• Sonuç bulunamadı

Üreme Sistemi Fizyolojisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Üreme Sistemi Fizyolojisi"

Copied!
60
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Üreme Sistemi Fizyolojisi

(2)

Dişi Üreme Sistemi Anatomisi

• Vulva, kadın dış genital bölgelerine karşıdan

bakıldığında üstte "çatıyı" oluşturan leğen kemiklerinin birbiriyle orta hatta birleştiği bölgenin oluşturduğu

kabarıklık olan pubis tepesi, altta anüs ve yanlarda büyük (dış) dudaklar adı verilen

yapılarca sınırlanan bölgedir.

• Pubis tepesi cilt ve altında yağ dokusu içerir, üzeri

genital kıllarla kaplıdır. Pubis tepesinin hemen altında

(3)
(4)

• Labium majus

• Dölyolu (vajina) girişini sağlı sollu örten cilt kıvrımlarının dışta yer alanlarıdır. Dış dudaklar önde genital kılların olduğu pubis tepesinde, arkada ise anüsün hemen üstünde birleşirler. Üzerleri genital kıllarla kaplıdır ve cilt altında yağ dokusu içerirler.

• Labium Minüs

• Sağlı sollu dış dudakların iç yüzlerinde yer alan, klitorisin üst kısmından

vajina girişinin altına uzanan kıvrımlı yapılardır. İdrar deliği ve vajina girişinin etrafını sararlar. Kılla kaplı değildirler ve cilt altı yağ dokusu içermezler.

• Vajina girişi

• İç dudakların devamında yer alan ve kızlık zarına kadar devam eden 1-2 santimetrelik bir kısımdır. Kızlık zarı yırtıldıktan sonra vajinayla birleşir. • Kızlık zarı

• Latince'de hymen olarak adlandırılan bu yapı, ince olmasına karşın nispeten esnektir ve ortasında bir veya daha fazla sayıda delik içerir. Her kadında

farklı yapıya sahip olmasına karşın, genellikle ilk ilişki esnasında hafif bir kanamayla yırtılır ve böylece vajina girişiyle vajinanın birleşmesini sağlar.

(5)

• Klitoris

• Erkekteki penis başının kadındaki karşılığıdır. Klitoris hemen pubis tepesi altında yer alan bir yapıdır ve üstte ve yanlarda iç dudaklarla çevrilidir. Klitorisin hemen alt kısmında idrar deliği, idrar deliğinin altında ise vajina girişi bulunur.

• Klitoris cinsel ilişki esnasında aynen erkeğin penisi gibi sertleşebilme

özelliğine sahiptir. Kan damarlarından oldukça zengin bu yapı kadın orgazmında önemli görevler üstlenir.

• İdrar Deliği (uretra ağzı)

• Klitorisin hemen altında, iç dudakların önde birleştiği yerde bulunan ve idrarın dışarı boşaltılmasını sağlayan idrar deliği uretra adlı yapının son kısmını oluşturur.

• Perine

• Perine dış dudakların arkada birleştiği yerle anüs arasında yer alan bölgedir. Ciltle kaplı olan bölge cilt altında idrar ve dışkı işlevlerinin kontrolünü

sağlayan kasları barındırır. Bu kaslar doğum eylemi esnasında mümkün

olduğunca gevşeyerek bebeğin başının doğmasına izin verirler.

• Vulvada bulunan salgı bezleri

• Dış genital bölgenin kurumasını önlemek ve cinsel ilişkide gerekli

kayganlaşmayı sağlamak işlevini yürüten birkaç adet salgı bezi vardır.

Bunlar arasında en önemlileri idrar çıkış deliğinin yanlarında yer alan Skene bezleri ve vajina girişinin yakınında sağlı sollu yer alan Bartholin bezleridir.

(6)

6

İç genital organlar

• İç genital organlar penisi içine kabul eden

vajinayla başlar, rahim içine giriş kapısı

olan ve aynı zamanda sperm için bir depo

görevi üstlenen rahim ağzıyla , bebeğin

büyüyerek geliştiği ve gebe olunmayan

dönemlerde adet kanamasının oluştuğu

rahim ile devam eder, buradan sağlı sollu

rahimin her iki yanında boynuz gibi yer

alan Fallop tüplerine uzanır ve her bir

Fallop tüpü, uçlarında bulunan

saçaklarıyla yumurtalıklarla yakın temas

eder.

(7)

• Vajina

• Vajina, vajina girişiyle başlayan ve uç

kısmında rahim ağzının yer aldığı boru

şeklinde ve yaklaşık 10 santimetre

uzunluğunda bir yapıdır. Vajina girişinde

bulunan salgı bezleri ilişki esnasında

vajina girişi ve vajinanın kayganlaşmasını

sağlar.

• Normalde ön-arka duvarları birbiri üzerine

katlanmış olarak duran bu yapı, doğum

eyleminde doğum kanalının yumuşak

kısmının yapısında yer alır ve bebeğin

başının geçmesine müsaade edecek

kadar esner.

(8)

Uretra

• İdrarın depolandığı mesanenin devamında

yer alan bu boru şeklindeki yapı idrar

boşaltım sisteminin son basamağını teşkil

eder.

• Uretra kadında erkekten çok daha kısadır.

