'SÖNKÂNÜNT945 Pazar ~
Osman CemaVin
•• ¥ ••
••
•
ğ
olumu ile
Uyanan hâtıralarım
Yazan: M. Rastın Özgen
( Tam, yirmi beş sene evveldi, bir ¿eyrek asır, ne Çabuk geçıti Ye ııc ;kadar sevdiklerimizin ve arkadaşla, 'rı m izin maddî mevcudiyetlerini yok etti, onlardan ancak ve ancak yine
fâni birer avııç hâtıra bıraktı. 13” (j senesi.. Yeni tarihle 1919 se nesi ihtidalarıydı. Altı sene kaldığım ve geçen büyük harp müddetini gç çirciğim Yemenden dönmüştüm. Altı sene evvel ayrıldığım İstanbul şehir bakımından hiç değişmemişti; fakat cemiyet ahlâk ve h a y a t' ananesini, dört senelik harp fırtınası hayli sa vurmuş ve değiştirmişti,
i Hâlâ gözümün önündedir: Bizi. Mı sırdan getiren İngiliz vapurundan, ’bir römorkörün sürüklediği bir mav. naya almışlar ve akşamın alaca ka ranlığında köprüye çıkarmışlardı. Kar yağıyordu, ama pek de soğuk yoktu. Beşîktaşa gitmek için, Emi. ‘’ önünden hir tramvaya atladım Tramvay tıkabasa doluydu. Arka sa hanlıkta durdum.
Hayretler içindeydim: Yanımda kız lar, kadınlar, biribirimize sıkışmış - tık. Yüzleri açık kızlar fukirdaşiyor- lar, konuşup gülüşüyorlardı,
ü Benim bıra-ktığmı İstanbul hiç de böyle değildi. Tramvaylarda kadınla. rin yeri ayrıydı. Yüzlerde peçeler yardı. Genç kadınların, kızların tramvayda, erkeklerle dirsek dirseğe 'arka arkaya, göğüs göğüs« durduk -
iarini biç görmemiştim.
Tramvaydaki kızların birkaçını ta mdım. Beşiktaş kızlarıydılar. Ahi s« nede büyümüşler, serpilmişler ve çar ş.şafa girmişler, ama benim bildiğim eski İstanbul kızlarından başka bir şey olmuşlardı. Erkekleri pek yadır. gamıyorlar, eskisi gibi çekingen de.
$11, eP ey c e serb est h a retet ed iy o r _
Yardı. Evlerinde imiş gibi konuşuyor, lar, gülüşüyorlardı. Üzerlerinde es ki kadınlık zarafetinden, Özentisin. den de çok şeyler noksandı.
İstanbula, harp sonrası bu ilk te masım, bende bir hayal inkisarı u- yandirdı.
# * *
■Günler geçtikçe, şehrfn bilmedi . gim yeni hayatma alişmjya başladım; iakat hergün, gözlerime, hislerime .ve fikirlerime yabancı gelen vâkıalar la, telâkkilerle, manzaralarla karşı, laşiyordum. Sonra fstanbulun üze rinde, o ağır işgal havası esiyordu Sinirlerim gergindi, içimde isyana benziyen bir şeyler kaynıyordu.
Ben, Yemende bulunurken , babam ölmüş, iki zabit .kardeşim şehit ol muştu. Annem bitkin, ruhça perişan bir kadm ha]ine gelmişti. İstikbal, den, hayatrıı akıbetlerinden endişeli idim ve bir teselliye muhtaçtım. O teselliyi yazı yazmakta buldum. İçi. min acılığını, İlişlerimin buhranını ve isyanlarını küçük hikâyelerimde ak- settirmiye çalıştım. Ve bu hikâyele rimi, İkdam gazetesinde, Yakup Kad. rîye götürdüm. Para bahis mevzuu değildi. O zamanlarda, yazinüı pa_ jayia satılabileceğini hatırıma bile getirmiyordum.
Yakup Kadri, hikâyelerimi kendi Sütununda ve hikâyeler: araslnda neşretti. Bu iyi karşılanış, muharrir bk hevesimi artırd,. En iyisi, harp senelerinde değişmiş ve sarsılmış o ¡an “ BabIâli caddesi" ahlâkini bana sezdirmeyişiyd*.
