• Sonuç bulunamadı

KARATAHTA İş Yazıları Derğisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KARATAHTA İş Yazıları Derğisi"

Copied!
136
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KARATAHTA İş Yazıları Derğisi

Sayı: 16 / Mayıs 2020 ANKARA Sayı: 17 / Ağustos 2020

ANKARA

(2)

KARATAHTA

İş Yazıları Dergisi

Ulusal Danışma Kurulu / National Consultative Commitee * Prof. Dr. Nizamettin AKTAY / Antalya Bilim Üniversitesi - Antalya

Prof. Dr. Ercan AKYİĞİT / MEF Üniversitesi - İstanbul Prof. Dr. Yusuf ALPER / Bursa Uludağ Üniversitesi - Bursa

Prof. Dr. Faruk ANDAÇ / Çağ Üniversitesi - Mersin Prof. Dr. Kadir ARICI / Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi - Ankara

Prof. Dr. Ufuk AYDIN / İstanbul Aydın Üniversitesi - İSTANBUL Prof. Dr. Abdurrahman AYHAN / Kıbrıs İlim Üniversitesi - KKTC Prof. Dr. Nurşen CANİKLİOĞLU / Marmara Üniversitesi - İstanbul

Prof. Dr. Talat CANBOLAT / Marmara Üniversitesi - İstanbul Prof. Dr. Fevzi DEMİR / Yaşar Üniversitesi - İzmir

Prof. Dr. Münir EKONOMİ / İstanbul Teknik Üniversitesi - İstanbul (E.) Prof. Dr. Seyhan ERDOĞDU / Ankara Üniversitesi - Ankara (E.)

Prof. Dr. Zeki ERDUT / Dokuz Eylül Üniversitesi - İzmir Prof. Dr. Nüvit GEREK / Anadolu Üniversitesi - Eskişehir

Prof. Dr. Mesut GÜLMEZ / Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü - Ankara Prof. Dr. Timur Han GÜR / Hacettepe Üniversitesi - Ankara

Prof. Dr. Alpay HEKİMLER / Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi - Tekirdağ Prof. Dr. Oğuz KARADENİZ / Pamukkale Üniversitesi - Denizli

Prof. Dr. Yalçın KARATEPE / Ankara Üniversitesi - Ankara Prof. Dr. Aşkın KESER / Bursa Uludağ Üniversitesi - Bursa Prof. Dr. Cem KILIÇ / TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi - Ankara Prof. Dr. Aziz KONUKMAN / Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi - Ankara

Prof. Dr. Metin KUTAL / İstanbul Gedik Üniversitesi - İstanbul Prof. Dr. Ahmet MAKAL / Ankara Üniversitesi - Ankara (E.) Prof. Dr. Hamdi MOLLAMAHMUTOĞLU / Çankaya Üniversitesi - Ankara

Prof. Dr. Sedat MURAT / İstanbul Üniversitesi - İstanbul Prof. Dr. Ahmet SELAMOĞLU / Fenerbahçe Üniversitesi - İstanbul

Prof. Dr. M. Polat SOYER / Yakın Doğu Üniversitesi - KKTC Prof. Dr. Fevzi ŞAHLANAN / İstanbul Okan Üniversitesi - İstanbul

Prof. Dr. Pınar TINAZ / Beykoz Üniversitesi - İstanbul

Prof. Dr. Türker TOPALHAN / Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi - Ankara Prof. Dr. Feryal TURAN / Ankara Üniversitesi - Ankara

Prof. Dr. Kübra Doğan YENİSEY / İstanbul Bilgi Üniversitesi - İstanbul Doç. Dr. Recep KAPAR / Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi - Muğla

*Alfabetik soyadı sırası ile...

Sayı: 16 / Mayıs 2020 Yayın Sahibi Türk Metal Sendikası Adına Publisher on Behalf of Türk Metal Union

Pevrul KAVLAK

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Director Responsible for Publishing

Av. Taliphan KIYMAZ

Genel Yayın Yönetmeni ve Editör / Executive Editor

Dr. Naci ÖNSAL

Yazı Kurulu / Editorial Board

Dr. Naci ÖNSAL, Dr. Öğr. Üyesi Melek İPEK, Özge YAŞAR

KARATAHTA / İş Yazıları Dergisi, Türk Metal Sendikası'nın dört ayda bir yayımlanan ulusal hakemli dergisidir.

Dergide yer alan yazıların her türlü sorumluluğu yazarına aittir.

Yayımlanan yazılardan, kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Dergimiz, abonelere ücretsiz ulaştırılır.

İletişim Adresi / Contact Address Türk Metal Sendikası Araştırma ve Eğitim Merkezi Beştepe Mahallesi 4. Sokak No: 3 Söğütözü

Yenimahalle / ANKARA Telefon: 0 (312) 292 64 00

Faks: 0 (312) 284 40 18 e-posta: dergikaratahta@turkmetal.org.tr

www.dergikaratahta.com

Tasarım ve Baskı / Design and Press SALMAT BASIM YAYINCILIK Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti.

Sebze Bahçeleri Caddesi (Büyük San. 1. Cad) Arpacıoğlu İş Hanı No: 95/1 İskitler/ANKARA

Telefon: 0 (312) 341 10 24 Faks: 0 (312) 341 30 50

ISSN: 2149-2417

Sayı: 17 / Ağustos 2020

ATALAY MATBAACILIK Zübeyde Hanım Mahallesi Süzgün Sok.

No: 7 İskitler, Altındağ / ANKARA Tel : (0312) 384 41 82 Faks : (0312) 341 78 18

(3)

Merhaba,

KARATAHTA İş Yazıları Dergimizin 17. sayısında sizlerle birlikteyiz.

Pandemi sürecinden geçmeye devam ediyoruz. En büyük endişemiz ikin- ci bir dalganın gelmesi. Ekonomi toparlanma gayretleri içindeyken ikinci bir dalga ciddi sıkıntılara yol açabilir. İşsizliğin yüksek düzeye ulaşması, satın alma gücünün düşmesine rağmen enflasyonun yükselmeye devam etmesi, döviz ve altın fiyatlarındaki yükselişler gerçekten moral bozucu.

Dileğimiz, en kısa sürede normale dönmek.

Dergimizin bu sayısında üç makale var. Makalelerden ilki günümü- zün de konusu olan Covid-19 ile ilgili Doç. Dr. Seda Topgül’e ait ‘’Covid-19 Salgını ile İş Hukukundaki Kısa Çalışma Uygulaması ve Kısa Çalışma Öde- neğine İlişkin Güncel Gelişmeler” başlıklı makale. İkinci makale, Prof. Dr.

Verda Canbey Özgüler’e ait “Türkiye’de İşçi Sendikaları Tarafından Ya- yımlanan Akademik Dergilerin Bibliyometrik Analizi” başlıklı dergimizin de değerlendirmeye konu olduğu özgün bir çalışma. Üçüncü makale ise Dr. Yunus Köleoğlu’na ait “Yaşlı İşgörenlerin Katma Değerinin Etmenleri ve Çalışma Hayatına Etkileri” başlıklı makale.

Bu sayıdaki söyleşimiz, Prof. Dr. Nizamettin Aktay ile. Zevkle okuya- cağınızı düşünüyoruz. Söyleşinin ardından Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin Covid-19 pandemisi kapsamında alınan ted- birler ve kısıtlamalar ile ilgili bir kararı yer alıyor. Takiben Dergimiz, Prof.

Dr. Nuri Çelik ile devam ediyor. Bildiğiniz gibi, Hocamızı kısa bir süre önce kaybettik. Rahmetle ve saygı ile anıyoruz. Kendisi için hazırlanan Arma- ğan kitapki Prof. Dr. Ali Güzel, Prof. Dr. Ali Rıza Okur, Prof. Dr. H. Fehim Üçı- şık imzaları ile yer alan “Gerçek Bir Bilim Işığı: Prof. Dr. Nuri Çelik” başlıklı yazıyı aynen aldık. Ayrıca, hocamızın ‘’Grup Şirketlerinde İşçilerden Bir Kısmının Aynı Anda Birden Fazla İşverene Hizmet Vermesinden Doğan Sorun’’ başlıklı yayımlanmış son makalesine de bu sayımızda yer verdik.

Son olarak da Dr. Naci Önsal’ın “İş Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Ka- nunu, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Çerçevesinde Gebelik, Doğum, Analık Hallerinde Kadın Sigortalının veya Sigortalı Eşin Hakları” başlıklı komprime yazısı var.

