14 - * • 1948
H ürriyet v e İtilâf F ırkası
-3 fa a liy e te geçiyor
İşlerde de memnuniyeti mu
cip ve ferahlık verici bir
hal yoktu. Yemende İmam Yahya ve İdris isyanlarına ilâveten oktru- va v.s. vergiler yüzünden Arnavut luk kıyamı zuhur etmiş, silâh top lama teşebbüsüne girişilmişti.
Memleket böyle dahilî ve harici endişelere sahne olurken 10 - 6 -
1910 tarihinde muhalefet yapan
«Sadayi Millet» gazetesinin başmu harriri Ahmet Samim Bey sokak or tasında öldürülmüş ve katil belli olmamıştır.
En büyük hata, iktidarı elleri
ne geçiren dünkü ihtilâlcilerin,
Meşrutiyetin ilânı ile her şeyin o- lup bittiğini zannetmeleri ve ken di akidelerini inkâr edercesine ku
ru bir iktidar hırsına kapılarak
mevkilerini muhafazadan başka bir şey düşünmemeleri idi. İş başına geçen ihtilâlciler arasında iyi ni
yetli vatanperverler yok değildi.
Fakat aralarında derin düşünüşlü, geniş görüşlü hemen hemen tek bir kişi yoktu. Bir şehir camiasının dü şüncesiyle kurulan bir idare usulü nü OsmanlI toprakları gibi muh telif ırklarla meskûn geniş bir ülke de aynen tatbika kalkışmak, bir ha yalden başka bir şey değildi ve Türklük zararına bir düşünüştü.
Memlekette yeni bir sanayi ve ziraat hayatı doğuracak serbestiyi, daha doğrusu «Tevsii mezuniyet» i ihdas etmek zarurî idi. Kuvvetle memleketi idare zamanı gelmişti.
Meşrutiyetin ilânından sonra göz önünde tutulacak meselelerin başın da, tedris usullerini islâh suretile gençlikte müstakar bir ruh ve hür riyet istiklâlini yaratmak varken, bunun aksi terviç edilmiş ve bütün yüksek mektepler «İttihad ve Te rakki» namına tahlif ve cemiyete sadakat yeminine zorlanmıştır. Bu, gençleri muti birer âlet haline sok maktı.
Vâkıâ sonraları «Türk Yurd» ları, «Türk Ocak» ları gibi bir takım te şekküller vücude getirilmiş ve genç liğe yeni bir veçhe verilmek isten miş ise de; bunda da takip edilen gaye, Türklüğün beşiği olan Orta Asyayı istihdaf eder bir mahiyet al lığından komşu devletler kuşkulan dırılmışım. Kendi mevcudiyetimizi nuhafaza kudretini iktisap etmeden aaşka ülkelere iştiyak ile bakmak,
Dimyata pirince giderken evdeki
ulgurdan olmak kabilinden bir şey .di. Nitekim de öyle oldu,
ittihatçılar ve muhalifleri
Sakat yola girmiyenler, mefkûre esaretine tâbi olmak istemiyenler «Vatan haini» addolunmağa başlan dı. Yeni yeni kin tohumları serpildi. Halka karşı gösterilen tazyik, Sul tan Abdülhamid istibdadını arattı ve müstebit addedilen eski idarecilere rahmet okutturdu. Bu defa, münev verler yalnız menfaya, mahbese atıl makla kalmadı; alenî suikastlara maruz bırakıldı. Haşan Fehmiler, Ahmed Samimler ve Zeki Beyler bu rolda kurban gittiler ve bu cinayet lerden hiç bir kimse mes’ul tutul madı.Bu kötü idare, pek tabiî olarak derin bir huzursuzluk yaratıyordu. «İttihad ve Terakki» merkezi umu misi bunu muhalefete ve muhtelif unsurların millî gayeler takip ettik lerine atfediyor ve tazyikini arttırı yordu. Halbuki muhalefetin dileği OsmanlI camiasını göz önünde tut mak şartiyle bir hattı hareket tayi
ninden ibaretti. Hıristiyan ekalli-
yelterin izhar ettikleri - gizli emel ler hariç - arzu ise kendilerine de bir hayat hakkı verilmesi zeminin de idi.
Sultan Abdülhamid devrinde bi le memleket bu kadar büyük bir buhrana düşmemişti. Bununla be raber; İttihatçılar, cereyan eden a- cıklı vekayiden ibret almıyarak nok- tai nazarlarında İsrar ediyorlardı.