â emene gitmeden evvel, yeni kürıH danan muharrirlik hevesiyle, İstan bul gazetelerinden birkaçına girip çıkmıştım Bıjorson’ dan tercüme «t ¡iğim ‘ Sen Arkadaş” ismindeki ro manı, yüne Yakup Kadri, Ali Kemali,, '■l*eyam” gazetesine kabul etmişti.
Bu romana, gazetenin haftada İki de fa çıkan ve Yahya Kemalin edebî mü dürlüğü altında bulunan edebî ilâve sinde tefrika edilmiye başlandı, son ra da gazeten in tefrika sütununa nakledildi. Romanın son yarısı neŞ- redilirken, ben Yemende bulunuyor, dum.
Altı sene sonra Yemenden döndü, ğüm zaman, muharrirlik mazim bu kadardı ve oradan da, bir yazı hanın leşi ile dönmemiştim. Birkaç tercüme birkaç da telif hikâye., onları da, rahmetli Celâl Sahir, "Serveti Fü- nun” mecmuasına dercetii ve beni de muharrirlikte devama teşvik etti. Bu vesile i]e söylediği sözleri hâlâ hatırlarım:
— Mehmet Rasim Bey.. Yakup Kad ri ile senden bahsettik. Yazmtya de. vaan et. Şimdi eline bir şey geçmez ama altı ay kadar sonra bir şeyigr alabilirsin. Zaten muharrirlikten çok bir şey beklenmez. Zengin etmez, ama geçindirir .
demişti. Celâl Sâhir jyi kaildi bir adamdı, Kendisini rahmetle anarım.
Yazının satılabileceğini, para gde. ceğini, bana, Celâl Sâhir hatiralt- mtşP- öyleyken, ben, yine muharrir ¡iğin zevk ve heyecanımda dolaşıyor, dum. Gazetelere parasız küçük hikâ yeler veriyordum.
O sıralardaydı. Galiba gazetelerde bir ilân gördüm. Beyazıtta “ Kırmızı Konak” da bir "Hizmet müessesesi” açılmıştı. Faizle para veriyormuş, em lâk alim satımı yapıyormuş. Bir de mecmua neşredecekmiş. Beni, mec mua alâkadar etti.
“ Kırmızı Konak” a gittim, Müesse. seyi kuran zat (ismini unuttum, 1?. maü ... ) Konak denilen j büyük binanm üst katındaki brl tah
ta masanın önünde oturuyordu. Ba.
na, teşebbüslerinden bahsetti ve yüz ıtRî, iki yüz lira verirsem ortaklığa kabul edeceğini söyledi.
Bu zat, sonraları, birçok kimsele rin bir kaçar yüz lirasını, ortaklık veya faiz vermek vaatleriîe almış ve müessesesini faaliyete geçirmişti. Krr mizı konağa; i.ş bulmak, faiz almak ümidiyle giren çıkan çoktu. Bir gıın de “ Hizmet mecmuası” intişara baş ladı. Benim de “ Eski Yara” isminde bir romanım tefrika ediliyordu.
işte o günlerde, "Kırmızı Konak“ da. “ Osman Cemal” ile k a r ş ı t ı m ve tanişHm. Osman Cemal, babayani hah iri yüzünden eksik olmiyan te. bessümü, halk ağzı ye şivesile ko mışuşu ve tam iddiasızlığı ve gös terişsizliği ile, hiç de bîr muharriri benzemiyordu; fakat kendisine ça bucak ısındım.
Osman Cemal de Hizmet mecmua sında, Ercümend Ekremin açtığı ei_ ğırda, tertipli mizahî yazılar yazı _ yordu.
, 1
“ Kırmızı Konak” garip bir faaliyeti sahnesiydi. Müessese sahibi, ojurdu- ğu eski küçük odamn yanındaki bü yük odaya geçmişti. Orada, kürsüye benziyen yüksek ve geniş bir yer var di. Oraya maisasıni kurmuştu- Masa nm yan taraflarında birkaç sandal ye dururdu. Gittiğimiz zaman, o san
dalyalara oturur, hem konuşur, hem de odaya girip çıkan biçarelerin “ Hizmet,Müessesesi” sahibine müra. caatlarrna şahit olunduk.
