• Sonuç bulunamadı

Limnoloji Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Limnoloji Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü"

Copied!
157
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TRAKYA ÜNIVERSITESI

Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü

Limnoloji

(2)

D R . U T K U G Ü N E R

İç kullanım için limnoloji notları

DERLEME

Trakya Üniversitesi

Trakya Universitesi Fne fakültesi Biyoloji Bölümü 22030 Edirne

uguner@trakya.edu.tr uguner.trakya.edu.tr

(3)

içindekiler

Limnoloji Notları ... 3

Suyun Bazı Özellikleri ... 4

Suyun Özgül Isısı ... 4

GÖLLER: ... 7

PH ... 16

Azot ve Bileşikleri ... 19

Su ekolojisi ... 21

1. Abiotik Faktörler ... 23

2. Üreticiler ... 23

3. Tüketiciler ... 24

4. Ayrıştırıcılar ... 25

Tatlısu Ortamları ... 26

Durgun Sular (Lentik) ... 26

Akarsular (Lotik) ... 26

Plankton araştırma ve değerlendirme yöntemleri ... 26

Gözlem ... 26

Plankton Örnekleme Araçları ... 27

Ters dönebilen şişeler. ... 28

2- Motopomp. ... 30

3-Plankton kepçeleri ... 30

Plankton ağları ... 31

d- Clarke-Bumpus Kepçesi: ... 32

e- Nöston Kepçesi: ... 33

f- Isaacs-Kidd Midwater Trawl ... 33

g- Hızlı Plankton Örnekleyicileri ... 34

Plankton Çekim Yöntemleri... 35

A- horizontal çekim ... 35

Vertikal çekim ... 37

D- Birim Hacim Yöntemi ... 38

E- Birim alan Yöntemi ... 38

F- Eşit Hacimlere Ayırma Yöntemi ... 39

(4)

b-Motoda Ayırıcısı ... 39

Partikül Sayım Yöntemi ... 40

Elektronik Sayıcılar; ... 40

Flow sitometrinin Hidrobiyolojide Kullanımı ... 41

Flow sitometrinin çalışma ilkesi ... 43

Flow Sitometrinin Avantajları ... 47

Flow Sitometrinin Dezavantajları ... 47

Fitoplankton: ... 49

Göllerinin Bentik Makroomurgasızlarının Tarihi ... 50

Bentik Bileşenlerin Taksonomisi ... 50

Limnolojide Örnekleme ... 51

Sıcaklık, Çözünmüş oksijen, pH, tuzluluk, elektriksel iletkenlik

... 52

Işık geçirgenliği: ... 52

Suyun Bulanıklığı: ... 53

Renk: ... 53

Kimyasal Yöntemler ... 54

Akıntı Hızının Ölçülmesi ... 54

Tatlısu organizmaları ... 55

Tatlısu Algleri: ... 55

Fitoplanktonik organizmaların toplanması: ... 57

Su Analiz Yöntemleri ... 65

GRAVİMETRİK TEKNİKLER ... 65

5. Elektriki İletkenlik Ve Tuzluluk ... 82

Araç ve Gereçler ... 93

Reaktifler ... 94

Deneyin Yapılışı ... 102

Yöntemin Prensibi ... 137

Gereçler ... 137

Reaktifler ... 137

Deneyin Yapılışı ... 138

Sonucun Hesabı ... 138

Tuzluluk – Klorür Eşdeğeri ... 140

Tuzluluk Tayini : Mohr – Knudsen Yöntemi : ... 140

Arjantometrik Yöntem İle Klorür Tayini ... 142

Reaktifler ... 142

Sonucun hesabı ... 144

(5)

Limnoloji Giriş

Limnoloji Notları

Limnoloji’nin tarihçesinin başlangıcı Francois Alphonsa Forel’in bu konu ile ilgili yayınladığı ilk kitabında yer

alır.(Leman gölü)Limne yunanca göl ,havuz,bataklık anlamına gelir. Forel limnolojinin kurucusu olarak kabul edilir.Amerikalı E.A Birge Forel’in fizikokimyasal ağırlıklı limnoloji kavramını biyolojik konulara daha çok yer veren bir bilim dalı haline getirmiştir.Birge’nin çalışmaları. 70’yıl sürmüştür.Bu araştırıcının buluşları halen limnoloji biliminin temelini oluşturmaktadır. Limnoloji: su içinde yaşayan canlıları inceleyen bilim dalı hidrobiyolojinin alt dalıdır.

Bölüm

1









(6)

Şekil 1. Su dünyada yüzdesi

Yeryüzündeki suyun %97,5 ini okyanus ve deniz suyu oluşturur. %2,5 tatlı sular oluşturur.%0,4 yüzey ve atmosfer su oluşturur.

Suyun Bazı Özellikleri

Diğer H bileşiklerinden daha yüksek kaynama ve erime

noktasına sahiptir. Dipolar yapıda olduğu için iyi bir çözücüdür.

Su molekülü sıvı yada gaz halinde iken iki H atomu arasındaki açı: 109,5 derecedir. Katı,sıvı ve gaz halinde olan suyun kimyasal formulü aynı fakat moleküllerin sıralanışı

farklıdır.Buz halinde olan suyun hacmi %10 daha fazladır.Bu sayede buz suyun üzerinde yüzer. Su molekülü, maksimum yoğunluğa 3,98 C ulaşır. Su

molekülleri iyon haldeki bileşiklerin katyonlarını sararak hareketli hale getirirler. Buna hidrotasyon denir.

Şekil 2 Su moekülü

Suyun Özgül Isısı

Isı: Bir cismin içine dışardan verilen ve alınan enerjiye denir buna karşın sıcaklık:Bir cismin içindeki moleküllerin ortalama enerjisidir. Bir maddenin özgül ısısı: bir maddenin bir gramının sıcaklığın 1 C değiştirmek için verilmesi ve alınması gereken ısı miktarıdır. Özgül ısının ölçme birimi gram/kaloridir. Suyun özgül ısısı (I) olarak kabul edilir.

Isı emme ve verme özelliği nedeniyle karaya göre daha bir çevre oluşturur.

Suyun buz-su ve su-buhar haline dönüşürken ilk iki halin bir arada olduğu süre vardır. Suyun gizli eritme ısısı özgül ısıdan 80 kat daha yüksektir.

Tablo Su ve diğer maddelerin özgül ısısı

















(7)

Suyun yoğunluğunu etkileyen faktörler:

-sıcaklık

-çözünmüş madde miktarı -basınç

-Suyun ağırlığıdır.

-Yoğunluk-Sıcaklık

-Suyun sıcaklığı arttıkça yoğunluğu azalır ve hafifler. Sıcaklık azaldıkça yoğunluk artar.Buzun yoğunluğu 0,92 dir.Su donarken hacminde %11lik bir genişleme gözlenir.

-Yoğunluk- Çözünmüş madde

-Erimiş madde miktarı suyun yoğunluğunu belirler.

-Yoğunluk- Basınç

-Basınç arttıkça yoğunluk artar.

-Derin göllerde her 10m de bir basınç 1atm artar.

-iç sularda basıncın etkisi önemsizdir.

-Suyun Özgül Ağırlığı

-Bir maddenin belli bir hacminin ağırlık veya kütlesinin aynı hacim ve sıcaklıkdaki suyun ağırlık veya kütlesine oranıdır.

-Vizkozite:

-Bir sıvı içindeki moleküllerin çekim ve soyutlanma kuvvetleri nedeniyle akma eğilimen karşı gösterdiği içi dirence denir.

(8)

-Sıcaklık arttıkça vizkozite azalır.

-Suyun Yüzdürme Özelliği:

-Her cisim su içinde yerine aldığı suyun ağırlığı kadar bir kuvvetle yüzdürülür.

-Sargassum taşıdığı hava keseleri sayesinde yüzücü özellik gösterir.

-Sakin sularda diatom ve mavi-yeşil algler taşıdıkları gaz vezükülleri sayesinde biyolansı sağlarlar.

-Suyun Berraklığı ve Bulanıklığı

-çözülmüş madde mikroskobik bitki ve hayvan, askıntı madde taşıdığı için berrak değildir.

-Suyun Çözgen Özelliği:

-Suyun çözgen özelliği di elektirik sabitesinin yüksek olmasından kaynaklanmaktadır.

-Hidratasyon:Su molekülleri iyon halindeki bileşiklerin katyonların eksi tarafları ile, anyonların artı tarafları ile sararak iyonal örgüden ayırır.

-Su organik ve inorganik maddeler için iyi bir çözücüdür.

-Adezyon:Bir sıvı veya katı maddenin, baska bir sıvı veya katı maddenin yüzeyine yapışmasına denir.

-Kohezyon:Cisimlerin moleküllerini kendi aralarında bağlayan kuvvete denir.

(9)

-Su adezyonu yüksek kohezyonu düşük sıvıdır.

-Yüzey gerilimi:Su yüzeyindeki moleküller gerilmiş esnek bir zar gibi yüzeyde ince bir tabaka oluşturur buna yüzey filmi, yüzey filmini gergin tutan kuvvete yüzey gerilimi denir.

-Nöston:yüzey filimine uyum sağlamış canlılara denir.

-Hidrolojik Döngü: doğadaki suyun atmosfer, okyonus ve karalar arasındaki dönüşümüne denir.

Yoğunlaşma---yağış---toprağa geçiş---yüzey akıntı---Buharlaşma

GÖLLER:

Belli bir havzayı kapsayan, deniz ile bağlantısı olmayan durgun su kütlesine göl denir.-Durgun sulara lentik sistemler adı da verilir.-Belirli bir yönde akan su kütlesine akarsu veya lotik sistemler denir.

Göller Tipleri 1. Tektonik Göller:

2. Volkanik Göller

3. Alüvyon Set Gölleri ve Lagünler:

4. Buzul Göller 5. Çöküntü Göller

Tektonik Göller:Yeryüzü hareketleri esnasında oluşan çukurluklarda suların birikmesiyle oluşur. (Dar Derin Uzun) Beyşehir, manyas kuş cenneti, Eğirdir, Sapanca.

Volkanik Göller:Sönmüş yanardağ kreterlerinin lavlarla kaplanması sonucu suların birikmesiyle oluşur. Örneğin van gölü nemrut kreter gölü.

Alüvyon Set Gölleri ve Lagünler:Böle göller nehir ve denizlerin biriktirdiği alüvyonlar ile oluşur. Bafa, Eymir, Tortum, Abant, K.çekmece.

Buzul Göller: Jeolojik devirlerde buzulların hareketleri sonucu vadinin kazınarak derinleşmesiyle oluşur. Doğu Karadeniz, Hakkari Dağları Çöküntü Göller: Kalkerli bölgelerde nehir yatağı veya vadilerde çöküntü sonucu oluşur.

Yapay Göller: Sulama içme suyu sağlama elektrik enerjisi üretme amaçlar ile baraj gölleri oluşturulur.

Göllerin Morfolojik Yapısı

Göller denize akma eğilimindedir. Gölleri akışının olup olmadığına göre ikiye ayırabiliriz. Açık göl ve kapalı göl.

Açık Göl: Gölün akarsu veya dip sızıntısı ile su kaybetmesi.

Kapalı Göl: Ancak buharlaşma ile su kaybı.

Göl Parametreleri:









(10)

Bir gölün limnolojik incelenmesinde -ortalama derinliği

-uzunluğu -genişliği -Alanı -hacmi -kıyı şeridi -Su düzeyi -Rakım,

gibi özelliklerin araştırılması esastır.

-Bir gölde limnolojik bir çalışmaya başlarken o gölün batımetrik haritası sağlanır.

-Batımetrik Harita: gölün fiziki yapısını çizgilerle gösteren bir haritadır.

Bu haritadan yararlanarak,Yüzey alanı, maksimum uzunluk, ortama uzunluk, maksimumu genişlik, ortalama genişlik, maksimum derinlik, ortalama derinlik, kıyı şiridi uzunluğu, kıyı şeridi gelişimi, göl hacmi gibi özellikler hesaplanır.

-Yüzey Alanı:Yüzeyinin büyüklüğüdür. Hektar cinsinden belirtirir. Rüzgarın göl üzerindeki potansiyel etkilerini belirlemek için kullanıla bilir. Aynı zamanda o gölün dülisyon (seyreltme) kapasitesini etkiler.

Dilüsyon Kapasitesi

(11)

Bir gölün kendi doğal havzasından veya insan kaynaklı olarak dışarıdan gelen materyali seyreltme- sulandırma özelliğine denir.

Hacim

Göl havzasındaki toplam su miktarı. Göl hacmi yağış miktarına bağlı olarak belirgin şekilde değişebilir.

Maksimum Derinlik:

Göl dibi ölçülerek veya mevcut batimetrik haritadan bulunur Ortalama Derinlik:

Bir gölün hacminin alanına oranıdır.

Uzunluk: Bir gölün iki kıyısı arasındaki en uzak mesafe

Kriptodepresyon:Bir göl havzasının deniz seviyesi altına düşen kısmına denir.

Gölün Dip Yapısı:

-Yarım Eliptik –Eliptik Sinüsoid –Tam eliptik Koni Gölün Dip Yapısın Etkileyen Faktörler

Gölün yaşı, büyüklüğü, bulunduğu enlem, iklim, sediment yapısı Göllerin Fiziksel Özellikleri

Işık:

-Canlıların yaşayabilmesi için gereklidir.

-Doğal sularda ışık ve sıcaklık güneşten karşılanır.

-Dünyaya ulaşan güneş ışınları 13500 A ile 2860 A

-Görünür bölge 400nm ile 750nm dalga boyları arasındadır.

-kısa dalga boylu ışınlar (mavi-yeşil) kolaylıkla su içinde derin mesafede yayılır.

-uzun dalga boylu ışınlar (sarı- kırmızı) kısa mesafelere yayılır.

-Bitkisel canlılarda 4 pigment bulunur: Ksentofil,Klorofil, karoten, fikobilum örneğin yeşil alglerde klorofil baskındır.

-Su içinde hiçbir canlı rastgele yer almaz.

-Fotik Zon: ışığın ulaştığı bölge

-Mavi-yeşil algler yüzeye yakın yaşarlar (fikobilum vardır) uzun dalga boyunu savurur.

-suya giren beyaz ışık Spektruma ayrılır.

-Transmisyon;Bir metre su tabakasından ışığın geçme yeteneğine denir.

-Kırmızı %65 Sarı%4 Mavi%5 Turuncu%24 Yeşil %1 bunlar1-2 metre mesafede savurulma oranlarıdır.

Oligatrofik: az beslenmiş göl -ultro oligotrofik:Temiz göl -Mezotrofik :Beslenmiş göl -Ötrofik:Çok Beslenmiş göl

Işığın Canlılar Üzerine Etkisi:küçük ve yumuşak pigmentsiz canlılar ışıktan korunmak için suyun alt tabakalarına göç ederler. Fotosentez aracılığı ile organik bileşikllerdeki bağarı kırar yumurtalar ışık, UV, florosans ile direkt etkilenir.

-Sıcaklık: göl suyunun sıcaklığı coğrafi konuma, mevsimlere, derinliğe, alana, erimiş madde miktarına ve sogurulan güneş enerjisine bağlı olarak değişir.

-Suların Isınmasına Etki Eden Faktörler:doğrudan güneş ışıması ve absorbsiyon

(12)

-Atmosferin ısı iletkenliği

-su yüzeyindeki su buharının yoğunlaşması -Gel git olayları

-Yüzeyde esen rüzgarlar

Konveksiyon: Göl suyu ısınıp soğurken bir akım meydana gelir buna konveksiyon denir. (yaz-kış)

-Termal Tabakalaşma:20 m den büyük ve derin göllerde görülür.

SICAKLIĞA BAĞLI GÖL TİPLERİ

Şekil Göldeki ısı değşimi 1) Holomiktik :

-Yukarıdan dibe tamamen karışmış göl.

 Dimiktik : Yılda iki kez karışan göller (İlkbahar,Sonbahar)

 Monomiktik : Buzla hiç kaplanmayan göller yılda 1 defa karış

• ---Soğukmonomiktik

• ---Sıcakmonomiktik

 Polimiktik : Yıl boyunca birçok kez karışır.

 Amiktik : Karışmayan göller (sürekli buzla kaplı)

 Oligomiktik: Az şekilde karışan göller. (Birkaç yılda birkez karışır)

2) Meromiktik

-Üst tabaka ile, alt tabaka karışmaz.

(13)

-Şiddetli fırtınalarda kasırga aşağıda kalan H2S gazını yukarılara çıkararak toplu ölümlere sebebiyet verebilir.

SICAKLIĞIN CANLILAR ÜZERİNE ETKİSİ

Suda yaşayan kuş ve memeliler hariç suda yaşayan canlılar poiklotermdir.

Poikloterm : Canlıların vucut sıcaklığını dış çevreye göre ayarlaması.

Her canlının yaşadığı bir sıcaklık aralığı vardır

 Stenotermik: Dar sıcaklık aralığında yaşayan canlılar.

 Ötermik : Geniş sıcaklık aralığında yaşayan canlılar.

Balıkalar poiklotermdir.

SU BERRAKLIĞI VE BULANIKLIĞI Bulanıklığa sebep olan faktörler ;

 Fitoplankton

 Erozyondan sediment karışımı

 Dip sedimentinden suspend maddelerin karışımı

 Atık su deşarjı

 Alg büyümesi

 Şehir akıntıları

Bulanıklığın canlılara olumsuz etkileri ;

 Işığın geçişini sınırlar

 Askıda bulunan maddeler sıcaklığı soğurarak ortama verir

 Suyun sıcaklığı artar

 Sıcakık arttıkça oksiyen çözünürlüğü azalır

 Bazı organizmalar sıcak suda yaşayamazlar

 Bitkilerin fotosentez olayı kısıtlanır

Göllerde Su Hareketleri

 Göllerde su kısmen vaya tamamen hareket halindedir.

 Bu hareketler iç ve dış kuvvetler ile olur

 Su hareketleri ile gölde sıcaklık,çözünmüş maddeler ve bazı canlılar dağılır.

 Göllerde akıntı ve dalga hareketleri rüzgar etkisi ile oluşur.

 Su hareketleri peryodik(DALGA) ve peryodik olmayan (AKINTI) şeklinde incelenir

 Sığ ve büyük göllerde dalga büyük olur.

Dalgalar (Peryodik)

(14)

 Her dalga tepe ve çukur bölümlerinden oluşur.

 Çukur ile tepe arasındaki mesafeye dalga yüksekliği denir

 İki tepe arasındaki mesafeye dalga boyu

 İki dalga tepesinin arda arda belli bir noktadan geçiş süresinede dalga peryodu denir.

Dalgalar ikiye ayrılır ;

1. Durağan Dalga

2. İlerleyen Dalga (Limnolojide önemli değildir)

Durağan Dalga Su yüzeyinin periyodik olarak alçalıp yükselmesidir. Çok fazla su kütlesinin yer değiştirmesine neden olurlar.Limnolojide önemlidir.Dalga boyları uzun fakat yükseklikleri azdır.

Su üzerindeki atmosfer basıncının ani değişmesinden veya şiddetli fırtına sonucu oluşan dalgaların fırtına sonrasında yavaşlamasından oluşur.

AKINTI (Periyodik olmayan)

 Veritikal Akıntı

 Horizontal Akıntı

Veritikal Akıntı

Büyük göllerde, tabakalaşma olan göllerde epilimnionda görülür.

Horizontal Akıntı

Daha yaygın olup rüzgar tarafından oluşturulur.Epilimnionda görülür.

Horizontal Geri Dönen Akıntılar

Rüzgar hız ve süresine bağlı olarak oluşur

Artan su metalimnionda daha soğuk ve daha yoğun su tabakası ile karşılaşması sonucu metalimnion üzerinde gölün aksi yönünde geri döner

Suyun oksijen açısından zenginleşmesini sağlar.

Göl Suyunun Kimyasal Özellikleri

Kısaca biyolojik verimlilik suda bulunan erimiş madde miktarıyla doğru orantılıdır.

Suda çözünmüş olarak bulunan maddeler Çözünmüş gazlar,

Çözünmüş anorganik maddeler Çözünmüş organik maddeler

Sudaki çözünmüş gazlar

 DO

(Çözünmüş oksijen)

 CO2

 H2S

(15)

 N2

 NH2

 SO2

 CO

DO (Çözünmüş oksijen)

 En önemlisidir

 Su kalitesini belirler

 Canlılarla Doğrudan ilişkiliridir

 Canlılar sudaki (H2O) oksijeni değil DO kullanır

Oksijen suda eriyebilirliğini etkileyen faktörler

 Su sıcaklığı ( Ters Orantılı)

 Basınç (Yükseklik yada derinlik) ( Doğru Orantılı)

 Tuzluluk ( Ters Orantılı)

 Su içinde gerçekleşen biyolojik olaylar (fotosentez)

Veritikal Dağılım (Oksijen)

 Termal tabakalaşma gösteren göllerde sıcaklığa ve biyolojik aktiviteye bağlıdır.

 Oligotrofik göllerde fiziksel prosesler baskınlık gösterir

 Ötrofik göllerde biyolojik aktiviteler baskınlık gösterir.

Ortograd

Oligotrofik göller temiz,bulanıklığı az ve ışık geçirgenliği fazla olduğu için fotosentez bölgesi daha derinlere ulaşabilir.

Klinograd

Bu göller yazın hipolimnionda oksijen azalmasının başlıca nedeni sıcaklık ve organik madde oksidasyonudur.

Çözünmüş Oksijenin Balıklar Üzerine Etkisi

Balıklar yüksek sıcaklıklarda metabolik oranları arttığı için yüksek sıcaklıkta daha fazla oksijen kullanırlar.Yapılan çalışmalarda 4-5mg ‘lık çözünmüş oksijen konsantrasyonun balık populasyonlarının sürdürebilirliğini desteklediği göstermektedir

Ancak genel olarak balıklar için en iyi konstrasyon 9ml/L dir.

Bir sucul sistemde oksijen tüketimi balıkların büyüklüğüne ve sayısına bağlıdır.

Küçük balıklar büyük balıklara göre birim ağırlıkta daha fazla oksijen tüketirler.

(16)

Balıklar stres altında olduklarında daha fazla oksijen tüketirler. Buz tabakası altındaki balıkaların ve diğer canlıların kullandıkları oksijen nedeni ile konstrasyon giderek düşer. Buz tabakasının erimesi gecikirse su içindeki su içindeki oksijen miktarı canlıların ölümüne neden olacak şekilde düşebilir.

Oksijen eksikliğinde canlılarda görülen davranışlar ;

 Oksijen azalırsa gereksinimleri olan oksijenin bulunduğu ortama hareket ederler.

 Oksijen yetersizliği balıkları yüzeyde toplar.

 Oksijence fakir ortamlarda yaşamaya alışmış canlılar dönem esnasında metabolik aktivitelerini azaltarak uyum yaparlar (Solunum pigmentleri hemoglobin, hemosiyonin)

Yüksek oksijen konsantrasyonunun canlılara etkisi

Dimiktik göllerde kışın buz altında çözünmüş oksijen yoğunluğu 14-15 mg/L

‘ye çıkabilir. Çözünmüş oksijen sudaki doygunluğu %10 nun üstüne çıkması uygun değildir.

Aşırı miktarda oksijen nadir olmakla birlikte balıklarda gaz hastalığına neden olabilir.

Gaz kabarcıkları emboli oluşturarak balıklardaki damarları tıkar ve ölüme sebebiyet verebilir. Dışta oluşan gaz kabarçıkları (emphysema) ise yüzgeçlerde, deride ve diğer dokularda görülebilir. Bentik omurgasızlarda bu hastalık ölümlere sebep olabilir.

Gaz supersaturasyonu : Sudaki çözünmüş oksijen doygunluğu %100 den büyük olursa balıklarda emboli, gözlerde ve diğer dokularda emphysema oluşur.

BOD5 : Biyokimyasal oksijen ihtiyacı

BOD aerobik koşullarda mikroorganizmaları sudaki organik maddeleri ayrıştırmaları için gerekli oksijen miktarıdır.

DO – DO(5. gün) = BOD5

Kimyasal Oksiyen İhtiyacı (COD)

 Su içinde bulunan tüm canlı ve cansız maddelerce tüketilen oksijen miktarıdır.

 CO2 Yüksek çözünürlüğü nedeniyle suda oldukça fazladır.

 Tamponlayıcı etki (asit –baz dengesi)

 İçindeki C atomu nedeni ile sucul canlılar yapı taşı olarak kullanılır

 CO2 suda nasıl oluşur

 Atmosferden difüzyonla geçer

 Organik maddenin bakteriler tarafından ayrıştırılması ile

 Solunumdan yan ürün olarak suya karışır.

 Kimyasal reaksiyonla (asit ve karbon bileşikleri)

 Yağmur ile bağzı gazların erimesi ile

 CO2 su ile reaksiyona girdiğinde karbonik asit oluşur.

 CO2 eriyiklerde üç formda bulunur;

(17)

Serbest ,Yarı bağlı – bikarbonat Tam bağlı –karbonat

Metan

Alkali göl ,gölet ve bataklık diplerinde yüksek oranda yaz durgunluğu esnasında oluşur.Organik maddeler hippolimnionda bakteriler tarafından parçalanırken yan ürün olarak metan gazı oluşur.Metan sadece oksijensiz şartlarda ve düşük sıcaklıkta (5OC) meydana gelir. Oligotrofik göllerde metan bulunmaz.

Hidrojen Sülfür (H2S)

İçinde kükürt bulunan organik moleküllerin oksijensiz koşullarda heterotrofik bakterilerce parçalanması sonucu oluşur.Yüksek konstrasyonlarda canlılar için çok tehlikeli bir gazdır. H2S oksijenli solunum yapan canlılarda sitokrom oksidaz enziminin aktivitesini engellediği için zehir etkisi yapar. Ancak lağım sularının karıştığı göllerde görülebilir.

Azot Gazı (N2)

Suya atmosferden geçebilir.Organik maddelerin çürümesinden oluşabilir Göllerde daha çok kışın birikir.Yüksek konsantrasyonu balıklarda gaz hastalığına sebep olur.Suda Çözünmüş Maddeler.İç suların kimyasal içeriği nicel ve nitel olarak

Toprağın jeokimyası.Göl tabanına ve.Göle giren çıkan akan sulara bağlıdır

Su içinde bulunan önemli ; Anyonlar : HCO3 , SO4 , Cl Katyonlar Ca , Mg, Na,K

Suda Yaşayan Canlılara Suda Çözünmüş Maddelerin Etkisi Çözünen maddenin yoğunluğu :

Sucul ortamda yaşayan bitki ve hayvanların su dengesi ve organizasyonları osmaz ve difuzyon kurallarına göre çözünmüş maddelerin yoğunluğuna ve canlılnın fizyolojik durumuna bağlıdır

Çözünmüş maddenin besin olarak değeri:

Su içinde yaşayan planktonik algler ve sucul bitkiler besin kaynağı olarak suda çözünmüş ;

Azot,Fosfor,karbon,demir,mangan vb…

Toplam Çözünmüş Madde (Tds)

 Su örnekleri 45 mikrometre por açıklığına sahip filtre kağıdından süzüldüğünde

 Filtreye tutulan kısım TSS ( toplam askıda kalan madde )

 Filtreden geçen Kısım ( TDS toplam çözünmüş madde ) Tuzluluk

 Tatlı suyun tuzluluğu içeriğinin toplam yoğunluğu olarak hesaplanır

 Yani 1L suda bulunan iyonize maddelerin toplamıdır

(18)

 Suyun 1 kg’ında çözünmüş madde bulma iyonları gram cinsinden ağırlığıdır.

 Genellikle Ca,Mg,Na,K iyonları ile karbonat bi karbonat sülfat ve klorur anyonları iç sularda tuzluluğu oluşturur.

 Tuz gölü Lut gölü’nde sonra %32.9’luk tuz oranıyla dünyanın en tuzlu 2. Gölü olma özelliğe sahiptir

 Tuzluluk birimi ppt’dir Tuzluluğu etkileyen faktörler

• Yoğunluk

• Karışım

• Ph

 Euryhalin : Geniş aralıkta bir tuzlulukta yaşayan canlılardır.(ATLANTİK somon balığı)

 Stenohalin : Tuzluluk tolerans aralığı düşük türler ( birçok tatlısu canlısı )

Elektriksel İletkenlik

• İletkenlik sudaki çözünmüş iyonların toplam miktarını ifade etmektedir

• Sudaki serbest iyonların konsantrasyonu arttıkça iletkenlik artar Elektriksel İletkenlik Ölçümü Niçin Yapılır

• İnorganik kirlilik hakkında fikir sahibi olmak için

• Su örneklerinde tam kimyasal analiz sonuçlarının doğruluğunu kontrol etmek için.

PH

 - Bir su içerisindeki H iyonlarının logaritmik olarak karşılığı ph skalası 0-14 arasındadır.

 -Bizim göllerimizde genellikle 6-9 aralığındadır.

 H+ iyonu

 - Jeolojik yapı (gölde) ,tuzluluk, biyolojik

faaliyetler,atmosferik CO2,asit yağmuru,fosil yakıtların yanması ile tamponlama sistemi ile sucul ekosisteme katılır.

 -düşük ph özellikle ağır metallerin toksik etkilerinide önemli ö lçüde etkiler.

 -Civa ve aliminyum gibi ağır metaller toprağın asidifikasyonu sonucu çözünürler ve sucul ekosisteme taşınırlar

 -Göl suyu içinde ph ın düşmesi aliminyum gibi ağır metallerin sedimentteki çözünürlüğünün arttırır.

(19)

 -Toksik metaller balıkların dokularında birikir.

 --Örn : Aliminyumun Alzeimer hastalığı ile ilişkili olduğuna inanılır.

 -Her canlının belli bir ph aralığına toleransı vardır.

 --Balıklar pH:6,4-8,6 aralığında iyi gelişim gösterirler.

 -Kabuklarında kalsiyum bulunan sucul canlılar (mollusca) yüksek ph'lı suları tercih ederler.

 -Yaz aylarında gözlenen yüksek fotosentez oranı suda ph'ın yükselmesine neden olur.

 -Yaz aylarındaki aşırı buharlaşma nedeniyle ph 12'ye kadar çıkabilir (alkali mad. birikmesiyle)

Asit göllerinin oluşum sebepleri

 Asit yağmuru

 Jeolojik Yapı

 Maden yatakları

Alkalinite

 -Sucul ortamlarda bi karbonat-karbonat dengesi ortama alkalinitesini verir.

 -Genel olarak CaCO3 alkaliniteyi yansıtır. (mgCaCO3 / L ) - 3 Formu :

1) Bikarbonat alkalinitesi 2)Karbonat alkalinitesi 3)Hidroksit Alkalinitesi

Yumuşak sulu göller

-Bu tip göllerde besin tuzlarıda az olduğu için canlıların solunumundan oluşan CO2 miktarıda az olur.Bu tip göller hafif asidik olup ph=6 civarındadır.

-ph 4-6 arasındaki göller genellikle ova ve bataklıklarda yaygındır.Ph düşük olduğundan bağlı CO2 bileşikleri az bulunur (9-10 mg/L) ancak serbest CO2 200mg/L ye çıkabilir.

Orta sulu göller

-Bu tip göllerde ph nötre yakındır.Bikarbonat miktarı artmaya başlar Karbonat bulunmaz.

Sert sulu göller

(20)

 -Serbest CO2 bulunmaz .Karbonat bulunur

 -ph=8-9 civarındadır

 -Bağlı CO2 bileşikleri 200mg/L ye ulaşır

 -Bu tip göllerde CaCO3 ve MgCO3 marl olarak dibe çöker

Suyun sertliği

 -Sudaki sertlik, çok değerlikli katyonları toplam konstrasyonunu ifade eder

 -Ca+2 , Mg+2, Bazen Fe+3 ve Mn+2 iyonlarına bakılarak yapılır.

 -Suyun sertliğ mg CaCO3 /L olarak ifade edilir

 -2 tip sertlik vardır (Alman ve Fransız)

 -Ülkemizde daha çok fransız sertlik birimi kullanılır

Suyun sertliğ 2'ye ayrılır

 1)Geçici sertlik = Suyun Karbonat ve bikarbonatını gösterir.Kaynatılma ile giderilebilir.

 2)Kalıcı sertlik = Kaynatma ile giderilemez.Suyun içerdiği Klorür ve sülfatlardan Kaynaklanır.(mgSO4)

-Yumuşak sulu göllerin birim alanında sert sulu göllere göre daha az canlı bulunur.

-Suyun sertliği balıkların osmoregulasyonlarına etki ettiği için önem taşır.

Kalsiyum ve Magnezyum

-Tatlı suda en fazla bulunan iyonlardır -Ca doğal sularda daha çok bulunur

--Mg Klorofil molekülünün öenmli bir bileşeni olduğu için ayrıca öenm taşır.

-Ca Konsantrasyonu ;

 10mg/L'den az == yumuşak su

 10mg/L'den az == orta sert su

 10mg/L'den az == sert su -Ca + Mg +karbonat == CaCO3 ve MgCO3

)

(21)

Marl çökmesi neden oluşur?

--- Marl : Talı sularda çöken CaCO3'e denir (Kireç

Bazı alg türleri ve sucul bitkilerin solunumla ortamdan CO2 çökmesi sonucu.

O2 nin fiziksel olarak sudan atmosfere geçmesi sıcaklığa bağlı olarak CO2 nin tüketilmesi Fosfat eksikliği suda CO2 azalmasına neden olduğundan dolaylı olarak kireç oluşumu kolaylaşır.

---Bazı bitkiler : Elodea ve potamogeton yüzeylerinde yoğun bir kireç birikimi yaparlar.

-100 kg taze elodea bitkisinin bir günde 10 saat güneş ışığında 2kg CaCO3

çökeltebileceği hesaplanmıştır.

-Sert sularda Cholorophyta'dan Chara ve Clodophora önemli ölçüde çeperlerinde CaCO3 biriktirirler.

-Mg + SO4 = İngliz tuzu (MgSO47H2O)

-Dolomit (CaMgCO3) dünyanın çeşitli kısımlarında önemli katyon kaynağı olarak bulunur.

Sodyum ve Potasyum

 -Doğal sularda Na nın eriyik en yaygın bileşeni NaCl dir.

 -Bazı göllerde sodyum borla birleşerek BORAKS oluşur.

 -Doğal sularda genellikle Na aktarımı K'dan fazladır.

Azot ve Bileşikleri

 -Doğada azot kaynakları :

 -Şimşek (atmosferik azot fiksasyonu)

 -Biyolojik azot fiksasyonu

 -Hayvansal atıklar

 -Bitkisel atıklar

 -İnorganik gübreler

 -Organik gübreler Azot göl ekosistemine nasıl katılır

1)Alloktok (Dış kaynaklı) Azot kaynakları

 -Doğal ve yapay kökenli karasal azot bileşiklerinin yüzey suları,yeraltı kaynak veya sızıntı suları ile katılması.

 -insan kaynaklı organik ve inorganik kirlilik.

(22)

2)Otokton (Doğrudan su içinde) Azot kaynakları

 -Zooplankton ve balıkların azotlu boşaltım ürünleri

 -Su içindeki canlıların ölmesi sonucu bulunan organik maddenin bakteriler tarafından ayrıştırılması sonucu.

Azot Niçin Canlılar için önemlidir ?

 -Azot aşağıdaki yapıların anahtar elementidir.

 -Aminoasit - Nükleik asitler

 -Bakterilerin hücre duvarı yapısı Azotun Önemi :

 -Bitk,ler ve algler azotun NH4,NO2,NO3 formlarını kullanırlar.

 -Azot formları anaerobik ortamlarda elektron alıcı görevi görür

 -Göllerde ve diğer sucul ekosistemlerde ,hatta toprakta sınırlayıcı besin tuzudur.

Azot Döngüsü:

 -Amonyaklaşma

 -immobilization

 -azot fiksasyonu

 -nitrifikasyon

 -denitrifikasyon Amonyaklaşma (mineralizasyon)

 -Ayrıştırıcılar yaparlar

 -Ekstraselüler enzimler kullanırlar.

 -Mikroorganizmalar: poteaz,lylozimler,nükleazlar ve azot içeren molekülleri indirger.

 -organik azot inorganik azota dönüşür.(NH3)

 -ph < 7,5 olduğu zaman hızlı bir şekilde NH4 e dönüşür.

İmmobilizasyon

 -Mineralizasyonun zıttıdır

 -Ortamda azot sınırlayıcı olduu zaman oluşur.

 -Azot sınırlılığı ise C/N oranı ile ilişkilidir.

 -C/N<20 = Mineralizasyon

 -C/N> = İmmobilizasyon

(23)

Su ekolojisi

Günümüzde ekoloji, canlıların çevreleri ile uyum içinde

yaşamlarını sürdürmelerini göstermektedir. Ekosistem ise, insan ve diğer canlıların bir arada, uyum ve denge içinde

gelişmelerini sürdürebilmeleri için varolan şartların tamamını açıklar. Bu dengenin bozulması, ekolojik dengeye dışarıdan müdahale edildiği ve çevre sorunları ortaya çıkmasına yol açar. İnsan-çevre ilişkilerinde sorun ortaya çıkması, insan kaynaklı etkilerin, doğal ilişkiler sistemini ve söz konusu dengelerini zorlaması ile olmaktadır. İnsanla çevresi arasındaki ve diğer canlılarla doğal çevre arasındaki ilişkiler, insanlığın ilk yıllarından sanayi devrimine kadar bazen dengeleri bozulsa da uyum içinde devam etmiştir. Ancak sanayi devrimi ilk defa insanın doğaya müdahale imkânlarını ve şartlarını hazırlamıştır. Bu süreçte, çevre dengesi insan tarafından tahrip edilmeye, bozulmaya hatta canlılar için tehlikeli olmaya başlamıştır. buna göre çevre sorunları, insanların sonradan oluşturduğu

çevrenin doğal çevreye etkileri ile yapay çevrede var olan olumsuzluklar ve her iki çevrede görülen sorunlardır. Bu sorunlardan en önemlisi de hava, toprak ve su kirlenmesidir. Su insan ve diğer canlıların ana ihtiyaçlarının başında gelir.

İnsan vücudunun %90’ı sudur. Toplumlar oluşup köy, kasaba, şehirler

oluştuktan sonra fertlerin su ihtiyaçları büyük ölçüde artmakta ve toplumların hayat standartlarına bağlı olarak fert başına günde 100-400 litreyi bulmaktadır.

Su temini ile çevre kalitesinin birbiriyle yakın ilişkisi vardır. Toplumların gelişmişliği, uygun kalitede ve yeterli miktarda suyun bulunmasına bağlıdır.

Toplumlar büyüdükçe gerekli suyun temini ve kullanılmış suların zararsız hale getirilmesi daha çok önem kazanmıştır. Su, tüm yaşam için temel bir

gerekliliktir. Çünkü içerdiği besleyici maddelerle bakteriyel büyümeyi sağlar.

Su, yaşayan hücrenin temel bileşimlerinden biridir. Sabit bir ısıda olması kontrollü bir ortam sağlar. Sudaki en küçük bir besleyici kaynak bile bakteri büyümesine yol açar. Su doğada katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç halde bulunur.

Bilinen tüm sıvılar içinde en yüksek yüzey gerilimine sahiptir. Yine tün sıvılar içinde suyun buharlaşma ısısı en yüksektir. Su amonyaktan sonra en yüksek erime ısısına sahip olan bileşiktir. Yüksek özgül ısıyla birlikte bu özellikler suyu yeryüzündeki iklimsel farklılıkların belirleyicisi durumuna getirir. Su renksiz, kokusuz ve tatsız bir sıvıdır. Çok kalın tabakalar halinde ise suyun rengi gök mavisidir. Suyun çeşitli fiziksel özellikleri sıcaklığa bağımlıdır. Su gerek içme, günlük kullanım, tarımda kullanım ve gerekse sanayide kullanım ihtiyacından dolayı yaşamın temel ihtiyacıdır. İçerdiği biyolojik potansiyel ile gıda ihtiyacının çok büyük bir kısmını da karşılamaktadır. Ayrıca su pek çok madde için çözücü bir ortamdır.Saf durumdaki su, bilinen en etkili









(24)

çözücülerden iridir. Bu özelliği nedeniyle “evrensel çözücü” olarak nitelenen su, etkileşime girdiği hemen her şeyi çözebilir.

Şekil su döngüsü

Saf suyun enerji korunumu çok yüksektir ve doğadaki her şey gibi, çevresiyle enerji dengesi içindedir. Maddenin çözülemeyeceği doyma noktasına

ulaşıncaya kadar belli miktardaki maddeyi çözebilir. Sudaki kirleticiler arasında atmosfer gazları, mineraller, organik maddeler ve su taşıma yada depolamada kullanılan maddeler alınabilir. Su kirlenmesi ve doğal biçimde arınması sistemi genellikle su çevrimi olarak adlandırılır. Suyun yapısında bulunan kullanıcının gereksinimi olmayan bütün yararlı ve/veya zararlı maddeler “yabancı madde”

olarak nitelenir.

Sucul ekosistemler kapalı ve sınırlı olmalarıyla diğer sistemler için iyi bir model oluştur. Öncelikle, kara ortamında minimum koşul olarak bilinen su, sucul ortamda bir koşul olmaktan çıkar ve diğer etmenlerin rolü çok daha belirgin olarak incelenebilir. Sucul ortam biyolojisi geçmişte sadece su ürünleri, özellikle balıkçılık için önemli olmasına karşın, bu yüzyılın başından itibaren, atık suların son alıcı ortamları olarak biyolojik işlevlerinin korunması için önem kazanmıştır. Böylece başlangıçta sınırlı sayıda bilgiye gereksinme gösteren biyolojinin bu dalı, son zamanlarda bilgi alanları arası

(multidisipliner) bir örgütlenmeye gerek göstermeye başlamıştır. Böylece sucul ortam biyolojisi olarak da tanımlanan "Hidrobiyoloji" bilim dalı doğmuştur.

Özellikle tatlısu biyolojisi olarak bilinen "Limnoloji" hidrobiyolojinin en erken ve en kapsamlı gelişen kolu olmuştur. Doğal suların fiziksel, kimyasal, jeolojik ve biyolojik yönleri ile incelendiği bilim dalına LİMNOLOJİ denir. Bu sistemde bizlerin ilgilendiği asıl ilgi alanı, biyolojik kısmıdır. Tek başına biyolojik parametrelerin incelenmesi de sağlıklı sonuçlar vermez. Biyotik ve abiyotik faktörlerin birbirleri ile ilişkisini tam anlamı ile değerlendirerek

(25)

etkileşimin boyutları anlaşılmaya çalışılmalıdır. Bu durum da tatlısu ekolojisi ile çalışanların çözmeleri gereken bir konudur.

Tatlısu ekosisteminin temel bileşenleri;

 Abiotik Faktörler

 Üreticiler

 Tüketiciler

 Ayrıştırıcılar

1. Abiotik Faktörler

Su, karbondioksit, oksijen, kalsiyum, azot, fosfor, silikat, aminoasitler, fumik asitler vb. temel inorganik ve organik bileşiklerdir. Bu bileşiklerin büyük bir kısmı organizmaların kendilerinde ve özellikle sedimen kısımlarında saklanır.

2. Üreticiler

Sucul sistemlerde iki tip üretici söz konusudur. Birincisi genellikle sığ kısımlarda yetişen köklü ve yüzücü yüksek organizasyonlu bitkilerdir. Diğeri ise suda serbest ya da bağlı halde yaşayan alglerdir. Bu ikinci gruba giren alglerin planktonik formları, göllerde besin maddesi üretimi bakımından en önemli basamak olarak kabul edilmektedir.

(26)

3. Tüketiciler

Birincil üreticiler üzerinden beslenen canlılardır. Bunlarda kendi aralarında birincil tüketici ve ikincil tüketici şeklinde gruplara ayrılabilirler. Birincil tüketiciler doğrudan doğruya algleri yiyerek beslenirler. İkincil tüketicilerde birincil tüketiciler üzerinden beslenmektedir. Bu tüketicilerin en önemli halkasını zooplanktonik organizmalar oluşturmaktadır. Zooplanktonik organizmalar içerisinde alglerle beslenen gruplar olduğu gibi diğer küçük zooplanktonlarla beslenenlerde de vardır.

Balıklar da, tercih ettikleri besin grupları açısından algler, zooplanktonik organizmalar, bentik organizmalar ve diğer balık türleri üzerinden beslenmeleri bakımından üçüncül tüketiciler olarak değerlendirilebilir.

Sayı, biyomas Enerji

(27)

Şekil 1 Sucul ekosistemde karbon döngüsü

4. Ayrıştırıcılar

Su da yaşayan bakteri ve mantarlardır. Bütün sucul sistemlerde yaygın olmakla birlikte canlı atıklarının biriktiği zemin bölgesi ile plankton ve yüksek bitkilerin bulunduğu bölgelerde yoğundurlar. Canlının ölmesi ile birlikte dip kısımlara çökmektedir ve burada ayrışma faaliyetleri başlamaktadır. Ölen organizma en küçük temel bileşenlerine kadar parçalanarak, sistemin ihtiyaç duyduğu abiyotik faktörlerin ortamdaki devamlılığını sağlamaları bakımından büyük önem taşımaktadır.

(28)

Tatlısu Ortamları

Durgun Sular (Lentik)

Göl, gölcük, rezervuar alanları, bataklık gibi alanlardır. Bu sistemlerde suyun hareketi belli bir yönde ve sürekli değildir. Bununlar birlikte dalga hareketleri, iç akıntılar, suyun bu sisteme giriş ve çıkış yaptığı alanlardaki hareketler söz konusudur.

Akarsular (Lotik)

Dere, çay, ırmak, nehir gibi suyun belirli bir yönde akış halinde olduğu yerlerdir. Bu iki sistem arasında kesin bir ayrımdan söz edilemez. Lentik ve Lotik habitatlar arasında kademeli bir değişme olabilir. Bu sistemlerde bulunan biotik ve abiotik bileşenler ve genel özellikleri aşağıda verilmiştir.

Plankton araştırma ve değerlendirme yöntemleri

Gözlem

Planktonik organizmalar ve yoğunlukları, direkt ve indirekt gözlemlerle olduğu kadar transparensi-turbidite ölçümleriyle de değerlendirilir.

Direkt gözlem

Bazı planktonik hayvanlar hariç genel olarak planktonik organizmaları, suda izlemek hemen hemen olanaksızdır. Skifomedüz, hidromedüz ve salpa kolonileri deniz yüzeyinden görülebilir. Büyüklük bakımından çıplak gözle incelemede, büyük kopepodlar en alt sınırı oluşturur. Işık dağılımının katkısıyla suda görülen yeşilimsi kahverengi, turuncu veya kırmızı renk, bazı planktonik organizmaların yoğun olarak bulunduklarını gösterir. Örneğin Euphausia superba (Euphaubiaceae) sürü halinde bulunduklarında suyun rengi kırmızılaşır. Bazı dinoflagellatların aşırı çoğalmaları sonucu red-tide olayı meydana geldiğinde de benzer durum görülür. Noctiluca ve diğer bazı dinoflagellatlar fosforesans özelliği gösterir.

İndirekt gözlem

Oseanografide, özellikle balıkçılar arasında yaygın şekilde kullanılan Echo-Sounder'dan yararlanarak, zooplanktonun yoğunluğuna göre,

(29)

planktonun durumu hakkında bir fikir edinilebilir. Ancak bu tip

gözlemlerde, elde edilen verilerin değerlendirilebilmesi için fazla deneyim gerekir; en azından bu noktaların hangisine ait olduğu bilinmelidir. Genel olarak ekograf üzerindeki yoğun işaretler, planktonik hayvanların sürü oluşturduğunu gösterir. Bu işaretleri de ancak ekoları yansıtabildiklerinden makroplankton oluşturabilir.

Transparensi-turbidite ölçümleri

Suda asılı halde bulunan organik ve in organik partiküllerin yanında planktonik organizmalar da suyun difüzyon özelliğini azaltırlar. Sonuçta ışığın su içinde dağılışını, dolayısıyla suyun berraklığını etkilerler ve bulanıklığa neden olurlar. Plankton ve özellikle fitoplankton

çalışmalarında transparensi-turbidite ölçümlerinden yararlanılır. Gün ışığının suda, derinliğe bağlı olarak azalışı fotometre veya en basit yöntemle sekidisk kullanılarak ölçülebilir. Işığın sudaki dağılışı, dağınık durumda bulunan partiküllerin büyüklüğüne bağlı olup planktonla birlikte genellikle fazla miktarda detritik partiküller bulunur.

Plankton Örnekleme Araçları

Planktonik organizmaların büyümelerinin ve yaşadıkları ortamın farklı olması nedeniyle toplanmalarında çeşitli yöntemler uygulanır. Nanoplankton ve ultraplankton gibi çok küçük formları incelemek için birkaç cm3’lük su örneği yeterli olurken, daha büyük organizmaları toplamak için fazla miktarda su süzmek gerekir. Fitoplankton (diatom, dinoflagellat) ve mikrozooplankton (tintinnid, radioler vs.) örnekleri elde etmek için örnekleme şişelerinden, motoponptan veya küçük gözlü kepçelerden yararlanılabilir.

Şekil Diatom elektron mikroskop görüntüsü

(30)

Örnekleme Şişeleri

Bunlar istenilen derinlikten belirli hacimde su örneği almak için kullanılır.

En çok kullanılan tipler, iki tarafı açık olarak suya bırakılan ve daha sonra kapatılabilenlerdir. Lastik veya plastikten yapılanlar planktonik

organizmalara toksik etki yaptığından bunların yerine PVC veya teflon olanlar kullanılır. Örnekleme şişeleri, ters dönebilen ve dönemeyen olmak üzere iki grupta toplanır.

Ters dönebilen şişeler.

50m.’den daha sığ sulardaki tabakalardan su örneği almak için 470cc.’lik Tomei Şişesi kullanılabilir. Değişik hacimlerde olabilen Nansen şişeleri vardır.

*istenilen derinlikten su örneği aldıktan sonra messenger gönderilerek üst mandal serbest bırakılır. Böylece şişe alt mandal çevresinde 180 oC döner. Şişe baş aşağı geldiğinde alt ve üst kapaklar kapanır.

Şekil Tomei şisesi

Ters dönmeyen şişeler.

Bunların standart su örnekleyicisi (0,5-1-2 lt) ve Kitahara (0,9 lt) gibi düşük kapasiteli olanları ile daha büyük hacimli Van Dorn, Fjarlie, Nio, Niskin şişeleri vardır. Bu gruptan en yaygın şekilde kullanılan Universal su örnekleyicisi olup bunlar 3,5-5 lt kapasitelldir.

(31)

Nansen şisesi

Bu örnekleyiciler ya kapalı olarak suya bırakılır ve istenilen derinlikte tekrar açılır yada kapakları açık olarak gönderilip messenger yardımıyla kapatılır. Ayrıca su örneğinin alındığı derinliğin sıcaklığını saptamak için üzerlerinde reversing termometreler bulunur.

Bu vertikal örnekleyicilerin yanında özellikle sığ sularda kullanılan Wohlenberg gibi horizontal tip su örnekleyicileri de vardır. Değişik derinliklerden aynı anda çok sayıda örnek almak için, kablo üzerine çok sayıda örnekleme şişesi bağlanabilir. Bu sistemde messenger yardımıyla şişe ters döner ve dönen şişenin alt tarafındaki diğer messenger serbest kalır, böylece diğer şişelerin ters dönerek su örneği alması sağlanır. Otomatik örnekleme şişelerinde ise su örnekleri salinite, temperatür, derinlik değerleriyle birlikte alınır. S.T.D. devresinin üst tarafında bir yere bağlanmış çerçeve üzerine şişeler yerleştirilir. Gemiden gönderilen elektronik sinyallerle S.T.D. devresine bağlı olarak şişeler hassas şekilde doldurulur. Benzer şekilde çalışan ve Piri Reis araştırma gemisinde de kullanılan ve “Sea Bird” adı verilen sistemde 12 adet 10 lt’lik Niskin şişesi bulunur.

Bu örnekleyicilerin pahalı olması nedeniyle Meyer örnekleyicisi veya Kapma şişesi adı verilen basit bir sistem yapılabilir. Bu dik durması için dip tarafı ağırlaştırılmış bir şişe ve şişeyi indirip çıkarmayı sağlayan ve bir ucu tıpaya bağlı bir ipten ibarettir .

Şişe istenilen derinliğe ulaştığında ip hızla çekilerek tıpası çıkartılır ve içine su dolması sağlanır. Ancak hidrostatik basınç nedeniyle fazla derin yerlerde bu yöntem uygulanamaz.

(32)

2- Motopomp.

Pelajik ortamın kimyasal ve biyolojik özelliklerini saptamak amacıyla yapılan çalışmalarda gerekli olan devamlı örnekleme motopompla sağlanır.

Bunda esas, tekneye yerleştirilen bir motopomp yardımıyla suyun doğal ortamından alınarak teknede bulunan küçük bir kepçeden yada filtre sisteminden süzülmesidir. Bu yöntemin uygulanması 18.yy sonlarında başlamıştır. Alınan örneklerde büyük organizmalar parçalandığından

motopomp, küçük formların toplanmasında kullanılır. Santrifüj pompalarında bu hasar fazla olduğundan bunların yerine elle veya küçük bir motorla

alıştırılan peristaltik diyafram pompalar kullanılmaktadır. Alınacak örnek miktarı ve tipine göre bunların hortum çapı değişir. Ayrıca hortumdan geçen suyun akış hızının kontrollü olması gerekir. Örneğin hareketli formlar için 100lt/dk’lık bir emme kapasitesine bir gereksinim vardır. Motopompa yerleştirilen bir su saati veya kaydedici ile çekilen su miktarı saptanabilir.

Ayrıca akar durumdaki bu su, büyükten küçüğe doğru farklı göz açıklıkları içeren elek sisteminden süzülerek organizmalar boy gruplarına ayrılabilir.

Narin plankterlerin parçalanmasından başka, motopompla çalışmanın bir diğer dezavantajı da fazla hareketli organizmaların pompanın emişinden

kaçmalarıdır.

30m. derinliğe kadar sifon yaparakta su akışı sağlanabilir. Harvey (1966) tarafından uygulanan bu yöntemde, çekilen su küçük bir kepçeden süzülerek, plankton kollektörlerinde toplanır.

3-Plankton kepçeleri

1844-1845 yıllarında J. Müller’in denizdeki küçük organizmaları toplamak için yaptığı konik şekilli süzme torbası, daha sonra V. Hensen tarafından

(33)

geliştirilerek bugün “Standart net” veya “Konik net” adıyla bilinen plankton kepçesi ortaya çıkmıştır

Günümüzde farklı ölçülerde göz açıklığı olan konik kepçeler kullanılmaktadır. Bunlardan 300-500 µm göz açıklığında olan büyük tipleri Ringtrol adını alır ve balık larvaları ile büyük zooplankterlerin toplanmasında kullanılır. Diğer plankton kepçeleri de bu kepçeden yararlanılarak ve gerekli değişiklikler yapılarak oluşturulmuştur. Genel olarak bir plankton kepçesi, kepçe ağzının açık kalmasını sağlayan prinçten yapılmış bir çember ile suyun süzüldüğü konik şekilli bir süzme torbası ve süzülen planktonun biriktiği bir kollektörden ibarettir. Ayrıca çemberi çekim halatına bağlayan üç gergi ipi bulunur. Horizontal çekimlerde plankton kepçesinin suda yatay gitmesini sağlamak için çekim halatının ucuna ağırlık bağlanır.

Plankton ağları

(34)

d - Clarke-Bumpus Kepçesi:

ön tarafı tüp şeklinde olup 12,5x13,5 cm. boylarındadır ve prinçten yapılmıştır. Ağız kısmında messenger ile harekete geçirilebilen disk şeklinde, metalden yapılmış bir açma kapama sistemi vardır. Ayrıca bir flowmetresi bulunur.

Arka tarafı ise istenilen göz açıklığındaki bezden yapılmış ve 61 cm uzunluğunda olan torba kısmından ibarettir (Şekil.10.13).

şekil

(35)

Arka kısmı ön tarafa metal bir kelepçeyle bağlanır. İstenilen derinlik aralığında, sağlıklı çalışan açma kapama sistemi sayesinde özellikle organizmaların vertikal dağılışlarını araştırmak amacıyla yapılan çalışmalarda yaygın şekilde kullanılmaktadır. Çekim hızı, içerdiği göz açıklığına göre değişmekle beraber, (0.5- 3 mil) 0.9-5.4 km arasında değişmektedir. Çekim halatına belirli aralıklarla bağlanarak bir su sütununun tamamı örneklenerek kantitatif çalışma yapılabilir.

e- Nöston Kepçesi:

Nnöston ve plöston, yüzey sularında çok dar bir tabakada bulunduklarından bu formları örneklemek oldukça zordur. Bu nedenle en üst yüzey tabakalarından çeklilebilen ve ağız kısmı dar-uzun, dikdörtgen veya eliptik şekilli nöston kepçeleri kullanılır. Çalışma amacına göre 1-5 kepçeli olabilen Nöston Net, özellikle hiponöstonik organizmaların örneklenmesinde kullanılır. Bunlardan Nöston Net PNS-5 modeli, 100x60 cm boyutlarında olup prinçten yapılmış dikdörtgen şeklinde bir çerçeveden ibarettir. Bu çerçeve, 60x20 cm boyutlarında beş eşit kısma bölünmüştür. Bunların her birine istenilen göz açıklığında ve 250 cm uzunluğunda konik şekilli bir torba kısmı ile bir kollektör bağlanmıştır .

Çerçevelerin her iki yanında, plastik veya köpükten yapılmış ve üstten 15 cm, aşağıda 30x14x4 cm boyutlarında birer şamandra bulunur. Bu şamandralar sayesinde suyun dışında kalan 15cm’lik kısım, nöstonik formları ve suyun üzerinde sıçrayan hayvanları yakalamaya yarar. Böylece 0-5, 5-25, 25-45, 45-65 ve 65-85 cm’lik tabakalardan aynı anda örnekleme yapılmış olur.

f- Isaacs-Kidd Midwater Trawl

balık larvaları gibi oldukça büyük ve hızlı yüzebilen hayvanları, bilinen plankton kepçeleriyle toplamak oldukça zor olduğundan, yüksek hızda çekilebilen büyük kepçeler kullanmak gerekir. Bunlardan Isaaecs-Kidd Midwater Trawl (IKMT) 3-6mil hızda, oblik yöntemle çekilebilir ve 1000m derinliğe kadar çalışabilir. (Şekil 10.15).

(36)

Ağız alanı 3,5,9,18 m2 olan dört modeli olup ağız kısmının alt tarafında bir depressör bulunur. 91.5 ve 183 cm uzunluğunda gergi ipleri olanmodelleri yaygın şekilde kullanılmaktadır. Farklı göz açıklıklarında olabilen konik şekilli torba kısmının uzunluğu 8 metre olup süzme kapasitesi çok yüksektir. Ağız açıklığı 2.89 m2 ve göz açıklığı 2mm olan IKMT; 4 mil hızda, 35 dakikada 13000 m3 su süzer.

Bunlarla genellikle gece çalışmaları yapılır. Benzer şekilde yapılmış, fakat ağız kısmı akordeon gibi büzülerek açılıp kapanan RMT ve Tucker Net gibi değişik tipleri vardır. Bunlar hem horizontal hemde oblik çekimlerde kullanılır.

g- Hızlı Plankton Örnekleyicileri

Plankton kepçelerinden başka, torpil şeklinde olan ve yüksek hızda çekilebilen plankton örnekleyicileri vardır. Bunlarla çok geniş alanda dağılım gösteren plankton, kalitatif ve kantitatif yönden araştırılabilir. Bununla beraber yüksek hızdan dolayı örnekleyicilerin iç kısmında oluşan basınç artışı, organizmaların deforme olmasına ve parçalanmasına neden olur. Dolayısıyla bu organizmaların tayini ve değerlendirilmesi zorlaşır.

Bu şekildeki örnekleyicilerden biri olan Hardy Continuous Plankton Recorder, herhangi bir ticaret gemisinin arkasına bağlanarak 8-17 mil hızla çekilebilir. Ağız kısmı çok küçük olup alanı 1.27 cm2’dir. Buradan giren su, fotoğraf makinasında filmin sarılması gibi makara sistemiyle hareket eden 15.25 cm eninde ve 300 µm göz açıklığındaki bezden süzülür. Bu plankton bezinin üzeri ayrı bir sistemle çalışan ikinci bir bezle örtülür. Her iki bez birlikte hareket ederek içinde formol bulunan bir kapta makaraya sarılır. Bu makaranın dönüş hızı çok yavaş olup 10 millik mesafede ancak 10.16 cm ilerler. Bu nedenle, 10 mile uygun parçalar kesilerek (5 mil için 5.08 cm), üzerindeki plankton incelenir ve plankton yoğunluğu hesaplanır.

(37)

III. Plankton Çekim Yöntemleri ve Prensipleri

Plankton Çekim Yöntemleri

Plankton çekimleri horizontal, vertikal ve oblik olmak üzere üç şekilde yapılır .

A- horizontal çekim

Yüzeyden ve/veya farklı derinliklerdeki su tabakalarından örnek almak için yüzeye paralel olarak yapılan plankton çekim şeklidir. Plankton kepçesini istenilen derinlikte ve yatay durumda tutabilmek için çekim halatı ile gergi iplerinin bağlandığı yerin yaklaşık bir metre aşağısına bir ağırlık bağlanır veya ağırlık yerine Depressör (17-19.5-21 kg) kullanılır. Bu ağırlık, diğer iki çekim yönteminde olduğu gibi çekim tipine, derinliğine ve akıntı kuvvetine göre 10-40 kg arasında değişir. IKMT gibi büyük kepçelerle hızlı örnekleyicilerde değişik depressör kullanılır. Bu yöntemle yapılan plankton çekimlerinde kepçenin indirildiği derinlik, bırakılan halat uzunluğu ve halatın yüzeyle yaptığı açıdan hesaplanabilir. Örneğin;

D= L x Cosα 100 m = L x 45o









(38)

100 m = L x 0.707

L = 141.4 metre

Bırakılan halat uzunluğu “Meter Wheel”, halatın deniz yüzeyi ile yaptığı açı

“Inclinometre” ile saptanır. Bununla beraber, elektrikle veya ses impulslarının sudan geçişinden yararlanılarak çalışan telemetrik sistemlerle kepçenin bulunduğu derinlik saptanabilir. Ayrıca flowmetrenin derinlik kaydedicisi (Depth İnstance Recorder) bulunan modeli, kepçenin izlediği derinlikleri çizgi halinde gösterir. Fazla derin olmamak kaydıyla ucunda şamadra olan bir halat plankton kepçesine bağlanarak belirli bir derinlikte yatay durumda tutulabilir.

Horizontal çekim amaca uygun bir kepçeyle ve yaklaşık 1,5-2 mil hızla seyreden bir gemi ile yapılır. Çekim süresi genel olarak körfez gibi sığ yerlerde 5-10, derin sularda 20-30 dakika olup bu süre plankton yoğunluğuna bağlı olarak azaltılıp çoğaltılabilir. Toplanan örnek uygun bir fiksatifle tespit edilir ve daha sonra kalitatif ve kantitatif bakımdan incelenerek birey sayıları hesaplanabilir. Kepçeden süzülen sudaki organizma sayısı veya miktarı litrede, m3’de veya m2’de şeklinde ifade edilir. Süzülen su miktarı daha önce açıklandığı gibi saptanır. Ancak kepçeye giren suyun filtre edilmeden önce bir kısmı dışarı atılması nedeniyle yakalanan organizma sayısı kepçeye giren organizma sayısından daima azdır. Özellikle fitoplankton bakımından zengin sularda küçük gözlü kepçelerle çalışıldığında, göz açıklıkları giderek tıkanır ve zamanla süzme verimliliği düşer. Sonuçta kepçeden geçen su dirençle karşılaşacağından suyun dışarı atılma miktarı da artar. Planktonun yatay tabakalaşması farklı derinliklerden aynı anda birden fazla kepçe ile çekim yapılarak saptanabilir. Bu durumda kapanabilen “Closing” kepçeler kullanılır (Şek.10.17).

(39)

Bu tip kepçelerde çekim halatı kanalıyla gönderilen messenger’ın gergi iplerini serbest bırakmasıyla kepçe ortadan boğulur, böylece kepçeler yuları çekilirken örnekleme yapması önlenmiş olur. Sığ sularda oblik çekim yapmak olanaksız olduğundan bunun yerine basamaklı horizontal çekim yapılır .Önce yüzeyden 2 dakika horizontal çekim yapılır, sonra kepçe 1 metre derinliğe indirilip tekrar 2 dakika çekim yapılır. Bu yöntem istenildiği kadar tekrar edilerek birbirini takip eden farklı tabakalardan horizontal çekimler yapılır. Plankton kepçesini 1 metre derinliğe indirmek için kablo açısının 45o kabul edersek

D = L x Cos α

L = D/ Cos α = lm/ Cos 45 = lm / 0.707

= 1.4m halat bırakmak gerekir ve bu işlem zemine kadar tekrar edilir.

Vertikal çekim

Bu yöntemde, belirli bir derinlikten veya zeminden yüzeye kadar olan ya da belirli derinlikler arasındaki su sütunu, plankton kepçasiyle düşey olarak süzülür. Böylece su sütununun tümü veya bir kısmı örneklenmiş olur. Gemi tamamen durduktan sonra, kepçe belirli bir derinliğe indirilir. Çekim hızı, prensip olarak kepçenin göz açıklığına göre ayarlanır. Örneğin 300µm göz açıklığı olan bir kepçe 1 m/sn’lik bir hızda yukarı çekilir. Vertikal çekimlerde kepçenin batmasına yardımcı olması, kollektörün alt tarafta kalmasını sağlamak ve kepçenin akıntıların etkisiyle yer değiştirmesini önlemek amacıyla kepçenin alt tarafına, kollektörün aşağı kısmına gelecek şekilde bir ağırlık bağlanır. Böylece kepçenin sadece çekim esnasında süzme yaparak plankton toplaması sağlanmış olur. Ağırlık çekim halatının ucuna bağlanırsa kepçe baş aşağı duracağından suya daldırıldığı andan itibaren süzme yapmaya başlar. 10-40 kg arasında değişen









(40)

D- Birim Hacim Yöntemi

Bir diğer yöntemde total örnek homojen duruma getirildikten sonra belirli hacimde (Örneğin 3 ml) cezve veya kepçe şeklindeki bir aletle birim örnek almaktadır. Önceki iki yöntemde olduğu gibi örnek çalkalanarak planktonun su içerisinde tamamen dağılması sağlanır. Çalkalama esnasında hep aynı yönde hareket ettirmemeye veya aynı yönde karıştırarak girdap oluşturmamaya dikkat edilmelidir. Aynı yönde karıştırıldığında büyük ve ağır formlar merkezde, hafif ve küçük olanlar kavanozun kenarında toplanır. Sonuçta alınan birim örnek belirli grupları içereceğinden bulgular hatalı olur. Dikkat edilmesi gereken ikinci nokta organizmalar dibe çökmeden hemen birim örnek alınmalıdır. Total örnek fazla yoğun olduğunda üzerine belirli oranda deniz suyu ilave edilerek birim örneğe düşen birey sayısı azaltılmalıdır.

E- Birim alan Yöntemi

Zooplankton çalışmaları için en uygun yöntemlerden biride total örneğin tamamını bir kaba boşaltarak birim örnek almaktır. Önceki üç yöntem uygulanabileceği gibi bu yöntemde de incelenecek materyal fazla su içerebilir. Bu durumda fazla suyu boşaltmak gerekir. Bunun için en basit yöntem, içinde materyalin bulunduğu kavanozu yüksek bir yere koyup fazla suyu sifonla boşaltmaktır. Bu amaçla çekimde kullanılan plankton kepçesinden daha küçük göz açıklığı olan plankton bezi yapıştırılmış küçük bir cam huni kullanılabilir. Süzme esnasında organizmaların bezin kenarlarına yapışmasını önlemek için huninin kenarlarından taşan bez kesilerek düzeltilir. Bir akvaryum hortumunun ucuna takılmış bu huni, içinde örnek bulunan kavanoza daldırılır. Bu esnada kavanozun dibine çökmüş materyalin karışmaması için ani hareketlerden kaçınmalı, huni dikkatli şekilde daldırılmalıdır. Aksi takdirde hunideki göz açıklıkları çabuk tıkanır ve süzme yapmaz. Hortumun diğer ucuna ince bir cam boru veya pipet takılarak sifon yapma esnasında suyun ağıza kaçması engellenir. Şayet takılmışsa cam boru çıkarılarak fazla su daha aşağı seviyeye konmuş başka bir kavanoza boşaltılır. Fazla suyun tamamı boşaltılmamalı, birim örnekleme yapılabilecek, organizmaları sayabilecek kadar su bırakılmalıdır. Ayrıca incelenen materyali tekrar kavanoza boşaltabilmek için boşaltılan suyun bir kısmı yıkama suyu olarak kullanılır. Fazla suyu daha çabuk boşaltmak için Su Trompu ve Vakum Pompası da kullanılabilir. Su Trompunda, musluğa bağlanan trompun diğer ucuna yukarıda bahsettiğimiz huni takılır ve musluğun açılış oranına göre kavanozdaki fazla suyun akış hızı ayarlanabilir.

Motopomp kullanıldığında ise erlen ile huni arasına daha küçük gözlü plankton bezi konur. Süzme işlemi sonunda kalan konsantre materyal 20-30 ml civarında ise kullanılacak “Birim Örnekleme Tankı” diyebileceğimiz bir kaba boşaltılır.

Pleksiglas veya camdan yapılabilen bu kaplar kare, dikdörtgen veya yuvarlak olabilir. Sayılacak materyalin miktarı birim örnekleme tankının büyüklüğüne göre









 

 

(41)

değişir. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise birim örnekleyicilerin büyüklüğü sayma düzeneğinin hacmine göre seçilmesi gerektiğidir. Örneğin, sayım düzeneği 3 ml’lik ise birim örnekleyici en fazla 3 ml’lik olmalıdır. Total materyal

“S” yüzeyi olan birim örnekleme tankına boşaltıldıktan sonra organizmaların her tarafa eşit miktarda dağılması gerekir. Materyal çökeldikten sonra “s” yüzeyli birim örnekleyiciler içindeki örneğin tamamı pipetle alınıp sayma düzeneğine boşaltılır (Şekil 10,22). Bu durumda birim örnekleyici,

s= . S . 100

Bu işlem en az üç kez tekrarlanıp ortalaması alınır ve totale dönüştürülür.

Örneğin “s” birim örnekleme tankının (S) 1/32’i ise bulunan ortalama değerler 32 ile çarpılır. Sonuçta her grup veya türün tüm materyaldeki miktarı saptanmış olur.

F- Eşit Hacimlere Ayırma Yöntemi

Homojen duruma getirilen total örneği birbirine eşit istenilen sayıda (n) kısımlara ayırmaktır. Bu işlem ya ilk yöntemde olduğu gibi birim örnekleme için total örnek çok fazla olduğunda istenilen hacimde örnek sağlamak yada direkt birim örnek elde etmek için yapılır. Bu yöntemde çeşitli basit düzenekler kullanılır.

a- Folsom Ayırıcısı

Bu düzenek şeffaf pleksiglastan yapılmış ve yatay bir standın üzerine yerleştirilmiş silindir bir tambur içerir. Bu tamburun ortasında, tambur döndüğünde içindeki örneği eşit iki kısma ayıran bir bölme bulunur. Tambur, bölünmemiş kısım alt tarafta kalacak şekilde yapılmış olup döndürüldüğünde ikiye bölünmüş kısım alt tarafta kalır ve düzeneğe konulan plankton örneği iki eşit kısma ayrılır. Bu ayırıcının geliştirilmiş yeni modelinin iç tarafında, örneğin daha iyi karışabilmesi için çıkıntılar bulunur (Su seviyeleri aynı olan her iki bölümdeki materyal, tambur tekrar döndürülerek ayrı kavanozlara boşaltılır. Bu işleme istenilen birim örnek elde edilinceye kadar devam edilir.

b-Motoda Ayırıcısı

Şeffaf plaksiglastan yapılmış olan bu ayırıcının kutu ve silindirik tipleri vardır.

Kutu şeklinde olanın uzunluğu 40 cm, genişliği 18 cm ve yüksekliği 10 cm’dir. Bu ayırıcının yarısı bölmesiz, diğer yarısı ise bir bölmeyle ortadan ikiye ayrılmış olup bu kısmın üst tarafı örtülüdür. İncelenecek olan örneği homojen duruma getirmek için kutu önce bölmesiz tarafa eğilir, daha sonra diğer tarafa

(42)

doğru eğildiğinde örnek bölmeyle iki eşit kısma ayrılmış olur. Silindir şeklinde olanın iç çapı 7 cm, yüksekliği ise 15 cm’dir. Silindirin iç kısmına yerleştirilen 3,5 cm genişliğinde bölümler içeren başka bir silindirle örnek 4 eşit kısma ayrılır.

Tabanda bulunan bir delikle bir bölümdeki materyal sayım kabına boşaltılır. Sayım sonunda elde edilen değerler 4’le çarpılarak total örneğe dönüştürülür Her iki ayırıcıda da ayrılan örnek, ayırıcılara tekrar tekrar ayrılabilir. Böylece total örneğin 1/2, 1/4, 1/8, 1/16, 1/32’i v.s. oranında birim örnek elde edilir. Copepod’lar ve Cladocera’lar için 1/100, diğer grupları incelemek için (Çok fazla miktarlarda bulunmuyorlarsa) 1/10’luk birim yeterli olabilir. Bununla beraber 1/10’luk birim örnek alındığında örneğin, 25 birey bulunmuş ise tüm materyalde o gruba ait 250 birey var demektir. Bu istatistik bakımdan güvenilir bir değerdir. Fakat 5 birey bulunmuşsa, tüm materyalde 50 birey elde edileceğinden, bu güvenilecek bir değer değildir. Bu durumda materyalde bulunan gruba ait tüm bireyleri saymak gerekir.

Deniz suyunda bulunan partikülleri incelemek için membran filtrelerden de yararlanılabilir. En çok kullanılanlar selüloz esterden yapılan Millipore ve Gelman filtrelerdir. Yüzeyi düz ve polikarbonat membran olan Nukleopore filtre daha dayanıklıdır., bunların por genişlikleri 12 µm’ye kadar olanları vardır. Bu membran filtrelerden biri kullanılarak fazla miktarda su süzülebilir, ancak bu esnada organizmaların filtreden taşmamasına dikkat edilmelidir. Süzme işlemi vakum pompası veya su trompu kullanılarak yapılabilir. Organizmaların ezilip, deforme olmaması için süzme basıncı 250 mm Hg civarında olmalıdır. Milipore HA filtresi kullanıldığında filtre önce distile suya emdirilir sonra süzme işlemi uygulanır.

Süzme yapıldıktan sonra filtre isotonik amonyum formiat solüsyonunda (%6-6,5 W/V) hafifçe çalkalanır ve kurutulur. Filtre kuruduktan sonra cam üzerine konur, üzerine immersiyon yağı damlatılarak şeffaflaştırılır ve lamel kapatılarak mikroskopta incelenir.

Partikül Sayım Yöntemi

Deniz suyunda bulunan partiküller ve partikül kabul edilerek planktonik organizmalar özellikle sanayide kullanılan aletlerle sayılabilir ve ölçülebilirler.

Sheldon ve Parsons (1967) tarafından ilk kez deniz araştırmalarında kullanılan bu yöntem, son yıllarda yaygın şekilde kullanılmaktadır. Taze veya tespit edilmiş örneklerde bulunan partiküller otomatik veya yarı otomatik elektronik aletlerle sayılır ve bunların büyüklükleri saptanabilir. Ancak, planktonik organizmaları diğer partiküllerden ayıran ve ölçümlerini yapabilen bir sayıcı geliştirilmemiştir.

Günümüzde kullanılan sayıcılar; elektronik, optik ve akustik sayıcılardır.

Elektronik Sayıcılar;

Partikülleri sayan ve büyüklüklerini ölçen en basit alet Coulte-Counter’dir.

Bu sayıcı gıda zinciri araştırmalarında Sheldon ve Parsons (1967 a,b) ve Parsons ve Ark. (1967, 1968) tarafından kullanılmıştır. Bu aletlerin çalışma prensibi,

Referanslar

Benzer Belgeler

- Laboratuvara gelmeden önce, yapılacak olan deney dikkatlice okunmalı, araştırılmalı ve bir çalışma planı yapılmalıdır. Bu, hem laboratuvarda yapılan deneyleri daha

Tersinmez inhibitör (enzim zehirleri) etkisini, enzimin aktif grubunu kimyasal değişime uğratarak gösterir.. Yarışmalı İnhibisyon (Competitive Inhibition): Substrat ile

Tanımlanmış bir bölgede enzim veya hücrenin katalitik aktivitelerini koruyarak fiziksel veya kimyasal olarak hapsedilmesiyle hazırlanan, arka arkaya ve sürekli

Katı yüzeyine adsorplanmış bir enzim sisteminde kütle aktarımı ve tepkime ardışık olaylardır; bu iki olaydan yavaş olanın hızı, sistemin hızını

 Çoğalma için gerekli besin maddeler ve enerji kaynakları  Optimum T, pH, iyon derişimi, vb... Gecikme evresi

Reaktör: Grafik Çözüm Hücre için KKD: (Cx;rx) grafiği çizilir.1. (Cs;rs)

Biyoreaktöre beslenen havanın (oksijenin) kısa süreli olarak kesilerek bir oksijen elektrodu ile çözünmüş oksijen derişimindeki azalmanın; havanın (oksijenin)

Bailey JE and Ollis