Bu kısalık ve genital sistemin vajina ve

anüse yakınlığı, kadınlarda idrar yolu

enfeksiyonlarının daha sık yaşanmasına

neden olur. Yine ilk cinsel deneyimlerini

yaşayan kadınlarda ilişkinin verdiği

"tahriş", ilişki sonrasında sık idrara çıkma,

idrarı zor yapma, idrarı boşaltamamış

(9)

• Rahimağzı

• Rahimağzı spermler için rahim içine giriş ve doğumda bebek için rahimden çıkış kapısıdır. Vajinanın devamında yer alır. Rahimağzı

kanalında yer alan salgı bezleri

gebeliğe elverişli günlerde

spermlerin geçişini kolaylaştıran, gebeliğe elverişli olmayan

günlerde bu geçişi zorlaştıran

salgılar üretir. Rahimağzı salgıları ayrıca vajinadan rahim içine

bakterilerin girişini engeller. • Normal şartlarda sert bir koni

biçiminde ve birkaç milimetre açıklığında olan bu yapı doğum eylemi esnasında yumuşar, incelir (bu incelmeye "silinme" denir) ve yaklaşık 10 santimetre açılarak bebeğin çıkmasına izin verir.

(10)

• Rahim

Rahim (uterus),

ucunda rahimağzı

bulunan, yanlarda

da boynuz şeklinde

Fallop tüpleri yer

alan, kasılma

yeteneği güçlü

kaslardan oluşan

armut şeklinde bir

yapıdır. Rahim

içindeki boşlukta

rahim iç tabakası

(endometrium) yer

(11)

• Rahim gebe olunmayan dönemde ağırlığı

yaklaşık 60 gramdır. Gebelikte rahim

yaklaşık 3 kilogramlık bir bebeği içinde

taşıyacak şekilde büyür ve doğum eylemi

başladığında güçlü kaslarının

kasılmasıyla, rahim ağzının da gevşeyerek

(12)

• Rahimin bilinen tek işlevi doğmamış

bebeğin gelişmesini sağlayacak ortamı

oluşturmak, bebeği dıştan gelebilecek

darbelerden korumak (bu işlevi amniyos

sıvısıyla elele yürütür) ve doğum

eyleminde kasılarak bebeği dış dünyaya

çıkarmak için anne adayının ıkınmalarıyla

birlikte gerekli itici gücü oluşturmaktır.

Menopoza giren bir kadında rahimin görevi

de tamamlanmıştır ve boyutları giderek

(13)

• Rahim boşluğu ve rahim iç

tabakası (endometrium)

• Rahimin içinde yer alan boşluk rahim iç tabakasıyla kaplanmış durumdadır. Döllenmiş yumurta hücresi Fallop tüplerinden

geçerek endometriuma

ulaştığında burada en "verimli"

bulduğu bölgeye yerleşir ve

çoğalmaya ve gelişmeye başlar. • Rahim iç tabakası her adet

döngüsünde yenilenir ve gebelik oluştuğunda embriyo rahim

boşluğunda gelişimini sürdürür. Gebelik gerçekleşmediğinde bu tabaka yeniden oluşturulmak üzere rahim ağzı yoluyla

vajinaya, buradan da dış ortama atılır. Kanamayla beraber olan bu sürece adet kanaması adı verilir.

(14)

Fallop tüpleri

• Uterusun her iki yanında, arkaya doğru uzanan, yaklaşık 10 cm.lik iki küçük kanaldır.

Fallop tüpü dört anatomik

bölgeye ayrılabilir. İlki, uterus kas tabakasının içinde kalan dar ve kısa olan interstisyel bölümdür. İstmus, tubanın uterus kornusuna girdiği yer, ampulla fallop

tüpünün en uzun bölümüdür. En

dıştaki kısım ise infundibulum adını alır. Overlere en yakın olan bu bölüm huni şeklindeki

(15)

Overler

• Overler, erkekteki testislerin karşılığı olarak

kadınlarda yumurtaları ve steroid hormonları üreten

organlardır. Erişkinde iki taraflı, ortalama 3,5 cm

uzunluğunda, 2 cm genişliğinde, 1,5 cm kalınlığında

ve yaklaşık 7 gram ağırlığındadır.

• Overler dışta korteks, içte medulla olmak üzere iki

farklı katmandan oluşmuştur. Kortekste, primordiyal

foliküllerden Graaf foliküllerine kadar değişik gelişim

aşamalarındaki yumurta bulunur. Daha alttaki

medulla tabakası ise kan damarlarından zengin

gevşek bağ dokusundan oluşur.

(16)

HİPOTALAMUS-HİPOFİZ AKSI

• Hipotalamus-hipofiz aksı ovülasyonun

düzenlenmesi açısından önemlidir.

Hipotalamustan pulsatil olarak salgılanan

gonadotropin salgılayıcı hormon (GnRH),

hipotalamo-hipofizer portal sistem

aracılığıyle hipofiz ön lobuna taşınır.

GnRH etkisiyle hipofizin bazofilik

gonadotrop hücrelerinden folikül stimüle

edici hormon (FSH) ve lüteinizan hormon

(LH) salgılanır.

(17)

• FSH overlerdeki primordiyal foliküllerin

büyümesini ve Graaf folikülü olarak gelişmesini

sağlar. Her menstrüel siklusta, salgılanan FSH

miktarına bağlı olarak overlerdeki 10-20 kadar

primordiyal folikül uyarılır ve primer folikül

adını alır. Ancak bunlardan genellikle bir tanesi

tam olgunluğa ulaşır.

Dominans

kazanarak

gelişmesini sürdüren bu folikül, boyutuyla

orantılı, giderek artan miktarlarda östradiol

salgılar. Dolaşımdaki östradiol düzeyinin

yükselmesi, hem diğer primer foliküllerin

gelişmesini engeller, hem de hipofiz üzerinde

negatif geri bildirim (feedback) etkisi

(18)

• Siklusun ortasına yakın dönemde

yükselmeye devam eden östradiol düzeyi,

hipotalamus-hipofiz üzerine bu kez pozitif

geri bildirim etkisi gösterir. Bu iki yönde

çalışır:

• Birincisi östrojenin hipotalamus üzerindeki

uzun süreli geri bildirim etkisiyle daha fazla

GnRH salgılanır ve pik (zirve) oluşur.

• İkincisi ise hipofiz üzerindeki kısa süreli

geri bildirim etkisiyle hücreler GnRH.ye

(19)

• Bu iki uyarı ani dalgalanmaya ve hipofizden en üst

düzeyde LH ve daha düşük düzeyde FSH

salgılanmasına yol açar. Bu artan FSH ve LH

etkisiyle Graaf folikülü tam olgunluğa erişir. Pikten

sonra 16-24 saat içinde ovülasyon oluşur.

• Folikül, ovülasyonu izleyen dönemde progesteron

salgılayan korpus luteuma dönüşür.

• Ovülasyon sonrası döllenme meydana gelmemişse

endometriyuma hormonal destek sağlayan östradiol

ve progesteron düzeyleri azalır. Buna bağlı olarak

FSH üretimindeki negatif inhibisyon kalkar ve tüm

siklus yeniden başlar.

(20)

OVERLER VE HORMONLARI

• Pubertede her overde yaklaşık 300.000

primordiyal folikül bulunur. Menopoza kadar,

her ay bunların 10-20 tanesi olgunlaşmaya

başlar ve kadın cinsiyet hormonları olan

östrojen ve progesteron salgılar. Bu

hormonların, başta memeler, fallop tüpleri,

uterus ve vajina olmak üzere bir çok vücut

dokusu üzerine etkisi vardır. Overler kadın

cinsiyet hormonlarının yanı sıra çok az miktarda

erkeklik hormonu da üretir.

(21)

21

Östrojen

• Östrojenin temel işlevi memeler, uterus ve vajinanın

gelişmesini sağlamaktır. Vulva ve vajinada kas ve epitel gelişimini sağlar. Vajina ortamının asiditesinin

düzenlenmesinden de sorumludur. Vajinada damarlanmayı artırır ve progesteronlarla birlikte kas tonusunu sağlar.

• Östrojen endometriyumun gelişmesini sağlar. Uterusun damarlanmasını, kas kitlesinde artışı sağlayarak infantil

uterusu erişkin tipe dönüştürür. Gebelikte uterustaki büyüme, öncelikle östrojene bağlıdır.

• Serviksin müsküler yapıda olmayan dokuları da östrojenden etkilenir ve servikste yumuşama ile birlikte, epitelden mukus salgılanır. Östrojen yokluğunda, endometriyum atrofikleşir. • Östrojen endometriyumun gelişmesine yol açar, ancak

sekresyonun sağlanması için progesterona gereksinim vardır. Menopoz sonrası, uterus boyutlarındaki azalma östrojen yokluğuna bağlıdır.

(22)

Progesteron

• Başlıca korpus luteumdan salgılanır ancak gebelik boyunca plasenta da progesteron salgılar.

• Progesteron, östrojenin dokular üzerindeki etkisini düzenler. • Progesteron genital organlar ve memeler üzerinde de etkilidir,

ancak dokuların aynı anda ya da önceden östrojenle duyarlılık kazanması gereklidir. Vajina epitelinin gelişimini yavaşlatır ve hücreler daha az glikojen içerir. Serviks sekresyonlarını

yoğunlaştırarak servikal mukusu kalınlaştırır. Progesteron, östrojen tarafından uyarılmış endometriyumun üzerine etki ederek glandüler hücreleri genişletir ve glikojenden zengin mukus salgılanmasını uyarır.

• Progesteron, derialtı yağ dokusunda artışa yol açar. • Bazal vücut ısısında 0,2-0,5°C.lik artışa da neden olur.

(23)

Oogenez

• Gonadlardaki dişi germ hücrelerinin gelişerek

olgun ovum haline dönüşmesi sürecine

oogenez denir. Fetal yaşamın erken

dönemlerinde primer germ hücreleri mitosis

ile çoğalarak oogonium denilen dişi ana germ

hücresini yapar. Mitozla çoğalma dönemi

(proliferasyon) intrauterin yaşamın 5. ayına

kadar sürer. Mitozla çoğalma durduktan sonra

hacimsel büyüme başlar. Bu hücrelere primer

oosit (oosit I) adı verilir.

(24)

Primer oositlerin

etrafı germinal

epitelden (gonadların

yüzeyini örten epitel)

farklı, yassı bir

epitelle sarılmıştır.

Böylece oluşan

yapıya primer folikül

adı verilir.

(25)

• Primer oositlerin meydana gelmesi ile puberteye

kadar süren uzun bir durgunluk dönemi başlar. Bir kız

çocuğu doğduğunda overlerde, içinde primer oosit

barındıran ortalama 500 bin kadar primer folikül

bulunur. Buna karşılık bir kadının fertil çağı boyunca

her ay bir primer folikülün gerçek olgunluğa erişmesi

ile yaklaşık 400 kadar oosit, ovülasyonla overlerden

atılır. Geri kalan çoğunluk, gelişmenin farklı

aşamalarında dejenere olarak kaybolur.

• Puberte ile birlikte her ay pek çok primer oosit

büyümeye başlar, ancak genellikle bunlardan

yalnızca bir tanesi gerçek olgunluğa erişerek ilk

mayotik bölünmeyi gerçekleştirir ve ovülasyonla

overlerden atılır.

(26)

• Birinci mayotik bölünmeyi geçirmiş bu hücreye

sekonder oosit (oosit II) denir. Oosit II, 23

kromozomludur ve tubalarda fertilizasyon öncesi

olgun ovum halini alır. Böylece, dişi ana germ

hücresi olan oogoniumdan olgun bir ovumun ortaya

çıkma süreci olan oogenez tamamlanmış olur.

• Olgun ovum, 150- 200 mikron çapında büyük ve

hareketsiz bir hücredir. Sitoplazması besin

maddelerinden zengindir. Fertilizasyondan sonra

uterusa yerleşene kadar zigota gerekli olan

maddeleri sağlar. Fertilize olmamış ovum,

ovülasyondan 24-48 saat sonra canlılğını

kaybederek yok olur.

(27)

ENDOMETRİYAL SİKLUS

• Östrojen ve progesteronun etkisiyle hazırlanan

endometriyumun periyodik olarak dökülmesine

menstrüasyon denir. Genelde 22-35 günlük

(ortalama 28) aralIklarla ve 1-8 gün (ortalama 5)

devam eder. Bu genellikle 5/28 şeklinde ifade

edilir. Bunun anlamı menstrüel siklusun 28 gün

olması ve kanamanın 5 gün devam etmesidir.

Menstrüel siklusu günlerle ifade eden yöntem

de sık kullanılır. Birinci gün, menstrüasyonun

başladığı gündür. Ovülasyon, 28 günlük

(28)

Menstrüel siklus süresince endometriyumda oluşan

değişiklikler dört ayrı fazda incelenir:

• Menstrüel faz

: Menstrüasyon süresince

endometriyumun yüzey ve orta tabakası dökülür,

bazal tabaka sağlam kalır. Vajinaya atılan kanla

karışmış mukus genellikle sıvı şeklindedir, ancak

kanama çok fazlaysa pıhtı oluşabilir.

• Proliferatif faz:

Menstrüel kanama sonrasında

ovülasyondan önceki LH pikine kadar olan dönemdir.

Foliküler faz olarak da adlandırılan bu dönemde,

östrojen etkisiyle endometriyum yeniden yapılanır.

• Periovülatuvar faz:

ovülasyonun gerçekleştiği

dönemdir. Yaklaşık üç gün süren bu dönemde

endometriyumda çok belirgin değişiklik oluşmaz. Bazı

kadınlarda korpus luteumun geç devreye girmesine

bağlı ani östrojen azalması sonucu lekelenme

(29)

• Sekretuvar faz:

ovülasyondan menstrüel

kanamaya kadar olan dönemdir. Luteal faz

olarak da adlandırılan bu dönem ortalama

11-16 (ortalama 14) gün sürer ve genellikle

sabittir. Korpus luteumdan salgılanan

progesteron endometriyumda glandüler

hücrelerin genişlemesini ve lümene

glikojenden zengin bol mukus salgılanmasını

sağlar.

• Menstrüasyondan iki gün önce ise korpus

luteumun gerilemesi hormon düzeylerinin

düşmesine neden olur, mukus salgısı azalır ve

endometriyumda nekroz belirtileri başlar.

(30)
(31)
(32)

SERVİKAL SİKLUS

• Daha önce de belirtildiği gibi, serviks, over hormonlarındaki dalgalanmalardan etkilenir. Siklusun ilk yarısında, özellikle

ovülasyona yakın dönemde, artan östrojen düzeyinin etkisiyle servikal kanal, internal ve eksternal os genişler, servikste kıvam değişikliği olur (burun kıkırdağından dudak kıvamına

yumuşama). Servikal kanalı döşeyen hücrelerden salgılanan mukusun miktarı artar, yoğunluğu azalır, su gibi saydam ve

berrak bir görünüm kazanır. Ayrıca yumurta akı gibi uzama (10-12 cm) eğilimi gösterir ve iki parmak arasında rahatlıkla

sündürülebilir. Bu özellikteki mukustan spermin geçişi kolaylaşır.

• Siklusun ikinci yarısında ise progesteron etkisi ile serviksin kıvamı yeniden sertleşir, servikal açıklık daralır ve mukusun miktarı azalır, yoğunluğu artarak kalınlaşır ve esnekliği

(33)

Erkek Üreme Sistemi

• Erkek üreme sisteminin rolü sperm üretmek ve bunu

döllenme sağlanması için dişi vajenine iletmektir. • Üreme Sistemi Organları Testisler Seminal veziküller Prostat Bulboüretral bezler Epididimis Ductus deferens Ejakülatör kanal Üretra

(34)

Testisler

• Skrotum içinde sağlı sollu yer alan iki adet testis, sperm hücrelerinin üretildiği ve testosteron adı verilen erkeklik hormonunun salgılandığı yapılardır.

