• Sonuç bulunamadı

Türk Hukukunda bireysel emeklilik sistemi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk Hukukunda bireysel emeklilik sistemi"

Copied!
127
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÖZEL HUKUK ANA BİLİM DALI

İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU BİLİM DALI

TÜRK HUKUKUNDA

BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

DOÇ. DR. M. FATİH UŞAN

HAZIRLAYAN İBRAHİM KAYHAN

034233002006

(2)

TÜRK HUKUKUNDA BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER... i

KISALTMALAR... v

GİRİŞ ... 1

§1-) TÜRKİYE’ DE SOSYAL GÜVENLİK KAVRAMI VE HUKUKİ BOYUTU ... 3

I-) Sosyal Güvenlik Kavramı ve Araçları ile Sigorta Kavramı... 3

A-) Sosyal Güvenlik Kavramı ... 3

B-) Sosyal Güvenlik Araçları ... 7

C-) Sigorta Kavramı... 8

1-) Özel sigorta kavramı ... 9

2-) Sosyal sigorta kavramı ... 13

II-) Türk Hukukunda Sosyal Güvenlik Hukukunun Yeri... 18

§ 2-) BİREYSEL EMEKLİLİK KAVRAMI, SİSTEMİN ORTAYA ÇIKIŞI, UYGULAMA MODELLERİ ve DÜNYADA BİREYSEL EMEKLİLİK MODELLERİ ... 21

I-) Bireysel Emeklilik Kavramı... 21

II-) Bireysel Emeklilik Sisteminin Ortaya Çıkışı... 22

(3)

IV-) Dünyada Bireysel Emeklilik Modelleri ... 23

A-) Zorunluluk Esasına Dayalı Programlar... 24

1-) Güney (Latin) Amerika Uygulamaları... 25

2-) Doğu Avrupa Uygulamaları ... 25

B-) Gönüllülük Esasına Dayalı Programlar... 27

1-) Kuzey Amerika Uygulamaları... 28

2-) Batı Avrupa Uygulamaları ... 30

§ 3-) TÜRK HUKUKUNDA UYGULAMA ... 33

I-) Genel Olarak ... 33

II-) Bireysel Emeklilik Sistemine İlişkin Temel Kavramlar... 34

III-) Türkiye’ de Bireysel Emeklilik Sistemi ve Hukuki Yönleri ... 36

A-) Genel Olarak ... 36

B-) Türk Hukukunda Bireysel Emekliliğe Geçiş ... 37

C-) Türkiye’ de Bireysel Emeklilik Sisteminin Ortaya Çıkışı ... 39

D-) Bireysel Emeklilik Sistemi’ nin Amacı ve Kapsamı... 42

E-) Bireysel Emeklilik Sistemi’ nin Özellikleri ... 45

F-) Bireysel Emeklilik Sistemi’ nin İşleyiş Yapısı... 48

1-) Emeklilik Şirketleri... 50

(4)

a-) Emeklilik Şirketlerinin Kuruluşu ... 50

b-) Emeklilik Şirketlerinin Organları... 53

c-) Emeklilik Şirketlerinde Birleşme ve Devir... 55

2-) Bireysel Emeklilik Sistemine Katılım ... 56

3-) Bireysel Emeklilik Sistemi’ nin Taraflarının Hak ve Yükümlülükleri ... 63

a-) Katkı Payına İlişkin Hak ve Yükümlülükler... 63

b-) Birikimlere İlişkin Hak ve Yükümlülükler... 65

c-) Emekliliğe İlişkin Hak ve Yükümlülükler... 69

4-) Bireysel Emeklilik Sistemi’ nde Vergi Düzenlemeleri... 72

5-) Bireysel Emeklilik Sistemi’ nde Denetim Mekanizması ... 74

a-) Hazine Müsteşarlığı Tarafından Gerçekleştirilen Denetim... 74

b-) Sermaye Piyasası Kurulu Tarafından Gerçekleştirilen Denetim... 76

c-) Emeklilik Gözetim Merkezince Gerçekleştirilen Denetim... 77

d-) Bağımsız Dış Denetim... 78

e-) Aktüeryal Denetim ... 79

f-) İç Kontrol Sistemi ve İç Denetim ... 79

6-) Bireysel Emeklilik Sistemi Aracıları ... 80

a-) Aracılık İçin Aranan Nitelikler ve Muafiyet... 81

b-) Aracılık Tanıtım Kartı ve Sicile Kayıt ... 83

7-) Bireysel Emeklilik Yatırım Fonları ... 85

(5)

a-) Emeklilik Yatırım Fonlarının Kuruluşu... 85

b-) Emeklilik Yatırım Fonu Türleri ... 87

8-) Bireysel Emeklilik Sisteminde Ceza Hükümleri... 89

a-) İdari Suç ve Cezalar... 89

b-) Adli Suç ve Cezalar... 92

IV-) Bireysel Emeklilik Sistemi ve Hayat Sigortaları ... 94

V-) Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununa Yönelik Eleştiriler ... 101

SONUÇ ... 111

(6)

KISALTMALAR

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

AÜEHFD : Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi

B : Baskı

BEAY : Bireysel Emeklilik Aracıları Hakkında Yönetmelik BEDK : Bireysel Emeklilik Danışma Kurulu

BES : Bireysel Emeklilik Sistemi

BESY : Bireysel Emeklilik Sistemi Hakkında Yönetmelik

BK : Borçlar Kanunu

bkz : Bakınız

C : Cilt

ÇMİS : Çimento Müstahsilleri İşverenleri Sendikası EGM : Emeklilik Gözetim Merkezi

EŞY : Emeklilik Şirketleri Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik EYFY : Emeklilik Yatırım Fonlarının Kuruluş ve Faaliyetlerine İlişkin Esaslar

Hakkında Yönetmelik

F : Fıkra

GSMH : Gayri Safi Milli Hasıla GVK : Gelir Vergisi Kanunu

HM : Hazine Müsteşarlığı

IMF : International Monetary Fund İYAK : İşçi Yardımlaşma Kurumu

MEYAK : Memur Yardımlaşma Kurumu

MHUV : Maliye Hesap Uzmanları Vakfı

(7)

OECD : Organisation For Economic Co-operation and Development

OYAK : Ordu Yardımlaşma Kurumu

S : Sayı

SDÜİİBF : Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi SPK : Sermaye Piyasası Kurulu

SSK : Sosyal Sigortalar Kurumu

s : Sayfa

TİSK : Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu TOBB : Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

TSRSB : Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği TÜRK-İŞ : Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu TÜSİAD : Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği UÇÖ : Uluslararası Çalışma Örgütü

(8)

GİRİŞ

Birey, insanlık tarihinin her döneminde, kendisini yoksulluğa iten, geleceğini tehdit eden olaylardan korunma duygu ve çabası içinde olmuştur. Doğanın ve ekonomik yaşamın bireyin önüne çıkardığı tehlikelerin istenmeyen sonuçlarına karşı korunma ve güvenlik duygusu, insanlık tarihi ile özdeştir. Hastalık, sakatlık ve yaşlılık gibi insanoğlunun yüzleşmesi kaçınılmaz olan olayların, açlık, sefalet ve yoksullukla eş anlama geldiği dönemlerde bu olayların etki çemberini kıramayan bireyin, yarının endişesinden arınabilmesi olanaklı değildir. Yoksulluk sorunu ve güvenlik arayışı bireylerin yaşayışına ve toplumlara damgasını vurmaya devam edecektir. Kamu tarafından sağlanan sosyal güvenlik sistemlerinin günümüzde yetersiz kalması durumundan ötürü özel sigortacılık ile fon oluşturma ve bireyi bu riskler karşısında koruma ya da en az zararı almasını sağlama amaçlanmıştır. Bireysel emeklilik sisteminin çıkmasının da en temel nedeni budur.

Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’ de de sosyal güvenlik sistemi ile ilgili tartışmalar son yıllarda giderek artmış ve sistemin var olan biçimi ile sürdürülemez olduğu ve yeniden yapılandırılması gerektiği birçok kesim tarafından ortaya konmuştur. Tüm bu eleştiri ve ihtiyaçlar neticesinde hazırlanan “Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu” 28 mart 2001 tarihinde TBMM’ de kabul edilmiş ve 7 Ekim 2001 tarihinde yürürlüğe girerek hizmet vermeye başlamıştır.

Bireysel emeklilik, kamu sosyal güvenlik sistemini tamamlayıcı nitelikte, zorunlu kamu sosyal güvenlik rejimleri yanında ve onlara ek olarak bireylerin gönüllü katılımı ve belirlenmiş katkı esaslarına dayanan özel sigorta tekniğinin dahil edilme yöntemidir. Sistemin amacı ise, bireylerin emekliliğe yönelik tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesiyle emeklilik döneminde ek bir gelir sağlanarak refah düzeylerinin yükseltilmesi, ekonomiye uzun vadeli kaynak yaratarak istihdamın artırılması ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunulmasıdır.

Bu araştırmanın amacı ise emeklilik sistemlerinde yaşanan sorunlara bir çözüm önerisi olarak sunulan Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununu inceleyerek bazı tespitler yapmak ve öneriler geliştirmektir. Bu amaç doğrultusunda öncelikle Türkiye’ de Sosyal Güvenlik Kavramı ve Hukuki Boyutu başlığı altında sosyal güvenlik sistemimiz ile sigorta kavramları üzerinde duracağız ve sosyal güvenlik

(9)

hukukunun Türk Hukuk Sistemindeki yerini inceleyeceğiz. Ardından Bireysel Emeklilik kavramı, sistemin ortaya çıkışı, uygulama modelleri ve dünyada bireysel emeklilik modellerini ele alacağız. Son kısımda ise Türk Hukuk Sisteminde Bireysel Emeklilik Sistemi başlığı altında ülkemizdeki bireysel emeklilik sistemini tüm yönleriyle ele aldıktan sonra 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun farklı açılardan değerlendirilmesi ile Kanuna yönelik eleştiri ve önerileri inceleyeceğiz.