Gelecek sayımızda daha iyi günlerde buluşmak dileğiyle…

(4)
(5)

COVID-19 SALGINI İLE İŞ HUKUKUNDAKİ KISA ÇALIŞMA UYGULAMASI VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİNE İLİŞKİN GÜNCEL GELİŞMELER

Doç. Dr. Seda TOPGÜL ... 1

TÜRKİYE’DE İŞÇİ SENDİKALARI TARAFINDAN YAYIMLANAN AKADEMİK DERGİLERİN BİBLİYOMETRİK ANALİZİ

Prof. Dr. Verda ÖZGÜLER ... 17

YAŞLI İŞGÖRENLERİN KATMA DEĞERİNİN ETMENLERİ VE ÇALIŞMA HAYATINA ETKİLERİ

Dr. Yunus KÖLEOĞLU ... 71

SÖYLEŞİ / Prof. Dr. Ahmet Nizamettin AKTAY ... 95 ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

(RESMİ GAZETE TARİH: 12 HAZİRAN 2020 CUMA/ SAYI: 31153) ... 99 GERÇEK BİR BİLİM IŞIĞI: PROF. DR. NURİ ÇELİK

Prof. Dr. Ali GÜZEL / Prof. Dr. Ali Rıza OKUR / Prof. Dr. H. Fehim ÜÇIŞIK ... 109

GRUP ŞİRKETLERİNDE İŞÇİLERDEN BİR KISMININ AYNI ANDA BİRDEN FAZLA İŞVERENE HİZMET VERMESİNDEN DOĞAN SORUN

Prof. Dr. Nuri ÇELİK ... 113

İŞ KANUNU, İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU, SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU ÇERÇEVESİNDE GEBELİK, DOĞUM, ANALIK HALLERİNDE KADIN SİGORTALININ VEYA SİGORTALI EŞİN HAKLARI Dr. Naci ÖNSAL ... 121

(6)

Current Developments Regarding the Application of Short-Term Working and Short-Term Working Allowance During Covid-19 Outbreak ... 1 Bibliometric Analysis of the Academic Journals Published by the Trade Unions in Turkey ... 17 Value Added Factors of Elderly Employees and Their Effects on

Working Life ... 71 Interview / Prof. Dr. Ahmet Nizamettin AKTAY ... 95 Supreme Court Decision

(Legal Gazette Dated: 12 June 2020 Friday/ Issue: 31153) ... 99 The True Enlightener of Science: Prof. Dr. Nuri Çelik ... 109 The Problem Arising from a Number of Workers in Group Companies

Serving More Than One Employer at the Same Time ... 113 Labor Law, Law on Occupatinal Health and Safety, the Rights of the

Insured Person or the Insured Spouse in the Case of Pregnancy, Birth, Maternity Within the Framework of Social Insurance and General Health Insurance Act ... 121

(7)

(**)ÖZ

Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan Covid-19 adı verilen hastalı- ğa yol açan “Koronavirüs” hasta- lığı Birleşmiş Milletler’e bağlı Dün- ya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından

“pandemi (salgın)” olarak sınıflan- dırılmıştır. Dünya genelinde hızla yayılan virüsün etkilerini engelle- mek için üretimlerin durması, iş- letmelerin kapatılması ve sokağa çıkma yasağı gibi pek çok önlem alınmaktadır. Bu önlemler eko- nomik açıdan sıkıntıları meydana getirmektedir. Çalışanların ücret- siz izne ayrılması ve toplu işten çıkarmalar gibi olumsuzlukların önüne geçebilmek için kısa çalış- ma ödeneğinden faydalanılması ve kısa çalışma ödeneğinin şartlarının değiştirilmesi gündeme gelmiştir.

İstihdam politikalarının iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlardan

biri işsizliğin azaltılması ve istih- damın arttırılmasına yönelik poli- tikalardır. Bir diğeri ise istihdamın devamlılığını sağlamaya yönelik politikalardır. Özellikle kriz dönem- lerinde işçilerin işten çıkarılmasının önlenmesi ve istihdamın korunma- sı büyük önem taşımaktadır. Bu yüzden ülke ekonomisini etkileyen ekonomik kriz ya da zorlayıcı ne- denlerden dolayı oluşacak işsizliğin önlenmesi için kısa çalışma ödene- ği bir çözüm olabilmektedir. İlk kez 4857 sayılı İş Kanunu ile düzenle- nen “Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği” uygulaması 2008 yılında 5763 sayılı Kanun ile İş Kanunu’n- dan çıkarılarak 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda tanımlan- mıştır. Bu çalışmada da, kısa ça- lışma kavramı açıklanacak ve kısa çalışma ödeneğine ilişkin güncel bilgiler üzerinde durulacaktır.

ÇALIŞMA UYGULAMASI VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİNE İLİŞKİN GÜNCEL GELİŞMELER

(*)

(**)Seda TOPGÜL

KARATAHTA/İş Yazıları Dergisi Sayı: 17/Ağustos 2020 (s: 1-16)

(*)Makalenin Geliş Tarihi / 12.06.2020 - Makalenin Kabul Tarihi / 13.08.2020

(**) Doç. Dr. / Akdeniz Üniversitesi, Manavgat Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi, Sosyal Hizmet Bölümü, sedatopgul@akdeniz.edu.tr, ORCID: 0000-0003-1649-1732

(8)

Anahtar Kelimeler: Kısa Çalış- ma, Kısa Çalışma Ödeneği, Zorlayıcı Sebep, COVİD-19, Pandemi.

CURRENT DEVELOPMENTS REGARDING THE APPLICATION OF SHORT-TERM WORKING AND SHORT-TERM WORKING ALLOWANCE DURING COVID-19 OUTBREAK

ABSTRACT

The “Coronavirus” that caused the disease called COVID-19, whi- ch broke out in Wuhan province of China, is classified as a “pandemic”

by the World Health Organization (WHO) of the United Nations. Many measures are taken to prevent the effects of the virus spreading worldwide, such as stopping pro- duction, closing businesses and implementing lockdowns. These measures cause economic dist- ress. In order to prevent the nega- tivities such as unpaid leave and collective dismissals, it has been brought to the agenda to change the conditions of short-time work allowance and benefit from it. Emp- loyment policies branch into two according to their objectives. One of these policies aims to reduce the unemployment and increase emp- loyment. On the other hand, anot- her policy aims to ensure the con- tinuity of employment. It is crucial

to prevent the dismissal of workers and to protect employment, espe- cially in times of crisis. Therefore, short-time working allowance can be a solution to prevent unemploy- ment that would occur due to the economic crisis or compelling rea- sons affecting the economy of the country. The “Short-Time Working and Short-Time Working Allowan- ce” application, which was prepa- red for the first time with the Labor Law numbered 4857, was removed from the Labor Law with the Law numbered 5763 in 2008 and was defined under the Unemployment Insurance Law numbered 4447.

This study will explain the concept of short-time working and provide current information regarding the short-time working allowance.

Keywords: Short-Time Wor- king, Short-Time Working Al- lowance, Unemployment, CO- VID-19, Pandemic.

GİRİŞ

Kısa çalışma, çalışma ilişkile- rinin olağandışı dönemlerine özgü bir çalışma modelidir. Kısa çalış- ma kavramı hukukumuza ilk kez 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’nun 65. maddesi ile düzenlenmiştir. Genel ekono- mik krizler ve zorlayıcı sebeplerle işçilerin ücretsiz izne çıkarılması yerine sınırlı da olsa bir gelir gü-

(9)

vencesi sağlamak amacı ile düzen- lenmiştir. İş Kanunu’na tabi işçile- re uygulanan kısa çalışma olgusu 2008 yılında 5763 sayılı Kanun ile İş Kanunu’ndan çıkarılarak 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na girmiştir. Böylece sadece İş Kanu- nu’na tabi olan işçilerin yararlan- masına ek olarak İşsizlik Sigortası Kanun hükümleri ile sigortalı sa- yılan herkese uygulama olanağı sağlanarak kapsam genişletil- miştir. 4447 sayılı İşsizlik Sigorta- sı Kanunu’nun Ek 2. maddesi 2011 yılında 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigorta- sı Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yeniden düzenlenmiştir. Buna göre kısa çalışma uygulanabilecek durumlar genel ekonomik, sektö- rel veya bölgesel kriz ile zorlayıcı sebepler olarak sınırlandırılmıştır.

Maddede bu sebeplerin tanımı ya- pılmamış ve kısa çalışma ve kısa çalışma ödeneği çıkarılan bir yö- netmelik ile düzenlenmiştir. 2011 yılında çıkarılan Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelik ile kısa çalışma dü- zenlenmiştir. 2018 yılında ise Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ge- reğinde bazı düzenlemelere gidil-

miştir. Son olarak 2019 yılı Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde or- taya çıkan ve bütün dünyaya hızla yayılan Coronavirüs salgını nedeni ile, ekonomik daralmanın yaşan- dığı günümüzde kısa çalışma öde- neğine hak kazanma şartlarının kolaylaştırılması amacı ile 26 Mart 2020 tarihinde 4447 sayılı Kanun’a geçici 23. madde eklenerek kısa ça- lışma ödeneğinde bir düzenlemeye gidilmiştir. Bu çalışmada, işsizliğe kısa süreli de olsa çözümler geti- ren (Tuncay ve Ekmekçi, 2013: 526) kısa çalışma ve kısa çalışma öde- neği hakkında ve yeni düzenleme- lere ilişkin bilgiler verilecektir.

1. KISA ÇALIŞMANIN KOŞUL- LARI

Kısa çalışma olağanüstü faktör- lerin varlığı durumunda, işverenin işletme maliyetlerini azaltmasını sağlarken, işçilerin de işsizlik sigor- tasından kısa çalışma ödeneği adı altında bir gelir elde etmesini sağla- yan ve iş sözleşmesinin feshi yerine devamlılığını sağlayan bir çalışma biçimi olarak tanımlanabilir. Deği- şen şartlarda işçilerin istihdamda kalmasına olanak sağlamaktadır (Bölükbaşı, 2010: 184). Dolayısıyla, kısa çalışmanın hem kriz yönetimi işlevi ve işsizlikle mücadelede is- tihdam politikası olma işlevi bulun- maktadır (Seçkin, 2015: 6).

