• Sonuç bulunamadı

Tarih boyunca Ermeniler ve Türk-Ermeni ilişkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tarih boyunca Ermeniler ve Türk-Ermeni ilişkileri"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAHtFE DÖRT

Aleyhimizdeki hareketler, kitle

hareketi değildir

D

Ben, 1919 yılında K onya’nın ERM ENAK kazasında doğdum. 1928 yılında da ailem le berab er îsta n b u la nakledip, uzun y ıllar o rad a tahsilim e devam ettim .

Bu yüzden, E rm en a k ’da ge­ çen çocukluk y ıllarım d an h â tı­ ram d a fazla b ir şey yok. A k ra­ b alarım ın ve çok yakın bazı o- k u l ark ad aşlarım ın dışında o zam andan pek az çehreyi h a tır layabiliyorum . Bu yakın a rk a­ daşlarım dışında h â tıra m d a iz b ıra k a n la rın başında, babam ın y anında çalışan Garbi* isim li b ir E rm eni genci gelir.

Bize sam im iyetle bağlı bu E rm en i delikanlısı, E rm en a k ’ın te k E rm eni ailesini teşk il eden annesi ve k ard eşleri ile, bizden b irk aç sene evvel îsta n b u la n akletm işlerdi. Babası S erkis usta daha evvel gitm iş. Ben kendisini hiç tanım ıyorum . A- m a ism ini daim a duy ard ım . He m en hem en, h erk es ta ra fın d a n •evilen, ara n a n b ir insanm ış.

E rm en a k , T ü rk te n başka ka- vim lerin gelip yerleşm ediği en- d e r A nadolu k asab aların d an bi­ risid ir. Bu h u susun te k istisn a­ sı olan, k im b ilir nereden, ne za m an E rm en a k ’a gelip yerleşm iş bulunan, S erkis u sta ailesinin ay rılışın d an sonra, E rm en a k 'ın bu özelliği aynen devam etm ek­ ted ir.

Biz 1928 yılında îsta n b u la , hnce, b ir sene k a d a r S am atj aa, S u lu m an astırd a o tu rm u stı Istan b u ld a ilk g örüştüğünü daha doğrusu bizi ilk aray ıp 1 la n dostlarım ızdan b iri, bu Sı kıs ustanın G edikpaşa civan da otu ran karısı ve k ız la n , m uştu.

S erkis u sta ailesiyle t e ma mız, b ir sene sonra evim izi E yazıta n a k le ttik te n sonra b i b ü tü n artm ıştı. S erkis u stayı ■

oğlu G arb is’i hiç göremedik. Biz îs ta n b u la gelm eden onlar R om anya'ya gitm işler.

D aha sonraki y ıllard a yatılı devam eden tahsil hayatım da ve 1938 de Ista n b u ld a n ayrıl­ d ık ta n sonra b ir daha görme­ dim bu eski dostları.

Romanya’da

1954-56 y ılların d a R om anya’da A taşem iliterdim . B ü k reş’e yer­ leştik ten biraz sonra ilk ak lı­ m a gelen, S erkis u stay ı ve oğ­ lu n u (k i o sıra la rd a 44-45 yaşla­ rın d a olm ası lâzım dı) tesadüf ettiğim E rm en ilere sorm ak ol­ m uştu. Sadece yaşlı b ir E rm e­ ni onları h a tırla d ı. Çok seneler evvel, G arbis b ir h astalık tan sonra, babası da onu tak ib en ölm üşler. Bu acı h a b e ri d uyun­ ca hissettiğim ü zü n tü y ü hâlâ h atırlarım .

B ükreşte hangi m ağazaya gir sek, hangi şehre gitsek, en lü­ zum lu y erde ve zam anda k ar­ şım ıza T ü rk iy ed en gitm iş, tü r k çe konuşan E rm en iler çıkar, san k i k ırk yıllık dost gibi y ar­ dım a koşm ak isterlerd i.

D ik k at etm iştim . Bu hal, m üş te re k b ir dili k o nuşabilen in­ san ların z a ru rî yakınlaşm ası cinsinden değildi. S an k i eski b ir kom şu, b ir dost, h a ttâ b ir a k ra b a gibi y ak ın lık duyan, gö rü şü lem ey en a y rı geçmiş uzun y ılla rın h asretin i din d irm ek is­ tey en in san ların sam im i yakın­ lığı gibi idi bu...

Orta Doğu’da

1965 yılında O rtadoğu A rap m em leketlerini z iy aret eden (T ü rk îy i N iyet H ey eti) nin b aşk an ı idim . Ira k , K üveyt, Ü r d ü n ve S u riy e ’yi z iy aret etm iş, L übnan üzerinden A n k a ra ’ya dönüyorduk.

B e y ru t’ta S t. GEORGE oteli­

ERMENİ KURTULUŞ HARBİNİ TEM SİL EDEN BİR ne girdiğim zam an bizi kapıda

k arşılay a n resepsiyon m em uru, hoş geldiniz d ed ik ten sonra, sanki k ırk yıllık m ü şte rile ri ve ta n ıd ık la rı im işim gibi (Ekse­ lans dem işti. B irkaç günden be­ ri bazı k im seler otele m üraca­ a t edip sizden ran d ev ü istedi­ ler. Ne zam an lü tfed ersen iz ken d ilerin e bildireceğim .)

D aha biz gelm eden otelim izi bile keşfeden bu ziyaretçileri doğrusu m erak etm iştim . Bir T ü rk , ik i L üb n an lı gazeteciden başka, ik i de E rm eni v ard ı iç­ lerinde.

E rm enilerden b irisi ertesi gün, yaşlı eşi ve 8-9 y aşların d a k i to­ ru n la rı ile otele gelm işlerdi. Re sepsiyon m em u ru n u n dairem e k ad ar getirdiği, z iy aret sebeple­ rin i dahi bilm ediğim bu yaşlı k a rı koca ile to ru n la rı, h e r h al­ le ri ile b ana S am atyayı, S ulu m a n a s tın ve çocukluğum u ha­ tır la ttıla r b ir anda. O tu rm ak ­ ta n bile çekinen, rah atsız e ttik lerl için özür d iley erek konuş­ m aya b aşlayan b u ailenin öyle b ir hali, hele 8-9 y aşların d ak i k üçük kızın öyle b ir el öpüşü v a rd ı ki, g örenler K onya’da ve­ ya K ay seri’de T ü rk terbiyesiy­

le yetişm iş san ırlard ı h ep si. G azetelerden T ü rk îyı s'r-’ct H eyetinin B ey ru ta geleceıini ö ğ rendikten sonra, görüşsek ve b ir T ü rk S en atö rü n e B e n ıı E rm en ileri adına hoş geldniz dem ek için, Elçiliğim izden celi mizi so rd u k ların ı ve ra n d e v ı is­ ted ik lerin i söylem işlerdi.

B ir de, yine B e y ru t E m e n le ­ ri adına, ricaları vard ı. Beyıut- ta b ir T ü rk okulu açılm asın is­ tiy o rlard ı. (Y oksa, bu s a t >er, dem işti yaşlı E rm eni niıesl, tü rk çey i u n u ta c a k la r günün bi­ rinde...)

O telden a y rılırk en evlerine d âv et etm iş ve diğer bir arzu­ ların ı, b ir tem en n i şeklinde >*- lirte re k ve beni tıpkı diğer b h settiğim E rm en iler gibi kenose- rin e b ağ lay a rak gitm işlerdi hti y ar k arı koca, (ö m rü m ü zü n so­ nu n u vatanım ızda geçirmek na­ sip olur in şallah ), diyordu iki­ si birden.

Türk düşmanı

Ermeni

îşte ben b u h aleti ruhiye içi a- de, B e y ru tlu E rm enilerin ş

h-TARİH

SOYUNCA

sımda T ü rk devletinden istedik­ leri hususları ilgili m akam lara ulaştırm ak gayreti içinde iken, bütün dünyadaki, bilhassa Lüb­ nan, A m erika ve F ran sad ak i Er m enilerin T ü rk düşm anlığını ya şatm ak ve u n u ttu rm am ak için 1965 nisan ay ın d ak i faaliyetleri başladı.

Şaşırm ıştım . Benim k ırk yıl­ lık h â tıra la rım çöküyordu. Du­ rumu yeniden inceledim . Bir çok kim selerle konuştum . Eski­ lere ilâv eten birçok ese rle r ka­ rıştırdım . K anaatim ce problem i çözdüm. Ve bu kanaatlerim i C um huriyet Senatosu kü rsü sü n ­ den m illete ve dünyaya d u y u r­ dum. (27 Nisan 1965).

A raştırm alarım a son v erm e­ dim. Devam ettim . K ısa zam an­ da su neticeye u laştım : (T ü rk i­ ye’ye ve T ü rk lere karşı girişi­ len bu düşm anca h arek etler, T ürkiyeden kopup dünyanın d ört köşesine yayılan T ürkiyeli E rm enilerin k itle halindeki fa­ aliy etleri değildir.

B unlar, h er m em lekette, her m illette, h er to p lu lu k ta b u lu ­ nabilen, şahsî çık arların ı, h attâ geçim lerini, bazı bozguncu te­ şek k ü llerin teşvik ve desteği ile, bu ve b u n u n gibi faaliy et­ lere bağlam ış, m acerap erest b ir takın-, in san ların faaliy etlerid ir. O n ları bu faaliy etlerin d e takip ed en le r ise, ya korku ile mec­ b u r edilm iş, ya hâdiseleri bile- m iyecek, kıym etlendirem eyecek k a d a r genç ve heyecanlı veya gösterilen m en faatleri tepem iye oek k a d a r bencil, yine küçük b ir azın lık tan başka b ir şey de­ ğ ild ir.)

Sayın Gürsel

ne diyor?

1965 yılı sonlarında idi. B ir îiy a re t sırasında, b ir vesile ile bu hâı liseleri, tetk ik lerim i ve ulaştığ m sonuçları kendilerine a rz e ttijim eski C um hurbaşkanı­ mız, rı hm etli Cem al GÜRSEL beni d k k atie d inledikten sonra aynen şöyle söylem işlerdi:

(— H aklısın Sadi... Şen bu ka

ERMENİ ARMASI naate b ir sürü h â tıra la rın ve o- kuduğun k ita p la rın yardım ı ile ulaştın. Ben hâdiselerin kısm en içinde de yaşadım . B ir h â tıra ­ mı anlatayım , onu da diğer etüd lerin içinde kıym etlendirm eye çalış.

