• Sonuç bulunamadı

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU HUKUKİ MÜZEKERE TOPLANTISI RAPORU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU HUKUKİ MÜZEKERE TOPLANTISI RAPORU"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU HUKUKİ MÜZEKERE TOPLANTISI RAPORU

TOPLANTI YERİ : Konya Dedeman Otel TOPLANTI TARİHİ : 22-23 Eylül 2012

GRUP ADI : 4. Grup

KONU : HMK, Usul ve Tebligat

GRUP BAŞKANI :

KÂTİP :

TOPLANTI RAPORU

GİRİŞ

22-23/ EYLÜL /2012 Tarihinde HSYK’nın başlatmış olduğu çalıştayda HMK ve Tebligat Hukuku konusunda tartışılarak belirlenen sorun ve çözüm önerileri tespit edilmiştir.

Çalıştaya, ülkenin değişik yerlerinden, çeşitli yetkilerde 11 hakim katılmıştır. Hazırlanan rapor aşağıda sunulmuştur.

6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU 1- MADDE 2:

HMK’nın 2. maddesine göre mal varlığından kaynaklanan tüm uyuşmazlıklar Asliye Hukuk Mahkemesinde görülecektir düzenlemesi getirilmiştir. HMK’nın 118 ve devamı maddeleri gereğince Asliye Hukuk Mahkemesinde yazılı yargılama usulü uygulanacağı da gözetildiğinde 1 TL’lik açılan bir dava bile Asliye Mahkemesinde görülecektir.

Sorun: Asliye Mahkemelerine gelen dosya sayısı bir hayli artmış, buna karşılık Sulh Mahkemesine gelen dosya sayısı ise azalmıştır.

(2)

Çözüm 1: Asliye Mahkemelerinin sayıları artırılabilir, Sulh Mahkemelerinin sayıları azaltılabilir.

Çözüm 2: Sulh Mahkemeleri tamamen kaldırılabilir.

2- MADDE 3:

Ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararların tazmini davalarında görev başlıklı madde ile cismani zararlara ilişkin davalar daha önceden sadece idari yargıda tam yargı davası olarak görülmekte iken söz konusu madde ile adli yargıda görülebileceği düzenlenmiştir. Ancak bahsedilen madde 16/02/2012 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından, Anayasa’ya aykırılık gerekçesi ile iptal edilmiştir.

İptal kararı verilene karar açılmış bulunan ve halen derdest olan davalar bulunmaktadır (Örneğin: Van depreminde meydana gelen zararlar nedeni ile davalar ve kamuya ait diğer araç ve kurumların verdiği zararlar).

Sorun: Eldeki davalara hangi yargı yerinde bakılmaya devam edileceği hususunda açıklık bulunmamaktadır.

Çözüm: Geçici bir madde ile bu konu düzenlenebilir.

Yargıtayın konu ile ilgili özel bazda bir uygulaması henüz olmamıştır; ancak geçmiş uygulamalarda Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği ilkesi görülmekte olan davalara uygulanmayacağı yönünde Hukuk Genel Kurulu kararları mevcuttur. Bu durum karşısında idari yargı yerinin görevli olabileceği yönünde karar verebilir.

3- MADDE 46:

HMK’nın 46 ve devamı maddelerinde hâkimin hukuki sorumluluğu düzenlenmiştir.

Sorumluluğu gerektiren haller son derece soyut ve belirsizdir. Hâkimin verdiği her karar ile ilgili tazminat davası açılabilir ve hâkime rücu edilebilir. Bu durum yargı bağımsızlığı ve dokunulmazlığı ile bağdaşmamaktadır. (Örneğin: 1c fıkrasında “farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması”, 1e fıkrasında “hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması”)

Birçok düzenlemenin halen Yargıtay kararlarında bile çelişkili olduğu gözetildiğinde bu husus daha net anlaşılacaktır.

(3)

Çözüm: Hâkimin sorumluluğu ile ilgili maddeler daha somut olarak düzenlenmeli ve düzenlemenin kapsamı daraltılmalıdır.

4- MADDE 77:

Anılan maddenin 1. fıkrasının son cümlesinde, vekâletnamenin verilmemesi halinde davanın açılmamış veya gerçekleştirilen işlemlerin yapılmamış sayılması yaptırımına bağlanmış olmasına rağmen 114/1-f ve 115/2 madde ve fıkraları gereğince davanın usulden reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.