(10)

Kısa çalışmanın gerçekleşebil- mesi için kısa çalışmayı gerektiren bir olgunun var olması gerekmek- tedir. Bu olgu nedeni ile işveren işyerini tatil etmeli ya da çalışma süresini azaltmalıdır. Durumun ilgili yerlere bildirilmesi ve duru- mun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca uygun bulunması kısa çalışmanın koşullarının ger- çekleşmesi için gereklidir (Akyi- ğit, 2018: 420-421). Kısa çalışmayı gerektiren bir olgunun bulunması, bazı zorunlu dönemlerde Yargıtay Kararlarında da genel kabul gören feshin son çare olması (ultima ra- tio) ve işverenin kötü koşullarda da olsa işçileri çalıştırabilme olanağı- nın sağlanabilmesi için önemlidir (Başterzi, 2005: 58).

1.1. Kısa Çalışmayı Gerektiren Bir Olgu Bulunmalı

Kısa çalışmanın gerçekleşmesi için işvereni ya da işyerini etkile- yen genel bir ekonomik kriz, sek- törel ya da bölgesel bir kriz yahut zorlayıcı bir nedenin varlığı şarttır.

Kısa çalışmaya yol açan olgunun işverenden kaynaklanmaması ge- rektiği vurgulanmaktadır (Akyiğit, 2018: 421). “Kısa Çalışma Yönet- meliği” (KÇY) nde11, işverenin genel

1 30.04.2011 tarihli ve 27920 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelik, 9.11.2018 tarihli ve 30590 sa- yılı Resmi Gazete’de yayınlanan Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile değişiklik yapılmıştır.

ekonomik, sektörel ya da bölgesel kriz ile zorlayıcı sebeplerin işyerine etkilerini ve zorlayıcı sebebin ne ol- duğunu belirtmesi gerekmektedir.

Genel ekonomik krize daya- nan kısa çalışma taleplerinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bu talep öncesi bir açıklama yapmış olması gerek- mektedir. Böyle bir açıklık beyanı bulunmuyorsa, tespit edilen baş- vurular daha başından sebep yö- nünden ve içerik incelemesinden geçirilmeden reddedilecektir. Ba- kanlıkça getirilen açıklama son- rasında ekonomik kriz dolayısıyla işyerinin etkilendiğini düşünen iş- veren Kuruma başvuru yapabile- cektir. Bu durumda Kurum, yapılan başvuruyu müfettişlerine denetle- tecek ve uygunluk tespiti yapacak- tır. Uygunluk değerlendirmesinin olumlu olması durumunda işveren kısa çalışma yaptırabilecektir (Ay- dın, 2009: 34).

Zorlayıcı sebebin tanımı ise Yö- netmelikte; “işverenin kendi sevk ve idaresinden kaynaklanmayan, önceden kestirilemeyen, bunun sonucu olarak bertaraf edilmesine imkân bulunmayan, geçici olarak çalışma süresinin azaltılması veya faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulması ile sonuçlanan dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumları ya da deprem, yangın, su baskını, heyelan, salgın hastalık,

(11)

seferberlik gibi durumları”, ifade etmektedir. Bu tanımdan anlaşıla- cağı üzere zorlayıcı sebebin varlığı için gerekli olan sebepler;

• İşverenin kendi sevk ve idaresin- den kaynaklanmayan bir olgu- nun bulunması

• Bu olgunun önceden kestirile- memesi bunun sonucu olarak da ortadan kaldırılabilme olanağının olmaması

• Zorunlu olarak faaliyeti kısmen ya da tamamen durdurması

• Çalışma süresini azaltmayı ge- rektirmesi

• Deprem, yangın, su baskını, he- yelan, salgın hastalık ve sefer- berlik gibi dışsal etkilerden kay- naklanması gerekmektedir.

31.03.2004.tarihli ve 25419 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği- ne İlişkin Yönetmelik”, işverenin genel ekonomik kriz veya zorlayıcı sebeplere dayalı kısa çalışma ta- lebinin uygunluğunun Bakanlık- ça tespiti ile işçilere kısa çalışma ödeneği ödenmesine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Kısa çalış- ma Kanunun uygulama konulduğu 2004 yılında işlerlik kazanamaya- rak etkisiz kalmıştır. Bu dönemde 17 işveren kısa çalışma talebinde

bulunmuş ve bu talepleri redde- dilmiştir. 2005 yılından 2008 yılı- na kadar kısa çalışma ödemeleri kuş gribi, yangın, sel gibi “zorlayıcı nedenler” kapsamında gerçekleş- tirilirken, 2008 yılından itibaren ödemeler “ekonomik kriz” kap- samında yapılmaya başlanmıştır (Ekmekçi, 2009: 47; Seçkin, 2015:

76). 2020 yılına geldiğimizde ise yine Koronavirüs Salgını nedeni ile

“zorlayıcı nedenler” kapsamında ödemeler yapılmaktadır.

1.2. İşveren Zorlayıcı Olgu Nede- ni ile İşyerini Tatil Etmeli ya da Çalışma Süresini Azaltmalı Kısa çalışma, kısa çalışmayı or- taya çıkaracak bir olgu ile gerçek- leştirilebilmekte, ancak sadece ol- gunun varlığı yeterli olmamaktadır.

Aynı zamanda işveren ya da işyeri- ni etkileyen bir olgu olması gerek- mektedir. Bu etkilenme, “işyerinde faaliyetin kısmen ya da tamamen durması ya da durdurulması” şek- linde olabileceği gibi “işyerindeki haftalık çalışma süresinin önemli ölçüde azaltılması” şeklinde de ola- bilmektedir. Faaliyetin tamamen durdurulması, işyerinin bazı bö- lümlerindeki işçilerin ücretsiz izne çıkarılması anlamını vermektedir.

Kısmi olarak faaliyetin durdurul- masında ise, vardiya ya da bölüm tatili olarak gerçekleştirilmektedir (Akyiğit, 2018: 421). İşyerinde faali-

(12)

yetin en az dört hafta süre ile dur- ması gerekmektedir.

İşyerindeki çalışma süresinin önemli ölçüde azaltılmasında, iş- yerinin belirli bir kısmı ya da tama- mında işçilerin çalışma sürelerinin geçici olarak bir miktar düşürül- mesi şeklinde uygulanmaktadır.

Kısa çalışma uygulaması için ça- lışma süresinin bir miktar düşü- rülmesinin ne anlama geldiği “Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelik” ile düzen- lenmiştir2. Buna göre, “4447 sayılı Kanunun Ek 2. Maddesinde sayı- lan gerekçelerle3;işyerinde uygu- lanan çalışma süresinin, işyerinin tamamında veya bir bölümünde geçici olarak en az üçte bir oranın- da azaltılmasını veya süreklilik ko- şulu aranmaksızın en az dört hafta süre ile faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulmasını” ifade et- mektedir. Buna göre işyerinde uy- gulanan haftalık çalışma süresinin en az üçte bir oranında azaltılması halinde önemli bir azaltmanın var- lığı kabul edilmektedir. Örneğin haftada 6 gün çalışılan bir işyerinde 4 gün ve daha az çalışma yapılma- sı çalışma süresinin 1/3 oranında azaltılması anlamına gelmektedir.

İşveren işyerinde çalışma süre- sini önemli ölçüde azaltmış, ancak

2 30.04.2011 tarihli ve 27920 sayılı Resmi Gazete’de ya- yınlanan Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hak- kında Yönetmelik.

3 RG-9.11.2018-30590 sayılı Kanun ile madde eklen- miştir.

faaliyeti durdurmamışsa, bu du- rumda kısa çalışma ödeneği, azal- tılan kısmı tamamlayacak düzeyde olmaktadır (Aydın, 2009: 36). Diğer yandan işletmede faaliyetin kıs- men ya da tamamen durması ara- sında fark bulunmaktadır. Kısa ça- lışma ödeneği, faaliyetin tamamen durması durumunda çalışan bütün işçileri, kısmen durdurulması ha- linde ise durdurulan bölümde çalı- şan işçileri kapsayacaktır (Canikli- oğlu, 2005: 500).

1.3. İşverenin Kısa Çalışma Du- rumunu İlgili Yerlere Bildirmesi ve Bakanlıkça Talebin Uygun Bulunması

Kısa çalışma yapılmasını ta- lep eden işveren, Türkiye İş Ku- rumu’nun il ve ilçelerde kurulu birimlerine ve varsa toplu iş söz- leşmesi tarafı olan işçi sendikasına yazılı bildirimde bulunmaktadır. İş- veren bildiriminde zorlayıcı sebe- bi ve işyerine etkilerini belirterek, kısa çalışma yaptırılacak işçilere ait bilgileri Türkiye İş Kurumu’na teslim ederek, kısa çalışma bildi- rimini yapmaktadır. İşverenin kısa çalışma talebi Kurum tarafından değerlendirilmektedir. Türkiye İş Kurumu Yönetim Kurulu durumu değerlendirerek karar vermek- tedir. Türkiye İş Kurumu Yönetim Kurulu’nun olumlu kararı kısa ça- lışmaya geçebilmek için şarttır.

(13)

1.4. Kısa Çalışma Ödeneğine Hak Kazanma

Kısa çalışmaya başlayan işçiler ya normal çalışma süresinden daha az çalışmakta ya da kısa çalışma süresince çalışmamaktadır. Bu sü- rede işçilere ücret ödenmemekte;

Türkiye İş Kurumu tarafından kısa çalışma ödeneği ödenmektedir.

Ödeneğe hak kazanabilmek için ise, kısa çalışmanın belli bir süre devam etmesi, işçinin işsizlik öde- neğine hak kazanma koşullarını sağlaması ve ödenek için Türkiye İş Kurumu’na başvurmak yeterli görülmektedir (Akyiğit, 2018: 422- 423).