Birinci D ünya H arbinde tab u ­ rum uzda b ir E rm eni subay v ar­ dı. En yakın ark ad aşlarım d an , tab u ru m u zu n en sevilen, en ça­ lışkan su b ay ların d an b iri idi. (ism in i de söylem işlerdi. F ak at hem en orada not alm adığım l- çin şim di h atırlay am ıy o ru m ). O sırada evvelâ E rm eni isyan­ ları, T ü rk ahalinin öldürülm esi, onu tak ib en de E rm eni te h c iri başlam ış, ik i ta ra f b irb irin e gir m işti. H er gün k arşılık lı işle­ nen cin ay e tlerin h a b e rle ri —bel ki daha da b ü y ü ltü le re k — as­ k e rle r arasın d a k onuşuluyordu. İkim iz de kendi v atan d a şlarım ı­ zın, yakınlarım ızın endişesi için de olm apuza rağm en b irb irim i­ zi k ırm ad an teseiliye çalışırdık. B ir sabah em ir erim b an a b ir zarf getirdi. E rm eni arka- daşım dandı. Z avallı çocuk ayak üzeri, b ana veda edem eden, si­ lâh ın a sarılıp, k ıt’asını b ırak ­ mış, dağdaki E rm en i çetelerine k atılm ay a g iderken beliden ö- zür diliyor, m ek tu p la v eda edi­

14 Mavis 1967

CUMHURİYET

t t t d v c D u r K i ı :> ; * U K K - t K M U N l

i l i ş k i l e r i

Yazan:

Sadi KOÇAŞ

1

Aklıma hep eski dostlar

geliyor: Serkis

ustalar, Garbisler...

yordu. B ir daha birbirim izi gör

m edik.

A m a onu hâlâ severim . H âlâ acırım . Ona değil ama, beni en yakın arkadaşım la düşm an e- den, o tertem iz çocuğu bile bas ta n çık aran H ınçaklara, Taşnak- lara hâlâ düşm anım . O nları af­ fedem iyorum .

A rad an 50 yıl geçti. Şim di yi ne ortalığı k a rıştırm a k isteyen­ le r v a r. Ben de bu hâdiseleri te fe rrü a tı ile inceledim . Bak te tk ik et, h âlâ o n âm ert insan­ la rı göreceksin bu işin başın­ da) d ed ik ten sonra:

— Al hâdisenin en taze h av a­ disini oku diyerek m asasının gözünden çıkardığı b ir m ek tu b u b an a uzatm ıştı.

M ektup A m erikadan birkaç gün evvel gelm işti. New York, 17 kasım 1965 ta rih in i taşıy o rd u . S ü r’a tle okuduğum m ektup, b ir E rm eni genci ta ra fın d a n doğru­ dan doğruya k en d ilerin e yazıl­ m ıştı.

Ben ne sonuca ulaşm ışsam , S ayın G ürsel b an a ne söylem iş­ se, E rm en i genci de aşağı yu­ k a rı aynı şeyleri yazıyordu. A m a O, b elli idi ki, gerçekleri ne Sayın G ürsel k a d a r biliyor, ne de benim k a d a r çeşitli ve tarafsız k ay n a k la rd a n tetk ik e im k ân bu lab ilm işti.

A ksine, acı çekm iş, is te r iste­ mez ta ra f tu ta n b ir m u h itin te ­ sirin d e b ü y ü m ü ştü . F a k a t iz’a- nı, insan sevgisi, O’nu n ecdadı­ nın ru h u n a olduğu k a d a r ka­ nına, kem iğine bile sira y e t et­ m iş T ü rk ve T ü rk iy e h asreti ve bağlılığı (b ü y ü k k in in e rağ­ m en ) O ’n u bizim le aynı sonu­ ca u laştırm ıştı.

Bu m ek tu b u özetlem ek istem i yorum . İstiy o ru m ki, sam im iye­ ti ve gerçekliği bozulm asın.

Ya-zarının adı dosyam da m ahfuz kalm ak üzere, m ektubu aynen k itabım ın sonuna alacağım . Ç ün kü, kelim e kelim e, ru h u ile, m et ni ile m ek tu b u benim sem iş bu­ lunuyorum .

Sayın G ürsel, daha d ik k atle okum am ve tercüm e etm em i- çin m ek tu b u bana v erm işlerd i. T ercüm e etm iş, b irkaç gün son­ ra aslını ve tercüm esinin b ir kopyasını k en d ilerin e iad e e t­ m iştim . Bu konuda k en d ileri ile son konuşm am ız da o gün olm uştu.

— Sen ta rih e m erak lısın . Ya­ zın da o k u n u r, diye iltifa t e ttik te n sonra (İy i b ir e tü d konu­ su d u r. Hem insanlığa ve ta r i­ he, hem T ü rk lü ğ e, hem de, h er şeye rağm en T ü rk iy ey i, T ürkle- ri seven E rm eni m illetinin bo­ zulm am ış b ü y ü k k itlesin e hiz­ m e ttir. Bu konuda b ir k itap ya zabilirsen iyi o lu r) b u y u rm u ş­ lard ı.

B ana tav siy e e ttik le ri etü d ü y apm ak ve b ir k itap h alin e ge­ tirm e k benim için a rtık b ir e- m ir, b ir v asiy et n iteliğ i taşıy o r­ du.

A m erikalı E rm en i genci haki k a te n doğru tah m in etm iş. Mek tu p ta yazılan larla sayın G ürsel bizzat ilgilenm eye zam an ve im k ân b u lam ad ılar am a, o m ektup ve içinde y a zılan lar boşa git­ m edi. B elki b u k ita b ın yazılı­ şında bile te s iri v a rd ır diyebili­ rim .

M ekânı cen n et olsun.

y a r i n

---TARİH BOYUNCA

ERMENİLER

(2)

SAHİFE DÖRT

Ermeni tarihi

istinad eder

E rm en i ta r ih i h a k k ın d a bilgi v eren e serlerin çoğu, E rm en i o lm ayan k im seler ta ra fın d a n , Y unanca, A surice gibi eski dil­ lerd e yazılm ış, çok defa biribi- rin in d o ğ ru lu ğ u n u k ab u l etm e­ yen, değişik fik irle r ile ri süren ese rle rd ir.

Çoğu, v esik a la ra değil, m ito­ lo jik h ik ây elere istin ad eder. D aha sonraki d e v irle rd e , d aha çok E rm en iler ta ra fın d a n yazı­ la n eserlerd e de, b u hu su s be­ lirtilm iş olm akla b e ra b e r, o n lar da çoğu n lu k la b u eski eseri s- rin te sirin d e n tam am en k u rtu ­ lam am ışlard ır.

E sasen b u h al yalnız E rm eni ta rih in e de m ü n h asır değildir. B irçok m ille tle rin ta rih i, ayni şekilde m ito lo ji’ye istin ad e t­ m e k te d ir. M illî d e sta n la rd a n b ir çoğu da, b u m ito lo jik dev­ rin te re n n ü m ü n d e n b aşk a b ir şey değildir.

E rm en i ta r ih i h ak k ın d a bu gün b ilin en ler, d o ğ ru lu ğ u n a pek güvenilem eyen b u çok eski e- serlerle, kısm en y in e o n lard an fay d alan ılm ak su re tiy le d aha sonra yazılm ış e serlerin te tk i­ k i sonunda ulaşılabilm iş bilgi­ le rd ir.

Biz, k itabım ızın k ü çü k hacm i içinde, E rm en i ta rih in in bu ta h m in lerd en ve efsan elerd en m ü­ te ş e k k il eski d e v irle ri h ak k ın ­ da te f e rrü a ta girm eyecek kısa b ir özetle yetineceğiz.

Ermenistan denilen

ülke

E rm e n ile rin ta rih in e girm e­ den evvel, E rm en istan denilen ü lk e y i tan ım ak lâzım dır. E rm e n ile r b ü tü n ta r ih le ri boyunca, Y oğunluğu A ğrı (A ra ra t - Ma- sis) dağı bölgesinde olm ak üze­ re , g ü n ey K afkasya - Doğu ve

güney doğu A nadolu, Batı 1- ran - kısm en kuzey Ira k ve k u ­ zey S u riy e ile K ilikya denilen H atay , A dana kısm en İçel böl­ gesinde y aşam ışlard ır.

E rm en iler, a sırla r boyu bu bölgelerde civ ard ak i b ü y ü k dev le tle re tâ b i k ıra llık la r, beylik­ le r halinde yaşam ış, y aşad ık la­ r ı bölgelerde de çeşitli a d la r v er m işlerdir.

B ü yük E rm en istan ded ik leri A ra ra t dağı e tra fın d a k i bölge, 15 v ilâ y e te ; K üçük E rm en istan d ed ik leri F ır a t batısı 3 vilâye­ te ; K ilik y a da sahil ve dağlık K ilikya olm ak üzere ikiye bö­ lü n m ü ştü r.

H u d u tla rı kesin o larak biline­ m eyen, b ü y ü k b ir kısm ında E r­ m en ilerin hiç b ir zam an hâkim u n su r o lam ad ık ları bu bölge ve v ilây et ta k sim a tı h a k k ın d a ha­ zırladığım ız k ro k i ancak ta k ri­ bi b ir fik ir v ereb ilir.

Ermeni tarihi

hakkında değişik

fikirler

M uhtelif m ü v e rrih le re göre, E rm eni ta rih i h ak k ın d a başlıca şu fik irle r ileri sü rü lm ek ted ir.