Sorun 1: Bu halde davanın açılmamış sayılmasına mı, yoksa usulden reddine mi karar verileceği hususu uygulamada tartışmalıdır.

Çözüm 1: Bu konuda tartışmayı önleyecek ve uygulama birliğini sağlayacak düzenleme yapılması gerekmektedir.

Sorun 2: Bu maddede geçen usulüne uygun vekâletnameden anlaşılması gereken hususun daha somut belirtilmesi gerekir. (Örneğin: Baro pulu eksikliği, vekâletname harcının tamamlatılması, aslı ya da onaylı örneğinin bulunup bulunmaması gibi hususlar).

Çözüm 2: Maliyenin veya baroların takip etmesi gereken harç vs. gibi işlemlerin mahkemeler tarafından tamamlatılması ve takip edilmesi yönteminin kaldırılması gerekmektedir.

5- MADDE 107:

Anılan maddede belirsiz alacak davası; 109. maddede ise kısmi dava düzenlenmiştir. Her iki dava tipi uygulamada kesin çizgilerle ayırt edilememekte sorunlar çıkmaktadır. Örneğin; işçi alacağı davalarının belirsiz mi yoksa belirlenebilir bir dava mı olduğu tartışmalıdır.

Çözüm: Her iki davanın genel hatlarını belirleyici mahiyette, unsurlarını da açıklayacak şekilde somut düzenleme yapılmalıdır.

6- MADDE 114:

Anılan maddenin 1-g fıkrasında “Gider Avansı” dava şartı olarak sayılmış ve 115.

maddede de eksiklik halinde usulden reddine karar verilmesi düzenlenmiştir. Ancak aynı kanunun 324. maddesinde “Delil İkamesi İçin Avans” başlığı altında ayrı bir düzenleme getirilmiştir. Dava devam ederken tamamlatılan avansların hangi madde kapsamında kalacağı tartışmalara neden olmaktadır.

(4)

Çözüm: Gider avansı ve delil avansının neleri kapsadığı daha somut olarak düzenlenmelidir.

7- MADDE 119:

Sorun 1: Anılan maddenin 2. fıkrasında a, d, e, f ve g bentlerindeki eksikliklerin bulunması halinde ne gibi bir işlem yapılacağı somutlaştırılmamıştır. (Örneğin; Hâkim, davayı süre vermeden mi reddedecek; yoksa bu hususların tamamlatılması için taraflara süre mi verecektir? Eğer süre verilecek ise bu durumda neden maddedeki fıkralarda ayrım yapılmıştır?)

Çözüm 1: Maddede süre verilecek veya süre verilmeyecek hallerin ayrımının daha somut olarak yazılması gerekmektedir.

Sorun 2: Anılan maddenin 1-b fıkrasında davalının adresi sayılmıştır. Ancak uygulamada taraflar adres bildirmemekte veya yanlış adres bildirmektedir. Bu durumda hâkimin resen araştırma yapıp yapmayacağı veya MERNİS adresini araştırıp araştırmayacağı uygulamada özellikle boşanma davalarında sorun olmaktadır.

Çözüm 2: Kötü niyetli veya yanlış adres bildirimlerinin bu madde kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu daha açık olarak düzenlenmelidir.

8- MADDE 137:

HMK’nın 137-140. maddeleri arasında düzenlenen ön inceleme aşamasının iş yoğunluğu içerisinde adalet hizmeti uzmanı olmadan, kalem personelinin niteliği artırılmadan, gerekli eğitim verilmeden beklenen amacı gerçekleştirmesi mümkün görülmemektedir. Bu nedenle ön inceleme aşamasının dosya üzerinden yürütülmesi sebebiyle hâkimlerin günlük yargı faaliyetleri aksamakta ve bu aşamaya yeterli zaman ayrılamadığından yargılama süreci de uzamaktadır.

Çözüm: Adalet hizmetleri uzmanı kadrosu verilmeli, ayrıca mevcut kalem personelinin niteliği ve sayısı artırılmalıdır.

9- MADDE 194:

Anılan maddede somutlaştırma yükü düzenlenmiştir; ancak yaptırımı ve uygulamasının nasıl gerçekleştirileceği açıkça belirtilmemiştir.

