• Sonuç bulunamadı

Buruk bir kuruluş yıldönümü:63 yıl önce bugün çocuklara perde açan Muhsin Ertuğrul'un girişiminden geriye ne kaldı?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Buruk bir kuruluş yıldönümü:63 yıl önce bugün çocuklara perde açan Muhsin Ertuğrul'un girişiminden geriye ne kaldı?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

3 EKİM 1998 CU M ARTESİ CU M H U RİYET

T 7 - T O & 0 9 £

___________________________________________ KÜLTÜR____________________

63 yıl önce bugün çocuklara perde açan Muhsin Ertuğrul’un girişiminden geriye ne kaldı?

Buruk bir kuruluş yıldönüm ü

rofesyonellikten

oldukça uzak olan çoğu

çocuk oyununda ciddi

kandırmaca yaşanır;

önce kendini, ardından

tiyatro adına seyirciyi...

Çünkü yapılan, bilinç ve

ciddiyetle ele alınmış bir

çalışmadan çok, bir göz

boyamacadır.

B

'ugün Çocuk

Tiyatromuzun 63. kuruluş

yıldönümü. Çocuk

Tiyatromuz yersiz,

yönetmensiz, yazarsız ve

oyuncusuzdur. Her şeye

karşın büyük bir heves ve

iyiniyetle salonları

dolduran seyircisi vardır

ama suiistimal edilir.

Ç ocuk Tiyatrosu’nun “her gün tem sil verm e” gibi bir lüksü de yoktur, ancak hafta sonları yapabilir gösterilerini. ESEN ÇAM URDAN_______________

Bir kavramı, tümceyi ya da sözcüğü sık sık yinelerseniz, bir süre sonra o kavram, tüm ce ya da sözcük anlam ını yitirir, ya­ bancılaşm a başlar. Türk Tiyatrosunun, doğduğundan bu yana bir türlü gelişeme- yen, çünkü beslenemeyen, çünkü gerek­ li özen gösterilmeyen, çünkü sanatsal ve toplumsal yaşam ım ızdaki yeri ve önemi bir türlü kavranam amış olan çocuğu Ço­ cuk Tiyatrosu için de benzeri duygular ta­ şımaktayım.

Benzeri duygular taşımaktayım, çün­ kü ellerinde yetki olanların neredeyse tü­ m ünün eylem leri, nisandan nisana zo­ runlu olarak yapılagelen etkinliklerdeki dem agojik söylemleriyle örtüşm em ekte ve birçok alanda olduğu gibi, Çocuk Ti­ yatrosu alanında da kavramların içi bo­ şaltılmakta, anlamlar yitmektedir; benze­ ri duygular taşım aktayım, çünkü her tür­ lü sanatsal ve pedagojik denetimden uzak olan özel çocuk tiyatrolarıyla özel kuru- luşlannkiler, aynı içi boşaltılmış kavram­ ların ya da klişelerin ardına sığınarak baştan savma işlerini büyük bir özgüven­ le sürdürmektedirler.

Çocuklar için tiyatro salonu yok

Bugün, Çocuk Tiyatrosu’nun 63. ku­ ruluş yıldönümü.

3 Ekim 1935’te Tepebaşı’nda çocuk­ lara perde açan yine Muhsin ErtuğruTdur. Yeni bir seyirci kitlesi yetiştirm enin ge­ rekliliğine inanarak işe koyulan Muhsin