1.5. Kısa Çalışma Belli Bir Süre Devam Etmeli

Ödeneğe hak kazandıracak kısa çalışma en çok üç ayı aşma- mak üzere kısa çalışma süresi ka- dar ödenmektedir. Kısa çalışma ödeneğinin süresini altı aya kadar uzatmaya ve işsizlik ödeneğinden mahsup edilip edilmeyeceğini be- lirlemeye Cumhurbaşkanı yetkili kılınmıştır (4447 sayılı Kanun ek madde 2). Dolayısıyla altı aydan daha fazla süre ile kısa çalışma ödeneği verilmesi söz konusu de- ğildir.

Kısa çalışma ödeneği işyerinde uygulanan haftalık çalışma süre- sini tamamlayacak şekilde, çalı- şılmayan süreler için aylık olarak

hesaplanmaktadır. Kısa çalışma- nın ne zaman yapılacağı işin niteliği dikkate alınarak işverence belir- lenmektedir. Zorlayıcı sebeplerle işyerinde kısa çalışma yapılması durumunda ödemeler 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesinin III.

bendinde ve 40. maddesinde ön- görülen bir haftalık süreden sonra başlamaktadır (KÇY, m.7). Bir haf- tayı aşan zorlayıcı sebeplerle hiç çalıştırılmayan işçilere yalnızca bir hafta için yarım ücret ödenmekte- dir (İş K. m.24/III, 40). Kısa çalışma ödeneği de bu bir haftalık sürenin bitiminden sonra başlamaktadır.

Ayrıca daha önce ekonomik sebep- lerle kısa çalışmadan yararlanan işyerleri koronavirüs nedeni ile CO- VID-19 kapsamında kısa çalışma- dan yararlanabilmektedir (İŞKUR, 2020).

1.6. İşçinin İşsizlik Ödeneğine Hak Kazanma Koşullarını Sağ- lamalı

Kısa çalışma yaptırılan işçinin kısa çalışma ödeneğinden yararla- nabilmesi için iş sözleşmesinin fes- hi koşulu dışında çalışma süresi ve prim ödeme bakımından işsizlik si- gortasına hak kazanma şartlarının sağlanması gerekmektedir (4447 sayılı Kanun ek madde 2). Ancak 26 Mart 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 7226 sayılı Bazı Kanun- larda Değişiklik Yapılmasına Dair

(14)

Kanun gereğince 30.06.2020 tarihi- ne kadar geçerli olmak üzere geçici 23. madde ile yeni bir düzenleme yapılmıştır.

Tablo 1. İşsizlik Ödeneğine Hak Kazanma Şartları İşsizlik Sigortasına Hak

Kazanma Şartları

30 Haziran 2020 Tarihine Kadar Geçerli Olacak Düzenleme

Son üç yıl içerisinde en az 600 gün sigortalı olarak çalışmak

Son üç yıl içerisinde 450 gün sigortalı olarak çalışmak

İşten ayrılmadan önceki son 120 gün prim ödeyerek sürekli çalışmış olmak

Kısa çalışma başlama tarihin- den önce son 60 günü prim öde- yerek çalışmış olmak

Türkiye İş Kurumu’na başvu- rarak iş aramaya hazır olduğunu kaydettirmek

İşçinin kısa çalışmaya tabi tutulması4

İşsizlik Sigortasına hak kazan- ma şartları aynı zamanda kısa ça- lışma için başvurunun bir şartıdır.

Ancak ortaya çıkan virüs salgınının neden olduğu zorlayıcı sebepler, işletmelerin işçileri ücretsiz izne çıkarmasına neden olmaktadır.

Bunu için kısa çalışma ödeneğine hak kazanma şartları hafifletilmiş ve daha çok işçinin kısa çalışma ödeneğinden faydalanabilmesinin önü açılmıştır. Buna göre 30 Hazi- ran 2020 tarihine kadar geçerli ol- mak üzere, yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. Son üç yıl içerisinde en az 600 gün sigortalı olarak çalışmış olma şartı, 450 güne indirilmiştir.

Benzer şekilde işten ayrılmadan önceki son 120 gün prim ödeye-

rek sürekli olarak 120 gün çalışmış olma şartı ise, son 60 günü prim ödeyerek çalışmış olma şartı şek- linde değiştirilmiştir. Bu şartları

taşımayanlar ise, kısa çalışma sü- resini geçmemek koşulu ile son işsizlik ödeneği hak sahipliğinden kalan süre kadar kısa çalışma öde- neğinden yararlanmaya devam edebilmektedir. 30 Haziran’a ka- dar geçerli olacak bu düzenleme 31 Aralık tarihine kadar Cumhurbaş- kanı tarafından gerekli görülürse uzatılabilecektir5. Kayalı Çetinkaya (2014: 435), işsizlik ödeneğinden kalan sürenin, kısa çalışma öde- neğinden yararlanacak süre olarak değerlendirilmesi iki düzenleme- nin birbiri içerisine geçmek olarak

4 Kısa çalışma ödeneğine işveren işyerinin faydalan- ması için başvuruda bulunmakla birlikte, ödenekten çalışmadığı süreler için şartları sağlayan işçinin ken- disi faydalanmaktadır.

5 26.03.2020 tarihli 31080 (Mükerrer) sayılı Remi Ga- zete.

(15)

değerlendirildiği üzerinde dur- maktadır. Kısa çalışma süresince iş akdinin feshedilmediği ve askıda kaldığı, ancak işsizlik ödeneğine hak kazanabilmek için iş akdinin feshinin gerektiği üzerinde durul- maktadır. Bu noktada da kısa ça- lışma ödeneğinin işçi bakımından bir anlam ve önemi kalmadığı be- lirtilmektedir. Buna göre kısa çalış- manın işçi bakımından önemli hale gelmesi ve işverenin riski yüklen- mesi için, kısa çalışma ödeneğinin süresinin bitmesinden sonra işsiz- lik ödeneğine ilişkin sürenin baş- laması gerektiği ifade edilmektedir (Kayalı Çetinkaya, 2014: 435) .

1.7. Türkiye İş Kurumu’na Baş- vurulmalı

Kısa çalışma ödeneği için Tür- kiye İş Kurumu’na başvurulma- sı ve Türkiye İş Kurumu Yönetim Kurulu’nun olumlu karar vermesi gerekmektedir. Günlük kısa ça- lışma ödeneğinin miktarı işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde 150’sini geçe- memekle birlikte, son on iki aya ait prime esas kazançları dikkate alı- narak günlük ortalama brüt ücreti- nin yüzde 60’ı kadardır. Kısa çalış- ma ödeneği alındığı süre içerisinde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Ge- nel Sağlık Sigortası Kanunu gereği ödenecek olan sigorta primi, İşsiz- lik Sigortası Fonu tarafından Sosyal

Güvenlik Kurumu’na aktarılmak- tadır. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanan işçi, işsizlik sigortasın- dan yararlanmak için 4447 sayı- lı İşsizlik Kanunu’nda öngörülen koşullar gerçekleşmeden işsiz ka- lırsa, kısa çalışma ödeneğini aldığı süre düşüldükten sonra hak ettiği işsizlik ödeneği süresini doldurun- caya kadar işsizlik ödeneğinden yararlanmaktadır (KÇY, m.7). Kısa çalışmanın ve kısa çalışma öde- neğinin yılda bir defa olacağına yönelik bir sınırlama olmamakta birlikte, aranan yasal koşullar sağ- landıktan sonra bir yıl içerisinde birden çok kez de hak kazanılabil- mektedir (Akyiğit, 2018: 423).

2. KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ Kısa çalışma ödeneğinin genel ilkelerinin ortaya konulması ve uy- gulamadaki diğer hususlara ilişkin değerlendirmeleri de yer vermek doğru olacaktır.

• Günlük kısa çalışma ödeneğinin miktarı sigortalının prime esas kazançlarının son on iki ayı dik- kate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt tutarının yüzde 60’ı olacaktır ve her halükarda aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde 150’sini geçemeyecektir.

• Yapılacak ödeme kısa çalışmanın süresi kadar olup, 3 ayı aşamaz.

• İşyerlerinde zorlayıcı sebeplerle yapılan kısa çalışmada, ödeme-

(16)

ler 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24.

maddesinin (III) numaralı bendin- de ve 40. Maddesinde öngörülen bir haftalık süreden sonra başlar.

• Kısa çalışma ödemesi alınan süre için 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası gere- ği ödenecek sigorta prim İşsizlik Sigortası Fonu tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na aktarılır.

• Kısa çalışma ödeneği, işyerinde uygulanan haftalık çalışma süre- sini tamamlayacak şekilde aylık olarak ödenmektedir.

• Kısa çalışma ödeneği nafaka borçları dışında haciz ya da baş- kasına devir ve temlik edileme- mektedir (Yön. m. 7).

Kısa çalışma ödeneğinin mik- tarı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 39.

maddesinin atfıyla, 2020 yılı için 01.01.2020-31.12.2020 tarihleri arasında asgari ücret brüt 2.943 TL olarak belirlenmiştir. Günlük brüt asgari ücret ise 98,10 TL’dir.

Asgari ücretle çalışan bir işçinin prime esas kazançlarının son on iki ayının ortalaması yine 2.943 TL’dir. Bu durumda asgari ücretle çalışan bir işçinin alabileceği kısa çalışma ödenek miktarı 1.765,80 TL (2.943 TL’nin yüzde 60’ı) ola- caktır. En yüksek kısa çalışma ödeneği ise asgari ücretin brüt tu- tarının yüzde 150’sini geçemeye- ceğine göre, en yüksek 4.414,50 olacaktır. Ancak bu rakamdan

damga vergisi miktarı düşüle- cektir. Bu durumda kısa çalışma ödeneği işçinin prime esas ka- zancı dikkate alınmak sureti ile en az net 1.752,40 TL, en fazla ise net 4.380,99 TL olacaktır. Kısa çalış- ma ödeneği alacak işçiler 1.752,40 TL-4.380,99 TL arasında net bir ödeme alacaktır.

Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Hakkında Yönetmelik gereğince bazı hallerde kısa çalışma ödeneği- nin kesilmesi söz konusudur.

• Kısa çalışma ödeneği devam eden işyerlerinde, işverenin öde- nek alan işçilerin çalışma süreleri ile ilgili hatalı bilgi ve belge ver- mesinin iş müfettişlerince tespit edilmesi (Yön. m.8)

• Kısa çalışma ödeneği alanların işe girmesi

• Yaşlılık aylığı almaya başlaması

• Herhangi bir sebeple silahaltına alınma

• Kanundan doğan çalışma nedeni ile işinden ayrılması hallerinde

• Geçici iş göremezlik ödeneğinin başlaması durumunda geçici iş göremezliğe sebep olan konunun sağlık raporunun başladığı tarih itibari ile kısa çalışma ödeneği kesilecektir (Yön. m.9).

Kısa çalışma ödeneğinin kesil- mesine neden olacak düzenlemeler açıkça belirtildiği için, bu maddeleri yorum yolu ile genişletme imkânı bulunmamaktadır. Bu çerçevede

(17)

işçilerin, kendi ad ve hesabına ba- sit bir ekonomik faaliyette bulun- ması, malullük ve ölüm aylığına veya sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanması durumlarında kısa çalışma ödeneğinin kesilmesi söz konusu olmayacaktır. Bu durum- da kısmi süreli çalışan bir işçinin bir başka işyerinde aynı dönemde yaptığı bir başka işten gelir elde et- mesi, kısa çalışma ödeneğinin ke- silmesini gerektirmeyecektir (Ay- dın, 2009: 37).

Yönetmeliğin 11. maddesinde

“Kısa çalışmanın erken sona erme- si” maddesi başlığı altında, “işvere- nin ilan ettiği süreden önce normal faaliyetine başlamaya karar ver- mesi durumunda, Kurum birimine varsa toplu iş sözleşmesi tarafı işçi sendikasına ve işçilere altı işgünü önce yazılı olarak bildirmek zo- rundadır. Bildirimde belirtilen tarih itibari ile kısa çalışma sona erer”

düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenleme gereğince de kısa çalış- ma ödeneği kesilmektedir.

Kısa çalışma ödeneğinden ya- rarlanma süresi en çok üç ay olarak belirlenmiş ve altı aya kadar uzat- maya da Cumhurbaşkanı yetkili kılınmıştır. Kısa çalışma ödeneğin- den üç aylık ya da altı aylık yarar- lanma süresi işçiye değil işletmeye ilişkin olduğu belirtilmektedir (Ek- mekçi, 2009: 56).

2.1. Kısa Çalışmanın Fesih Hak- larına Etkisi

İşyerinde faaliyetin kısmen ya da tamamen durdurulması iş söz- leşmesinin Kanundan kaynak- lanan bir durumdan askıya alın- ması anlamına gelmektedir. Kısa çalışmaya gidilmesi ile işçilerin iş sözleşmeleri askıda kalmaktadır.

Ancak kısa çalışma son bulduktan sonra askı hali kendiliğinden sona ermektedir. Buna karşılık kısa ça- lışma süresi dolmasına rağmen iş- başı yapılamamış ve ücretsiz izine geçilmiş ise, bu defa da iradi bir askı hali ortaya çıkmaktadır. İradi askı hali ücretsiz izin olarak değerlendi- rilebilir ki bu durum da işçinin ona- yına bağlıdır. Askı döneminde işve- ren İş Kanunu’nun 24. maddesinin III bendi ve 25. maddesinin III. ben- dine göre zorlayıcı sebepler halinde iş sözleşmesinin askıda olduğu bir haftalık bekleme süresinde işveren işçiye her gün için yarım ücret öde- mektedir (Kayalı Çetinkaya, 2014:

452).

Kısa çalışmanın çalışma süre- sinin azaltılması şeklinde uygu- lanmasında ise sözleşmenin askı halinden söz edilemeyecek, iş söz- leşmesinin koşullarında esaslı bir değişikliğe gittikleri kabul edile- cektir (İş K. m. 22). Çalışma saatle- rinin azaltılması şeklinde uygula- nan kısa çalışma uygulamasında uygulamayı kabul etmeyen işçi yö-

(18)

nünden 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesinin işletilmesi müm- kün olacaktır. İş Kanunu’nun ilgili maddesi, “İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işve- ren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş söz- leşmesini feshedebilir” şeklinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla gerek çalışma sürelerinin azaltılması ge- rekse de faaliyetin kısmen ya da tamamen durdurulması biçimin- deki kısa çalışmalarda fesih sebebi olarak kabul edilmesi görüşü bu- lunmaktadır (Aydın, 2009: 37; Ak- yiğit, 2004: 20; Aksi görüş Canik- lioğlu, 2005: 522). İşçi kısa çalışma ödeneğinden yararlanırken de, iş sözleşmesinin kıdem tazminatına hak kazandıracak şekilde, işçi tara- fından askerlik veya evlilik neden- leriyle ya da işçinin ölümü nedeni ile sona ermesi mümkündür. Böyle bir durumda da, kıdem tazmina- tı hesabı işçinin işverenden aldığı son ücret üzerinden yapılacak, kısa çalışma ödeneği miktarı üzerinden yapılması mümkün olmayacaktır (Ekmekçi, 2009: 58). Mollamahmu- toğlu ve ark. Kısa çalışmanın kay- nağına göre bir ayrıma gitmektedir.

Eğer kısa çalışma zorlayıcı neden- lerle yapılıyorsa, üç aylık süre bit- mesine rağmen zorlayıcı nedenler

devam ettiği sürece iş sözleşmesi askı hali devam edecektir. Eğer kıs çalışma genel ekonomik kriz ne- deni ile yapılıyorsa üç aydan sonra askı hali sona erecek ve işverenin ücret ödeme yükümlülüğü ve te- merrüd söz konusu olabilecektir (Mollamahmutoğlu, Astarlı ve Bay- sal, 2014: 772-777).

SONUÇ

Kısa çalışma ve kısa çalışma ödeneğinin temel amacı, işçinin kendi kusurundan kaynaklanma- yan olaylardan dolayı uğradığı gelir kaybını telafi edebilmek ve işvere- ne ek bir maliyet getirmeden işte kalabilmesine olanak sağlamaktır.

Kısa çalışma uygulamaları işgücü- nün korunması gereğinin bulundu- ğu dönemlere özgü (Alpagut, 2006:

41), etki gücü yüksek (Köstekli, 2011: 16), işsizliği önlemeye hizmet eden bir politika (Akarçay Gürbüz ve Ulus, 2010: 124) aynı zamanda işçinin işini korumasında etkili bir sosyal güvenlik aracı (Caniklioğlu ve Özkaraca, 2009: 649) olarak işçi çıkarmaların önüne geçme nokta- sında önemli katkılar sağlamak- tadır. Kısa çalışmanın özünde ge- nel ekonomik kriz ya da zorlayıcı nedenlerle işletmelerin içine düş- tüğü ekonomik sıkıntıdan devlet, sigortalı işçi ve işveren üçgeninde aşılması için oluşturulan bir sistem olgusu yatmaktadır (Caniklioğlu,

(19)

2011: 6). Böylece normal koşullar- da işverenin katlanması gereken işletme risklerine işçi ve devlet birlikte katlanarak, işverenin iş- letmeyi ayakta tutabilmesi ve işçi çıkarmaların önüne geçebilmek amaçlanmaktadır.

Kısa çalışma koşullarının dü- zenlenmesi ve kısa çalışama öde- neğine ilişkin düzenlemeler 2003 tarihli İş Kanunu ile başlamıştır.

Son olarak ise COVID-19 olarak anılan Koronavirüs kaynaklı virüs salgını dolayısıyla zorlayıcı sebep- ler gerekçesi ile düzenlemeye gi- dilmiştir. 30 Haziran 2020 tarihi- ne kadar geçerli olmak üzere kısa çalışma ödeneğine hak kazanma şartları kolaylaştırılmıştır. Buna göre, son üç yıl içerisinde en az 600 gün sigortalı olarak çalışmış olma şartı, 450 güne indirilmiştir. Ben- zer şekilde işten ayrılmadan önceki son 120 gün prim ödeyerek sürekli olarak 120 gün çalışmış olma şartı ise, son 60 günü prim ödeyerek ça- lışmış olma şartı şeklinde değişti- rilmiştir. Günlük kısa çalışma öde- neğinin miktarı sigortalının prime esas kazançlarının son on iki ayı dikkate alınarak hesaplanan gün- lük ortalama brüt tutarının yüz- de 60’ı olacaktır ve her halükarda aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde 150’sini geçemeyecektir.

Bu durumda kısa çalışma ödene- ği miktarı, 1.752,40 TL-4.380,99 TL

arasında net bir ödeme olacaktır.