• Testislerin büyüklükleri kişiden kişiye değişmekle beraber, her biri ortalama 20-30 gram ağırlığında, 4-5 santimetre

uzunluğunda ve 2-2,5 santimetre kalınlıktadırlar.

• Erkek çocukta ergenlik dönemine girene kadar nispeten düşük miktarlarda salgılanan testosteron hormonu ergenlikle birlikte daha hızlı salgılanmaya başlar ve erkek çocukta ses

kalınlaşması, sakal-bıyık çıkması, vücut kaslarının gelişmesi, vücutta erkek tipi kıllanmanın ortaya çıkması gibi erkeksi

özelliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Sperm üretimi de ergenliğin başlamasıyla kısa sürede başlar.

(35)

• Her testis içinde küçük ve oldukça kıvrımlı sperm kanalcıkları bulunur. Bunlara seminifer tübül denir. Bu kanalcıklar

beyindeki hipofiz bezinin salgıladığı FSH

hormonunun verdiği emirle sperm hücreleri üretirler.

• Testisler yine hipofiz bezinden salgılanan ve LH adı verilen hormonun etkisiyle testosteron

(36)

Torba (skrotum)

• Skrotum içinde sağlı sollu yer alan iki testis, sperm

kanallarının bir kısmı ve çok sayıda damar yapısı içeren bir yapıdır.

• Skrotumun sperm işlevlerini korumak açısından çok

önemli bir özelliği vardır:

• Sperm hücreleri ısı değişikliklerinden olumsuz etkilenirler

ve işlevlerini en iyi şekilde yerine getirebilmeleri için vücut ısısından yaklaşık 2 derece daha düşük bir

ortamda bulunmaları gerekir. Torbanın vücut dışında bulunmasının nedeni budur.

• Torbanın içindeki ısı vücut ısısından daha düşüktür ve

soğukta büzüşerek ısı kaybını önler. Sıcakta ise aksine sperm hücrelerinin aşırı ısıya maruz kalmalarını önlemek için gevşer.

(37)

Penis

• Penis, erişkin bir erkekte 5-9 santimetre uzunluğunda, 3-5 santimetre çapında silindir şeklinde bir organdır. Cinsel

uyaranlara bağlı olarak sertleştiğinde boyu yaklaşık iki kat uzar ve çapı artar. Penis boyutlarındaki artışı sağlayan mekanizma penisin iç yapısında bulunan boşluk ve gözeneklerin içinin kan ile dolmasıdır. Uyaran bittiğinde penis kısa sürede eski

boyutlarına geri döner.

• Penisin gövde ve baş olmak üzere iki kısmı vardır. Baş kısmı sünnet derisiyle kaplıdır. Penis başı erkeğin en hassas

bölgelerinden biridir ve içerdiği çok sayıda sinir ucu sayesinde erkek orgazmında en önemli rolü oynar.

• Penisin ortasından uretra adı verilen idrar borusu geçer.

Mesaneyle bağlantılı olan bu boru, penis başının uç kısmında bulunan uretra ağzına açılır. Uretra hem meninin hem de idrarın dışarıya boşaltılmasını sağlar.

(38)

38

• Anatomik olarak penis

elastik yapıda ve birbiri ile inkomplet bir septum

aracılığıyla ilişkili olan iki

kavernöz cisimden oluşur.

Kavernöz cisimler belli bir oranda uzama ve

genişleme özelliğine sahip tunica albuginea ile

çevrilidir. Uretrayı

çevreleyen spongioz cisim

tunica albuginea’nın dışında kalır. Kavernoz cisimlerin içi düz adale ve konnektif doku ile çevrili sinuzoidlerle doludur. Sinuzoidler arasında bağlantılar vardır ve

böylece tüm kavernoz cisim tek fonksiyonel bir yapı

(39)

• Penis internal iliak arterlerden kaynağını alan pudental arterler ve onun dalı olan penil arterlerle kanlanır. Penil

arterin uç dalından biri olan kavernöz arter ereksiyonda asıl rol oynayan arterdir.

• Venöz sistem; Sinuslerden başlayan venuller tunica

albuginea altında pleksus oluşturur ve subtunikal venler tunikayı oblik olarak geçerek dorsal vene ve daha sonra periprostatik pleksusa dökülürler.

• Ereksiyon mekanizması şöyle tariflenebilir; Penis flask halde iken kavernöz cisim icinde sinusler kontraktedir, venöz

sistem tam açıktır. Ereksiyon sırasında arteryel genişleme oluşur, gevşemiş sinusler içine kan dolar ve tam genişleyen sinusler ile tunika arasında venuller sıkışır, venöz dönüş

azalır. Dolayısıyla ereksiyon mekanizması su üç olay ile özetlenebilir :

• 1. Arteryel genişleme

• 2. Kavernozel genişleme • 3. Venöz sıkısma

(40)

• Noroanatomi ve norofizyoloji:

Penis otonomik

(sempatik ve parasempatik) ve somatik (duysal –

motor) sinirler ile innerve edilir. Spinal kord ve periferik

ganglionlardaki noronlardan çıkan sempatik ve

parasempatik sinirler birleşerek kavernoz siniri

oluşturur ve penis bu sinir ile uyarılır. Somatik sinirler

genelde penisin duyusu ve bulbokavernoz ve

iskiokavernoz adalelerin kasılmasından sorumludur.