Ertuğrul, 1963 yılında Türk Tiyatrosu

dergisinin ekine şöyle yazar: “Bugün ek­

sikliğini duyduğum tek şey, her gün çocuk oyunları gösteren ayn bir binada Çocuk Tiyatrosu kuramayışımızdır. Anlayışlı bir belediye reisi çıkar da İstanbul çocukla­ rının kolayca gelip gideceği bir semtte bir Çocuk Tiyatrosu kurarsa ve orada ilko­ kul öğrencilerine her gün temsiller veri­ lirse, ancak o zaman bu memleket genç­ liğine sanat zevki aşılanır, kafalar yine iş­ lemeye başlar. Konuşma konusu, toptan posttan edebiyata ve sanata yükselir... Gö­ nül ister ki Türkiye’mizde her şehir ufak çapta bir ÇocukTiyatrosu kursun ve genç­ lere insanları yükselten bir sanat anlamı­ nı ta çocuk yaşta aşılasın. Yoksa çok geç kalıyoruz. Yazık oluyor.” Umut ve coşku

dolu bu girişimin ardından ne kaldı ge­ riye?.. Yoksa yazık mı ediyoruz/ ettik Ço­ cuk Tiyatrosuna?..

Her şeyden önce, bırakın çocukların ko­ layca gelip gideceği bir semti; m im ari­ siyle, donanım ıyla, iç düzenlem esiyle özel olarak çocuklar için yapılmış bir ti­ yatro salonu yoktur ülkemizde. Daha doğ­ rusu, hiçbir tiyatro salonu yoktur. Yersiz yurtsuz bir tiyatrodur bizimkisi. Ödenek­ li ya da özel, profesyonel ya da amatör, toplulukların tümü, ya tiyatro ve sinema salonlarının “boş” saatlerinde yer bula­ bilirler ya da okul salonlarının elverişsiz koşullarını kabullenmek zorunda kalırlar.

Ç ocuk T iyatrosu’nun “her gün temsil

verme” gibi bir lüksü de yoktur, ancak haf­

ta sonlan yapabilir gösterilerini.

Amatörlük ve uydurukluk

Ç ocuklara yönelik sahnelem e çalış­ m alarına genel bakışta göze batan bir nokta da, insanı rahatsız edici boyuttaki

amatörlüktür. Burada amatörlüğü, ‘ge­

rekli beceriyi gösterememe, işin doğru ki­ şisi olmama’ anlamında kullanmaktayım.

Profesyonellik isteyen Çocuk Tiyatro- su’nda bizde, çoğu zaman bunun fam ter­ si uygulanır, hatta kimi kurum larca ço­ cuk oyuncu çıkartılır sahneye ki bu da,

sanatsal ve estetik olduğu kadar pedago­ jik sakıncalar da doğurur.

Profesyonellikten oldukça uzak olan ço­ ğu çocuk oyununda ciddi bir kandırm a­ ca yaşanır; önce kendini, ardından, tiyat­ ro adına seyirciyi... K andırm aca yaşanır, çünkü yapılan, bilinç ve ciddiyetle ele alınmış bir çalışm adan çok, bir göz bo- yamacadır. Dekor, giyside olsun, oyun­ culukta olsun bir uydurukluk yaşanır sah­

nede. Ayrıca çocuğa evcil hayvanmış gi­ bi yaklaşılır, ses hafifçe yum uşatılır ve garip, çarpık bir konuşma biçemi benim ­ senir. Çocuklar bizim le öyle mi konu­ şurlar? Tam tersine, çocuk olgun, anlam­

lı bir dille kendini ifade eder, Türkçesi de niteliklidir, tabii çevresindekiler öyle ko­ nuşursa.

Bir de, yıllardır iyice bellenm iş olan, seyirci çocuğu oyuna katma çabaları var­

dır. Çocuk istese de, istemese de zorla oyu­ na katılır ve bu, pedagojik bir tutum ola­ rak benimsenmiştir. Oysa oyuna katılım gönüllü bir eylem olmalıdır, zorunlu de­ ğil, yapay hiç değil. Kendiliğinden gel­ melidir bu istek. Ayrıca ben çocuğun -so­ ru sorm a yoluyla, oynatılarak ya da baş­ ka türlü- ille de oyuna katılm ası gerekti­ ğine inanm ıyorum , hele onun sahneye çıkartılm asına kesinlikle karşıyım ; sah­ ne oyuncuların yeridir, seyirciler salon­ da oturur; bu aynı zamanda tiyatro kül­ türünün de bir parçasını oluşturur ve ne kadar erken öğrenilirse o kadar yararlı olur.

