• Sonuç bulunamadı

MODERN MEDYA ÖRGÜTLENMELERİ MODERN MEDYA ÖRGÜTLENMELERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "MODERN MEDYA ÖRGÜTLENMELERİ MODERN MEDYA ÖRGÜTLENMELERİ"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MODERN MEDYA ÖRGÜTLENMELERİ MODERN MEDYA ÖRGÜTLENMELERİ

8 8 . HAFTA: . HAFTA:

İkinci Sanayi Devrimi, 1870-1913, “iletişimin uluslararası örgütlenmesi”...

Kaynak: Ernest Mandel, Marksist Ekonomi El Kitabı, Ankara, 2008.

(2)

Üretim-Dolaşım Diyalektiği...

Üretim-Dolaşım Diyalektiği...

19. yüzyılın son yirmi beş yılında kapitalist sanayi, üretim ve taşımacılıkta (üretim-dolaşım diyalektiği) enerji kaynağının değiştirildiği yeni bir teknik- teknolojik devreye girdi.

Kömür ve buharın yanı sıra petrol ve elektrik makinaları işletmeye (üretim), tekerlekleri döndürmeye (dolaşım) başladı...

Çelik, kimya sanayii; mekanik tekniğinin gelişimi ve otomobil üretiminin artışı...

Enerji kaynağının petrole geçişiyle birlikte ABD, sanayi üretiminde üstünlüğü İngiltere’den devralır...

Sanayi devrimi, demir-çelik-alüminyum gibi alanlarda yeni tesislerin kurulmasını, bunun içinde önemli sermaye yatırımlarını gerektirdi.

Sanayinin önemli kilit noktalarında küçük işletmelerin çoğu ortadan kalktı ve dev şirketler kuruldu...

(3)

Sanayi kapitalizmi: Sabit sermayenin hızlandırılmış gelişmesi, verimli bir işletme kurmak için gerekli asgari sermaye, kapitalist yoğunlaşmayı

(makineleşmiş kapitalist üretimi) kamçıladı...

 Kapitalizm, bir noktaya kadar eski feodal toplumun içinde gelişebilmiştir.

Ancak bütün olanaklarını geliştirebilmesi için kapitalist sınıf geçiş sürecini hızlandırabilmek için devlet iktidarını yani “toplumun yoğunlaşmış ve örgütlenmiş zorunu kullanmaya çalışmıştır.

 Kapitalistlerin ürünleri için büyüyen pazar ve imalathanelerde gelişen üretim yöntemleri “mekanik icatlar” için olağanüstü verimli bir zemin yarattı.

 Üretim aletleri artık onları kullanan insanın tek başına kullanıp, tek başına sahip olabileceği aletler değildi. Üretim toplumsal bir karaktere bürünmüştü.

 Sanayi Kapitalizmi döneminde, bütün kapitalist ülkelerde, sömürge ve geri kalmış ülkelerde pazarın gelişmesinin temeli, bağımsız zanaatkârların “fabrika işi” malları rekabeti yüzünden ortadan kalkması olmuştur.

 Emek üretkenliği, kişi ve saat başına verim, toplam üretim hacmi çok artmıştır.

Gittikçe daha çok makine imal edilmesi, yeni pazarlar yaratmıştır.

 Vasıfsız iş, gittikçe artan ölçüde vasıflı işin yerini aldı. Makine üretimi, ev sanayisindeki el sanatçılarının iflası demekti.

(4)

Araçsal akıl iş başında...

 Sanayileşmiş bir toplumda bireyin ekonomik davranışı, toplumun üretim- tüketim ilişkilerine ve koşullarına uygun (değer niteliği kazanmış) olan davranıştır: Homo Economicus

 İhtiyaçların sınırlı olanaklarla karşılanmasındaki (kıtlık ekonomisi) akılcı davranış biçimleri toplumların sevk ve idaresi anlamında yönetim

bilimlerinin çerçevesini oluştururken; ticari-ekonomik faaliyetlerin sevk ve idaresi anlamında işletme bilimlerinin çerçevesini oluşturmuştur.

 Bu durumda işletmecilik, kâra yönelmiş ussal davranışın yollarını arama, bulma ve uygulama üzerine kuruludur demek de mümkün olmuştur.

 İşletmeciliğin temeli, en az harcama ile en çok kâr getiren iş yapma yollarını bulmaya yönelik çözümleyici ve yönetsel tekniklerin

uygulanmasıdır.