• Parasempatik Sistem:

PS sinirler sakral spinal kordun

2.ve 4.’uncu segmentlerinden (S2-4) kaynaklanır.

Parasempatik sistem hipogastrik pleksustan gelen

sempatik sinirlerle pelvik pleksusta birleşirler. Pelvik

pleksustan çıkan kavernöz sinir penisi innerve eder.

Parasempatik sinirler penil ereksiyon ve kavernöz

arterin vazodilatasyonundan sorumlu olup, penise

gelen eksitator inputu sağlar.

(41)

• Refleks ereksiyon icin afferent yol penisin

stimulasyonudur. Dorsal penil sinirin uyarılması

ile sakral korda impulsların taşınması pudental

sinir ile olur. Efferent yol pelvik sinirin sakral

parasempatik eksitasyonunu icerir. Pelvik sinirin

uyarılması kavernozal sinirin stimulasyonu izler

ve neticede kavernozal şişme oluşur.

• Sempatik sistem emisyon ve ejekülasyonda rol

(42)

• Epididimis:

olgunlaşan spermlerin depolandığı

yerdir.

• Seminal Veziküller:

Spermin beslenmesini

sağlayacak ve vajendeki asit ortamı nötralize

edecek sıvıyı salgılar.

• Prostat:

Sperm hareketini ve vajendeki asit

ortamı nötralize edecek sıvıyı salgılar.

• Bulboüretral bezler:

Üretradaki idrarı nötralize

eder ve üretrayı kayganlaştırır.

• Duktus Deferens:

Epididimislerin genişlemiş

devamıdır. Sperm iletiminde görev alır.

• Ejekülatör Kanallar:

seminal vezikül ve prostat

bezlerinden gelen salgıları alır ve sperm ile

karıştırır. Oluşana semeni ejekülasyon anında

üretraya ulaştırır.

(43)

43

• Sperm hücresinin yapısı

• Sperm hücresi yaklaşık santimetrenin 250'de bir

kadar uzunlukta çıplak gözle görülemeyecek

kadar ufak bir hücredir. Hücrenin baş, gövde ve

kuyruk olmak üzere üç ayrı kısmı vardır.

• Baş kısmı sperm hücresinin yumurta hücresi içine

girme işlevini yürütür. Bu amaçla bu kısımda

yumurta hücresinin dış tabakasını eritip delebilen

maddeler bulunur

• Gövde kısmı sperm hücresinin 23 kromozomdan

oluşan genetik materyalini içerir. Burada ayrıca

sperm hücresinin canlı kalması ve hareket etmesi

için gerekli olan enerji sağlayıcı maddeler

depolanmıştır.

• Kuyruk kısmı sperm hücresinin hareketli olmasını

sağlar. Kırbaç hareketleriyle ilerleyen sperm

hücresi bu şekilde yumurta hücresini bulmaya

çalışır.

(44)

Spermatogenez 3 aşamada incelenebilir:

• Proliferasyon fazı: Burada germ hücreleri

mitoz bölünme ile çoğalarak kendilerinin

aynısı olan hücreler oluştururlar

• Redüksiyon-Bölünme fazı: Miyoz bölünme

ile germ hücreleri kromozom sayılarını

23'e indiriler

• Farklılaşma fazı: Sperm öncülü hücreler

sperm hücrelerine dönüşürler.

(45)

45

• Beyinden salgılanan nöropeptitler ve

nörotransmiterler (dopamin, norepinefrin, asetil

kolin, serotonin) hipotalamusta gonadotropin

salgılayıcı hormonu (GnRH) uyarır. GnRH

hipofizden glikoprotein yapısınnda folikül

stimüle edici hormon (FSH) ve luteinize edici

hormon (LH) salgılanmasını sağlar.

• LH spermatogenezisi dolaylı olarak uyarırken,

endojen testosteron üretimini de aktive eder.

• FSH’nin hedefi ise spesifik reseptörleri olan

Sertoli hücreleridir. Bu nedenle testosteron ve

FSH, seminifer kanal epiteline etki eder.

Erkek üreme sisteminde hormon

kontrolü

(46)

TESTOSTERON HORMONUNUN ETKİ VE

ÖZELLİKLERİ:

• Testosteron, testisin leydig hücrelerinden salgılanan bir hormondur. Adenohipofizden puberteyle birlikte

salgılanmakta olan gonodotropinler leydig hücrelerinden testosteron salgılanmasını artırır. Testosteron hormonunun en önemli etkisi vücuttaki protein dengesini olumlu yönde

düzenlemesidir (Anabolizan etki). Bunun sonucu olarak da erkek vücudu daha kaslı bir görünüm kazanır, kasları daha güçlü olur. Vücuttaki protein dengesinin olumlu yönde

etkilenmesiyle kemikleşme ve kemiklerin büyümesi de

kolaylaşır. Testosteron alyuvar yapımını artırır. Testosteron vücudun bazal metobalizmasını da yükseltir.

• Testosteron gırtlak kaslarını, kıkırdaklarını ve ses tellerini büyütmektedir. Bu da erkeklerde sesin kadınlara oranla daha kalın olmasın ayol açar.

(47)

• Sperm üretimi

• Sperm hücresi üretimi aynen yumurta hücresi

üretiminde olduğu gibi esas olarak 46 kromozom

taşıyan bir hücrenin tam yarıdan ikiye bölünmesiyle

gerçekleşir. Erkeklerin hücrelerinde cinsiyet

kromozomu olarak bir X bir de Y kromozomu bulunur.