1. A ra ra t d ağında tu fan d an k u rtu la n N u h ’un gem isinden çı k a n la r çeşitli bölgelere y ay ıl­ m ışlardı. B u n lard an M ezopotam y a y a giden N u h ’un oğlu YA- F E S ’in oğlu GOMER’in to ru n u H AY K ve 300 k a d a r çocukları, to ru n la rı M .E. 2200 ( 2300) y ılla­ rın d a te k r a r A ra ra t bölgesine gelm iş, orada kalm ış o lan ları da b irle ştire re k b ir d ev let k u r­ m u ştu r. Bu, ilk E rm eni devleti o la ra k k a b u l ed ilm ek ted ir. Za m anla çoğalan ve M.E. 350 de B ü yük İsk e n d e r’in bölgeyi isti­ lâsın a k a d a r devam eden bu dev let, HAYKYAN sülâlesine

15 Mayıs 1967 CUMHURİYET

mitolojik hikâyelere

TARİH

BOYUNCA

bağlı 60 p ren s (veya k ıra l) ta ­ ra fın d a n 20 asır id are edilm iş­ tir.

B u n lard an p ren s denilen ilk 43 ü A su rî h ü k ü m d arların a, k ra l denilen 17 si de İra n ın Ki- y an iy an sülâlesine tâ b i idiler. Son k ıra l VAHE, B üyük Isken- d ere k a rş ı DÂRA o rd u la rı ile sav aşırk en ölm ü ştü r.

2. D iğer b ir kısım m ü v errih ­ ler, b u N uh’a k a d a r dayanan m itolojik izah ları k ab u l etm e­ m ekte, E rm en ilerin b u lu n d u k la rı bölgeye, M.E. V II inci yüzyıl­ da gelen F rik y a lıla rın b ir kolu olduğunu ileri sü rm ek ted irler.

3. B ir kısım m ü v e rrih le r de, E rm en ilerle IltT İT L E R arasın ­ da b ir bağ aram ışlarsa da, bu h u su sta da h içb ir in a n ılır k ay ­ n ak y o k tu r.

Bu yüzden E rm en ilerin m en­ şei, E rm eni ta rih in in başlangıcı ve te fe rrü a tı m üteaddid batılı ilim adam ı ile E rm en i tarih çile­ r i arasın d a dahi, tıp k ı b ir çok d e v le tle rin ta r ih i h a k k ın d a ol­ duğu gibi, k esin b ir k a ra r a bağ lanam am ış, m u h telif riv a y e t ve id d ia la ra m ü sten it faraziyeler- den ve m itolojik b ir tak ım h i­ k ây ele rd en ib a r e t k alm ıştır.

E rm en i ta rih i, m eselâ b ir Mı­ sır, b ir Y u n an , b ir Ira n , b ir Roma, b ir H itit, v eya b ir Gök­ tü r k d ev let ve m ed en iy etlerin ­ de olduğu gibi ark eo lo jik kazı­ la r la m eydana çıkarılm ış veya o dev ird en kalm ış m ü sb et vesi­ k a la ra ve eserlere istin ad etm e­ m ek ted ir.

Büyük İskender’den

sonra Ermeniler

B üyük İsk en d er, DÂRA o rdu­ la rın ı m ağlûp edip, İra n ın K l- YANİYAN sülâlesi h âk im iy eti­ ne son v e rd ik te n sonra, E rm eni­ le rin çoğunlukla m eskûn oldu­ ğu bölgeyi b ir v ilây et o larak

TÜRIÇ-ÇRMENİ

i l i ş k i l e r i

Y a z a n :

Sadi K

0

ÇA

5

Müslümanlar din konusunda

Ermenileri tamamen

serbest bırakmışlardı

topraklarına katm ış, oaşlarıpa da İranlI b ir v a li tay in etm iş­ tir.

Ipsos m u harebesinden sonra, E rm enistan da İskenderin komu tan la rın d a n S elefk u s’un idaresi ne geçm iştir. F a k a t G eneral Ar tax ias, A ntiochus’ün Rom alılar

çok zaferler kazanıp ülkesini genişletm iş, S u riy e • K afkas - H azer ü lk elerin e k a d a r yayılan büyük E rm en istan kırallığını k u rm u ştu r. Oğlu (veya k ard e­ şi) V ag arşak ’ı da bu ülkeye kı- ral tay in etm iştir. M.E. 150 se­ nesinde k u ru la n bu devlet, M.

defa bu sülâleden A PKAR za­ m anında girm iş, fa k a t yerleşe- m em iştir.

M.S. 433 de son k ıral A rdaşes zam anında, E rm en iler Ira n hü­ k üm darı 2. VRAM’a m ü racaat ed erek, bu k ırald an k u rtu lm ak ve b ir Iran lI v a li ta ra fın d a n

ta ra fın d a n m ağlûp edilm esi üze rin e , M.E. 190 yılında istiklâlini ilâ n etm iş ve b ir sü re b u böl­ gelere h ü k m etm iştir.

F a k a t İsk e n d e r’in ölüm ünden sonra bu bölgede teşek k ü l e- den küçük d e v letlerin en kuv­ v etlisi olan P a rtla rın k ıra lı Ar- şak (A rsas) ın oğlu A rsas, b ir

S. 433 y ılın a k a d a r, 583 sene Ar- şaguni (E şk ân iy an ) sülâlesi de­ nilen 29 h ü k ü m d a r ta ra fın d a n , bazan y a rı m ü stak il, bazan P a r t’ lara, İra n lIla ra ve B izanslIlara tab i ve o n ların him ayesinde b ir dev let o larak id are edilm iş­ tir.

E rm en istan a h ıristiy a n lık ilk

kendisine tâ b i o larak id are e- dilm ek iste d ik le rin i b ild ird iler. B ir sü re (M arzb an ) denilen hu­ d u t v a lile ri ta ra fın d a n id are e- d ild iler.

Bu a s ırla rd a E rm e n ile r b a tı­ d an B izansın k e n d ile rin i Orto­ doks y apm ak, D oğudan Ira n ın k e n d ile rin i M azdeizm ’i k ab u l e ttirm e k için y a p tık la rı m ücade le le r içinde ve İ r a n ’a tâ b i b ir ta k ım b ey lik lerd en m ü teşek k il b ir m illet o larak yaşam ışlar­ dır.

Bu h a l, M üslüm anlığın yayıl­ m ası ve H alife Ö m er ve O sm an zam anında M üslüm anların b u bölgeye hâkim olm asına k a d a r devam etm iştir.

M üslüm anlar Bizansın ve Ira ­ n ın aksine, E rm en ileri din Konu sunda tam am en serb est b ıra k ­ mış, evvelâ tay in e ttik le ri v ali­ le r, d aha sonra halife M utem et B illâh zam anında tay in ettik le­ r i k ıra l (A ŞO T) ta ra fın d a n ida­ re edip v erg i alm akla yetinm iş­ le rd ir. A şot 885 de ANİ (K e­ m ah ) de halife adına v ali E m ir Is a ta ra fın d a n taç giym iş ve E r m e n ile rin dinî reisi olan Ke- v o rk ta ra fın d a n A rkanaz sülâle­ sinin ilk k ıra lı o larak tak d is e- d ilm iştir.

.B u n a rağm en b u dev irlerd e de “ne B izansın m ezhep, ne de İ r a n ’ın din değiştirm e tazyikle­ ri eksilm em iş, E rm en iler yavaş y av aş bu tazy ik ve zulüm den k u rtu lm a k için, b atıy a doğru k ü çü k g ru p la r halin d e göç e t­ m eye b aşlam ışlard ır. Bu hal X I. yüzyıla k a d a r devam

etmiş-Bu ta rih te n sonra bölgede ye­ ni b ir k u v v et o rtay a çıkıyordu. S elçuklar K afkasya üzerinden A nadoluya giriyor ve bölgede y erleşiy o rlard ı. E rm en iler bu defa d aha büyük g ru p la r ıalin de b atıya, T oroslar ve K ilikya bölgesine göç etm eye başladı­ lar. Selçuk T ü rk le ri de 1071 Ma lazg irt m eydan savaşında Bi­ zanslIları kesin b ir m ağlûbiyete u ğ ra ttık ta n kısa zam an sonra b ü tü n A nadoluya yayılm ışlardı.

Haçlı seferleri ve

Kilikya Ermenileri

B ir ta ra fta n K ilik y a’ya gelen E rm en iler R upen ism inde b ir E rm eninin k u rd u ğ u R ubenyan sülâlesi id aresin d e K ilikya E r­ m eni kırallığını k u ra rk e n , diğer ta ra fta n A nadolu’da H açlı se­ fe rle ri başlıy o rd u . R upen ve oğ lu K o n stan tin b u fırsa tı k açır­ m ad ılar. H açlılarla anlaşıp on­ la rın him ayesinde h âk im iy etle­ rin i devam ettirm ey e çalıştılar. Bu d e v ir de, yine B izansın or- todox. P ap an ın k ato lik olm ala­ rı h u su su n d ak i b a sk ıla rı ve m ü tem adiyen, b irb iri ard ın d a n devam eden H açlı o rd u la rın ın geçişi y ü zünden bölgede an a rşi ve h u zu rsu z lu k la rla dolu b ir i- d aren in devam ı şeklinde geç­ m iştir.

F a k a t bölgenin jeo p o litik öne­ m i, bilhassa o dev ird e b ü y ü k ve sık d eğişikliklere sebep olu­ yo rd u . E vvelâ Moğol istilâsı b ir sel gibi önüne çıkan h e r şeyi silip sü p ü re re k geldi geçti. Sel ç u k la r ik i asır H açlılarla çetin m ü cad e leler v e rd ik te n ve H açlı la rın bölgeye h âk im olm asına m âni o ld u k tan so n ra zayıflam ış, y e rle rin i d ah a küçük, fa k a t güç lü T ü rk d ev letlerin e b ıra k ıp ta ­ rih te n çek iliy o rlard ı.

Bu a ra d a bölgede M ısır Mem lü k le rin in h âk im iy eti başlam ış­ tı. B aybars tek m il S u riy e ve A n tak y ay ı işgal etm işti. Bu ve b u n d an so n rak i y ılla r E rm eni ta rih in in a n arşi y ılla rıd ır.

Kilikya E rm enileri de Rupen- yan sülâlesi tarafın d an 246 yıl sü­ re ile, 14 kıral tarafın d an idare e- dildikten sonra son bulm uş ve E rm eniler başlarına K ıbrıslı b ir k ıral seçm işlerdir. F akat 50 sene k ad ar devam eden b u an arşi dev­ r i de uzun sürm em iş ve Kilikya E rm eni K ırallığı 1393 senesinde son bulm uştur.

