SAHtFE DÖRT
Aleyhimizdeki hareketler, kitle
hareketi değildir
D
Ben, 1919 yılında K onya’nın ERM ENAK kazasında doğdum. 1928 yılında da ailem le berab er îsta n b u la nakledip, uzun y ıllar o rad a tahsilim e devam ettim .
Bu yüzden, E rm en a k ’da ge çen çocukluk y ıllarım d an h â tı ram d a fazla b ir şey yok. A k ra b alarım ın ve çok yakın bazı o- k u l ark ad aşlarım ın dışında o zam andan pek az çehreyi h a tır layabiliyorum . Bu yakın a rk a daşlarım dışında h â tıra m d a iz b ıra k a n la rın başında, babam ın y anında çalışan Garbi* isim li b ir E rm eni genci gelir.
Bize sam im iyetle bağlı bu E rm en i delikanlısı, E rm en a k ’ın te k E rm eni ailesini teşk il eden annesi ve k ard eşleri ile, bizden b irk aç sene evvel îsta n b u la n akletm işlerdi. Babası S erkis usta daha evvel gitm iş. Ben kendisini hiç tanım ıyorum . A- m a ism ini daim a duy ard ım . He m en hem en, h erk es ta ra fın d a n •evilen, ara n a n b ir insanm ış.
E rm en a k , T ü rk te n başka ka- vim lerin gelip yerleşm ediği en- d e r A nadolu k asab aların d an bi risid ir. Bu h u susun te k istisn a sı olan, k im b ilir nereden, ne za m an E rm en a k ’a gelip yerleşm iş bulunan, S erkis u sta ailesinin ay rılışın d an sonra, E rm en a k 'ın bu özelliği aynen devam etm ek ted ir.
Biz 1928 yılında îsta n b u la , hnce, b ir sene k a d a r S am atj aa, S u lu m an astırd a o tu rm u stı Istan b u ld a ilk g örüştüğünü daha doğrusu bizi ilk aray ıp 1 la n dostlarım ızdan b iri, bu Sı kıs ustanın G edikpaşa civan da otu ran karısı ve k ız la n , m uştu.
S erkis u sta ailesiyle t e ma mız, b ir sene sonra evim izi E yazıta n a k le ttik te n sonra b i b ü tü n artm ıştı. S erkis u stayı ■
oğlu G arb is’i hiç göremedik. Biz îs ta n b u la gelm eden onlar R om anya'ya gitm işler.
D aha sonraki y ıllard a yatılı devam eden tahsil hayatım da ve 1938 de Ista n b u ld a n ayrıl d ık ta n sonra b ir daha görme dim bu eski dostları.
Romanya’da
1954-56 y ılların d a R om anya’da A taşem iliterdim . B ü k reş’e yer leştik ten biraz sonra ilk ak lı m a gelen, S erkis u stay ı ve oğ lu n u (k i o sıra la rd a 44-45 yaşla rın d a olm ası lâzım dı) tesadüf ettiğim E rm en ilere sorm ak ol m uştu. Sadece yaşlı b ir E rm e ni onları h a tırla d ı. Çok seneler evvel, G arbis b ir h astalık tan sonra, babası da onu tak ib en ölm üşler. Bu acı h a b e ri d uyun ca hissettiğim ü zü n tü y ü hâlâ h atırlarım .
B ükreşte hangi m ağazaya gir sek, hangi şehre gitsek, en lü zum lu y erde ve zam anda k ar şım ıza T ü rk iy ed en gitm iş, tü r k çe konuşan E rm en iler çıkar, san k i k ırk yıllık dost gibi y ar dım a koşm ak isterlerd i.
D ik k at etm iştim . Bu hal, m üş te re k b ir dili k o nuşabilen in san ların z a ru rî yakınlaşm ası cinsinden değildi. S an k i eski b ir kom şu, b ir dost, h a ttâ b ir a k ra b a gibi y ak ın lık duyan, gö rü şü lem ey en a y rı geçmiş uzun y ılla rın h asretin i din d irm ek is tey en in san ların sam im i yakın lığı gibi idi bu...
Orta Doğu’da
1965 yılında O rtadoğu A rap m em leketlerini z iy aret eden (T ü rk îy i N iyet H ey eti) nin b aşk an ı idim . Ira k , K üveyt, Ü r d ü n ve S u riy e ’yi z iy aret etm iş, L übnan üzerinden A n k a ra ’ya dönüyorduk.
B e y ru t’ta S t. GEORGE oteli
ERMENİ KURTULUŞ HARBİNİ TEM SİL EDEN BİR ne girdiğim zam an bizi kapıda
k arşılay a n resepsiyon m em uru, hoş geldiniz d ed ik ten sonra, sanki k ırk yıllık m ü şte rile ri ve ta n ıd ık la rı im işim gibi (Ekse lans dem işti. B irkaç günden be ri bazı k im seler otele m üraca a t edip sizden ran d ev ü istedi ler. Ne zam an lü tfed ersen iz ken d ilerin e bildireceğim .)
D aha biz gelm eden otelim izi bile keşfeden bu ziyaretçileri doğrusu m erak etm iştim . Bir T ü rk , ik i L üb n an lı gazeteciden başka, ik i de E rm eni v ard ı iç lerinde.
E rm enilerden b irisi ertesi gün, yaşlı eşi ve 8-9 y aşların d a k i to ru n la rı ile otele gelm işlerdi. Re sepsiyon m em u ru n u n dairem e k ad ar getirdiği, z iy aret sebeple rin i dahi bilm ediğim bu yaşlı k a rı koca ile to ru n la rı, h e r h al le ri ile b ana S am atyayı, S ulu m a n a s tın ve çocukluğum u ha tır la ttıla r b ir anda. O tu rm ak ta n bile çekinen, rah atsız e ttik lerl için özür d iley erek konuş m aya b aşlayan b u ailenin öyle b ir hali, hele 8-9 y aşların d ak i k üçük kızın öyle b ir el öpüşü v a rd ı ki, g örenler K onya’da ve ya K ay seri’de T ü rk terbiyesiy
le yetişm iş san ırlard ı h ep si. G azetelerden T ü rk îyı s'r-’ct H eyetinin B ey ru ta geleceıini ö ğ rendikten sonra, görüşsek ve b ir T ü rk S en atö rü n e B e n ıı E rm en ileri adına hoş geldniz dem ek için, Elçiliğim izden celi mizi so rd u k ların ı ve ra n d e v ı is ted ik lerin i söylem işlerdi.
B ir de, yine B e y ru t E m e n le ri adına, ricaları vard ı. Beyıut- ta b ir T ü rk okulu açılm asın is tiy o rlard ı. (Y oksa, bu s a t >er, dem işti yaşlı E rm eni niıesl, tü rk çey i u n u ta c a k la r günün bi rinde...)
O telden a y rılırk en evlerine d âv et etm iş ve diğer bir arzu ların ı, b ir tem en n i şeklinde >*- lirte re k ve beni tıpkı diğer b h settiğim E rm en iler gibi kenose- rin e b ağ lay a rak gitm işlerdi hti y ar k arı koca, (ö m rü m ü zü n so nu n u vatanım ızda geçirmek na sip olur in şallah ), diyordu iki si birden.
Türk düşmanı
Ermeni
îşte ben b u h aleti ruhiye içi a- de, B e y ru tlu E rm enilerin ş
h-TARİH
SOYUNCA
sımda T ü rk devletinden istedik leri hususları ilgili m akam lara ulaştırm ak gayreti içinde iken, bütün dünyadaki, bilhassa Lüb nan, A m erika ve F ran sad ak i Er m enilerin T ü rk düşm anlığını ya şatm ak ve u n u ttu rm am ak için 1965 nisan ay ın d ak i faaliyetleri başladı.
Şaşırm ıştım . Benim k ırk yıl lık h â tıra la rım çöküyordu. Du rumu yeniden inceledim . Bir çok kim selerle konuştum . Eski lere ilâv eten birçok ese rle r ka rıştırdım . K anaatim ce problem i çözdüm. Ve bu kanaatlerim i C um huriyet Senatosu kü rsü sü n den m illete ve dünyaya d u y u r dum. (27 Nisan 1965).
A raştırm alarım a son v erm e dim. Devam ettim . K ısa zam an da su neticeye u laştım : (T ü rk i ye’ye ve T ü rk lere karşı girişi len bu düşm anca h arek etler, T ürkiyeden kopup dünyanın d ört köşesine yayılan T ürkiyeli E rm enilerin k itle halindeki fa aliy etleri değildir.
B unlar, h er m em lekette, her m illette, h er to p lu lu k ta b u lu nabilen, şahsî çık arların ı, h attâ geçim lerini, bazı bozguncu te şek k ü llerin teşvik ve desteği ile, bu ve b u n u n gibi faaliy et lere bağlam ış, m acerap erest b ir takın-, in san ların faaliy etlerid ir. O n ları bu faaliy etlerin d e takip ed en le r ise, ya korku ile mec b u r edilm iş, ya hâdiseleri bile- m iyecek, kıym etlendirem eyecek k a d a r genç ve heyecanlı veya gösterilen m en faatleri tepem iye oek k a d a r bencil, yine küçük b ir azın lık tan başka b ir şey de ğ ild ir.)
Sayın Gürsel
ne diyor?