Kadında ise cinsiyet kromozomlarının ikisi de X

yapısındadır.

• Sperm hücreleri oluşum aşamasında böylece cinsiyet

kromozomlarından ya X veya Y kromozomunu alırlar.

• Yumurta hücresini dölleyen sperm hücresi Y

kromozomuna sahip olduğunda bebeğin cinsiyeti

erkek, X kromozomuna sahip olduğunda bebeğin

cinsiyeti kız olur.

• Yani bebeğin cinsiyetini daima babadan gelen

spermin cinsiyet kromozomu belirler.

(48)

• Testis içindeki kanalcıklar testisin hemen

tepesinde yerleşmiş olan epididim adlı yapıyla

devam ederler. Epididim sperm hücrelerinin

olgunlaşmasının devam ettiği bölgedir ve

hücreler için bir depo görevi üstlenir. Sperm,

epididim içinde ilerledikçe motilite ve ovumu

delebilme özelliği kazanır.Epididimde kalan

kullanılmamış spermler burada rezorbe olur.

• Epididim vaz deferens adı verilen ana sperm

iletim kanalıyla devam eder.

• Ana sperm kanalının içine seminal vezikülleri,

prostat bezi ve Cowper (bulbueretral) salgı

bezleri kendi salgılarını boşaltarak meninin son

şeklini almasını sağlarlar.

(49)

Bu salgıların sperm hücreleri üzerinde besleyici ve

hareket artırıcı özellikleri vardır. Sperm hücrelerinin

bu salgılarla birleşmesi neticesinde oluşan sıvıya

meni adı verilir.

Yaklaşık 4 ml. hacmindeki meninin hacmen %60'ı

seminal vezikül tarafından, %20'si prostat

tarafından oluşturulur.

Prostat en dış kısımda yer alan organ olduğundan

ejakulasyonda ilk boşalan sıvı prostat sıvısıdır ve en

canlı spermler bu sıvı içinde yer alırlar.

Sperm üretimi devamlıdır, üretilen sperm depolanır

ve boşaltılmaya hazır bekler.

(50)

• Her testis içinde çok

ince ve birbiri üzerine

katlanmış çok sayıda

kılcal boru (seminifer

tübül) vardır. Sperm

hücreleri bu borular

içerisinde oluşur ve

olgunlaşırlar. Sperm

hücrelerinin üretimi ve

olgunlaşması yaklaşık

74 gün kadar sürer.

• Bir sperm kadın üreme

organında 48-72 saat

canlı kalabilir.

(51)

• Meninin salgılanması ve özellikleri

• Meni erkeğin orgazm olmasıyla birlikte dışarı fışkırma tarzında boşalır.

• Meni yaklaşık 1.5-5 mililitre miktarında opak-gri renkte,

kuruduğunda sarı bir renk alan, kendine özgü bir kokusu olan, yapışkan ve kıvamlı bir sıvıdır.

• Vücuttan atıldıktan sonra 5 ila 20 dakika arasında yapışkan halini kaybederek sıvılaşır, 30 dakikada tamamen su halini alır.

• Bir boşalmada erkek ortalama 150 milyon sperm hücresi

boşaltır (ml de 60-120 milyon). Sperm sayısı ml 20 milyonun altına düşmesi, %50 altında motilite azlığının olması, %60 altında morfolojik olarak normal olmaması infertiliteye sebep olabilir. Yumurta hücresinin döllenmesinde sperm sayısı

kadar spermlerin kalitesi de önemlidir.

• Meninin çeşitli özelliklerinin laboratuar koşullarında incelenmesine spermiyogram adı verilir.

(52)

İNSAN SEKSUALiTESiNiN FiZYOLOJiSi

• 1960’lı yıllarda Masters ve Johnson insan seksuel cevabını heyecan, plato, orgazm ve gevşeme olarak 4 safhaya

ayırmıstır..

• Heyecan – uyarılma safhası: Bu devre hem erkek hem de

kadında ya dokunma ya da erotik hayal şeklindeki seksuel

stimulasyona cevap olarak oluşur. Bu devre başlıca S2-3ve S4 boyunca kauda ekina yoluyla parasempatik sinir sistemi

tarafından idare edilir.

• Erkeklerde heyecan safhası erektil dokunun vazokonjesyonu sonucu oluşan penil ereksiyon olarak tanımlanabilir. Skrotum kasılır.

• Kadınlarda heyecan safhası vaginal lubrikasyon olarak ortaya çıkar. Vaginanın ic 2/3 kısmı genişler.Ayrıca klitoris kalınlaşır. Meme uçları sertleşir.

• Penil ereksiyon norolojik olarak sağlam bireylerde; vaskuler, endokrin faktorlerle,santral ve periferik sinir sistemini

(53)

• Plato safhası:

Bu devre orgazmı tetiklemek için gerekli

eşik değerlerden önce gelen seksuel heyecanların

yüksek seviyeleriyle karakterizedir. Erkekte

vazokonjesyon devam eder, penis daha da irileşir ve

rengi koyulaşır, testisler yükselir ve öne doğru döner,

perineye dayanır.

• Kadında vaginanın genişlemesi klitoris ve meme

uçlarının büyümesi devam eder. Seks kızarması karın,

memeler ve göğüs duvarına yayılabilir.

• Bu devrenin ekstragenital özellikleri hem erkek hem

de kadında taşikardi, takipne, kan basıncı yükselmesi

ve miyotonidir.