36 asırlık tarihe

a

bakış

E rm enistan denilen bölge, bu suretle 36 asır, T ürkler buralara gelip yerleşinceye kadar, d ö rt is­ tikam etten gglgp istilâ o rd u ları­ nın b ir geçit yeri olm uştur. Bu İstilâ ordularının b ir kısm ı sade­ ce gelmiş geçmiş; b ir kısm ı ise kısa veya uzun bölgeye hâkim ol­ m u ştu r. E rm eniler de, bu hâkim i yetler sırasında bazan istilâcılar, bazan da birbirleriyle m ücadele ederek geçen uzun asırlar zarfın­ da m ütecanis, devam lı ve kuv­ vetli b ir devlet kurm ak im kânı

bulam am ışlardır, bu hal, Erm e­ nilerin gelişm elerine ve köklü bir m edeniyete sahip olm alarına da im kân bırakm am ıştır.

Bu 36 asırlık tarih i şöylece hu­ lâsa edebiliriz;

1 — 20 asırlık Haykyan sülâlesi devri, m üspet ve ilm i hiç bir tar rihî vesikaya dayanm ıyan b ir t a ­ rih tir.

2 — Bu devrin son zam anların­ da, tskenderden evvel E rm enis­ tan Perslere tâbi idi.

3 — tskenderden so n ra Make­ donyalIlar, Selefkus’lar, P art 1ar ve İranlIlar devrinde bu devletler tarafından tâyin edilen vali veya k ırallar memleket» idare etm işler dir.

4 — B undan sonraki k ırallar devri de karanlıktır. K ıralların m enşeleri m alûm değüdir. Ve E r m enistan denilen ülkenin tam am ı hiç b ir zam an m üşterek b ir ki­ ralın idaresinde, m ütecanis b ir m em leket ve devlet haline gele­ m em iştir.

5 — M ilâttan hem en evvel, ve hem en sonraki iki asırlık devre. R om a hâkim iyeti devridir. Daha so n ra geçen a sırla r zarfında da İra n - Roma, İra n - Bizans m ü­ cadele ve hâkim iyeti bölgenin ge­ lişm esine ve m üstakil b ir devlet kurulm asına im kân bırakm am ış­ tır.

6 — M üslüman »»raplarm böl­ geye hâkim iyeti devri, E rm enile­ rin din ve mezhep m ücadele ve tazyikinden kurtuldukları devir­ dir. F akat bu sırada b ir çok kü­ çük beylikler teşekkül etm iş, da­ h a so n ra BizanslIlar ve Selçuk­ la r da bunların hâkim iyetlerine son verm işlerdir.

7 — Son E rm eni devleti olan K üikya kırallığına gelince, bunlar d a M üslüman - H a lı mücadelele­ rin d en faydalanıp zam anlarım a- n a rş i içinde geçirm işlerdir.

8 — E rm enilerin m üstakil b ir devlet olarak değilse bile, müi? takil ve kuvvetli b ir devlet için de, anarşi ve tazyiklerden k u rtu ­ lup refaha ulaşm aları ancak XIV. asırd an itibaren OsmanlI Türkle­ rin in tedricen bölgeye hâkim ol­ m aları ile tahakkuk etm iştir.

Bu devrin tarihini, (T ürk • E r­ m eni İlişkileri) kısm ında göre­ ceğiz.

y a r i n

---I

Ermenilerin Irk, Dil,

Din ve Edebiyatı

(3)

TARİH

BOYUNCA

I W I H i f k

i

TÜRK-ERMENİ

İLİŞKİLERİ

Yazan:

Sadi K

0

ÇA$

inançlarına sıkı sıkıya bağlıdırlar

E rm en ilerin E tn ik ve A ntropo­ lo jik bakım dan da tam ve gü­ v e n ilir ilm i b ir etü d ü yap ılm a­ m ıştır. Bu konuda bazı y ab a n ­ cı k ay n ak la rd a görülenler, e tü ­ dü y ap an la rın şahsî m üşahede­ lerin e ve ken d ilerin d en evvel yazılm ış eserlerd en a ld ık la rı b il­ gilere dayan m ak tad ır.

E tü d le rin istinad ettiğ i bu b il­ g ile r de, İlmî olm aktan çok uzak tır. Ancak ara la rın d a b ir b en ­ z e rlik ve b era b e rlik olduğu d ik ­ k a ti çeker. B un lard an birkaç ö r­ n ek verm ekle yetineceğim . P ro f. R. VERNONT:

(E rm eniler, T ü rk le r, K ü rtle r, S am iler ve M oğollarla karışm ış b ir v aziy e tted irler. B ir kısm ının gösterdiği m ü şterek evsaf, E r­ m eni tip i o larak kabul edilirse, O rtad an uzunca boylu, beyaz de­ rili, Siyah saçlı. K ara gözlü, e k ­ seriy a k a rta l b u ru n lu , geniş a- ğ ızlıd ırlar.)

E. C H A N TER :

(E rm en ilerin tesanüdü daha çok K arabağ-A ras ve K u ra n e ­ h irle rin in y u k a rı h a v z alan n d a- d ır. (Y ani G üney K afkasya)

R usyada b u lu n an E rm en ilerin hem en hepsi B rakisefal, koyu esm er, o rtad an uzunca boylu, As yalı b ir k itle d ir. Bazı K ü rt k a ­ b ile le ri ve A zerbaycanlIlarla a- şik â r ir tib a t ve a lâ k a la n v a r­ d ır.)

J . DEN İK ER:

(E rm en iler m addi b ir çok uns- suı-lardan m üteşekkil, k a rışık b ir ırk k itlesid ir. B oyları y e r y er değişen 1,63 - 1,69 arasında, k ı­ sa başlı, 85 - 87 baş ölçüsünde, ırk la rı H indû, Afgan, Asurl ve, T ü rk ırk ların d an m ü teşek k ild ir.) N. KASSOVİCH :

K an g ru p la n ve an tro p o lo jik ra b ıta la r h ak k ın d a b ir etü d y a ­ p a ra k (E rm en i ırk ı m ütecanis b ir ır k d e ğ ild ir) der.

Bu görüşlerde b ir isabet ve um um iyetle b erab erlik vard ır. H akikaten E rm en ilerle aynı böl gede yaşayan diğer m illetler m ensuplarını b irib irin d en a y ır­ m ak zordur. E sasen bölge halkı b ir b irltr ile tam am en k arışm ış­ la rd ır. Bunun başlıca sebebi, böl genin b ir çeşit y eri olm a özel­ liğidir.

Dil ve Din fa rk ı dışında, böl­ ge halkından ayrılan başlıca h u su siy etleri san ’at k ab iliy etle­ rid ir. M uayyen san ’a tla rı benim semiş ve geliştirm işlerdir.

Ç alışkan, vefakâr, sadık, dost tem ay ü llü , yard ım sev er tab iatlı in san lard ır. M uhite in tib ak k a ­ b iliy e tle ri fazladır. Dil ve D in’e m üteassıp d eğ ild irler. F ak at d o stlu k ların a olduğu gibi, inanç­ ların a da b ağ lıd ırlar. N itekim a sırla r boyu ç ek tik leri sık ın tı­ ya rağm en, ne Iran ın tesirinde k a la ra k d in lerin i d eğ iştirm işler­ d ir ; Ne de, Bizans ve Rom a’nm tesirin d e k a la ra k k itle halinde m ezheplerini d eğiştirm işlerdir. ERM ENİ D İL t

E rm eni dilinin aslı h ak k ın d a da em in b ilg ile r y o k tu r. İn cili E rm eniceye çev irirk en k u llan ı­ la n yazı dilin in m enşei m alûm değildir. Bu tercüm e sırasında E rm enice’ye b ir çok yabancı k e ­ lim elerin alındığı ve b u n la rın dili zenginleştirdiği b ilin m ek te­ dir.

Bugünkü Erm enice Asurile- rin, İran lIların , P a rtla n n , Y u­ n a n lıla rın , B izanslIların, A rap ­ ların , R usların ve T ü rk le rin te ­ siri a ltın d a gelişm iştir. Bu dil h ıristiy an lığ ın k ab u lü n d en evvel fa k ir b ir dildi.

Le NORMANT:

(E rm enice Ira n grub u n u n b ir lehçesi ile m ü ten azır o larak Z end ve F arsça ile teşek k ü l e t­ m iştir. E ski şeklini bize göste­ recek hiç b ir eser y o k tu r) diyor. De MORGAN ise,

(Bu dilde, A suri, İbranî, I r a ­ nı, Med, G ürcü, M ingrel, Laz, U ra rtu N airî, İskit, G rek, A rap, T ürk, Moğol, K ü rt, L âtin, Rus kelim eleri v a rd ır. H ıristiy an lık ­ ta n evvel yazıları olm adığından, E rm en ilerin eski asıl dilini b il­ diren hiç b ir eser y o k tu r.) diyor. Bazı d ilciler E rm enicenin as­ len T u ran î b ir dil olduğunu, da­ ha sonra Farsça ve R um canın tesirinde kaldığını söylerler.

W ebster’s dictionary, E rm eni- eeyi H ind-A vrupa dilleri ailesi içinde fa k a t bu ailenin diğer d il­ le ri ile hiç m ünasebeti olm ayan b ir dil o larak gösterir.

Daha sonraki asırlarda, bilhas­ sa Y unanistana gidip tahsil ya­ pan E rm eniler vasıtası ile, ve da­ ha çok âyinler, İlâhiler ve dualar şeklinde, Erm enice büyük ölçüde Y unancanın da tesiri altında kal­ m ıştır.

Ermeni edebiyatı

Erm enice destan ve folk lo r b a ­ kım ından oldukça zengindir. B u n ların konusu, çoğunlukla H ind, A sur, Ira n ve Y unan m i­ to lo jilerin in tesiri a ltın d a k a lı­ n a ra k seçilm iştir. F a k a t b u n la ­ rın çoğu, hıristiyanlığın kab u lü n den sonra, bu devir ve fikirlerin te k r a r avdetine m ani olm ak m aksadı ile toplatılıp y a k tırıl- m ıştır.