(10)

§1-) TÜRKİYE’ DE SOSYAL GÜVENLİK KAVRAMI VE HUKUKİ BOYUTU

I-) Sosyal Güvenlik Kavramı ve Araçları ile Sigorta Kavramı

Tarih boyunca insanlar; hastalık, sakatlık, kaza, yaşlılık, işsizlik, ölüm vb. istenmeyen çok sayıda tehlikelerle karşı karşıya kalmaktadır. İnsanların her zaman maruz kalabileceği bu tehlikeleri olabildiğince ortadan kaldırmak, hiç değilse etkilerini azaltabilmek için bir takım tedbirler alınmış ve mümkün olduğunca bireylerin başkasına muhtaç olmaksızın yaşamlarını devam ettirebilmelerinin çareleri aranmıştır. İnsanların düşünce yapısı geliştikçe, geleceğini güvence altına alma isteği de güçlenerek vazgeçilmez bir gereksinim halini almıştır. İnsanların geleceğini güvence altına alma arayışları, sosyal güvenlik düşüncesini doğurmuş ve söz konusu düşünce de zaman içinde olgunlaşarak sosyal güvenliğin kurumsallaşmasını sağlamıştır1. Bu düşünceden hareketle çalışmamızda öncelikle sosyal güvenlik kavramı ve araçları üzerinde duracağız. Ardından da bu araçlardan en yaygını olan sigorta kavramını inceleyeceğiz.

A-) Sosyal Güvenlik Kavramı

Birey, insanlık tarihinin her döneminde, kendisini yoksulluğa iten, geleceğinin tehdit eden olaylardan korunma duygu ve çabası içinde olmuştur. Doğanın ve ekonomik yaşamın bireyin önüne çıkardığı tehlikelerin acımasız sonuçlarına karşı korunma ve güvenlik duygusu, insanlık tarihi ile özdeştir. Hastalık, sakatlık ve yaşlılık gibi insanoğlunun kaçınılmaz yazgısı niteliğindeki olayların, açlık sefalet ve yoksullukla eş anlama geldiği dönemlerde, bu olayların etki çemberini kıramayan bireyin, yarın endişesinden arınarak, özgürlüğüne kavuşması ve kişiliğini geliştirmesi, olguları bir gereksinim olarak yüreğinde taşımasına karşın, olanaklı değildir2. Dolayısıyla çetin bir yaşam mücadelesi egemendir. İnsanlar, tarih boyunca kendilerini ve ailelerini yaşamlarında karşılaşacakları bu gibi çeşitli tehlikelere karşı güvence altına alma ihtiyacı hissetmişler ve bunun için çeşitli yollar, önlemler düşünmüşlerdir. İnsan düşüncesi geliştikçe geleceğini güvence altına alma isteği de güçlenmekte ve bu vazgeçilmez bir

1 UĞUR Suat, Sosyal Güvenlik Sistemlerinde Özel Emeklilik Programlarının Yeri ve Gelişimi, TİSK

Yayınları Yayın no: 244, Ankara 2004, s. 19.

(11)

ihtiyaç halini almaktadır. İşte insanın geleceğini güvenlik altına alma ihtiyacı “sosyal güvenlik” fikrini doğurmuştur3.

Terim olarak 20. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren kullanılmaya başlayan sosyal güvenlik , “sosyal” ve “güvenlik” kelimelerinden oluşmaktadır. Bu terimde yer alan sosyal kelimesi, somut olarak bir insan topluluğunu ifade etmekten öte, insani boyutu ile toplumu ilgilendirmekte ve zihniyet olarak karşılıklı yardımlaşma, eşitlik ve sosyal adalet unsurlarını içeren bir anlam taşımaktadır. Güvenlik kelimesi ise tehlike ile birlikte hatırlanır ve tehlikenin ve zararlarının olmadığı bir durumu ifade eder. Terim olarak ele alındığı zaman sosyal güvenlik; “tehlikenin zararlarından uzak olma ve yarınından emin olma” duygusunu ve bu duygunun ifade ettiği tatmin anlamına gelmektedir. Bu açıdan, fertlerin istekleri ve iradeleri dışında uğrayacakları tehlikelerin zararlarından kurtarılma garantisi olarak tarih edilebilen sosyal güvenlik, tehlike meydana gelmeden önce bu garantinin varlığına dayalı soyut bir tatmin duygusunu, tehlike meydana geldikten sonra ise tehlikenin zararlarını ortadan kaldırmaya yönelik somut tedbirler bütünü olarak ortaya çıkmaktadır4.

Sosyal güvenlik; hızla gelişen ve demokratikleşen dünya ülkelerinde, kişiyi ekonomik hayatta yalnız bırakmadan, ekonomik ve sosyal yapıda değişikliği öngörerek, ekonomik ve sosyal yaşama müdahale eden sosyal devlet anlayışının bir ürünüdür5. Bireyler ve onların aileleri için ekonomik ve sosyal tehlikelerin meydana gelmesini önlemek veya önlenemeyen tehlikelerle karşılaştıklarında onların hayat standartlarında azalmanın meydana gelmesini önleyecek bir koruma garantisi vermek için faaliyet göstermektedir. Fertlerin vazgeçilmez haklarından olan ve herhangi bir meslek veya sosyal risk nedeniyle gelirinde azalma meydana gelen bireylerin, başkalarının yardımına muhtaç olmaksızın hayatlarını idame ettirebilmelerini amaç edinmiş olan sosyal güvenlik terimi resmi olarak ilk defa, 1935 tarihli Sosyal Güvenlik Kanunu başlıklı Amerika Birleşik Devletleri (ABD) mevzuatında kullanılmış ve kapsamına; yaşlılık, ölüm ve işsizlik risklerini almıştır. Yeni Zelanda’da ise, 1938 yılında kabul edilen bir kanunla daha çok faydayı kapsayan ve daha da geniş bir kavramı ifade eder şekilde ortaya çıkmıştır6.

3 TUNCAY A. Can, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, B.9, İstanbul 2000, s. XXIII

4 ALPER Yusuf, Türkiye’ de Sosyal Güvenlik ve Sosyal Sigortalar, B. 3, İstanbul 2000, s. 4. 5 SÖZER Ali Nazım, Türkiye’de Sosyal Hukuk, B.2, İzmir, 1998, s. 15.

(12)

Avrupa’ da, bugünkü anlamıyla sosyal güvenlik sistemlerinin oluşabilmesi için sanayi devriminin ve buna bağlı olarak sosyal koruma gereksinimi içinde olan bir işçi sınıfının ortaya çıkmasını beklemek gerekmiştir. Türkiye’ de ise anılan ekonomik ve siyasal koşullar, çok farklı bir gelişim seyri izlemiştir. Osmanlı İmparatorluğunun sanayileşme sürecine girememiş olması gerçek anlamda bir sosyal politikanın oluşumunu engellemiştir. Sınırlı ve dağınık sosyal koruma önlemleri, gerçek bir sosyal güvenlik sistemine dönüşememiştir.

Türkiye’ de sanayileşme sürecine Cumhuriyet döneminde, 1930’ lu yıllarda girmiştir. Ancak sosyal güvenlik sisteminin hazırlayıcı koşulları çok yavaş bir gelişim seyri izlemiş, modern anlamdaki sosyal sigortaların ilk temelleri ancak 1936 tarihli İş Kanunu ile atılabilmiştir. Bu yasada yer alan ilkelerin yaşama geçirilmesi ise İkinci Dünya Savaşından sonra olanaklı hale gelmiştir. İzleyen yıllar, sosyal güvenlik alanında yoğun çabalara tanık olmuş, bütünlükten yoksun olmakla birlikte, bugün bir sosyal güvenlik sistemi ortaya çıkmıştır7.

Sosyal güvenliğin, her biri birbirini bir duvarın tuğlaları gibi tamamlayan çok sayıda tanımı bulunmaktadır.

C. Talas’ a göre, bir ülke halkının bugününü ve yarınını güvence altına almayı amaçlayan ve birbiri arasında sıkı bir birlik ve uyum kurulmuş olan bir kurumlar bütünüdür. Başka bir deyimle, sosyal güvenlik bir mesleksel, fizyolojik veya sosyoekonomik riskten ötürü geliri veya kazancı sürekli veya geçici olarak kesilmiş kimselerin geçinme ve yaşama ihtiyaçlarını karşılayan bir sistemdir8. Tunçomağ’ a göre ise; sosyal güvenlik, gelirleri ne olursa olsun, kişilere belirli sosyal riskler karşısında ekonomik güvence sağlama görevine sahip kurum ve kurumlar topluluğudur9.

En yaygın ve geniş tanımıyla sosyal güvenlik; bir ülke halkının bugününü ve geleceğini güven altına alma hedefiyle birbiri arasında sıkı bir birlik ve uyumun tesis edildiği kurumlar vasıtasıyla, toplumun tüm bireyleri için; mesleki, fizyolojik ve sosyo-ekonomik risklerin oluşumunu engellemeyi amaçlayan ve alınan tedbirlere rağmen söz

7 GÜZEL / OKUR, s. 31. 8 TUNCAY, s. 1.

(13)

konusu risklerin meydana gelmeleri halinde, geliri geçici ya da sürekli kesilmiş bireylere sigorta yardımları vasıtasıyla destek sağlayan; yani, bir ülkede yaşayan bütün vatandaşların geçinme ve yaşama ihtiyaçlarını kadere terk etmeyerek, başkalarının lütuf ve yardımlarına gerek kalmaksızın hep birden karşılayan bir sistemi ifade etmektedir. Dolayısıyla sosyal güvenlik; bireylerin geleceğe güvenle bakması için bireyi ve toplumu çeşitli tehlikelere karşı koruyan ve sosyal adaleti gerçekleştiren bir güvenlik sistemi olarak, ekonomik açıdan güçsüz olanları ve insanca yaşamak için yeterli kazancı olmayan kişileri koruyarak yoksullukla mücadeleyi amaçlamaktadır10.