(54)

• Orgazm safhası:

Masters ve Johnson orgazmik

uyarı eşiğine gelindiğinde, orgazmın nöral bir

refleks ark ile birlikte başlatıldığını ileri

sürmektedir. Bu devre her cinste de sempatik

sinir sistemin kontrolu altındadır. Erkek ilk önce

ejakulasyonun kaçınılmaz olduğu hissini alır.

Orgazm pelvis tabanının çizgili kaslarının,

prostat bezinin ve penis ekseninin ritmik

kontraksiyonu olarak hissedilir. Orgazm ile

birlikte ejakulasyon da görülür

(55)

• Ejakülasyonun nörofizyolojisi primer olarak

emisyon, mesane boynunun kapanması ve

antegrad ejakulasyonu içerir.

• Emisyon, içinde semenin bulunduğu sıvıların

aktif olarak atılmasıdır. Emisyon sempatik yolla

sağlanır ve mesane boynunun kapanması ile eş

zamanlı olur. Emisyon sırasında seminal sıvı

ejakülator kanallardan prostatik üretraya

dökülür ve semenin retrograd akışını önlemek

için mesane boynu sıkıca kapanır. İnternal

uretra içindeki meninin basıncı pudental sinir ile

S2-4 merkezlere impuls gönderir.

(56)

• Bu merkezlerden

çıkan uyarılar pelvis

taban kasları,

bulbokavernoz,

iskiokavernoz kaslar

ve iç organlarda ritmik

kasılmalara neden

olur. Bunun

sonucunda meni

fışkırır tarzda dışarı

atılır. Bu olaya

ejakulasyon denir.

(57)

57

• Emisyonun tam zamanında olması ve

koordinasyonu, mesane boynunun

kapanması ile antegrad ejakulasyon

oluşması, T12 seviyesinde olduğuna inanılan

ejakulator refleks merkez tarafından kontrol

edilir.

• Kadınlarda orgazm ritmik kontraksiyonlar

şeklinde hissedilir. Kadınlarda uterusun,

Fallop tuplerinin ve parauretral bezlerin düz

kaslarının kontraksiyonu erkekteki emisyonun

karşılığıdır. Vaginal sfinkter kaslarının ve

pelvis tabanı kaslarının ritmik kontraksiyonu

ise ejakulasyonun karşılığıdır.

(58)

• Gevşeme safhası

: Erkek ejakulasyondan

hemen sonra refrakter periyoda girer. Bu

periyodun süresi kişiden kişiye değişir ve yaşla

birlikte artar. Ereksiyon olsa bile başka bir

ejakulasyon zor olur. Kadınlarda böyle bir

refrakter periyod yoktur ve peşpeşe birçok kez

orgazmı yaşama kabiliyetindedir. Bu safhada

vazokonjesyon ve diğer safhalarda görülen tüm

(59)

Sperm ve ovumun birleşmek üzere biraraya

gelmesi

Gebeliğin oluşması (döllenme),

Yumurtlamadan en çok 24 saat içinde

oluşabilir. Sperm dişi üreme yollarında en çok

72 saat canlı kalabilir.

Ovum ve spermin birleşmesinden sonra.

Kadın üreme sisteminde embriyo veya

fetusun gelişmesi.

(60)

Kontrasepsiyon

• Gebe kalmanın önlenmesidir.

Ovum ve Sperm üretilmesinin önlenmesi

Ovum ve spermlerin karşılaşmasının

önlenmesi

Embriyonun uterusa yapışmasının

önlenmesi

Sterilizasyon, vazektomi, tüp ligayonu,

OK, RİA lar. Takvim Yöntemi.

Referanslar

Benzer Belgeler

diyafragmanın aşağı doğru hareketi ve gögüs kafesinin öne ve yukarı hareketi ile akçiğerlerin genişlemesi olanıklı hale gelir.  Ekspirasyon pasif

Anatomik olarak peritonal kıvrımlarla sarılmış ve bir çift mezenterium ile vücut boşluğuna asılı bulunan gonadlar, genellikle posterior uçta birleşerek oviduct ile

 Sperma ve yumurta hücresinin birleşmesi ile oluşan zigottan yeni bir birey meydana gelir.. Bu tip üremede kalıtsal materyal düzenli olarak yavru bireylere geçer ve

• Artan gastrin; HCl, pepsinojen, ve mide motilitesini artırır • Alt özofagus sfinkterinin kontraksiyonunu artırır. • İleum motilitesini ve kalın barsakta kitle

Erkek jenital organları: • Scrotum, Testis, Epididyms: • Erkek üreme bezleri olan testisler oval biçimde bir çift bez olup Scrotum-skrotum adı verilen bir torba içinde

Gebelikte Endemetriumun Devamı • Progesteron hormonunun varlığına bağlıdır • Eğer ovum fertilize olur ise Human Koryonik. Gonodotrop (HCG) hormona bağlı olarak

yaklaşık 500 bin kadar içinde oosit I yaklaşık 500 bin kadar içinde oosit I bulunduran primer folikül bulunur.bu bulunduran primer folikül bulunur.bu. foliküller overlerin

 Başlangıç Evresi:Bu evrede etiyolojik neden bağlı olarak böbrek fonksiyonlarında bozulma başlar.Hemen girişimde bulunulursa ABY gelişimi bu evrede önlenebilir. 