V. asırdan sonra E rm eni h alk edebiyatına dinî eserler, dualar, İlâh iler hâkim olm uştur.

Bu d ev ir edebiyatında b irb i­ rin d en fa rk lı üç ayrı zam an v a r ­ d ır:

B irinci devre, IV - X II. asır­ la rd a : K lâsiklerin, yabancı eser­ le rin E rm eniceye çevrilm esi ve yabancı m itoloji edebiyatının te ­ siri d evridir.

İkinci devre, X II. asırda daha çok Kilikya’da başlayan ve X V III. asra k ad ar devam eden

devredir.

Üçüncü devre, XVIII. asırda başlayan, E rm eni dil ve edebi­ yatının tek âm ü l ettiği devredir. Bu devrede, A vrupa klasikleri Erm eniceye çevrilm iş, T arih, dil ve din üzerinde çalışılm ış ve E r­ m eni edebiyatı batıya tan ıtılm ış­ tır.

E rm eni edebiyatı daha sonra­ ları, Tiflis ve M oskova’da geliş­ m eler k ay d etti. Siyasi te sir ve düşünceler edebiyatta hissedil­ meye başladı. M illiyetçilik ccr- yanları, teşvikler, edebiyat yolu ile kolaylıkla halk tab ak aların a yayıldı. İstan b u l ve V enedik de bu faaliy etlerin m erkezi haline geldi.

X IX . asırda edebî faaliyet miin h asıran bu sahada gelişm eler kay d etm iş; lisan gelişm iş; şair­ ler, m u h a rrirle r elem , ıztırap ve kin dolu eserlerd e E rm eni m illi­ yetçiliği ve is tik lâ l fik irlerin i te ­ rennüm etm eye başlam ışlardır. Bu ceryan, X IX . asırda yalnız E rm en i edebiyatının değil, b ü ­ tü n dünyada, bilhassa D ünyanın bu bölgesinde hâkim olan m illi­ yetçilik fik irlerin in neticesidir. Ancak, E rm eni m illetinin bu cer yanı benim sem esinde, bizzat E r- m enilerden çok, yabancı d ev let­ lerin ,ve bazı E rm eni politikacı­ ların ın tesiri olm uştur.

Ermenilerde din

H ıristiyanlıktan evvel Ermeni­ ler, Iranlılar gibi, güneşe, aya, a- teşe, suya, toprağa, rüzgâra, dağ­ lara. yıldızlara, burçlara köpekle- , re, kuşlara, ağaçlara, kayalara, m u­ hayyel bâbudlara taparlardı.

Mâbedleri yoktu. Açıkta ibadet ederlerdi. Ermeni cemaati içinde, ilk zamanların bu örf ve âdetleri H ıristiyanlık âdet ve usulleri ile birleştirilm iş ve zamanımıza kadar devam ettirilm iştir.

Kiliselerinin hâlâ doğuya dönük oluşu, âyinlerde doğuya dönerek

Ermeni ırkının menşeini

araştıran ilmi bir

araştırma yapılmamıştır

M eşhur Erm eni H üküm darlarının tem sili resim leri. D ikran, V artan M am ikonyan ve Hayk. dua etmeleri, güneşe ait İlâhiler,

hep bu eski devrin tesirlerinin de­ vamı mahiyetindedir.

Ermenilere Hıristiyanlık ilk defa K ıral A pkar zamanında, havari- yundan Tatyos ve Portogomyos’un İncili Ermenistana getirm eleri ile girişmişse de yerleşememiştir.

Hıristiyanlık devamlı olarak IV. asırda Ermenistanda yerleşmeye ve yayılmaya başlamış; P artlı veya Iranlı bir şahıs olan KİRKOR LU- SAVORİÇ zamanında ve onun dinî liderliği altında gelişmiştir. Bugün Ermenilerin büyük kısmının bağ­ lı olduğu KİRKORİYE (GREGO­ RIEN veya LUSAVORÇAGAN) mezhebi, adını bu zattan almıştır.

Bu ilk devreler Erm enilerin din konusunda büyük mücadelelerine

sahne olmuştur. Iranlılar Ermenile- ri eski dinlerine avdete, BizanslI­ lar ise Ortodoksluğu kabule zorla­ mışlardır. Bu mücadele asırlarca sürmüştür.

Erm eniler İznik, İstanbul ve A- yasuluğ’da toplanan Ş ûraların a l­ dığı kararları kabul etm ekle bera­ ber, ondan sonraki Şûraların ka­ rarlarını asla kabul etmemişlerdir. Ermenilerin diğerlerinden bariz farklı inançlarının başında Mono- fizm denilen (Hazreti Isa’da yalnız lâhutî tabiat bulunduğu) hakkın- daki kanaatleridir.

K ilikya Ermeni K ırallıkları za­ manında ise, Papa kendilerinden yardım isteyen Erm enilerin K ato­ lik olması şartını ileri sürm üştür. Bu mücadele de uzun zaman de­

vam etmiştir.

Ermenilerin Protestan olmaları için Amerikan ve Ingiliz misyoner­ lerinin çalışmaları Osmanlı im pa­ ratorluğu zamanında başlamıştır.

Çarlık Rusyası da bilhassa son asırlarda Eım enileri Ortodoks yap mak için çok uğraşmıştır. IV. asır- danberi devam eden bütün bu mü­ cadele sonunda, Ermenilerin bü­ yük kısmı GREGORIEN kalmakta ısrar etmişler, ancak bir kısmı, Or- todox, Katolik ve Protestan ol­ muşlardır.

Ermenilerde din mücadelesinin tarihi tetkik edilince göze çarpan en mühim gerçeklerden birisi, T ürk hâkimiyetinden evvel, Erme­ niler hangi devlete tâbi olmuşsa, o devletin din veya mezhebine geç meleri için bir tazyik ile karşılaş­ mış olm alarıdır. Ermenilere bu hu susta tazyik, hattâ telkin yapma­ yan tek hâkim devlet OsmanlIlar olmuştur.

Bu hal, Islâmiyetin bu husustaki kesin hüküm leri ile beraber, biz­ zat OsmanlIların din ve ırk esası­ na dayanan b ir devlet olmayışı. H üküm darlar ve Müslüman din a- dam larının din hususunda göster­ dikleri tolerans, vicdan hürriyeti ve inançlara saygı duygusunun ta ­ biî b ir neticesidir.

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldıktan sonra yerli Rumlara tan ı­ dığı din serbestisini, b ir kaç sene

sonra da Ermenilere tanımış ve Bursadaki Ermeni Katogikosu îs- tanbula getirilerek Ermeni cemaa­ tinin dinî lideri olmuş ve bu hu­ susta kendilerine hiç b ir baskı ve telkin yapılmamıştır.

Diğer mezheplere mensup Erme­ nilerin, ayrı birer cemaat olarak kendilerinin seçtiği dinî liderler tarafından idaresine müsaade eden fermanlar daha sonraki asırlarda verilmiştir.

Ancak, devletin Ermeni cemaa­ tine (ve bütün din ve mezhep men­ suplarına! gösterdiği bu müsama­ ha ve müsaade, Ermenilerin ken­ di aralarında bir takım mücadele­ lere sebep olm uştur.

Bu gerçeklere rağmen, din ve vicdan hürriyeti konusu, son asır­ larda Ermeni politikacılarının ya­ bancı devletlerin müdahalesini cel- betmok için kullandıkları en mües­ sir konu olm uştur. Yabancı devlet­ ler, bilhassa Çarlık Rusyası da, en çok bu konuyu istismar etmiştir.

YARIN --- —

Türk - Ermeni

ilişkileri_______

DÜZELTME — 15 Mayıs ta ­ rih li nüsham ızda erm eniler! e il­ gili te frik a d a yanlışlıkla «Ani (K em ah)» yazılm ıştır. A slında «Ani (K ars yakını)» o laca k tır. D üzeltir, özür dileriz. S. K.

(4)

SAHİFE DÖRT

Devletin yüksek kademelerinde

olanlar da vardı

E rm e n ile rin ilk defa XI. yüz y ıld a Doğu’da, d aha sonra H aç­ lı seferleri sırasın d a K ilik y a ’da S elçuk T ü rk le ri ile olan ilişki­ le rin d e n daha evvel kısaca bah şetm iş ve K ilik y a E rm en i kı rallığ ın ın 1393 y ılın d a in k ıraz e ttiğ in i b elirtm iştik .

Bu ta rih te n sonra E rm en iler, S elçuk d ev letin in b akiyesi olan m u h te lif T ü rk b e y lik lerin in hâ­ k im iy eti altın d a, b u lu n d u k la rı bölge O sm anlı d evletine katılın- caya k ad ar, p arça parça yaşa­ m ışlard ır.

O sm anlı h â k im iy etin i ilk de­ fa, K ilikyadan K aram an ve K ü­ ta h y a ’ya o rad an da B u rsay a gö çen E rm en iler k a b u l e tm işler­ dir.

Y ıldırım B eyazıt d evrine ka­ d a r yavaş yavaş genişleyen Os­ m anlI devletinin işgal ettiğ i böl g elerd ek i E rm en iler de bu yeni v e k u v v etli devlete tâ b i olm uş, b ir kısm ı da, d aha k en d i böl­ g eleri O sm anlIlar ta ra fın d a n fet hedilm eden, bu d e v le t to p ra k ­ la r ın a göçm üşlerdir.

A n k ara m eydan m uharebesiy­ le (1402) O sm anlı d ev letin i m ağ lu p eden T im ur o rd u ları Ana- d o lu y u baştan b aşa işgal ve es­ k i T ü rk b ey lik lerin in yeniden d oğm alarına im kân v e rd ik le ri zam an da, E rm e n ile r çoğunluk­ la bu yeni T ü rk bey lik lerin e tâ b i o lm uşlardır.

Y ıldırım - T im u r m ücadelesin de E rm en iler, bilhassa S iv asta b ü y ü k y a ra rlık la r gösterm işler­ dir.