Ciddi konu kıtlığı yaşanıyor

Ç ocuk T iyatrosu’nun repertuvarına baktığım ızda ise ciddi bir konu kıtlığı yaşandığı gözlemlenir. Bunun da ana ne­ deni, çocuğun her şeyi algılamayacağı düşünülerek, “onlann düzeyinde” konu­ lar bulam ama sıkıntısıdır. Oysa asıl sıkın­ tı, çocuğun renkli dünyasının, düş gücü­ nün, duyarlılığının gerisinde kalma, onun yaratıcı gücünün bilincine varam am a ve kendi entelektüel ve sanatsal birikiminin yetersizliğinden kaynaklanan yaratıcılık sorunudur. Repertuvarla ilgili yapılacak tek sınırlama, çocuğun yaşı ile belirlen­ miş kavrayış düzeyidir. Gerisi Çocuk Ti- yatrosu’na soyunmuş kişilerin beceri ve yeteneklerine kalmaktadır. Önemli olan, oyunu oluştururken hangi yaş kesitine seslenm ek istendiğine karar verip ona göre bir biçim ve biçem bulabilmektir.

Çocuk Tiyatromuz yersiz, yönetm en­ siz, yazarsız ve oyuncusuzdur. H er şeye karşın, büyük biç heves ve iyiniyetle sa­ lonları dolduran seyircisi vardır, ama su­ iistimal edilir.

Bugün, Çocuk Tiyatromuzun 63. ku­ ruluş yıldönümü. Çocuğun girişimlerini geliştirme amacına yönelik bir tiyatronun, geleceğin toplum unun oluşm asına bü­ yük katkısı olabileceğini anımsamakta, en azından, yarar var; bir de, bir ülkenin Çocuk Tiyatrosu’nun, o ülkenin tiyatro sanatının düzeyinin bir göstergesi oldu­ ğunu...

Referanslar

Benzer Belgeler

Çün- kü zaman algısı mikrosaniye (saniyenin mil- yonda biri), milisaniye (saniyenin binde biri), saniye ve biyolojik ritimler gibi farklı süre öl- çekleri için farklı

Çölaşan ısrarla, Barlas a- leyhine Sabah Gazetesi’nde yer alan “ fiıale Takipçisi Genel Müdür Kim?” başlıklı haberi gösterirken, bu gaze­ tenin Barlas

Nonsendromik otozomal resesif ka- lıtım bulunan aile bireylerinde sıklıkla olduğu gi- bi, bu ailede de ortaya çıkan işitme kaybı prelingu- al, ileri derecede

Fikret, imparatorluğun yıkılışı devrine yetişmiş, yıkılışı sebeplerine derinliğine girmiş, sarayla yobazın, derebeyle defecinin elele vererek milleti

sitali; Doğan Canku’dan özgün şarkılar; Erdem Sökmen gitar resitali; Grup Giindoğarken’den öz­ gün şarkılar; Maria Rita Epik ve Monique Perre- rin’den

Tarihsel olarak bakıldığında genel amaçlı teknolojilerin ortaya çıktığı dönemlerde yeniliklerin sayısında bir artış gözlenmiştir.21 Mal ve hizmetleri kapsayan ürün

Grif- fith’ten beri yerleşmiş olan klasik sinema­ nın estetik öğeleri Godard tarafından ters­ yüz edilmiştir...” “..Godard, yeni bir estetik çizgiyi gerçekçiliğin

Altı sene kaldığım ve geçen büyük harp müddetini gç çirciğim Yemenden dönmüştüm. Altı sene evvel ayrıldığım İstanbul şehir bakımından hiç