Şu var ki, müesseseyi işleten zat, fazla açılıp saçiimasaydı, birçok iş leri birden başarmıya kalkişrp da israfa sapmasaydı, "Kırmızı Konk” ı çoktan istismar eder ve yasaya, bilirdi ve o faaliyetten de, mühim neticeler doğabilirdi.
Öyle olmadı. Müessese sahibi, hır çok işleri birden yapmiya kalkıştı ve her taraftan yağan paraları bar vu rup harman savurdu. Nihayet dolan, dırrcıhk cürmü ile mahkemeye düş tü.
4 __ EN SON D A K İK A — 15 SONKANUN 1945 pazartesi
Osman Cemal
in
N- #mm V mm
mm
m
¥
olumu ile
Uyanan hâtıralarım
Yazan
i "Kırmızı Konnk’’in çıkardığı “ Hiz m»t mecmuası’ ’ tutunamadı; fakat müessese sahibinin sermayesi artmış tı. Mecmuanın yerine (Hizmet) gaze tesi çıkmiya başladı.Müdür odasının karşısındaki oda. dan iş masaları kaldırıldı. Orası ‘‘ tah ıir odası,, oldu. Müesses® sahibi, (Hizınet)i safin aldığı (Hay t ah t.) gn. zetçsinin yerine çıkarıyordu.
Gazetenin yazı işleri mııdürii. rah metli Salfihattin Enis idi. Muharrir. l®r ve muhbirler de onun tabiatine uysun kimselerdi, (tahrir odasOnda curcunalı bir faaliyet sürerdi. Bıı e a î.etej’e s*k sık gdierdim. birkaç yazı da yazdım. Orada da Osman Cemali görürdüm Bilmeni yakılarına mııkı. bil para abr miydi Fakat daima ne. seliydi Gür kahkahalar savurur bi raz boğukça sesi üe münakaşalar,! karışırdı.
Osman’ Cemalin bu sıralarda bir macerasını dinledim:
Geçen umumî harpte, ınerrıunyel hayatından bıkmış ve muharrirliğe de arka çevirmiş olacak ki, semt pa zarlarında seyyar sergiciliğe üzenmiş. Basma, patiska vesaireden mürekkep bir seyyar sergi meydana getirmiş ve semt pazarlarından birinden d i e® rine laşiniyormus. Yaz, kbş, sıcak soğuk demiyerek, hergün bir semt pazarjntn bir yerinde sergisini açı . yor, üstüne de çadır bezinden tentesi ni geriyor, avaz ayaz bağırarak sa. tış yapıyormuş.
Osman Cemal, c bayatımdan nr-hn. .lundu; çünkü harp senelerinin darlı
içinde ijn para kazaniyormuş v« iyi geçiniyorrauş. Fakat bir gün, Kil çükayasofya pazarında bir kargaşa, ilk olmuş, halk sergilere hücum et - mis v© her taraf yağma edilmiş. Oı_ man Cemalin sergisinde bulunan bii. tim malları da ayakla^p gitmiş. Eöy. lece sermayeyi kediye yükletmiş,
Osman Cemal bu acı hâtırasını da gözlerinde biraz elem yanmakla bera bçr gülerek anlatırdı. O, bu felâkete ı.ğramasnydı, her halde bir muhar rir değil de, bii- tüccar olacaktı; ia- kat mukadderat, ona, meslek yolunu değiştirtti.
Bu harp başladığı zaman, Osmar Cemal, 0r|a okul muallimi olmakla ve gazetelerde biraz para tlmakta ne rab;r, yaşayış zorluğuna düşeceğin, den endişe ediyordu. Bir gün kendi- sinc:
: M. Ra sim Özgen
— Semt pazarlan sergiciliğini bi liyorsun- Kârlı iş de., yine sergicilik yapabilirsin .
diye b'r lâtife etmiştim.