Çelebi S u ltan M ehm edin gay­ re tiy le , kısa zam anda O sm anlı d ev letin in yeniden to p arlan m a­ sı, E rm en ilerin y eniden O sm anlı d ev leti h â k im iy eti a ltın d a b ir­ leşm elerin i ve ta rih le rin d e ilk defa, din ve m ezhep m ücadele v e tazy ik lerin d en k u rtu ln ıa la

rı-*• ' V».’ '->■ *&-< •£k.-r‘ - ■■»

* - * ' t j . . • i «r.ı o* i.

i İ,'V,

M. E. 2300 YILINDA ERM ENİ D EV LETİN İ KURDUĞU RlVA- YET EDİLEN NUH ’UN OĞLU Y A FE S’lN TORUNU HAYK. nı sağlam ıştır.

F a k a t E rm en ilerin asıl geliş­ m e im kânı bulm ası, 1460 yılın­ dan itib a re n , F a tih S u ltan Meh m edin k en d ilerin e verdiği hak ve im k â n la rla b aşlar.

O ndan sonra da g erek Yavuz S u lta n Selim , gerekse K anuni S u lta n S üleym an d e v irlerin d e, E rm en ilerin k itle halinde yaşa­ d ık la rı doğu ü lk eleri O sm anlı devletine k atılın ca, bu ü lk e le r­ de y aşayan E rm en ilerin büyük kısm ı İm p a ra to rlu ğ u n b atıd ak i d iğ er şeh irlerin e, bilhassa Is- ta n b u la göç etm iş, g ittik le ri

h e r yerde, çalışk an lık ları, san at k a b iliy e tle ri ve m u h ite in tib a k v a s ıfla n ile sü ra tle O sm anlı ca­ m iası içinde ra h a t, m u teb er, se v ilen ve bilhassa itim a t edilen b ir cem aat olm uşlardır.

E rm e n ile rin çoğunlukla ve k it le halin d e y a şa d ık la rı ü lk e le r O sm anlı h âk im iy etin e geçtiği zam an, E rm en iler, bölgedeki dev let ve b ey lik lerin em rinde dağınık b ir halde y aşıy o rlard ı. H er y erd e azın lık ta id iler. Ba­ ğım sız v eya y a rı bağım sız hiç b ir E rm en i d ev leti m ev cu t de­ ğildi. B ugün E rm en istan deni­ len y erlerd e y aşa y a n la r da, ço ğ u n lu k la (A slen T ü rk ırk ın d a n olup bölgede K ü rt diye ta n ın a n ) b ey lik lerin em rin d e y aşıy o rlar­ dı.

Bu yüzden O sm anlIlar, ne sos yal, ne de siyasî bakım dan teş­ k ilâ ta sahip hiç b ir E rm eni top lu lu ğ u ile karşılaşm am ış. E rm e­ ni ülkesi feth etm em iş, tâ b ir ca iz ise, E rm en ileri çok m üşkül ş a r tla r a ltın d a y aşad ık ları kü­ çük b ey lik lerin hâkim iy etin d en k u rta rıp kendi h âk im iy etin e al m ıştır.

E rm en ilerin bu d u ru m d an do la y ı d evlete gösterdiği bağlılık. O sm anlIların da o nlara itim a t etm esinin başlıca âm ilidir. A sır la r d ır g ö rm edikleri b ir din ve sosyal serbesti, vergiden başka b ir m ü k ellefiy et ile bağlı olm a­ m aları, a sk e rlik te n m uaf oluş­ ları, b ir ta ra fta n bu çalışkan ve k ab iliy etli m illetin sü ra tle yük­ selm esini, zengin b ir cem aat ha line gelm esini sağ lark en , b ir ta ra fta n da n ü fu sla rın ın artm ası­ nı tem in etm iştir.

D evletle m ü n aseb etleri böyle olduğu gibi, b e ra b e r y aşad ık la­ rı T ü rk asıllı O sm anlı v atan d aş la rı ile de m ü n aseb etleri, en u- fak b ir şik ây et işitilm eden asır­ la rc a devam etm iştir. B unun te k istisnası, İsy a n la r bahsinde göreceğim iz Z ey tu n E rm en ileri­ nin tu tu m u olup, b u n la r da baş lan g ıçta basit, İdarî ve sosyal v a k a la rd a n ib a re tti.

E rm en ilerin dili vardı. Ama hepsi T ürkçe kon u şu r, K iliseler­ de ây in lerin i bile T ürkçe y ap ar

lard ı. D evletin en yüksek k ade­ m elerine k a d a r yükselen E rm e­ n ile r v ard ı.

Ş ark lı veya K ilikyalı olm ak, G régorien veya diğer m ezheple re m ensup olm ak, b u lu n d u k la rı şehirde (bilhassa Istan b u ld a) y erli veya sonradan gelm iş ol­ m ak gibi sebeplerle veya şahsı re k a b e t h isleriy le E rm enilerin kendi a ra la rın d a pek çok anlaş­ m azlık lar çıkm ış, am a devletle ve T ü rk le rle hiç b ir anlaşm az­ lık la rı görülm em iştir.

B unun başlıca sebebi, Osm an­

lI devletinin, devlet anlayışı, ya pisi, insan h a k la rın a ve vicdan h ü rriy e tin e verdiği değerdir.

T ü rk - E rm eni ilişkileri hak­ k ın d a eser yazan E rm en iler ve B atılı y azarların b ü y ü k kısmı bu gerçeği açıkça b elirtm işler­ dir.

Elise Reclus, bu h u su sta diyor ki (T ü rk hâkim iyeti, şahsın, fe rd le rin içine ve d erin lik lerin e girm ez. B inaenaleyh birçok ci­ h e tle rd e n h a lk k itlelerin in m uh ta riy e ti, serbestisi, T ürkiyede B atı A v ru p an m en ileri m em le­ k etle rin d e n d aha m ükem m el­ dir.)

U biçini de eserinde ^(V icdan h ü rriy e tin e geince, T ürkiyede h âk im olan din (İslâm iy et) di­ ğer d in ler h ak k ın d a, H ıristiyan d ev letlerd e ender görülen b ir m üsam aha g österm ektedir.)

P rof. J o rg a ’da, PolonyalI sey­ yah M ikoscha’ya atfen (T ü rk le r ta ra fın d a n E rn ıen ilere, diğer b ir m illete gösterilenden ziya­ de h ü rm e t ve sevgi gösterilm ek te d ir. E rm en iler aynı zam anda, R u m lard an ziyade T ü rk le r ta ra fm d an verilm iş m ezhep h ü rr i­ yetine m a lik tirle r.)

B u n lar sadece b ire r m isaldir. B unun gibi daha yüzlerce m i­ sal v erileb ilir. Buna m ukabil b u n u n aksini iddia edebilen b ir kaç yazarın siyasî m ak satları, E rm en ileri teşvik ve ta h rik et­ m ek gayeleri, en ufak b ir te t­ kik ve m ukayese ile d erh al m eydana çık m ak tad ır.

Bu yüzden 1839 yılına k a d a r T ü rk E rm eni m ü n aseb etleri en ufak b ir şik ây et olm adan dört asırd an fazla devam etm iştir.

17 Mayıs 1967

CUMHURİYET

TARİH

BOYUNCA

Sadi KOÇA?

Ermenilerin gelişmeleri

Fatih Sultan Mehmet’in

kendilerine verdiği haklarla başlar...

1839 T anzim at ferm anı, Erm e­ n iler ta ra fın d a n h içb ir talep ol­ m aksızın, diğer azın lık lar ve v a ta n d a şla r gibi E rm enilere de b ir takım yeni h a k la r ve im k â n la r getirm işti.

1839-1860 arasın d a, bu m üna­ seb etler yine eskisi gibi devam etm iş, bu arad a b ir çok E rm e­ ni gençleri tahsil için batı ülke lerin e gidip, yeni bilgilerle be­ ra b e r, yeni fik irle r de g e tir­ m işlerdi.

Gelişen bu d u ru m d an ku şk u ­ lanan yabancı dev letlerin , özel likle Ç arlık R usyasının diğer azın lık larla berab er, E rm en ilere de yaklaşm ası ve onları devlet aleyhinde h arek ete geçirm esi teşeb b ü sleri a rtık başlam ıştı. H albuki bu esnada R usyada y aşayan E rm en ilerin hali peri­

şandı. 1836 da çık arılan Pologe- nia denilen k an u n , E rm enilere karşı en şedit h ü k ü m leri ih ti­ va ediyordu. Mezhep h ü rriy e ti ve K atogikosluğun y etk ileri he m en hem en k ald ırılm ıştı.

R usyanın bu E rm eni politika­ sının g a y e si: ’(E rm en ilerin hep­ sini O rtodox yapm ak, d inlerini,

k iliselerin i ve k ü ltü rle rin i o rta­ dan k ald ırm ak . Bu m illeti Rus- lar içinde e ritm ek ) diye özetle­ n eb ilir. N itekim bu gayelerini ta h a k k u k ettirm e k için, evvelâ E rm en ilere Rus o rtodoxlarının b ü tü n h ak ların ı aynen tanım ış, Ira n ve T ürkiyeden bir kısım E rm enilerin R usya’ya göçm esini

sağlam ış, Eçm iyazin 1828 de Rus ya'y a geçtikten sonra da y u k a­ rıd a b elirttiğ im iz p o litik an ın ta t b ik atın a g irişm işti. P ologenia b u n u n neticesinde çıkarılm ış ve ta tb ik edilm işti. 1856 da kabul edilen (N izam nam ei M illeti Er- m eniyan) ise, bu cem aata bü­ y ük im k â n la r v erm işti.

B una rağm en. Ç arlık Rusyası E rm en ilerin hâm isi pozuna giri yor, bilhassa K afkasyalI bazı E rm eni politikacıları v asıtasıyla T ü rk E rm en ilerin in din ve m il­ liyetçilik h isle rin i ta h rik edi­ yordu.