 Kısacası işletme ve işletmeci, en fazla kârın nerede yattığını bulmaya ve bu kaynağı işlemeye odaklıdır.

(5)

Sanayi devrimini belirleyen temel beceriler...

 Sanayi devrimi olarak adlandırılan süreç gerçekte toplumsal ilişkiler

temelinde ve büyük ölçüde de 18. yüzyıl İngiltere’sinde bir araya getirilen üç teknik beceri kümesi çerçevesinde biçimlenmiştir:

 İmalat sanayine özgü ürünleri pazarlamak için gerekli piyasa olanaklarını yaratma ya da girişimcilik becerisi,

 Fabrikaların örgütsel işlerini yürütmek için gerekli yönetim becerisi,

 Sanayi üretiminin makine donanımını genişleten, verimliliğini artıran teknik-teknolojik beceriler.

 Özellikle yeni teknik-teknolojiler, sermayenin yoğunlaşmasını kamçılamıştır...

 Böylece, elektrik enerjisi fabrikada emeğin senkronizasyonunun, taşıyıcı bandın kullanılmasını, işletmelerin yatay ve dikey bütünleştirmesini

kolaylaştıran yeni iş bölümlerini mümkün kıldı...

(6)

II. Sanayi devrimi döneminin ekonomi-politiği...

 I. Dünya Savaşı öncesinde “parlamenter devlet” her yerde kriz içindeydi...

Sanayileşme, nüfusun artan bir bölümünün büyük kasaba ve kentlerde yaşayan ücretlilerden oluştuğu anlamına geliyordu...

 Kentleşme, geleneksel toplumsal dene-tim mekanizmalarını aşındırarak, kısal kökenli yönetici sınıfları zayıflatmıştı...

 ABD ve Almanya’da yatırım bankalarıyla yakın bağlantıları olan ve birbirine kartellerle bağlanan büyük şirketler ortaya çıkıyordu...

 Örgütlü kapitalizm, “bırakınız yapsınlar” ekonomisinin ve liberal politikaların ölüm fermanını imzalamış gibi görünüyordu.

 19. yy sonunda oy hakkının genişlemesi, seçmen kitlesinin oylarını

yönlendirmek için örgütlenen bürokratik parti mekanizmalarının gelişimine neden oldu...

 Bu gelişmelerin yarattığı “yaygın yersizlik anlayışı” en güçlü ifadesini 1890- 1930 yılları arasında gerçekleşen “sanatsal devrimde” buldu... Sanat sanat içindir sloganı, değersiz ve sıradan olan toplumsal dünyadan kaçışı

simgeliyordu... bir adım ötede ise sanat, kendi kendine yöneliyordu...

(7)

Devletin toplumsallaşması ve kâr oranlarının düşme eğilimi

 19. yy sonlarından itibaren emek sömürü biçimi olarak mutlak meta edinimi doğal sınırlarına ulaşmış, sonuçta bu durum sermayenin genel çıkarları adına bireysel sermayeler üzerine sınırlamalar getirilmesine yol açan çatışmaları doğurmuştur. Dolayısıyla devlet, yeniden üretimin ve sermaye birikiminin devam etmesini sağlamak üzere faaliyete geçmiştir.

 Kâr oranlarının düşme eğilimi yasası, ileri kapitalist toplumda sınıf

sömürüsünün aldığı biçime emili çelişkilerin değer-kuramsal ifadesinden başka bir şey değildir. Kapitalizmde yöneten sınıf, nispi artı-değerin peşinde düşerken sömürdüğü sınıfı (yöneten sınıfın var olma nedeni) sürekli olarak üretim sürecinden dışlamak ve kendi temellerini dinamitlemek zorunda bırakır. Bu durum, kendisini, sermayenin organik kompozisyonunun artması yönünde bir eğilim ve sonuçta kâr oranlarının düşme eğilimi olarak dışa vurur.

 Kriz, kapitalizmin dönemsel krizi, ‘sermaye ilişkisinin’ krizidir, bu ilişkiye için çelişkilerin kaçınılmaz kıldığı bir krizdir. “siyasal sistemin yeniden

yapılanmasının alacağı biçim, işçi sınıfının direnişinin niteliğine bağlı olacaktır.

(8)

Sermaye sınıfı ve emek gücü... 1830-40’larda üniversite eğitimine bir alternatif olarak ortaya çıkan politeknik kurumları, dünyanın her yerinden gelen öğrencileri kendine çekti.

