• Sonuç bulunamadı

Osmanlı sarayında bir "giz"dir harem:Dolmabahçe Sarayı'nın Cariyeler Dairesi'nin açılması sanat tarihçileri arasında heyecan yarattı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osmanlı sarayında bir "giz"dir harem:Dolmabahçe Sarayı'nın Cariyeler Dairesi'nin açılması sanat tarihçileri arasında heyecan yarattı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Dolmabahçe Sarayı’mn Cariyeler Dairesi’nin açılması sanat tarihçileri arasında heyecan yarattı

Osmanlı sarayında bir ‘giz’dir harem

İ S

olmabahçe Sarayı’ndaki Mecid Efendi Kütüphanesi’nin

açılmasıyla felsefe, psikoloji, askerlik, hukuk, güzel sanatlar, tıp,

mühendislik, ziraat, edebiyat, tarih, müzik, dil bilimi ve daha çok

çeşitli konularda ve dillerde pek çok kitap bilim dünyasına *

sunulmuş oldu.

FERYAL İREZ________________

Dolmabahçe Sarayı'nın kapalı

olan ve Harem-i Hümayun olarak bi­ linen dairesi 22 ağustos 1993 cumarte­ si günü açıldı. Yine bir ağustos ayma, 1978 senesine dönmek istiyorum. He­ yecanlı ve taze bir üniversite mezunu olarak çalışma hayatımın ilk günleri­ ne...

Öğle tatillerinde Harem bahçesine gidip arkadaşlar arasında “Kurbağalı

Havuz” diye adlandırdığımız havu­

zun etrafında, biraz da şamata-gırgır olsun diye kurbağaların yaşantısını incelediğimiz o günlerde, herhalde hiçbirimiz seneler sonrasında bu ha­ vuzun etrafında bir resepsiyon verile­ ceğini ve o bakımsız yeşilliğin böylesi- ne bir güzelliğe dönüşeceğini hayal bi­ le edemezdik.

1

19. yüzyıl

Osmanlı sarayları

Hele hele, yine o meşhur ağustos ayında Harem Dairesi'nde çalışırken feci şekilde pirelerin gazabına uğrayıp o günü fotoğrafla belgelediğimizi, üzerimizdeki kara buluttan kurtul­ mak için Shelltox’la kendimizi dezen­ fekte ettiğimizi, (O kadar ilaca rağ­ men nasıl zehirlenmedik, hayret!) ve o fotoğrafı ileride torunlarımıza göster­ mek üzere bir “asar-ı atika” olarak sakladığınızı, bugün o pınl pırıl me­ kanlarda hatırlamak çok hoştu.

Bir sanat tarihçisi, bir akademis­ yen, 19. yüzyıl Osmanlı saray mobil­ yası konusunda doktora tezi yapan ve her şeyden önemlisi belki de o dönem saraylanna gönül vermiş bir kişi ola­ rak, bugünü görmek benim için çok önemliydi. Bu işi başaran tüm ekibi kutlarım. Açılışta armürlü-jakarlı tez­ gahta dokunan Hereke ipekli doku­ ması da Hereke’nin dünden bugüne olan anlamım vurguluyordu.

İtalyan “Cassapanca”lannı anı­ msatan bir oturma birimini çürümek - ten kurtarmak, ışık-gölge, hareketli cephe unsurlarıyla adeta minyatür bir mimari esere benzeyen Japon do­ laplarını serğlemek, tarihi eşyanın kurtarılması ve yaşatılması açısından oldukça pozitif bir puan. Ama belki bazı mekanlarda üslup açısından tam

bir uyum olmayabilir yahut bir Art- Deco karyolanın yanında bir Uzak­ doğu mobilyası yer almış olabilir. Bunlar detaylardan kalan noktalar.

Ayrıca şunu da unutmamak gere­ kir; Baa saraylarında bile 19. yüzyılda kendi geleneklerine yabancı olan nar- ğleyi pekala bir dekoratif eşya olarak

oryantalist bir tavır içinde kullanabi­ liyorlar, tam 19. yüzyıl ruhunu yansı­ tan eklektik bir düzen. Bir de padi­ şahlık döneminden itibaren saraylar arasındaki mobilya rotasyonunu gö- zardı etmemek gerek, zaten adı üstün­ de mobilya (kökeni mobilis).

