk-larının toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin tutumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Böylece çalışma ile toplumsal cinsiyet kavramına yönelik sağlık çalışanlarında bireysel bir farkındalık oluşturulacağı ve bu alandaki bilimsel bilginin zenginleştirile-ceği düşünülmektedir.

Gereç ve Yöntem: Çalışma, bir üniversite hastanesinde yapılmıştır.

Hastanede 462 hekim, 445 hemşire, 22 sağlık memuru, 8 ebe, 4 diye-tisyen, 1 sosyal hizmet uzmanı, 1 psikolog görev yapmaktadır. Sayısal azlık nedeniyle hekim ve hemşireler dışındaki sağlık çalışanları araştır-ma dışında tutulmuş, bu nedenle çalışaraştır-manın evrenini kurumda görev hekim ve hemşireler oluşturmuştur. Araştırmanın örneklemi; evrenin belirli olduğu durumlarda örneklem sayısının belirlenmesi için kullanılan formül yardımıyla hesaplanmış ve 270 olarak bulunmuştur. Örnekleme alınacak hekim ve hemşire sayısı ağırlıklarına göre hesaplanmış ve 138 hekim, 133 hemşire basit rastgele örnekleme yöntemi ile araştırmaya alınmıştır. Araştırmanın verileri araştırmacılar tarafından oluşturulan Sosyodemografik Özellikler Formu ve Zeyneloğlu ve Terzioğlu (2011) tarafından geliştirilerek geçerlik ve güvenirliği yapılan Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği (TCRTÖ) kullanılarak toplanmıştır. Veriler bilgi-sayar ortamında SPSS (Statistical Package For Social Sciences) 16.0 programında değerlendirilmiştir. Anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir.

Bulgular: Çalışmadan elde edilen bulgulara göre sağlık

çalışanla-rının %77’si toplumsal cinsiyet kavramına ilişkin bilgi sahibi olduğunu belirtmiştir. Sağlık çalışanlarının %87’si ülkemizde toplumsal cinsiyete dayalı bir eşitsizlik olduğunu ve %86.8’si bu durumdan kadınların olum-suz olarak etkilendiğini ifade etmiştir. Sağlık çalışanlarının %9.8’i has-tanın cinsiyetinin hizmet sunumunu etkilediğini belirtmiştir. Sağlık çalı-şanlarının TCRTÖ toplam puan ortalamasının 141.55±19.25 (min:107, max:180) olduğu bulunmuştur. TCRTÖ alt boyut puan ortalamaları ince-lendiğinde; eşitlikçi cinsiyet rolü için 24.32±4.10, kadın cinsiyet rolü için 28.52±5.16, evlilikte cinsiyet rolü için 35.83±3.61, erkek cinsiyet rolü için 24.32±4.10 ve geleneksel cinsiyet rolü için ise 28.56±6.31 olduğu bulunmuştur. Hemşirelerin TCRTÖ toplam puan ortalamasının hekim-lerden, kadın sağlık çalışanlarının puan ortalamasının erkekhekim-lerden, 35 yaş ve üzeri sağlık çalışanlarının puan ortalamasının, 34 ve altı yaş gru-bundan istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksel olduğu bulunmuştur.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Ovulasyon sonrası dönemde fazla miktarda progesteron salımınımı sonucu korpus luteum içinde fazla miktarda sıvı birikimiyle oluşurak amenore ve düzensiz kanamaya

Pamukkale Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim

-Menenjitin kaynağına yönelik önlemleri sıralayabilme -Menenjitin bulaşma yoluna yönelik önlemleri sıralayabilme -Menenjitte sağlam kişiye yönelik önlemleri açıklayabilme

ABAY M., BEKYÜREK T., GÜRBULAK K., CANOOĞLU E., AKÇAY A., Project Supported by Higher Education Institutions, Sütçü İneklerde Ovsynch Protokolünde İki Farklı GnRH

Kemoterapiye Bağlı Alopesi Algısı ve Yaşam Kalitesi” Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı,..

Bu sebeple risk seviyesini azaltmak için, tutum ve davranışlar ile kanserden korunma, erken tanı ve tedavi ile yaşam süresinin uzatılması gerekmektedir.. Meme Kanserinde Erken

İkinci bölüm olan ‘‘öğrencilerin internet kullanımına ilişkin sorular’’ kapsamında; boş zamanında yaptığı aktiviteler, kendine ait bilgisayar, cep telefonu,

- Cerrahi tedavinin kadın cinselliğine etkisini bilmek - Kemoterapinin kadın cinselliğine etkisini bilmek - Radyoterapinin kadın cinselliğine etkisini bilmek - Jinekolojik