• Sonuç bulunamadı

'Aynaroz' birşey mi?:30 sene Kız Kulesi'nde geçen hayat

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "'Aynaroz' birşey mi?:30 sene Kız Kulesi'nde geçen hayat"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ti

\

l

• >T'S.-

l h ' . „

Aynaroz,, bırşey mı r

30 sene Kizkulesinde

geçen hayat

Son korkunç rivayetler dolayısile..

%

HİKMET FERİDUN ES f

Son zamanlarda İstanbul un emek- dar «Kızkulesi» etrafm da bir takım korkunç va heyecanlı rivayetler çık­ tı. Hattâ bu su üstündeki asırlar gör­ müş kulenin bir gün birdenbire çö- küvereceğinl ortaya sürenler bile o l­ du Lâkin alâkadarlar böyle bir kor­ kunun tamamile yersiz olduğunu da temin ettiler. Muhakkak ki« Kızku- lesl» İstanbulun sembollerinden biri­ dir. Bugün kapalıçarşıya gidiniz. Orada yastıkçılarda «İstanbul hâtı­ rası» olarak satılan üzerlerine yağlı I boya resimler yapılmış divan yasdık- larm a bakınız... Yüzde seksen beşin­ de Kızkulesinin resmine rastlarsınız. Uzakta İstanbulun siloeti... M avi gökte süzülen bir martı... Arka plân­ da güneş doğmakta... Yahut gurup zamanı... Ve sivri tepesile Kızkulesl.

İstanbulu gören, hattâ görmeyen ressamlar İçin Kızkulesl tükenmez bir mevzu olmuştur. Ben 931 sene­ sinde Manisada bir ressama rastgel- dim. Bu Alaşehirli bir gençti. İstan- bula ayak basmamıştı. Fakat böyle i yastıklar, ağaç maktaları üzerine Kızkulesi ve civarımn resimlerini ya­ parak hayatını kazanıyordu. Kendl- | sini görmediği kulenin yüzlerce res­

mini yapmıştı. Bugün bir çok kimse­ lerin başının içinde Parisi nasıl Eyfel kulesi temsil ederse. İstanbulu da deniz tarafından Kızkulesi temsil et­ mektedir. Bugün başta Lâleli olmak üzere İstanbulda yeni inşaat yapılan , semtlerdeki apartımaniarm kapısın- j dan içeriye şöyle bakınız; çoğunun duvarlarında yağlı boya Kızkulesi ! resimlerine rasgelecekslniz..

«Çöküyor, çökecek, çökmeyor» ri­ vayetleri arasında, Kızkulesl meraklı gözleri asırlarca sonra gene kendi üzerine çevirdi.

Kulenin nasıl bir yer olduğunu bir kere daha yakından görmek, orayı gezmek ve hemen hemen bütün ha­ yatlarını bu kaya parçasının üzerin­ de gayet dikkate değer tarzda geçi­ ren bekçilerle görüşmek üzere ben 1 bile geçen gün rüzgârlı havada kalk­

tım, kayığa atlayıp yola çıktım. Ade­ tâ soğuk ve yağmur!.. Bayağı üşüne­ cek hava... Kendi kendime: «Ne ağustos. Ne ağustos!..» dedim, Kayığım ız oldukça müşkülâtla kule­ nin rıhtımına yanaşabildi. Dalgalar her tarafı dövüyor. Biraz sonra bent uzun yıllardanberl buranın bekçili­ ğini yapan iki kişi karşıladı. Biri da­ ha gençti ve İstanbul şlvesile konu­ şuyordu.

30 sene Kızkulesinde..

Yaşlıcasına kaç senedenberl bu ku­ lede olduğunu sordum. Son derece tabiî bir tavırla cevap verdi:

— Tam am 30 sene oldu!..

Alâka İle doğruldum. Oflu Mustafa bu kaya parçası üzerinde geçen otuz senenin meraklı hayatını şöyle an­ lattı:

— Başka hiç bir fenere gitmiş de­ ğilim. Otuz sene hep burada ömrüm geçti. Ve bu otuz sene içinde fenerin dışında kaç gece kaldım bilir misi­ niz?. Yalnız üç gece!.. O da keyfim ­ den değil h a!.. Üçünde de ben karaya çıktığım zaman müthiş fırtına kop­ tu. fenere dönemedim ama aklım fikrim hep burada kaldı, fenerde...

— Bu 30 yılda kimbllir başmdan neler geçti...