Çözüm: Madde metninin daha somut bir şekilde, yaptırımı ile birlikte düzenlenmesi gerekmektedir.

(5)

10- MADDE 266:

Anılan madde ile kanunun çeşitli madde ve gerekçelerinde hukuki konularda bilirkişiye başvurulamayacağı, hâkimin hukukun en iyi bilirkişisi olduğu belirtildiği halde uygulamada çoklu bilirkişi durumlarında diğer bilirkişilere yardımcı olma amacıyla hukukçu bilirkişiye başvurulması zorunlu olmaktadır. Bu durum anılan madde ile çelişki doğurmaktadır.

Çözüm: Hukukçu bilirkişiye başvurulamayacağı kuralının esnetilmesi gerekmektedir.

11- MADDE 311:

Anılan madde ve devamı maddelerinde kabul ve feragat müesseseleri düzenlenmiştir;

ancak bu hallerde “Hüküm Kurulmasına Yer Olmadığına” mı yoksa davanın kabulü halinde infazda tereddüt yaratmayacak hüküm fıkrasının oluşturulması için “Kabulüne” mi “Reddine” mi şeklinde hüküm kurulacağı uygulamada tartışmalara neden olmaktadır.

Çözüm: Davadan feragat ve kabul halinde bu konuda açık bir düzenleme yapılması özellikle davanın davalı tarafından kabul edilmesi halinde kabul nedeniyle infaz edilebilecek hüküm fıkrasının oluşturulması için gerekli düzenlemenin yapılması gerekmektedir.

12- MADDE 320:

Anılan maddenin 4. fıkrasında, basit yargılama usulünde dosyanın 2 kez takip edilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği düzenlenmiştir. 1086 sayılı HUMK’ya göre takip edilmeme durumu 3 kez olarak düzenlenmişti. Önceki dönemde açılmış, 1 kez takip edilmemiş dosyalar hakkında yeni usul kanunu döneminde de takip edilmeme durumunda ne gibi bir işlem yapılacağı hususu açıklanmamıştır. Bu da uygulamada sorunlara sebebiyet vermektedir.

Çözüm: Bu konuda açık bir düzenleme yapılması yerinde olur.

13- MADDE 383:

Anılan maddede çekişmesiz yargıda görevli mahkeme düzenlenmektedir. Ancak uygulamada hangi dava türlerinin çekişmesiz olduğu konusunda tartışmalar yaşanmaktadır.

(Örneğin: Çek iptali davaları ve ticari defter ve kayıtların zayiinden dolayı belge verilmesi için davalarda çekişmesiz yargı işi olduğu belirtilmiş, Ticaret Kanununda ise ilgili kanuna giren davalarda asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu düzenlenmekle HMK’daki çek iptali davalarının vasfı ile Türk Ticaret Kanunu vasfı farklı belirtilmiştir. Bu durum kargaşaya neden

(6)

Çözüm: Bu konuda bir düzenleme yapılması yerinde olur.

14- MADDE 398:

Anılan maddede ihtiyati tedbir kararına muhalefet halinde disiplin hapsi cezası verileceği düzenlenmiştir. Ancak bu durumda yargılama usulünün ne olacağı (CMK veya HMK) veya ceza mahkemesi ile hukuk mahkemesi arasında görevsizlik kararı verilip verilemeyeceği konusunda açık bir düzenleme bulunmadığından uygulamada sorunlar yaşanmaktadır.

Çözüm: Bu konuda usul anlamında CMK’ya yollama yapılmalı veya HMK’da düzenleme yapılmalıdır.

15- MADDE 410:

Anılan madde tahkimde görev ve yetkiyi belirlemiştir. Tahkimde görevli ve yetkili mahkeme Bölge Adliye Mahkemesi gösterilmişti. 1086 sayılı yasada bu konuda açık ve ayrık bir düzenleme bulunmamakta idi. Önceki uygulamada en kıdemli Asliye Hukuk hâkimi görevlendirilmişti. Henüz Bölge Adliye Mahkemeleri kurulmadığına göre tahkim yargılamasına nerede bakılacağı konusunda boşluk bulunmaktadır.

Çözüm: Bu konuda bir düzenleme yapılması yerinde olur.