A ncak, bu ta h rk le rin tesiri he m en görülm em iş, R usların ve d iğ er d ev letlerin yardım ve teş viki ile k u ru la n E rm eni cem i­ y e tle ri ve bilhassa siyasî p a rti m ah iy etin d ek i k o m iteleri, bu saha da an cak 1860 dan sonra b ü y ü k rol oynam ış ve E rm eni­ le rin T ü rk le re k a rsı ay ak la n m a la n , A v ru p a d ev letlerin d en y a r dım istem eleri de bu ta rih te n sonra b ü y ü k ölçüde b aşlam ıştır. Bu su re tle E rm en iler, 500 se­ n elik b ir sü kûn ve ilerlem e İm­ k ân ın d an ve dev rin d en sonra yeniden b ir m ücadele ve a n a r­ şi d evrine g irm işlerd ir A ncak bu defa bu d u ru m a düşm eleri­ nin sebebi, k en d ilerin e hükm e­ den dev let değil, bazı yabancı tahrikçileri)! teşv ik ve y ard ım ı ile, E rm eni kom itecileri ta r a ­ fından b aşv u ru lan tedhiş ve te rö r h a re k e tle ri ve isy an lard ır.

y a r i n

---1860 dan sonraki

devir

V V. — _ ' i f c T - n n r . i k s t j ' i . e

n U H b l k l ,

» .tru n o ftb s go.trU» o w .m i » c r . ■.

KOMİTECİLER, ERMENİLERİ BUNUN GİBİ LEVHALAR, RESİM LER VE BUNLARI TERENNÜM EDEN ŞİİRLERLE FİKREN İSYANA HAZIRLADILAR.

(5)

Komiteler kendilerine karşı koyan

Ermenileri öldürüyorlardı...

»TARİH

BOYUNCA

Y a z a n :)

Kiliseler silâh deposu

haline

getirilmişti

OsmanlI İm paratorluğu içinde­ k i E rm enilerin siyasî m aksat ta ­ şıyan ilk isyanı 1862 de Zeytun (M araşa bağlı b ir kaza idi. Bu­ g ün Süleym anlı bucağıdır) d a çık in iştir. Bu hâdiselerin teferru atı­ n ı İsyanlar bahsinde tetk ik ede­ ceğiz.

OsmanlI İm paratorluğunu her gün b ir p arça daha zayıflatm ak ve sonunda o rtadan kaldırm ak po li tıkası güden ve bunu Prens G o rçak o fu n ağzından 1868 de (Ya Türkiyedeki H ıristiyanlara m uh­ tariy et verilm eli, yahut OsmanlI İm paratorluğu taksim edilm eli­ d ir) şeklinde ifade eden Çarlık Rusya, bu gayeye ulaşabilm ek 1- çin Türkiyedeki H ıristiyan azın­ lıkları eline alm ıştı.

Rus teşviki, parası ve h er çeşit yardım ı ile evvelâ Balkan dev­ letlerinin m uhtariyet ve istiklâl talepleri başlam ıştı.

1876 M eşrutiyeti bu şa rtla r de­ vam ederken ilân edilm iş, Meclise 9 E rm eni m ebus girm iş ve bun­ lard an Ohannes E fendi de Meclis Başkanvekilliğine seçilm işti. B ü­ tü n Osm anlIlarla beraber, Erm e- niler de M eşrutiyetten ve K anu­ n u Esasiden m em nun görünüyor­ lardı.

F ak at R uslar, bu m em nuniyeti gördükleri ve yeni idarenin ba­ şarısı halinde gayelerine ulaşm a­ n ın çok daha güç olacağım bil­ d ik leri için, (E rm eni İstiklâli) fik rin i öldürm em eye çalıştılar. T ahrikleri neticesinde E rm enile­ rin (E ğer B alkanlara m uhtariyet verilirse, aynı şekilde kendilerine d e m uhtariyet verilm esi) taleple­ rin i te k ra r ettirdiler. B alkanlara m uhtariyet verilm esi konusu, bu ta rih te n sonra E rm enilerin en

kuvvetli sebebi olarak, nihayete k ad ar devam etm iştir.

H albuki, b ir çok yabancı ilim ve devlet adam ının eserlerinde de açıkça belirtildiği gibi, E rm e­ nilerin durum u hiç de Balkanlıla tın durum una benzem iyordu. T ür kiyenin hiç b ir vilâyet veya şeh­ rin d e E rm eniler ekseriyette de­ ğillerdi. Belli ve toplu yaşadıkla­ r ı b ir ülkeleri yoktu. OsmanlIlar hiç b ir yeri E rm enilerden fethe­ derek ülkelerine katm am ışlardı. Buna rağm en bu iddia sonuna ka d ar devam etm iştir.

E rm eniler arasına b ir defa ya­ yılan ve dışarıdan mütem adiyen tahrik, teşvik ve destek gören bu politika yüzünden, Türkiye E rm e­ nilerinden b ir grup, m ütem adi propaganda, tedhiş ve isyan faa­ liyetlerine başlam ış ve bu hal, T ürklerin E rm enilere olan İtima­ dını sarsm ıştı.

K om iteler bidayett bu yanlış yolu benim sem iyen, k arşı koyan veya yardım etm iyen Erm enileri teh d it etm ek ve öldürm ek su re­ tiyle, b ü tü n E rm eni kitlesinin, gö nüllü veya gönülsüz, korku ve teh d it yolu ile kendileri ile b era­ b e r olm ası hususunda büyük öl­ çüde b aşarı sağlam ıştı. Bilhassa P atrikhane bu konuda en faal ve en m üessir b ir organ haline geti­ rilm işti.

B ir taraftan bu ta h rik le r devam ederken başlıyan 1877 seferi de Os m anii İm paratorluğunun m ağlû­ biyeti ile bitm iş ve R uslar İs ta n ­ bulini kapılarına dayanm ışlardı. H arb in sonunda evvelâ Ayestefa- nos, bilâhare B erlin Andlaşmala- rı ile Balkan devletleri fiilen İm ­ p arato rlu k tan koparılm ış, başta R usya olm ak üzere İngiltere, A- vusturya, Y unanistan ve h a ttâ 1- ran a to p rak terkedUm iştl. Ayrıca

Erm enilerle m eskûn bölgede ıs­ lahat yapılacağı, din ve mezheple­ re serbesti verileceği de anlaş­ maya dahil edilm işti. Bu m adde­ ler, sırf Çarlık Rusyasım n ileride bu m addeleri ele alarak devletin işine karışm asını tem in için ko­ nulm uştu. N itekim öyle oldu.

Bu sırada İngiltere de, (Liberal P artinin iktidara gelmesi ve Baş­ bakan Gladstone’u n h er sahada başlıyan yanlış politikalarından birisi olarak) E rm eni m eselesin­ de Çarlık Rusyasım n ister iste­ mez taraftarı ve destekçisi ol­ m uştu.

H ınçak, d aha sonra da Taşnak- sutyun kom iteleri de, bu arad a ku rulm uş ve b ire r tedhiş müessese- si olarak faaliyete geçmişlerdi. Bu h al E rm enüerin itim adı kay­ betm elerinden başka, kendileri­ ne verilen b ir çok im tiyazların geri alınm asına, politikaya âlet olan okulların kapatılm asına se­ bep olm uştu.

1890, 1892, 1894, 1895, 1896, 1904, 1905 yılları OsmanlI İm pafatorlu- ğu içinde E rm en ü er tarafından çıkarılan isyan, nüm ayiş ve sabo­ tajlarla geçmiş ve 1908 İkinci Meş rutiyeti bu ş a rtla r altında ilân edüm iştir.

M eşrutiyetin ilânım b ü tü n Os­ m anlIlar gibi E rm enüer de b ü ­ yük b ir sam im iyetle karşılam ış, dini törenler yapm ışlardır. Mecli­ si M ebusana 12 E rm eni m illetve­ kili seçilm işti. E ğer bu sam im i ha va devam etse idi ve iki ta ra f iyi niyetle işbirliği yapabilselerdi, netice elbette ki başka tü rlü o- lacaktı. Fakat b ü tü n bu faaliyet­ le r b ir plâna göre dışarıdan idare ediliyor. E rm eni kom itecüeri iş­ lerin düzelm esini, devletin ve E r­ m enilerin huzura kavuşm asını değil, yabancı efendilerinin em ri­ n i ve kendi ikbal ve m enfaatleri­

ni düşünüyorlardı.

N itekim M eşrutiyetin ilânından sonra da ilk bozgunculuk Bul- garlardan gelmiş, bunu Bosna - H ersek hâdiseleri takip etm işti. 31 M art hâdiseleri, İtalyanların T rablusgarba çıkışları ve niha­ yet Balkan H arbi, takip edilen po litikanın başarıya ulaşm ası için b irer m üessir faktör oluyordu Bu m üşkül devirde, T ürk men faatlerini yabancı devletlere kar şı korum akla g ö re/li Dışişleri Ba kanlığı m akam ında b ir Erm eni paşa (K apriel Noradunkyan) bu­ lunuyordu.

M eşrutiyetin ilânını müteakip Genç Türklerle işbirliği yapacak­ larım ilân eden H m çak ve Taş- naksutyun kom iteleri de, isyan ve sabotaj faaliyetlerine yeniden baş lam ışlardı. 1909 Adana isyanı bu hareketlerin öncüsü oldu.

Birinci Dünya H arbine bu ş a rt­ lar altında girildi.

İsyanlar ve tehcir

Balkan H arbinin beklenmiyen bozgununa uğrıyan T ürk ordusu iki sene içinde toparlanm ış ve bü tü n cephelerde başarılı savaşlar vermeye başlam ıştı. Fakat E rm e­ n i kom iteleri en büyük hıyaneti bu sırada gösterdiler. M üttefikler de Türkiye içindeki E rm eni un­ su ru ile işbirliği yapm ak sayesin de, T ürkleri geriden vurup, h ar­ bi sü ratle bitirm ek gayretinde i- düer. Bu suretle yabancılarla iş­ birliği yapan kom iteciler ve on­

ların taraftarları, Türkiyede beş asırdanberi huzur içinde yaşıyan Erm eni m illetini kendi menfaat ve gayelerine âlet etm iş ve bir milleti tâbi olduğu devletin k ar­ şısına çıkarm anın meydana geti­ receği sonuçları hesap etm em iş­ lerdi.