 Sanayi sermayesi ağırlık kazandıktan sonra ürününü satmak için tüccara, uzun vadeli sabit sermaye yatırımı sorunlarını çözmek için yatırımları bir alandan diğerine kaydırırken de faiz getiren sermayeye ihtiyaç duyacaktır.

 1860’lara gelindiğinde sanayi burjuvazisinin hiç değilse bir kısmı kârlarını korudukları sürece “iyileştirmeler-reformist girişimler” konusunda gerici davranmamaları gerektiğini öğrenmişlerdi. Bunun sebebi kısmen

kapitalistlerin artık değer elde etmek için başka bir yol bulamamalarıydı.

 Fakat aynı zamanda daha kısa bir iş gününde sağlıklı ve verimli bir iş

gücünün, 1830-1840’larda kullandığı sağlıksız, verimsiz, güçten düşmüş, sürekli değişen ve ölüp giden emek gücünden daha verimli olabileceğini keşfetmişlerdir.

 Kapitalistler bu keşiflerini ve iyilikseverliklerini ilan ederek, rekabetin zorlayıcı yasalarının etkilerini sınırlandıran belli bir düzeydeki toplu düzenlemelere ve devlet müdahalesine alenen destek vereceklerdi.

 Sınıf mücadelesinin dinamikleri sisteme zarar verebileceği gibi, dengeye kavuşmasına da yardımcı olabilir.

(9)

Halka açık şirketler, işletme ve finans...

 1861-1865 yılları arasında yaşanan ayrılıkçı savaşlar öncesi ABD’deki sanayi şirketlerinin mekanizasyona bağlı olarak üretim boyutlarını artırdıkları

görülmektedir. İletişim ağları, demiryolları ve telgraf gibi yeni teknolojiler günden güne ülkeye yayılmaktaydı.

 Bu nedenle 19. yy sonundaki kriz, bu dönemi betimleyen yeni teknolojilerden azami şekilde yararlanmak isteyen şirketlerin arasındaki amansız rekabetin bir sonucu olarak görülmektedir. Firmalar bu durum karşısında kendilerini

korumak amacıyla anlaşarak, kartel ve tröst biçiminde bir yapılanmaya gitmişlerdir.

 1890’da çıkarılan Scherman Act, karışık rekabet ortamında piyasanın ele geçirilmesine ve kârların paylaşılmasına engel olmayı amaçlamıştı... Ancak hem ardından şirketlerin birleşme yoluyla büyümesine yarayacak bir düzenle- me ile holdinglerin kurulmasına yasal izin çıktı. 1900 yılı civarındaki krizlere şirket birleşmeleri ve halka arzlar eşlik etti.

 Kapitalizmin mimarisinin unsurları 20. yy’da açığa çıkmaya başladı: halka açık şirketler yani işletme ve mülkiyetin ayrışması...

Referanslar

Benzer Belgeler

• Ekonomik olarak güçlü medya kuruluşlarının toplum üyelerine çok çeşitli enformasyon ulaştırabilecekleri savı. • Rekabet yüzünden medya kuruluşlarının toplum

 Kapitalizm: 1.) Toplumsal bir oluşum olarak kapitalizm, kapitalist olanın egemen olmaya başladığı, ancak yine de birden fazla üretim tarzını içeren tarihsel ve toplumsal

Özelliği: Kapitalist ilişkilerde üretim araçlarına sahip olan sınıf buna uygun olarak emek ürünlerinin yani metaların sahibidir.. Özelliği: İşçilerin emeğinin

‘muazzam bir meta birikimi” olarak görünür; bunun birimi tek bir meta gibi görünmektedir. Araştırmamızın bu nedenle metanın analizi ile başlaması gerekir”.....

“artık değer kütlesi” ile ilgilendiğinden ve mutlak artı değer yüzünden sınıf mücadelesiyle uğraşmak yerine göreli artık değer kazanmayı tercih ettiğinden,

► Bu alanlarda ortaya çıkan teorik hatlara paralel olarak gelişen bilimsel araştırmalar, kapitalist sınıfa özellikle de sermayenin yoğunlaşmasının ve merkezileşmesinin

Kitap, el ilanı, harita, gazete, dergi, afiş, davetiye, resmi belgeler, evraklar gibi basılı malzemelerin kullanıcı-okuyucu için taşıdığı “kullanım değerini”

Baskı teknolojisindeki gelişmeler yanında gazetenin basıldığı kağıdı bol ve ucuza üretmeyi sağlayacak kağıt üretim teknolojisinin gelişmesi, geniş halk kitlelerinin