1965 yılı sonlarında idi. B ir îiy a re t sırasında, b ir vesile ile bu hâı liseleri, tetk ik lerim i ve ulaştığ m sonuçları kendilerine a rz e ttijim eski C um hurbaşkanı mız, rı hm etli Cem al GÜRSEL beni d k k atie d inledikten sonra aynen şöyle söylem işlerdi:
(— H aklısın Sadi... Şen bu ka
ERMENİ ARMASI naate b ir sürü h â tıra la rın ve o- kuduğun k ita p la rın yardım ı ile ulaştın. Ben hâdiselerin kısm en içinde de yaşadım . B ir h â tıra mı anlatayım , onu da diğer etüd lerin içinde kıym etlendirm eye çalış.
Birinci D ünya H arbinde tab u rum uzda b ir E rm eni subay v ar dı. En yakın ark ad aşlarım d an , tab u ru m u zu n en sevilen, en ça lışkan su b ay ların d an b iri idi. (ism in i de söylem işlerdi. F ak at hem en orada not alm adığım l- çin şim di h atırlay am ıy o ru m ). O sırada evvelâ E rm eni isyan ları, T ü rk ahalinin öldürülm esi, onu tak ib en de E rm eni te h c iri başlam ış, ik i ta ra f b irb irin e gir m işti. H er gün k arşılık lı işle nen cin ay e tlerin h a b e rle ri —bel ki daha da b ü y ü ltü le re k — as k e rle r arasın d a k onuşuluyordu. İkim iz de kendi v atan d a şlarım ı zın, yakınlarım ızın endişesi için de olm apuza rağm en b irb irim i zi k ırm ad an teseiliye çalışırdık. B ir sabah em ir erim b an a b ir zarf getirdi. E rm eni arka- daşım dandı. Z avallı çocuk ayak üzeri, b ana veda edem eden, si lâh ın a sarılıp, k ıt’asını b ırak mış, dağdaki E rm en i çetelerine k atılm ay a g iderken beliden ö- zür diliyor, m ek tu p la v eda edi
14 Mavis 1967
CUMHURİYET
t t t d v c D u r K i ı :> ; * U K K - t K M U N li l i ş k i l e r i
Yazan:Sadi KOÇAŞ
1
Aklıma hep eski dostlar
geliyor: Serkis
ustalar, Garbisler...
yordu. B ir daha birbirim izi görm edik.
A m a onu hâlâ severim . H âlâ acırım . Ona değil ama, beni en yakın arkadaşım la düşm an e- den, o tertem iz çocuğu bile bas ta n çık aran H ınçaklara, Taşnak- lara hâlâ düşm anım . O nları af fedem iyorum .
A rad an 50 yıl geçti. Şim di yi ne ortalığı k a rıştırm a k isteyen le r v a r. Ben de bu hâdiseleri te fe rrü a tı ile inceledim . Bak te tk ik et, h âlâ o n âm ert insan la rı göreceksin bu işin başın da) d ed ik ten sonra:
— Al hâdisenin en taze h av a disini oku diyerek m asasının gözünden çıkardığı b ir m ek tu b u b an a uzatm ıştı.
M ektup A m erikadan birkaç gün evvel gelm işti. New York, 17 kasım 1965 ta rih in i taşıy o rd u . S ü r’a tle okuduğum m ektup, b ir E rm eni genci ta ra fın d a n doğru dan doğruya k en d ilerin e yazıl m ıştı.
Ben ne sonuca ulaşm ışsam , S ayın G ürsel b an a ne söylem iş se, E rm en i genci de aşağı yu k a rı aynı şeyleri yazıyordu. A m a O, b elli idi ki, gerçekleri ne Sayın G ürsel k a d a r biliyor, ne de benim k a d a r çeşitli ve tarafsız k ay n a k la rd a n tetk ik e im k ân bu lab ilm işti.
A ksine, acı çekm iş, is te r iste mez ta ra f tu ta n b ir m u h itin te sirin d e b ü y ü m ü ştü . F a k a t iz’a- nı, insan sevgisi, O’nu n ecdadı nın ru h u n a olduğu k a d a r ka nına, kem iğine bile sira y e t et m iş T ü rk ve T ü rk iy e h asreti ve bağlılığı (b ü y ü k k in in e rağ m en ) O ’n u bizim le aynı sonu ca u laştırm ıştı.
Bu m ek tu b u özetlem ek istem i yorum . İstiy o ru m ki, sam im iye ti ve gerçekliği bozulm asın.
Ya-zarının adı dosyam da m ahfuz kalm ak üzere, m ektubu aynen k itabım ın sonuna alacağım . Ç ün kü, kelim e kelim e, ru h u ile, m et ni ile m ek tu b u benim sem iş bu lunuyorum .
Sayın G ürsel, daha d ik k atle okum am ve tercüm e etm em i- çin m ek tu b u bana v erm işlerd i. T ercüm e etm iş, b irkaç gün son ra aslını ve tercüm esinin b ir kopyasını k en d ilerin e iad e e t m iştim . Bu konuda k en d ileri ile son konuşm am ız da o gün olm uştu.
— Sen ta rih e m erak lısın . Ya zın da o k u n u r, diye iltifa t e ttik te n sonra (İy i b ir e tü d konu su d u r. Hem insanlığa ve ta r i he, hem T ü rk lü ğ e, hem de, h er şeye rağm en T ü rk iy ey i, T ürkle- ri seven E rm eni m illetinin bo zulm am ış b ü y ü k k itlesin e hiz m e ttir. Bu konuda b ir k itap ya zabilirsen iyi o lu r) b u y u rm u ş lard ı.
B ana tav siy e e ttik le ri etü d ü y apm ak ve b ir k itap h alin e ge tirm e k benim için a rtık b ir e- m ir, b ir v asiy et n iteliğ i taşıy o r du.
A m erikalı E rm en i genci haki k a te n doğru tah m in etm iş. Mek tu p ta yazılan larla sayın G ürsel bizzat ilgilenm eye zam an ve im k ân b u lam ad ılar am a, o m ektup ve içinde y a zılan lar boşa git m edi. B elki b u k ita b ın yazılı şında bile te s iri v a rd ır diyebili rim .
M ekânı cen n et olsun.
y a r i n
---TARİH BOYUNCA
ERMENİLER
SAHİFE DÖRT
Ermeni tarihi
istinad eder
E rm en i ta r ih i h a k k ın d a bilgi v eren e serlerin çoğu, E rm en i o lm ayan k im seler ta ra fın d a n , Y unanca, A surice gibi eski dil lerd e yazılm ış, çok defa biribi- rin in d o ğ ru lu ğ u n u k ab u l etm e yen, değişik fik irle r ile ri süren ese rle rd ir.
Çoğu, v esik a la ra değil, m ito lo jik h ik ây elere istin ad eder. D aha sonraki d e v irle rd e , d aha çok E rm en iler ta ra fın d a n yazı la n eserlerd e de, b u hu su s be lirtilm iş olm akla b e ra b e r, o n lar da çoğu n lu k la b u eski eseri s- rin te sirin d e n tam am en k u rtu lam am ışlard ır.
E sasen b u h al yalnız E rm eni ta rih in e de m ü n h asır değildir. B irçok m ille tle rin ta rih i, ayni şekilde m ito lo ji’ye istin ad e t m e k te d ir. M illî d e sta n la rd a n b ir çoğu da, b u m ito lo jik dev rin te re n n ü m ü n d e n b aşk a b ir şey değildir.
E rm en i ta r ih i h ak k ın d a bu gün b ilin en ler, d o ğ ru lu ğ u n a pek güvenilem eyen b u çok eski e- serlerle, kısm en y in e o n lard an fay d alan ılm ak su re tiy le d aha sonra yazılm ış e serlerin te tk i k i sonunda ulaşılabilm iş bilgi le rd ir.
Biz, k itabım ızın k ü çü k hacm i içinde, E rm en i ta rih in in bu ta h m in lerd en ve efsan elerd en m ü te ş e k k il eski d e v irle ri h ak k ın da te f e rrü a ta girm eyecek kısa b ir özetle yetineceğiz.
Ermenistan denilen
ülke
E rm e n ile rin ta rih in e girm e den evvel, E rm en istan denilen ü lk e y i tan ım ak lâzım dır. E rm e n ile r b ü tü n ta r ih le ri boyunca, Y oğunluğu A ğrı (A ra ra t - Ma- sis) dağı bölgesinde olm ak üze re , g ü n ey K afkasya - Doğu ve
güney doğu A nadolu, Batı 1- ran - kısm en kuzey Ira k ve k u zey S u riy e ile K ilikya denilen H atay , A dana kısm en İçel böl gesinde y aşam ışlard ır.
E rm en iler, a sırla r boyu bu bölgelerde civ ard ak i b ü y ü k dev le tle re tâ b i k ıra llık la r, beylik le r halinde yaşam ış, y aşad ık la r ı bölgelerde de çeşitli a d la r v er m işlerdir.
B ü yük E rm en istan ded ik leri A ra ra t dağı e tra fın d a k i bölge, 15 v ilâ y e te ; K üçük E rm en istan d ed ik leri F ır a t batısı 3 vilâye te ; K ilik y a da sahil ve dağlık K ilikya olm ak üzere ikiye bö lü n m ü ştü r.
H u d u tla rı kesin o larak biline m eyen, b ü y ü k b ir kısm ında E r m en ilerin hiç b ir zam an hâkim u n su r o lam ad ık ları bu bölge ve v ilây et ta k sim a tı h a k k ın d a ha zırladığım ız k ro k i ancak ta k ri bi b ir fik ir v ereb ilir.
Ermeni tarihi
hakkında değişik
fikirler
M uhtelif m ü v e rrih le re göre, E rm eni ta rih i h ak k ın d a başlıca şu fik irle r ileri sü rü lm ek ted ir.
1. A ra ra t d ağında tu fan d an k u rtu la n N u h ’un gem isinden çı k a n la r çeşitli bölgelere y ay ıl m ışlardı. B u n lard an M ezopotam y a y a giden N u h ’un oğlu YA- F E S ’in oğlu GOMER’in to ru n u H AY K ve 300 k a d a r çocukları, to ru n la rı M .E. 2200 ( 2300) y ılla rın d a te k r a r A ra ra t bölgesine gelm iş, orada kalm ış o lan ları da b irle ştire re k b ir d ev let k u r m u ştu r. Bu, ilk E rm eni devleti o la ra k k a b u l ed ilm ek ted ir. Za m anla çoğalan ve M.E. 350 de B ü yük İsk e n d e r’in bölgeyi isti lâsın a k a d a r devam eden bu dev let, HAYKYAN sülâlesine
15 Mayıs 1967 CUMHURİYET
mitolojik hikâyelere
TARİH
BOYUNCA
bağlı 60 p ren s (veya k ıra l) ta ra fın d a n 20 asır id are edilm iş tir.
B u n lard an p ren s denilen ilk 43 ü A su rî h ü k ü m d arların a, k ra l denilen 17 si de İra n ın Ki- y an iy an sülâlesine tâ b i idiler. Son k ıra l VAHE, B üyük Isken- d ere k a rş ı DÂRA o rd u la rı ile sav aşırk en ölm ü ştü r.
2. D iğer b ir kısım m ü v errih ler, b u N uh’a k a d a r dayanan m itolojik izah ları k ab u l etm e m ekte, E rm en ilerin b u lu n d u k la rı bölgeye, M.E. V II inci yüzyıl da gelen F rik y a lıla rın b ir kolu olduğunu ileri sü rm ek ted irler.
3. B ir kısım m ü v e rrih le r de, E rm en ilerle IltT İT L E R arasın da b ir bağ aram ışlarsa da, bu h u su sta da h içb ir in a n ılır k ay n ak y o k tu r.
Bu yüzden E rm en ilerin m en şei, E rm eni ta rih in in başlangıcı ve te fe rrü a tı m üteaddid batılı ilim adam ı ile E rm en i tarih çile r i arasın d a dahi, tıp k ı b ir çok d e v le tle rin ta r ih i h a k k ın d a ol duğu gibi, k esin b ir k a ra r a bağ lanam am ış, m u h telif riv a y e t ve id d ia la ra m ü sten it faraziyeler- den ve m itolojik b ir tak ım h i k ây ele rd en ib a r e t k alm ıştır.
E rm en i ta rih i, m eselâ b ir Mı sır, b ir Y u n an , b ir Ira n , b ir Roma, b ir H itit, v eya b ir Gök tü r k d ev let ve m ed en iy etlerin de olduğu gibi ark eo lo jik kazı la r la m eydana çıkarılm ış veya o dev ird en kalm ış m ü sb et vesi k a la ra ve eserlere istin ad etm e m ek ted ir.
Büyük İskender’den
sonra Ermeniler
B üyük İsk en d er, DÂRA o rdu la rın ı m ağlûp edip, İra n ın K l- YANİYAN sülâlesi h âk im iy eti ne son v e rd ik te n sonra, E rm eni le rin çoğunlukla m eskûn oldu ğu bölgeyi b ir v ilây et o larak
TÜRIÇ-ÇRMENİ
i l i ş k i l e r i
Y a z a n :
Sadi K
0
ÇA
5
Müslümanlar din konusunda
Ermenileri tamamen
serbest bırakmışlardı
topraklarına katm ış, oaşlarıpa da İranlI b ir v a li tay in etm iş tir.
Ipsos m u harebesinden sonra, E rm enistan da İskenderin komu tan la rın d a n S elefk u s’un idaresi ne geçm iştir. F a k a t G eneral Ar tax ias, A ntiochus’ün Rom alılar
çok zaferler kazanıp ülkesini genişletm iş, S u riy e • K afkas - H azer ü lk elerin e k a d a r yayılan büyük E rm en istan kırallığını k u rm u ştu r. Oğlu (veya k ard e şi) V ag arşak ’ı da bu ülkeye kı- ral tay in etm iştir. M.E. 150 se nesinde k u ru la n bu devlet, M.
defa bu sülâleden A PKAR za m anında girm iş, fa k a t yerleşe- m em iştir.
M.S. 433 de son k ıral A rdaşes zam anında, E rm en iler Ira n hü k üm darı 2. VRAM’a m ü racaat ed erek, bu k ırald an k u rtu lm ak ve b ir Iran lI v a li ta ra fın d a n
ta ra fın d a n m ağlûp edilm esi üze rin e , M.E. 190 yılında istiklâlini ilâ n etm iş ve b ir sü re b u böl gelere h ü k m etm iştir.
F a k a t İsk e n d e r’in ölüm ünden sonra bu bölgede teşek k ü l e- den küçük d e v letlerin en kuv v etlisi olan P a rtla rın k ıra lı Ar- şak (A rsas) ın oğlu A rsas, b ir
S. 433 y ılın a k a d a r, 583 sene Ar- şaguni (E şk ân iy an ) sülâlesi de nilen 29 h ü k ü m d a r ta ra fın d a n , bazan y a rı m ü stak il, bazan P a r t’ lara, İra n lIla ra ve B izanslIlara tab i ve o n ların him ayesinde b ir dev let o larak id are edilm iş tir.
E rm en istan a h ıristiy a n lık ilk
kendisine tâ b i o larak id are e- dilm ek iste d ik le rin i b ild ird iler. B ir sü re (M arzb an ) denilen hu d u t v a lile ri ta ra fın d a n id are e- d ild iler.
Bu a s ırla rd a E rm e n ile r b a tı d an B izansın k e n d ile rin i Orto doks y apm ak, D oğudan Ira n ın k e n d ile rin i M azdeizm ’i k ab u l e ttirm e k için y a p tık la rı m ücade le le r içinde ve İ r a n ’a tâ b i b ir ta k ım b ey lik lerd en m ü teşek k il b ir m illet o larak yaşam ışlar dır.
Bu h a l, M üslüm anlığın yayıl m ası ve H alife Ö m er ve O sm an zam anında M üslüm anların b u bölgeye hâkim olm asına k a d a r devam etm iştir.
M üslüm anlar Bizansın ve Ira n ın aksine, E rm en ileri din Konu sunda tam am en serb est b ıra k mış, evvelâ tay in e ttik le ri v ali le r, d aha sonra halife M utem et B illâh zam anında tay in ettik le r i k ıra l (A ŞO T) ta ra fın d a n ida re edip v erg i alm akla yetinm iş le rd ir. A şot 885 de ANİ (K e m ah ) de halife adına v ali E m ir Is a ta ra fın d a n taç giym iş ve E r m e n ile rin dinî reisi olan Ke- v o rk ta ra fın d a n A rkanaz sülâle sinin ilk k ıra lı o larak tak d is e- d ilm iştir.
.B u n a rağm en b u dev irlerd e de “ne B izansın m ezhep, ne de İ r a n ’ın din değiştirm e tazyikle ri eksilm em iş, E rm en iler yavaş y av aş bu tazy ik ve zulüm den k u rtu lm a k için, b atıy a doğru k ü çü k g ru p la r halin d e göç e t m eye b aşlam ışlard ır. Bu hal X I. yüzyıla k a d a r devam
etmiş-Bu ta rih te n sonra bölgede ye ni b ir k u v v et o rtay a çıkıyordu. S elçuklar K afkasya üzerinden A nadoluya giriyor ve bölgede y erleşiy o rlard ı. E rm en iler bu defa d aha büyük g ru p la r ıalin de b atıya, T oroslar ve K ilikya bölgesine göç etm eye başladı lar. Selçuk T ü rk le ri de 1071 Ma lazg irt m eydan savaşında Bi zanslIları kesin b ir m ağlûbiyete u ğ ra ttık ta n kısa zam an sonra b ü tü n A nadoluya yayılm ışlardı.
Haçlı seferleri ve
Kilikya Ermenileri
B ir ta ra fta n K ilik y a’ya gelen E rm en iler R upen ism inde b ir E rm eninin k u rd u ğ u R ubenyan sülâlesi id aresin d e K ilikya E r m eni kırallığını k u ra rk e n , diğer ta ra fta n A nadolu’da H açlı se fe rle ri başlıy o rd u . R upen ve oğ lu K o n stan tin b u fırsa tı k açır m ad ılar. H açlılarla anlaşıp on la rın him ayesinde h âk im iy etle rin i devam ettirm ey e çalıştılar. Bu d e v ir de, yine B izansın or- todox. P ap an ın k ato lik olm ala rı h u su su n d ak i b a sk ıla rı ve m ü tem adiyen, b irb iri ard ın d a n devam eden H açlı o rd u la rın ın geçişi y ü zünden bölgede an a rşi ve h u zu rsu z lu k la rla dolu b ir i- d aren in devam ı şeklinde geç m iştir.
F a k a t bölgenin jeo p o litik öne m i, bilhassa o dev ird e b ü y ü k ve sık d eğişikliklere sebep olu yo rd u . E vvelâ Moğol istilâsı b ir sel gibi önüne çıkan h e r şeyi silip sü p ü re re k geldi geçti. Sel ç u k la r ik i asır H açlılarla çetin m ü cad e leler v e rd ik te n ve H açlı la rın bölgeye h âk im olm asına m âni o ld u k tan so n ra zayıflam ış, y e rle rin i d ah a küçük, fa k a t güç lü T ü rk d ev letlerin e b ıra k ıp ta rih te n çek iliy o rlard ı.
Bu a ra d a bölgede M ısır Mem lü k le rin in h âk im iy eti başlam ış tı. B aybars tek m il S u riy e ve A n tak y ay ı işgal etm işti. Bu ve b u n d an so n rak i y ılla r E rm eni ta rih in in a n arşi y ılla rıd ır.
Kilikya E rm enileri de Rupen- yan sülâlesi tarafın d an 246 yıl sü re ile, 14 kıral tarafın d an idare e- dildikten sonra son bulm uş ve E rm eniler başlarına K ıbrıslı b ir k ıral seçm işlerdir. F akat 50 sene k ad ar devam eden b u an arşi dev r i de uzun sürm em iş ve Kilikya E rm eni K ırallığı 1393 senesinde son bulm uştur.
36 asırlık tarihe
abakış
E rm enistan denilen bölge, bu suretle 36 asır, T ürkler buralara gelip yerleşinceye kadar, d ö rt is tikam etten gglgp istilâ o rd u ları nın b ir geçit yeri olm uştur. Bu İstilâ ordularının b ir kısm ı sade ce gelmiş geçmiş; b ir kısm ı ise kısa veya uzun bölgeye hâkim ol m u ştu r. E rm eniler de, bu hâkim i yetler sırasında bazan istilâcılar, bazan da birbirleriyle m ücadele ederek geçen uzun asırlar zarfın da m ütecanis, devam lı ve kuv vetli b ir devlet kurm ak im kânı
bulam am ışlardır, bu hal, Erm e nilerin gelişm elerine ve köklü bir m edeniyete sahip olm alarına da im kân bırakm am ıştır.
Bu 36 asırlık tarih i şöylece hu lâsa edebiliriz;
1 — 20 asırlık Haykyan sülâlesi devri, m üspet ve ilm i hiç bir tar rihî vesikaya dayanm ıyan b ir t a rih tir.
2 — Bu devrin son zam anların da, tskenderden evvel E rm enis tan Perslere tâbi idi.
3 — tskenderden so n ra Make donyalIlar, Selefkus’lar, P art 1ar ve İranlIlar devrinde bu devletler tarafından tâyin edilen vali veya k ırallar memleket» idare etm işler dir.
4 — B undan sonraki k ırallar devri de karanlıktır. K ıralların m enşeleri m alûm değüdir. Ve E r m enistan denilen ülkenin tam am ı hiç b ir zam an m üşterek b ir ki ralın idaresinde, m ütecanis b ir m em leket ve devlet haline gele m em iştir.
5 — M ilâttan hem en evvel, ve hem en sonraki iki asırlık devre. R om a hâkim iyeti devridir. Daha so n ra geçen a sırla r zarfında da İra n - Roma, İra n - Bizans m ü cadele ve hâkim iyeti bölgenin ge lişm esine ve m üstakil b ir devlet kurulm asına im kân bırakm am ış tır.
6 — M üslüman »»raplarm böl geye hâkim iyeti devri, E rm enile rin din ve mezhep m ücadele ve tazyikinden kurtuldukları devir dir. F akat bu sırada b ir çok kü çük beylikler teşekkül etm iş, da h a so n ra BizanslIlar ve Selçuk la r da bunların hâkim iyetlerine son verm işlerdir.
7 — Son E rm eni devleti olan K üikya kırallığına gelince, bunlar d a M üslüman - H a lı mücadelele rin d en faydalanıp zam anlarım a- n a rş i içinde geçirm işlerdir.
8 — E rm enilerin m üstakil b ir devlet olarak değilse bile, müi? takil ve kuvvetli b ir devlet için de, anarşi ve tazyiklerden k u rtu lup refaha ulaşm aları ancak XIV. asırd an itibaren OsmanlI Türkle rin in tedricen bölgeye hâkim ol m aları ile tahakkuk etm iştir.
Bu devrin tarihini, (T ürk • E r m eni İlişkileri) kısm ında göre ceğiz.
y a r i n
---I
Ermenilerin Irk, Dil,
Din ve Edebiyatı
TARİH
BOYUNCA
I W I H i f k
i
TÜRK-ERMENİ
İLİŞKİLERİ
Yazan:Sadi K
0
ÇA$
inançlarına sıkı sıkıya bağlıdırlar
E rm en ilerin E tn ik ve A ntropo lo jik bakım dan da tam ve gü v e n ilir ilm i b ir etü d ü yap ılm a m ıştır. Bu konuda bazı y ab a n cı k ay n ak la rd a görülenler, e tü dü y ap an la rın şahsî m üşahede lerin e ve ken d ilerin d en evvel yazılm ış eserlerd en a ld ık la rı b il gilere dayan m ak tad ır.
E tü d le rin istinad ettiğ i bu b il g ile r de, İlmî olm aktan çok uzak tır. Ancak ara la rın d a b ir b en z e rlik ve b era b e rlik olduğu d ik k a ti çeker. B un lard an birkaç ö r n ek verm ekle yetineceğim . P ro f. R. VERNONT:
(E rm eniler, T ü rk le r, K ü rtle r, S am iler ve M oğollarla karışm ış b ir v aziy e tted irler. B ir kısm ının gösterdiği m ü şterek evsaf, E r m eni tip i o larak kabul edilirse, O rtad an uzunca boylu, beyaz de rili, Siyah saçlı. K ara gözlü, e k seriy a k a rta l b u ru n lu , geniş a- ğ ızlıd ırlar.)
E. C H A N TER :
(E rm en ilerin tesanüdü daha çok K arabağ-A ras ve K u ra n e h irle rin in y u k a rı h a v z alan n d a- d ır. (Y ani G üney K afkasya)
R usyada b u lu n an E rm en ilerin hem en hepsi B rakisefal, koyu esm er, o rtad an uzunca boylu, As yalı b ir k itle d ir. Bazı K ü rt k a b ile le ri ve A zerbaycanlIlarla a- şik â r ir tib a t ve a lâ k a la n v a r d ır.)
J . DEN İK ER:
(E rm en iler m addi b ir çok uns- suı-lardan m üteşekkil, k a rışık b ir ırk k itlesid ir. B oyları y e r y er değişen 1,63 - 1,69 arasında, k ı sa başlı, 85 - 87 baş ölçüsünde, ırk la rı H indû, Afgan, Asurl ve, T ü rk ırk ların d an m ü teşek k ild ir.) N. KASSOVİCH :
K an g ru p la n ve an tro p o lo jik ra b ıta la r h ak k ın d a b ir etü d y a p a ra k (E rm en i ırk ı m ütecanis b ir ır k d e ğ ild ir) der.
Bu görüşlerde b ir isabet ve um um iyetle b erab erlik vard ır. H akikaten E rm en ilerle aynı böl gede yaşayan diğer m illetler m ensuplarını b irib irin d en a y ır m ak zordur. E sasen bölge halkı b ir b irltr ile tam am en k arışm ış la rd ır. Bunun başlıca sebebi, böl genin b ir çeşit y eri olm a özel liğidir.
Dil ve Din fa rk ı dışında, böl ge halkından ayrılan başlıca h u su siy etleri san ’at k ab iliy etle rid ir. M uayyen san ’a tla rı benim semiş ve geliştirm işlerdir.
Ç alışkan, vefakâr, sadık, dost tem ay ü llü , yard ım sev er tab iatlı in san lard ır. M uhite in tib ak k a b iliy e tle ri fazladır. Dil ve D in’e m üteassıp d eğ ild irler. F ak at d o stlu k ların a olduğu gibi, inanç ların a da b ağ lıd ırlar. N itekim a sırla r boyu ç ek tik leri sık ın tı ya rağm en, ne Iran ın tesirinde k a la ra k d in lerin i d eğ iştirm işler d ir ; Ne de, Bizans ve Rom a’nm tesirin d e k a la ra k k itle halinde m ezheplerini d eğiştirm işlerdir. ERM ENİ D İL t
E rm eni dilinin aslı h ak k ın d a da em in b ilg ile r y o k tu r. İn cili E rm eniceye çev irirk en k u llan ı la n yazı dilin in m enşei m alûm değildir. Bu tercüm e sırasında E rm enice’ye b ir çok yabancı k e lim elerin alındığı ve b u n la rın dili zenginleştirdiği b ilin m ek te dir.
Bugünkü Erm enice Asurile- rin, İran lIların , P a rtla n n , Y u n a n lıla rın , B izanslIların, A rap ların , R usların ve T ü rk le rin te siri a ltın d a gelişm iştir. Bu dil h ıristiy an lığ ın k ab u lü n d en evvel fa k ir b ir dildi.
Le NORMANT:
(E rm enice Ira n grub u n u n b ir lehçesi ile m ü ten azır o larak Z end ve F arsça ile teşek k ü l e t m iştir. E ski şeklini bize göste recek hiç b ir eser y o k tu r) diyor. De MORGAN ise,
(Bu dilde, A suri, İbranî, I r a nı, Med, G ürcü, M ingrel, Laz, U ra rtu N airî, İskit, G rek, A rap, T ürk, Moğol, K ü rt, L âtin, Rus kelim eleri v a rd ır. H ıristiy an lık ta n evvel yazıları olm adığından, E rm en ilerin eski asıl dilini b il diren hiç b ir eser y o k tu r.) diyor. Bazı d ilciler E rm enicenin as len T u ran î b ir dil olduğunu, da ha sonra Farsça ve R um canın tesirinde kaldığını söylerler.
W ebster’s dictionary, E rm eni- eeyi H ind-A vrupa dilleri ailesi içinde fa k a t bu ailenin diğer d il le ri ile hiç m ünasebeti olm ayan b ir dil o larak gösterir.
Daha sonraki asırlarda, bilhas sa Y unanistana gidip tahsil ya pan E rm eniler vasıtası ile, ve da ha çok âyinler, İlâhiler ve dualar şeklinde, Erm enice büyük ölçüde Y unancanın da tesiri altında kal m ıştır.
Ermeni edebiyatı
Erm enice destan ve folk lo r b a kım ından oldukça zengindir. B u n ların konusu, çoğunlukla H ind, A sur, Ira n ve Y unan m i to lo jilerin in tesiri a ltın d a k a lı n a ra k seçilm iştir. F a k a t b u n la rın çoğu, hıristiyanlığın kab u lü n den sonra, bu devir ve fikirlerin te k r a r avdetine m ani olm ak m aksadı ile toplatılıp y a k tırıl- m ıştır.
V. asırdan sonra E rm eni h alk edebiyatına dinî eserler, dualar, İlâh iler hâkim olm uştur.
Bu d ev ir edebiyatında b irb i rin d en fa rk lı üç ayrı zam an v a r d ır:
B irinci devre, IV - X II. asır la rd a : K lâsiklerin, yabancı eser le rin E rm eniceye çevrilm esi ve yabancı m itoloji edebiyatının te siri d evridir.
İkinci devre, X II. asırda daha çok Kilikya’da başlayan ve X V III. asra k ad ar devam eden
devredir.
Üçüncü devre, XVIII. asırda başlayan, E rm eni dil ve edebi yatının tek âm ü l ettiği devredir. Bu devrede, A vrupa klasikleri Erm eniceye çevrilm iş, T arih, dil ve din üzerinde çalışılm ış ve E r m eni edebiyatı batıya tan ıtılm ış tır.
E rm eni edebiyatı daha sonra ları, Tiflis ve M oskova’da geliş m eler k ay d etti. Siyasi te sir ve düşünceler edebiyatta hissedil meye başladı. M illiyetçilik ccr- yanları, teşvikler, edebiyat yolu ile kolaylıkla halk tab ak aların a yayıldı. İstan b u l ve V enedik de bu faaliy etlerin m erkezi haline geldi.
X IX . asırda edebî faaliyet miin h asıran bu sahada gelişm eler kay d etm iş; lisan gelişm iş; şair ler, m u h a rrirle r elem , ıztırap ve kin dolu eserlerd e E rm eni m illi yetçiliği ve is tik lâ l fik irlerin i te rennüm etm eye başlam ışlardır. Bu ceryan, X IX . asırda yalnız E rm en i edebiyatının değil, b ü tü n dünyada, bilhassa D ünyanın bu bölgesinde hâkim olan m illi yetçilik fik irlerin in neticesidir. Ancak, E rm eni m illetinin bu cer yanı benim sem esinde, bizzat E r- m enilerden çok, yabancı d ev let lerin ,ve bazı E rm eni politikacı ların ın tesiri olm uştur.
Ermenilerde din
H ıristiyanlıktan evvel Ermeni ler, Iranlılar gibi, güneşe, aya, a- teşe, suya, toprağa, rüzgâra, dağ lara. yıldızlara, burçlara köpekle- , re, kuşlara, ağaçlara, kayalara, m u hayyel bâbudlara taparlardı.
Mâbedleri yoktu. Açıkta ibadet ederlerdi. Ermeni cemaati içinde, ilk zamanların bu örf ve âdetleri H ıristiyanlık âdet ve usulleri ile birleştirilm iş ve zamanımıza kadar devam ettirilm iştir.
Kiliselerinin hâlâ doğuya dönük oluşu, âyinlerde doğuya dönerek
Ermeni ırkının menşeini
araştıran ilmi bir
araştırma yapılmamıştır
M eşhur Erm eni H üküm darlarının tem sili resim leri. D ikran, V artan M am ikonyan ve Hayk. dua etmeleri, güneşe ait İlâhiler,
hep bu eski devrin tesirlerinin de vamı mahiyetindedir.
Ermenilere Hıristiyanlık ilk defa K ıral A pkar zamanında, havari- yundan Tatyos ve Portogomyos’un İncili Ermenistana getirm eleri ile girişmişse de yerleşememiştir.
Hıristiyanlık devamlı olarak IV. asırda Ermenistanda yerleşmeye ve yayılmaya başlamış; P artlı veya Iranlı bir şahıs olan KİRKOR LU- SAVORİÇ zamanında ve onun dinî liderliği altında gelişmiştir. Bugün Ermenilerin büyük kısmının bağ lı olduğu KİRKORİYE (GREGO RIEN veya LUSAVORÇAGAN) mezhebi, adını bu zattan almıştır.
Bu ilk devreler Erm enilerin din konusunda büyük mücadelelerine
sahne olmuştur. Iranlılar Ermenile- ri eski dinlerine avdete, BizanslI lar ise Ortodoksluğu kabule zorla mışlardır. Bu mücadele asırlarca sürmüştür.
Erm eniler İznik, İstanbul ve A- yasuluğ’da toplanan Ş ûraların a l dığı kararları kabul etm ekle bera ber, ondan sonraki Şûraların ka rarlarını asla kabul etmemişlerdir. Ermenilerin diğerlerinden bariz farklı inançlarının başında Mono- fizm denilen (Hazreti Isa’da yalnız lâhutî tabiat bulunduğu) hakkın- daki kanaatleridir.
K ilikya Ermeni K ırallıkları za manında ise, Papa kendilerinden yardım isteyen Erm enilerin K ato lik olması şartını ileri sürm üştür. Bu mücadele de uzun zaman de
vam etmiştir.
Ermenilerin Protestan olmaları için Amerikan ve Ingiliz misyoner lerinin çalışmaları Osmanlı im pa ratorluğu zamanında başlamıştır.
Çarlık Rusyası da bilhassa son asırlarda Eım enileri Ortodoks yap mak için çok uğraşmıştır. IV. asır- danberi devam eden bütün bu mü cadele sonunda, Ermenilerin bü yük kısmı GREGORIEN kalmakta ısrar etmişler, ancak bir kısmı, Or- todox, Katolik ve Protestan ol muşlardır.
Ermenilerde din mücadelesinin tarihi tetkik edilince göze çarpan en mühim gerçeklerden birisi, T ürk hâkimiyetinden evvel, Erme niler hangi devlete tâbi olmuşsa, o devletin din veya mezhebine geç meleri için bir tazyik ile karşılaş mış olm alarıdır. Ermenilere bu hu susta tazyik, hattâ telkin yapma yan tek hâkim devlet OsmanlIlar olmuştur.
Bu hal, Islâmiyetin bu husustaki kesin hüküm leri ile beraber, biz zat OsmanlIların din ve ırk esası na dayanan b ir devlet olmayışı. H üküm darlar ve Müslüman din a- dam larının din hususunda göster dikleri tolerans, vicdan hürriyeti ve inançlara saygı duygusunun ta biî b ir neticesidir.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldıktan sonra yerli Rumlara tan ı dığı din serbestisini, b ir kaç sene
sonra da Ermenilere tanımış ve Bursadaki Ermeni Katogikosu îs- tanbula getirilerek Ermeni cemaa tinin dinî lideri olmuş ve bu hu susta kendilerine hiç b ir baskı ve telkin yapılmamıştır.
Diğer mezheplere mensup Erme nilerin, ayrı birer cemaat olarak kendilerinin seçtiği dinî liderler tarafından idaresine müsaade eden fermanlar daha sonraki asırlarda verilmiştir.
Ancak, devletin Ermeni cemaa tine (ve bütün din ve mezhep men suplarına! gösterdiği bu müsama ha ve müsaade, Ermenilerin ken di aralarında bir takım mücadele lere sebep olm uştur.
Bu gerçeklere rağmen, din ve vicdan hürriyeti konusu, son asır larda Ermeni politikacılarının ya bancı devletlerin müdahalesini cel- betmok için kullandıkları en mües sir konu olm uştur. Yabancı devlet ler, bilhassa Çarlık Rusyası da, en çok bu konuyu istismar etmiştir.
YARIN --- —
Türk - Ermeni
ilişkileri_______
DÜZELTME — 15 Mayıs ta rih li nüsham ızda erm eniler! e il gili te frik a d a yanlışlıkla «Ani (K em ah)» yazılm ıştır. A slında «Ani (K ars yakını)» o laca k tır. D üzeltir, özür dileriz. S. K.
SAHİFE DÖRT
Devletin yüksek kademelerinde
olanlar da vardı
E rm e n ile rin ilk defa XI. yüz y ıld a Doğu’da, d aha sonra H aç lı seferleri sırasın d a K ilik y a ’da S elçuk T ü rk le ri ile olan ilişki le rin d e n daha evvel kısaca bah şetm iş ve K ilik y a E rm en i kı rallığ ın ın 1393 y ılın d a in k ıraz e ttiğ in i b elirtm iştik .
Bu ta rih te n sonra E rm en iler, S elçuk d ev letin in b akiyesi olan m u h te lif T ü rk b e y lik lerin in hâ k im iy eti altın d a, b u lu n d u k la rı bölge O sm anlı d evletine katılın- caya k ad ar, p arça parça yaşa m ışlard ır.
O sm anlı h â k im iy etin i ilk de fa, K ilikyadan K aram an ve K ü ta h y a ’ya o rad an da B u rsay a gö çen E rm en iler k a b u l e tm işler dir.
Y ıldırım B eyazıt d evrine ka d a r yavaş yavaş genişleyen Os m anlI devletinin işgal ettiğ i böl g elerd ek i E rm en iler de bu yeni v e k u v v etli devlete tâ b i olm uş, b ir kısm ı da, d aha k en d i böl g eleri O sm anlIlar ta ra fın d a n fet hedilm eden, bu d e v le t to p ra k la r ın a göçm üşlerdir.
A n k ara m eydan m uharebesiy le (1402) O sm anlı d ev letin i m ağ lu p eden T im ur o rd u ları Ana- d o lu y u baştan b aşa işgal ve es k i T ü rk b ey lik lerin in yeniden d oğm alarına im kân v e rd ik le ri zam an da, E rm e n ile r çoğunluk la bu yeni T ü rk bey lik lerin e tâ b i o lm uşlardır.
Y ıldırım - T im u r m ücadelesin de E rm en iler, bilhassa S iv asta b ü y ü k y a ra rlık la r gösterm işler dir.
Çelebi S u ltan M ehm edin gay re tiy le , kısa zam anda O sm anlı d ev letin in yeniden to p arlan m a sı, E rm en ilerin y eniden O sm anlı d ev leti h â k im iy eti a ltın d a b ir leşm elerin i ve ta rih le rin d e ilk defa, din ve m ezhep m ücadele v e tazy ik lerin d en k u rtu ln ıa la
rı-*• ' V».’ '->■ *&-< •£k.-r‘ - ■■»
* - * ' t j . . • i «r.ı o* i.
i İ,'V,
M. E. 2300 YILINDA ERM ENİ D EV LETİN İ KURDUĞU RlVA- YET EDİLEN NUH ’UN OĞLU Y A FE S’lN TORUNU HAYK. nı sağlam ıştır.
F a k a t E rm en ilerin asıl geliş m e im kânı bulm ası, 1460 yılın dan itib a re n , F a tih S u ltan Meh m edin k en d ilerin e verdiği hak ve im k â n la rla b aşlar.
O ndan sonra da g erek Yavuz S u lta n Selim , gerekse K anuni S u lta n S üleym an d e v irlerin d e, E rm en ilerin k itle halinde yaşa d ık la rı doğu ü lk eleri O sm anlı devletine k atılın ca, bu ü lk e le r de y aşayan E rm en ilerin büyük kısm ı İm p a ra to rlu ğ u n b atıd ak i d iğ er şeh irlerin e, bilhassa Is- ta n b u la göç etm iş, g ittik le ri
h e r yerde, çalışk an lık ları, san at k a b iliy e tle ri ve m u h ite in tib a k v a s ıfla n ile sü ra tle O sm anlı ca m iası içinde ra h a t, m u teb er, se v ilen ve bilhassa itim a t edilen b ir cem aat olm uşlardır.
E rm e n ile rin çoğunlukla ve k it le halin d e y a şa d ık la rı ü lk e le r O sm anlı h âk im iy etin e geçtiği zam an, E rm en iler, bölgedeki dev let ve b ey lik lerin em rinde dağınık b ir halde y aşıy o rlard ı. H er y erd e azın lık ta id iler. Ba ğım sız v eya y a rı bağım sız hiç b ir E rm en i d ev leti m ev cu t de ğildi. B ugün E rm en istan deni len y erlerd e y aşa y a n la r da, ço ğ u n lu k la (A slen T ü rk ırk ın d a n olup bölgede K ü rt diye ta n ın a n ) b ey lik lerin em rin d e y aşıy o rlar dı.
Bu yüzden O sm anlIlar, ne sos yal, ne de siyasî bakım dan teş k ilâ ta sahip hiç b ir E rm eni top lu lu ğ u ile karşılaşm am ış. E rm e ni ülkesi feth etm em iş, tâ b ir ca iz ise, E rm en ileri çok m üşkül ş a r tla r a ltın d a y aşad ık ları kü çük b ey lik lerin hâkim iy etin d en k u rta rıp kendi h âk im iy etin e al m ıştır.
E rm en ilerin bu d u ru m d an do la y ı d evlete gösterdiği bağlılık. O sm anlIların da o nlara itim a t etm esinin başlıca âm ilidir. A sır la r d ır g ö rm edikleri b ir din ve sosyal serbesti, vergiden başka b ir m ü k ellefiy et ile bağlı olm a m aları, a sk e rlik te n m uaf oluş ları, b ir ta ra fta n bu çalışkan ve k ab iliy etli m illetin sü ra tle yük selm esini, zengin b ir cem aat ha line gelm esini sağ lark en , b ir ta ra fta n da n ü fu sla rın ın artm ası nı tem in etm iştir.
D evletle m ü n aseb etleri böyle olduğu gibi, b e ra b e r y aşad ık la rı T ü rk asıllı O sm anlı v atan d aş la rı ile de m ü n aseb etleri, en u- fak b ir şik ây et işitilm eden asır la rc a devam etm iştir. B unun te k istisnası, İsy a n la r bahsinde göreceğim iz Z ey tu n E rm en ileri nin tu tu m u olup, b u n la r da baş lan g ıçta basit, İdarî ve sosyal v a k a la rd a n ib a re tti.
E rm en ilerin dili vardı. Ama hepsi T ürkçe kon u şu r, K iliseler de ây in lerin i bile T ürkçe y ap ar
lard ı. D evletin en yüksek k ade m elerine k a d a r yükselen E rm e n ile r v ard ı.
Ş ark lı veya K ilikyalı olm ak, G régorien veya diğer m ezheple re m ensup olm ak, b u lu n d u k la rı şehirde (bilhassa Istan b u ld a) y erli veya sonradan gelm iş ol m ak gibi sebeplerle veya şahsı re k a b e t h isleriy le E rm enilerin kendi a ra la rın d a pek çok anlaş m azlık lar çıkm ış, am a devletle ve T ü rk le rle hiç b ir anlaşm az lık la rı görülm em iştir.
B unun başlıca sebebi, Osm an
lI devletinin, devlet anlayışı, ya pisi, insan h a k la rın a ve vicdan h ü rriy e tin e verdiği değerdir.
T ü rk - E rm eni ilişkileri hak k ın d a eser yazan E rm en iler ve B atılı y azarların b ü y ü k kısmı bu gerçeği açıkça b elirtm işler dir.
Elise Reclus, bu h u su sta diyor ki (T ü rk hâkim iyeti, şahsın, fe rd le rin içine ve d erin lik lerin e girm ez. B inaenaleyh birçok ci h e tle rd e n h a lk k itlelerin in m uh ta riy e ti, serbestisi, T ürkiyede B atı A v ru p an m en ileri m em le k etle rin d e n d aha m ükem m el dir.)
U biçini de eserinde ^(V icdan h ü rriy e tin e geince, T ürkiyede h âk im olan din (İslâm iy et) di ğer d in ler h ak k ın d a, H ıristiyan d ev letlerd e ender görülen b ir m üsam aha g österm ektedir.)
P rof. J o rg a ’da, PolonyalI sey yah M ikoscha’ya atfen (T ü rk le r ta ra fın d a n E rn ıen ilere, diğer b ir m illete gösterilenden ziya de h ü rm e t ve sevgi gösterilm ek te d ir. E rm en iler aynı zam anda, R u m lard an ziyade T ü rk le r ta ra fm d an verilm iş m ezhep h ü rr i yetine m a lik tirle r.)
B u n lar sadece b ire r m isaldir. B unun gibi daha yüzlerce m i sal v erileb ilir. Buna m ukabil b u n u n aksini iddia edebilen b ir kaç yazarın siyasî m ak satları, E rm en ileri teşvik ve ta h rik et m ek gayeleri, en ufak b ir te t kik ve m ukayese ile d erh al m eydana çık m ak tad ır.
Bu yüzden 1839 yılına k a d a r T ü rk E rm eni m ü n aseb etleri en ufak b ir şik ây et olm adan dört asırd an fazla devam etm iştir.
17 Mayıs 1967
CUMHURİYET
TARİH
BOYUNCA
Sadi KOÇA?
Ermenilerin gelişmeleri
Fatih Sultan Mehmet’in
kendilerine verdiği haklarla başlar...
1839 T anzim at ferm anı, Erm e n iler ta ra fın d a n h içb ir talep ol m aksızın, diğer azın lık lar ve v a ta n d a şla r gibi E rm enilere de b ir takım yeni h a k la r ve im k â n la r getirm işti.
1839-1860 arasın d a, bu m üna seb etler yine eskisi gibi devam etm iş, bu arad a b ir çok E rm e ni gençleri tahsil için batı ülke lerin e gidip, yeni bilgilerle be ra b e r, yeni fik irle r de g e tir m işlerdi.
Gelişen bu d u ru m d an ku şk u lanan yabancı dev letlerin , özel likle Ç arlık R usyasının diğer azın lık larla berab er, E rm en ilere de yaklaşm ası ve onları devlet aleyhinde h arek ete geçirm esi teşeb b ü sleri a rtık başlam ıştı. H albuki bu esnada R usyada y aşayan E rm en ilerin hali peri
şandı. 1836 da çık arılan Pologe- nia denilen k an u n , E rm enilere karşı en şedit h ü k ü m leri ih ti va ediyordu. Mezhep h ü rriy e ti ve K atogikosluğun y etk ileri he m en hem en k ald ırılm ıştı.
R usyanın bu E rm eni politika sının g a y e si: ’(E rm en ilerin hep sini O rtodox yapm ak, d inlerini,
k iliselerin i ve k ü ltü rle rin i o rta dan k ald ırm ak . Bu m illeti Rus- lar içinde e ritm ek ) diye özetle n eb ilir. N itekim bu gayelerini ta h a k k u k ettirm e k için, evvelâ E rm en ilere Rus o rtodoxlarının b ü tü n h ak ların ı aynen tanım ış, Ira n ve T ürkiyeden bir kısım E rm enilerin R usya’ya göçm esini
sağlam ış, Eçm iyazin 1828 de Rus ya'y a geçtikten sonra da y u k a rıd a b elirttiğ im iz p o litik an ın ta t b ik atın a g irişm işti. P ologenia b u n u n neticesinde çıkarılm ış ve ta tb ik edilm işti. 1856 da kabul edilen (N izam nam ei M illeti Er- m eniyan) ise, bu cem aata bü y ük im k â n la r v erm işti.
B una rağm en. Ç arlık Rusyası E rm en ilerin hâm isi pozuna giri yor, bilhassa K afkasyalI bazı E rm eni politikacıları v asıtasıyla T ü rk E rm en ilerin in din ve m il liyetçilik h isle rin i ta h rik edi yordu.
A ncak, bu ta h rk le rin tesiri he m en görülm em iş, R usların ve d iğ er d ev letlerin yardım ve teş viki ile k u ru la n E rm eni cem i y e tle ri ve bilhassa siyasî p a rti m ah iy etin d ek i k o m iteleri, bu saha da an cak 1860 dan sonra b ü y ü k rol oynam ış ve E rm eni le rin T ü rk le re k a rsı ay ak la n m a la n , A v ru p a d ev letlerin d en y a r dım istem eleri de bu ta rih te n sonra b ü y ü k ölçüde b aşlam ıştır. Bu su re tle E rm en iler, 500 se n elik b ir sü kûn ve ilerlem e İm k ân ın d an ve dev rin d en sonra yeniden b ir m ücadele ve a n a r şi d evrine g irm işlerd ir A ncak bu defa bu d u ru m a düşm eleri nin sebebi, k en d ilerin e hükm e den dev let değil, bazı yabancı tahrikçileri)! teşv ik ve y ard ım ı ile, E rm eni kom itecileri ta r a fından b aşv u ru lan tedhiş ve te rö r h a re k e tle ri ve isy an lard ır.
y a r i n
---1860 dan sonraki
devir
V V. — _ ' i f c T - n n r . i k s t j ' i . en U H b l k l ,
» .tru n o ftb s go.trU» o w .m i » c r . ■.KOMİTECİLER, ERMENİLERİ BUNUN GİBİ LEVHALAR, RESİM LER VE BUNLARI TERENNÜM EDEN ŞİİRLERLE FİKREN İSYANA HAZIRLADILAR.
Komiteler kendilerine karşı koyan
Ermenileri öldürüyorlardı...
»TARİH
BOYUNCA
Y a z a n :)
Kiliseler silâh deposu
haline
getirilmişti
OsmanlI İm paratorluğu içinde k i E rm enilerin siyasî m aksat ta şıyan ilk isyanı 1862 de Zeytun (M araşa bağlı b ir kaza idi. Bu g ün Süleym anlı bucağıdır) d a çık in iştir. Bu hâdiselerin teferru atı n ı İsyanlar bahsinde tetk ik ede ceğiz.
OsmanlI İm paratorluğunu her gün b ir p arça daha zayıflatm ak ve sonunda o rtadan kaldırm ak po li tıkası güden ve bunu Prens G o rçak o fu n ağzından 1868 de (Ya Türkiyedeki H ıristiyanlara m uh tariy et verilm eli, yahut OsmanlI İm paratorluğu taksim edilm eli d ir) şeklinde ifade eden Çarlık Rusya, bu gayeye ulaşabilm ek 1- çin Türkiyedeki H ıristiyan azın lıkları eline alm ıştı.
Rus teşviki, parası ve h er çeşit yardım ı ile evvelâ Balkan dev letlerinin m uhtariyet ve istiklâl talepleri başlam ıştı.
1876 M eşrutiyeti bu şa rtla r de vam ederken ilân edilm iş, Meclise 9 E rm eni m ebus girm iş ve bun lard an Ohannes E fendi de Meclis Başkanvekilliğine seçilm işti. B ü tü n Osm anlIlarla beraber, Erm e- niler de M eşrutiyetten ve K anu n u Esasiden m em nun görünüyor lardı.
F ak at R uslar, bu m em nuniyeti gördükleri ve yeni idarenin ba şarısı halinde gayelerine ulaşm a n ın çok daha güç olacağım bil d ik leri için, (E rm eni İstiklâli) fik rin i öldürm em eye çalıştılar. T ahrikleri neticesinde E rm enile rin (E ğer B alkanlara m uhtariyet verilirse, aynı şekilde kendilerine d e m uhtariyet verilm esi) taleple rin i te k ra r ettirdiler. B alkanlara m uhtariyet verilm esi konusu, bu ta rih te n sonra E rm enilerin en
kuvvetli sebebi olarak, nihayete k ad ar devam etm iştir.
H albuki, b ir çok yabancı ilim ve devlet adam ının eserlerinde de açıkça belirtildiği gibi, E rm e nilerin durum u hiç de Balkanlıla tın durum una benzem iyordu. T ür kiyenin hiç b ir vilâyet veya şeh rin d e E rm eniler ekseriyette de ğillerdi. Belli ve toplu yaşadıkla r ı b ir ülkeleri yoktu. OsmanlIlar hiç b ir yeri E rm enilerden fethe derek ülkelerine katm am ışlardı. Buna rağm en bu iddia sonuna ka d ar devam etm iştir.
E rm eniler arasına b ir defa ya yılan ve dışarıdan mütem adiyen tahrik, teşvik ve destek gören bu politika yüzünden, Türkiye E rm e nilerinden b ir grup, m ütem adi propaganda, tedhiş ve isyan faa liyetlerine başlam ış ve bu hal, T ürklerin E rm enilere olan İtima dını sarsm ıştı.
K om iteler bidayett bu yanlış yolu benim sem iyen, k arşı koyan veya yardım etm iyen Erm enileri teh d it etm ek ve öldürm ek su re tiyle, b ü tü n E rm eni kitlesinin, gö nüllü veya gönülsüz, korku ve teh d it yolu ile kendileri ile b era b e r olm ası hususunda büyük öl çüde b aşarı sağlam ıştı. Bilhassa P atrikhane bu konuda en faal ve en m üessir b ir organ haline geti rilm işti.
B ir taraftan bu ta h rik le r devam ederken başlıyan 1877 seferi de Os m anii İm paratorluğunun m ağlû biyeti ile bitm iş ve R uslar İs ta n bulini kapılarına dayanm ışlardı. H arb in sonunda evvelâ Ayestefa- nos, bilâhare B erlin Andlaşmala- rı ile Balkan devletleri fiilen İm p arato rlu k tan koparılm ış, başta R usya olm ak üzere İngiltere, A- vusturya, Y unanistan ve h a ttâ 1- ran a to p rak terkedUm iştl. Ayrıca
Erm enilerle m eskûn bölgede ıs lahat yapılacağı, din ve mezheple re serbesti verileceği de anlaş maya dahil edilm işti. Bu m adde ler, sırf Çarlık Rusyasım n ileride bu m addeleri ele alarak devletin işine karışm asını tem in için ko nulm uştu. N itekim öyle oldu.
Bu sırada İngiltere de, (Liberal P artinin iktidara gelmesi ve Baş bakan Gladstone’u n h er sahada başlıyan yanlış politikalarından birisi olarak) E rm eni m eselesin de Çarlık Rusyasım n ister iste mez taraftarı ve destekçisi ol m uştu.
H ınçak, d aha sonra da Taşnak- sutyun kom iteleri de, bu arad a ku rulm uş ve b ire r tedhiş müessese- si olarak faaliyete geçmişlerdi. Bu h al E rm enüerin itim adı kay betm elerinden başka, kendileri ne verilen b ir çok im tiyazların geri alınm asına, politikaya âlet olan okulların kapatılm asına se bep olm uştu.
1890, 1892, 1894, 1895, 1896, 1904, 1905 yılları OsmanlI İm pafatorlu- ğu içinde E rm en ü er tarafından çıkarılan isyan, nüm ayiş ve sabo tajlarla geçmiş ve 1908 İkinci Meş rutiyeti bu ş a rtla r altında ilân edüm iştir.
M eşrutiyetin ilânım b ü tü n Os m anlIlar gibi E rm enüer de b ü yük b ir sam im iyetle karşılam ış, dini törenler yapm ışlardır. Mecli si M ebusana 12 E rm eni m illetve kili seçilm işti. E ğer bu sam im i ha va devam etse idi ve iki ta ra f iyi niyetle işbirliği yapabilselerdi, netice elbette ki başka tü rlü o- lacaktı. Fakat b ü tü n bu faaliyet le r b ir plâna göre dışarıdan idare ediliyor. E rm eni kom itecüeri iş lerin düzelm esini, devletin ve E r m enilerin huzura kavuşm asını değil, yabancı efendilerinin em ri n i ve kendi ikbal ve m enfaatleri
ni düşünüyorlardı.
N itekim M eşrutiyetin ilânından sonra da ilk bozgunculuk Bul- garlardan gelmiş, bunu Bosna - H ersek hâdiseleri takip etm işti. 31 M art hâdiseleri, İtalyanların T rablusgarba çıkışları ve niha yet Balkan H arbi, takip edilen po litikanın başarıya ulaşm ası için b irer m üessir faktör oluyordu Bu m üşkül devirde, T ürk men faatlerini yabancı devletlere kar şı korum akla g ö re/li Dışişleri Ba kanlığı m akam ında b ir Erm eni paşa (K apriel Noradunkyan) bu lunuyordu.
M eşrutiyetin ilânını müteakip Genç Türklerle işbirliği yapacak larım ilân eden H m çak ve Taş- naksutyun kom iteleri de, isyan ve sabotaj faaliyetlerine yeniden baş lam ışlardı. 1909 Adana isyanı bu hareketlerin öncüsü oldu.
Birinci Dünya H arbine bu ş a rt lar altında girildi.
■
İsyanlar ve tehcir
Balkan H arbinin beklenmiyen bozgununa uğrıyan T ürk ordusu iki sene içinde toparlanm ış ve bü tü n cephelerde başarılı savaşlar vermeye başlam ıştı. Fakat E rm e n i kom iteleri en büyük hıyaneti bu sırada gösterdiler. M üttefikler de Türkiye içindeki E rm eni un su ru ile işbirliği yapm ak sayesin de, T ürkleri geriden vurup, h ar bi sü ratle bitirm ek gayretinde i- düer. Bu suretle yabancılarla iş birliği yapan kom iteciler ve on
ların taraftarları, Türkiyede beş asırdanberi huzur içinde yaşıyan Erm eni m illetini kendi menfaat ve gayelerine âlet etm iş ve bir milleti tâbi olduğu devletin k ar şısına çıkarm anın meydana geti receği sonuçları hesap etm em iş lerdi.
Erm eniler kitle halinde Kafkas yaya kaçıp Rus ordusuna giriyor, Erm eni kom itecilerinin em rinde çeteler kuruyor ve geride köyle rinde kalan E rm enileri de silâh landırm ış bulunuyorlardı. Okul ve kiliseler silâh ve m ühim m at de posu haline gelmişti. Devlet bu nu haber alm ış ve bazı E rm eni li derlerinin dikkatini çekerek, her hangi b ir hareketin şiddetle bas tırılacağım , böyle b ir harekete te şebbüs edilmem esini ih ta r etm iş ti.
Ama iplerin ucu E rm enilerde değildi. Plân tatb ik ediliyordu. Rus ordularının taarru zu ile be rab er yer yer isyanlar da başladı. T ürk ordusundaki E rm eniler si lâhlarına sarılıp dağa çıktılar. Or dunun gerisi em niyette değildi. İkm al yapılamıyordu. Köylerde kitle halinde '.’ürklerin öldürül mesine başlanm ıştı. H er taraftan feryatlar yükseliyordu.
Bu durum karşısm da m eşhur Tehcir kanunu çıkarıldı. E rm eni lerin daha em niyetli bölgelere nakli balşadı. Bu arada iki ta ra fın birbirlerine karşı gösterdiği düşm anlık b ir çok m üessif hâdi selere sebep oldu.
Bu konu hakkındaki görüşleri
VAN’D ^ YER ALTINDA FİŞENK YAPAN ERMENİLER mizi, yabancı b ir hanım la seneler
ce evvel yaptığım ız b ir sohbeti aynen te k ra r ederek belirtm eye
çalışacağım:
Yabancı bir bayanla
sohbet
1957 yılında Türkiyeyi ziyaret eden, yüksek rütbeli yabancı dev let adam larından birisinin m ih m andarı idim. Kendileriyle b ir hafta kadar b ir çok yerleri dolaş tık. İstanbulda, H ilton otelinde, b ir akşam üzeri, m isafir zatın kül tü rlü ve tarihe çok m eraklı oldu ğunu söyliyen eşi ile otururken, senelerdenberi Türkiyeyi görm e yi çok arzu ettiğini, nihayet bu arzusunda m uvaffak olduğunu, Türkiyeyi ve T ürkleri çok sevdi ğini söyledikten sonra:
— Yalnız, hâlâ cevabını vere m ediğim b ir husus var. Acaba bu konuda siz bana yardım edebilir misiniz? diye so rm u ştu r (1).
Cevabım verem ediği husus (E r m eni m eselesi) imiş. M emleketin de b ir çok E rm eni dostu varm ış. H epsi çok iyi insanlarm ış. T ink ler bu iyi insanları neden öldür m üşler ve kovmuşlar?
B unun üzerine, benim de T ü r kiyede ve Türkiye dışında E rm eni dostlarım olduğunu, tanıdığım bu E rm enilerin hepsinin iyi insanlar olduklarını söyledikten sonra:
— Siz bu soruyu bana soran ilk yabancı değüsiniz niadam , de m iştim . H epsine verdiğim cevabı size de vereceğim. H a ttâ zam anı mız bol olduğu, siz de tarihe me raklı b ir insan olduğunuz için,
olarak anlatacağım . Ve m üsaade nizle cevabıma, b ir hususu iyi bilmediğinizi, daha doğrusu b ir hususun, herkese olduğu gibi, si ze de yanlış aksettirildiğini belir terek başlıyacağım.
T ürkler E rm enileri öldürm edi le r ve boğm adılar. E rm eniler T ürkleri öldürm eye başladılar. T ürkler de m ukabele ettiler. Ne ticede bu mücadeleden mağlûp çı kan, mağlûp olacakları esasen daha bidayetten belli olan, E rm e nilerin b ir kısm ı öldü, b ir kısm ı kaçtı.
M isafir bayan konuşm am ın bu raya k ad ar olan kısm ına inanm a m ış gibi idi. Benim söyledikle rim , ona şimdiye k ad ar söylenen lerin tam aksi idi. Bunu bildiğim için, büyük b ir ciddiyet ve sükû netle devam etm iştim .
Sarıkamış felâketinin
sebebi bile ■ 11
— OsmanlI devleti, Alman ve A- vusturyalılarla beraber, Birinci Dünya H arbine girdiği zaman, T ürk orduları b ir anda b ir kaç cephede birden savaşm ak zorun da kalm ışlardı. Doğuda Ruslarla, arkasından da Çanakkalede İngi liz, Fransız ve onların söm ürge leri, Filistin ve Ira k ta yine İngi lizlerle savaşıyorduk.
Bu esnada T ürk topraklarında Kafkasyadan Ege denizine ve B alkanlara kadar bütün OsmanlI ülkesine yayılmış, takriben 1.5 m ilyona yakın E rm eni asıllı Os manlI vatandaşı yaşıyordu. (B u izahatım ı küçük b ir kâğıt üzeri ne çizdiğim basit b ir h arita
ü-Sadi KOÇAŞ
K arşım ızda, bize karşı savaşan ordularda olduğu gibi, T ürk o rdu sunda da Erm eni subay ve erleri vardı. Ve işin tuhaf tarafı, diğer o rdularda bize karşı savaşan E r m enilerin b ir kısm ı da T ürk var tandaşı E rm enilerdi.
Esasen, E rm eni kom itecileri 50 senedenberi, E rm eni asıllı TUrkle ri m ütem adiyen Osmanlı devleti ne karşı tah rik ve isyana teşvik ediyor; isyanlar, sab o tajlar ve nüm ayişler te rtip ettiriyorlardı. 500 senelik m üşterek tarihin bu son elli yılında, bilhassa son 20- 25 sene içinde çok kanlı İsyanlar olm uş ve şiddetle bastırılm ıştı.
B aşta ve devamlı olarak Çarlık Rusyası olm ak Üzere, zam an za m an İngiltere ve diğer devletler de bunları destekliyor, yardım ediyorlardı. Bu elli senelik gay retle, hemen hem en silâhsız E r meni kalm am ış gibi idi. K iliseler, okullar b irer silâh ve cephane de posu haline getirilm işti. Daha ev vel yapılan isyanlar sırasında, ve daha sonra bizzat devlete bağlı bazı E rm enilerin yardım ı ve ih barı ile bunlardan b ir kısm ı bu lunm uş ve m üsadere edilm işti.
E sasen son zam anlarda E rm eni kom iteleri gizli çalışm aktan da vazgeçmiş, açıkça m ücadele edi yorlardı. Devletin elinde E rm eni kom itelerinin ve halkın faaliyeti ne a it m üteaddit vesikalar vardı. H arb başladıktan sonra bu faali yetlerini büsbütün arttırm ışlard ı. Bilhassa doğuda m üteaddit E r m eni çetesi teşkil etm işlerdi. T ürk köylerini basıyor, sivil hal kı, h a ttâ çocukları ve kadınları işkence ile öldürüyor, şim di size te k ra r edemiyeceğim hareketlerde bulunuyorlardı.
H arbin hem en babında, bölge de seferber durum da bekliyen T ü rk ordusundan çekinerek sinen ve T ürklerle b erab er karışık ola ra k yaşıyan E rm eni halkı (h attâ bazı yerlerde kadınları) savaşın fiilen başlam ası, T ü rk ordusunun düşm an karşısm da bulunm ası ve d aha sonra da Uk mağlûbiyetler üzerine faaliyete geçmişlerdi.
H attâ, size, 1914 yılının son gün lerinde uğradığım ız ve 100 bin kişilik T ü rk ordusunun k a r ve düşm an ateşi altında perişan ol duğu Sarıkam ış m uharebesini kay betm iş olm am ızın sebebinin, b ir E rm eninin, geri çekilmek üzere em ir alm ış bulunan Rus ordusu na, T ü rk ordusunun k arlar için de perişan b ir vaziyette bulundu ğunu h ab er verm esi olduğunu ve sikalarla ispat etm ek m üm kün d ür.
(1) Bu yabancı devlet adam ın dan m üsaade istem ek im kânı bu lam adığım İçin adım yazmıyo rum .
y a r i n
---H A R E L E R İ N T A B İ Î K A N U N U