Şimdi kamerayı başka bir tarafa çe­

virmek istiyorum. Öğrencilik yılları­ mdan itibaren kafamı kurcalayan mekan isimleri, 1. Abdülmecid’in ya­ tak odası, sünnet odası gibi... (Hatta bu konudaki endişelerimi o zaman da belirtmiştim.) Hakikaten bu mekan­ lar anıldıkları isimlerdeki gibi bir işle­ ve mi sahiptiler? Saray teşkilatında bu

mekanlann yerleri nerelerdi? Mimari çözümleme olarak bu mekanlann yerleriy doğru mu? Terminolojik ola­ rak Dolmabahçe Sarayı Haremi’nde cariyeler dairesi mevcut mu ve cariye­ ler dairesi denilen bölümün yeri tam olarak nerede? Aynca bugün denildi- ğ gibi “Doğum Odası”, “Gözde Dai­

resi” ğ b i mekanlar benim için birer

soru işareti.

I

Harem gizemini

koruyor

Evet, her zaman gizemini koruyan harem bence hala sırnnı saklamakta. Çağmızın teknolojisinde insanoğlu keşke duvarları da konuşturabilse... Bu kadar ütopya belki fazla, ama bu sim çözmek bizlerin elinde. Bir ekip çalışmasının çok güzel bir başan elde ettiğini gördük. Kültürümüze sahip çıkmanıp mutluluğunu 22 ağustos cu­ martesi gecesi yaşadık. Yalnız bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. İsim babalığ yaparken belgeleri göz önünde bulunduralım ve kesin tespit­ ler yapılmadan somut birtakım isim­ ler koymayalım.

I

Mecid Efendi

Kütüphanesi

O gecenin güzelliğinde beni en çok mutlu eden olay, Dolmabahçe Sa­ rayı’ndaki Mecid Efendi Kütüphane­ si’nin açılışı oldu. Kütüphanede felse­ fe, psikoloji, askerlik, hukuk, güzel sanatlar, tıp, mühendislik, ziraat, ede­ biyat, tarih, müzik, mimarlık, dil bili­ mi vb konulan içeren çeşitli dillerdeki kitaplann bilim dünyasına sunul­ masını alkışlamak gerek.

Bu yazıyı yazarken kendimi adeta bir zaman tünelinde hissettim. Saray­ da çalıştığın 1978-1979 yıllannda o nefis ciltli eserlerin tozunu teneffüs et­ mek, alerjik bünyeme rağmen o tozlu havayı ciğerlerime doldurmak, benim bile anlayamadığın garip bir zevkti.

Zaman tünelindeki yolumu üniver­ sitede devam ettirdim, ama saraylar­ dan kopamadım, virüs bir kere kanı­ ma ğrmişti. O belgelerin içinde dur­ madan, yeniden bir şeyler keşfetmek, araştırmak, aradaki bağlantıları kur­ mak müthişti.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

A le v alev yanan tankerlerde idare kalm am ış, tekneler akıntıyla ordan oraya sürük- lenm iye düşmüşlerdi.. K âğıth elvacılara, lahmacunculara, sahlepçilere gün

‹ki ‹ngiliz araflt›rmac› da bu programlar›n popülerli- ¤inden yararlanarak , 30 y›l önce bafllat›lan, ancak tepkiler üzerine yar›da ke- silen ünlü bir deneyi yeni-

Oy­ sa Osmanlı’danberi, Devlete sahip olanlar sınıfı, insanları “havas” ve “avam” olarak ikiye ayırmış, “avam” dediği “halk”a, değer ver­

Bayan Poffet geçen yıl kendini biraz geri çekerek Endüstriyel İlişkiler Müdürlüğü’nü üstlenmiş, bu yıl ise kendini emekliye ayırırken yerini yi­ ne bir

Les Allemandes fortes, blondes, aux joues roses étaient pour la plupart sans chapeau, sans bas et marchaient rapidement avec les hommes, dans les robes qui les

La première voulait faire la connaissance d’une dame de Paris plutôt qu’elle ne dé­ sirait s(e flaire confecficJtaner

Nous sommes très contents de vous avoir parmi nous.. Mme Damgar et moi préférâmes prendre du

simple. Cet enfant d’Izmir plei nde franchise me ra­ contait son amour et me proposait le mariage.. Ça tombe juste. Ses parents lut envoient très peu de chose. La