Erm eniler kitle halinde Kafkas yaya kaçıp Rus ordusuna giriyor, Erm eni kom itecilerinin em rinde çeteler kuruyor ve geride köyle­ rinde kalan E rm enileri de silâh­ landırm ış bulunuyorlardı. Okul ve kiliseler silâh ve m ühim m at de­ posu haline gelmişti. Devlet bu­ nu haber alm ış ve bazı E rm eni li­ derlerinin dikkatini çekerek, her­ hangi b ir hareketin şiddetle bas­ tırılacağım , böyle b ir harekete te şebbüs edilmem esini ih ta r etm iş­ ti.

Ama iplerin ucu E rm enilerde değildi. Plân tatb ik ediliyordu. Rus ordularının taarru zu ile be­ rab er yer yer isyanlar da başladı. T ürk ordusundaki E rm eniler si­ lâhlarına sarılıp dağa çıktılar. Or dunun gerisi em niyette değildi. İkm al yapılamıyordu. Köylerde kitle halinde '.’ürklerin öldürül­ mesine başlanm ıştı. H er taraftan feryatlar yükseliyordu.

Bu durum karşısm da m eşhur Tehcir kanunu çıkarıldı. E rm eni­ lerin daha em niyetli bölgelere nakli balşadı. Bu arada iki ta ra ­ fın birbirlerine karşı gösterdiği düşm anlık b ir çok m üessif hâdi­ selere sebep oldu.

Bu konu hakkındaki görüşleri­

VAN’D ^ YER ALTINDA FİŞENK YAPAN ERMENİLER mizi, yabancı b ir hanım la seneler

ce evvel yaptığım ız b ir sohbeti aynen te k ra r ederek belirtm eye

çalışacağım:

Yabancı bir bayanla

sohbet

1957 yılında Türkiyeyi ziyaret eden, yüksek rütbeli yabancı dev­ let adam larından birisinin m ih­ m andarı idim. Kendileriyle b ir hafta kadar b ir çok yerleri dolaş­ tık. İstanbulda, H ilton otelinde, b ir akşam üzeri, m isafir zatın kül tü rlü ve tarihe çok m eraklı oldu­ ğunu söyliyen eşi ile otururken, senelerdenberi Türkiyeyi görm e­ yi çok arzu ettiğini, nihayet bu arzusunda m uvaffak olduğunu, Türkiyeyi ve T ürkleri çok sevdi­ ğini söyledikten sonra:

— Yalnız, hâlâ cevabını vere­ m ediğim b ir husus var. Acaba bu konuda siz bana yardım edebilir misiniz? diye so rm u ştu r (1).

Cevabım verem ediği husus (E r­ m eni m eselesi) imiş. M emleketin de b ir çok E rm eni dostu varm ış. H epsi çok iyi insanlarm ış. T ink­ ler bu iyi insanları neden öldür­ m üşler ve kovmuşlar?

B unun üzerine, benim de T ü r­ kiyede ve Türkiye dışında E rm eni dostlarım olduğunu, tanıdığım bu E rm enilerin hepsinin iyi insanlar olduklarını söyledikten sonra:

— Siz bu soruyu bana soran ilk yabancı değüsiniz niadam , de­ m iştim . H epsine verdiğim cevabı size de vereceğim. H a ttâ zam anı­ mız bol olduğu, siz de tarihe me­ raklı b ir insan olduğunuz için,

olarak anlatacağım . Ve m üsaade­ nizle cevabıma, b ir hususu iyi bilmediğinizi, daha doğrusu b ir hususun, herkese olduğu gibi, si ze de yanlış aksettirildiğini belir­ terek başlıyacağım.

T ürkler E rm enileri öldürm edi­ le r ve boğm adılar. E rm eniler T ürkleri öldürm eye başladılar. T ürkler de m ukabele ettiler. Ne­ ticede bu mücadeleden mağlûp çı kan, mağlûp olacakları esasen daha bidayetten belli olan, E rm e nilerin b ir kısm ı öldü, b ir kısm ı kaçtı.

M isafir bayan konuşm am ın bu­ raya k ad ar olan kısm ına inanm a­ m ış gibi idi. Benim söyledikle­ rim , ona şimdiye k ad ar söylenen­ lerin tam aksi idi. Bunu bildiğim için, büyük b ir ciddiyet ve sükû­ netle devam etm iştim .

Sarıkamış felâketinin

sebebi bile ■ 11

— OsmanlI devleti, Alman ve A- vusturyalılarla beraber, Birinci Dünya H arbine girdiği zaman, T ürk orduları b ir anda b ir kaç cephede birden savaşm ak zorun­ da kalm ışlardı. Doğuda Ruslarla, arkasından da Çanakkalede İngi­ liz, Fransız ve onların söm ürge­ leri, Filistin ve Ira k ta yine İngi­ lizlerle savaşıyorduk.

Bu esnada T ürk topraklarında Kafkasyadan Ege denizine ve B alkanlara kadar bütün OsmanlI ülkesine yayılmış, takriben 1.5 m ilyona yakın E rm eni asıllı Os­ manlI vatandaşı yaşıyordu. (B u izahatım ı küçük b ir kâğıt üzeri­ ne çizdiğim basit b ir h arita

ü-Sadi KOÇAŞ

K arşım ızda, bize karşı savaşan ordularda olduğu gibi, T ürk o rdu­ sunda da Erm eni subay ve erleri vardı. Ve işin tuhaf tarafı, diğer o rdularda bize karşı savaşan E r­ m enilerin b ir kısm ı da T ürk var tandaşı E rm enilerdi.

Esasen, E rm eni kom itecileri 50 senedenberi, E rm eni asıllı TUrkle ri m ütem adiyen Osmanlı devleti­ ne karşı tah rik ve isyana teşvik ediyor; isyanlar, sab o tajlar ve nüm ayişler te rtip ettiriyorlardı. 500 senelik m üşterek tarihin bu son elli yılında, bilhassa son 20- 25 sene içinde çok kanlı İsyanlar olm uş ve şiddetle bastırılm ıştı.

B aşta ve devamlı olarak Çarlık Rusyası olm ak Üzere, zam an za­ m an İngiltere ve diğer devletler de bunları destekliyor, yardım ediyorlardı. Bu elli senelik gay­ retle, hemen hem en silâhsız E r­ meni kalm am ış gibi idi. K iliseler, okullar b irer silâh ve cephane de­ posu haline getirilm işti. Daha ev­ vel yapılan isyanlar sırasında, ve daha sonra bizzat devlete bağlı bazı E rm enilerin yardım ı ve ih­ barı ile bunlardan b ir kısm ı bu­ lunm uş ve m üsadere edilm işti.

E sasen son zam anlarda E rm eni kom iteleri gizli çalışm aktan da vazgeçmiş, açıkça m ücadele edi­ yorlardı. Devletin elinde E rm eni kom itelerinin ve halkın faaliyeti­ ne a it m üteaddit vesikalar vardı. H arb başladıktan sonra bu faali­ yetlerini büsbütün arttırm ışlard ı. Bilhassa doğuda m üteaddit E r­ m eni çetesi teşkil etm işlerdi. T ürk köylerini basıyor, sivil hal­ kı, h a ttâ çocukları ve kadınları işkence ile öldürüyor, şim di size te k ra r edemiyeceğim hareketlerde bulunuyorlardı.

H arbin hem en babında, bölge­ de seferber durum da bekliyen T ü rk ordusundan çekinerek sinen ve T ürklerle b erab er karışık ola­ ra k yaşıyan E rm eni halkı (h attâ bazı yerlerde kadınları) savaşın fiilen başlam ası, T ü rk ordusunun düşm an karşısm da bulunm ası ve d aha sonra da Uk mağlûbiyetler üzerine faaliyete geçmişlerdi.

H attâ, size, 1914 yılının son gün lerinde uğradığım ız ve 100 bin kişilik T ü rk ordusunun k a r ve düşm an ateşi altında perişan ol­ duğu Sarıkam ış m uharebesini kay betm iş olm am ızın sebebinin, b ir E rm eninin, geri çekilmek üzere em ir alm ış bulunan Rus ordusu­ na, T ü rk ordusunun k arlar için­ de perişan b ir vaziyette bulundu­ ğunu h ab er verm esi olduğunu ve­ sikalarla ispat etm ek m üm kün­ d ür.

(1) Bu yabancı devlet adam ın­ dan m üsaade istem ek im kânı bu­ lam adığım İçin adım yazmıyo­ rum .

y a r i n

---H A R E L E R İ N T A B İ Î K A N U N U

Referanslar

Benzer Belgeler

Kira evi ola- cak vaziyette bu binanın arsası müsait iken mal sahibinin arzusuna göre geniş odalı büyük bir ev yapılması zarurî bı- rakılmıştır.. Bina mevcut arsasile

Bina iki kattan ibaret olup zemin katı şömineli bir ka- bul salonu, oturma köşesi ve çalışma odasile yemek salonu ve servisi ihtiva etmekte, birinci katta ise yatak odaları

Esas itibarile iddiasız ve alelade bir ikametgâh olmak- la beraber bu bina kullanış, taksimat, rahatlık ve mimarî şekillendiriş

Her bakımdan kıymeti çok yüksek olan Ege bölgesinde Arsıulusal İzmir Panayırı ekonomik kazançlarla bugün Avrupalıların endüstri ola- rak kabul ettikleri turizm için de

İkinci Mahmut devrinde yapılan umumi bir tamirat esnasında harici kaplama ve bina- nın çatısı fotoğrafta görülen şekle konmuştur.. İstanbul merkezinde böyle klâsik bir evin

Bazı cisimler meselâ 100 kiloluk bir kuv- vet tahtı tesirinde bir santim uzrsa, kuvveti Üs i misli yani 200 kilo olduğu zaman iki santim uzarsa böyle cisimler mütenasip elâstikî

Lâhitler, lâhitlerin baş ucundaki kitabeler, lâhitlerin yanındaki oturma taşları ve kapı önün-.. deki basamak mermerdir; sair bilûmum kârgir aksam 1

• Muhasebe ve Vergi Uygulamaları Programının temel amacı muhasebe ve vergi konusunda hizmet veren muhasebe veya müşavirlik bürolarının, kamu veya özel sektör kuruluşlarının