Sosyal güvenlik daha doğrusu bir hukuk dalı olmaktan çok bir programlar bütünüdür. Çünkü, sosyal güvenlik, sadece insanların geleceğini garanti altına almaya yönelik bir kuralar bütünü değildir. Sosyal güvenlik her şeyden önce bir sosyal program ya da politikadır. Daha doğrusu sosyal politikanın bir parçasıdır11.

Sosyal güvenlik kavramı; toplumları oluşturan fertler arasında ayrım yapmaksızın, bütün fertlerin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını giderecek şekilde bugünlerini ve geleceklerini güvence altına almayı ve kişilerin yaptıkları iş ne olursa olsun; hastalık, kaza, analık, yaşlılık, sakatlık, işsizlik, ölüm ve çocuk yetiştirme gibi durumlarda meydana gelebilecek gider artışlarını ya da gelir kayıplarını telafi etmeyi amaç edinerek kişilerin güvenliklerinin sağlandığı bir sistemler bütününüdür. Bu yönüyle sosyal güvenlik; toplumu oluşturan bireylerin karşılaşacakları tehlikelerin zararlarından kurtarılmalarının garanti edilmesi, yani tehlikeler karşısında insanları ihtiyaçlarının esiri olmaktan kurtarma ideali doğrultusunda insanlara verilmiş bir sosyal politika garantisidir12. Bu politikada, asıl hedef insanların belirli sosyal risklere karşı ekonomik güvenliklerinin sağlanması, sosyal adaletin sağlanması ise de bunun içinde durmadan değişen kural ve ilkeler, türlü yöntemler ve önlemler yer almaktadır. Bu niteliği itibariyle sosyal güvenlik bir hukuk dalı olmaktan çok bir sistemdir13.

Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (UÇÖ) göre sosyal güvenlik; toplumun kendi üyelerine bir takım kamusal tedbirlerle, hastalık, analık, iş kazası, işsizlik, hastalık, yaşlılık ve ölümden kaynaklanan tamamen veya esaslı bir şekilde kazanım kaybının neden olacağı

10 UĞUR, Bireysel Emeklilik, s. 20, 21. 11 TUNCAY, s. 2.

12 UĞUR, Bireysel Emeklilik, s. 22. 13 TUNCAY, s. 3.

(14)

ekonomik ve sosyal zorluklara karşı sağladığı koruma, tıbbi bakım tedariki ve çocuklu ailelerin desteklenmesidir. Yani UÇÖ, insanların karşılaşabilecekleri zararlara; hastalık, iş kazaları, meslek hastalıkları, analık, işsizlik, malullük, yaşlılık, ölüm ve aile gelirlerinin yetersiz kalması olmak üzere 9 tehlikenin neden olabileceğini belirterek, söz konusu tehlikelerin meydana gelmesi durumunda; çalışma gücünü kaybederek, çalışma gücünün kaybına bağlı olarak gelirini yitirerek ve diğer dönemlere göre giderlerinde artışlar meydana gelerek zarara uğrayanların bu zararların giderilmesi ile ilgili faaliyetlerin bütününü sosyal güvenlik olarak tanımlamaktadır.

Sosyal güvenlik, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 25. maddesinde düzenlemiştir. Söz konusu madde; herkesin gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, konut, tıbbi bakım, gerekli toplumsal hizmetler dahil olmak üzere sağlık ve refahını teminat altına alacak uygun bir yaşam düzeyine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık veya geçim olanaklarından iradesi dışında yoksun bırakacak diğer hallerde güvenlik hakkına sahip olduğunu; evlilik içinden veya dışından doğsun bütün çocukların aynı toplumsal korunmadan yararlanmaları gerektiğini ifade etmektedir.

Tanımlardan ve yaklaşımlardan da anlaşıldığı üzere; sosyal güvenliği, gelişmiş ülkelerden geri kalmış ülkelere kadar bağımsız ülke olmanın ve modern devlet anlayışının vazgeçilmez unsurlarından biri haline getiren faktör; gelirin yeniden dağılımını sağlayarak sosyal hayatın devamlılığını ve bütünlüğünü temin etmeye yönelik tedbirleri alması, yani sosyal politikanın en geniş kapsamlı aracı olmasıdır. Sosyal politikanın en kapsamlı aracının sosyal güvenlik olmasının nedenleri arasında ilk olarak, sosyal güvenliğin hiçbir şahsi istisna olmaksızın toplumun tamamını ilgilendirmesi; ikinci olarak, sosyal güvenliğin insanın doğumundan ölümüne kadar bütün hayatını ilgilendirmesi ve üçüncü olarak, analık ve ölüm halleri için sağlanan yardımlar dikkate alındığında sosyal güvenliğin ilgi alanının insan hayatı ile sınırlı kalmaması bulunmaktadır14.

B-) Sosyal Güvenlik Araçları

Sosyal güvenlik, yukarıda saydığımız ödevleri genellikle iki yolla yerine getirmeye çalışır. Bunlar;

(15)

- Sosyal yardımlar ve hizmetler - Sosyal sigortalardır.

Bir başka deyişle sosyal güvenlik bir amaç olup sosyal sigortalar ile sosyal

yardımlar ve hizmetler onun en önemli araçlarıdır. Sosyal sigortalar, ilgilinin yani yardım görecek olanın maddi katkısıyla işlerken, sosyal yardımlar ve hizmetler ilgilinin herhangi bir katkısı bulunmaksızın kısmen ya da tamamen devlet bütçesinden ya da toplumdaki gönüllü kuruluşlardan sağlanır. Bu bakımdan sosyal sigortalar “primli” (katılmalı), sosyal yardımlar ise “primsiz” (katılmasız) sosyal güvenlik rejimlerindendir15.

Aşağıdaki bölümde primli sosyal güvenlik aracı olan sigortalar ve sigorta türleri ile primsiz sosyal güvenlik araçları olan sosyal yardımlar ve sosyal hizmetler hakkında bilgi verilecektir.

C-) Sigorta Kavramı

20. yüzyılın sonlarından itibaren sosyal güvenlik sistemlerinde görülmeye başlayan krizler; gerek gelişmiş ülkelerde olsun, gerekse gelişmekte olan ülkelerde olsun, sosyal güvenliğin yeniden yapılandırılmasına neden olmuştur. Yeniden yapılandırma çalışmalarında en çok sigorta yöntemi üzerinde durulmuştur. Çünkü, sosyal güvenliğin sağlanmasında kullanılan en yaygın ve en gelişmiş araç sigortalardır. Sigortaların çeşitli işlevleri bulunmaktadır. Her şeyden önce sigortacılık ülkenin sosyal güvenlik sistemini önemli ölçüde desteklemektedir. Ekonomide sağladığı tasarruflar sayesinde, bir dayanışma organizasyonu olarak faaliyet göstermekte, sosyal ve ekonomik çöküntülerin önlenmesinde etkili olmaktadır.

Sigorta kavramı, kişilerin hayatta bazı koşullar altında karşılaşacakları zarar ve giderlere neden olan olayların ekonomik sonuçlarından kendilerini korumak için önceden önlem alma ihtiyacından doğmuştur16. Yani; insanların yaşamları boyunca karşılaştıkları tehlikelerin çoğunu önlemenin imkansız olduğunu anlamalarından sonra, tehlikenin meydana getirdiği zararları en aza indirgemek düşüncesi önem kazanmış ve sigorta denilen kavram ortaya çıkmıştır. Sigortanın da sosyal güvenlik gibi çok sayıda tanımı vardır.

15 TUNCAY, s. 5.

(16)

Sigorta, yasa ve sözleşme ile tespit edilen belirli bir riskin aynı derecede tehdidi altında bulunan çok sayıda ve benzer risklerle karşı karşıya olanların, tesadüfi olarak meydana gelen, para birimi ile ölçülmesi ve istatistiki olarak kavranması mümkün hasar olayını, birlikte karşılamak üzere oluşturdukları bir organizasyondur. Diğer bir ifade ile sigorta, aynı tür tehlikeye maruz kişilerin, sadece o tehlikeye bilfiil maruz kalanların zararının telafisinde kullanılması için belirli bir miktar para toplamak amacıyla oluşturdukları gruplaşma ile zarar veya insan yaşamındaki tehlikeli bir olayın gerçekleşmesi durumunda önceden kararlaştırılan parayı ödemeyi öngörerek akdettikleri bir akittir17.

Sigorta en geniş tanımıyla; olası zararların karşılanması amacı ile taraflar arasında yapılan bir özel sözleşme ile hukuksal bir kurum altında faaliyet gösteren, belirli bir prim karşılığında, kişi hayatının ya da organlarının veya kişi ve kuruluşların para ile ölçülebilir değerlerinin, sigorta kural, kanun ve yönetmeliklerince belirlenmiş tesadüfi rizikoların gerçekleşmesinden doğacak maddi hasarlarını, aynı rizikonun tehdidi altında bulunan kişileri ya da kuruluşları bir araya getirerek, ölçülen değer üzerinden ve gerçekleşen hasar oranında karşılayarak, sosyo-ekonomik zararları dağıtan ve önleyen, yatırımlara aktarılan fonları ve ikrazları ile ekonomiye kaynak sağlayan işlemler bütünüdür.

Kanundaki tanım ise şöyledir; Sigorta bir akittir ki bununla sigortacı, bir prim karşılığında, diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan bir tehlikenin (rizikonun) ortaya çıkması durumunda tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin yaşam süreleri nedeniyle veya yaşamlarında ortaya çıkan bir takım olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı üzerine alır18.

Sigortalar, çeşitli açılardan sınıflandırılabilmektedir. Çalışmamızda özel sigorta ve sosyal sigorta olmak üzere iki ayrı sınıflandırma yapılmaktadır.

1-) Özel sigorta kavramı

Özel sigorta; münferit kişilerin özel çıkarlarının çeşitli risklere karşı güvence altına

17 UĞUR, Bireysel Emeklilik, s. 23.

(17)

alınması için kendi hür iradeleriyle sigorta sözleşmesi denilen akitle meydana getirdikleri iradi bir riziko teminatıdır. Aynı riskin tehdidi altında bulunanların bir araya getirilerek bu riskin neden olabileceği zararı, karşılıklı dayanışma esasına göre, birlikte karşılamak üzere oluşturdukları ticari bir niteliğe sahip organizasyondur.

Özel sigortalarda, özünde rizikoların eşitlenmesinin bulunduğu sigortacılık tekniği kullanılmaktadır. Bir zararın meydana gelmesi durumunda ilgili sigortalının duyacağı gereksinimler, diğer bütün üyelerin organizasyona ödemekte oldukları primlerle karşılanmaktadır. Yani sigortacılık tekniği, riskin mali sonuçlarını bir topluluk arasında yayma ilkesine dayanmaktadır. Ancak, her sigortalının ödemekte olduğu prim miktarı, kendi kişisel rizikosuna bağlı olarak değişmektedir. Bu nedenle özel sigortalarda hiçbir sigortalıyı bir diğerine göre daha zengin ya da daha fakir duruma getirmeyen bir zarar eşitlemesi yani, kendi kendine yardım söz konusu olmaktadır19.

Sosyal güvenlik yöntemi olarak kullanılabilen özel sigortalar, temelde sosyal sigortaları ikame edici olarak değil, tamamlayıcı olarak faaliyet göstermektedirler. Çalışanların yaşlılık hallerinde temel güvencesi olan sosyal sigortalara ek olarak güvence sağlayan özel sigorta uygulamaları giderek önem kazanmaktadır. Bunun sebeplerinin başında, sosyal sigorta sistemindeki reformlar sonucu sigorta edinimlerinin düzeyinin düşürülmesi gelmektedir. Uzun süren tartışmalar sonucunda pek çok ülkede zorunlu kamu emeklilik programlarının yanlarında zorunlu veya gönüllü özel emeklilik programlarına dayalı bir sistem oluşturulması fikri uygulamaya geçmiştir. Çeşitli yöntemlerin kullanıldığı tamamlayıcı özel sigorta sistemlerinde güvence; ya işveren tarafından sağlanmakta, ya bağımsız yardım sandıklarınca sağlanmakta ya da hayat sigortası yapan bir şirkete işçilerin sigortalanması şeklinde olmaktadır.

Özel sigortalar genel olarak kendi içinde hayat sigortaları ve bireysel emeklilik sigortası olarak iki türde sınıflandırılmaktadır.

Hayat sigortası; insanların bireysel olarak önlemekte güçlük çektikleri veya tümüyle yetersiz kaldıkları ölüm, maluliyet, yaşlılık gibi olaylar karşısında, sigorta süresi sonunda sigortalıya veya yakınlarına, sigorta priminin belli bir süre içinde ödenmesi

(18)

şartıyla tazminat veya gelir sağlama amacıyla kurulmuş özel sigorta türlerinden birisidir. Hayat sigortası; birey için, sigortalının prim ödemesi karşılığında çeşitli güvenceler sağlayan bir sigorta sözleşmesi; toplum için ise, bir birey veya grubun yaşamlarına ilişkin mali riskleri transfer ettikleri ve söz konusu transferler sebebiyle bunların belirsiz mali zararlarını karşılamak için fon biriktirilmesiyle uğraşan sosyal bir araçtır20. Hayat sigortaları; ölüm, yaşama ve her ikisinin birlikte kapsandığı hem ölüm hem de yaşama ihtimallerine bağlı teminatlar ile ferdi kaza, hastalık sonucu maluliyet ve tehlikeli hastalıklara güvence vermektedir21. Kısaca hayat sigortaları, sigorta konusu insan hayatı olan, genellikle uzun vadeli menfaat veya meblağ sigortalarıdır.

Yaşlılık halinde kendisinin, ölümü halinde ise geride bıraktığı aile bireylerinin sıkıntıya düşmeden hayatını sürdürmesini sağlamaya yönelik güvence veren hayat sigortası, gerek yaşlılığı güvenceye altına almak, gerekse geride kalan aile fertlerinin hayatlarını sıkıntıya düşmeden devam ettirme amacıyla olsun, bugünden yarına bir tasarruf sağlamaktadır. Bu nedenle hayat sigortaları; sosyal açıdan bir güvence, ekonomik açıdan ise bir tasarruf kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Hayat sigortalarında kişinin ölmesi, hayatta kalması durumlarına göre sigorta yapılmaktadır. Sigortalının sözleşme süresi içerisinde hayatta kalması halinde kendisine, ölmesi halinde ise mirasçılarına ödeme yapılmaktadır.

Hayat sigortaları, çağdaş toplumlarda bir yandan bireylerin geleceklerini güvence altına almak amacıyla onların küçük birikimlerini değerlendirip yönlendirirken, bir yandan da topladığı fonlarla yatırımlara yön vermekte ve ülke ekonomisine büyük yararlar sağlamaktadır. Yani, koruma ve tasarruf fonksiyonları bulunan hayat sigortalarının özellikle tasarruf fonksiyonu; uzun vadeli, periyodik ve düzenli nakit girişi ile güçlü bir fon meydana getirme kapasitesine sahip bulunmaktadır22.

Bireysel emeklilik sigortası ise, sosyal güvenlik sistemleri içinde özel bir yeri olan ve bireysel tasarruf esasına dayalı bir sistemdir. Bireysel emeklilik, kamu sosyal güvenlik sistemini tamamlayıcı nitelikte, zorunlu kamu sosyal güvenlik rejimleri yanında ve onlara ek olarak bireylerin gönüllü katılımı ve belirlenmiş katkı esaslarına dayanan özel sigorta

20 UĞUR, Bireysel Emeklilik, s. 29.

21 Hayat Sigortaları Yönetmeliği, md. 2 ( 09.12.1996 tarih ve 22842 sayılı Resmi Gazete). 22 UĞUR, Bireysel Emeklilik, s. 31.

(19)

tekniğinin dahil edilme yöntemi olmaktadır.

Bireysel emeklilik sistemi, bireylerin gelir elde ettikleri dönemde düzenli olarak tasarrufta bulunmaları, yatırıma yönlendirilen tasarruflarıyla birikim oluşturmaları ve emeklilikte gelir elde etmeleri üzerine kurulmuş bir özel emeklilik sistemidir.

Bireysel emeklilik sistemi'nin amacı, bireylerin emekliliğe yönelik tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesiyle emeklilik döneminde ek bir gelir sağlanarak refah düzeylerinin yükseltilmesi, ekonomiye uzun vadeli kaynak yaratarak istihdamın artırılması ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunulmasıdır.

Temel sosyal sigorta kurumları, gelirin yeniden dağılımına ve sigorta fonksiyonuna ağırlık verdiğinden; tasarruf fonksiyonunu tam olarak yerine getirememektedir. Primlerin ve aylıkların belirlenmesinde getirilen sınırlamalar nedeniyle, daha çok prim ödeyerek daha çok sosyal güvenlik garantisi sağlamak isteyenlere cevap verilememektedir. Tamamlayıcı sosyal güvenlik kurumları bu eksikliğin giderilmesi için; bireysel farklılıkları dikkate alarak ve tasarruf fonksiyonuna öncelik vererek, temel sosyal güvenlik kurumlarının sağladığı sosyal güvenlik garantisinin üzerine ek bir garanti sağlamayı amaç edinmektedir. Söz konusu amaç doğrultusunda, emeklilik dönemlerinde de bireylerin çalışma hayatındayken sahip oldukları gelir seviyesini korumak veya sosyal güvenlik kurumlarının sağladığı gelir seviyesinin daha üstünde bir hayat standardı sağlamak için sosyal sigortaları tamamlayıcı nitelikte bir takım düzenlemeler yapılmaktadır.

Bireysel emeklilik, en gelişmiş ve en kapsamlı tamamlayıcı sosyal güvenlik vasıtaları olarak bireysel tasarruf esasına dayandığı ve ferdi insiyatife çok önem verdiğinden; modern sosyal güvenlik kurumlarının eşitleyici düzenlemelerinin olumsuz sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yardımcı olmaktadır. Bireysel emeklilik sisteminde bireylerin sosyal güvenlik ihtiyacı, devletin önderliğinde kurulan ve denetlenen fakat; özel sektör tarafından işletilen, sigorta tekniğine dayalı ve bireysel katkılarla oluşturulan bir fonla sağlanmaktadır23.

(20)

2-) Sosyal sigorta kavramı

Sosyal sigortalar; ekonomik yönden zayıf olanları ve çalışanların işgücünü, belirli sosyal risklere karşı koruyarak geleceklerini garanti etmek ve böylece toplum hayatında sosyal güvenliği sağlamak amacıyla tesis edilen teşkilatlı bir zorunlu sigortadır. Böylece; belirli mesleksel, fizyolojik, ekonomik ve sosyal riskleri karşılamak için, öngörülen önlemlerin giderlerine toplu olarak karşı koyulmaktadır.

Sosyal sigortalarda, aynı nitelikteki tehlikenin tehdit ettiği kişilerin karşılaşması olası zararlarını aralarında paylaştırmak amacıyla bir araya gelerek bir topluluk oluşturmaları ve meydana gelen zararı ödedikleri primlerden karşılamaları prensibi bulunmaktadır. Diğer bir ifade ile sosyal sigortalara ödenen primler, belli hizmetlerden yararlanmanın bedeli olup; sigortalılar ödedikleri primlerin kapsamında bulunan rizikolara karşı korunmaktadır.

Sosyal sigorta, sosyal risklere karşı korunacak kişilere, kendilerinin ve işverenlerinin ödedikleri primler yanında istisnai hallerde finansmana yapılan devlet katkıları karşılığında, sözü edilen risklerle karşılaşmaları durumunda, tutar ve nitelikleri kanunlarla genel bir şekilde önceden belirlenmiş sosyal gelir sağlamaktadır24.

Sosyal sigortalar, esas itibariyle kamu hukuku zorunlu sigortasıdır. Kişiler, sosyal sigortalara tabi olup olmama serbestisine sahip olmayıp kanuna göre işe alınmalarıyla kendiliklerinden sigortalı olmaktadır. Zira, Kanunda “Çalıştırılanlar işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olurlar. Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümleri sigortalının işe alındığı tarihten itibaren başlar. Bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılmaz ve vazgeçilemez. Sözleşmelere sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamaz” denilmektedir25.