O, bu lâtifeıın istihfaf etmemiş ciddî bir eda ile:
— Sermaye ister. Yoksa o işe tek. rar girişmekten çekinmezdim.
demişti. Muallimlikten de, m illin r. Erlikten de bezginliğini
anlafcınişt1-Bu vesile üe, (Kırmızı Kon ak) U» münasebeti olan bir hâtıramı anlata, yım :
Hizmet müessese*; sahibi, yine ay m "tahrir oda.sd'n'n duvar kovun, ca uzun ve geniş bir masa yerleştir, misti. Burası ' yeni «ahne' büosuy. du O masanın başında inerimin Meh met Rauf olıırurdu. "Yeni sahne” ti yatrosunun işlerini idare ederdi.
"Yeni sahne’’ niıı bu garip merfce . zinde, erkek ve kıuUn sanatkârları, m b toplantı -dare ınoseieierini görü şürlerd,. (íHztr.et mcesse<ssi) bu su retle tiyatroculuğumuza da el atmış, tı. Bir müddet temsiller vedi ve o dn müessese ile bilikte yikıldr gitti.
Osman Cemal 1919 senesinde ta . *
n m m iş bir muharrir değildi ve yal. nJz Ercüment Ekremın çığırında yü. rüyor, fırsat buldukça «ski terk i pli iislübu taklid ederek mizahî yazılar yazryordu. Bu yol ise, oıı gazete sii. tıılarıa götiiremiyordu. Nihayet bu mizah mecmuasın1" yaz.t işle--? idare sim üzerine aldı ve bir müddet (Ser yeti Fünun) matbaasın1« üst katın, daki küçük bir odada, az bir para mukabilinde çjüşt1. durcu.
Osman Cemale matbuat hayatı pek naııkördu. Eğ-.-r muallimliğe saruma. saydk onun muharr.rlıkoe devanu i.ı timap ?u azdj verdiği eserUrt vere, miye-cekti.
Ben, mii'-î mücadele basadıktan sonra Istanbıdda başladığım muıhar. rirliğe veda ederek Anadobıya gittim Aradan geçen on iki sene zarfında Osman Ceırı*’ :'" b i ç defa Ista'.-. bu!a geldiğim zamir,’ a ı da karşılaş . t>m. Artık :v ee t.an'nmıştı ve Isıııai’ Habió de, o meşiı ı -’ ‘‘edebiyat tarihi'’ nde ona küçücük bir yer vermişti. Fakat muhf-rririkten menfaati «e y . di? Hiç gibi az bir şc-y. Yazılarından aldığı para, belki de cigarusmı ve kahve masrafın koruyabilirdi.
Jnbuki o keyif .Idindendi. Reiki de bu keyb'le, hayal sııkulannı ve iki
yat sıkıatı'armı ıvutcyordu, Ip-Me sr>n seneliı de iyice sessiz v ; yalnız başına yaşantıya koyulmuşu Akşam lan, Ge-iikpaş ı yokuşundaki mey ha neye gider, orada, !ıi’ küçük işe ra kişini içerken, İşen diş ini «t. ven ve ;nii sayan devamlı müşerilerle âşinahk r drr geç kalmadan evine dönerdi
Osman Gençlin, bir uğrak yeri ,1e I?dirnekapi uıs'ndak' bir kiiçı'k me.v, haneydi. Ya; akşamlan ç a y ı uğra •, tezgâh başında rakısını yuvara!!, Otaya yakın bulunan evine giderdi O, avyoş değib.F ’-e »kş&mrdıÇin1, iti ıtaldcn uzukîaştbımzdi; fafcr* bıı ıt» yanı, her ha-Me bayatına listeden kanserine dc yol açmıştı.
Osman Cemal, ah» âk v ■ ■‘»yarimi.ı > ld»;ğ;ı gibi yazıla-'ndn lı l ir halk tipiydi. Yazdan had- ruhiyatım uy. gıın ve lıuîk rubiyaundan sahneler, dir <• fıkralniınd.t bile u*ima b.ı vasfın, vaş itmiştir Onu münevver le değil, haıic beğenir v e «everdi.
Halûk, âl'ceıa;; lok güdü bayi- halı bir »nsand*. Onun ölümüne açı.
.ıia m .ık ıııiimküh değildir ,e ) er m m , rahmette anı ı mağa î ú yr p tı r. İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi