• Sonuç bulunamadı

3 Osmanlı TürkçesineArapçadan Geçen Unsurlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "3 Osmanlı TürkçesineArapçadan Geçen Unsurlar"

Copied!
50
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1.

Osmanlı Türkçesine Giriş

Doç. Dr. Zülfikar Güngör

2.

Osmanlı Türkçesi Yazım Kuralları

Prof. Dr. Ali Yılmaz

Osmanlı Türkçesine

Arapçadan Geçen Unsurlar

Yrd. Doç. Dr. Abdülmecit İslamoğlu

(2)

• Kelimeler > İsim > Fiil > Harf • Arapçada İsim Çeşitleri > Masdar > İsm-i Fâ‘il > İsm-i Mef‘ûl > Sıfat-ı Müşebbehe > Mübalağalı İsm-i Fâ‘il > İsm-i Tafdîl > İsm-i Mekân > İsm-i Zamân > İsm-i Mensûb > İsm-i Âlet > İsm-i Tasgîr • Tür Bakımından İsimler: Müzekker (Eril) - Müennes (Dişil) • Sayı Bakımından İsimler > Müfred (Tekil) > Tesniye (İkil) > Cem‘ (Çoğul) - Kurallı Çoğul - Kuralsız Çoğul • Belirlilik Bakımından İsimler: Nekre (Belirsiz) ve Marife (Belirli) İsimler • Arapçada Tamlamalar > İsim Tamlaması > Sıfat Tamlaması • Arapça Gün-Ay Adları ve İlgili Bazı Tabirler • Arapça Sayı İsimleri ve Sıra Sayılar • Osmanlı Türkçesinde Kullanılan Arapça Bazı Söz Kalıpları ve Cümleler • Arapçadan Türkçeye Geçen Kelime ve Kelime Gruplarında Anlam Değişmesi

Ünitede Ele Al›nan Konular

(3)
(4)
(5)
(6)

78

Osmanlı Türkçesine Arapçadan Geçen Unsurlar

Dil, insanla birlikte var olan ve insanların birbirleriyle anlaşmalarını sağlayan tabiî ve canlı bir vasıtadır. Dilin canlı bir varlık oluşu diğer tüm canlılar gibi bir değişim ve gelişim içerisinde bulunmasını gerekli kılmaktadır. Dilde, gerek sesle ilgili, gerekse anlama dayalı oluşan değişikliklerin başta gelen etkenlerinden birisi, diğer dillerle olan etkileşimi; kelime alış verişidir. Dilde meydana gelen bu değişiklikler, toplumların birbirleriyle olan ticarî, sosyal, siyasî ve kültürel ilişkilerinin yanında, din gibi insan hayatını önemli ölçüde etkileyen bazı unsurlarla da hız ve yoğunluk kazanmıştır. Bu açıdan bakıldığında Türklerin İslâmiyet‟i kabulünden sonra, Arapça kelime ve tabirlerin Türkçeye yoğun bir şekilde girmeye başladığı görülür. Bunun pek çok nedeni vardır. Her şeyden önce, kabul edilen dinin kutsal kitabı olan Kur‟ân-ı Kerîm‟in dili ve İslâmiyet‟in tebliğcisi olan Hz. Peygamber‟in hadisleri Arapçadır. Bu nedenle de Türkler tarafından -özellikle belirli dönemlerde- başta dinî ve ilmî eserler olmak üzere ağırlıklı olarak Arapçanın tercih edildiği görülür.

Türkçeye giren Arapça unsurlar (kelime ve yapılar) sadece yazı dilinde kalmamış halk tarafından da -dinin getirdiği yeni hayat tarzının bir gereği olarak- benimsenmiştir. İbadet adlarından hüküm ifade eden tabirlere kadar uzanan yelpazede Arapça kelimeler, yeni bir kültür ve medeniyete kapı aralayan Türklerin artık gündelik hayatlarında kullandıkları, kendilerine ait bir zenginlik unsuru olarak görülmüştür.

Arapçanın Türkçe üzerindeki etkisi sadece dinî kavramlarla da sınırlı kalmamıştır. Kelime hazinesi ve edebî sanatlar bakımından pek çok dilden daha zengin olan Arapça, bu yönleriyle başta Türkçe olmak üzere İslâmla tanışan Fars ve Hint Müslümanlarının dilleri üzerinde de etkili olmuştur. Arapçanın Türkçe üzerindeki tesirine paralel olarak meydana gelen bir başka gelişme ise Arap alfabesinin kullanılmaya başlanmasıdır. Türkler tarafından bin seneye yakın bir süre kullanılan bu alfabe, hem süre hem de kullanım alanı bakımından “umûmî alfabe” olarak nitelendirilmiş, Cumhuriyet‟in ilanından sonra 1928‟deki alfabe değişikliğine kadar varlığını sürdürmüştür. Türkler, dinin etkisiyle yalnızca Arapça ve Farsçadan etkilenmemiş, diğer pek çok dilden de kelime almışlardır. Özellikle batı dillerinden denizcilik, ticaret ve gündelik hayatla ilgili pek çok kelimenin Osmanlı Türkçesine geçtiği görülür. Bu durum aslında kültürler ve medeniyetler arası etkileşimin doğal bir sonucudur. Milletler kendilerinde olmayan bir nesneyi ya da üretemedikleri bir ürünü başkalarından alırken, bu nesne ve ürünlerle birlikte, doğal olarak dile yeni kelime ve kavramlar da girmiştir. Hâdiseye bu açıdan bakıldığında Osmanlının pek çok dilden faydalanarak Türkçeyi zenginleştirdiği; Osmanlı Türkçesini bir imparatorluk dili hâline getirdiği görülür.

(7)

79

geçen unsurların tamamını dilin “söz varlığı” içerisinde bir zenginlik olarak değerlendirmek uygun olacaktır. Nitekim Nihad Sâmî Banarlı “Bir milletin ataları, asırlarca o kelimelerle duymuş, onlarla düşünmüş; birbirlerini ve evlatlarını o kelimelerle sevmiş; bu kelimeleri tamâmıyle millî bir sanatla işleyip güzelleştirmiş ve kendi millî mûsıkîsiyle seslendirmişse…” şeklinde nitelendirdiği bu kelimeleri “Asırlarca Türkün malı olmuş, Türk sesiyle ve Türk sanatıyla işlenmiş; ev, aile, köy Türkçesine, aşk ve îmân Türkçesine girmiş; Türkün heyecanına işlenip vicdanına yerleşmiş” kelimeler olarak tanımlamıştır. (Banarlı, 2007, 15, 36.)

Kelimeler

Osmanlı Türkçesine geçmiş Arapça unsurların başında kelimeler gelir. Arapçada kelimeler

1. İsim 2. Fiil 3. Harf

olmak üzere üç kısma ayrılır. Osmanlı Türkçesinde her tür Arapça kelimeye yer verildiği görülür. Tekil, ikil ve çoğul isimler, sıfatlar, bazı edatlar, özellikle masdarlar sıkça karşılaşılan unsurlardır. Çekim hâlinde bulunan fiiller genelde kullanılmamakla beraber dua cümleciklerinde, ara cümle diye tabir edilen bazı ifadelerde veya tümüyle Arapça yazılan ibarelerde bu tür fiillere de rastlanır. Ancak burada bizi özellikle ilgilendiren kısmın isimler olduğu ifade edilmelidir. Zira Arapçadan Osmanlı Türkçesine genellikle isim ve sıfatlar geçmiştir. Bununla birlikte bu kısımda fiil ve harfler hakkında da özet bilgiler verilecektir.

Kelime çeşitlerine geçmeden önce Arap dilinin kendine has bazı özelliklerinden bahsetmek yerinde olacaktır. Her şeyden önce Arapça Türkçeden farklı olarak tasrifli/çekimli bir dildir. Çekimli dillerde bir kökten yeni kelimeler türetilirken başa veya sona ekler getirilmez. Değişim kelimenin başına, ortasına veya sonuna sesler getirmek suretiyle gerçekleşir. Böylece kök, farklı şekillere girerek değişir; dolayısıyla yeni manalar kazanır; belli harflerin ilavesiyle yeni kelimeler elde edilmiş olur.

Arapçada kelime kökleri en az üç harften oluşmaktadır. Bunlara “aslî harfler” denilir. Yeni kelimeler türetilirken bu aslî harflere ilave edilenlere ise “zâid harfler” denilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, yeni kelimeler yapılırken aslî harflerin değişmediği; değişimin köke gelen ziyade harflerle sağlandığıdır. Buna “bilmek” anlamına gelen ve

ـ

-

ؿ

ع

aslî harflerinden oluşan

ملع

maddesi misal olarak verilebilir. Bu kökten türeyen ve Türkçede de kullanılan bazı kelimeler şu şekildedir: âlim:

م

ِلاع

(bilgin), mu„allim:

مِّلعم

(ta„lîm eden, öğreten), allâme:

ومّلاع

(çok bilgili), ma„lûm:

ـولعم

(bilinen), ta„lîm:

ميلعت

(öğretme, öğretim), i„lâm:

ـلاعإ

(bildirme), isti„lâm:

ـلاعتسا

(bilgi

isteme).

İsim

İsim, zamana bağlı olmadan kendi başına bir anlamı olan kelimedir. Arapçada isimler köklerine göre câmid (

دماجلا

) ve müştak (

ّقتشملا

) olmak üzere ikiye ayrılır:

(8)

80

duymuş olmakla mümkündür. Semâî olan/başkalarından işitilerek öğrenilen bu tür kelimelerin doğru okunuşları için sözlüklerden yararlanılmalıdır. Cins isimler, özel isimler ve sayı isimleri câmid isimlerdir:

Nehir:

رهن

, bahr:

رحب

(deniz), dâr:

راد

(ev), felek:

كلف

(gökyüzü; âlem, dünya; talih, kader), dirhem:

مىرد

, şehr:

رهش

, berzah:

خزرب,

kamer:

رمق

(ay), bülbül:

لبلب

, bâb:

باب

(kapı; bölüm), kalem:

ملق

, ins:

سنإ

, ırz:

ضرع

, Ömer:

رمع

, Zeyneb:

بنيز

, Dımaşk:

قشمد

, vâhid:

دحاك

(bir), tâsi„:

عسات

(dokuzuncu), hamse:

ةسمخ

(beş).

Bir fiilden veya bir isimden türemiş olan isimlere ise “müştak isim/türemiş isim” denilir:

Kâtib:

بتاك

, mu„allim:

مِّلعم

, müstahdem:

ـَدختسم

, sefîl:

ليفس

, cesûr:

روسج

, müsrif:

ؼ

ِرسم

(israf eden), tezevvüc:

جّكزت

(evlenme), isrâf:

ؼارسإ

, tasdîk:

قيدصت

(doğrulama, onaylama), temâyül:

ليامت

(meyletme, eğilme).

On kısımdan oluşan müştak isimlerin sekizi fiilden, ikisi ise isimden türetilmiştir. Fiilden türetilen müştak isimler: İsm-i fâ„il:

ل

ِعافلا مسا

, ism-i mef„ûl:

ؿوعفملا مسا

, sıfat-ı müşebbehe:

ةهّبشملا

ةفّصلا

, mübalağalı ism-i fâ„il:

مسا ةغلابم

لا

ِعاف

ل

, ism-i tafdîl:

ليضفّتلا مسا

, ism-i mekân:

فاكملا مسا

, ism-i zaman:

فامّزلا مسا

ve ism-i âlet:

ةللآا مسا

‟tir. İsimden türetilen müştak isimler ise: İsm-i mensûb:

بوسنملا مسا

ve ism-i tasgîr:

ريغصّتلا مسا

‟dir.

Müştak isimler, ünitemizin “Arapçada İsim Çeşitleri” başlığı altında ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

Fiil

Fiil, bir iş veya oluş bildiren kelimedir. Arapçada fiiller biçim bakımından; 1. Mücerred (Yalın) fiiller

2. Mezîd (Artırılmış) fiiller olmak üzere iki grupta ele alınır.

Mücerred (Yalın) fiiller, bütün harfleri aslî olan fiillerdir. Bunlar genellikle

üç harften oluşmaktadır. Bu çeşit fiillere “sülâsî mücerred:

دّرجملا ّيثلاّثلا

” denilir. Dört harften oluşanlarına ise “rubâî mücerred:

دّرجملا ّيعابّرلا

” adı verilir. Üç harften oluşan mücerred fiillerin altı kalıbı vardır. Ancak burada amacımız Arapça öğretmek olmadığı için bunlar üzerinde durmayacağız. Bu konudaki eksikliklerin Arapça kitaplarına müracaat edilerek giderilmesi gerekmektedir.

Dört harften oluşan mücerred fiilerin ise sadece bir kalıbı vardır: Fa„lele:

ةللعف

.Mezîd (Artırılmış) fiiller ise mücerred fiillere bir ya da daha fazla harf ilave

edilerek elde edilir. Eklenen her harf, fiili anlam bakımından zenginleştirir. Mezîd fiiller sülâsî mezîd ve rubâî mezîd olmak üzere ikiye ayrılır:

1. Sülâsî mezîd fiiller: Aslî harfler üzerine bir, iki ya da üç harf eklemek suretiyle elde edilen fiillerdir. Üç ana gruba ayrılır:

a. Bir Harfle Artırılmış Fiiller (Rubâî:

ّيعابّرلا

)

(9)

81

İf„âl (

ؿاعفإ

), Tef„îl (

ليعفت

), Mufâ„ale (

ةلعافم

). b. İki Harfle Artırılmış Fiiller (Humâsî:

ّيسامخلا

)

İki harf ilave edilerek meydana gelen sülâsî mezîd fiiller beş bâbdan gelir:

İnfi„âl (

ؿاعفنا

), İfti„âl (

ؿاعتفا

), İf„ilâl (

ؿلاعفا

), Tefe„„ul (

لّعفت

), Tefâ„ul (

لعافت

).

c. Üç Harfle Artırılmış Fiiller (Südâsî:

ّيسادّسلا

)

Üç harf ilave edilerek meydana gelen sülâsî mezîd fiillerin ise dört bâbı vardır:

İstif„âl (

ؿاعفتسا

), İf„îlâl (

ؿلايعفا

), İf„î„âl (

ؿاعيعفا

), İf„ivvâl (

ؿاّوعفا

). 2. Rubâî Mezîd Fiiller: Aslî harfler üzerine bir ya da iki harf eklemek suretiyle yapılır. İki gruba ayrılır:

a. Bir harf eklenerek elde edilen rubâî mezîdler (

ّيسامخلا

) Bir bâbı vardır: Tefe„lül (

للعفت

).

b. İki harf eklenerek elde edilen rubâî mezîdler (

ّيسادّسلا

) İki bâbı vardır: İf„illâl (

ؿّلاعفا

), İf„inlâl (

ؿلانعفا

).

Harf

Harf, yalnız başına bir anlam ifade etmeyen, isim ve fiillerle birlikte bulunduğunda bir anlam ifade eden lafızdır:

Fî:

يف

(-de, -da, içinde), bi:

ب

(ile), alâ:

ىلع

(üzerine); vâv, tâ ve bâ (yemin harfleri); illâ, gayr (istisnâ harfleri):

ّالإ

- ; yâ, vâ (nidâ harfleri):

ريغ

اي

اك

; ve, lâkin (atıf harfleri):

ك

-

نكل

vb.

Arapçada İsim Çeşitleri

Masdar

Masdarlar, hareket isimleridir; yani bir kılış, bir durum veya oluşun adıdır. Türkçede “-mak, -mek, -ma, -me, -ış, -iş, -uş, -üş” ekleriyle yapılan masdarlara, “fiil isim” denilmektedir.

Arapçada mücerred sülâsî fiillerin masdar kalıpları kurallı değildir; işitilerek ya da lügatlara bakılarak öğrenilebilir. Bu nedenle bunlara “semâî masdarlar” da denilir. Arapçadan Osmanlı Türkçesine bu türde pek çok masdar geçmiştir:

Cereyân:

فايرج

, cinâyet:

تيانج

, da„vet:

توعد

, emr:

رمأ

, fazîlet:

تليضف

, ferah:

ف

حر

, fikr:

ركف

, gaybûbet:

تبوبيغ

(kaybolma, göz önünde olmayış), gurbet:

تبرغ

, hezeyân:

فايذى

(sayıklama, saçma sapan konuşma), hıfz:

ظفح

, hükm:

مكح

, irfân:

فافرع

, isyân:

فايصع

, kabûl:

ؿوبق

, kıdem:

ـدق

, kitâbet:

تباتك

(yazı yazma, kâtiplik), kusûr:

روصق

, medh:

حدم

, nisyân:

فايسن

(unutma), sa„âdet:

تداعس

, sefer:

رفس

, selâmet:

تملاس

, seyâhat:

تحايس

, sıdk:

ؽدص

(doğruluk), şi„r:

(10)

82

ركش

, şükrân:

فاركش

, taleb:

بلط

, vakâr:

ر

ا

قك

, vicdân:

فادجك

, vukû„:

عوقك

, vusûl:

ؿوصك

(ulaşma), vücûd:

دوجك

, zarar:

ررض

.

Dört harften oluşan mücerred masdarların ise “Fiil” bahsinde de değinildiği üzere sadece bir kalıbı vardır. Fa„lele:

ةللعف

kalıbındaki bu tür masdarlar için şu örnekler verilebilir: an„ane:

ونعنع

, cerbeze:

هزبرج

(güzel konuşma; beceriklilik; kurnazlık), felsefe:

وفسلف

, fezleke:

وكلذف

, şa„şa„a:

وعشعش

(gösteriş), tantana:

ونطنط

, terceme:

ومجرت

, vesvese:

وسوسك

, zelzele:

ولزلز

. Osmanlı Türkçesi metinlerinde bazı cümlelerin “fa„lele:

ةللعف

” vezninde

kısaltılmış şekilleri de bulunmaktadır. Arap dilinde “Naht” adı verilen bu olguya dâir dilimize geçen kısaltmalardan bazıları şunlardır:

Besmele:

ولمسب

(Bismi‟llâhi‟r-Rahmâni‟r-Rahîm: Rahmân ve Rahîm olan Allah‟ın adıyla.)

Hamdele:

ولدمح

(el-Hamdü li‟llâh: Hamd Allah‟a mahsustur.)

Havleka:

وقلوح

(Lâ-havle ve lâ-kuvvete illâ bi‟llâh: Güç ve kuvvet ancak Allah‟a mahsustur.)

Heylele:

ولليى

(Lâ-ilâhe illa‟llâh: Allah‟tan başka ilâh yoktur.)

Salvele:

ولولص

(Salla‟llâhu aleyhi ve sellem: Salât ve selâm Hz. Peygamber‟in üzerine olsun.)

Arapçada aslî harflerden müteşekkil olan kelimelere, belirli kâidelere göre harf ilave edilerek meydana getirilen masdarlara ise “mezîdün fîh” denilir. Bu tür masdarların Osmanlı Türkçesiyle yazılmış metinleri okuyup anlamada ayrı bir yeri ve önemi vardır. Zira mücerred masdarlar, belirli bir kuralı olmayıp ancak başkalarından duyularak öğrenilebilirken, mezîdün fîh masdarlar belirli kural ve kalıplar çerçevesinde meydana gelmektedir. Kalıplar anlamla doğrudan ilişkili olduğundan, bu yapıların bilinmesi, türetilen kelimelerin doğru/anlamlı okunması hususunda büyük katkı sağlayacaktır.

Mezîdün fîh masdarlardan Osmanlı Türkçesinde en çok kullanılanları şu şekildedir:

a. İf„âl (

ؿاعفإ

)

İbtâl:

ؿاطبإ

, icbâr:

رابجإ

(zorlama), idrâk:

ؾاردإ

(anlayış, akıl erdirme), ihbâr:

رابخإ

(haber verme, bildirme), ihlâs:

صلاخإ

, ihmâl:

ؿامىإ

, ikmâl:

ؿامكإ

(tamamlama), ikrâm:

ـاركإ

, imsâk:

ؾاسمإ

, in„am:

ـاعنإ

(nimet verme), insâf:

ؼاصنإ

, inzâl:

ؿازنإ

(indirme, indirilme), irsâl:

ؿاسرإ

(gönderme), irşâd:

داشرإ

(doğru yolu gösterme).

(11)

83

نيفكت

(kefenleme), tekmîl:

ليمكت

(kemâle erdirme, tamamlama), tertîb:

بيترت

, tesbît:

تيبثت

, teslîm:

ميلست

, teşbîh:

ويبشت

, teşkîl:

ليكشت

, teşrîf:

فيرشت

(şereflendirme, şeref verme), teşvîk:

قيوشت

.

c. Müfâ„ale (

ةلعافم

)

Mu„âmele:

ولماعم

, muhâbere:

هرباخم

, muhâkeme:

ومكاحم

, mukâbele:

و

لباقم

, mücâdele:

ولداجم

, müdâhale:

ولخادم

, mükâleme:

وملاكم

(konuşma), mükâtebe:

وبتاكم

(yazışma), münâkaşa:

وشقانم

, münâzara:

هرظانم

, müsâbaka:

وقباسم

, müsâmaha:

وحماسم

, müşâhede:

هدىاشم

, müşâvere:

هركاشم

.

d. İnfi„âl (

ؿاعفنا

)

İncizâb:

باذجنا

(çekme, çekilme), infi„âl:

ؿاعفنا

, infirâd:

دارفنا

(yalnız olma), infisâh:

خاسفنا

(bozulma), inkılâb:

بلاقنا

, inkıtâ„:

عاطقنا

(kesilme), inkisâr:

راسكنا

(kırılma), inkişâf:

ؼاشكنا

, insicâm:

ـاجسنا

.

e. İfti„âl (

ؿاعتفا

)

İctihâd:

داهتجا

, ictimâ„:

عامتجا

, iftirâk:

ؽار

اتف

(ayrılma,

dağılma), ihtidâ:

ءادتىا

(doğru yola girme, İslâm dinini kabul etme), ihtimâl:

ؿامتحا

, ihtiyâr:

رايتخا

, iktidâr:

رادتقا

, iktisâb:

باستكا

(kazanma, edinme), intikâl:

ؿاقتنا

, intişâr:

راشتنا

, intizâr:

راظتنا

(bekleme, gözleme), i„tikâd:

داقتعا

, i„tinâ:

ءانتعا

, iştiyâk:

ؽايتشا

(şevklenme, özleme). f. İf„ilâl (

ؿلاعفا

)

İğbirâr:

راربغا

(tozlanma; kırılma, gücenme), ihmirâr:

رارمحا

(kızarma, kızıllık), isvidâd:

دادوسا

(kararma, kara olma). [Osmanlı Türkçesindeki kullanım alanı çok dardır.]

g. Tefa„„ul (

لّعفت

)

Ta„allüm:

مّلعت

(öğrenme), tahakkuk:

قّقحت

, tahammül:

لّمحت

, takaddüm:

ـّدقت

(önce gelme, ileride bulunma), tarassud:

دّصرت

(gözleme, bekleme), tasarruf:

ؼّرصت

, teceddüd:

دّدجت

(yenilenme), tefehhüm:

مّهفت

(yavaş yavaş anlama, farkına varma), tekebbür:

رّبكت

(kibir gösterme, büyüklenme), tekemmül:

لّمكت

(kemâl bulma, olgunlaşma), tenezzül:

ؿّزنت

, teşekkül:

لّكشت

.

h. Tefâ„ul (

لعافت

)

Te„âvün:

فكاعت

(yardımlaşma), tecâhül:

لىاجت

(bilmezlikten gelme), tefâhur:

رخافت

(övünme), tekâmül:

لماكت

(kemâl bulma, olgunlaşma), temâyül:

ليامت

(meyletme, eğilme), tenâkuz:

ضقانت

(çelişki), tenâzur:

رظانت

(birbirine bakma), tevâfuk:

قفاوت

(uyma, uygun gelme), tevârüs:

ثراوت

(bir kimseden miras kalma), tezâhür:

رىاظت

. i. İstif„âl (

ؿاعفتسا

)

İsti„câl:

ؿاجعتسا

(acele etme), isticvâb:

باوجتسا

(12)

84

(alay etme), istikbâl:

ؿابقتسا

, istikrâr:

رارقتسا

, istintâk:

ؽاطنتسا

(sorgu, sorguya çekme), istiskâl:

ؿاقثتسا

(soğuk davranışlarla hoşlanmadığını belli etme).

İsm-i Fâ„il

Osmanlı Türkçesi metinlerinde en çok kullanılan kalıplardan birisi de ism-i fâ„ildir. İsm-i fâ„il, fiilin ifade ettiği iş ve hareketi yapanı gösteren, fiilden türemiş bir kelimedir. Türkçedeki karşılığı “etken sıfat-fiil”dir. Sülâsî mücerred fiillerin ism-i fâ„ili, fâ„il:

لِعاف

vezninde gelir: „âdil:

ؿِداع

, „âkil:

لِقاع

, „âlim:

مِلاع

, „ârif:

ؼِراع

, bâyi„:

ع ,

اب ِئ

câhil:

لِىاج

, gâib:

بِئاغ

, Hâlık:

قِلاخ

, kâmil:

لِماك

, kâtib:

بِتاك

, kâtil:

لِتاق

, mâ‟il:

لِئام

, nâzır:

رِظان

, tâlib:

بِلاط

, şâkir:

رِكاش

, zâhir:

رِىاظ

, zâyi„:

ِئع

اض

.

Rubâî mücerredlerin ism-i fâ„ili ise müfa„lil:

لِلعفم

veznindedir: mütercim:

مِجرتم

, müvesvis:

سِوسوم

, müzebzib:

بِذبذم

, müzelzil:

ؿِزلزم

.

Rubâî mezîdlerden tefe„lül (

للعفت

) kalıbında olanların ism-i failleri mütefa„lil:

لِلعفتم

şeklinde gelir: mütebasbıs:

صِبصبتم

, mütemerkiz:

زِكرمتم

, müteselsil:

لِسلستم

, mütezebzib:

بِذبذتم

, mütezelzil:

ؿِزلزتم

.

Sülâsî mezîd fiillerin ism-i fâ„illeri ise -bâblara göre- Osmanlı Türkçesine

geçmiş örnekleriyle birlikte aşağıdaki tabloda gösterilmiştir:

İsm-i Fâ„il Bâb Vezin Örnekler İf„âl

(

ؿاعفإ)

Müf„il

(

لِعفم)

mu„ciz:

زِجعم

(acze düşüren), muhbir:

رِبخم

(haber veren, haberci), muhsin:

نِسحم

(ihsân eden, iyilikte bulunan), muslih:

حِلصم

(ıslah eden, düzelten), müdrik:

ؾِردم

(idrâk eden, anlayan), müfrit:

طِرفم

(ifrat eden, aşırı), mükrim:

ـِركم

(ikram eden), münkir:

رِكنم

(inkâr eden), müslim:

مِلسم

, müsrif:

ؼِرسم.

Tef„îl

(

ليعفت)

Müfa„„il

(

لِّعفم)

(13)

85

Müfâ„al e

(

ةلعافم)

Müfâ„il

(

لِعافم)

mu„âvin:

فِكاعم

, muhâfız:

ظِفاحم

, muhârib:

بِراخم

(savaşan, savaşçı), muhâsım:

مِصاخم

(birbirine düşman olanlardan her biri), mücâhid:

دِىاجم

, mücâvir:

رِكاجم

(komşu), müdâvim:

ـِكادم

, münâfık:

قِفانم

, münâsib:

بِسانم

, müsâ„id:

دِعاسم

. İnfi„âl

(

ؿاعفنا)

Münfa„il

(

لِعفنم)

mündemic:

جِمدنم

(bir şeyin içinde var olan,

bulunan), münderic:

جِردنم

(içinde bulunan, bir şeyin içinde yer almış), münfesih:

خ ِسفنم

(bozulan, bozulmuş, dağılmış), münharif:

ؼِرحنم

(sapan, doğru gitmeyen), münhasır:

رِصحنم

(mahsus, sınırlanmış, sınırlı), münhezim:

ـِزهنم

(bozguna uğrayan, uğramış), münkalib:

بِلقنم

(değişmiş, dönüşmüş olan), münkarız:

ضِرقنم

(biten, arkası gelmeyen), münkasım:

مِسقنم

(kısım kısım bölünen, bölünmüş). İfti„âl

(

ؿاعتفا)

Müfta„il

(

لِعتفم)

muhtelif:

فِلتخم

(çeşitli, türlü), muhtelit:

طِلتخم

(karma, karışık), muhterik:

ؽِرتخم

(tutuşup yanan, yanmış), muktedir:

رِدتقم

, muktesid:

دِصتقم

(tutumlu), mu„tedil:

ؿِدتعم

, müctehid:

دِهتجم

(ictihâd eden), müctemi„:

عِمتجم

(toplanan, toplanmış), münteşir:

رِشتنم

(yaygın, yayılmış), mürteci„:

عِجترم

(geriye dönen, gerici).

İf„ilâl

(

ؿلاعفا)

Müf„al

(

ّلَعفم)

muğber:

ّربغم

(tozlu, tozlanmış; gücenmiş, küskün), mu„vec:

ّجوعم

(dalgalı, dolambaçlı).

Tefa„„ul

(

لّعفت)

Mütefa„„il

(

لِّعفتم)

mütebessim:

مِّسبتم

(gülümseyen), müte‟essif:

فِّسأتم

(üzülen), mütefekkir:

رِّكفتم

(tefekkür eden, düşünür), mütegayyir:

رِّيغتم

(değişen, başkalaşan), müteharrik:

ؾِّرحتم

(hareket eden, hareketli), mütehassıs:

صِّصختم

(uzman), mütereddid:

دِّدرتم

(tereddüt eden, kararsız), müteşebbis:

ثِّبشتم

(teşebbüs eden, bir işe girişen), müteveccih:

وِّجوتم

(bir tarafa dönen, yönelen), müteyakkız:

ظِّقيتم

(uyanık, tetikte).

Tefâ„ul

(

لعافت)

Mütefâ„il

(

لِعافتم)

mütebâ„id:

دِعابتم

(uzaklaşan, birbirinden uzak bulunan), mütecânis:

سِناجتم

(bir cinsten olan), mütehâlif:

فِلاختم

(birbirine uymayan), mütekâbil:

(14)

86

mütekârib:

بِراقتم

(yakın, yaklaşan), mütekâsil:

لِساكتم

(üşenen, tembelce davranan), mütenâsib:

بِسانتم

(uygun), mütenâvil:

ؿِكانتم

(alıp yiyen), mütesâdif:

ؼِداصتم

(tesadüf eden, rast gelen). İstif„âl

(

ؿاعفتسا)

Müstef„il

(

لِعفتسم)

müsta„cil:

لِجعتسم

(acele eden), müstağfir:

رِفغتسم

(Allah‟tan günahlarının bağışlanmasını dileyen), müstahric:

جِرختسم

(istihrâc eden, çıkaran),

müstakil:

ّلِقتسم

(bağımsız, kendi başına), müstantık:

قِطنتسم

(söyletmek isteyen, sorgu hâkimi), müstehlik:

كِلهتسم

(tüketici), müstehzî:

مزهتسم

(alaycı), müstenkif:

فِكنتسم

(kabul etmeyen, geri duran, çekimser), müstensih:

خِسنتسم

(istinsah eden, kitap vb. eserleri yazarak kopya eden kimse), müsteşrik:

ؽِرشتسم

(doğu bilimci, şarkiyatçı).

İsm-i Mef„ûl

İsm-i mef „ûl, fiilin ifade ettiği iş ve hareketten etkilenen kimse ya da nesneyi gösteren “edilgen sıfat-fiil”dir. Sülâsî mücerred fiillerin ism-i mef„ûlleri, mef„ûl:

ؿوعفم

veznindedir: Ma„bûd:

دوبعم

(kendisine ibadet olunan), ma„dûd:

دكدعم

(sayılı, sayılmış; belli), mahkûm:

ـوكحم

, mansûr:

روصنم

(Allah‟ın yardımıyla gâlib, üstün gelmiş), ma„rûf:

ؼكرعم

(herkesçe bilinen, tanınmış, belli), ma„sûm:

ـوصعم

(günahsız, suçsuz, kabahatsiz), matlûb:

بولطم

(istenilen, aranılan şey), meb„ûs:

ثوعبم

(gönderilen; öldükten sonra diriltilmiş olan; milletvekili), mechûl:

ؿوهجم

, medyûn:

فويدم

(borçlu), mektûb:

بوتكم

(yazılmış, mektup), mesrûr:

ركرسم

, meşhûr:

روهشم

, mevcûd:

دوجوم

, mev„ûd:

دوعوم

(va„d edilmiş, söz verilmiş), mevzûn:

فكزوم

(ölçülü; biçimli, düzgün), mezkûr:

روكذم

(zikrolunmuş, adı geçmiş, anılmış).

Rubâî mücerredlerin ism-i mef„ûlü müfa„lel:

لَلعفم

vezninde gelir: mutantan:

نَطنطم

(tantanalı, şatafatlı, gösterişli), muşa„şa„:

عَشعشم

(ışıldayan, ışık saçan; çakırkeyf), müdebdeb:

بَدبدم

(debdebeli, gösterişli), müselsel:

لَسلسم

(teselsül eden, zincirleme, ardı ardına), mütercem:

مَجرتم

(tercüme olunmuş), müzebzeb:

بَذبذم

(bir şeye karar veremeyen; çok karışık).

Sülâsî mezîd fiillerin ism-i mef„ûlleri ise -bâblara göre- Osmanlı Türkçesinde

(15)

87

İsm-i Mef„ûl Bâb Vezin Örnekler İf„âl

(

ؿاعفإ)

Müf„al

(

لَعفم)

muhrec:

جَرخم

(ihrâc olunmuş, dışarı çıkarılmış), mübrem:

ـ

َربم

(kaçınılmaz, vazgeçilmez), mücmel:

لَمجم

(kısa ve özlü), mükrem:

ـَركم

(ikrâm olunmuş, ağırlanmış), münker:

رَكنم

(inkâr edilen, kabul ve tasdik edilmeyen), müsbet:

تَبثم

(tesbit edilmiş, olumlu, pozitif), müsned:

دَنسم

(isnâd edilmiş, nisbet edilmiş), müşâr:

راشم

(işaret olunan, işaretle gösterilen).

Tef„îl

(

ليعفت)

Müfa„„al

(

لَّعفم)

mu„azzeb:

بَّذعم

(azab içinde bulunan), mukaddem:

ـَّدقم

(takdim edilen; önde olan, önce gelen), mukadder:

رَّدقم

(takdîr olunmuş, yazgıda var olan), muvazzaf:

فَّظوم

(bir görev ve hizmetle yükümlü olan), mü‟eddeb:

بَّدؤم

(te‟dîb edilmiş, edepli), mü‟ekked:

دَّكؤم

(te‟kîd edilmiş, sağlamlaştırılmış), mü‟esses:

سَّسؤم

(tesis edilmiş, kurulmuş), müreffeh:

حَّفرم

(rahata, bolluğa kavuşturulmuş), mürekkeb:

بَّكرم

(terkîb edilmiş, iki veya daha çok şeyin karışmasından meydana gelen, birleşik), müsellem:

مَّلسم

(teslîm edilmiş; doğruluğu, gerçekliği herkesçe kabul edilmiş olan).

Müfâ„ale

(

ةلعافم)

Müfâ„al

(

لَعافم)

mu‟âhez:

ذَخاؤم

(muâhaze olunan, tenkîd edilen), mu„âteb:

بَتاعم

(azarlanan), muhâtab:

بَطاخم

(hitâb olunan, kendisine söz söylenilen), muzâ„af:

فَعاضم

(iki kat, kat kat, katmerli), mübârek:

ؾَرابم

(bereketli, hayırlı, kutlu), müşâhed:

دَىاشم

(görülmüş, görülen).

İfti„âl

(

ؿاعتفا)

Müfta„al

(

لَعتفم)

muhtasar:

رَصتخم

(kısaltılmış, kısa), murtazâ:

ىضترم

(razı olunmuş, memnun olunmuş), muztar:

ّرَطضم

(çaresiz kalmış, zorunda kalmış), mükteseb:

بَستكم

(kazanılmış, elde edilmiş), müntahab:

بَختنم

(seçilmiş), müntehâ:

ىهتنم

(nihayet bulmuş, son derece), mürted:

ّدَترم

(İslâm dininden dönen kimse), müşterek:

ؾَرتشم

(iştirâk eden, ortak, birlik), müttehem:

مَهّػتم

(kabahatli, suçlu).

Tefa„„ul

(

لّعفت)

Mütefa„„ al

(

لَّعفتم)

mütecesses:

سَّسجتم

(takibe uğramış, şüpheli), müteessef:

فَّسأتم

(teessüf olunmuş), müteşebbes:

(16)

88

(yönelinmiş), mütevehhem:

مَّىوتم

(vehm olunmuş), müteyemmen:

نَّميتم

(meymenetli, uğurlu).

Tefâ„ul

(

لعافت)

Mütefâ„a l

(

لَعافتم)

müte„âref:

ؼَراعتم

(herkesin bildiği, ünlü),

mütecâvez:

زَكاجتم

(tecavüze uğramış, gasbedilmiş), mütecâzeb:

بَذاجتم

(cezbedilen, çekilen),

mütedâvel:

ؿَكادتم

(elden ele gezen, kullanılan), mütesâned:

دَناستم

(dayanılan), mütevâsâ:

ىصاوتم

(birbirine tavsiye edilen, karşılıklı vasi kılınmış).

İstif„âl

(

ؿاعفتسا)

Müstef„a l

(

لَعفتسم)

müstahdem:

ـَدختسم

(hizmette bulunan),

müstahkem:

مَكحتسم

(sağlamlaştırılmış), müstahrec:

جَرختسم

(çıkarılmış, alınmış), müstahsal:

لَصحتسم

(istihsâl edilmiş, yetiştirilmiş, üretilmiş),

müstahsen:

نَسحتسم

(güzel sayılmış, beğenilmiş), müstakbel:

لَبقتسم

(karşılanan; önde, ileride bulunan; gelecek), müstehlek:

كَلهتسم

(yiyip içilerek tüketilmiş, bitirilen), müste‟men:

نَمأتسم

(kendisine eman verilmiş olan), müstenbat:

طَبنتسم

(istinbât olunan, zımnen anlaşılan), müsteşhed:

دَهشتسم

(şâhit tutulan, şâhit olarak gösterilen).

Sıfat-ı Müşebbehe

Devamlı, değişmeyen durum ve nitelikleri anlatan, ism-i fâ„il nev„inden sıfatlara “sıfat-ı müşebbehe” adı verilmektedir. Güzellik-çirkinlik, açlık-tokluk, sakatlık ve kusurluluk gibi sıfatlar ile bazı duygulardaki sürekliliği, kalıcılığı ifade eden kelimelerdir. Sıfat-ı müşebbehenin çeşitli vezinleri vardır. Osmanlı Türkçesinde en çok kullanılan vezinleri şunlardır:

Ef„al(

لَعفأ

)

ebkem:

مَكبأ

(dilsiz), ebleh:

وَلبأ

(aptal, alık), ebyaz:

ضيبأ

(pek ak, pek beyaz), esmer:

رَمسأ

, eşhel:

لهشأ

(ela), eşkar:

رقشأ

(al renkli).

Fa„îl (

ليعف

)

akîm:

ميقع

(kısır, neticesiz), cemîl:

ليمج

(güzel), hakîm:

ميكح

, kerîm:

ميرك

, kesîr:

ريثك

(çok, bol), latîf:

فيطل

, rezîl:

ليذر

, sahîh:

حيحص

.

Fa„lân (

فلاعف

)

atşân:

فاشطع

(susuz, susamış), keslân:

فلاسك

(tembel), nedmân:

فامدن

(pişman), sekrân:

فاركس

(sarhoş), şeb„ân:

فاعبش

(tok, doymuş). Fe„ûl (

ؿوعف

)

acûl:

ؿوجع

(aceleci), sabûr:

روبص

(çok sabırlı), tahûr:

روهط

(temizleyici, arıtıcı), vakûr:

روقك

.

(17)

89

Mübalağalı İsm-i Fâ„il

Çokluk ve mübalağa manası ifade eden sıfat cinsinden isimlerdir. Türkçede ism-i fâ„illerin başına “çok, gayet, pek, fazla, dâimâ” gibi zarfların getirilmesiyle elde edilir. En çok kullanılan mübalağa vezinleri, örnekleriyle birlikte şu şekildedir:

Fa„„âl (

ؿاّعف

)

cevvâl:

ؿاّوج

(çok hareketli), devvâr:

راّكد

(devreden, çok dönen), fettâh:

حاّتف

(zafer kazanmış, üstün gelmiş, fetheden, açan), kezzâb:

باّذك

(çok yalan söyleyen), meddâh:

حاّدم

(aşırı övgüde bulunan kimse; taklitler yaparak, hoş hikâye anlatarak halkı eğlendiren sanatçı), seyyâh:

حاّيس

, seyyâr:

راّيس

(gezici, gezen, dolaşan).

Fa„„âle (

ةلاّعف

)

allâme:

ومّلاع

(çok bilgili), fehhâme:

وماّهف

(çok anlayışlı, pek zeki).

Mif„âl (

ؿاعفِم

)

midrâr:

راردِم

(bol yağmurlu, sağanak yağmuru taşıyan [gök, bulut]), mikdâm:

ـادقِم

(çok çabalayan), miksâr:

راثكِم

(çok konuşan; teksir eden, çoğaltan), mit„âm:

ـاعطِم

(yemeği bol olan; çok yemek yiyen).

Fa„ûl (

ؿوعف

)

anûd:

دونع

(inatçı), cehûl:

ؿوهج

(pek câhil), cesûr:

روسج

, hasûd:

دوسح

(kıskanç, çekemeyen), sabûr:

روبص

(çok sabreden, sabırlı), şekûr:

روكش

(çok şükreden), velûd:

دولك

(doğurgan; çok eser veren).

Diğer bazı vezinlerde gelen mübalağalı ism-i fâ„iller: alîm:

ميلع

(çok bilen), rahîm:

ميحر

(çok merhametli, acıyan), şerîf:

في

رش

(şerefli, soylu), sıddîk:

قيّدص

(pek doğru, sözünün eri), miskîn:

نيكسم

(âciz, zavallı), farûk:

ؽكراف

(doğruyu yanlıştan, haklıyı haksızdan ayırmakta pek mâhir olan).

İsm-i Tafdîl

Karşılaştırma yapmak ya da üstünlük belirtmek amacıyla kullanılan sıfatlardır. İsm-i tafdîlin bir tek vezni vardır: Ef„al (

لعفأ

): ahlâ:

ىلحأ

(daha, en, pek tatlı), ahsen:

نسحأ

(daha, en, pek güzel), akvâ:

لوقأ

(daha, en, çok kuvvetli), a„lâ:

ىلعأ

(daha, en, pek yüksek), a„lem:

ملعأ

(daha, en, pek bilgili), a„zam:

مظعأ

(daha, en, pek büyük), efdal:

لضفأ

(daha, en, pek faziletli, üstün), ehven:

فوىأ

(en zararsız; daha hafif, kolay, ucuz), ekber:

ربكأ

(daha, en, pek büyük), elyak:

قيلأ

(daha, en, pek lâyık), elzem:

ـزلأ

(daha, en, pek lâzım, lüzumlu), ender:

ردنأ

(daha, en, pek nâdir; çok seyrek ve az bulunan), enfes:

(18)

90

İsm-i Mekân

İsm-i mekân, eylemin gerçekleştiği yeri bildiren isimdir. Sülâsî mücerred fiillerde “Mef„al:

لَعفم

” ve -muzârî fiilin sondan bir önceki harfinin meksûr (kesreli) olması durumunda- “Mef„il:

لِعفم

” kalıbında gelir. Ayrıca “Mef„alet:

تلَعفم

ve Mef„ilet:

تلِعفم

” kalıpları da vardır.

Mef„al (

لَعفم

)

ma„bed:

دَبعم

, matbah:

خَبطم

(mutfak), mekteb:

بَتكم

, menfez:

ذَفنم

(girecek veya geçecek yer, delik, açma), merkad:

دَقرم

(yatacak, uyuyacak yer, mezar, kabir), mesken:

نَكسم

, meşreb:

بَرشم

(yaradılış, mizaç, karakter, huy).

Mef„il (

لِعفم

)

mahfil:

لِفحم

(oturulacak, görüşülecek yer, toplantı yeri; câmilerde parmaklıkla ayrılmış yüksek yer), meclis:

سِلجم

, menzil:

ؿِزنم

(yolculukta dinlenmek amacıyla durulan yer, ev, bir günlük yol, mesafe), mescid:

دِجسم

, mevkıf:

فِقوم

(durak, duracak yer), mevki„:

عِقوم

, mevtın:

نِطوم

(yerleşilip oturulan, yurt edinilen yer).

Mef„alet (

تلَعفم

)

mahfaza:

وظَفحم

(içinde öteberi saklanan küçük kutu), mahkeme:

ومَكحم

, manzara:

هرَظنم

, ma„reke:

وكَرعم

(savaş meydanı), matba„a:

وعَبطم

, medrese:

وسَردم

, merhale:

ولَحرم

.

Mef„ilet (

تلِعفم

)

maşrıka:

وقِرشم

(kışın güneşe karşı oturulan yer), mazınne:

وّنِظم

(hakkında zan ve şüphe olan, şüpheli; ermiş sanılan), mehlike:

وكِلهم

(helâk olacak yer, tehlikeli yer), menzile:

ولِزنم

(inecek yer, konak yeri, ev), mesîre:

هريسم

(gezilecek yer, gezinti yeri).

Mezîd fiillerin ism-i mef„ûlleri, ayrıca ism-i mekân ve ism-i zamân anlamını ifade etmekteyse de, Osmanlı Türkçesinde kullanılmamıştır.

İsm-i Zamân

Eylemin gerçekleşme zamanını bildiren kelimelere ism-i zamân denilir. İsm-i zamân, ism-i mekân ile ortak iki kalıba sahiptir. Bunlar “Mef„al:

لَعفم

” ve “Mef„il:

لِعفم

” kalıplarıdır. Aynı kelime hem mekân hem zamana işaret edebileceğinden, anlam kelimenin cümle içerisindeki yerine göre değişecektir. Örneğin “mevlid-i Nebî” denildiğinde, bu hem Hz. Peygamber‟in doğduğu yere hem de doğum zamanına işaret etmektedir. Bu ve benzeri ibareler, geçtiği yerlerdeki anlam örgüsü çerçevesinde değerlendirilecek ve ona göre anlam verilecektir.

İsm-i zamânın, Osmanlı Türkçesinde az kullanıldığını belirtmemiz gerekir.

(19)

91

İsm-i Mensûb

İsm-i mensûblar; bir yere, aileye, mesleğe, dine yahut herhangi bir şeye mensûb/ait olmayı ifade eden kelimelerdir. İsm-i mensûbların herhangi bir vezni yoktur. Kelimenin sonuna getirilen “yâ-yı nisbet” eki ile elde edilir. Bu ek Arapçada “-iyyun” şeklinde okunan şeddeli bir “ye”dir. Osmanlı Türkçesinde ise bu harften şedde ve tenvin kaldırılır ve harf, “î” şekline dönüşür. “Yâ-yı nisbet” Türkçedeki “-lı, -li, -cı, -ci, -ça, -çe” gibi eklere karşılıktır. İsm-i mensûbun yapılışıyla ilgili dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır:

a. Nisbet eki olan “-ye:

ي

” sessizle biten kelimelere doğrudan getirilir: asker-askerî (

ركسع-مركسع

), cebr-cebrî (

ربج-مربج

), ilm-ilmî (

ملع-يملع

), mâl-mâlî (

ؿام-يلام

), mülk-mülkî (

كلم-يكلم

).

b. İsmin sonunda t :

ت

veya e :

ق

varsa bu harfler atılırak nisbet eki, sonda bulunan harfe eklenir: âdet-âdî (

تداع-مداع

), siyâset-siyâsî (

تسايس-يسايس

), tabî„at-tabî„î (

تعيبط-يعيبط

), tecrübe-tecrübî (

وبرجت-يبرجت

). c. Sonunda elif-i maksûre (

َل - ﺎ

) bulunan isimlerde, elif-i maksûre vâv

(

ك

)‟a çevrilir: ma„nâ-ma„nevî (

ىنعم- ّمونعم

), dünyâ-dünyevî (

ايند- ّمويند

). d. Sonunda elif-i memdûde (

ءا

) bulunan isimlerde kelimenin sonundaki

hemze düşürülür, bunun yerine “

مك

” ya da “

يئ

” getirilir: semâ-semâî (

ءامس-يئامس

), sahrâ-sahrâvî/sahrâî (

ءارحص - مكارحص / حص

يئار

).

İsm-i Âlet

Âlet ve edevâta isim olan kelimelerdir. Osmanlı Türkçesinde en çok kullanılan ism-i âlet vezinleri örnekleriyle beraber şu şekildedir:

Mif„âl (

ؿاعفِم

)

mısbâh:

حابصِم

(kandil, çıra, meşale), mızrâb:

بارضِم

(telli çalgıları çalmaya yarayan âlet, çalgıç, tezene), miftâh:

حاتفِم

(anahtar), mikyâs:

سايقِم

(ölçek, ölçü âleti), mi„râc:

جارعِم

, mi„sâr:

راصعِم

(mengene), mi„yâr:

رايعِم

(ölçü; ayıraç), mîzân:

فازيم

.

Mif„al (

لعفِم

)

mıkleb:

بلقِم

(ciltli kitapların sol cilt kapağında bulunan ve okunmakta olan yeri belli eden, ucu üçgenimsi, katlanabilir parça), mıkta„:

عطقِم

(üzerinde kamış kalemin ucu kesilen âlet), mıstar:

رطسِم

(satırları doğru gösterebilmek için gerekli çizgileri yapmaya yarayan âlet), mıtbah:

خبطِم

(yemek pişirme âleti), miğfer:

رفغِم

, mihver:

روحِم

, minber:

ربنِم

, mirkam:

مقرِم

(kalem, yazacak âlet).

İsm-i Tasgîr

Bir şeyin küçüklüğünü ya da azlığını gösteren isimlerdir. Kimi zaman hakaret, kimi zaman ise sevgi ve merhamet manalarını içerir. İsm-i tasgîr Osmanlı Türkçesinde az kullanılmıştır. Üç vezni vardır:

Fu„ayl (

لْيعُف

)

cüneyd:

دْينُج

(askercik, küçük asker), hüseyn:

نْيسُح

, kuleym:

(20)

92

Fu„ay„il (

ل

ِعْيعُف

)

düfeytir:

رِتْيفُد

(küçük defter), müneyzil:

ؿِزْينُم

(küçük ev), müseycid:

دِجْيسُم

(küçük mescid), uveylim:

مِلْيوُع

(küçük âlim, âlimcik). Fu„ay„îl (

ليعْيعُف

)

kunaydîl:

ليدْينُق

(küçük kandil), müfeytîh:

حيتْيفُم

(küçük anahtar), mükeytîb:

بيتْيكُم

(küçük mektep, okul), useyfîr:

ريفْيصُع

(serçecik).

Tür Bakımından İsimler: Müzekker (Eril) - Müennes (Dişil)

Arapçada isimler tür bakımından müzekker (eril) ve müennes (dişil) olmak üzere ikiye ayrılır. Türkçe ve Farsçada böyle bir ayırım bulunmamaktadır.

Müzekker isimler: Cinsiyet bakımından erkek olan ya da tür itibariyle bu

sınıfa dâhil edilen/müzekker kabul edilen isimlerdir.

Müennes isimler: Cinsiyet olarak dişi olan ya da tür itibariyle bu sınıfa dâhil

edilen/müennes kabul edilen isimlerdir.

Bir kelimenin keyfiyet (müzekkerlik-müenneslik) açısından hangi kategoride değerlendirileceği, özellikle sıfat tamlamaları açısından önem arz etmektedir. Zira doğru bir sıfat tamlaması oluşturabilmek için hem kemiyet hem de keyfiyet açısından kelimeler hakkında bilgi sahibi olmak gerekir.

Müennes kelimeler, şekil ve anlama dayalı bazı yönleriyle müzekker kelimelerden ayrılır. Bu itibarla müennes kelimeler “müennes-i lafzî” ve “müennes-i ma„nevî” olmak üzere ikiye ayrılır:

Müennes-i lafzî: Şekilsel özelliklerine bakılarak dişil kabul edilen isimlerdir.

Te‟nîs/dişilik alâmeti üçtür:

1. Bitişik te (

): Buna “tâ-i merbûta” veya “yuvarlak te” de denir. Osmanlı Türkçesinde genellikle “hâ-i resmiyye )

ق

(” şeklinde yazılır ve “-a, -e” olarak okunur: cemîl-cemîle (

ليمج-وليمج

), edîb-edîbe (

بيدأ-وبيدأ

), kâtib-kâtibe (

بِتاك-وبِتاك

), melîh-melîha (

حيلم-وحيلم

), me‟mûr-me‟mûre (

رومأم-هرومأم

), merhûm-merhûme (

ـوحرم-وموحرم

), mu„allim-mu„allime (

مِّلعم-ومِّلعم

), mü‟min-mü‟mine (

نمؤم-ونمؤم

), mürebbî-mürebbiye (

ّيبرم-وّيبرم

), nazîf-nazîfe (

فيظن-وفيظن

), şâir-şâire (

رِعاش-هرِعاش

).

2. Elif-i memdûde (

ءا

): Ef„al (

لعفأ

) vezninde gelen ve renk bildiren kelimelerin, fa„lâ‟ (

ءلاعف

) vezninde müennesini yapar: ahdar-hadrâ (

ر -

ض

خأ

خ

ض

ءار

), ahmer-hamrâ (

رمحأ-ءارمح

), ebyaz-beyzâ (

ضيبأ-ءاضيب

), esmer-semrâ (

رمسأ-ءارمس

), esved-sevdâ (

دوسأ-ءادوس

).

3. Elif-i maksûre (

ل

): Kelimenin sonunda bulunan ve (

ل

) şeklinde yazılan eliftir: fetvâ:

لوتف

, hüsnâ:

ىنسح

, kübrâ:

لربك

, suğrâ:

لرغص

, şûrâ:

لروش

, uzmâ:

ىمظع

.

(21)

93

1. Kadınlara verilen özel isimler: Ayşe:

وشئاع

, Hatice:

وجيدخ

, Gülsüm:

ـوثلك

, Meryem:

ميرم

, Zeyneb:

بنيز

.

2. Dişi varlıkları işaret eden cins isimler: Bint:

تنب

(kız), uht:

تخأ

(kız kardeş), ümm:

ّـأ

(anne).

3. Ülke, şehir ve kabile isimleri: Mısır:

رصم

, Ankara:

هرقنأ

, Bağdat:

دادغب

, Bursa:

وسكرب

, Haleb:

بلح

, Şam:

ـاشلا

, Kureyş:

شيرق

, Gatafan:

فافطغ

. 4. Vücudun çift organlarının isimleri: Yed:

دي

(el), ayn:

نيع

(göz), üzün:

فذأ

(kulak), ricl:

لجر

(ayak).

5. Gayr-ı âkil (aklı olmayan) canlı veya cansız bütün çokluklar, müfred-müennes kabul edilir: aklâm:

ـلاقأ

(kalemler), kütüb:

بتك

(kitaplar), eşcâr:

راجشأ

(ağaçlar), tuyûr

رويط

(kuşlar), şühûr

روهش

(aylar).

6. Müennes kabul edilmeleri semâ„î olan; yani duyularak öğrenilen, öyle kabul edilen kelimeler: nefs:

سفن

, harb:

برح

, nâr:

ران

(ateş),

سمش

(güneş), cehennem:

مَّنهج

, firdevs:

سكدرف

(cennet), rîh:

حير

(rüzgâr), dâr:

راد

(ev).

Sayı Bakımından İsimler

Arapçada isimler ve isim cinsinden olan kelimeler kemiyet bakımından; müfred (tekil), tesniye (ikil) ve cem„ (çoğul) olmak üzere üçe ayrılır:

Müfred (Tekil)

Bir tek varlığa işaret eden kelimelerdir: mu„allim:

مِّلعم

, tabîb:

بيبط

, recül:

لجر

(adam), kalem:

ملق

, kitap:

باتك

, mekteb:

بتكم

, mescid:

دِجسم

, dâr:

راد

(ev, yurt).

Tesniye (İkil)

Arapçada Türkçe, Farsça ve pek çok dünya dilinden farklı olarak iki varlığa işaret eden isimler bulunmaktadır. Bu tür isimlere “müsennâ” denilir. Kelimenin müsennâ yapılması, cümle içerisindeki konumuna göre farklılık arz etmektedir. İkil yapılacak kelimeye, raf hâlinde elif ve nûn (+an:

فا

-), diğer durumlarda (nasb ve cer hallerinde) ise yâ ve nûn (+eyn /

نْي

-) getirilir. Osmanlı Türkçesinde ikil kelimelerin esas olarak (

نْي

-) şekli kullanılmıştır:

Kalem:

ملق →

kalemeyn:

نْيملق

(İki kalem) Harf:

ؼرح →

harfeyn:

نْيفرح

(İki harf)

Kelime:

وملك →

kelimeteyn:

نْيتملك

(İki kelime) Taraf:

ؼرط →

tarafeyn:

نْيفرط

(İki taraf) Vâlid

:

دِلاك →

vâlideyn:

نْيدِلاك

(Anne ve baba)

Hasan:

نسح →

Hasaneyn:

نْينسح

(Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin)

Harem:

ـرح →

Haremeyn:

نْيمرح

(Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî) Eb:

بأ →

ebeveyn:

نْيوبأ

(Anne ve baba)

(22)

94

Memleket:

تكلمم →

Memleketeyn:

نْيتكلمم

(İki memleket / Eflak ve Boğdan)

Cem„ (Çoğul)

Arapçada sayı bakımından üç ve üçten fazla olan isimlere cem„ (çoğul) denir. Çoğul isimler kurallı ve kuralsız olmak üzere iki kısma ayrılır:

Kurallı Çoğul

a. Cem‘-i müzekker-i sâlim: Kurallı eril çoğullardır. Müfred (tekil) bir ismin sonuna raf hâlinde vâv-nûn (+ûn:

فك

), nasb ve cer hâlinde ise yâ-nûn (+în:

نِي

) getirilmek sûretiyle elde edilir. Osmanlı Türkçesinde genellikle (+în:

نِي

) şekli kullanılmıştır:

Mu„allim:

مِّلعم

→ mu„allimûn:

فومِّلعم

/ mu„allimîn:

نيمِّلعم

(Öğretmenler)

Kâtib:

ب →

ِتاك

kâtibûn:

فوب

ِتاك

/

kâtibîn:

نيبِتاك

(Yazıcılar)

Me‟mûr:

رومأم →

me‟mûrûn:

فكرومأم /

me‟mûrîn:

نيرومأم

(Memurlar) Mü‟min:

ن →

ِمؤم

mü‟minûn:

فون

ِمؤم

/ mü‟minîn: نينِمؤم (Müminler)

Müslim:

م →

ِلسم

müslimûn:

فوم

ِلسم

/

müslimîn:

نيمِلسم

(Müslümanlar) Hâzır:

ر →

ِضاح

hâzırûn:

فكر

ِضاح

/

hâzırîn:

نير

ِضاح

(Hazır bulunanlar)

Muhakkık:

قِّقحم

→ muhakkıkûn:

فوقِّقحم

/ muhakkıkîn:

نيقِّقحم

(Tahkîk edenler)

Sâdık:

ؽِداص →

sâdıkûn:

فوقِداص

/ sâdıkîn:

نيق

ِداص

(Sâdıklar)

Münâfık:

قِفانم →

münâfıkûn:

فوق /

ِفانم

münâfıkîn:

نيق

ِفانم

(Münâfıklar) Müsrif:

ؼِرسم

müsrifûn:

فوفِرسم

/

müsrifîn:

نيفِرسم

(İsraf edenler) b. Cem‘-i müennes-i sâlim: Kurallı dişil çoğullardır. Müfred (tekil) bir

ismin sonuna elif ve tâ (+ât:

تا

) getirilerek elde edilir. Bu eki alan kelimeler (

,

ة

) ile sona eriyorsa -ki bunlar Osmanlı Türkçesi metinlerinde hâ-i resmiyye (

ق

) veya açık tâ (

ت

) şeklindedir- bu harfler düşer, yerine (

تا

) getirilir:

(23)

95

Bazı masdarlar müennes kabul edildiği için çoğulları (+ât:

تا

) eklenerek elde edilir: idhâl:

ؿاخدإ

- idhâlât:

تلااخدإ

ihrâc:

جارخإ

- ihrâcât:

تاجارخإ

inkılâb:

بلاقنا

- inkılâbât:

تابلاقنا

istihsâl:

ؿاصحتسا

- istihsâlât:

تلااصحتسا

kemâl:

ؿامك

- kemâlât:

تلاامك

ta„lîm:

ميلعت

- ta„lîmât:

تاميلعت

tebeddül:

ؿُّدبت

- tebeddülât:

تلاُّدبت

tedrîs:

سيردت

- tedrîsât:

تاسيردت

teşkîl:

ليكشت

- teşkîlât:

تلايكشت

tezâhür:

رىاظت

- tezâhürât:

تارىاظت

tulû„:

عولط

- tulû„ât:

تاعولط

vukû„:

عوقك

- vukû„ât:

تاعوقك

İnsana delâlet etmeyen ism-i fâ„il ve ism-i mef„ûllerin çoğulları da bu şekilde yapılır: kâ‟in:

نئاك

- kâ‟inât:

تانئاك

ma„lûm:

ـولعم

- ma„lûmât:

تامولعم

mechûl:

ؿوهجم

- mechûlât:

تلاوهجم

mektûb:

بوتكم

- mektûbât:

تابوتكم

mevcûd:

دوجوم

- mevcûdât:

تادوجوم

meşrûb:

بكرشم

- meşrûbât:

تابكرشم

mümkin:

نكمم

- mümkinât:

تانكمم

müşkil:

لكشم

- müşkilât:

تلاكشم

münderic:

جردنم

- mündericât:

تاجردنم

vârid:

دراك

- vâridât:

تادراك

(24)

96

Kuralsız Çoğul

Müfred isimlerin yapıları değiştirilerek elde edilen çoğullardır. Bu çeşit isimlere “cem„-i mükesser/kırık çoğul” da denilmektedir. Bunlar semâ„îdir; işitilerek ya da sözlüğe bakılarak öğrenilebilir. Kuralsız çoğulların pek çok kalıbı vardır:

1. Ef‘âl (ؿاعفا) Kalıbı

„aded:

ددع

- a„dâd:

دادعا

(sayılar) „ayn:

نيع

- a„yân:

فايع

أ

(gözler)

gayr:

ريغ

- ağyâr:

رايغ

أ

(yabancılar, başkaları) hüküm:

مكح

- ahkâm:

ـاكح

أ

(hükümler) hür:

ّرح

- ahrâr:

رارح

أ

(hür olanlar) kavl:

ؿوق

- akvâl:

ؿاوق

أ

(sözler) kavm:

ـوق

- akvâm:

ـاوق

أ

(kavimler) kısm:

مسق

- aksâm:

ـاسق

أ

(kısımlar) levn:

فول

- elvân:

فاول

أ

(renkler)

mesel:

لثم

- emsâl:

ؿاثم

أ

(hikâyeler; benzerler) nev„:

عون

- envâ„:

عاون

أ

(çeşitler)

nûr:

رون

- envâr:

راون

أ

(nûrlar) şi„r:

رعش

- eş„âr:

راعش

أ

(şiirler) Türk:

ؾرت

- etrâk:

ؾارت

أ

(Türkler)

varak:

ؽرك

- evrâk:

ؽارك

أ

(yapraklar, kâğıtlar) vasf:

فصك

- evsâf:

ؼاصك

أ

(vasıflar)

veled:

دلك

- evlâd:

دلاك

أ

(çocuklar)

2. Fi‘âl (

ؿاعِف

) Kalıbı

„abd:

دبع

- „ibâd:

دابع

(kullar)

„azm:

مظع

- „ızâm:

ـاظع

(kemikler; büyükler) belde:

هدلب

- bilâd:

دلاب

(beldeler, şehirler) cebel:

لبج

- cibâl:

ؿابج

(dağlar)

cemel:

لمج

- cimâl:

ؿامج

(develer)

cennet:

تّنج

- cinân:

فان ِج

(cennetler, bahçeler) fi„l:

لعِف

- fi„âl:

ؿاعِف

(işler)

kebîr:

ريبك

- kibâr:

رابك

(büyükler)

kerîm:

ميرك

- kirâm:

ـارِك

(cömertler, şerefliler)

(25)

97

3. Fu‘‘âl (

ؿاّعُػف

) Kalıbı

câhil:

لِىاج

- cühhâl:

ؿاّهج

fâcir:

رِجاف

- füccâr:

راّجف

(günahkârlar) hâc:

ّجاح

- huccâc:

جاّجح

(hacılar)

hâcib:

ب ِجاح

- huccâb:

باّجح

(kapıcılar, perdeciler) hâkim:

مِكاح

- hükkâm:

ـاّكح

hâsid:

د ِساح

- hussâd:

داّسح

(hased edenler) kâfir:

رِفاك

- küffâr:

راّفك

kâtib:

بِتاك

- küttâb:

باّتك

nâsih:

حِصان

- nussâh:

حاّصن

(nasihatçılar) tâcir:

رِجات

- tüccâr:

راّجت

tâlib:

بِلاط

- tullâb:

بّلاط

4. Fu‘âl (

ؿاعُف

) Kalıbı „âsî:

يصاع

- „usât:

ةاصُع

kâdî:

يضاق

- kudât:

ةاضُق

(kadılar) vâlî:

يلاك

- vulât:

ةلاُك

5. Fu‘alâ’ (

ءلاعف

) Kalıbı câhil:

لِىاج

- cühelâ:

ءلاهج

edîb:

بيدأ

- üdebâ:

ءابدأ

fakîr:

ريقف

- fukarâ:

ءارقف

garîb:

بيرغ

- gurebâ:

ءابرغ

garîm:

ميرغ

- guremâ:

ءامرغ

(borçlular, düşmanlar) halîfe:

وفيلخ

- hulefâ:

ءافلخ

hatîb:

بيطخ

- hutebâ‟:

ءابطخ

kadîm:

ميدق

- kudemâ:

ءامدق

(eskiler) kebîr:

ريبك

- küberâ:

ءاربك

nakîb:

بيقن

- nükabâ:

ءابقن

(önderler) nasîr:

ريصن

- nusarâ:

ءارصن

(yardımcılar) sefîr:

ريفس

- süferâ:

ءارفس

şâ„ir:

رِعاش

- şu„arâ‟:

ءارعش

şehîd:

ديهش

- şühedâ:

ءادهش

sâlih:

حِلاص

- sulehâ:

ءاحلص

şerîk:

كيرش

- şürekâ:

ءاكرش

(ortaklar) sefîh:

ويفس

- süfehâ:

ءاهفس

(26)

98

6. Ef‘ile (

ةلِعفا

) Kalıbı

duhân:

فاخد

- edhıne:

ون ِخدا

(dumanlar) gışâ‟:

ءاشِغ

- ağşiye:

ويِشغا

(örtüler) kamîs:

صيمق

- akmisa:

وصِمقا

(gömlekler) libâs:

سابل

- elbise:ّ

وسِبلا

(elbiseler) lisân:

فاسل

- elsine:

ونِسل

أ

(diller) misâl:

ؿاثم

- emsile:

ولِثم

أ

(misaller) silâh:

حلاس

ّ

- esliha:

وحِلس

أ

(silahlar) şarâb:

بارش

- eşribe:

وبِرش

أ

(içecekler) şirâ„:

عارش

- eşri„a:

وعِرش

أ

(yelkenler) ta„âm:

ـاعط

- et„ıme:

ومِعط

أ

(yemekler) zamân:

فامز

- ezmine:

ونِمز

أ

(zamanlar)

7. Fe‘ale (

ولعف

) Kalıbı

âciz:

زِجاع

- aceze:

هزجع

(âcizler, düşkünler) âkil:

لِكآ

- ekele:

ولك

أ

(yiyenler)

âmil:

لِماع

- amele:

ولمع

fâcir:

رِجاف

- fecere:

هرجف

(günahkârlar)

hâcib:

بِجاح

- hacebe:

وبجح

(kapıcılar, perdeciler) hâdim:

ـِداخ

- hademe:

ومدخ

(hizmetçiler)

hâfız:

ظِفاح

- hafeza:

وظفح

(yazıcı melekler, bekçiler)

kâfir:

رِفاك

- kefere:

هرفك

kâtib:

بِتاك

- ketebe:

وبتك

mâhir:

رِىام

- mehere:

هرهم

tâbi„:

عِبات

- teba„a:

وعبت

tâlib:

بِلاط

- talebe:

وبلط

vâris:

ثِراك

- verese:

وثرك

8. Fi‘al (

لَعِف

) Kalıbı fitne:

ونتِف

- fiten:

نتف

hikmet:

تمكح

- hikem:

مكح

hîle:

وليح

- hıyel:

ليح

(hileler)

illet:

تّلع

- ilel:

للع

(hastalıklar, etkenler) kıymet:

تميق

- kıyem:

ميق

Referanslar

Benzer Belgeler

Sadece hesap makinasında işlem yapılıp hesaplamalar gösterilmeden yazılan sonuçlara doğru olsalar bile puan verilmeyecektir.. Gidiş Yoluna

Bir isim ve bir sıfat fiilin/sıfat fiil anlamı taşıyan bir kelimenin bir araya gelmesiyle elde edilen birleşik yapılar: İsimle beraber kullanılan bu tür kelimeler;

1 Pazar Yom rişon Yevmu’l-ahad Birinci gün 2 Pazartesi Yom şeyni Yevmu isneyni İkinci gün 3 Salı Yom şlişi Yevmu’s-sulesau Üçüncü gün 4 Çarşamba Yom revii

İstanbul’un en eski semtlerinden biri olan Aksaray’da 1911 yılının sancılı ve savaşlardan yorgun, yoksul bir ma- hallesindeki, sokağındaki bir aşk söz

Çok sıkı bir otorite olan paşa dayılarının yanın- da yaşamak zorunda kalan Mehmet ve Kenan, bir radyo yapmanın ve padişah tarafından kurulacak bir Radyo Nezare-

Sanığın ve avukatının karşı delillerini çürütmek için her yola başvurur, sonunda delikanlıyı idama mahkûm eder ve idam da infaz edilir.. Bu davada eksik

Bozkurt Kuruç; rejisör olarak oyunu yo- rumlamada ve oyuncuların çabalarında yardımcı olmada, kendi engin tiyatro bilgisini, yarım yüzyılı aşan deneyimi- ni gösterme

Birden Fazla Sıfat Unsuru Bulunan ve İsim Unsuru Kelime Grubu Olan Sıfat Tamlamaları .... Sıfat veya İsim Unsuru Kelime Grubu Olan Sıfat