• Sonuç bulunamadı

Muhsin Ertuğrul ve sinemamız...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Muhsin Ertuğrul ve sinemamız..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MUHSİN ERTUĞRUL VE SİNEMAMIZ...

70 sanat yılında yitirdiğimiz Muhsin Ertuğrul 1940 yılında yaptığı «Şehvet Kurbanı» filminde Cahide Sonku ile...

Atillâ D O R SA Y

M

uhsin Ertuğrul’un İsmi her zaman tiyatro ile birlikte geçmiştir, geçecektir. Türk tiyatrosunun bugünkü haliyle kurucusudur o; en büyük sa­ vaşçısı. yorulmaz bir neferi ol muştur. Muhsin Ertuğrul'un is mi nedense sinema iie birlik­ te hiç anılmaz. Oysa Ertuğrul. dünyanın hiç bir ülkesinde hiç bir dönemde görülmemiş bir olayın da kahramanıdır: Tam 17 yıl boyunca Türkiye’de film yapan tek adam olarak kalmış tır. 1922 ile 1939 arasında uza­ nan 17 yıl boyunca Türkiye’de (Nazım Hikmet’in yaptığı bir kaç kısa filmin ve Hâzım’ın «Yeni Karagöz» kısa belge- filminin dışında) başka hiç bir kimse çıkıp da bir film çe­ virmeyi gerçekleştirememiştir. Bunun dışında 1922’den 1953 yılındaki son filmi olan «Halıcı Kızsa dek yaptığı tam 29 yer­ li filmle ve dış ülkelerde '(Al­ manya ve Rusya’da) yaptığı bazı filmlerle. Ertuğrul film sa­ yısı olarak da kücümsenmiye cek bir birikimi sağlamıştır. Ne dir bu filmlerin önemi, yeri, başarı derecesi. Türk sinema­ sındaki yeri? Bu yer niçin boy leşine tartışmalı olmuş, gide­ rek yoksanmış, Ertuğrul’la sine ma sözcükleri niçin pek az bir araya getirilmiştir?

TİYA TR O CU LA R LA DOĞAN SİNEMA

Türk sineması zaten ilk atı lımlarını tiyatrocular eliyle yap mıştı. 1914’de Fuat Uzkınay'ın ilk belge-fllmi ve Sedat Sima- vi'nin (bugün kayıp olan) «Pen çe» ve «Casus» filmlerinden sonra bilinen ilk konulu (öykü­ lü) filmlerimizi, bir tiyatro a- damı olan Ahmet Fehim efen­ di çekmişti: «Mürebbiye» ve «Binnaz». Bunları izleyen «Bi- can Efendi Vekilharç» da tiyat rosu Şadi Karagözoğlu’nun e- linden çıkmaydı. Kurtuluş Sa­ vaşının son günleriyle birlikte, sinemamızın başka bir tiyatro adamının eline geçmesinde şa­ şılacak bir şey yoktu, sinema mızın yazgısı böyle belirlen­ mişti sanki... O yıllarda var olan 2 yapımevi de sinema de yince bu «Avrupa görmüş», tiyatroda değerini kanıtlamış, elini altında Dârül-Bedayi’nin oyun, oyuncu, dekor, kostüm olanakları hazır bekleyen sa­ natçıdan başkasını düşüneme­ mişlerdi. İşin tuhafı, onlara bu­ nu anımsatacak hiç bir heves­ li. gönüllü, hırslı genç sinema­ cı filan da çıkmamıştı. Gerisi

biliniyor: 17 yıl boyunca çoğu Avrupa oyunlarından uyarlan­ mış oyunları veya ünlü bazı Avrupa filmlerini sinemamıza getiren bir tek adam, bir Muh sin Ertuğrul...