Kısa çalışma ödeneğinden fay- dalanma koşulları kolaylaştırıl- mıştır, ancak mevcut sigorta primi yeterli olmayan işçiler ödeneğe başvuramamaktadır. Dolayısıyla ödenek sigorta süresine bakılmak- sızın herkese verilmemektedir. Bu durumda zorlayıcı nedenlerle iş- letmelerin geçtiği kısa çalışmadan yararlanamayan işçiler gelir gü- vencesinden yoksun kalabilmek- tedir. Kısa çalışma ödeneğinde iş- çinin ödeneğe hak kazanamaması, işçinin sınırlı da olsa gelir güvence- sinden yoksun kaldığı ve üç ay bo- yunca ödenek alamayan işçilerin menfaat dengesinin kurulamaya- cağı açıktır. Diğer yandan mevcut hükümler gereği kısa çalışma yapı- lırken, işçilerin primleri ödenmek- tedir. Ödenek alan işçiler için, öde- nek alınan süre içerisinde İşsizlik Sigorta Fonu tarafından 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gereği ödenecek sigorta primi, Sosyal Güvenlik Ku- rumu’na aktarılmaktadır. Ödenek alamayan işçilerin bu primleri dahi ödenememektedir.

Çalışma yaşamında işçi ve işve- ren korunması için önemli bir yere sahip olan kısa çalışma uygula- masının daha etkin bir yere sahip olabilmesi için, yaralanma koşul- larının daha fazla kolaylaştırılması önem taşımaktadır. Çalışma koşul-

(20)

larının öngörülmediği hükümlere yer vermek, işçiyi koruma ilkesi kapsamında işçinin kazanımını arttıracaktır (Endes, 2017: 118). Bu

sayede, işçinin kendisinden kay- naklanmayan durumlardan mağ- duriyeti biraz da olsa giderilebile- cektir.

(21)

KAYNAKÇA

Akarçay Gürbüz, Ayça ve Ulus, Mustafa (2010), “İstihdam ve Sosyal Koruma Politikaları”, Ulusal İstihdam Stratejisi Taslak Rapor, Antalya.

Akyiğit, Ercan (2018), İş Hukuku, Ankara, Seçkin Yayıncılık.

Akyiğit, Ercan (2004), “Kısa Çalışma”, TÜHİS İş Hukuku ve İktisat Dergisi, 19 (1-2), 1-35.

Alpagut, Gülsevil (2006), “İş Süreleri ve Ücret”, İş Hukuku Uygulama Sorunları ve Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yeniden Yapılanma, İstanbul, İstanbul Barosu Yayınları.

Aydın, Ufuk (2009), “Kısa Çalışma Uygulaması ve Güncel Gelişmeler”, Sicil iş Hukuku Dergisi, 4(13), 29-40.

Başterzi, Süleyman (2005), “Türkiye’de Feshe Karşı Koruma Hukuku Reformunun Sosyal ve İstihdam Üzerindeki Etkisi”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 54(3), 53-94.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 26.03.2020 tarihli 31080 (Mükerrer) sayılı Remi Gazete.

Bölükbaşı, Ahmet N. (2010), “AB’de Bir Kısa Çalışma Değerlendirmesi”, Sicil İş Hukuku Dergisi, 5 (19), 184-187.

Caniklioğlu, Nurşen (2005), “4857 sayılı İş Kanununa Göre Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Öde- neği”, A. Can Tuncay’a Armağan, İstanbul, Legal Yayınları.

Caniklioğlu, Nurşen ve Özkaraca, Ercüment (2009), “Ekonomik Kriz İçindeki İşverenin İş Huku- ku Açısından Başvurabileceği Önlemler”, Kriz Yönetimi. Der: Haluk Sümer ve Helmut Pernsteiner, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Caniklioğlu, Nurşen (2011), “6111 Sayılı Kanunla İşsizlik Sigortası Kanunu’nda Yapılan Değişik- likler”, Toprak İşveren Dergisi, 89, 10-21.

Ekmekçi, Ömer (2009), “Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Uygulanmasına ilişkin Sorun- lar”, Sicil İş Hukuku Dergisi, 4(14), 47-59.

Endes, Nurtaç (2017), Türk İş Hukukunda Kısa Çalışma, Ankara, Adalet Yayınevi.

İŞKUR (2020), “Kısa Çalışma Ödeneği”, https://www.iskur.gov.tr/sikca-sorulan-sorular/ki- sa-calisma-odenegi/. Erişim Tarihi: 30.03.2020.

Kayalı Çetinkaya, Tuba (2014), “Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği”, Ankara Barosu Dergisi, 4, 415-474.

Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelik, 30.04.2011 tarih ve 27920 sayılı.

Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yö- netmelik, 9.11.2018 tarih ve 30590 sayılı Kanun.

Köstekli, Şeyma İpek (2011), Türkiye’de Politikalarının Etkinliği Esneklik Güvence Dengesi İs- tihdam ve Çalışma Süreleri, İstanbul, İstihdam kalkınma Vakfı Yayınları.

Mollamahmutoğlu, Hamdi, Astarlı, Muhittin ve Baysal, Ulaş (2014), İş Hukuku. 6. Baskı. Ankara, Turhan Kitabevi.

Seçkin, M. İhsan (2015), Çalışma Ekonomisi ve İş Hukuku Açısından Kısa Çalışma, İstanbul, Le- gal Yayıncılık.

Tuncay, A. Can ve Ekmekçi, Ömer (2013), Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, 16. Baskı, İstanbul, Beta Yayıncılık.

Uğraş, Boray (2014), “İş Hukukunda Kısa Çalışma Kavramı ve Kısa Çalışma Ödeneğine Hak Ka- zanmanın Koşulları” Çalışma İlişkileri Dergisi, 5(1), 49-68.

4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu, 25.08.1999 tarih ve 23810 sayılı.

4857 sayılı İş Kanunu, 10.06.2003 tarih ve 25134 sayılı kanun.

(Footnotes)

1 Kısa çalışma ödeneğine işveren işyerinin faydalanması için başvuruda bulunmakla birlikte, ödenekten çalışmadığı süreler için şartları sağlayan işçinin kendisi faydalanmaktadır.

(22)
(23)

ÖZ

Bu çalışmada endüstri ilişkile- ri sisteminin önemli aktörlerinden olan sendikaların yayınladığı aka- demik dergiler bibliyometrik olarak analiz edilmektedir. Makale, tez ve benzeri yayınların yazar sayısı, yıl- lara göre konu dağılımı, çalışmaya katkıda bulunan yazarların alanları, kullanılan kaynakça gibi çeşitli öl- çütler bakımından incelenmesine dayalı olan bibliyometrik analiz son yıllarda çeşitli dergilerin ve lisan- süstü çalışmaların incelenmesinde sıkça kullanılmaya başlanmıştır.

Bibliyometrik analiz, inceleme alanına alınan yayınların daha ge- niş çevrelerce görünür olmasını sağlarken, ciddi bir kolektif emek gerektiren akademik yayıncılık fa- aliyetlerinin etkinlik ve verimliliği- ne de katkıda bulunmaktadır.

Sendikaların dergi yayıncılığını

tercih etmelerinin çeşitli nedenle- ri bulunmaktadır. Bu nedenlerden en önemlisi eğitim ve güncel bilgi- lerin özellikle işçi eğitimleri ve işçi eğitimlerini gerçekleştiren sendika uzmanlarınca takip edilebilmesini sağlamaktır. Çalışma kapsamında Türkiye’de sendikalar tarafından çıkarılan akademik dergiler ana- liz edilmektedir. Bu bağlamda işçi sendikaları tarafından çıkarılan akademik dergiler bibliyometrik olarak incelenmiştir.

Yapılan inceleme sonucunda sendika dergilerinin yazarlara ka- riyer ilerlemelerini sağlayan bir ya- yımcılık zemini oluşturmuş olduğu söylenebilir. Sendikaların sahip oldukları farklı ideolojilerin yayım faaliyetlerinde belirgin bir ayrım- laşmaya yol açmadığı söylenebi- lir. Genel olarak işçi sendikalarının dergi yayımcılığı faaliyetlerinin

YAYIMLANAN AKADEMİK DERGİLERİN BİBLİYOMETRİK ANALİZİ

(*)

(**)Verda ÖZGÜLER

KARATAHTA/İş Yazıları Dergisi Sayı: 17/Ağustos 2020 (s:17-70)

(*) Makalenin Geliş Tarihi / 17.07.2020 - Makalenin Kabul Tarihi / 12.08.2020

(**) Prof. Dr. /Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri

Bölümü, vcanbey@anadolu.edu.tr

(24)

doğrudan ve dolaylı maliyetlerini üstlenerek akademisyenlere des- tek olduğu söylenebilir.

Genel olarak beş işçi sendikası dergisinde yayımlanan çalışmalar dikkate alınırsa uygulama örnek- leri ve alan araştırması içeren ça- lışmaların az olduğu görülmektedir.

Bu bağlamda akademik dergilerin işçi eğitimi alanında doğrudan işçi- lere yönelik olmadığı ancak sendi- ka uzmanlarınca takip edilerek işçi eğitimi alanında dolaylı yönden fay- da sağladığı düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Sendika Eğitim, Sendika Dergileri, Nitel Analiz, Bibliyometri.

BIBLIOMETRIC ANALYSIS OF THE ACADEMIC JOURNALS PUBLISHED BY THE TRADE UNIONS IN TURKEY

ABSTRACT

In this study, peer-reviewed academic journals published by trade unions, one of the important actors of the industrial relations system, are analyzed bibliometri- cally. Bibliometric analysis based on various criteria such as analysis of articles, theses and other similar publications according to the num- ber of authors, the topic distributi- on by year, the fields of contributing authors, and bibliographies etc. has been used frequently for analysis of various journals and graduate stu-

dies in recent years.

Bibliometric analysis ensures that publications in the field of re- view are visible to wider circles as well as contributing to the effecti- veness and efficiency of scholarly academic publishing activities that require considerable collective ef- fort.

There are several reasons why trade unions prefer journal publis- hing. The most important of these reason is to ensure that training and current information can be fol- lowed up especially by worker tra- ining and union experts who carry out worker training. The study aims to assess peer-reviw journals pub- lished by trade unions in Turkey. In this context, peer-reviewed acade- mic journals were examined biblio- metrically.

As a result of the examination, it can be said that union peer-review journals have created a publishing ground that enables authors to ad- vance their careers. It can be said that the different ideologies owned by the trade unions do not lead to a distinct differentiation in the publi- cation activities. In general, it can be said that trade unions support aca- demics by undertaking the direct and indirect costs of journal publis- hing activities.

Considering the studies pub- lished in five trade union journals

(25)

in general, it is seen that there are few articles containing application examples and field research. In this context, it is thought that peer-re- view journals are not directly rela- ted to worker education, but they are followed by trade union experts and indirectly benefit workers in the field of training.

Keywords: Trade Union Educati- on, Trade Union Publications, Quali- tative Analysis, Bibliometry.

GİRİŞ

Üretilen bilginin faydası, geniş çevrelerce takip edilen ve oku- nan yayınlara dönüşmesi ile doğru orantılı olarak artmaktadır. Bu bağ- lamda gazete, dergi, kitap, broşür vb. yayınlar; üretilen bilginin payla- şılmasında, arşivlenmesinde, daha sonraki çalışmalar için kullanılabilir bir şekilde veri tabanlarında yer al- masında son derece önemlidir. Bilgi üretme sürecinin birikimli doğası fikirlerin yazılı hale gelmesi ve pay- laşılması ile daha kalıcı olmaktadır.

Genel amaçlı yayınlar bakımından geçerli olan bu özellikler akademik/

bilimsel bilginin yayınlanması, pay- laşılması ve tartışılması söz konu- su olduğunda daha da önemli hale gelmektedir. Toplumların gelişme- leri ve kalkınmaları sahip oldukları doğal kaynaklar, dünya ekonomisi içindeki konumları, bilim ve tekno- loji yatırımlarının düzeyi kadar üre-

tip paylaşabildikleri bilimsel bilgiyle de doğrudan ilişkilidir.

Bilimsel bilgi üretiminde “bilgi- yi ortaya koyanlar”, “paylaşanlar”

ve “kullananlar” arasında geçişli ve etkileşimli bir süreçten söz edil- mektedir. Bu süreçte yapılan araş- tırmalar kadar önemli olan konu, araştırma sonuçlarının bilim çev- releri ve ilgili kişilerle paylaşılması- dır. Bu paylaşım kitap, tez, makale, bildiri sunumu, konferans katılımı, çalıştay vb. yollarla gerçekleşmek- tedir. Bu bilgi paylaşım kanalları arasında akademik dergiler önemli bir yer tutmaktadır.

Araştırmacıların/akademisyen- lerin yaptıkları araştırmaların so- nuçlarını bilim çevreleriyle ve ilgi- lilerle paylaşmak ve geri bildirim almak istediklerinde tercih ettikleri akademik dergilerin genel kabul görmüş ilkeleri, kendine özgü ku- ralları ve işleyişi bulunmaktadır.

Araştırmacıların orijinal çalışma ve deneyimlerini, yürüttükleri araş- tırmaların sonuçlarını meslektaş- larıyla paylaşabilmeleri için uygun ortam sağlayan akademik dergiler yazarların bilgilerini paylaşma- larının yanı sıra kariyer ilerleme- lerine de katkıda bulunmaktadır.

Bu bağlamda akademik dergilerde yayın yapmayı tercih etmenin “bil- giyi paylaşmak, ilgili alan uzma- nı görüşleriyle fikir alışverişinde bulunmak” amacı ile “akademik

(26)

ilerleme için gerekli olan ölçütleri sağlamak/sağlayabilmek” amaç- ları iç içe geçmektedir. Bu amaç- lardan hangisinin ağır bastığı/bas- ması gerektiği/beklendiği konusu güncel akademik yayıncılık tartış- malarının önemli bileşenleri olan

“yayın sayısı” “yayın niteliği” “avcı dergiler” gibi oluşumlarla mücade- le edebilmenin en temel yolu nite- likli akademik dergi yayıncılığıdır.

Kolektif ve çoğu zaman gönüllü bir çabayı gerektiren akademik dergi yayıncılığında doğrudan ve dolay- lı maliyetlerin karşılanabilmesi ve sürdürülebilirliğin sağlanması için kamunun ve çeşitli sivil toplum ku- ruluşlarının desteği gerekmektedir.

Bilimsel içerikli çalışmalar için yayımlanması oldukça önemli bir boyuttur. Yayımcılık faaliyetlerinde derginin basılı ve/veya elektronik olması, açık erişim ya da ücretli/üc- retsiz abonelik sisteminin uygulan- ması doğrudan parasal maliyetlerin bileşenlerdir. Hakem süreçlerinin yürütülmesi, yazar ve hakemlerle yapılması gereken yazışmalar, ya- yın kurulu, danışma kurulu üyeleri ile iletişim aşamalarda ise dolay- lı maliyetler söz konusudur. Der- ginin yayımlanmasından sonraki aşamada endekslerde yer alma, arşivleme gibi aşamalar akademik yayıncılığın niteliğini belirleyen (ya da bu nitelik tarafından belirlenen) faydaları oluşturmaktadır. Endeks-

lerde yer alma ve arşivleme süreç- lerinde doğrudan maliyetler ortaya çıkabilmektedir. Özetle yayımcılık faaliyetlerinin doğrudan ve dolaylı, parasal olan ve olmayan farklı türde maliyetleri bulunmaktadır.

Derginin tanınırlığı, alanda say- gın bir yer edinmesi, editörleri ya- yın ve danışma kurulları aracılığıy- la literatüre yön vermesi gibi dergi ile ilgili faydalar yanında; yazarlara çalışmalarını meslektaşlarıyla pay- laşabilme, akademik kariyer ilerle- melerinde atama şartlarını yerine getirebilme gibi faydalar söz konu- sudur. Akademik kariyer ilerleme- lerinde atama koşulunun yanı sıra 2015 yılında başlatılan akademik teşvik ile yapılan ek ödemeler de bulunmaktadır1. Elbette burada söz edilen fayda ve maliyetler bir “işlet- me olarak” dergi ile “akademik bir ortam olarak” dergi arasında fark- lılaşmaktadır.

1 6564 sayılı ve 5.11.2014 tarihli ve 14 Kasım 2014 tarihin- de ve 29175 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Yükse- köğretim Personel Kanununda Değişiklik Yapılamasına Dair Kanun” isimli beş maddelik kanun ile 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu- na “Yükseköğretim Tazminatı” ve “Akademik Teşvik” ili ilgili iki ek madde eklenmiştir. 2914 sayılı Kanuna ekle- nen üçüncü madde ile de “Ek 4 üncü maddede belirtilen yönetmelik dört ay içinde yürürlüğe konur. Ek 4 üncü maddenin birinci fıkrasına göre ilk defa akademik teş- vik puanı hesaplanması, 2015 yılında yapılan faaliyetler esas alınmak suretiyle 2016 yılı için yapılır” ibaresiyle akademisyenler için “her bir takvim yılı için, bir önce- ki yıl, bilim, teknoloji ve sanata katkı sağlayıcı nitelikte yurt içinde veya yurt dışında sonuçlandırılan proje, araştırma, yayın, tasarım, sergi, patent ile çalışmalarına yapılan atıflar, bilim kurulu bulunan uluslararası düzey- deki toplantılarda tebliğ sunma ve almış olduğu akade- mik ödüller esas alınarak öğretim elemanları için yüz puan üzerinden yıllık akademik teşvik puanı” hesapla- narak ödemeler yapılmaya başlanmıştır (RG, 2014).

(27)

Bu anlamda çalışmanın konu- sunu oluşturan sendika dergileri söz konusu olduğunda işletmecilik mantığındaki fayda ve maliyetle- rin ön planda olmadığı söylenebi- lir. Hatta sendikalar bakımından eğitim ve yayıncılık faaliyetlerinde bulunmak temel faaliyet alanların- dan biridir2. Gerek dünyada gerekse ülkemizde sendikalar tarafından yayımlanan akademik dergiler bu- lunmaktadır. Araştırmaya konu olan işçi ve işveren sendikala- rı dergilerinin yanında sendikalar akademisyen ve araştırmacıların bilimsel çalışmalarını basmakta ve dağıtımını da yapmaktadır. Sendi- kalar yayın faaliyetlerini doğrudan üstelenebildikleri gibi sendika ile bağlantılı ama doğrudan sendika birimi olmayan araştırma grup ya da merkezleri yoluyla da bu fonksi- yonları yerine getirebilmektedirler.

Örneğin Avrupa Sendikalar Kon- federasyonu’nun (ETUC) bağımsız araştırma ve eğitim merkezi olan Avrupa Sendikalar Enstitüsü (ETUI) tarafından çıkarılan iki akademik dergi bulunmaktadır3.

Bu çalışmada;

2 Özellikle sendikaların oluşun sürecinde sendika ön- cülerinin okumuş oldukları kitapların sendikal alanın oluşumunda önemli bir entelektüel zemin oluştur- duğu görüşünden hareket edilmektedir (Yıldırmaz, 2018). Bu bağlamda araştırmamızda sendikalar tara- fından yayımlanan akademik dergilerin oluşturduğu entelektüel ortamın analiz edilmesinin de önemli ve fikir verici olacağı düşüncesinden hareket edilmiştir.

3 https://www.etui.org/listing/publication?f%5B0%5D=- publication_type%3A2498&f%5B1%5D=publication_

type%3A2499 (07.06.2020)

• Türkiye’de akademik dergi ya- yımlayan işçi ve işveren sendi- kaları ve yayımladıkları dergiler hangileridir?

• Türkiye’de sendikalar tarafından yayımlanan akademik dergilerin genel özellikleri nelerdir?

• Çalışma kapsamında yer alan dergilerdeki makale dağılımı na- sıldır?

• Çalışma kapsamında yer alan makalelerin konu dağılımı nasıl- dır?

• Çalışma kapsamında yer alan makalelerin akademik alandaki yaygınlığı nasıldır?

• Çalışma kapsamında yer alan makalelerin işçi eğitimi ile bağ- lantısı nasıldır?

sorularına yanıt aranmaya çalı- şılmıştır.

Bu sorulardan ilk ikisi dergilerin bibliyometrik analizi ile izleyen so- rular ise makalelerin yoğunlaştığı anahtar kelimeler, yazarları ve kay- nakçaları kapsamında yanıtlanma- ya çalışılmıştır.

Sendikalar bilimsel-hakemli- akademik dergi yayıncılığı faaliye- tinde, sınırlarını birbirinden ayır- manın oldukça zor olduğu “işçi eğitimi” ile “akademik alana kat- kı” olarak ifade edilebilecek iki ana fonksiyonu/amacı yerine getirmek için bulunmaktadır. Ancak bu ko- nuda yanıtlanması gereken soru- lar da ortaya çıkmaktadır. Bunlar;

(28)

“sendikanın yayın faaliyetleri ide- olojisi/amaçları doğrultusunda mı şekillenmektedir?” ile “literatürde- ki akademik tartışmaları paylaş- mayı sağlayan bir ortam oluşturma amacı mı taşımaktadır?” gibi temel- de yanıtlanması gereken sorulardır.

Ancak çalışmanın ortaya çıkış dü- şüncesi olan bu durumun tam ve net bir cevabı bulunmamaktadır. Bu bağlamda çalışmamız sendikalar tarafından yoğun kolektif emek ve gönüllü çaba ile çıkarılan dergilerin geniş çevrelerce görünür olmasını sağlamayı amaçlayan keşfedici bir ön çalışma olarak değerlendirilebi- lir.

1. SENDİKALARIN YAYIN FAA- LİYETLERİ

Sendikaların temel amaçları dar anlamda düşünüldüğünde üyeleri- nin, geniş anlamda düşünüldüğün- de ise tüm işçi sınıfının ve çalışan- ların ekonomik, sosyal, demokratik hak ve çıkarlarını korumaktır. Sen- dikalar bu amaç doğrultusunda eğitim, örgütlenme ve toplu sözleş- me gibi faaliyetlerde bulunmaktır.

Temel olarak sendikalar “işçi sını- fı” için ortak bir yaşam ve davra- nış kültürü oluşturmaya çalışırlar.

Sendikaların temel amaç ve faali- yetleri ile bağlantılı olarak eğitim faaliyetleri bilgi ve bilgi edinme yol- larını içeren tüm etkinlikleri kapsa- yacak biçimde geniş bir perspektife

sahiptir. Sendikal eğitim öncelikle işçi sınıfı kültürü oluşturmaya ça- lışırken diğer yandan sorun odak- lı eğitimler de vermektedir. Bu iki farklı eğitim kategorisi amaç ve içerikler bakımından farklılaşmak- tadır. Türkiye’de sendikal eğitim ağırlıklı olarak güncel sorunlara yönelik olarak yapılmaktadır.44

Sendikal eğitim işçi eğitimi ve sendikacıların eğitimi gibi fark- lı boyutları olan geniş kapsamlı bir eğitim türüdür. Literatürde yetişkin eğitimi kapsamında da ele alınan sendikal eğitim 19. yüzyılın orta- larından itibaren önemi anlaşılmış olan bir faaliyettir (Zadil, 1955: 124).

İlk ortaya çıktığı zamanlarda İngil- tere’de ve Amerika’da “sendikaya dâhil olan kadın ve erkek işçilere yardım etmek” ve “bütün işçileri topluma faydalı birer vatandaş ola- rak yetiştirmek” temel düşünce- sinden hareketle çalışanların hak ve çıkarlarını korumak, karşılık- lı yardımlaşmayı sağlamak gibi amaçlarla yürütülen eğitimlerin kapsamı, mesleki eğitimden, boş zamanları değerlendirme alanın- daki eğitimlere kadar uzanan geniş bir yelpazeye sahiptir. Sendikalar işçilerin eğitiminde önemli rol oy- namaktadır (Barrett, 1960: 197). Ye- tişkin eğitiminin önemli bir parçası olarak ele alınan işçi eğitimleri için dünya kapsamında bir genelleme

4 http://www.madenis.org.tr/tr/sendikal-yasam-7/

egitim-politikalari-7.html (22.01.2020).

(29)

yapmak kolay değildir. Günümü- zün çeşitlenen ve karmaşıklaşan üretim ilişkileri işçi eğitimini de gi- derek karmaşık hale getirmekte- dir. Bu alanda temel olarak; okuma yazma dâhil temel eğitim, teknik ve mesleki eğitim, sosyal ve ekonomik eğitim ve kültürel bilimsel eğitim olmak üzere dört temel yaklaşım- dan söz edilmektedir (Pehlivan, 1990: 182).

Sendikalar söz konusu bu eği- timlerle bağlantılı olarak sektör analizleri, üyeler arası haberleşme vb. amaçlarla yazılı materyaller üretmektedirler. Bu materyallerin doğrudan eğitim ile ilgili olmadığı düşünülse de dolaylı olarak eğiti- me destek olmakta, endüstri iliş- kileri sistemi aktörlerinin mevcut durumları, dünyaya ve endüstri ilişkileri sistemine bakış açılarını ortaya koymaktadırlar. Pek çok sendika yıllar içinde önemli bilgi ve belge arşivlerine sahip olmuş, internetin gelişmesiyle bu arşivleri dijital ortama taşıyarak daha geniş kitlelerce okunabilmesini sağla- mışlardır.

Basılı materyaller eğitim için önemli bir malzemedir. “Eğitim sa- dece toplantı değil kitap, broşür gibi yayınları da kapsar” görüşünü savunan Koç, bu materyallerin de kolay okunabilecek türden olması gerektiğini ifade etmektedir (Koç, 2019: 36; 41). Ancak işçi eğitiminde

bu materyallerden ziyade eğitimci- nin verdiği yüz yüze eğitimin daha etkili olduğu hatta taban eğitimleri- nin daha çok sohbet havasında ol- ması gerektiği, katılımcıların da ko- nuşmasını teşvik edecek katılımcı bir yöntemin benimsenmesi daha etkili olmaktadır (Koç, 2019: 42).

Eğitimler bakımından önemli olduğu vurgulanan yazılı mater- yallerden dergi makalelerinin ta- ban eğitiminden ziyade sendika uzmanları ve sendika yöneticileri için önemli olduğu söylenebilir. İşçi eğitimi alanında mevcut durumu analiz eden 2017 tarihli “Süleyman Üstün İşçi Eğitimi Çalıştayı” önsö- zünde, Türkiye’de 31 sendika ve 3 konfederasyon merkezinde toplam 40 eğitimci olduğu belirtilmektedir.

İşçi sendikalarını ve en çok üye- ye sahip üç işçi konfederasyonunu temel alarak yapılan analize göre 1.623.638 işçiye 40 eğitimci olması işçi eğitimlerinden beklenen fay- danın ortaya çıkabilmesinin zorlu- ğunu işaret etmektedir (Petrol-İş, 2019: 16).

Sendika yayınlarının internet ortamından ve açık erişim politi- kası kapsamında elde edilebilmesi eğitimcilerin ve sendika uzman- larının, ilgi duyan işçilerin temel başvuru kaynağı olduğu kadar akademisyenlerin de başvuru kay- naklarından biri haline gelmiştir.

Sendikaların yayın ve dergilerde rol

Referanslar

Benzer Belgeler

49 KARATAHTA / Is Yazıları Dergisi... 51 KARATAHTA / Is

85 KARATAHTA / Is Yazıları Dergisi... 87 KARATAHTA / Is

Bu sendikalar- dan; DİSK-Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonuna bağlı sendika- lardan Birleşik Metal-İş (Çalışma ve Toplum Ekonomi ve Hukuk Der- gisi) ve

Bu tespitlerin ardından yüksek mahkemenin olayın iş kazası oldu- ğuna ilişkin net gerekçesi ise şöyle- dir; “Somut olayda, tır şoförünün 26.11.2009 tarihinde

rilmesi amacı taşıyan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Türk sosyal sigorta sisteminin yeniden yapı- landırılmasına yönelik bir

koşulları, ücretler, çalışma süreleri, sosyal yardımlar gibi konularda bir anlaşmaya varmak amacıyla yapılan bir dizi görüşme sonucu taraflarca kabul edilen ilke ve

İş hukukunda tele (uzaktan) çalışma (Doctoral dissertation, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk (İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku) Anabilim Dalı)..

The ANN'&apo s;s ability to discriminate outcomes was assessed using receiver operating characteristic (ROC) analysis an d the results were compared with a