Sosyal sigortaların belli başlı bazı türleri bulunmaktadır. Bunların başında yaşlılık, malullük ve ölüm sigortası gelmektedir.

24 UĞUR, Bireysel Emeklilik, s. 26.

25 17.07.1964 Tarih ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu: md.6 (29,30,31.07.1964 ve 01.08.1964 Tarih

(21)

İnsanlar genellikle belirli bir yaşa ulaştıktan sonra çalışma gücünü kısmen veya tamamen yitirerek artık çalışma hayatından çekilme gereği duyarlar. Bu durumda, sürekli bir gelir kaybına yol açan fizyolojik bir risk meydana gelmiş olur. İşte yaşlılık sigortası, bu nedenden ötürü ortaya çıkan gelir kayıplarını karşılamak için kurulur.

Yaşlılık, çalışma gücünü önemli ölçüde azaltan ve her insan için kaçınılmaz olan uzun vadeli bir sosyal tehlikedir. Sosyal sigortalarda, yaşlılık tehlikesinin zararlarına karşı mücadele etmek için; belirli bir süre prim ödeme ve belirli bir süre sigortalı olma şartı aranmaktadır. Yaşlılık sigortası; yaşlanma sebebiyle çalışma gücünü kaybeden ve çalışırken elde ettiği gelirden mahrum olanlara, gelir kaybının telafisi için yaşlılık aylığı bağlamaktadır.

Sosyal güvenlik kurumlarının gerek faydalanan kişiler açısından, gerekse yapılan harcamalar açısından en önemli sigorta kolunu oluşturan yaşlılık sigortası bir ülkenin sosyal güvenlik sisteminde tartışmasız en önemli yeri işgal eder. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Bir kere yaşlılık riski güvence altına alınması en zor olan risktir. Bu uzun süreli bir risk olup kapsamlı bilgi ve çalışma gerektirir. Yaşlılık sigortası sigorta kolları içinde en fazla aylık ödenen ve en fazla gider kolunu oluşturan sigorta koludur.

Yaşlılık sigortası uzun vadeli yardımlar yapan bir sosyal sigorta türüdür. Bu sigortanın amacı, yaşın ilerlemiş olması nedeniyle çalışma gücünün azalmasından veya kaybından dolayı dinlenme (emeklilik) gereği duyan sigortalıya, ömrünün iş göremediği geri kalan kısmı için yardım etmek geçimini, sağlayacak sürekli gelir sağlamaktır26.

Malullük hali, günümüzün sosyal güvenlik sistemleri içinde korunan önemli bir risktir. Malullük (sakatlık), çalışma gücünün kısmen veya tamamen kaybedilmesi demektir27. Malullük sigortasının amacı da bazı nedenlerle çalışma gücünü kısmen veya tamamen yitiren, bu nedenle ekonomik durumu sarsılan sigortalıya maddi destek sağlamaktır. Sakatlanması nedeniyle çalışamayan ve ücretinden yoksun kalan sigortalıya mahrum kaldığı bu gelir, malullük sigortası tarafından sağlanır ve sakatlığın devamı süresince verilir28. Yani günümüz sosyal güvenlik sistemlerinin koruma altına aldığı sosyal

26 TUNCAY, s. 268. 27 TUNCAY, s. 258.

(22)

risklerden olan maluliyetin gerektirdiği sağlık ve bakım hizmetlerinin verilmesini, maluliyet süresince ortaya çıkan gelir kayıplarının telafisini malullük sigortası karşılamaktadır.

Ölüm, sigortalı için bir sosyal güvenlik riski olmamakla beraber bakmakla yükümlü olduğu kişiler açısından çok önemli bir risktir. Ölüm her insan için kaçınılmaz bir son olduğuna göre, sigortalının gerek iş kazası veya meslek hastalığı sonucu gerek bunlar dışında bir nedenle ölümü halinde geride kalan yakınları, sürekli bir gelir kaybına uğramış olurlar. İşte ölüm sigortası, sigortalının ölümü halinde geride kalanların diğer bir deyişle geçimi ölen sigortalı tarafından karşılanan aile fertlerinin geleceklerini güvence altına almayı amaçlar. Bu niteliği dolayısıyla, ölüm sigortası da uzun vadeli yardımlar yapan sigorta kollarındandır. Fakat bunun sosyal sigortalar uygulamasındaki özelliği , sigortalının iş kazası ve meslek hastalığı dışında kalan bir nedenden ötürü ölümü halinde geride kalanlarına yardımlar sağlamasıdır.

Ayrıca, ölüm aylığına hak kazanma koşullarını yerine getirmeyen hak sahiplerine toptan ödeme yapılması da söz konusudur.

Sosyal sigortaların diğer bir türü de hastalık ve analık sigortasıdır. Bilindiği gibi, sosyal güvenlik, sosyal risklerin bireylerin ekonomik durumları üzerindeki etkisini ön planda tutar. Her insanın günlük yaşamında olduğu kadar, çalışanın da günlük yaşamında önemli bir risk olan ve kişinin fizyolojik ve ruhi bakımdan sağlıklı olmama hali olarak bilinen hastalık, kişinin çalışma gücünün ve çalışma yeterliliğinin kaybına sebep olduğundan, kişiyi hem gelir kaybına uğratmakta hem de yeniden çalışma gücünü kazanması için tedavi ve rehabilite edilmesini gerektirmektedir29.

Sosyal güvenlik sistemlerinin sosyal risk olarak kabul ettikleri hastalık olayının bireyin ekonomik durumuna olumsuz etkisi iki yönlüdür: Doğurduğu geçici iş göremezlik, kişinin çalışmasını, dolayısıyla mesleki faaliyetinden gelir elde etmesini engeller veya kişinin çalışma gücünü etkilememekle birlikte, olağanüstü giderler yapmasına neden olur. İşte hastalık sigortası, hastalanan sigortalıya veya onun aile fertlerine iyileşmelerini

(23)

sağlamak için bir yandan sağlık yardımları sağlayan, bir yandan da sigortalıya iş göremediği sürece para yardımı yapan sosyal sigorta koludur30.

Hastalık sigortası dünyada ilk olarak kurulan sigorta türüdür. Ülkemizde ise ilk olarak sınırlı bir biçimde 1921 tarihinde 151 sayılı Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun ile kurulmuştur. Modern anlamda ise ilk kez 1950’ de kurulmuş ve 04.01.1950 tarih ve 5502 sayılı Hastalık ve Analık Sigortası Kanunu 01.03.1951’ de yürürlüğe girmiştir31.

Analık da hastalık gibi geçici bir süre iş göremezlik yaratan bir sosyal sigorta riskidir. Öyle ki, doğuran kadın sigortalı ise geçici bir süre gelir kaybına uğrar ve ekstra giderlerle karşılaşır. Doğuma bağlı olarak orta çıkan sosyal güvenlik ihtiyacının karşılanması için analık sigortası kurulmuştur.

Analık sigortası, doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası tedavi, muayene, sağlık tesislerinde yatma, bebeğin emzirilmesi vb. giderlerle karşılaşan sigortalı kadını veya sigortalı erkeğin sigortalı olmayan eşini korumakta, ona sağlık yardımları yapmakta, uğranılan gelir kayıplarını karşılamayı ve gider artışlarını önlemeyi, kısaca sigortalıya ekonomik güvence sağlamayı amaçlamaktadır32.

Türkiye’ de analık sigortası ilk kez 1946 yılında 4772 sayılı İş Kazaları ile Meslek Hastalıkları ve Analık Sigortası Kanunu ile kurulmuş, daha sonra 1951’ de 5502 sayılı Hastalık ve Analık Sigortaları Kanunu içine alınmıştır. Son şeklini ise 1965 tarih ve 506 sayılı SSK içinde almıştır.

İş Kazası ve Meslek Hastalıkları Sigortası da sosyal sigortaların önemli bir türü olarak karşımıza çıkmaktadır.

İş kazası kavramını 506 sayılı SSK’ nun 11. maddesini de dikkate alarak şu şekilde tanımlayabiliriz. İş kazası; sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla, sigortalının işveren tarafından görev ile başka bir yere

30 TUNCAY, s. 240, 241.

31 GÜZEL / OKUR, s. 262; TUNCAY, s. 241.

(24)

gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, sigortalının işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır.

Doktrinde iş kazası genel olarak, sigortalının, işveren otoritesi altında bulunduğu bir sırada gördüğü iş veya işin gereği dolayısıyla aniden ve dıştan meydana gelen bir etkenle onu bedence ya da ruhça zarara uğratan bir olay olarak tanımlanır33.

Meslek hastalığı ise; sigortalının çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleridir.

Sosyal sigorta yasaları daha hazırlanmadan iş kazaları ve meslek hastalıklarının toplumsal önem ve boyutundan dolayı 19. yüzyılın sonlarından itibaren yasal düzenlemeler yapılmıştır. Çünkü; makinenin gelişmesiyle sağlanan toplumsal ilerleme ve refahın bedelini işçilerin ödemeye başlamış olması sosyal adalet düşüncesiyle bağdaştırılamamıştır. İşletmenin üretim sürecinden kaynaklanan iş kazaları ve meslek hastalıklarının külfetini, üretimin nimetinden faydalanan işverenin karşılaması gerektiğine yönelik düşüncelerden hareketle ilk yasal düzenlemelerde sorumluluk işverenlere verilmiştir34.

İş kazası ve meslek hastalıkları sigortası, geçici veya sürekli gelir kaybına uğrayan sigortalıya ya da onun yakınlarına yardımlar sağlamaktadır. İş kazası ve meslek hastalığı, iş kazasının ani bir olay sonucu, meslek hastalığının ise yavaş yavaş ortaya çıkması bakımından birbirinden ayrılmaktadır. Ancak her ikisinin de mesleki risk sayılması ve ortak bazı özelliklere sahip olmaları nedeniyle mevzuatta iş kazası ve meslek hastalığı sigortaları birbirini tamamlar nitelikte iç içe girmişlerdir.

Sosyal sigortaların son türü ise işsizlik sigortasıdır. Modern toplumların en önemli sosyal siyaset sorunlarının başında gelen işsizlik; çalışma istek ve yeteneğine sahip olup, mevcut ücret ve çalışma koşullarına göre emeğini arz ettiği halde uygun bir iş bulamayan

33 TUNCAY, s. 219.

(25)

kişilerin durumunu ifade etmektedir. İşsizlik; hastalık, yaşlılık ve malullük halinde olduğu gibi çalışma gücünü etkilememekle beraber, kişi iradesi dışında gelir sağlayıcı işte çalışamamakta ve sosyo-ekonomik risklerle karşı karşıya kalmaktadır.

İşsizlik sigortası ise, çalışma arzu, yetenek ve iradesinde olmasına rağmen işini kendi isteği ve kusuru dışında kaybeden çalışanlara uğradıkları gelir kaybını kısmen ve geçici bir süre için telafi amacı güden ve primlerle desteklenen bir sosyal sigorta türüdür.

İşsizlik sigortası, sosyal sigortaların karşıladığı en son risklerden olmakla beraber, sosyal güvenlik içinde gittikçe önem kazanan bir kol haline gelmektedir35.

II-) Türk Hukukunda Sosyal Güvenlik Hukukunun Yeri

Hukuk sistemi kendi içerisinde kamu hukuku ve özel hukuk olmak üzere iki ana bölüme ayrılmaktadır. İnceleme konumuz olan sosyal güvenlik hukukunun bunlardan hangisi içerisinde yer aldığı sorusu birçok açıdan önem taşımaktadır.

Sosyal güvenlik hukukunun bugün olduğu gibi bağımsız bir hukuk dalı niteliğini kazanmadığı dönemde, işçileri korumak düşüncesiyle yasaların kullandığı teknikler, özel hukukun teknikleri olarak kabul edilmekteydi. Bu bağlamda, özel hukukun geleneksel ilkelerinin sosyal risklerin ortaya koyduğu özgün sorunlara uygulanması söz konusuydu. Günümüzde is bu olgu önemini yitirmiş bulunmaktadır. Çünkü sosyal güvenlik, devletin yerine getirmesi gerekli önemli bir kamu hizmeti niteliğini kazanmıştır36.

Anayasanın 60. maddesine göre; “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.”

Bu düzenlemeye sosyal güvenliğin kamu hizmeti niteliğini belirgin kılmaktadır. Bunun sonucu olarak, kamu otoriteleri, sosyal güvenlik sistemlerinin oluşum ve gelişiminde etkin bir rol oynamaktadırlar. Öte yandan, sosyal sigortaların yönetimini üstlenen örgütler, normal olarak kamu otoritelerine özgü bir çok yetki ve ayrıcalıklarla donatılmışlardır. Bu yöndeki ayrıcalık ve yetkiler, sosyal güvenlik alanındaki özel hukuk

35 UĞUR, Bireysel Emeklilik, s. 37.

(26)

tekniklerinin önemini büyük ölçüde azaltmıştır. Anılan örgütlerin tüzel kişiliğe sahip birer devlet kurumu oldukları, kuruluş yasalarıyla da açıkça belirtilmiştir37.

Sosyal güvenlik hukuku çerçevesinde oluşan sigortalılık ilişkisi de bir kamu hukuku ilişkisidir. Gerçekten bu ilişki, yasa gereği kendiliğinden meydana gelir. Sigortalı olma yükümü, sigortalının iradesinden bağımsız olarak, yasanın emredici kuralı doğrultusunda ortaya çıkar.sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz, sözleşmelere sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamaz (SSK md. 6). Yasa gereği kurulan sigortalılık ilişkisinde, işverenin de kaçınamayacağı kimi yükümlülükleri vardır. Sigortalıları kuruma bildirmek, primleri ödemek, bu yükümlülüklerin bazılarıdır. Şu halde, sigortalı-işveren-sigorta kurumu arasında üçlü bir kamu hukuku ilişkisi söz konusudur38. Ayrıca günümüzde sosyal güvenliğin devletlerin en önemli kamu yükümleri arasında yer almış olması da bu hukuk dalına kamu hukuku karakteri tanımaya yeter.

Öte yandan, SSK’ nun md.133, özel sigortalara ilişkin yasalardaki hükümlerini sosyal sigortalar hakkında uygulanmayacağını belirtmekte ve sosyal güvenlik hukukunun kamu hukuku niteliğini vurgulamaktadır.

İdarenin teşkilatlanması, faaliyetleri, bireylerle ilişkileri, onlara kamu hizmetlerinin sunulmasına ilişkin kurallar bütünü idare hukukunun konusuna girer. Bu bakımdan sosyal sigortalar, idare hukukunun bir parçasıdır39.

Sosyal güvenlik hukukunun özel hukukla da bağlarını tam olarak koparmadığı gerçeği de açıktır.. Özellikle Medeni Hukuk ve Borçlar Hukukunu bazı genel ilkeleri sosyal güvenlik alanında da uygulanır. Örneğin, Medeni Hukukun doğruluk (objektif hüsnüniyet) kuralı ile hakkın kötüye kullanılmaması ilkesi, sosyal güvenlik hukukunda da geçerlidir.

Bu başlık altında Sosyal Güvenlik Hukuku ile İş Hukuku arasındaki ilişkiye de kısaca değinmekte fayda olduğu düşüncesindeyim. Kaldı ki; başlangıçta, iş kazaları ve

37 GÜZEL / OKUR, s. 89.

38 TUNCAY, s. 102.

(27)

sosyal sigortalara ilişkin mevzuat, iş hukuku içerisinde incelenmekteydi. Bunun nedeni ise işçilerin belirli risklere karşı korunmuş olmalarıydı. Söz konusu koruma, hizmet sözleşmesine dayalı bağımlı çalışmanın bir sonucu olarak değerlendirilmekteydi. İş Hukuku da hizmet sözleşmesine göre çalışanları, yani işçileri korumak amacını taşıdığı için iki hukuk dalı arasında yakın bir ilişki vardır. Öyle ki, İş Hukuku, işçiye çalışma güvencesi sağlamaya yönelikken, sosyal sigortalar, çalışma sırasında veya sonrasında meydana gelecek belirli sosyal tehlikelere karşı işçiyi güvence altına almaya yöneliktir. Bu niteliği itibariyle her iki hukuk dalı bir madalyonun iki yüzüne benzerler. Sosyal Güvenlik Hukukunun İş Hukukuna nazaran çok geç ortaya çıkması, bu hukuk dalını, İş Hukukunun özel bir bölümü konumuna sokmuştur. Örneğin, Ülkemizde, sosyal sigortalar ilişkin ilk temel esaslar, 1936 tarihli İş Kanunu içerisinde yer almıştı40. Sosyal Güvenlik Hukuku gelişimini tamamladıkça İş Hukukundan kopmaya başlamış ve günümüzde bağımsız bir hukuk dalı olarak ortaya çıkmıştır. Bu neticelerden ötürü şuan Sosyal Güvenlik Hukukunu bağımsız bir disiplin, hukukun yeni bir branşı biçiminde değerlendirmek gerekir.

(28)

§ 2-) BİREYSEL EMEKLİLİK KAVRAMI, SİSTEMİN ORTAYA ÇIKIŞI, UYGULAMA MODELLERİ ve DÜNYADA BİREYSEL EMEKLİLİK MODELLERİ

I-) Bireysel Emeklilik Kavramı

Bireysel emeklilik sistemleri, dünyanın çeşitli ülkelerinde bireylerin çalışırken sahip oldukları hayat standartlarını ve refah düzeylerini, emeklilik dönemlerinde de devam ettirmelerini sağlayabilmek amacıyla hayata geçirilmiş uygulamalardır. Mevcut zamanda çalışanların emekliliklerini fonladığı kamu sosyal güvenlik sisteminin aksine, bireysel emeklilik programları kişinin kendi ihtiyaçlarını kendi tasarrufları ölçüsünde karşılaması prensibine dayanmaktadır. Bireysel emeklilik sistemi bazı ülkelerde kamu sosyal güvenlik sistemlerinin tamamlayıcı bir unsurunu oluştururken bazı ülkelerde ise kamu sosyal güvenlik sistemlerinin alternatifi niteliğini taşımaktadır. Çok çeşitli uygulamalara tabi olan bireysel emeklilik sisteminin ortak gayesi, bireylerin çalışma hayatı boyunca düzenli birikimlerde bulunarak emeklilik yıllarındaki giderleri önceden fonlanmasıdır.

Günümüzde gelişmiş veya gelişmekte olsun hemen hemen tüm ülkelerde bir sosyal güvenlik krizi yaşanmaktadır. Nedenlerine baktığımızda ise gelişiş veya gelişmekte olan ülkelerde farklılık göstermekle birlikte esas itibariyle insan ömrünün uzaması ve nüfusun yaşlanması, doğumların azalması, aktif pasif dengesinin pasif lehine bozulması, demografik yapının değişmesi, kronikleşen işsizlik, sağlık hizmetlerinin pahalılaşması, kişisel ihtiyaçların artması sebebiyle sosyal güvenlik sistemleri ekonomik krize sürüklenmiştir. Bunun neticesinde mevcut sistemin yaşamını devam ettirebilmesi için devlet bütçesinden sübvansiyon yapılmasından, emeklilik ödemelerinin ve sosyal sigorta yardımlarının azaltılmasına, emeklilik yaşının yükseltilmesine kadar çeşitli önlemlere başvurulmaktadır. Ancak her şeye rağmen bu olumsuzluklar kişilere sağlanan sosyal güvenlik hizmetlerinin düşmesine yol açmaktadır. Bu olumsuzluklar artık devlet tarafından kurulup onun güvence, denetim ve gözetiminde işleyen, çalışanların zorunlu katılımına dayalı -dünyada (pas as you go) olarak anılan- dağıtım esaslı, tek ayaklı sosyal güvenlik rejimleri yanında, çalışanların gönüllü katılımıyla işleyen ve çalışanlara esas itibariyle ek nitelikte emeklilik yardımı sağlayan fon esasına dayalı ikinci bir rejime ihtiyaç duyulmaktadır. Buna da bireysel emeklilik rejimi denmektedir.

(29)

Bireysel emeklilik sisteminde, devletin önderliğinde onun denetiminde fakat özel sektör tarafından işletilen ve ilgililerin isteklerine bağlı bireysel katkılarıyla oluşan ve sigorta tekniği ile işleyen bir fondan bireylerin sosyal güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması söz konusudur. Bireysel emeklilik bir ülkede katılmalı sosyal güvenlik sisteminin bizzat esasını oluşturduğu gibi, esas rejimin tamamlayıcısını da oluşturabilir41.

II-) Bireysel Emeklilik Sisteminin Ortaya Çıkışı

Günümüzde gelişmiş olsun gelişmekte olsun tüm sosyal güvenlik rejimleri bir kriz içerisine girmişlerdir. Nüfusun yaşlanması, aktif-pasif dengesinin bozulması, sağlık hizmetlerinin maliyetlerindeki artış, siyasi iktidarların sağlık sigortasına gereksiz müdahaleleri ekonomik dalgalanmalar, işsizlik, sigortasız işçi çalıştırma eğilimi gibi nedenler hemen her ülkede sosyal sigorta kurumlarını sıkıntı içine sokmuş bulunmaktadır. Bunun sonunda emeklilik ödemeleri azaltılmakta ve emeklilik yaşı yükseltilmektedir. Bu tür nedenler neticesinde artık ülkelerde sosyal güvenlik sistemlerinin devletin garantisi altında ve onun yönetiminde işleyen tek ayaklı yönetimini yetersiz kılmaktadır. Bunun yerine, bu temel rejim korunmakla birlikte bunun yanında işçi ve işverenlerin zorunlu ya da gönüllü katkılarıyla oluşturulan ikinci bir rejime daha ihtiyaç duyulmaktadır42. İşte dünyanın çeşitli ülkelerinde bireylerin çalışırken sahip oldukları hayat sigortalarını ve refah düzeylerini emeklilik dönemlerinde devam ettirebilmelerini sağlamak amacıyla hayata geçirilen bireysel emeklilik planları, çok ayaklı emeklilik sistemlerinin genel olarak ikinci veya üçüncü ayağında yer almaya başlamıştır43.

III-) Bireysel Emeklilik Sisteminin Uygulama Modelleri

Dünyada uygulanmakta olan değişik bireysel emeklilik modelleri bulunmaktadır. Zorunlu kamu sosyal güvenlik sistemlerinde finansman yöntemi olarak dağıtım yöntemi uygulanırken, bireysel emeklilik sisteminin fon biriktirme yani kapitalizasyon yöntemi esastır. Primlerle elde edilen gelirlerin ve bunların yatırımlara yönlendirilmesinde elde edilen gelirlerin bir fondan toplanması ve ödenecek emekli aylıklarının bu fonlardan karşılanması söz konusudur. Bu konu ile ilgili olarak yabancı ülke sistemleri incelendiği

41 TUNCAY, Bireysel Emeklilik, s. 4. 42 TUNCAY, Bireysel Emeklilik, s. 4.

43 EGEMEN Meral Ak, “Dünyada ve Türkiye’ de Bireysel Emeklilik Sistemleri”, Tekstil İşveren, S. 283,

(30)

zaman başlıca iki modelin uygulandığı görülmektedir. Bunlardan ilki “önceden belirlenmiş prim” ikincisi ise “önceden belirlenmiş yardım (aylık)” modelleridir.

Batı Avrupa’ da özellikle İngiltere ve Almanya’ da, önceden belirlenmiş aylık modeli yaygın biçimde uygulanmaktadır. Bu modelde, aylık miktarı önceden belirlenmiş bir formüle göre hesaplanmaktadır. Aylıkların miktarı ve düzeyi fonlara göre değil de benimsenmiş hesaplama yöntemine göre belirlenir. Böylece, fonların işletilmesi konusundaki riziko ile ilgili şirket tarafından üstlenilmiş olmaktadır. Yapılacak yardım miktarına göre, gerekli fon miktarı belirleme sorumluluğu da buna aittir. Emeklilik fonları, işletilmeden bağımsız bir kurum tarafından işletilir. İngiltere ve ABD’ de uygulanan sistemin temeli bu sisteme dayanmaktadır. Bazı ülkelerde ise, işletmenin bilançosu kapsamında emeklilik fonları öngörülmektedir. Almanya, Japonya ve Avusturya’ da bu sistem benimsenmiştir. Bazen de, bir sigorta şirketi dahilinde bu amaçla bir sözleşme yapılması söz konusudur.

Önceden belirlenmiş prim sistemi ise Avrupa’ da en az yaygın olan fakat buna karşılık, 1980’ den itibaren ABD’ de yaygınlık kazanmaya başlayan modeldir. Bu model de ise, bağlanacak aylıkların miktarı konusunda, önceden herhangi bir yükümlülük altına girilmemektedir. Sisteme dahil olanlar, fonların değer yitirme rizikosunu önceden kabul etmişlerdir. Ödenen primler sermaye piyasasında değerlendirilir ve emeklilik aylıklarının ya da ödenecek gelirlerin miktarı, fonların borsadaki getirisine göre belirlenir. Burada fon biriktirme modeli en saf şekliyle uygulanır. Bu modelde yönetim, bu amaçla oluşturulmuş bir kurum, bir sigorta şirketi, bir banka, eşit temsil esasına dayalı bir kurum veya karşılıklı yardım sandıkları, tarafından yürütülür. Bilançolarında, yapılacak yardımların miktarının garantisi söz konusu değildir. Ülkemizde, diğer Avrupa ülkelerinde ağırlıklı olarak uygulanan önceden belirlenmiş aylık sistemi değil önceden belirlenmiş katkı sistemi benimsenmiştir44.

IV-) Dünyada Bireysel Emeklilik Modelleri

Bireysel emeklilik uygulamaları uzun yıllardır, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin vatandaşlarına, çalışma yaşamları boyunca biriktirdikleri düzenli tasarruflar

(31)

karşılığında güvenli bir gelecek olanağı sunmaktadır. Kuşaklar arası dayanışma ilkesine dayanan sosyal güvenlik sisteminin aksine, kişinin kendi gereksinimlerini kendi tasarruflarıyla karşılaması esasına dayanan bireysel emeklilik sistemi, dünyanın birçok ülkesinde değişik şekillerde hayata geçirilmiştir45.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde uygulanan emeklilik sistemlerindeki farklılıklara ve benzerliklere ilişkin hususlar, genel olarak demografik ve ekonomik özelliklerden kaynaklanmaktadır. Uygulanan modelleri gruplara ayıran özellikler, çeşitli şekillerde sınıflandırılabilmektedir. Emeklilik programlarının sayısı ve mahiyeti, ülkenin ekonomik ve sosyal sistemi, emeklilik faydalarının mutlak ya da nispi düzeyi, ülkenin büyüklüğü, refah durumu, demografik yapı ve emeklilik sistemi ile geleneksel olarak ilişkili olduğu düşünülen diğer kıstaslara ilişkin çok boyutlu bir analiz emeklilik sistemlerinin ülkeler arası anlamlı bir kıyaslaması için gerekmektedir46. Söz konusu analizin çalışmamız açısından bir boyutu, ülkelerin gelişmişlik durumuna göre özel emeklilik programlarını zorunluluk veya gönüllülük esasına dayalı olarak uygulamasıdır. Zira, zorunluluk esasına dayalı özel emeklilik programlarını uygulayanların gelişmekte olan ülkeler, gönüllülük esasına dayalı özel emeklilik programlarını uygulayanların ise, gelişmiş ülkeler olması çalışmamızdaki sınıflandırmanın bu şekilde yönlenmesine sebep olmuştur.

A-) Zorunluluk Esasına Dayalı Programlar

Zorunluluk esasına dayalı özel emeklilik programları genel olarak Güney Amerika ve Doğu Avrupa ülkelerinde uygulanmaktadır. Söz konusu ülkelerin ortak özelliği, gelişmekte olan ülkeler olmalarındandır. Özel emeklilik programlarının dünya genelinde yaygınlaşıp tanınmasında Latin Amerika ülkeleri önemli rol üstlenmişlerdir. Latin Amerika ülkelerinin içinde bulundukları kriz, Doğu Avrupa ülkelerinin ise yaşadıkları radikal rejim değişiklikleri, yapılan emeklilik reformlarında özel emekliliğin zorunlu olmasını etkilemiştir. İlave olarak söz konusu ülkelerin, liberal ekonomik düzeninin etkili olduğu dönemde reform yapmak zorunda kalmaları, özel emeklilik programlarının

45 AKBULAK S. / AKBULAK Y., Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması

Gereken Önlemler, MHUV Ekonomik ve Mali Araştırma Yarışması, Ankara 2004, s. 111.

(32)

zorunluluğundaki etmenlerden bir diğeri olmuştur47. Mevcut anlatımı kısaca inceleyecek olursak;

1-) Güney (Latin) Amerika Uygulamaları

Latin Amerika ülkelerindeki zorunluluk esasına dayalı özel emeklilik modelleri dünya genelindeki uygulamalardan bazı farklılıklar ihtiva etmektedir. Kendi uygulamalarında da çeşitli farklılıklar olan söz konusu ülkeler, kamusal emeklilik sigortası yerine özel emeklilik sigortasını bireysel bazda öne çıkarmış ve hayat sigortacılığı uygulamasının yatırım ve tasarruf ilkesiyle işleyen bireysel emeklilik sistemine dönüşümünde öncü olmuştur. Bu bağlamda Latin Amerika’da sosyal sigortaları tamamen ortadan kaldıran ikame edici özel model, sosyal sigortalar ile özel sigortalar arasında tercih ve geçiş yapabilme olanağı sağlayan rekabetçi özel model, sosyal sigortalara ilave gelir sağlamayı amaçlayan tamamlayıcı özel model şeklinde üç ayrı model uygulaması bulunmaktadır. Ülkeler bakımından ise söz konusu bu modellerden ikame edici modeli uygulayan ülke Şili’ dir. Şili, özel emeklilik modelini en erken uygulayan ülkelerin başında gelmiştir. Latin Amerika’daki özel emeklilik programları olarak alternatif rekabetçi modeli uygulayan ülkeler Kolombiya ve Peru’dur. Son olarak tamamlayıcı özel model ise Arjantin tarafından uygulanmaktadır. Zira Arjantin ulusal emeklilik sistemi, çok ayaklı bir yapıya sahiptir. Üç ayağı olan sistemin birinci ayağı, temel bir fayda sunan ve hükümet tarafından işletilen genellikle zorunlu yapıdadır. İkinci ayak, hükümet ve özel yöneticilerce işletilen, zorunlu ve geçmiş katkılara orantılı fayda ödemektedir. Üçüncü ayak, çok küçük ve gönüllü katılımlı olup, özel yöneticilerce işletilmektedir.

2-) Doğu Avrupa Uygulamaları

Avrupa ülkeleri, gerek kıtanın yerleşik kültürü, gerek güçlü ekonomileri ve gerekse demokrasi gelenekleri sebebiyle, Güney Amerika ülkeleri benzeri radikal çözümler yerine, sosyal güvenlik fikrinin temel ilkelerine aykırı düşmeyecek, buna karşılık sistemleri rahatlatacak önlemlere başvurmayı yeğlemektedir.

Doğu Avrupa dönüşüm ülkelerinde ise, ödeme yetersizliğindeki dağıtım esaslı

(33)

emeklilik sistemleri, zorunlu ve özel fon esaslı emeklilik ayağı ile yeniden yapılandırılırken çeşitli gerekçeler ortaya konulmuştur. Söz konusu gerekçeler; etkinsizliğin azaltılmasına ve sermaye piyasalarının gelişimine ilişkin olmuştur. Yapılan çok ayaklı emeklilik reformları; mevcut emeklilik krizinin finansal maliyetlerinin çözümü için alınan yüksek sosyal güvenlik primlerinin azaltılmasını, kayıt dışı piyasaların kayıt altına alınmasını ve sermaye piyasalarının büyümesini teşvik eden bir strateji izlemektedir. Çok ayaklı emeklilik reformunun uygulanabilirliği, düzenlemelerin etkin yürütülmesi kapasitesini ve makro ekonomik istikrarı gerektirmektedir. Böyle bir makro ekonomik taahhüt mevcut değilse, gerekli teknik yeterlilik ve hukuki alt yapı hazırlanamaz ise zorunlu özel emeklilik fonlarının kurumsallaşması mümkün olamayacaktır48. Bu açıdan bir Avrupa ülkesi olan Macaristan da emeklilik reformu yasası Temmuz 1997’de çıkarılmış ve 1 Ocak 1998’de yürürlüğe girmiştir. Karma yapılı yeni emeklilik sisteminde ağırlıklı olan dağıtım esaslı kamu programına ilave olarak zorunluluk esaslı karışık bir emeklilik seçeneğine sahip fonlu yeni bir ayak daha oluşturulmuştur. Herkese zorunlu ilk ayak, tümüyle işverenlerin kısmen de çalışanların katkılarıyla ve dağıtım yöntemiyle finanse edilmektedir. Kadınlarda 55, erkeklerde 60 olan emekli yaşı 2008'de 62 olacaktır. İkinci ayak, zorunluluk esasıyla ve tümüyle çalışanların katkılarıyla finanse edilen bireysel emeklilik hesaplarına dayalı emeklilik fonlarından oluşmakta ve üçüncü ayak olarak varolan gönüllü ortak emeklilik fonlarına benzemektedir. Diğer bir ülke Polonya’da ise, zorunlu emeklilik sistemi, 1 Ocak 1999’dan itibaren yürürlüğe girmiştir. Yeni emeklilik sistemi, 31 Aralık 1948’den sonra doğanlar için eski sistemin yerini almıştır. Belirli fayda esaslı programdan, belirli katkı esaslı programa geçildiği yeni sistem, diğer ülkelerde uygulamaya giren reformlarla benzerlikler taşımaktadır. Dünya Bankası’nın emeklilik reformu yaklaşımını bir çok yönden takip etmekle birlikte, reformun hem tasarımı hem de aşamalı uygulaması, diğer ülkelerde yapılan emeklilik reformlarından önemli farklılıklar göstermektedir. Polonya’da geçiş süreci, 3 yaş grubuna bölünmüştür. 30 yaşının altındaki vatandaşlar, hem kamu ayağına hem de özel ayağa katkı yaparak yeni karma sisteme katılmak zorunda bırakılmıştır. 30-50 yaş arasındaki vatandaşlar, yeni ulusal belirli katkı planına katkı yapma zorunluluğunda bulunmakla beraber, yeni belirli katkılı özel emeklilik fonlarına katkı yapmayı 30 Eylül 1999 tarihine kadar tercih edebilmişlerdir. 50 yaş üzeri olan vatandaşlar ise, eski dağıtım sisteminden emekli olmaya devam etmektedir49.

48 UĞUR, Bireysel Emeklilik, s. 113. 49 UĞUR, Bireysel Emeklilik, s. 118.

(34)

Avrupa Birliği ülkelerine baktığımızda tamamlayıcı emeklilik aylıkları, tüm emeklilik geliri içindeki oranlarının artmasından dolayı giderek önemli bir hale gelmiştir. Avrupa Birliğine üye olan ülkelerde insanların mevcut sosyal güvenlik sistemlerine aşırı bağlılıkları nedeniyle, sözü edilen uç örnekler fazla yankı uyandırmamış, siyasi iktidarın bu yöndeki eğilimlerine çalışanlar şiddetle tepki göstermişlerdir. Bununla birlikte bazı üye ülkelerde, kamu harcamalarını sınırlamak, hizmetlerin etkinliğini artırmak, bireyleri kendi güvenceleri açısından özelleştirme uygulamaları yaşama geçirilmiş bulunmaktadır.

Özetle Avrupa’ da sosyal güvenlik alanındaki özelleştirme hareketinin karakteristiği, asıl olanın kamusal sosyal güvenlik sistemleri olduğu, özelleştirmenin ise bunun üzerinde tamamlayıcı sigorta fonksiyonunu üstlenmesi gerektiği şeklindedir.

B-) Gönüllülük Esasına Dayalı Programlar

Gönüllülük esasına dayalı özel emeklilik programları genel olarak Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinde uygulanmaktadır. Söz konusu ülkelerin ortak özelliği gelişmiş ülkeler olmalarından gelmektedir. ABD ile Avrupa ülkeleri emeklilik sistemlerinin kıyaslanmasında dört nokta dikkat çekmektedir. Birincisi, ABD’nin federal sosyal güvenlik yapısına karşın Avrupa Birliği’nde emeklilik, ulusal hükümetlerin sorumluluğundadır. İkincisi, Avrupa Birliği’nde emeklilik programlarının organizasyonu ve kapsamında ülkeden ülkeye önemli farklılıklar bulunmaktadır. Üçüncüsü, ABD’deki sosyal güvenliğin geleceği üzerindeki bütün tartışmalarda konu ulusal sınırlarla sınırlandırılmaktadır. Avrupa Birliği’nde ise, ekonomik ve siyasi entegrasyonun etkilediği her bir ulusal emeklilik sisteminin geleceğine ilişkin çok iyi işleyen bir kurulum vardır. Dördüncüsü, Avrupa Birliği’nde hatta her bir üye ülke içinde işgücü hareketliliğinin önemsiz olduğu bilinmektedir. Bölgeler arası hareketlilik, ABD’deki eyaletler arasındaki hareketlilikten daha düşüktür. Avrupa ülkelerindeki emeklilik sistemi genel olarak üç ayaktan oluşmaktadır. Temel ayak olan birinci ayak, zorunlu ve fonsuz olup dağıtım yöntemi altında belirli fayda esaslı emeklilik programlarıyla organize edilmektedir. Bireyler, mevcut programlara katkıda bulunmakta ve emeklilik dönemlerinde fayda almaktadır. Söz konusu faydalar, gelecek nesillerin katkılarıyla finanse edilmektedir. Mesleki emeklilik programı olan ikinci ayak, birinci ayağa sahip ülkelerde çok az gelişmiştir. Ayrıca, özel emeklilik programlarının mevcudiyeti, kamusal sistemin cömert olmadığı anlamını taşımaktadır. Kamusal düzenlemelerin yetersiz olması durumunda

Referanslar

Benzer Belgeler

• Emeklilik şirketi sisteme girmek isteyen katılımcının, ortalama gelir düzeyini, risk profilini, önceliklerini, ihtiyaçlarını ve emeklilik dönemindeki

ihtiyaçlarını ve emeklilik dönemindeki beklentilerini göz önüne alarak katılımcıya en uygun planı hazırlar. Katılımcının planı kabul etmesi durumunda, emeklilik

[r]

On a class of analytic functions related to the class to the starlike functions: Kyungpook Mathematical Journal, Volume

BES’e dahil olan katılımcıya devlet tarafından, ödediği katkı payı tutarının yüzde 30’u devlet katkısı olarak verilir.. Devlet katkısı tutarı, bir takvim yılı

Bireysel emeklilik sisteminin amacı; kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı olarak, bireylerin emekliliğe yönelik tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesi

Emeklilik hakkını kullanmak isteyen katılımcının hesap birleştirme talebinde bulunduğu şirket, emeklilik seçenekleri konusunda bilgilendirdiği katılımcının birikimini

ELUÃRNVRUX\XGDEHUDEHULQGH WØPGHWD\ODUÞDQODWWÞODU%XJÒUØêOHUL RWRPDWLNNDWÞOÞPVØUHFLQLQGDKD GHYDPHGHQVD\IDODUÞPÞ]GD