— Rom an!.. Rom an!.. Bin kere öldük, bin kere dirildik... Mamafih bu işi çok severim Yaln ız kışları bi­ raz müthiş olur. Bazen öyle fırtın a ­ lar çıkar ki günlerce sahille, kara ile, bütün dünya İle alâkam kesilir... Bir dafasında tamam kaç gün fener­ de hapis kaldık bilir misiniz?.. On beş gün!.. Evet, tamam

13

gün İn­ sanlarla rabıtamız olmadı. Ne biz sandal indlreblldlk, ne de onlar bu­ raya bir vasıta filân gönderebildiler.

Vakıa bizim fenerde bir miktar yiye­ ceğimiz yok değildir. Lâkin dayanır m ı ki?.. On beş gün içinde hepsi eri­ yip bitmişti. Yaln ız topu topu b li avuç mısır unumuz kalmıştı. O gün de onu yiyecektik. Bundan sonra sen sağ, ben selâm et!.. Bereket versin ki biz fırtınadan fenerde hapis olunca buradaki balıkçılar merak ederler... Mümkün olduğu kadar fenere yakla­ şırlar, biz de tepeden ip atarız. On­ ların getirdikleri' yiyecekleri yukarı çekeriz...

Burada fırtınanın ne şekilde oldu­ ğunu anlamak istem lisiniz?.. Dalga­ lar kulenin demir kapışma kadar ge­ lir. Hele haddln varsa kapıyı aç... Deniz kapıyı tutar ve katiyen açtır­ maz. Sandalı yerinden söker ve gö­ türür. Böyle zamanlarda biz kapıdan çıkmayız, kalın iplerle birbirimize bellerimizden bağlı olarak pencere­ den atlarız ve kayığı filân zinzirleriz. Otuz senelik fener bekçisine evli olup olmadığım sordum. Memlekette evli ve dört çocuğu var...

— Peki, sizin izlninlz yok mu?, d e­ dim..

— Senede 15 gün... Halbuki bizim memleketin yolu şimdi 13 gün çeki­ yor. Bunun için izinleri de burada

geçiririz, çoluğun çocuğun yüzünü unuttuk, sağ olsunlar, varolsunlar da...

— Onlan buraya niçin aldırm ıyor­ sun?

— Burada geçinemezler. Bir kere annem hasretime dayanamadı. Gel­ di. Buraya kuleye... Lâkin fırtına yüzünden müthiş bir şey oldu. O gü­ nü anneme dedim ki: «Sen burada bekle, ben gidip yiyecek öteberi ala­ yım !..» Kadıncağıza biraz ikram et­ mek istiyordum. Zaten erzakımız da bitmişti. Sandala bindim. Sahile çık­ tım. Öteberi aldım. Döneceğim, ö y le bir fırtına koptu ki sorma.,. Deniz dağlara çıkıyor... İm kânı yok fenere dönemem. En usta balıkçılarla fe­ nere gelmeğe çalıştık. K abil değil?.. Dalgalar bizi kaldırıp kaldırıp a tı­ yor. Deli olacağım. Vakit gecikti. Fe­ neri m i merak edeyim? Orada ya­ payalnız kalan annemi mi?. Baktım, olacak gibi değil... İdareye koştum. B ir motor tuttuk. Biz yola çıktık kİ hava birdenbire durmaz m ı?.. Fe­ nere geldiğimizde ihtiyar kadıncağı­ zı baygın bulduk. Memlekete gitti. Haftasında mektup aldım ki vefat et­ miş!.. Zahir yüreğine indi biçare ha­ tunun!.. İşte buradaki fırtına böy- ledlr...

Denize giden zavallı...

Burada biz bazan

6

-

7

ay İstan- bula inmediğimiz olur. Öyle kl biz zamanı unuturuz. Burada zamanı ayıramazsın ki... Bir sene biter, öteki başlar. Hep birbirinin aynı. 30 yıldır buradayım, bir kere olsun tiyatroya gitmedim. «Sinema» diye bir şey çık­ mış işitiyorum. Amm a görmüş insan değilimdir. Bu yalnızlık içinde insa­ na can yoldaşı ne kadar kıymetli geliyor. Birkaç sene evvel bir köpe­ ğim vardı. Küçük bir hayvan... Amma dünyada bundan zeki köpek görmedim. Daha 150 metreden bir kayığrn geldiğini görse hemen hav­ lar, haber verir. Bizimle beraber ha­ şır neşir olur, gider. Bir kere hasta­ landı. Çok fıtın a vardı. Kendim İçin olsa dünyada inmem. Amma onun için kayığa atladım. Gittim , yoğurt aldım. Ağzına akıttım. Canlandı. Bu hayvanın üzerine titrerdim . Son za­ manlarda rütubetten. arka ayaklan romatizma olmuş, topallıyordu.