7201 SAYILI TEBLİGAT KANUNU

Sorun 1: Tebligat konusunda Yargıtay daireleri arasında farklı uygulamalar görülmektedir.

Çözüm 1: Yargıtay daireleri arasında tebligat konusunda uygulama birliği sağlanması, bu konuda Yargıtayda da ayrıca bir çalışma yapılması gerekmektedir.

Sorun 2: Posta memurları Tebligat Kanunu konusunda yeterince bilgiye sahip olmadıklarından hatalı tebligatlar yapılmakta ve tekrarlara sebebiyet verilmektedir.

Çözüm 2: Posta memurlarına zaman zaman meslek içi eğitim verilmesi ve adliyelerle işbirliği içerisinde bulunulması gerekmektedir.

Sorun 3: Yurt dışı tebligatlarda Konsolosluklar tarafından eksikliğin ve aksaklığın ne olduğu belirtilmeksizin tebligat evrakı geri çevrilmektedir. Bu da belirsizliğe ve zaman kaybına neden olmaktadır.

(7)

Çözüm 3: Dışişleri Bakanlığı ile ortak çalışma yapılmak suretiyle konsolosluklar bilgilendirilmelidir.

DİĞER SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Sorun 1: Hâkimlerin sürekli yetkisi değiştiğinden uzmanlaşma sağlanamamaktadır.

Çözüm 1: Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından zorunlu olmadıkça hukuk ve ceza arasında yetki değişimi yapılmamalı, uzmanlaşma sağlanmalıdır.

Sorun 2: Yargıtayın, HMK’nın yerleşmesinde ve uygulama birliği sağlanmasında öncülük edeceği düşünüldüğünden Yargıtay daireleri arasında uygulama birliğinin sağlanması ve usulün hassasiyetle uygulanması gerekmektedir.

Sorun 3: UYAP’ta Yargıtay karar arama motorunun daha aktif hale getirilmesi gerekmektedir.

Sorun 4: UYAP’ta ki sekmelerin de HMK’ya uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir.

Sorun 5: UYAP sistemi zaman zaman donmakta veya yavaş çalışmaktadır. Bu durum da yargılamayı yavaşlatmaktadır.

Sorun 6: Son zamanlarda yapılan kanunlardaki bazı maddelerde gerekçelerin madde metinleri ile çeliştiği ya da yetersiz düzenlendiği görülmektedir.

Çözüm 6: Kanun yapım çalışmalarının daha özenli yapılması ve uygulamadan daha fazla katılımcının desteğinin alınması gerekmektedir.

GÖRÜŞLER

1- 6100 sayılı HMK, tüm eleştirilere rağmen yerinde ve olumlu bir kanundur.

2- Bu tarz toplantıların, kanunun tamamı üzerinden değil, konu bazlı yapılması daha yerinde olur.

Referanslar

Benzer Belgeler

ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Yargıtay dairelerinin değişen mevzuata göre uygulamalarında yapmış olduğu değişikliklerin UYAP ortamında ayrı bir bölümde gösterilmesi,

sayılan kimselerle işverenler arasında, 818 sayılı (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu) Borçlar Kanunu’ndan, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’ndan, 6772

Başvuranın avukatı, Ankara İdare Mahkemesi’nin 19 Kasım 2009 tarihli kararı uyarınca, kendisinin ve BMMYK’nin talebi üzerine, başvuranın Kırklareli

Sanık Birol Başaran:” Hayır ben o dediğim gibi belge şöyle şöyleyim, gerçekten bu iddianame ile ilgili çok okudum ekleri şey yaptım ama o belgelerin o

Bu açıklamalar karşısında somut olay değerlendirildiğinde; 03.06.2006 tarihinde evlenen tarafların 03.06.2014 tarihli bir protokol sunarak anlaşmalı olarak

 Adli bilimler alanında Sağlık Bakanlığı, ilgili kurumlar, üniversiteler ve sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapılarak gerekli mevzuat

Bu maddenin ruhuna uygun olarak adli kolluğun yeniden yapılandırılması gerektiği ve diğer kolluk birimlerinin hangi şartlarda adli kolluk görevini yapacağı,

Mahkemece bozma kararının 3 ve 4 numaralı bentlerine uyulmuş, 2 numaralı bozma nedenine yetki belgesinin hükümsüz kalacağı hâllerin 6356 sayılı Sendikalar