Yazılarının toplandığı «İnsan ve Tiyatro Üstüne Gördükle­ rim» kitabında olsun, uzun sa nat yaşamı boyunca sağda- solda yazdığı yazılarda olsun, sinema üstüne hiç bir söz et­ memiştir. Yıllar önce Yedinci Sanat dergisinde Türk sinema adamlarıyla yaptığımız uzun konuşmalardan birini kendisi­ ne ayırmak istediğimizde bunu kabul etmemişti. Böylece ya­ şamı boyunca 30 küsur film yapmış, bir ülkenin tiyatrosu

yanında sinemasına da böyle- sine egemen olmuş, ilk köy, polis. Kurtuluş Savaşı filmle­ rimizi, ilk tarihsel yapımı, ilk dram, melodram, güldürü film lerimizi örneklemiş olan bir sanatçının, yaptığı filmler ve sinema üstüne söyleyecek hiç bir sözü olmaması gibi garip bir durumla karşıamısızdır. Ertuğrul, kuşku yok ki tam bir tiyatro adamı ve yalnızca bir tiyatro adamı kalmış, sine mayı hiç bir zaman sevmemiş ve önemsememiştlr.

TÜ M Ü Y LE

YADSINABİLİR Mİ?

Ama Ertuğrul'un sinemada tüm yaptıklarının kötü olduğun dan ve etkilerinin yalnızca za

rarlı olduğundan kesinlikle söz edilebilir mi? Biz, kendi hesa­ bımıza birkaç yıl önce izledi­ ğimiz «Bataklı Damın Kızı Ay­ sel» filmini gerek taşıdığı belli sinemasal anlatım değerleri, gerekse gerçekçilikle dışavu­ rumculuğun karışımı olan üs­ lubu açısından ilginç bulmuş ve filmi bu açılardan eleştir­ miştik. (SED dergisi, sayı 1 ha ziran 1974). Ertuğrul, doğasının dışına çıkamamış, gönülden bir ilgi duymadığı bir sanat dalında yaratıcı olamamıştır. Ama zaman zaman dış ülke­ lerden edindiği deneyleri si­ nemada kullanmasının getirdi ği yenilik. oyuncularını çok iyi tanımasının ve dolayısıyla iyi kullanmasının sağladığı a- vantaj. tiyatro mizanseni an­ layışının zaman* zaman sine­ mada anlattığı konuyla bağdaş ması sayesinde sağlanan u- yum. o dönem filmlerinin sesli çekilmesinin getirdiği belli bir gerçeklik duygusu gibi öğeler, Ertuğrul sinemasına belli de­ ğerler kazandırmıştır. Bu sine­ manın «Aysel», «Şehvet Kur­ banı», «Bir Millet Uyanıyor», «Kızılırmak - Karakoyun» gibi filmlerini (diğer bazı önemli filmlerin kayıp olduğu düşünü­ lerek) yeniden topluca göste­ rilmesi, Türk sinemasına ister- istemez damgasını vurmuş bu önemli sanatçının yeniden de ğerlendirilmesini sağlayacak­ tır, Bu konuda arşivlerimize ol sun, T R T ’ye olsun önemli bir görev düştüğü kanısındayız.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Çün- kü zaman algısı mikrosaniye (saniyenin mil- yonda biri), milisaniye (saniyenin binde biri), saniye ve biyolojik ritimler gibi farklı süre öl- çekleri için farklı

Çölaşan ısrarla, Barlas a- leyhine Sabah Gazetesi’nde yer alan “ fiıale Takipçisi Genel Müdür Kim?” başlıklı haberi gösterirken, bu gaze­ tenin Barlas

Fikret, imparatorluğun yıkılışı devrine yetişmiş, yıkılışı sebeplerine derinliğine girmiş, sarayla yobazın, derebeyle defecinin elele vererek milleti

This research was conducted to determine the effects of different seaweed doses on yield and nutritional values of hydroponic wheatgrass (Triticum aestivum L.) juice in the

Tarihsel olarak bakıldığında genel amaçlı teknolojilerin ortaya çıktığı dönemlerde yeniliklerin sayısında bir artış gözlenmiştir.21 Mal ve hizmetleri kapsayan ürün

Grif- fith’ten beri yerleşmiş olan klasik sinema­ nın estetik öğeleri Godard tarafından ters­ yüz edilmiştir...” “..Godard, yeni bir estetik çizgiyi gerçekçiliğin

Altı sene kaldığım ve geçen büyük harp müddetini gç çirciğim Yemenden dönmüştüm. Altı sene evvel ayrıldığım İstanbul şehir bakımından hiç

Beş bölümden oluşan kitabın diğer bölümlerinde ise Boğaziçi nde bugün mevcut olmayan yazlık sefaret binaları ile sadece birkaç tane kalmış olan bugünkü