Müthiş fırtın alı bir gecede: «A ca­ ba kapıyı açabilir m iyiz?» dedik. Hep birlikte şöyle uzandık. îşte bu sırada üzerimizde bir dalga çatladı. Ve

(2)

“ Âynaroz „

birşey mi?

fP.aş tarafı açtincü sahiferte] bizim zavallı Fındık — ismi Fındık­ tı — o koca dalga ile beraber gitti. Fırtınaya bakmadan atıldım filân amma gece bulamadık.

30 senc-lik fener bekçisi bunu a n la ­ tırken o kadar müteessir olmuştu ki ha deseniz ağkyaoak... Beni bi'c açındırdı, zavallı Fındık!,.

Öteki bekçi bay «Üsküdarlı İsm aii»- eılr. O da bu kayaya ömrünün uzun yıllarını vermiş. Bu kule içinde her dakikaları beraber geçen iki bekçi birbirlerine karşı âdeta babadan, kardeşten fazla bağlanmışlar... On­ lar arkadaşlığın timsali olarak göste­ rilebilirler. Meselâ şiddetli zelzeleler­ de kuiede kaçacak yer yoktur. Za­ ten bir zelzelede kule ve rıhtımı or­ tasından çatlamıştı. Zelzele başla­ yınca bekçiler kendi canlarından ev­ vel «aman İsmaile ne oldu», «Musta­ fa nerede?.» diye birbirlerini düşü- nüyorlarmış...

Bundan sonra bekçiler bana kuleyi gezdirdiler. Kapıdan girince sağ ta­ rafta bir mutfak, bir oda!.. Solda bir salon ki depo halinde kullanılı­ yor. Sonra kule kısmına giriyorsu­ nuz. Yukarı kata çıkıyorsunuz. Bir sarnıç!.. Evet kulede hem de biri yukarı katta, öteki aşağıda olmak üzere iki tatlı su sarnıcı vardır. Ku ­ lenin civarında su altında kunduz­ lar yuva yapmışlardır. Bu garip hay­ vanlar sık sık kuleye çıkarlar. Es­ kiden kule etrafında gayet nefis kır­ langıç balıkları, lüfer ve saire var­ mış...- Bekçiler de bundan çok istifa­ de edermiş. Lâkin iki sene evvelki büyük torik akınında bu aç gözlü hayvanlar bütün küçük balıkları te­ mizlemişler...

İşte biz İstanbulluların belki bin­ lerce defa önünden geçtiğimiz veya uzaktan gördüğümüz halde yakından bilmediğimiz Kızkulsi böyle bir yer­ dir.

İki bekçi beni kayığıma kadar uğurlarken gayet iri bir ayı balığı bi­ raz uzağımızdan geçiyordu. Üskü- dardan bindiğim vapur kulenin önünden süzülüyor. Ve ben orada bü­ tün bir ömrü, uzaktan şehre. ışıkla­ ra bakarak tam bir manastır hayatı İçinde geçiren bu İki fedakâr İnsanı düşünüyorum... Otuz sene bir kaya­ nın üstünde!.. Evet, Kadıköy vapu- rüe önünden geçtiğimiz ye Iâkaydane süzdüğümüz bir manastır...

Hattâ yalnızlık ttibarile acaba bu­ nun yanında Aynaroz bir şey mi kalır?..

Hikmet Feridun Es

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Hem Osmanlı Hükümeti’nin hem de İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin eğitim konusunda gerçekleştirmeyi düşündüğü yeniliklerden birisi de cemaat okullarında görev

Bembeyaz gömlekleri, pamukludan geniş şalvarları, kırmızı fesleriyle sade ve temiz giyimli, saygılı ve işlerinin ustası kayıkçılar ise tüm İstanbulluların

Kuloğlu gönüllü kuvvetle­ rinin teslihi için muhafaza edilen 40-50 bin kadar Martin ve Schnei- der tüfekleri yeni sisteme tahvil vesilesiyle ve İtalyanların

Ancak arazi fiyatlar ı son dönemde artmış.İstanbul ’a yapılacak yeni havalimanının yakınlarında yaşayan köylüler tedirgin.. Maden ocaklar ında işçi olarak

By using the new Wired-AND Current-Mode Logic (WCML) circuit technique in CMOS technology, low- noise digital circuits can be designed, and they can be mixed with the high

Physical Layer: WATA does not specify the wireless physical layer (air interface) to be used to transport the data.. Hence, it is possible to use any type of wireless physical layer

Şekil 3.1 Taguchi kalite kontrol sistemi. Tibial komponent için tasarım parametreleri. Ansys mühendislik gerilmeleri analizi montaj tasarımı [62]... Polietilen insert

Tablo Tde de gi\rlildiigii gibi IiI' oram arttlk<;a borulardaki su kaybulda azalma olmaktadlL $ekil 2'de IiI' oranlanna bagh olarak beton borularda meydana gelen su