Hulâsa; kendi ideal ve
mefkûresi-Muhalif bazı grupların da katılmasİle kurulan bu yeni Fır
ka, alâka ile karşılandı. Kabinenin değişmesini müteakip
de; Prens Sabahattin Bey,
ne sadık kalan, yani «İttihad ve
Terakki» cemiyetine dahil olmıyan her ferd, merkezi umumice muzır addolunuyor ve itimada lâyık görül
müyordu. Meclisteki «İttihad ve
Terakki» mebusları ise halk naza rında vicdanına sahip ve mümtaz bir partiye mensup şahsiyetler de ğil, İtaate ve merkezi umumî emri ne inkiyada mecbur, minnet ve şük ran borçlusu elemanlar telâkki edi liyordu. İşte umumî vaziyet bu ka dar acı ve o nisbette elim ve fecidi.
İdaredeki düzensizlikten Adana- da Ermeni kiyamı, Rumelide sui kast ve karışıklıklar zuhur etmiş, Karadağ hudut münazaaları, ayni
1910 da Arnavutluk harekâtı ve
sene ortalarında Suriyede Dürzi a- yaklanmilı, sene sonlarında Girit işi, 1911 de Yemene asker şevki ve bunlara ilâveten Trablusgarp har bi patlak vermişti. (*)
İkaz ve ihbarlara kulak asılma mış ve daha ziyade dikkate şayan olan cihet, bunlara rağmen Trab
lusgarp harbi başlamazdan evvel
vali ve kumandan Müşir İbrahim Paşa İtalyanların şikâyeti üzerine azledilmiş ve memleket valisiz ve kumandansız bırakılmıştı. Ayni za manda Trablusgarpta bulunan as - kerlerin bir kısmı, Yemene sevkolun muş ve Sultan Abdülhamid zama nında Trablusgarp ve Bingazi fır - kalarına müzaheret maksadiyle teş kil edilen Kuloğlu ocakları da dağı tılmıştır. Kuloğlu gönüllü kuvvetle rinin teslihi için muhafaza edilen 40-50 bin kadar Martin ve Schnei- der tüfekleri yeni sisteme tahvil vesilesiyle ve İtalyanların gözü ö- nünde İstanbula celbedilmiş ve yer lerine silâh gönderilmemiştir.
İşte İtalyanlar bu kadar kolaylık lara nail olduktan sonra 29 Eylül 1911 de hükümetimize ültimatom vermişler ve bütün müdafaa vasıta larından -mahrum bırakılan-o- vatan parçasına nâmerdane tecavüz et - mişler ve asker şevkine cesaret gös
termişlerdir. Hükümetin ihmalin
den şikâyet eden Trablusgarp me buslarına mecliste ehemmiyet bile verilmemiş ve nazırların divanı âli ye şevki talebi lâkaydi ile karşılan mıştır.
Trablusgarp harbi esnasında Rus hariciye nazırı Sazanofun delâletiy
le Bulgarlarla Sırplar Türkiye a-
leyhine ittifak etmişler. Yunanlılar da ayni sene zarfında bu ittifaka da hil olmuştur.
Cereyan eden bu son hâdiseler den bihaber olan «İttihad ve Te
rakki» hükümeti 1912 Nisanında
AvrupalIların sulh tavassutu tekli fini raddedince İtalyanlar iki gün sonra 12 adamızı da işgal edivermiş
lerdi. Sulh teklifinde mündemiç
kasdi, hükümet takdir edememiş ti.
Komşu devletler arasında ittifak lar aktedilir ve harp fecaati saha -
sim gitgide genişletirken «İttihad
ve «Terakki» hükümeti muhalifle rini ezmek tedbirleriyle vakit geçi riyordu.
Hakkı Paşa kabinesi zamanında başlıyan ve silâh toplama mesele - sinden isyana sevkedilen Malisür-
lerle hükümet arasında Çetinede
«Karadağm merkezi» ve Karadağ prensinin tavassutiyle 2-8-1911 tari hinde bir anlaşma imza edilmesi mecburiyeti hâsıl olmuştu. Bu su retle de, hükümet, cezalandırdık cak Hıristiyan âsileri taltif etmiş ve yalnız İslâm Arnavutları ezmişti.
Mesele bu kadarla bitmemiştir. Lüzumsuz yere hükümet otoritesi suiistimal edildiği için yer yer halk
itaatsizliğe sevkediliyor ve isyan
için vesile veriliyordu. Bu
cümle-tekrar Avrupadan döndü...
den olmak üzere Yemende de 13-10- 1911 tarihinde İmam Yahya ile da ha ağır şartlar dahilinde bir uzlaş ma yapılmıştır.Bu anlaşmanın başında «İmam
Yahya bin Hamideddin ile ferik İz zet Paşa arasında «ittifak» denil dikten ve hâkimlerin zeydi olacağı tasrih edildikten sonra evkaf ve va siyet işlerinin İmama aidiyeti ka bul edilmekte ve vergilerin şer’î ol ması usulü tasdik olunmakta idi. Gizli maddelere nazaran hükümet İmama senede (20000) altın vere cek; kabileler İmama karşı isyan ederse hükümet yardım eyliyecek- ti.
Bütün bunlar, «İttihat ve Terak ki» hükümetinin sebep olduğu is yanlardan husule gelen neticelerdi ve bu anlaşmalarla tevsii mezuni yete aleyhtar geçinen bir hükümet, siyasi imtiyazlara yol açıyordu.
«Hürriyet ve İtilâf» fırkası*
nın teşekkülü
Ahvalin bu fecaati önünde mem leket münevverleri alınması muk- tezi çarelere baş vurmağa ve hükü meti kontrol ve ikaz edecek bir gi rizgâh aramağa koyulmuştur. İşte bu maksad etrafında 327 Martında «1911» Hizbi Cedid ve 327 Teşrini sani «Kasım 1911» ayında «Hürriyet ve İtilâf »fırkası teşekkül etmiştir. Fırkanın asıl müessisleri Rıza Nûr, Mahir Said, Kemal Mithat ve Siret Beylerdir. Programın ihzarını mü teakip Miralay Sadık Bey de fırka ya dahil olmuştu. «Ahali», «Mutedil Hürriyetperveran», ve «Hizbi Ce - did» gruplarının bu teşekküle ka- tılmasile fırka bir hayli kuvvetlen mişti. Sonraları Lûtfi Fikri, Gümül- cineli İsmail, Reşid, Rıza Tevfik Beyler, Damad Ferid, Salih Paşalar la İsmail Hakkı Paşa ve Hoca Sab- ri, Zeynelâbidin Efendiler bu fır- - -kaya intisap edenlerdendir. Fırka» hın dahilî nizamnamesini Mustafa Arif Bey hazırlamıştı. Müşir Fuad Paşa da reis olmuştu.
Fırkanın güttüğü gayeler, Meşru-1 tiyeti takviye, unsurlar arasında â- henkli bir itilâf tesisi, tevzii mes’u-' liyet ve tefriki vezaif v.s. den iba-1 retti.
«Hürriyet ve İtilâf» fırkasının te şekkülü münevverler ve halk naza-1 rında iyi bir tesir husule getirmiş ve mecliste müvazene tesisi ümi dini vermişti. Filvani mecliste 60-70 kadar muhalif mebus toplanmış ve bu suretle «İttihad ve Terakki» ta hakkümüne karşı koymak ve hükü meti kontrol ve ikaz etmek imkânı doğmuştu. En ziyade dikkate şayan olan nokta, «İttihad ve Terakki» li derlerinin bu teşekküle tahammül edememesidir. Halbuki vaktiyle ida renin bozukluğunu vesile ittihaz e- derek istibdad rejimini tenkid ve ona muhalefet eyliyen ve hattâ kı yam hazırlıyan kendileri idi. Şimdi ise ayni kaanati besliyen ve hare ket etmek lüzumuna kail olanlar va tan hiyaneti ve cinayetle itham edi liyorlardı. Bu suretle yeni idare
Sultan Abdülhamid istibdadının
katmerli bir mukallidi kesilmiş ve eskiyi bile aratmıştı. Çünkü evvelce olduğu gibi tekrar kalemler kırıl mış, ağızlar kilitlenmiş ve tenkid hakkı iptal edilmiştir. Şu fark ile ki, yalnız merci ve makam değiş miş, emir ve idare Yıldız sarayın
dan Kırmızı Konağa intikal
etmiş, tek şahsın istibdadı yerine birçok şahıslardan mürekkep «Mer kezi Umumî» istibdadı kaim olmuş
tu. (Arkası var)
(*) Bu harp hakkında «İnkilâp tarihimiz ve Jöntürkler» de tafsi- ât vardır.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi